25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19ARALIK1993PAZAR 14 HABERLER AbidinDinovatanınagömüldüDile kolay tam 40 yıldır vatan özlemiyle dopdolu yaşadı Abidin Dino. 7 araEk son günüydü. Paris'ten İstanbul'a doğru son yolculukbaşladı. Önce Karacaahmet Morgu sonra Bebek Camii, oradan da Aşiyan Mezarlığı. Kültür Servisi -1952 \ ılından bu yana yaşadığı Paris'te 7 aralıkta kalp yetmezîiğinden ölen ünlü sanatçı Abidin Dino. dün Bebek Camii'nde kılınan öğle namaandan sonra Rumelihisan Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi. Abidin Dino'nun cenazesi. dün sabah erken saatlerde Karacaahmet Mezarlığı morgundan Bebek Camii'ne getirildi. Cenaze töreni için saat 10.00'dan itibaren Bebek Camii'nin önüne toplanan kalabalık, öğle namazına kadar Bebek Camii'nin avlusunda ve dışındabekledi. Abidin Dino'nun cenaze törenine, sanatçının 50 yıldır birlikte olduğu eşi Güzin Dino ve aıle yakınlannın yanı sıra SHP Onursal Genel Başkanı ve İzmir milletvekili F.rda! İnönü. Kültür Bakanı Fikri Sağlar. CH P Genel Başkanı Deniz Baykal, DEP Genel Başkanı Hatip Dicle. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen gibi pek çok siyaset adamının yanı sıra aralannda gazetemiz imtiyaz sahibi Berin Nadi. köşe yazan İlhan Selçuk. \ aşar Kemal, Mehmet Ali Aybar. Ara Göler, Can Yücel. Genco Erkal, Cihat Burak, Demirtaş Ceyhun. Komet. Orhan Pamuk. Hüsamcttin koçan, Bedri Baykam, Mehmet Güleryüz, Latife Tekin. Selçuk Demirel, Erol Akyavaş gibi sanat, edebiyat ve basın dünyasından da pek çok ünlü isim katıldı. Bebek Camii'ndı kılınan öğle namazı öncesinde Güzin Dino'ya başsağlığı dıleklerinde bulunan SHP ötesine geçen bir kişiliği vardı. Resim Onursal Başkanı Erdal İnönü, '*Abidin meselesini gerçektenciddive almış ve Dino büyük bir sanatçıydı. Çok büyük bir uluslararası alanda adunızı duyuran ilk ve kayıp" dedi. "Dostum, arkadaşım, önemli sanatçunızdı. Onu çok geç kardeşim" dediği Abidin Dino için tanıdım; sonbaharda v apılan sanat "Yaratıcılığımın yansı onundur" fuannda... Onu tanımaktan ne kadar şeklinde konuşan Yaşar Kemal. "Abidin mutlu olduğumu söylemiştim, oda bunun Dino, > üzyılımı/ın yetiştirdiği en bü> ük ne önemi * ar, ben o kadar önemli biri ressam, kültür > e düşün adamı> dı. fürk değilim demişti... Çok alçakgönüllü bir sanatçıvdı. Türk rcsmi için büyük bir kayıp" şeklinde konuştu. Abidin Dino'nun vasiyeti üzerine Rumelihisan Aşiyan Mezarlığı'na götürülen tabutunu cenaze arabasma kadar Erdal tnönü, Fikri Sağlar ve halkının ona sahip çıkmadığını söylüyorlar ama Türk halkı kendisine sahip çıkmıştır. Nasıl Nazım'a, Sabahattin Alfye sahip çıktıysa, ona da çıkmıştır. BütünTürk halkının başı sağolsun" dedı. Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan da "Abidin Dino çok başka bir sanatçıvdı. Ressamlığının Nurettin Sözen de taşıdı. Kilitlenen Bebek trafıği yüzünden, çok sayıda kişi, Aşiyan Mezarlığı'na yüriiyerek gitti. Abidin Dino, kültür ve politika RAStH NURt İLERİ Abidin Dino, bebek denecek yaşta aılcsı ile birlikte İstan- bul'dan aynlıp Pans'e yerleştı. Binnci Dünya Savaşı'nda Cenevre'ye taşmmak zorunda kalan Dinolar, savaşm biti- minde Paris"e dönduler. Oradan gıuikleri Korfu Adası'nda bir yıl kalıp 1926'da İstanbul'a dönen Dino Ailesi, bir yakın- lannın Yenıköy'deki yalısına yerleştiler. Abidin. İngiİizce öğrenmesi için Robert Kolej'e yollandı; yazın babasının yanına Adana'ya gittı. 1927 yılı sonunda babası Rasih Dino'yu kaybettikten sonra okulu terk etti. İlk resimleri kolej yıllığında basılan Abidin, okulda oynanan "Fermanlı Deli Hazretleri" piyesinin davetiyesini resimledi. 1930 yılında Abidin. Arif Oruç'un "YaruT gazetesinde karikatürler ile Nizamettin Nazirin "Kara Davut" dizisinin resimlemesini yaptı. O dönemde Fethi Okyar'h "Serbest Fır- ka" çok partili sistem denemisi yaşanıyordu. Arif ve Abidin Dino karikatürleri ile CHP'yc karşı "Serbest Fırka'Vı des- tekliyordu. Bu Abidin'in ilk siyası konumunu belirler. Cumhuriyetin onuncu yılı dolayısıyla Sovyet rejisör Yırt- kiyeviç'in yönettiği "Ankara Türkiye'nin Kalbi" fılmini beğe- nen Gazi Mustafa Kemal Atatfirk rejisöre: "Türk sinemasını nasıl gelişrirebiliriz" dıye sorunca. Yutkiyeviç. "Bana bir öğ- renci yoUaym" yanıtını vermıştı. 1930'da annesıni de kaybe- den Abidin Dino. Fikret Adilın "Artist" dergisinde çalışma- ya başlamış, dolayısıyla da "bohem" hayata çok genç vaşta atılmıştı. Kardeşleri budurumdan tedirgindi Abidin'in hala- oğlu babam Suphi Nuri'nin Girit'ten yakın akrabası Aü Fuat Paşa (Cebesoy) Abidin'in Gazi tarafından Sovyetler'e gön- derilecek öğrenci olarak seçilmesıni sağladı. Böylece. Abi- din, Leningrad'da sinema dalında yetişti. dekorasyon ve rejı alanlannda başanlar kazandı. 1937 yılında İkinci Dünya Savaşı tehlikesi belirince ya yurduna geri dönme veya Sovyet vatandaşı olma seçeneği karşısında Abidin. önce Londraya. sonra Pans'e gıtti, bir yıl sonra 1938'de İstanbul'a döndü. New York sergisini düzenleyen Abidin. az sonra "Ses" ve "Yeni Ses" dergTlerini çıkardı'(1938-1939). TKP'nin "Yeni Edebiyat" dergisinde önemli katkısı oldu (1940-1941). bu dergide aynca parti genel sekreteri Reşat Fuat Baraner ile yaptığı "realizm tartışmalan" polemiği önemli bir yer tuttu. Bu dönemde Abidin TKP'lidır; ancak Jdanov'un sekter çiz- gisi onu rahatsız etmektedir. Antifaşistler sürgünü... Abidin Dino'nun Mehmet Soztşık ile parmak kelepçesi takılarak eşleştirilmesi... Mecitözü, sonra Adana sürgünü... Kayseri'de askerlik... Adana'da "Türk Sözü"gazetesı 1943 yılında Gûzan Dikd ileevleni- şi.... "Kel" pıyesi kitabının toplatunlması... Ankara'ya yer- leşme. " Bu dönemde Reşat Fuat ve arkadaşlan hapistedir (1944 tevkifatj). 1946"da altı ay ömürlü TSEKP kapaülmış Şefik Hüsnü \e arkadaşlan tutuklanmıştır. Bu durum karşısında. 1947 yılında Ankara'da Zeki Baştımar partinin illegale yeni- den geçişini örgütlemekıedır. Abidin de onunla birliktedir. 1950de Abidin. parunın "Nuhun Gemisi" adlı dergısini ya- yımlar. bu dergide yeniden kurduğu "Sosyaüst Partisi"nı teslimiyetçi bir çizgiye oturtan. eski dostu Esat Adil'e karşı çok sert bir polemiğe gırişir. 1950 sonrası TKP sıkı takiptedir. Abidin ise daralan bu çembenn odaklanndan bıridir. Açtığı seramik sergisindeki cami ve minarelerin alemi bile "orak-çekiç"e benzetilerek ta- kibata uğraülmaktadır. Ünlü 1951 tutuklamalan başlar. Bu kez de ablasının kocası \e kuzeni Suphi Nuri'nin İstiklal Sa- vaşı ve İsıiklal Mahkemesi arkadaşı. DPdönemi İçişleri Ba- kanı Fevzi Lürfii Karaosmanoğlu'nu devreye sokan Abidin, pasaport alabılir; ancak yurtdışına çıkış için bu da yetmez, 26Ocak 1952 günü Yeşilköy Havaalanı'ndangeriçevrilir ve bakanın kesin emri üzerine ertesı eün Paris'e hareket edebi- lir. Ve yeni bir görev; Yurtdışındaki parti dış bürosunun "Bi- zim Radyo" yayınlanna çekidüzen verme görevi... Yurtdı- şındaki Sabiha Sertel ile Türkiye'den gidecek belli başlı bir aydın grubu bu görevi üstleneceklerdi. Gidış sırasıyla; Na- zım Hikmet. Abidin Dino hapis vc sürgünden sonra Zeki Baştımar ve yurtdışına çıkmayan bir arkadaşlan... Abidin Dino "Bizim Radyo"da yayınlanan mesajlannın gün ışığına çıkmasını çok istiyordu. Leibzig'den Moskova'ya giden TKP arşivı ile birlikte bulunan bu radyo arşivi ne yazıktır ki henüz geri ahnamamıştır. Abidin. Nazım Hikmet ve 1960devriminden sonra yurtdı- şına çıkan ve vurtdışındaki TKP'yi yöneten Zeki Baştımar; Türkiye'de Tl'P kuruiduktan bir yıl sonra Ay bar, Boran gibi sol aydınlar partinin yönetimine getırilince Türkiye İşçi Par- tisi'nı tümüyle desteklediler. Abıdin'in. benim organize etti- ğim TİP Resim Sergisi için yurtdışındaki ünlü Türk ve ya- bancı ressamlardan resım sağlayarak serginin başansında büyük katkısı oldu. Abidin bu dönemde yurtdışında adeta Türkiye'nin kültür ve sanat clçiliğıni üstlenmiştir. Oysa ancak CHP iktidannda ilk kez özlemini çektiği yurduna dönebilmiştir. Bunun dışın- da bir de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün resmi daveti üzenne yurda gelişi de onun bu kültür ve sanat elçiliğini sim- gelemiştir. İzlenlmler 'Her zaman gençti...' AHU A>.TMEN Bebek Camii, her zamanki gibi erken uyandı. Dışardaki dünyaya baktı: Kış mevsimine meydan okuyan bir aralık sabahıydı: güneşli, ılık. O gün öğle namazında. İstanbul'u sevmiş, ama yıllardır uzak kalmış, özlemis. yaşamı sanatla özdeş bir ressamı konuk edecek- ti. Sabah saat 10.00'dan itibaren avlusu- na doluşan kalabalıklan görünce, "Çok değerli bir sanatçı olmalı" dive düşündü. Sonra kalabalıklar sığmadı avlusuna. Dışarda beklemeye başladılar. Saatler- ce beklediler. Bebek Camii kulaklannı kaba.rttı: "Üzüldüm diyemem" diyordu Yaşar Kemal yaşlı gözlerle. "Bu üzülmekten çok öte..." "Aslında 80, öunek için iyi bir yaştır" dıvordu Cihat Burak. "Ama Abidin ;ine dovamadan gitti diyebilirim. Abidin Dino vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığı'na gömüldü. Mezan başındaki yoğun kalabalık, me/arlığın büy ük bir bölümüne \ ayılmıştı; kimisi u/aktan y alnı/ca kürek ses- lerini duy abildi. O artık, yıllardır özlemini çektiği \ atanının bu en güzide >erindey atacak. Dinogrev destekçisi DİNO İŞÇİLERLE-1963'te kurulan TÜBİTAK'ta kurumun en yüksek karar organı olan "Bilim Kurulu" çaltşanların son derece mütoazi taleplerini bile geri çevirir. Istc- nen ücret artışı yüzde 10 cnarındadır. Bunun üzerine 1970 yılının 4 nisanında grev baş- lar ve 3 ay sürer ve başanyla biter. Abidin Dino başta olmak üzere greve destek vermek amacıyla kurumun bahçesinde duvarlara büyük harflerle desenler çizerler. Onun kafası her zaman gençti çunkü...' Bir şıır duydu sonra: "O dina/oru çok arayacağız" diyordu Can ^ ücel ilk dıze- sinde. "Allahtan el-ayak izleri var / Çu- kurova'da." Ufak tefek. siyah saçlı bir kadın dik- katinı çekti. Ağlamıyordu; ya da göz- yaşlanvla ağlamıyordu. Sessizdi. Belki '50 yıllık dostuyla geçen yaşamını düşü- nüyordu: Türkiye'den ilk aynldıklann- da 38 yıl hiç dönmeyen. yiten bir fstan- bul'u son yıllarda birkaç kez yine Abi- din Bev'le elele gezen Güzin Dino. eşini bu kez İstanbul'da bırakacaktı. Yakalara iliştirilen, her gün gördüğü o tanıdık. tükenmcz siyah-beyaz fotoğ- raflara baktı sonra. Yaşamı yüzünde taşıyan bir adam. Abidin Dino, 1913- 1993. Bebek Camii. belki yıllardır bövle bir kalabalık görmemişti gerçekten de. Ce- naze töreni. sanat ve siyaset dünyasın- dan çok kalabalık bir topluluğu birara- ya getirdı. SHP'nın Onursal Başkanı Erdal İnönü'den. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'a. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan İstanbul Büvükşehir Bele- dıye Başkanı Nurettin Sözen e dek pek çok siyaset adamı. cenazeye katılarak Güzin Dino'ya başsağlığı dileklerinde bulundu. Ancak gerçek kalabalığı oluş- turan sanatçılardı: Abidin Dino. ressa- mını. edebıyatçısını. tıyarocusunu. mi- mannı- hepsinı bıraraya getirdi. Çok uzun bir liste olacak ama, Orhan Pa- muk, Demirtaş Ceyhun, Zülfiı Livaneli, Hilmi \avuz. Murat Belge. Sennur Se- zer. Adnan Özyalçıner, Erol \kya>aş, Bedri Baykam, Mengü Ertel. Latife Te- kin, AtiUa Birkiye, Cihat Burak, Ataol Behramoğlu, Genco Erkal, Turgut Çevi- ker yalnızca birkaç isimdı. Bebek sahili sanatçılarla doldu. Be- bek trafıği, cenaze nedenivie her zaman- kinden daha da "kilitliydi" çünkü. Aşi- yan'a yürüdüler. Tanıyan-tanımayan, herkesin yüzünde bir hüzün vardı. Be- bek de yas tuttu sankı. Bebek sahilını genelde dolduran "cıstakçı''' gençler bile sessizdi. Rumehhisan Aşiyan Me- zarlığı. sahilden bakıldığında ağaçlann ye mezar laşlannın arasında koşuşturan insanlarla güzcl bir resim oluşluruyor- du. Gelenlerin arkası kesilmiyordu ki! Abidin Dino'nun mezan başındaki yo- ğun kalabalık. mezarlığın büyük bir bö- lümünc yayılmıştı: kimisi uzaktan yalnızca kürek seslerinı duyabildi. Dino. alkışlarla. marşlarla uğurlandı. Abidin Dino'nun arkadaşı. eski tüfek- lerden Mehmet Bolışık. birbirlerine ya- şarken verdikleri bir sözü unutmamıştı: Hayatta kalan, önce gidenin ardından enternasyonal marşını söyleyecekti. Marş söylendı. yumruklar kalktı. Dino. yıllardır özlemini duyduğu İstanbul'la, Rumelihısan'yla başbaşa kaldı. Bebek Camii. "Ve bir gün daha..." di- yedüşündü. Abidin Dino'yu unutmadı. Ama bir sonraki cenazenin hazırlıklan- na başlamıştı bile. ÇALIŞANLARIN / SORULARI-SORUNLARI/ YILMAZ ŞIPAL Kıdem tazminatı avansı SofU: 25 dolayında işçi çalıştıran bir işverinde idare- ci olarak çalışıyorum. Ayrıca. işyerinin muhasebe işle- rini de yürütüyorum. İşvercn. artan ücretlerin getirdiği kıdem tazminatı yükümlülüğünden kurtulmak için her işçiye iki ya da üç senede bir kıdemini ödeyip çaltşmaya devam ettire- ceğirıi söylüyor. Bu olur mu? Ç.L. YANIT: Sorunuzun yanıtı aşağıya aldığımız yargı karan- nda verilmiştir. (1 )"ÖZET: Bir işçinin muhtelif tarihlerde hizmet akti bozu- lup kıdem tazminatı ödendikten sonra aynı işverinde çalışma- ya devam ermesi halinde, işverenin bu yoldaki davranışının işçiye daha az kıdem tazminatı ödeme amacına yönelik oldu- ğu sonucuna varıldığı takdirde. tüm hizmet süresine göre son ücretten kıdem tazminatı hesaplanıp daha önce ödenen kısımlar mahsup edildikten sonra kalana hükmetmek gerekir." (Yargıtay 9. Hukıık Dairesi, 27.4.1981 Tarih. 1981 3224 Esasve 1981,5604 Karar) (2) "ÖZET: Kıdem tazminatı, mutlak surerte hizmet akti ilişkisinin yasada öngörülen sebeplerle sona ermesi halinde doğan haklardandır. Hak doğmadan önce v apılan ödemeler olsa olsa ileride doğacak hakka mahsuben yapılan bir avans ödemesi niteliği taşır. Bu nedenle hizmetin tamamı üzerinden kıdem tazminatı hesabı yapılmalı, ödemeler düşüldükten son- ra sonuca gidilmelidir." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 26.12.1985 Tarih, 1985,10295 Esasve 1985 12710 Karar) (3) "ÖZET: İşçinin hizmet akti devam ederken ödenen kıdem tazminatı avansının toplam hizmctleri için hak ettiği kıdem tazminatından düşülmemesi maddi hata olduğu gibi. o tarihte yapılan ödemeyi kabul eden işçinin bu paradan o za- manki ve emekli olduğu tarihe kadar geçen süre içindeki yasal faiz değerlerine göre yararlandığının düşünülmemesi ve mah- supta bunun dikkate alınnıamış olması hatalıdır. İş sözleşme- lerinin sona ermesi halinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve yasa- dan doğan ve para ile ölçülmesi mümkün yararların tam ola- rak ödeme zonınluluğu getiriuniştir. Vasanın zorunlu kıldığı böyle bir halde artık temerrüt işlemlerinin gerekli olduğu dü- şünülemez." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22.10.1986 Tarih. 1986/8522 Esasve 1986-9464 Karar) (4) "ÖZET: İşçiye, aynı işverinde işini sürdürdüğü sırada girdi-çıktı yapılmak sureriyle kıdem tazminatı ödenmiş ise son olarak işten ayrılırken işc ilk girdiği tarih ile son olarak iş- ten ayrıldığı tarih arasındaki dönem için kıdem tazminatı he- saplanmalı. evvelcc aldığı tazminat tenzil edilmelidir." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi. 26.5.1987 Tarih, 2948 Esas ve 1987/5277 Karar) Kaynak: (1) Lebib Yalkın Yayımlan Cilt AA/12 sıra no: 217 (2) Lebib Yalkın Yayımlan Cilt AA/13. sıra no: 267 (3) Yasa Hukuk Dergisi Mart 1987, sayfa. 411/171 (4) Lebib Yalkın Yayımlan Cilt AA, 13, sıra no: 289 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Nurettin Sözen'le Soyleşi: (13) Basmın Görmed^ü "Nurettin Sözen'le Söy/eş/"lerin sonuna geldim. Okur- ların büyükçoğunluğu, Nurettin Sözen'le konuşmalardan hoşlandıklarını, yeni şeyler öğrendıklerini soyledıler. Bu- na sevindim, demek emeğim bir şeye yaramış. "Ankara Notları", daha çok, daldan dala seken, değişik konuları ele alırdı. Nurettin Sözen olayında da konuşmamızı ardı ardına yayımlamadım. Atlaya atlaya gittim. Bu arada, tek tük de olsa, Nurettin Sözen'le ilgili, ceşitli gazetelerde çıkan yazıları okudum. Gazetecilerin içyüzle- rini daha iyi öğrendim. Biri vardı, Nurettin Sözen'in sayrı- sı, yani hastâsıydı. Dalan gidip de Sözen gelınce, Sö- zen'e, gazeteci deyimıyle, giydirmeye başladı! Sözen ne yapsın, bu gazetecinin bayan arkadaşına bir gün şöyle dedi: - N... Hanım, hastaların doktorlarma teşekkür etmeleri bir inceliktir. Arkadaşınız bana teşekkürünü böyle ifade etti, ne yapalım! Gazetecilik, her şeyden soyutlanmak demek midir? Şimdi adlannı yazmadım. Zaten Nurettin Sözen, "Sağın, sayrısını açıklamaz" kuralına uyup ad vermek istemiyor. Ama, bir gün bunları sergilemek, okura hizmet olacak gi- bi geliyor bana. Prof. Nurettin Sözen, kulak-boğaz-burun uzmanıyken: - Hocam, aman yetiş, perişanım! diyeceksin; kulağına, burnuna baktıracaksm; sonra adam, SHP'den İstanbul'a belediye başkanı olunca, eh solda biri ya, veryansın ede- ceksin. Hem de "suret-i hak"\an görünerek. Yazık! Nurettin Sözen, olayları öyle soğukkanlılıkla karşılıyor ki, şaşırıp kalıyorum. O yaptığı işleri anlatmayı sürdürü- yor, şöyle: - .... Hangi konuda derseniz, Türkiye'de ilk kez bir "Kongre Sarayı", eski Spor Sergi Sarayı'ydı, çok tartşıldı biliyorsunuz, (bilmiyorum, unutmuşum!) 3 bin 500 kişinin toplanabıleceğı, uluslararası kongrenin yapılabileceği, üç-beş dilden çeviri yapılabileceği "Kongre Sarayı", iki- üç aya kadar bitiyor. Âtıl bir hale gelmış, eski Spor Sergi Sarayı'nda. Bütün tiyatro sahneleri yeniden yapılmıştır. Sadece Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na 15 milyar verilerek çağdaş kılınmıştır. Eski nikâh salonu bir kültür merkezi haline getirilmiştir Mecidiyeköy bir kültür merkezi haline getirilmiştir, kapalı parkın en üstkatı. Gaziosmanpaşa'da tiyatro açılmıştır. Her ilçede, üç-beş tane "Semt Konağı" açılmıştır. Bu semt konakları, siz çok ilginç bulacaksınız. Birdayatmaolmasındiye, "Ha/kev/"demediğimiz "Semt Konaklan"dır•. (Bunaçokuzüldüm, neden "Ha//cew"dıye- miyoruz. İrikıyım gerici medyadan yıldığımız için mi? "Köy Enstitüleri" adından da korkmuyor muyuz sanki? 24 Kasım 1993 günlü Hürriyet'te, eski Cumhuriyet'çi Hadi Uluengin neler de yazmış öyle? "Artık, Köy Enstitüsü kül- türlü cahil münevverlerin sol vepozitivızm adına düşünce platformu üzerine kurduklan sulta bitmektedir" demiş. Ne diyelim? Metin Tofcer bir gün Erol Simavi ye demiş ki: "Senin baban, bu gazeteyi iyi bir kadroyla çıkanrdı, sen kötü bir kadroyla çıkanyorsun!" Ben, bu kadarını yazdım.) (Nurettin Sözen, yaptıklarını anlatmayı sürdürüyor:) - Semt Konakları, aslında Halkevi'nin çağdaş ışlevlerini üstleniyor. O zaman, bilgisayar yoktu, şimdi bilgisayar kursu var. O zaman çamaşırhane gereksinimı yoktu, şim- di modern çamaşırhane var. - Nerde bu? - Her yerde, üç-beş tane. Kütüphanesi, resim ve müzik- le uğraşan ınsanlar için özel bölümleri. becerı kursiarı ve de kreşleri, danışma merkezleri... Yani, 1950 öncesinirv "Halkevi'"n\n 1980 ye 1990'lardaki çağdaş karşılığı olan ve özellikle "Önce insan" programını yazarken, bir siya- sal dayatma, bir siyasal kavga olmasın diye, bulduğum bir addır "Semt Konakları". Orada, semt ınsanlarının da dayanışmasını öngören... Gerçi kreşimiz var, gerçi psiko- loğu var, sosyoloğu, pedagogu var ama, anneler de gel- sinler orada, komşularının çocuklanna baksınlar. Mahal- le hanımları toplansınlar orada. çaylarını içsinler. Gelsin- ler, doktora sorsunlar doğum kontrolünü, çocuklarının bakımların:. yetışmesini. Bekâr ya da yoksul insanlarsa, altında çamaşırhane var, özel çamaşır makineleri, o ma- kinelerde çamaşırlarını yıkasınlar; yani akla gelebilecek her sey. Beceri kursu.. Dikiş öğrenmek istiyorsa dikiş öğ- rensin; yabancı dil öğrenmek istiyorsa yabancı dil; bilgi- sayar öğrenmek istiyorsa bilgisayar.. Bunlardan şu anda yapılmakta olanlarla birlikte, İstanbul'da gerçekleştırılen- lerin sayısı 15-20 tane. Bu saydığımız fonksiyonlardan, kurduğumuz bölgeye hangisi uygunsa, beşi, yedisi, onu orada. Hepsinin bir yerde olması olanağı yok. Feshane'- de ilk kez, Çağdaş Sanat Müzesi'ni açıyoruz, birkaç aya değin; "Nejat Eczactbaşı" adını veriyoruz oraya. O Fes- hane, o Halıç bir "Kültür Merkezi" oluyor. "Kadın Küfüp- hanesi" açtık bir ikı yıl önce; Kadın Kütüphanesi, Türkiye'- de ilk kez. Onun bitişiğinde bu Feshane, "Modern Sanat Müzesi". Onun yanına, bitişiğine eski Galata Köprüsü'nü taşıyoruz, bu yılbaşında koyacağız. Altı kültür merkezi, tu- rizm merkezi olacak: üstünden yayalar, otomobiller geçe- cek. Onun biraz ilerisinde, "Makıne Müzesi'ni açıyoruz; daha ilerisinde, Aksoy Vakfı'yla Sütlüce'de, Türkiye'nin en büyük "Sanat Merkezi"r\\ açıyoruz. - Aksoy, bu Muammer Aksoy mu? - Hayır, bu "Erol Aksoy". Yani, o gördüğümüz Haliç, bir kültür merkezi haline geliyor. Kültürde, sporda.. Bütün re- sim galerilerini yeni baştan ele aldık, iki üç katınaçıkar- dık. Bütün tiyatrolar yerine. hep yeni merkezler açtık. Yani, sadece kültürde değil. hangı konuda diyorsanız.. Şu anda aklıma gelenler bunlar, yazmadan çizmeden, oku- madan, size sıraladıklarım.. Onu dinlerken düşünüyordum: Medya basını, bunları neden görüp yazmıyor? BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yabanördeği. 2/ Tut- sak... Pakistan'ın resmi dili. 3/ Dili tutulmuş. ko- nuşamaz hale gelmiş... Bir dinin öğrenilmesi ge- reken ınançlannm ve ta- pınma kurallannın tümü. 4/ İlaç... Üzeri kırmızı pa- rafinle kaplanan bir tür 6 peynir. 5/ Bir şeyi benzer- lerinden ayıran özellik... Bir renk. 6/ İcar... İki tar- 8 la arasındaki sınır. 7/ Ba- nndırma... Bir çeşit İngi- Iiz birası. 8/ Meyve koparmak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir çatal geçirilmiş sınk... Yahudilikte, Tann'nın herhangi bir konuda ne düşündüğünü anlamak için kulla- nılan kutsal büyü zarlan ya da çubuklan. 9/ Az sayıda çalgı için ve özel toplantılarda çalınmak amaayia bestelenmiş müzik yapı- tı. \XKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki kuzulu koyun... Uluslararası Çalışma Örgütü'nün simgesi. 2/ İsimler... Rüzgâr. yel. 3/Argo- da karnı aç ya da parasız kimse... Bir cins pamuk. 4/ Yunanis- tan'ın plaka işareti... Tıp dilinde derinin kanlanmasına verilen ad. 5/ Şöhret... Bir nota. 6/ Sokakta bulunan ve sahibi bilinme- yen eşya... Eli işe yatkın, becerikb. 7/ Tiyatro niteliği taşıyan radyo ya da telvizyon yayını... Hınt-İran dil grubuna verilen ad. 8/ İcraat... Döl verme çağına eren. 9/ Uğur. talih... Kansızbk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear