28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27ŞUBAT 1993CUMARTESİ 12 DIZI H I F I V E L D E T V E L İ D E D E O Ğ L U 88YILINSEVİNÇLERİ, HÜZÜNLERİ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Ilk Mectis bînası/mı müze obnasausağiadı-4- Bunun ûzerine Necip Ali Bey'le bırlikte, Meclıs'teki birçok tüccar mılletvekiline başvururlar, hemen hepsinden de sözbirliği etmişgibi: "Bizkefil olmamaya yeminliyiz" yanıtını alırlar. GençHıfa Veldet, bu mılletvekillennin kimilerinin Meclis kürsüsünde konuşmalannı dınlerken, onlan her yönleriyle kendıne ömek olarak görmektedir. Şimdi bu değer yargılanyla neredeyse yıkılmak üzeredır. Milletvekillenne yaptıklan imza turlanndan voreun. küskün olarak Samanpazan'ndakievine dönerken, alışvenş yaptıklan eczaneye ugrar, başının ağnsını biraz olsun dindırmek ıçin bır aspirin almak ister. Durumunu gören dost eczaa Seyit Bey, ne olduğunu soraT. aldığı yanıt karşısında: "Bana nıçin söylemedıniz. ben odaya kayıtlıyım. \ eriıı imza edeyim" demesine bır türlü inanamaz, şaşkınhkla kağıdı uzatır. Böylece üzüntüsü sevınce dönüşür. • Velıdedeoğlu, tsvıçre'de doktorasını verip, 1934yılında Türkıye'ye döner, tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakûltesi'nde docent olarak göreve başlar Biryılsonra, 1935'te ünıversitelenn son sınıflanna yenı konulan "tnkılap Tarihı Derslen"nı vermek ûzcre gdrevlendinlen docentler arasında ver alır. Bu görev onu son derece mutlu eder. Çünkü coşkuyla ıçınde yaşadığı, tanık olduğu bir tarih dılımıru, bu kez bilim adamının görûş ve yorumuy la öğrenalerine aktaracakur. 1965 yıhna dek 30 yıl sürecek olau bu görevınde amiri, üpkı ilk Mec' is"te olduğu gibı, Sayın Recep Peker'dir. Başlangıcta, profesör unvanı ıle kimi milktvekilterinin bu dersleri \ermesı kararlaştınlmıştır. Hıfzı Veldet ı!e ışte bunlardan bın olan Recep i'cKer'in docentıdir. Vetidcdeoğlu, ilişktlen ilk Meclis'te olduğu gibi, sevgiyle, saygıyla sürdürmektedir. Recep Pekerde doçentinden memnundur, la ki 1937 yıhnda aralannda şu konuşma geçinceye • 1938 yılının sonlarına doğru derin bir üzüntü yalnız Velidedeoğlu'nu değil bütün ulusu kaplayacaktır. 10 Kasım'da Atatürk'ü yitirmenin onulmaz acısını, gençlik içine gömememektedir. Üniversitede Atatürk'ü sonsuz yolculuğuna uğurlarken yapılacak konuşma için, Senato Doç.Dr. Hıfzı Veldet'i görevlendirir. • Velidedeoğlu 1942 yıhnda profesör olur. Ama profesör olmadan önce de askere alınır. 1940 yılından 1942 yıhna dek sürecek askerliginin türlü aşamalanyla ilgili, örneğin, yedek subay okulundan mezuniyetine, terhisine ait belgeleri saklaması. ileriki yıllarda kendisi için pek yararh olacaktır. dek. inkılapTarihi Dersleri sınavı dolayısıyla Ankara'ya gelen Velidedeoğlu, o tarihte Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel sekreterliğıni yapan Recep Peker'le görüşürken, bır ara cevresıne göz gezdirir. Sonra partirun genel merkezı olarak kullanılan bu ilk Meclis binasmın özgünlüğünü, yani 1920'lerin havasını yitiımeye başladığını sezinlediğınden Recep Peker'e: "Efendim. bu bına tamamen değişmiş, halbuki eski halıyle muhafaza edilip müze haline getirilseydi daha iyı olmaz mıydı" diye sorduğunda. Recep Peker bundan hiç hoşlanmaz, "Bunlan konusmanın sırası değil; mevzumuza dönelim" diyerek, Velidedeoğlu'na bu işle uğraşmaması için bir bakıma Velidedeoğlu, dördüncü kuşak, tonın çocuklan Aslı ve Zeynep üe. uyanda bulunur. Her 23 Nisan günü içinde kabaran bu isteğinin gerçekleşmesi ıçın Velidedeoğlu, yaalanyla kamuoyu yaratmaya çalışarak, işın ucunu bırakmaz. Sonunda bina müze haline getirilir, böylece yıllar boyu süren içkınkhğı yennı sevince bırakır. • 1938 yılının sonlanna doğru derin bir üzüntü yalnız Velidedeoğlu'nu değil bütün ulusu kaplayacaktır. 10 Kasım'da Atatürk'ü yitirmenin onulmaz acısını. gençlik içıne gömememektedir. Üniversitede Atatürk'ü sonsuz yolculuğuna uğurlarken yapılacak konuşma için, Senato Doç. Dr. Hıfn Veldet'i görevlendinr. Daha sonraki yıllarda Velidedeoğlu bu konuşma için: "Hayatımın en acı, en zor, ama o oranda da en onurlu konuşmasıdır" diyecekür. •Vehdedeoğlu 1942 yüında profesör olur. Ama profesör olmadan önce de askere alınır. 1940yıhndan 1942yılınadek sürecek askerliginin türlü aşamalanyla ilgili, örneğin, yedek subay okulundan mezuniyetine, terhisine ait belgeleri saklaması, ileriki yıllarda kendisi için pek yararh olacaktır. Nedenine gelince; 195O'li yıllann sonlanna doğru Demokrat Parti iktıdanna yönelttiği ağır eleştirilere pek öfkelenen gerek iktidar partısi yanhsı basın, gerekse hükümetın baskısı altında kalan kurumlar, Velidedeoğlu'nu karalayacak bir yönünü bulmak için uğraşmaktadırlar. Kendisi evde bulunmadığı zamanlarda eve edilen telefonlarla askerlığıru yapıp yapmadığını, yaptıysa nerede yaptığmı, ne kadar sürdüğünü sorup durmaktadırlar. tş bu kadarla da kalmaz, lstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne, Beşiktaş Askerlik Şubesı Başkanhğı'ndan 20.1.1960 tarih ve 6675 sayıh yaa ile Ord Prof. Dr. Hıfn Veldet Vehdedeoğlu'nun. "askerliğe duhul ve terhis tarihlerinin" bıldırilmesıni isterler. Verilen yanıttan sonra ses seda kesilir. 33.Tümen'in,43.Topçu' Alayı'nda muhabere takırn komutanı, aynı zamanda alayın adli subayı olarak görev yapan Velidedeoğlu'na, ne Trakya'nın ağır kış koşullannda yaptığı vorucu tatbıkatlar. ne de akan çadın sıkıntı vermez de, boş zamanlannı ıstediği gibi değerlendirme özgürlüğünün olmaması onu üzmektedir. Alayda gazete okumak, yada mektup yazmak serbesttir de, herhangj bır dilden çeviri yapmaya izin yoktur. Vehdedeoğlu'nun, Fritz Funk'lan yapmak ıstediği 'Borçlar Yasası ŞerhF çevirme çalışmalan başlamadan durdurulur. Bu isteğıni Velidedeoğlu 1987'de 83 yaşındayken Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Refet özdemir ile gerçekleştinr, böylece bir üzüntünün izleri geç de olsa silirur. öte yandan askerlik süresinde onu mutlu eden anılan da vardır. Bunlardan birini anlatmak isterim. Askerliginin ilk aylannda bir gün Velidedeoğlu, tatbikattan yorgun argın döndüğü bır sırada tam atından ınerken,"Asteğmen, asteğmen!" diye kendine seslenıldığıni duyar. Sesin sertliğınden kendisine seslenenin üst rütbeli bır subay oldugunu anlav arak, atından inıp hazırol duruşuna gecmek için, yüzünü kendıne seslenene çevinnce karşısında muzıp muzıp gulen oğrencısı Muammer Aksoy'u görür. Aksoy hemen: "Hocam" diye sanlır. "Gelin benim barakaya gjdelim, size sıcak birçay yapayım" der. Muammer Aksoy, askerliğini bıUrmek üzere olduğundan teğmen rütbesındedir böylece lıocasından daha kıdemlidır. Bundan yararlanarak ona ufak bir şaka yapmışür. Prof. Muammer Aksoy, Velidedeoğlu ile bir araya geldıklerinde bu anıyı. aynı ses ve hareketlerle tekrarlamaktan çok mutlu olur, Hocası da bunu gülerek karşılardı. • Velidedeoğlu 1942 yıhnda profesör olmadan önce yeni bir uğraşıya da adırnını atar. Sürekli okurlannın bildiği gibi, Cumhuriyet gazetesinde yazı yazmaya başlar. SÜRECEK Elli yılı aşaııbir sahne CUMHURİYET SANATÇISI E D İ A M U V A H H İ T GÖKHAN AKÇURA BEDÎAMUVAHHtT ANEKDOTLARI • Beni engüzel kim canlandırır ? Yıllar önce televizyonda Haldun Dormen'in haarladıgı "Unutulanlar' başhkh bir dizi vardı. Bunun ilk bölümkrini seyreden Bedıa Muvahhit, lsroet Ay'la karşılaştığında aralannda şu konuşmahınn geçtiği rivayet edihr. -tsmet,teJevİ2yonicJnhazırlaijaıı'Lııotuâarf«r'serisİB bffiyorsuadeğflaü? - Biliyorum Bedia Hanım... -Tamam. Bımlar dbette bk güobenim bayaömıda yansıtscaklardır ssutBnnı? - Aüahgecınden versin sultamm!.. -Bır^şHndL..ölümhak,mirashelaL.Beniffldiyeceğiıno * * - - Emredin efendim?... - Eğer beatohayaöm da eknntara aktaracak otariaısa vasiyet edlyonBnbcnta roümi seooyaayacaksiB. Beoi ancaksen csindHvsanifimrabat eder. Çânkâbeoim^ıi bir kadnteniyi i h k k i i t b & t a î • En ünlü nüktesi Bedia Hanım, ünlü bir Türk kadın berberinde saclannı yaptırmaktadır. Yan koitukta yme saclannı yapüran başka bir hanım da ikide bir uzanıp Bedia Harum'a hayranlıkla bakmaktadır. Nihayet dayanamaz konuşur Y r f i Bdi M h t e H) Bedia Hanım'ın 'evet' demesı üzerioe büsbütün coşan hanım devameder. Baemezsnz kücâkfcenbensİMaekıdaf tormtaı. BGtita i i ] ( i i N i l b i â d Aş y g y y 9 babaran karştsnu çıktan. Bende «ktristoiacağn dedtn. Otana dayaadar.Omnlabıınuiadâşivlu&Bayabaşlanaıdedaer.izin vennedâer.» Bedia Harum bunun üzennegülümseyerek sorar P t i İ t e d d â a • Erotikbir öykü Birgün armatör Srtkı Koçmaa Bedia Hamm'a; - Eğergazei bir tarQdûş«wraefi,g«ıeyegkJeogemienffldeohiriadesaBav«r aygtaym. KaptenmeşidegeByor. SıkrimagaB,diıılaşta&L lyi olor, demiş. Bedıa Muvahhit daveti kabul etmiş. Afrika sanilleTİnigörecek,dinlenecek Sıcak olurdiye, enince elböeicnni bavula koyup, hareket günü gemiye gebrdş. Akdeoize açılınışlar. Gcrçekten kaptan da,eşide çok hoş insanlar. Böyteoe deniz ûstünde çok güzel bir tatil yapmaya başlamış. Bedia Hanım'ın bavuhindaki elbiseterinden bıri öyle sefFafmış ki, bir türlü giymeyecesaret edemiyormuş. Derkenbir gün, havanın biraz da kapah ve karanhk olmasmdan cesaret alarak buelbiseyi giyip kaptan köşküne çıkrruş. Kaptan onu görür görmez, bagurnaya başlamış: - Bedia Hanım, onmgörnnöyor,orangörÖBÖyor. Bedia Haram kıpkırrruzı olmuş, ne yapacağuu büememiş,dierini birbirinin üstûneörterekönünükapatıp hızla aşağı kacroaya cahşırken, kaptan devam etmiş: O^bflfMd . Bedia Hanımyg g rahat bir nefesahp kaptan köşkûneçıknuş. -5- Bu nedenle 4 Ağustos gecesı, Belediye Başkanı Dr.Fahri Atabey hımayelerinde Açıkhava Tiyatrosunda '50. Sanat Yıh" şerefıne bir tıyatro şölenı yapılır. Tüm geh'ri Emekli Sahne Sanatçılan Derneği'ne bırakılan bu gecedc Bedia Muvahhit 'Hısse-i Şayia" adlı oyunda rol alır. Sanatçı. bujübileden iki yıl sonra, 1975 yıhnda ŞehirTiyatrolan'ndan emekli olur, "Sanatçı emekli obnaz" diye düşündüğü için. emekliliğini hiçbir zaman benimsemez. Bu nedenle bir yıl sonra, 2 Man. 1976 tarihınde Pembe Köşk'ün onanlması ıçın özel olarak düzenlenen gecede, "Hisse-i Şayia"da 201. defa Faika Hanım rolünü üstlenir. Bu elli yılı aşkın süre içinde yüzlerce oyunda rol alan Beaıa Muvahhit, en çok etkisı altında kaldığı oyunlan şöy^le sırahyor: Vedat Nedim Tör'ün "Oç Kişi Arasında". Çehov'un " Vişne Bahçesi", "Hisse-ı Şayia" ve tabiı her zaman söyledığim gibi, Fikret Adil'in şaheser adaptasyonu olan "La Follede Chaillot"yu (Deli Sarayh) savunacağim. Bir de son zamanlarda oynadığjm' Ben Çağırmadım"daki rolümü severek oynanm.75 Bedia Muvahhit, oyunculuğu yanısıra çeviri ve adaptasyonlan ile de tiyatro yaşamına katkıda bulunmuş bir sanatçımızdır. 300'ü aşkın eberdeimzast olan Bedia Muvahhit'in bu özelliğıni Lütfii Ay şöyle anlaür: "Bedia'nın büyük üstunlüklerinden bıri de kuvvetli bir kultüre sahıp olmasıdır. İyi Fransızca bilir, sanatına ait bu dildeki neşriyatı yakından takipeder. İlk kocası rahmetlı Muvahhıt'le birlikte, sonralan sahne arkadaşı V asfî Rıza ıle birçok güzel piyesleri tercüme veya adapte ederek dılımıze ve sahnemize kazandırmıştır.'' Bedia Muvahhit, asıl işi olan tıyatro oyunculuğu yanısıra, sinemada da oyunculuk yapmışür." Ateşten Gömlek"ten başlayarak birçok filmde rol alır. Oynadığı başlıca filmler sunlardır: Ateşten Gömlek (1923), lstanbul Sokaklannda (1929), Kanm Benı Aldatırsa (1933), Söz Bir Allah Bir (1933), Beklenen Şarkı (1953), Paydos (1954), Son Beste(1955),Bozuk Düzen (1965), HepO Şarkı(1965), Son Mektup (1969), Lekeli Melek (1969), Ateşli Çingene(1969). Birçok filmde rol almasına rağmen sinema olayına hiçbir zaman ısınamamış olan Bedia Muvahhit, bu konuda şunlan söylüyor: "Sinema olayını ise hiç sevmedim, çünkü devamlı bir olay değil. Birkaç film çevirdim bu yüzden. Zeki Müren'i çok severim. Kendisiyle birlikte birkaç filmde oynadım. En son Ateşli Çingene adlı bir filmde oynadım. Türkân Şoray genç kadını oynuyordu. Film çevrilirken Metin Erksan oyunumu beğenmişti. Daha sonra Beyoğlu'nda film afışlerine bakarken. herkesin isminın oldugunu, ama benim ismımın yazılmadığını gördüm. tnanmadım. Lüks Sineması'nda film oynuyordu. Film başladı, bütün gençlerin ismi yaaldı. En son iki tane küçük isım, biri Bedia Muvahhit idi. Bunun üzenne kendi aşaıııı POIJTIKA VE OTESI "Sevinç Gözyaşlan"fihninink*tsi.(l%5) kendime 'Onlann ne parasına ne de ününe ihtiyaam var' diyerek sinema olayını kapadım."/6 Bedia Muvahhit. 1980 yıhnda hazırladığı "Dünya Tiyatrolar Günü Bıldirisf'nde şöyle diyordu: "Biz üç parçadan oluşan bir sanatın insanlanyız... Bu parçalann bir kısmı yazarlar, bir kısmı oynayanlar ve diğerleri seyredenlerdir... Bunlann biri eksik olsa tiyatro denilen sanat da olmaz... Bu ta bilinmeyen zamanlarda böyle teşekkül etmiş, sonunu bilemeyeceğimiz zamanlara kadar da böyle gidecektir.. Sanatımız, banş ve sevginin birleşmesiyle doğdu ve biz, onun işcileri, üstünde yaşadığımız kürenin her tarafmda banş ve sevgiyle, ama birbirimızden aynlmadan yayıldık... Ben Londra'da yaraülmış bir Desdemona'yı İstanbul'da canlandmr ve seyircilerime sevdirirken, aynı sevgi, aynı dostlukla Tokyo'daki sanatçı da aynı yazann sözlerinı benim ruhumun duygusuyla dile Bedia hanını ilk kocası Muvahhit bey ve oğlu Sina ile birlikte(üstte) Bedia Muvahhit ilk sahneye çıkbğı "Ceza Kanunu" oyunundaki giysisiyle(janda) getiriyordu... Biz tiyatrocular seyirciyle birbirimizin ismini cismmi bilmiyoruz, ama adeta aynı ruhla yaşıyoruz..."/7 Yaşamı boyunca üyatroyla dolu bu nıhu korumasını bilmiş olan değerli sanatçımızın "70. Sanat Yılı"nı, en sevdiğı arkadaşı Vasfi Rıza Zobu'nun sözlenyle kutlayahm: "Bedia! Biliyorsun, Gazi demiş ki Muvahhit ile Behzat'a; "Türk kadını, Türk sahnesinin aranan bir çiçeğidir. Nadıde bir çıçek olarak Izmir'de sanat gülistanına Atatürk seni kendı eh'yle dikti. Sen büyüdün. Filiz verdin. Tohumlannı saçtın. Bugün Türk sahnelerini kaplayan bütün Müslüman Türk kadmlan senden alınan aşı ile yetişıp çoğaldılar. Sağol."/S BİTTİ //- "50 yıl kalbim aşk ve sanat için çarptı," Hayat 2 Ağustos 1973, 12- Bedia Statzer.j. 11,13- Bedia Statzer.j. 25,14- Akşam, 7 M- san 1971,15- Bedia Statzer.j.17,16- Canan Barlas, "Pazar Gûnep" 19 Misan 1987. 17 Cumhuriyet 27 Mart 1980.18-Sahnede50.yti Bedia Muvahhit 1973, s. 46 MEHMED KEMAL Hıfzı VeHetln Anısına... 12 Mart'lı günlerdi. Demokratik kurumlar yıkılıyor, ga- zeteler el değiştiriyordu Cumhuriyet'ten Nadir Nadi ve arkadaşları ayrılmışlardı. 12 Mart rejimine uygun bir kadro işbaşına gelmişti. Akşam gazetesi de TÜRKİŞ'e geçmişti. Ulkü Arman telefon etmişti, "Bize koşe yazısı yazar mısın?" Işsizdim, "Imzasız yazanm" dedim. (X) rumuzuyla yazmaya başladım. Altan öymen de karşı köşede yazıyordu. Yazılarımız o dönemde epeyce ilgiçekti Bir gün gazeteye yanında Muammer Aksoy'la Hıfzı Veldet Velidedeoğlu geldi. Imzasını elbette biliyordum, ama kendini o gün tanıdım. Hoş beşten sonra yazmak istediğini söyledi. Cumhuriyet'teki sütunu istedi. Ikınci sayfanın ortasını verdiler. Sanırım epeyce yazdı. Dikkat ettim, Muammer Aksoy üstada aşırı bir saygı gösteriyordu. Hukuk fakültesinde öğrencisi ve asistanıy- mış. Bir süre sonra 12 Mart sıkıntısı sona erdi. Hoca yeni- den Cumhuriyet e geçti. Ben de Cumhuriyette yazıyor- dum. Titiz bir yazar olduğu gibi titiz bir okurdu da.. Beğendi- ği yazılarım oldu mu övgülü iltifatlar ederdı. Sadece bana mı.. öteki yazar arkadaşlara da... Birlikteliğimiz uzun yıllar sürdü. Son bölünmede canı çok sıkılmıştı. Birleşmeyı göremeden ayrıldı. öleli bir yıl olmuş. Sıcak anılan önünde saygı ve sevgiyle eğiliriz. Uzay otobusleri Reşat Nuri Güntekin'in bir öyküsünde okumuştum, bi- ze şoförlük de bankacılık da sonradan gelmiş. önce şaşırmıştım, sonra anladım Öyle ya taksi, dolmuş, oto- büs olacak ki şoför de olsun. Sırt sırta açılan bankalar olsun ki bankacı da olsun! Bizde ilkın Osmanlı Bankası açılmış, ondan önce banka yokmuş. Otomobile gelince, Abdülhamıt uzun yıllar gelmesini yasaklamış. Birisi otomobil getirmiş de kentte değil ada- larda kullanabilmiş. Nede geç kalmamışız ki, bunlarda erken davranacağız!.. Benim çocukluğumda şoförlük ince meslekti; gaz, vi- tes, freni bilen şoför olamazdı. Arabanın kırığından, çıkı- ğından anlayacaksın, bozuldu mu altınayaüponaracak- sın. Şimdi öyle mi.. birkaç ders alan, gaza, frene, vitese basmayı öğrenen direksiyona geçemezdi. Bunun için şoförlüğeincemeslekdemışler Kentınilkşoförlerinden Deli Mehmet vardı; İstasyon-Samanpazarı arasında ış- lerdi. Bir gün araba bozulur, Samanpazan'ndan istas- yon'a doğru ağırdan ağırdan tnmeye başlar. Araba gider, Deli Mehmet ardından koşar, bir yandan yoldaki- lereseslenir: "Geliyor ha! Ananızı beller ha! Çiğner, çiğner geçer! Deli Mehmet demedi demeyin ha!..." Ulus'la Hamamonu arasında da 'kaptı kact'lar işlerdi. Kaptıkaçtı dediğimiz, minibüsten küçük, taksiden biraz büyuk taşıtlardı. öne iki, ortaya üç, arkaya üç kişi alırdı. Daha sonra hangi yılda anımsayamacağım, Rus oto- büsleri geldi. Dil sadeleşmesi sırasında belediyeye uray' dedikleri için bu otobüslerin bir adı Rus, öteki adı Uray oldu. Bu da uzun sürmedi. Bir gün gördük ki Sıh- hiye'deki garaj tutuştu, otobüslerin tümü yandı. Vali Nevzat dönemiydi, türlü söylentiler çıktı: "Para yemişler de anlaşılmasın diye yakmışlar!" Böylece uray otobusleri' dönemi de kapandı. Yerine italyan otobüsü olan troleybüsler' dönemi açıldı. Halkın, trolambos dediği bu otobusler elektrikle işliyordu Gün olurcereyan kesildi mi caddenin sağına bu troleybüsler sıram sıram dizilirdi. Cereyan gelene kadar beklenirdi. Bu otobüslere sadece trolambos demezler, cereyanla işlediği için telli, arabayı cerayana bağlayan uzun çu- buklarından ötüru boynuzlu' da derlerdi. BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Orhan Asena'run lib- rettosu üzerine Nevit Kodallı nın bestcledığı opera. 2/ Oylumlu... Çar- lık Rusyası'nda soylu ya da derebeyi. 3/ Güzel ötüşlü bir kuş... Bir nota. 4/ Çevrebilim. 5/ Demir- yolu... Türlü işlerde kul- lanılan ince ve uzun metal çubuk. 6/ Din işlerini devlet işlerine kanştınna- yan... Kuşlann taşlık ve konsa da denilen midesi. 7/ Budunbilim. 8/ Yosma... Lınk Japon dramı. 9/ Iskambilde bir kâğıt... Büyümemiş karpuz. \XTCARIDAN AŞAĞIYA: 1/ En büyük romantik balelerden biri. 2/ Türk müziğinde bir ma- kam... Kapı ve pencerelerin üst eşi- ği. 3/ Kimi bahklann iste kurutu- larak yapılan pasürması. 4/ Kaynar suda kabuğu ile az pişiril- miş yumurta. 5/ Evrensel alıa olan kan grubu... Rey... Kokmuş hay- van ölüsü. 6/ Yaalı ya da basılı bır kâğıdın kenannda bırakıl- mış boşluk... İthal edilecek mallann çeşitlerini ve miktarlannı gösteren liste. 7/ Şarkı. türkü... Bir kimsenin ya da topluluğun başkalannda bıraktığı izlenim. 8/ Şırası alınrruş üzüm posası... Özen. 9/ Samanından aynlmamış arpa ve buğday yığınlan... Tir. KAMUOYUNA Sağmalcılar Cezaevi'nde son günlerde gcrçtkleştirilen "özgürlük Eylemleri" bahane edilerek bugune dek kazarulmış tüm haklanmız gasp edilmeye çalışılıyor. Bir yandan devktın yetkiü agızlanndan yapılan spckolatif açıkla- malarla kamuoyu planlanan çok yönlü saldınya hazırlanmaya çalısı- hyor, diger yandan jandarmanın ve cezaevi idaresinin provokasyona yönelik tutumuyla saldın zemini yaratılınaya çalışılıyor. Bu saldırüarda bahane ne gösteriUtse gösterilsin amaç tüm cezaev- lerinde yeni bir baskı politikasını yaşama gecinnek, kazanılmış tum haklan gasp etmektir. Siyası tutuklulann yıllara varan direnişleriyle, onlarca şebit, sakat kalma, yaralanma pahasına kazandıklan haklan gasp etmeye kimse- nin gücü yetmeyecektir. Biz Sağmalcılar Cezaevi'nde bulunan Devrimci Sol, TKP/ML, MLSPB, TÎKB, TDKP, Devrimci Yol, TKEP/Leninist, TDP, TKİH, TKP/ML Hareketi, PKK, DKP, KKP, Direniş Hareketi.TKP/Kıvıl- am, EKİM, HKG davalanndan tutuklular olarak iktidan uyanyor, kamuoyunu duyarsız ve tepkisiz kalmamaya çağınyoruz. SagmakıUr Cesacvi siyui tatmkfaıUn a<fana; Özgflr ERDOCAN, Ccnud RAKİP, A. Salim BAYAR, Adem KEPENÖOİOCLL. t»kender BAYHA>. Erbay YÜCAK, Cmnı ŞAT, Ranuuan MACİT, N. Akif HAN, Ziya ULUSOY, Çelin AJUUŞ İÇSAVAŞSONRASI İSPANYOLROMANI Doç. Dr. Yıldız Ersoy Canbolat'ın bu araştırma-inceleme kitabı Gündoğan Yayınlan arasında çıktı. 9-4-4334985
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear