25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT1993 PERŞEMBE 12 DIZI Prof Uğur alacakaptan, fakültede dekanhğını yaptığı hücre arkadaşı Mumcu'yu anlattı Cezaevîııi renklendiren insan AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI B -5- izi. mahkum edıp tu- tukladılar. Cezaevine götürül- dük. Baktım. Doğu Perinçek Şaşırdı, bizi görünce. 'ne an- yorsunuz" diye sordu. Tutuk- landık. dedık. Çin kontenjanı dolduğu için bizi Rusya sınınna götürüyorlar." Bu anının sahibi. Profesör Uğur Alacakaptan. Uğur Mum- cu ve anılar denildi mi. 12 Mart döneminin koşullannı ve cezaev- lerini konuşmak kaçınılmaz. Ama önce tanışma. Uğur'u öğ- renciliğinden biliyor Alacakap- tan, kendisi o zamanlar doçent. Yakınlık, asisian olduktan sonraya denk geliyor. Alacakap- tan, erken dekan olmuş, arkadaş- lan arasında sıkıntılan oluyorza- man zaman. En büyük yardımcı- lan Adil Özkol ve Uğur Mumcu. Solculann sağcılan döveceğin- den haberleri olduğunda Mumcu ve Özkol. dekan arabasıyla kaçınyorlar sağalan. O sağcılar- ki, 12 Mart sonrasının öncü muh- birvetamklan. Her zaman akılcılıktan yana. vuralım-kıralımlardan uzak bir Mumcu, Alacakaptan'ın sevdiği. "Onun kadar vatanını. insanını sevenı görm'edim. Kendisinden baska herkese ilgi gösterirdi. Nasıl ıçim yanıyor bılemezsiniz. Hem kardeşım. hem oğlum gibi sev dim. Bır Osmanlı efendisi gibi saygılıydı da" dıyor. JL lk gözaitına alınışla başlı- yor, cezaevi anılanna Uğur Alacakaptan. Elrom kaçınlın- ca, Nihat Enrrûn emriyle gö- zaitına alınır. pek çok kişi. Ara- lannda dekanlar, profesörler vardır. Prof. Alacakaptan da bunlardan biri. İlhami Soysal, Bdl-ıri Savcı. Uğur Mumcu, Ad I Özkol. neredeyse bütün üniversıte Mamak'ta. İlhami Soysal. Mümtaz Şoysal, Uğur Mumcu ve iki kişi daha bir ya- taktalar. Biri hoduyor. Müm- taz Stnsal. "Söyle şuna horla- mayı kessin" diyor. Mumcu'ya. Mumcu. karşıhk veriyor, "Dekan sensin. sen söyle". Er- tesi sabah hamam günü. İki Uğur, bırlikte gidiyorlar. Mumcu, esprisini patlatıyor. "Aşın uçlartemizleniyor". Terziodası Ya cezaevindeki ilk gûn. Daha ısim sorulmadan çağınlı- yor berber. Saçlar kesiliyor. ardından terzi odasına gönderi- liyorlar. Terzı odası meşhur, iş- kenceye gönderileceklerle gön- derilmeyecekler orada aynlı- yor. Alacakaptan'ın üzerinde siyah bir palto. Mumcu'da ye- dek subah giysisi. Terzi odasına gıden yol boyunca Mumcu kendisıne verilen komutlan ka- bulediyor, "Dikaaaat, 11-1 nö- betçisiyim, nöbetim esnasında vukııaüm yoktur. komu- tanım...'. İlk havalandırmaya çıkanlış, Naam Hikmet'in di- zelerini anımsatıyor, "Bugün pazar, bugün beni ilk defa ha- valandıımaya çıkardılar". Nec- det isımlı bir çavuş bırakmıyor peşlerini. altı gün boyunca, et- raflannda. Sonradan öğreni- yorlar, dövdürtmemek için beklermiş Necdet Çavuş. Bir bölümü Sakıncalı Piya- de'de yer alan anılanndan İco- pamıyor Prof. Alacakaptan. Idamlık Süleyman'la Remzi, avluda buz kırdırmalar. Ma- OKULVEKURSU ARKADAŞIÖZKOL • İlhami Soysal, Bahri Savcı. Uğur Mumcu, Adil Özkol, neredeyse bütün üniversite Mamak'ta. İlhami Soysal. Mümtaz Soysal, Uğur Mumcu ve iki kişi daha biryataktalar. Biri horluyor. Mümtaz Soysal, "Söyle şuna horlamayı kessin" diyor, Mumcu'ya. Mumcu. karşıhk veriyor,"Dekan sensin, sen söyle". A u A R Ğ N K A UR L D A MU A T ş M 1 L IC Y A u 0 R 'y 1 u R mak'ın. içindeki daktilosun- dan dolayı politbüro diye ad- landırdıklan 12 nolu hücresi, tahl^ebeklentisi. M şte bu tahliye beklentisi de yazılmadan geçilemeyecek- lerden. Güvenılen bir sava var. karan dosyaya koyacak, Saa- dettin Üçüncüoğlu'na götürüp kafasına vuracak. "Bövle dosya mıolur"' Bırcumagünü, 14.30- da karar açıklanacak. İki Uğur konuşuyorlar. !4.40"da karan öğrenir arkadaşlar. 15.20'de de gelirler. kimse gelmezse iş yaltı demektır. Tam 15.20'de kapı acılır. Av.UrhanTosun. Tamam der, tahliye. Koğuştaki diğer gençler şapkalan fırlatır havaya sevinçten. Askerler de Tosun'u dövçrler evire çevire. /hbarcı.CanÖzbey.MHP takımından. Dosya incelenir- ken. Sıkıyönetim Komu- tanlığı'na yazılmış bir yazı görür Uğur Alacakaptan, "Adamımızdır. koruyun". Bel- ge, mahkemeye sunulur ama kimsenin umurunda değiliz. Uğur Mumcu, etkileyici bir ko- nuşma yapar. tahüyesıni isteye- rek. Mahkeme heyeti, bir odaya girer. karar zamanı. Tam bu sıra- da hiç ilgisı olmadığı halde oda- ya. şımdi HBB'nin yöneticılerin- den olan Bülent Öztürkmen gırer ve çıkar. tahliye isteği de reddedi- lir. Ünlü yoklamalar Ençok nelere mi gülünür ce- zaevinde? Yoklamalara. Müm- taz Soysal, Alacakaptan'ın ha- yatında tanıdığı en sulu insanlar- dan biri. Yoklamada onun karşısına düşmemek gerek. Mumcu ise bir türlü hakım ola- maz kendıne. gülme isteği gelin- ce. Mumcu'nun cezaevine özgü bir alışkanlığı da uyumak. Za- manının büyük bölümünü uyuyarak geçiriyor. Bir, mektup geldiğinde. bir de günlük gazete- leri okumak için uyanıyor. "Ne- den. uyuyorsun oğlum " diye so- ruyor Alacakaptan. "İnfazdan yiyorıım hocam" diyor. B ir akşam üzen. hava- landınlmaya çıkanlıyor. iki Uğur \e Adil Özkol. Haberleri dinliyorlar radyodan. Önce hain- ler listesi açıklanıyor. Üçünün de ışmi listede. Ardından Ankara Üniversitesi Senatosu'nun açı- klaması, 'Sıkıyönetim Ko- mutanlığı'nın aldığı bütün karar ve uygulamalan onaylıyoruz". En çok bu koyuyor. ağlıyorlar. Ecevit'in uzun süren ilk başba- kanlık dönemi. Terörle Müca- dele Yasası hazırlansın istiyor. Bir taslak hazırlanıyor, Alaca- kaptan'dan da incelemesi iste- niyor. Bir gece yıne ıki Uğur ve Adil Özkol, yani bırkaç yıl son- rasının vatan hainleri çalışıyor, yasayı inceliyorlar. Bakıyorlar. silah bulundurmanın oezası elli bin lirayia. bir ay hapis. Az de- niliyor. yüz bin lira olsun. Böyle geçiyor yasa. ü.ç arkadaş. Moskova'- dalar. Astragan bir kalpak alı- yor Uğur Mumcu. Otelin asan- söründe Amenkalı ve Kanadalı turıstlerlekarşılaşıyorlar."Beğen- diniz mi?" diye soruyor Mumcu. "îşte bunu takarak. Mustafa Ke- mal. batı emperyalızmine karşı mücadele verdi, ülkesinin bağımsızlığını savundu". Nazım Hikmet'in evine gidiliyor. Bır radyo. sadece Türk radyosunu alabilmek için güçlendirilmiş, hü- zünleniyorlar. Hikmet'in her yaz, Türkiye'y'e yakın sahillere gidip karşı kıyılan seyrettiğıni duyun- ca, daha da artıyor bu hüzün. Ençok kimlere mi kızıyor, dö- neklere. Hakim Saadettin Üçün- cüoğlu sola. sosyal demokrasiye. Ecevıt'e düşmanlığını çekinme- den dile getinyorduruşmalarda. 1977 seçımlerine bır gün kala Ankara'da miting var. Binlerce kişi toplanmış bağınyorlar, "Baş- bakan Ecevit". Kalabalık arası- nda görüyorlar hakımı. Mumcu, öfkeleniyor, •"Döveceğim bu he- rifi". Alacakaptan, zor sakinleş- tiriyor. Alacakaptan, biliyorki sözünü budaktan esirgemeyen Mumcu. kendisinin de bir yan- lışını görse söyleyecek. hatta ya- zacak. Uğur Alacakaptan'la (sağda) hapisane arkadaşlığmdan, yol arkadaşlığına. Kerim Afşar,can dostunu anlatırken, 'onun onurlu yolunda birlikte yürüyelim'diyor Atatürk arkadaşun MıımcuKerim Afşar, kendi deyişiyle 'Mumcu', yu öfkelendiriyor, karaniık güçieri çileden anlatıyon Kimi okul arkadaşıdır, kimi çıkarıyordû. asker arkadaşı. Ama mumun ışık gûcü arttıkça artıyordu. Mumcu benim Atatürk arkadaşmıdı. Ö> le ki artık Mumcu bile bunu Sanırım dostluğumuz altmışb yılların öıdeyetniy ordu. kendisi için ne kadar başlanna da> anıyor. tehlikeli olduğunu bile bile. Ben27Mayıs Devruiu" > nden sonra Atatürk 'ün Büyük Nutku'nu günümüz Türkçesivle Ankara Radyosu'nda okurken o da önceleri Devrim. Giderek toplumumuzun gözü, kulağı, beyni, vicdanı olan bu ışığı taşıyamadık. .Vluhsin Ertuğrul, Muammer Aksoy, Nadir Nadi'den sonra kaybettiğim ödünsüz Atatürk arkadaşun sevgili Mumcu! Kimsuçlu? sonra Yön dergisinde ışımay a başlamtştı. KatiUer maşa, kiralık eller... Sıksık Yön Dergisi'ni çık?ran rahmetli Asü suçlular?.. Doğan Avcıoğlu'nun bürosunda Atatürk ilke ve doTİmlerinden -özellikle : karşılaşıyorduk. laiklik ilkesinden-durmadan ödün veren Sonra Cumhuriyet'teki ydlar... gelmiş geçmiş tüm ikridarlar. partiler, Ben, bilmem neden, Uğur Mumcu'ya hep liderter. bireyler, hepimiz... Mumcu diy e hitap ettim. Giderek toplumumuzun gözü, kulağı, Acaba bu mumcunun mumu bildiğimiz beyni, \icdanı olan bu ışığı taşıy amadık. mumlardan değildi de ondan mı? Bu mum. Mumcu'y a ağıt y akışmıyor. yalnız kendi dibini değil. çevresini aydınlatı- Ya/ıklanmak acımızı eksiltmiyor. yordu. Erimiyor, büküunüyor, tükeıuniy or. Sadece cenazesinin ardından değil, üfledikçe parlıyor, söndürmeye yeltendikçc ödünsüz Atatürkçü Mumcu'nun onurlu gözleri kamaştırıy or, karanlıkta çaJtşanları yolunda hep birlikte yürüy elim. Mumcu'nun mumu, kendi dibini değil, etrafmı aydınlaüyordu... Haksızhğın korkusuzsavaşçısıK Xm.öşe grubundan değil, Adil Özkot. Ama köşe grubunun gelen geçen kızlara laf atan, ağaca çıkıp kızlar geçerken önlerine atlayan de- likanlılannı şnımsıyor. 1952'de Bahçeüevler İlkokulu'na dönem arası gelen nakiller arasında üçüncü sınıftan bir öğrenci ilgi odağı olu- yor. Solaklığı da şaka konusu ama sözlü göndermelerin tümü kar- şılığmı ahyor, sözünü sakınmıyor bu yeni öğrenci. Kjsa zamanda da Uğur Mumcu adı bütün okulu ku- şatıyor. Adil Özkol da bu kuşatmadan nasibini alıyor ve yıllarca sürecek dostluk böylece başbyor. Lisede edebiyat bölümünü seçiyor Mum- cu, ama bakıyorki köşeden arka- daşlannın hepsi fen bölümünde. Şube değiştiriyor, Adil Özkol'Ia sınıf arkadaşlıklan da on beş günle son buluyor. Ama üniversitede bu- luşuluyor yeniden. aynı kürsüde asistan da olunuyor. Eğitim Fakül- tesi'yle Hukuk Fakültesi yanyana. Özkol ve Mumcu öğrenciler henüz. leri hüzünle seyreden, ihbarcılarla kıyasıya tartışan bır Mumcu bu. Zorlu ve Polatkan'ın idamlanna çok üzülmesinin de tanığ Özkol. 22 Şubat ve 21 Mayıs darbe girişimle- rini uzaktan izliyor. hükümete çok kızmakla birlikte bu tür girişimleri ciddi bulmu- Talatyor Aydemir'in tüm suçu üst- lenmesini be- ğenıyor, adı bir gümriik yolsuzluğuna kanşan mah- keme üyesi- ne, "Şerefli bir subayı şe- refsız bir ha- kim yargı- layamaz" de- mesini unu- tamıyor. ç ijiyasal • Özkol, 27 Mayıs'ı coşkuyla karştlayan ve ömrü boyunca savunan bir Mumcu'yu anımsıyor. Ama evlerinden toplana . Demokrat partilileri hüzünle seyreden, ihbarcılarla kıyasıya tartışan bir Mumcu bu. saygın bulduğu bır ceza profesö- rüydü. Bu nedenle Nihat Erim hü- kümetine girmesini bile önerdiler, reddetti. Yazdığı ders kitabından dolayı tutuklanan Prof. Mümtaz Soysal'ın vekaletini almıştı Uğur Bey. Önce üç kanaldan haber yol- landı. Derhal. Soy- sal'ın avukatlığını bı- rakmalıydı. Aldır- mayıp, davayı so- nuna kadar götür- mesi Uğur'u çok et- kiledi. -Üstelik Soy- sal ıle önceden hıçbır yakınlığı olmadığı halde' diyordu. MJ\\ bayram ak- şarru aralannda Mumcu'yia Özkol'- un da aralannda bu- lunduğu beş-altı ar- kadaş, Ahmet Tah- takılıç'ın Kızılay'- daki evine giderler. Son zamanlarda bi- lanmıyor. 12 Mart'ın ilk günleri, henüz cezaevinde koşullar pek sert değil. Görüşler yüzyüze ve akraba- larla sınırlandınlmıyor. Ziyaretçi- lerle tutuklular büyük bir odada toplanıyorlar. Mumcu ve Özkol tanıtım görevini üstleniyorlar. Her gelen ziyaretçıye, Soysal'ın da oda- da bulunduğu söyleniyor ve geçmiş olsun demesı isteniyor. Sonra da zi- yaretçilenn arkasına geçilıp ho- canın bol bol öpülen yüzü ve lafa tutuluşu izleniyor. Hem hoca hem d kilileri gülüyor.de kç/^il a,zkol, Mumcu ve Alacakap- tan, Moskova'ya gidiyorlar, yıl 1976. Nazım Hikmet'in mezannı ziyaret ediyorlar. Mezartaşında Naam'ın silueti. rüzgara doğru yü- rüyor. Uzun uzun seyrediyor Mumcu. Özkol'a soruyor,"Rüzgar hem bildiğimiz rüzgar, hem de ruz- i-gar deyişiyle. zaman demektir. Li- sede okumuştuk. hatırlar mısın"? Hatırlıyor, Özkol. "Nazım za- marun üzerine rüzı^ . -...- jzgargıbiyürümüş.. Eğitim Fakültesi'nden bir profesör. yollan ayn ama TlP'e yönelik her r a z gölgede kalmıştır Tahtakılıç. Oldü gitti, esinti hala duyuluvor' arabasına binebilmek için Hukuk'- saldında, Emek Dergisi'neölümlen Partisinin liderliğine oynamasını is- diyor, "Bakalım biz bir^yaprak^pl- kınayan zehır zemberek_ yazılar terler, onlar ve onlar gibi düşünen de destekleyeceklerdir. un önünden geçmek zorunda. Tu- „_._ ... ... . „ . . „ , . valet penceresınden görüyorlar ho- yazıyor Mumcu. Özkol TIPyöneti- gençler canın geçişini, eli burnunda. Bağın- "" •" —""—' *•*••—-••'"•• " D - •*•-•-- • yor ve kacıyorlar, "Burnunu kanştır- ma". Hoca. sağına soluna bakını- tavır almasın". Umursamıyor. 12 ' " Mart geliyor. yinesusmuyor Mum- ası ya, uyanyor Mumcu'yu "Bu Tahtakılıç, büyük ilgi gösterir genç- yazılardan dolay, sizinkıler, sana lere.Planlar.progfarnlaryap.br- l " U 12 k birii k d i i i İki dost Moskova'da. Yıl 1967. ğ yor. kimseler yok. Yan yana bütun sımflann pencerelennden bağır- mayı sürdürüyorlar. Hoca şaşkına dönüyor, onu izleyen sesten. Elini bumundan çekmeyi bile akıl edemi- yor. Mumcu'y la, Özkol, günlerce gülüyor, gülüyorlar. Özkol, 27 Mayıs'ı coşkuyla karşı- layan ve ömrü boyunca savynan bir Mumcu'yu anımsıyor. Ama evle- rinden toplanan Demokrat Partiü- cu. Tutuklanıyor Prof. Üğur Ala- cakaptan'la birlikte. Bir hatırlatma yapıyor Özkol burada. "Uğur'un Alacakaptan'a olan sevgisinin sa- dece bu raslantısal birlikte tutuk- lanmaktan kaynaklandığnı sanmasınlar" dıyor,'"Asıl neden başkadır. Alacakaptan'ın, 12 Mart öncesi siyasal gruplaşmalanyla bir ilgisi yoktu. Resmi çevTelerin de ken, birisi kendisini tutamaz, pat- latır kahkahayı. Ardına bakmadan da çıkıp gider. Kısa bir sessizlikten sonra onu diğerleri izler. Aradan yıllar geçer," Tahtakılıç bizi görse de tanımaz" dedikleri bir dönemde Mümtaz Soysal'ın duruşmasında karşılaşırlar. Parmağmı sallar Tah- takılıç, "Sızi iyi hatırlıyorum". Bu kez, cezaevinden bir anı. Mümtaz Soysal, tanıdığı. tanı- madığı erkeklerie öpüşmekten hoş- sun kıpırdatabilecek mîyizT' Öz- kol, soruyor bu kez,'" Tahminin ne- dir?, ne yapabileceksin?" Çoğun- lukla siyaset konuşan ya da gülen nuşmalardan biridir bu. Kuman sevmediği ve oynamadığı halde bir Spor-Toto deyirniyle yanıtlıyor Mumcu. "Sıfır, bir veya iki. Şimdi- lik kolon boş". .. "O gün boş kalan kolonu" diyor Özkol, "Ankara'da ve Türkiye'de yüzbinler doldurdu". Yann: Avnkat M. Emln Değer, Prof Knter Atmç. Uğur'u Turan Dursun Karşıladı... Melbourne'de Figen Haşimoğlu adında bir Cumhuriyet okuru. "Mumcu Ailesine" iletilmek üzere şu dizeleri verdi. Figen Haşımoğlunun dizelerını burayayazıyorum: "Sevgıyi ölüme boğduramazlar/Silahla gerç&ği sustura- mazlar/Mumcu'yu vuran zavallıcıklar/Karanlığın içinde kaybolacaklar." Avustralya'dan döndükten sonra, Figen Haşimoğlu iki kez aradı telefonla. Birınde, sabahın erken saatiydi, orada gece olmalı; ağlıyordu... Figen Haşimoğlu, İngilizceöğretmeniyken Avustralya'ya gitmişti. Eşi Ali Haşimoğlu'yla birlikte, orada birçorapfab- rikasında çalışıyorlardı. Oğullarının adı Dinçer'di. Figen Hanım, kızlık soyadını oğluna vermiştı, babasını yaşatmak için... Ben Avustralya'dan ayrıldıktan sonra, orada çıkan gaze- telerin çeşitli yayınlarla Uğur'u andıklarını öğrendım. Tırtu- cu basın, "dinci"\er, Uğur'dan yana bir şey yazar mı hiç? Yazdıkları ya timsahın gözyaşlarıdır ya da "İyi oldu, kurtul- duk!" demeye gelen tümceler. Melbourne'de, Türkiye'den gelen Kürtlerin.Meclis önün- de açlık grevleri vardı. Türkiye'de Kürtlere yapılan baskıla- rı kınamak için açlık grevine gitmişlerdi. Akşam, Gürbüz Koyunoğlu'nun çalıştırdığı "Tavema Halikamas'İa yemek yiyorduk. Bu açlık grevinden söz ettiler. Kürtlerden biri, Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili olarak: - iyi oldu, hoşlandım! demiş. Kuşkusuz, bunu söyleyen Uğur'u tanımıyordu. Arkadaş- larıma: - Açlık grevinin yapıldığı Meclıs binasının önüne gidelim! dedim. Kimi, gitmek istemedi, benim de gitmemi istemi- yorlardı... Sonunda gitmeyi kararlaştırdık bir grup, açlık grevı ya- pan Kürtlerın çadırlarına vardık. Arabadan indik. Kendimi tanıttım: - CumhuriyetGazetesi Yazarı Mustafa Ekmekçi yim ben! Saat geceyarısına yaklaşıyordu; çevremizi aldılar açlık gre/indeki gençler. Biri: - Başınız sağolsun! dedi, Uğur Mumcu'nun ölümüne üzüldük... Bir Kürt kızı, Uğur Mumcu'nun öldürülmesine gösterilen tepkinin, neden Musa Anter'de gösterilmediğini sordu. Onu da yanıtladım; Anter için yazılar yazdığımızı söyledim. Kürt halkmın başka, Apo'nun siyasetinin başka değerlendi- rilmesi gerektığini de söyledim. Kendıleriyle de toplantı yapmamı, konuşmamı istediler. Zamanımın olmadığını, düzenlenen toplantılara katılabileceklerini bildirdim. Ayrıl- dık. Uğur'a Kürtlerin kıyabilecekleri hiçbir zaman usumdan geçmedı. "Dinci" kesim, cinayetlerde usa ilk gelenlerden- di. Uğur Mumcu, yalnız iş arkadaşı değil, duygulanmızı pav- laştığımız gönüldeşimizdi de. Etle tırnak gibi olmuşuz yıl- lardır. Kolay mı onun ölümü üstüne yazı yazmak? Nereden başlarnalı? Annesi Nadire Hanım, biz çoluk-çocuk Ayvalık'- larda, idareciler Kampı'nda dinlenırken, kesınlikle unut- maz, bizlere bir "evyemeği" yedkmek isterdi. Uğur araba- sıyla gelir: - Annem sizin için yemek yaptı; haydi sizi götüreceğim, derdi. (J/der, Nadire Hanım 'ın dolmalarını, sarmalannı yerdik. Ne candan insandı. Uğur'un bır Jeyzeoğlu vardı, Muammer Gökkaya; benim Konya Lisesi'nın orta kısmından sınıf arkadaşımdı. Muam- mer'e. arkadaşları kısaltılmış adıyla "Mamca" derlerdi. Uzunca boylu, yakışıklı bir arkadaş. Babası subaydı. Mu- ammer, Kafkasyadan Şeyh Şamil'in torunlarından olduğu- nu söyler, bununla övünürdü. ikimızin de kompozisyonu- muz iyiydi. Onun, sinema önündeki çekirdekçiyi anlatan bir kompozisyon ödevıni hiç unutmam. Oğretmenimiz Cevdet Ekemen, sınıfta okumuştu. Cekirdekçi, bır yandan bağırı- yordu: - Sıcak sıcak, elleri yakıyor, çekirdekçi! Muammer, sonra ayrıldı galiba, askeri okula gitti. Asker sağın (doktor) oldu. Teğmenken, 1950li yıllarda, arkadaş- larıyla Gölbaşı'na arabayla giderlerken trafik kazasında ölmüş. Uğur, bu teyzeoğlunu çok sever, ona "Muammer Abım" derdi. Muammer'in çocukluk arkadaşı olmam, Uğur'da ayn bir etki yaratırdı sanıyorum. Doğan Güreş de Muammer'in arkadaşıymış; babaları akraba mı ne olurlarmış? Doğan Güreş de benim gibi, Uğur'un annesi Nadire Hanım'm bö- reklerinden, çöreklerınden yemiş. Güreş, Uğur'u çok se- verdi: onu bir çeşit akraba sayardı. Ben buralarda yoktum, cenazesinde saatlerce yürümüş... Duygulanmızı bir yana bırakıp soğukkanlı düşünmenin zamanı gelmiştir. Uğur'un da, Aksoy'un da, Üçok'un da, Dursun'un da, Emeç'in de, Anter'in de katıllerini arayıp, bu- lup çıkarmak, "gazeteciyim "dıyenlerin boyunlannın bor- cudur. "Dinci "ler, suçluların telaşı içinde, kıvranıyorlar. Şimdi hükümeti devirme hevesi içindedirler. Hükümetdev- rilirse zaman kazanacaklardır. Yağma yok! Hükümet, SHP- DYP ortaklığı bu deveyi güdecek; başka yolu yok! Cinayet- lerin ışleyicilerini bulmadan bir yere gıdemezler... Turan Dursun, 4 Eylül 1990'da öldürülmüştü. Turan Dur- sun'un ölümü, iran'da radyolardan birinci haber olarak verildi. Uğur Mumcu, 6 Eylül 1990 günlü Cumhuriyet'te Tu- ran Dursun'la ilgili yazı yazdı. Turan Dursun, Türkiye'nin "Salman Rüşdüsü" diye mi öldürüldü? Turan Dursun, Tür- kiye'de "islam") bilimsel açıdan ele alıp ınceleyen, irdele- yen bir aydın yazardı. Onun "Din Bu" dizisi, başucu kitabı olarak okunmalı, okutulmalıdır. Turan Dursun'un öldürül- mesi, Türk kamuoyunda da, dünya kamuoyunda da geçişti- rilmek istendi, ama mızrak çuvala sığmadı. Uğur Mumcu'- nun; Atatürkçü, laikliğe kendini adamış Uğur Mumcu gibi bir aydının öldürülmesi bütün oyunları bozdu. Kendisinden önce öldürülen, canlarını veren aydınlann tümü, Uğur'u çi- çeklerle karşıladılar. Turan Dursun, karşılayanların en önündeydi... BULMACA 1 2 3 4 ^.'- 7 SOLDANSAĞA: 1/ Abbas Sayar'ın bir ro- maru. 2/ Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıv- nmı... Cıvata ve somun- lardaki yiv. 3/ "—"da ka- lanlar bu seyahatten elemh'/Günlerce siyah uf- ka bakar gözleri nemli" fYahya Kemal)... Utanç duyma. 4/ Bir kara taşıtı. ..Bir masal kuşu. 5/ Gü- neydoğu Anadolu'da bir 8 akarsu. 6/ Apansız... Vü- Q cuttaki AIDS viriisünü saptamak için kullanılan test. 7/ 20 Ekim 1827'de Osmanlı donanma- sının yenilgisiyle sonuçlanan deniz savaşı. 8/ Tümör... AM Özgen- türk'ün bir fılmi. 9/ Ek... Yabanıl hayvan bannağı YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ece Ayhan'ın, toplu şiirlerini içeren bir yapıtı. 2/ Fınnda ekmek, börek. çörek çevirrneye yarayan bir tür kürek... Eski Mısır'da gü- neş tannsı. 3/ Htzlı koşan bir deve cinsi. 4/ Pamuk ya da ipekle dokunmuş bir kumaş çeşidi... Fütüvvet şeyhi. 5/ Hararet... Binalann önlerinde üstü örtülü, önü açık yer. 6/ Reçine... Küçük bal teknesi. 7/ "Yazıklar ol- sun" anlamında kullanılan söz... Nijerya'nın para birimi. 8/ Uzak... Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 9/ Berabe- rinde yağmur getirmeyen güçlü fırtına.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear