25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14MART1993PAZAR 12 HABERLER SteadMnyazıdizisi bomba gibi Kadın gözüyle fahişelik tarihi HAZIRLAYAN: NESRİNARMAN • Bulaşıcı Hastalıklar Yasası'na göre, 22 yıldır kadınlann tepesinde Damokles'in kılıcı gibi sallanan cinsel ilişkiye nza yaşınm 16 olmasıyla ilgili madde iptal edildi, genelevler basılmaya* başlandı, kadın ticaretine yeni cezalar getirildi Aynca. kendilerini satttklannı kabul ettiklerine dair imzaladıklan belgelerle getırilen dokuz genç kadınla yaptığı konuşma da bulunuyordu. Yan dizisinin ikinci gününden sonra yeni hükümet Suç Yasası Değişiklik Tasansı'nı, kız kaçırtnanın kontrol altına alınması, genelevlerin yeni yönetim esaslan ve cinsel ilişkiye nza yaşmın yükseltilmesi gibi ek maddelerle sunmayı kabul etu= Üçüncü gün. yani çarşamba günü. Londra kadın ticaretinde küçük bir yer tutmasına karşın, kûçük çocuklann alınıp saülması konusunda patladı. Perşembe günü yaa çıkmadı. Cuma, köle ticareti ve polisin suç ortalclığı irdelendi. Stead'in yazı dizisine kamuoyunun verdiği yanıt, gazetenin daha ilk gün sonunda normal fiyaünın 12 katına ulaşan bir meslağda satılması oidu. Ülkedeki en geniş haber ajanslan ağrna sahip olanWH Smith o hafta yan dizisi nedeniyle gazeteyi satmayı reddedince, dağıtım gazete satıcüan, muhalifler ve sansürün gizli ellenni farkeden gönüllulerce BizcmsDemet Demir'le Yeşil Bizans- ta buluşuyoruz. Demet bir an- lamda iravestilerin sözcûsü konumunda. Merhabalaşıp bir masaya oturuyoruz. Burası De- met'in tabiriyle bir 'gay club'. Herkes sohbet ediyor. müzik din- liyor, kimi çiftler de dansediyor. İlk sorumu soruyorum. "Demet çok merak ediyorum. polisin bir kadın fahişeyle bir tra- vestiye tutumu farklı mı?" "Evet". diyor, "polis kadm fahi- şeye daha ılımlı bakıyor. bir tra- vesti erkekten dönme diye nite- lendırildığınden hiçbir biçimde iyi muameleye layık değil onlann nazannda. Heledinci polislerçok daha baskıcı davraruyorlar. Se- nin anlayacağjn erkekler birinci sınıf. kadınlar ikinci, travestiler de üçüncü smıfı." "Eskiden Ci- hangir'de yaşardınız, şimdi nerekri mesken ruttu- nuz?" diye soruyorum yeniden. "Şimdi dağıMık", diyor. "Şişli, Kadıköy, Etiler, Beşiktaş." Peki. ev tutmada zorluk? "Yok, bugfine kadar böyle bir proMem cıktığını duymadım. Yalnız kendimizi daha güvende hissettiğimizden bir iki kişi biraada yaşamayı tercih ediyoruz." "Canının ıstedıği her yere girebiliyor musun? Bir yerde yemck. yemek örneğin." "fstediğimiz yere elberte rahatiıkla gide- büiyonız. Ama kendi cinsimizden kişflerin olduğu yerİerde daha rahat ediyonız." "Fahişelik ne seoce?" Travestilerin eğitim durumunu soruyorum. Hemen yüzdeleyiverivor. %10 üniversite, %30-40 orta lise. %50 ilkokul. Pekı ne ızlerler. ne okurlar? Rekor arabesk fılmlerde. Ama %50 gibi bir oran da Batı müziği dinleyip sanatsal içerikli fılmlere gidiyor. Söz kadın fahişelerle travestilerin ortak çalışma alanlanna geliyor. "Ufak tefek sürtüşmeier oluyor tabii," diyor. "ama bu iki travesti arasında da ölu- yor. özel iş ya da müşteri için çekişmelerd&ı kav- naklanıyor geneilikle. Ortak yazgtyı paylaşmaya başlayınca ahşıyorlar birbirlerine." "Fahişelik ne sence?" diye soruyorum. "İktidann sende olduğunu kanıtlamak için ide- al bir meslek,'* diye ilgjnç >anıt \eriyor. "Kazancı iyi. Haa bir şey daha. Bizde telefon yoktur. Aracısız satış gibi bir şey yani. Ne diyordum, evet, iktidar meselesi. ünlar malı gibi gorüyor ama ash- nda öyle değil. Lzak Doğu'dakinin tersi yani. Ben ona masaj vaptınp üstelik de parasuıı alıyonım. Aslına bakarsan, fahişelerin çoğu mesleğini sev- mez. çünkü istemediği kişilerle >atmak zorun- dadır, bu da mesleğini se\erek yapmasına engel- dir. Ama çoğu kimsc çalıştığı işi sevmez zaten, de- ğil mi? Bu işin en kötü tarafı âşık olmak. Sonuç sö- mürülmek oluyor. Çok yardımse>er, verid, yani çok duygusal olmamak gerekiyor." Susup yüzüme bakıyor. Soru sormamı bekliyor sanki Bense elimi çeneme dayamış onun anlattık- lanna dalıp gitmışim. "Yok yok". diyorum, "sen devam et. anlaımana bak. Kafamu bir şey takıhrsa soranm." "Biliyor musun," diyor. "fahişe travestilerin bazı a\antajları var. Birincisi, doğal bir korunma yöntemi olarak çocuk doğuramıyor. Hap yok. spi- ral yok, kiirtaj yok. İkincLsi dostundan \a da müş- terisinden dayak yemiyor. Her an kavgaya hazınz, en ufak bir terslikte adama girişebiliyo- "Travesti fahişelerin yaş haddi nedirT "tnanır mısm 50 yaştnda olan bile var. Müşte- rilerimiz de geneüikİe eşcinsel." "Bulaşıcı hastalıklardan nasıl korunuyorsu- nuz?" "Kesintikle prezenatif. Müşteriyi kullanmaya zoriuyorsunuz. Çoğu da zaten kullanıyor." "Peki. müşterilerinizle nerelerde buluşuyorsu- nuz. "Erkekler dûrüst değil" "Belli bir mekân zoriuğu yok. E»de olabilir, belli oteller de var. Ama yakalamrsan hapı yuttun. Zührevi Hastalıklan Hastanesi'ni boylarsın. Bili- yor musun, rravestilerle escinselleri de bu hastane- \e sevk ediyorlar. Ama iş jigololara gelince her şey ananın ak siirû gibi helal. Bu adamlar da orospu- luk yapıyor ama polis onların peşine dfişmüyor. Erkek egemenliği söz konusu. tlerik evlenip -on- ların gözünde- namuslu bir hayat kurabilir. Kadının orospuluğu gibi değil. Oysa erkek gene- levleri de olmalı. Orada da erkekler çalışsın. kadın- lar keyifçatsın." "Demet. bu işi yapman sevgjlinle problem yara- tıyor mu?" "Bir erkekte dürüsdük yok, bizierde var. Biz eli- mizdeki her şeyi veriyonız. Yine de >aranamıyo- nız. Erkekler maça, saldırgan, kadınlar daha duy- -gusal. Seni olmadık bir anda yüz iistü bırakıveri- yor. Tüm paranı söv-üşlemeyi de ihmal etmiyor ta- bii. Hem bedava yatilacak bir kadın, hem de gü- yapıldı. Gazette'nin eleştirmenlerinden biri olan Bernard Shawu bir !;ıyısına kurduğu alelusul bir tezgahta gelen geçene gazeteyı sattı. Yazı dizisi Bırleşik Amerika gazetelerine de satıldı ve temmuz sonuna kadar Paris"te kitap şeklinde 100.000 nüsha tükendi. Kamuoy unun büyük ılgisi ve basının verdiği deştek, Josephine Butler ve Ulusal örgüt'ün 25 yıl önce başlattığı kampanyanın doruk noktası oldu. Bulaşıa Hastalıklar Yasası'na göre, 22 yıldır kadınlann tepesinde Demokles'in kıüa gibi sallanan cinsel ilişkiye nza yaşırun 16 olmasıyla ilgili madde iptal edildi. genelevler basılmaya başlandı, kadın ticareüneyeni cezalar getirildi, fahişeliğın teşvik edilmesi ve çocuklann sömürü araa yapılmak ûzere ailelerinden alınmasına caydıncı kısıtlamalar kondu. Ahlaksal iyileştirme artık Zührevi hastalıklardan kaynaklanan sorunlardan sınıfsal yasalardan bağımsızlaşmışü ve eibette feminizmden de. O dönemin geçerli saflık ilkesi üzerinde yoğunlaşıp onu yücelten, orta sıruf ahlak değerlerini işçi sırufı ve yoksullar arasında yaygınlaşüran örgütler. bu de- ğerlere karşı çıkan ya da kadınlann tacizedilmesine dur diyen hiçbir engel ya da politik tavırla karşılaşmadan işlevlerini sürdürdüler. BİTTİ venli bir liman. Bundan iyisi can sağhğı. İşi bittik- ten sonra çeker gider. Bir fahişe aklını kullanırsa çok iyi bir ekonomik duruma sahip olabilir. Yeter ki bir erkeğin elinde oyuncak olmasın.** "Senin ekonomik durumun iyi mi?" "Ben bir iki kazık yedikten sonra şündi daha akıkı davranıyonım. Onun için iyi.'1 "Başka ış olanağın olsa9 " "İmkânsız. Bir travestinin fahiseUkten başka hiçbir şansı yok. Kim bize iş verir saıuyorsun? Bu işi yapmaktan başka çıkar yolumuz yok." • Konuşmamız bıtti gibi. Tam o sırada tbrahim Eren ve SOKAK'tan eskı dost AM Kemal giriyor. Onlar da bize katılıyorlar. Konu hemen Rüstem Batum Show"un, hem Demet'in hem de İbrahim'in katıldığı bölümüne geliyor. İbrahım bazı önemli bölümlerin, kendi kamsına göre zaman sorunu ne- deniyle kesıldiğini söylüyor. Ve sohbet böylece uzayip gidiyor. Hepsine veda ediyorum. Yine dü- şüne düşüne bu kez Sıraselviler'e vuruyorum. Bu- rası da orası kadar etkiledi mi beni? Bir bakıma evet. Farklı bir boyutta ama evet. İşin ilginç yani, ne travesti fahişelerin ne de genelevde çalışan kadı- nlann bu kuruma karşı değilmiş gibi görünmeleri. Sonra diğer kadınlar ne yaparnuş? Jess, bir kez daha kulaklann çınlasın. DÜZEL TME: tlkgüngmşbötiimmdegeçen "Hif- tory of Prostitution in H estern Europe, Herstory of Prostitution in nestern Europe aiUtcakm. Türklıalkıaydııüarmıkoruyacaktır= *~= ""°~*= *J ~ <• ""L Cumhurivet Ailesine. olmavan insan veva vehırsverdiklerinin farkında eelivorsa. Gene tarih I N L E R J m • J r\ J ICINYAZDI 7umhuriyet Ailesine, Uğur Mumcu'nun katledildiğını öğrendiğim andaki üzüntümü kelimelerle dile getirmem çok zor. Elimden gelebilen tek şey sızlere en azından manen de olsa destek olmak ve adice düzenlenmiş bu cinayeti kına- mak. Olayı öğrendiğim zaman koltuğuma yığıldım. Dudağımda a a bir gülümseme. evet yanlış oku- madınız gülümseme. Nice ay- dın kişilerin. karşısında konu- şacak kadar bile cesaretleri olmayan insan veya insanlarca(?) katledildiklerini. bu yollarla susturmaya çahşüklannı çoğu kez duyduk, gördük. Tehditle,şicidetle istediklerini kabul ettirmeye çalışmalan ve dini gerçek yolundan sapünp kendi kötü amaçlanna alet eden canilerin. aslında bu davraruşlanyla bir değil bin kere Atatürkçü düşünceyi taşıyanlara ve bu yolda savaş veren mücadeleci avdınlanmıza azim. kuvvet vehırs verdiklerinin farkında değıller. Düşünceye düşünce ile karşılık veremeyen bu insanlann Türkiyenin laik düzenini yıkamayacaklannı. özgür düşünen aydınlanmıa yok edemeyeceklerini bilmeleri gerekir. Çünkü Türkiye halkı daha nice Aksoy, Dursun ve Uğur Mumcu gibi aydınlar üretmekte ve üretecekür. Hiç bir gücün, aydınlann y ap- tıklanna ve yazacaklanna engel olamadığını tarih göstermektedir, hele arkalanndan milvonlar geliyorsa. Gene tarih şöstermektedir ki, akıtılan özgür düşünceli insanlann kanı, er ya da geç canilerin boğulmalanna neden olmuş- tur. Özgür düşünce ve demokrasi yolunda canını verenleri içimizburkularak ansakda. onlann yaptıklanyla gururduyacağız. Tüm basın emekçelerine ve Cumhunyet ailesine başsağlığı ve yollannda sonsuz başanlar diliyorum. Her zaman ve her koşulda birlikteyiz. EnielÖzcan Birleşmeliyiz Sevgüi Uğur Mumcu, Seni kaybetmenin şokunu hala yaşıyonım. İçimizden bir ışığı söndürdüler. Sen, benim yolumu, aydınlatan, karanlığıma ışık tutan > ılmaz bir demorkasi meşelesiydin. Birçok gizli dosyay ı, ülke bûtünlüğüne yönelik birçok karanlık olayı senin kaleminden öğrendik. Atatürk ilke ve devrinderinin yılmaz savunucusu, "Sakıncah Piyade" nıhun şad olsûn. Bizi affet. Sana ve senin gibi birçok Atatürkçü düşünceye sahip çıkamadık. Üzerimize ölü toprağı dökmüşler. Sanki bir türlü kalkamıy oruz. Oysa, 12 Eylül üstümüzden geçeli onüç yıl oldu. Bizler kabuğumuzda kaklık bu zaman içinde, gerici akonlar birçok mesafe aldıiar. Bizler ise Atatürk'ün emaneti laik Cumhuriyeti ve o ilkeleri, her yaztsında çok ince duygularla bize yansıf an sizlere bile sahip çıkamadık. Sonuçta menfur saldırılar sonunda seni ve senin gibi birçok düşünceyi kaybettik. Ve bu avmazlıktan uyanmazsak, daha neleri yitireceğimizi bilemiyorum. Sen bir daha geri gelmezsin biliyorum. Son yolculuğunda milyonlan topladın Ankara'ya. Senin adına, and içildi dcmokrasiye ve Atatürk ilkelerine sahip çıkacağız diye sloganlar atüdı. Türkiye'nin önde gelen sJyasetçUeri de oradaydı. Kimisi aglıyor, kimisi de derin bir hüzün içindeydi. Kaygılıydılar Atatürk Türkiy esi'nden. Sen y azdannla solda bütünleşmeyi daima savunur, onlan biraray a getirmek için özen gösterirdin, yol gösterirdin. onlarsa seni son yolculuğuna uğurlamak için biraraya geldiler fütursuzca. Hey Sosyal Demokratlar. Demokratik Solcular, hey Atatürkçü C H P uyanın! Atatürk Türkiyesi ve ilkeleri karanltğa doğru sürükleniyor. Siz hala sen ben kavgası içerisinde dkfişip duruyorsunuz. Başta siyasi parti üderleri ve taban, aynı saflarda birleşmek /orundayız. Bu birleşmeyi sağlayamazsak, Atatürkçü düşünen hiçkimsenin kalbindeki acı dinmez ve bu faili meçhul ci- nayetiere bir başkası daha eklenir. Geride kalan birçok cinayet de aydınlığa kavuşamaz. Demokrasi bilindne ulaşmış berkesin ortak davasma hep birlikte sahip çıkalım. Ankara'nın taşına bak, Gözlerimin yaşına bak, Sevgfli Uğur Mumcu'yu katlettiler, Hainlerin işine bak. Sevgfli Uğur Mumcu, seni, yaşamım boyunca saygı ile anacağım. Gösterdiğin yolda ödün vermeden devam edeceğim. Ruhun sad olstın "Sakuıcalı Piyade". Hüseyin Çakın-Aliağa Saygı DüşüncekritdyaşatacağızSevgili Uğur Mumcu Senin için duyduğum sevgiyi ve saygıyı her Ke- malist hissedebilir. Senin gidışinin ikinci günü. akşam gazeteyi okurken birden kalbimde fırtı- nalar koptu. f4efes aldığımı hissettim ve birden kapılan açıp balkona fırladım. Senin için derin derin nefes aldım. Senin gözlerinle yıldız dolu gökyüzüne baktım.Senin kulaklannla ağaçlann yaprak hışırtısıru dinledim. Senin bedeninle so- ğuk rüzgarda üşüdüm ve öldüğüne ilk kez inana- rak hjçkınklara boğuldum, gözyaşlanm soğuk- tan dondu. Eve döndüğümde bütün ailem ağlı- yordu senin ardından. Benim için Atatürk bin kez daha bedenen öldü. Sevgib Uğur Mumcu, seni çocuklanmda, torun- lanmda ve beyinlerine ulaşabildiğim her insanda yaşatacağım. Benim kalbimde iki gül var, iki kırmızı gül. Biri Mustafa Kemal Atatürk, diğeri sensin Uğur Mumcu. Devlet Kul Yaşadığım süre içinde ölümüne tanık olmak istemediğim tek gazeteciydin, Uğur Ağabey. Ama biliyordum, biliyordum senin karşına uy- garca çıkamayacaklannı. Senin gibi yürekli ol- madıklann, mutlaka kalleşliğe başvuracaklannı biliyordum. Ve korktuğum oldu. Yüregim dağ- lana dağlana izledim televizyondan ölüm habe- rini. Nasıl elleri vardı? Anlayamıyorum. Sana o kanlı ellerini uzatanlar insan olamazlar. Henüz yirmiyaşındayım. Fakat, artık şimdi hınçla dolu yüreğjm. Daha fazla öfkeliyim ve iyice bileniyorum ağızlannı köpürterek dışlerini göstenne cesareti bulanla- ra. Ben kendi adıma söz veriyorum. Uğruna ya- şanunı verdiğin düşüncelere sahip çıkacağım. onlan yaşatacağım. Bu yobazlar seni yokettiklerini sanıyorlar. Ama bilmiyorlar."bir gider bin geliriz, bizi vur- mak kurtuluş mu? '' Elif Yılmaz Kahrolası o pazar günü Işılday an yüzüne dokunmak tsterdik, olmadı EUerinden tutmak Ak alnından öpmek Sana sardmak isterdik, olmadı Vesen Masmavi gökyüzünden Süzülerek du\ arlara Değil aslında, oturdun yüreği- nüze Şimdi kentler, köyler Binlerce mum ve Karlı Sokak'ta bir üşüme Ve şimdi düşüncelerinden ko- pan bir sozcük Gibi yayüıyor acı yüzleriınizde İşte şimdi ağhyomz Karanfiller ve biz Aslında şiir de Ve gözyaşlarımız Yetmiyor hayatı karşüamaya kocaman alkışlanmız Vesen Onurlu bir kalem hamalı Avuçlannda gizlediğin güzel bir ülkeye hasreti "Çığlıklarımızla sırttanarak taşıdın" diye Layik görüunüştün "Sakın- cab" kimliğine Ve sanki şimdi ölümünle Aykın bir fıil çekimi Gibi yükseliyor hayat: Ben sakıncahydım Sen sakıncalıydm Biz sakıncalıyız İşte şimdi Acının ağlanıaya vardığı yerde Biriken gözyaşlan Gibi sevgiyle yürüyoruz İşte bak Yürüyoruz Rahat uyu Çünkü artık biz Hepimiz sakıncalıyız Uğur Mumcu. Ünal Ersözlü ANKAIIANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kırşehir'de... Süleyman Cebeci, Ankara'dan yolladığı mektubun zarfını bana, içini Uğur Mumcu'ya yazmış. 24 Ocak'tan önce olsaydı, "Yanlışlıkla açıldı" deyip Uğur'a verirdim. Süleyman Cebeci, belli ki mektubunu yayımlamam için bana yollamış. Şöyle diyor Süleyman Cebeci: "Sevgili kardeşim Uğur Mumcu, Seni tanımaktan mutluydum. O gün sevgi ve saygı duygularım, tarifsiz acılara dönüştü. Tabutunun üstüne kırmızı karanfilleri attıktan sonra sana Hölderlin'in şu dizeleriyle seslendim: Böyle olması gerekiyordu/Böyle istiyor TannlVe ol- gunlaşan zaman/Çünkü bir kez ihtiyacımız vardı/Biz körlerin mucizeye. Başka ne diyebilirim ki yürüdüm tabutunun ardından. Sana kucak dolusu sevgiler. ilkbahar yağmurları kadar rahmetler ilettim ve sonsuzluğa yolcu ettim." Süleyman Cebeci'nin dizelerini yazdığı Alman ozanı Friedrich Hölderlin (1770-1843) yaşadığı dönemde çok az tanınmış, yüz yıl unutulmuş, değeri sonra anlaşılmış. (AnaBritannica, cilt 2, sayfa: 234-235) Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu'yla, Uğur'- un doğum yeri olan Kırşehir'e gittik. Ceyhan Mumcu'- nun eşi ressam Naciye Mumcu, Ankara Belediyesi'nden Mustafa Demirci birlikte gittik Kırşehir'e. Toplantıyı Kır- şehir Kültür Müdürlüğü düzenlemışti. Toplantıda Kırşe- hir Valisi Neşet Kanyılmaz'la, Kültür Müdürü KadirTan da konuştular. Konuşmalardan sonra, Vali Neşet Kan- yılmaz'ın makamındaçay içerken, Uğur'un doğum kâğı- dının örneğini getirip verdiler. Uğur 22 Ağustos 1942 Cuma saatgece Vde doğmuş. Babası Hakkı Şinasi Bey titiz bir kişi olmalı, saatine dek yazdırmış doğum kâğıdı- na. Ağabeyi Ceyhan Mumcu'nun anlattığına göre, Hakkı Şinasi Bey, ebeyi çağırmaya gittiğinde, Nadire Hanım, Uğur'u bir başına ebesız doğurmuş. Aradık, Uğur'un doğduğu evi bulamadık, yıkılmış ev. İki ya da üç ev de- ğiştirmişler Mumcular. Ceyhan Mumcu, oturdukları ev- lerden birini buldu Onun önünde resim çektirdik. Kırşe- hirliler, hemşerileri Uğur'un bir anıtını yapmayı tasarlı- yorlar. Konuşmam sırasında, Emil GalipSandalcının 14 Şubat 1993 günlü Cumhuriyet'te çıkan, 'Fasülye tabağı- nın içinden çıkan dost' başlıklı yazısını okudum dinle- yenlere. Emil, Uğur'u ne güzel anlatıyordu. O yazıyı kaçırmışsanız, bulup okuyun. Emil Galip Sandalcıyla beni Yaşar Emretanıştırmıştı. Yaşar Emre çocukluk arkadaşım; Tekelci Hasan Bey'in oğlu. Emil Galip onun, Bayındtrlık Bakanlığı'nda, bir dai- rede şefiymiş. Emil Galip'in o bakanlıkta memur olduğu yıllar. Amerikalarda okumuş, gelmiş. Emil'in yönetici olarak ilginç bir tutumu var; Emil bakmış, dairede odacı- lar erken gelip, geç gidiyorlar: - Olmaz böyle şey! demiş, haksızlık bu. Onlar da öbür memurlar gibi, sekiz saatçalışacaklar... Nasıl olacak peki? Sabahları bir saat erken gelip te- mizlik yapacaklar, tamam. Ama, temizliği yaptıktan son- ra, gidecekler Sonra, memurlar çıktıktan sonra, gelip dairelerin temızlik işlerini yapacaklar. Evrakları kim ge- tirip götürecek? Emil onun dakolayını göstermiş; herkes kendi evrakını kendi götürecek! Yalnız genel müdürün evrak taşıması yakışık almayacağından ona bir görevli ayylmış. O kadar! Bunugörevliler çok sevmişler, herkes ellerinde evraklar, gülüşerek birbirlerine gidiyorlar. Odacılar da, o boş zamanda hale gidip limon satıyorlar! Bu yöntem öylesinejutu/ırnuş. ki, Yaşar Emre söylerdi, Emil Galip oradan ayrılıp gittikten sonra da sürmüş. O daire, Emil gibi önemli kişiler de görmüş. Hepsinin ba- şında o zaman, Kurtuluş Savaşı kahramanlarmdan 'Yüzbaşı Selahattin' (Yurtoğlu) varmış. Yüzbaşı Selahat- tin'e tüm bakanlar, saygılıymışlar... Emil Galip, 1960 öncesinde Hürriyet Partisi'nde miydi, neydi, Yaşar Emre beni Yenimahalle kongresinde tanış- tırmıştı. Yıllar süren arkadaşhğımız oldu Sandalcfyla. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin üyesiydi o da Uğur gibi. Ben de istanbullara gittığimde, onun evinde yatardım, zaman zaman. Ada'da, bir dairesi vardı, takılırdım: - Bir de Ada'ya gelelim, yaşayalım! diye. - Ge/ anacığım kal, ama öyle berbat ki, yaşar mısın bi- lemem! derdi. Emil Galip Sandalcı da gitti! Avustralya'dan, Melbo- urne'dan Sevinç aradı; Emil'i görmeden, onunla teleforv laşan Sevinç, ağlamaktan konusamıyordu. Emil'in cenaze törenine katıldım; gözlemlerimi anlatmak iste- rim. Ceyhan Mumcu'yla yolda, Sadun Aren'i konuşuyor- duk. Ceyhan'ın SBF'den öğretmeniydi Sadun Bey. Sa- dun Bey'den örnek sözler anlatıyordu belleğinde kalan. Örneğin: - Vatan, her dikili taşa sahip olma bilincidir! Sadun Bey, Bayındır sayrıevinde yangeç (by-pass) ameliyatı oldu, dörtdamarı değişti, sekiz-on saat sonra, gözlerini açtı; pazartesi günü yoğun bakımdan odasına çıkacak. Bayındır sayrıevinin telefonu: 287 90 00. Sadun Bey'e geçmiş olsun! Devlet Bakanı Erman Şahin, buraya avlanmaya gelir- miş: Şahin'le arkadaşları pek bir şey vuramadıklarından Vali Bey, onlar dönünceye değin, tavukları kızartır hazır- iatırmış. Söz verdik, ilkfırsatta Kırşehir'e gideceğiz... ••• Düzeltme: "Kalamaki'deÖğle Yemeği" başlıklı Anka- ra Notlan'nda, Esat İleri'nin soyadını Esat Bilir diye yaz- mışım yanlışlıkla. Atatürk'ün milletvekillerinden Esat ileri, 1920-1929 arasında Aydın milletvekili seçilmiş. Ho- ca olan Esat Bey'e Atatürk, "Sen ilerici bir hocasın!" diyerek, 1934te 7ten'soyadını vermiş. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Geleneksel Türk evle- 1 rinde, odalarda kapı ya- nında bulunan yüklük. 2/ 2 Kuru soğuk... Mezopo- « tamya'da kurulmuş eski bir uygarlık. 3/ Yiğit, 4 kahraman... Engebe. 4/ g Bir gösterme sıfatı... Pet- rol Ihraç Eden Ülkeler 6 Örgütü'nün simgesi. 5/ -, Güneydoğu Anadolu'- nun bazı yörelerinde ye- 8 tiştirilen karaman koyvf- g nu tipi. 6/ Yapraklan çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi... Akıl. 7/Bir Oğuz boyu... Fütüvvet şeyhi. 8/Osman- hlarda gece bekçisi... Bir kâğıt oyunu. 9/ Kadın elbiseleri yapı- mında kullanılan çok sık dokun- muş bir tür hafıf kumaş. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Aylık... Yapının ya da arsanın sınırlannı ve boyutlannı gösleren harita. 2/ Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü... Avrupa Uzay Ajansı'nın simgesi. 3/ Demet durumundaki ekinler... Elektrik akımında yeğinhk birimi. 4/ Kâfı gelmeyen... Tuna Ir- mağı"nda kullanılan bir çeşit yolcu kayığı. 5/ İradesizükten ileri gelen sürekli cansızhk. 6/ Aşağı derece... Baryum elementinin simgesi. 7/ Kaplıca... Bir şeyin yere bakanyani. 8/ Gizli tutulan şey, sır... Afyon'un bir ilçesi. 9/ Gözleri görmeyen... Yüz, çehre.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear