22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5KASIM1993CUMA 12 DIZIYAZI .-_. -7- 29 Eylül I990'da SHP'nin alüna ola- ğanüstü kurultayı son derece gergin bir hayada başlıyordu. İnönü. Atatürk Spor Salonu'nu dol- duran delegelere "Beni bu kez genel baş- kan seçerseniz, artık genel başkaniığı bı- rakmam" diyordu. Gerçekten de o ku- rultayda 405*e karşı 504 oyta İnönü yine genel başkandı. Baykal'la karşı karşıya geldiğı ilk ku- rultayda gösterdiği performans ne- deniyle "O arfak politikacı" dedirtiyor- du kendisine. Metin Toker, Milliyet gazetesındeki köşesinde şöyle anlatıyordu kurultaylar sonrasıda Inönü'yü : "Demek ki insan hep buram buram politika kokmuş bir evde büyümiişse, onu derin \e geniş bir küftürie yoğurmuşsa. ince bir istihzayı kendisine karşı bile kulianıyorsa, bir mis- yon sahibi olduğuna samimiyette inandrğında ve Sevgili Kemai Satır'ın meşhur ettiği deyimle 'ihürası aklını iki parmak geçmediği' hakle çok tecrübeli ve ovunbaz bilinenleri suya götürüp susuz getirir..." Ezeli rekabet! Ve gerçekten de o tarihten sonra 27 Temmuz 1991 ve 25 Ocak 1992'de, İnö- nü. Baykal'la iki kez daha karşı karşıya gelecek ve kazanacaktı. O denli iddiasız görünmesine, sık sık gûven tazeleme ihtiyacı hissetmesine karşın, örgüt ortadan ikiye aynlmış bir görüntüdeyken. neden partiyi Deniz Baykal'a bırakmayı kabuUenmemişti Erdal İnönü. Hem de 27 Temmuz 1991'de 3. Olağan Kongrede yalnızca 27 oy farkla. üçüncü turda alabilmişli kurultayı. Neden Erdal İnönü bu konuda bu denlı ısrarh davranmışü. Kendisi şöyle anlatıyor: "Şüphesiz sorumluluk taşıyor insan genel başkan olunca. Gördüğü bir yan- hşı, bir olumsuzluğu göre göre kabul et- mesine imkan yok. Gördüğüm tavıriany- ta, zor dönemlerde. sorumluluk atmak is- temeyen bir insan partinin başına geçer- se, o partiye >e memlekete yararlı bir ge- fişme olrnaz. Bir süre iyi olur belki ama, zor bir dönem, kritik bir dönem geldiğin- de gereken yapıunayınca bundan zarar görür parti de ülke de. Çünkü gene bu toplumsal olaylarda, topluluğun getirdiği büyük bir güç >ar. Bu gücün belli bir yer- de kendisini göstermesi gerekiyor. Gös- termezse, bütün emek boşa gtöiyor. Ve bir daha düzeltilene kadar. bir sûrü za- man geçiyor. Onun için Sayın Baykaiia girdiğim genel başkanlık yarışiannda söylediğim oydu. Böyle kritik donemler- de sorumluluk almayan bir ta>Ti oMuğu- nu farketmiştim. Bazı insanlar zor dönetrüerden geçer- ken şöyle düşünüyorlar. 'Bu zor dönemde halkın hoşuna gi- decek gelişmeyi yapmak hemen hemen imkansız. Ne yaparsanız halk memnun olmayacak. Bu dönemde iktidara gel- mek-şart da değil. Başkası bu zorluklar- la uğraşsın. Elbet bir biçimde biter,on- dan sonra daha rahat bir dönemde yaptığımız çalışmadan olumlu puan alınz." Partiyi korumak için sorumluluk al- mak istememiş olabilirter. Ama ben böy- le birşey se/.dim. Bir iki oiay oldu. Orda gördüm ki, böyle bir temayül var. Bu te- mayül yanlış bir temayül. Parti tabii ki kendini koruyacak ama, partinin amacı iktidara geuriek ve ntemlekete hizmet et- mek. Zoıiuk varken o zorluğu başkasına bırakıp geri çekilirseniz, parti olarak amacınızı unutmuş olursunuz...." İnönü, 1990'dakı kurultaydan baş- layarak, Baykal ve yanhlannı dargrup- çulukla ve parti içi demokrasiyi ihlal et- mekle suçluyordu. "Sonın parti içi de- mokra.sktir. Sonınun kaynağı dar kadro- cu. klikçi, hizipçi anlayışür..." diyordu sık sık.. Baykalcılar dışlanıyor Ancak. ÖYP-SHP koalisyonu gün- deme geldiğinde bakanlar kurulunu oluştururken Baykal yanlılanndan kimseyı kabineye almıyordu. Bu tavn şaşkınlıkla karşılanıyordu hem parti içinde hem kamuoyunda. Bir Ismail Cem'in bir Ertuğrul Gö- nay'm bir Kemal Anadol'un, Baykal'ın yamnda yer alması nedeniyle Kabine'- de yer alrnaması hem şaşırtıyor hem de kızdınyordu. İnönü'yü destekleyenler arasında bıle "Şimdi, kabuHenmek lazım İsmail Cem. Bakan olma niteliklerine sahip olanlann başında geliyordu..." dıyenlerin sayısı az değildi. inönü neden böyle bir yol seçmişti? SHP'nin yalnız başına ya da hükü- met ortağı olarak kuracağı bir hükü- mette, bakan olma niteliği taşıyan pek çok kişi neden görmemezlıkten gelın- mişti? Sadece Baykal'a vakın olanlar değil. Ercan Karakaş gibi înönü'ye çok yakın olmayanlar da kabine dışı kalmışü. Bu soruyu da şöyle yanıtlıyor İnönü: "Bu yanhş bir eleştiri ama tamamiyle önemli bir konu. Bu bir hizip meselesi. Bu yüzden de ben Say ın Bay kal'ın başa geç- memesi için çok uğraştım mücadelemiz- de. Veyataut da şöyle konuşay ım; Bir hiz- bin variığina karşı uğraştım. Ben o za- man da bunun bir hastahk olduğunu söy- lemiştim. Hatta o arkadaşlarım da bana kızdılar 'bize hasta diyorsun' dediler. Bu başka bir şey. o insanlar tek tek çok iyi insanlar. hiçbiri hasta filan değil. Hepsi çok deney imli insanlar, değerli insanlar. YURDAGÜL EfiKOCA "îhtirası, aklını iki parmak geçmeyen" bir politikacıydı artık Erdal Bey... "Buram buram politika kokan bir evde büyümenin" ve "en ince istihzayı bile kendine karşı kullanabilmenin" meyvalarını topluyordu... Tarîhsel uzlaşmaAma bir hizip teşkil ettikleri zaman durum değişiyor. Çünkü o hizbin variığı parti içinde ayn bir oluşum meydana ge- tiriyor. Bu oluşum beraber davranıyor. Mesela resmi toplantılardan önce bir araya geliyorlar. mesela Parti Meclisi topİanrtsından önce bir araya geliyorlar ve Parti Mecb'sfnde nasıl davranacak- lanna karar veriyorlar. O zaman orada konuşulan konular, konulann içeriği açtsından ele alınmıyor. Bu konuda alınacak ka- rar, bu oluşumu. bu hizbi daha iyi dunıma getirir mi getirmez mi? Bu önemli oluyor. Ona göre karar veriyorlar. Öyie olunca da partinin çıkan biraz geride kalıyor. Bazen o hizbin çıkan, partinin çıkanyla uyuşu- yor. Mesela 89 yerel se- çimlerinde uyuştu. Çünkü, Sayın Baykal genel sekreterdi, istedikleri insanlan be- lediyelerde istedikleri yerlere aday diye gösteriyorlardı.Bu şekllde büyük 'başan sağladık. Ama bu çok nadir oluyor. Buna bağlanmak normal değil. Çünkü partinin kendi politikası >ar. Bu politika durur- ken hizbin politikasına uyar mı uymaz mı diye düşünmeye hakkınız yok. Hele hü- bırakın dedim. Siz hizbin artık ol- madığjnı ilan edin, kişiliğinizle en yük- sek görevlere gelirsiniz" dedim. Mesefc buydu." Sadece 89 sandalye 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde de SHP büyük bir başan kazanamıyordu. DYP 177, ANAP 115 milletvekilliği ka- 1991 seçimlerinde başansız kaldı SHP... Ama 'tek başına' iktidar olabilecek oyu alan parti de yoktu... Ve tarihsel uzlaşma gerçekleşti. Demirel'in başbakanhğındaki DYP-SHP Koalisyonu'nda Erdal Bey'e düşen görev başbakan yardımcılığı olacaktı. zanırken SHP'nin Meclis'teki sandalye sayısı 89'da kalıyordu. Süleyman Demi- rel hükümetı kurmakla görevlendinli- yor ve SHP- DYP koalisyonu "Demok- ratikleşme misyonuyla" aynı yılın Kasım ayında iktidara geliyordu. Tarihi uzlaşma iktidannın Başba- kan'ı Demirel. Başbakan Yardımcısı ise İnönü'vdü. uyumlu tavirlanyla gideriliyordu hükü- raette. Zaten tnönü'nün genel başkanlı- ktan aynlacağı haberi duyulduğunda da yapılan ilk yorum "Bundan böyle hü- künvetteki uyumun bozulacağuSHP- DYP koalisyonunun dağılacağı" yolun- daydı. İnönü. hükümetteki uzlaşman yaklaşırm nedeniyle çokça eleştiriliyor- du. Solu sağa yaklaşurdığı. iki ana akım arasmdaki farklılıklann SHP'nin koa- lisyondaki konumu nede- niyle giderek ortadan kalktığı söylenirken, tarihi uzlaşmadan yana olanlar İnönü'yü takdirle karşıb- yordu. İnönü koalisyonu ve koalisyondaki tavnnı şöyle açıkbyor: "Şüphesiz henüz prog- ramımı/da olan pek çok şeyi gerçekleştirmedik. Ama gercekleştirdiklerimiz de var. Ben koalisyondan ülkenin yarar gör- düğüne inanıyorum. Bir defa, ülke zor dönemde hükümetsiz kaunadı >e hükü- mette çok yararlı işler yaptı. Demok- ratikleşrne yolunda adımlar atıldı. Daha çobuk ounasını istiyoruz ama daha ço- buk nasıl olacak. Biz koalisyona girme- seydik, bunlar daha çabuk öhır muydu? Anayasayı değiştireceğiz diye yola başkaru Özal'ın ölümünden sonra De- mirel'in aday gösterileceği anlaşıldığı- nda İnönü öncelen bunu doğru bul- madığını açıklıyor ancak bir süre sonra da Demirerin cumhurbaşkanlığmı des- tekleyeceğini belirtiyordu... Başta eskı CHP'liler olmak üzere en yakınlan bile Erdal Inönü'nün bu tavnnı eleştiriyordu. Suçlamalar arasında "Babasına iha- net ettiği" bile vardı. Ancak bütün bu eleştirileri o günlerde her zamanki sus- kunluğuyla karşılıyordu... Nihayet 16 Mayis 1993'de Demirel, SHP'nin oylanyla Türkiye Cumhuri- yeti'nin dokuzuncu cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkıyordu. En iytsi oydu Neden böyle bir şey yapmıştı İnönü? Onu bunca ağır eleştiriyı göğüslemeye ıten neydi? "O zaman yapılacak en iyi şey oydu. Kimseye karşı geçmişten gelen bir komp- leksim yok. Biz koalisyondayız. KoabV yonda Başbakan olarak sayın Demirel'le çalışıyoruz, işbirliği yapıyonız. Şimdi o kendi partisinin adayı olarak Cumhur- başkanı olmak (sriyor. Ve buna koalis- yondaki hareketleri açısından karşı Hiçbir dtşsaJ baskı" olmaksızın Denürei ik İnönü. D^T-SHP Koalisyonu'nu kunıyorlar. Umubnadık biçimde uyumlu giden koalisy onun ortaklanndan Demirel siyasal tutkunun son basamağı olan Cumhurbaşkanlığrna çıkacak. inönü ise alçakgönullûlüğün sonömeğini >ercrck koltuğunu bırakacaktır. kümete geldiğiniz zaman. Zaten iki partiden meydana gelen bir hükümet, bir de iki parti içinde bir hizbin düşüncelerini taşımaya çalrşırsa, hükü- met işini y apamaz. O yüzden de o ekipten kimsey i hükümete önermedim. Hükümet ciddi kararlar alırken hangi görüşle o ka- rarı alıvor? Hükümetin ortak kararı, partinin ortak kararı diye mi o karan ab- yor yoksa hizbin çıkarı diye mi alıyor. O zaman olmaz. Dvvlet hiz- meti yaparken bir de ufak bir gnıbun çıkarını düşünen bir insanı oraya koya- mazsınız. Arkadaşun bana diyor ki "Hayır ben artık öyle düşünmeyeceğim' Ama bana öyle bir irimat gelmedi ki. Çünkü her za- man o grupla birlikte dav- randtğını gördüm. Ve ken- dilerine söyledim: 'Sizin üstün nitelikleriniz kay- boluyor. Hizip içinde davrandığınız za- man sizi kendi kişiliklerinizle değil, hizbin elemanlan olarak görüyoruz. Dolayısıyla da, size tahammül ediyoruz demokrasi adına ama size önemli göre\ vermemeye çalışıyoruz. Çünkü o önem- li görevi yaparken kimin çıkannı dü- şündüğünüz belli değil. Başbakan'da da bu intiba olacaktır, bende bu intiba ola- caktır. Bu yüzden hükümette size görev veremeyiz. Bu da kışisel mesele değil. Onun için ben kendilerine 'Bu hizbi SHP-DYP iktidannın 20 kasımda kurulan ortakhğmdan başlayarak 16 Mayıs 1993'de Demirel Çankaya'ya çı- kana kadar geçen sürede, İnönü ile De- mirel koalisyondaki iki ayn partinin hem de iki ayn ideolojiye sahip iki ayn partinin genel başkanından çok. ayn parti içinde yer alan ve son derece uyumlu çalışan bir ekip görüntüsü çiz- diler bunda da İnönü'nün uyumlu kişi- Erdal Bey, 10 yıl boyunca öyle ya da böyle damgasını vurduğu Türk siyasi yaşamından aynhrken. kendi partilileri kadar, DYP'lileri de üzdü. Çünkü onlar, koalisyonun sürmesinde İnönü'nün gösterdiği özveri ve olgunluğun en iyi ayrımında olanlardı... liğinin etkisi hiç tarüşılmadı. Demirel'in memleketi Isparta İnö- nü'yü fahri hemşehri ilan ederken, genel başkanlık koltuğunu bıraktığı için gözyaşı dökenler arasında DYP'li ba- kanlar. il başkanlan. partililer bulunu- yordu. SHP'nin programında yer alan ve uzlaşma hükümetinin programına \e protokolüne de geçirilen iş yaşamı ve demokratikleşmeyle ilgili pek çok konu DYP'lilenn direnciyle karşılaşuğında, ortaya çıkan kriz yine İnönü'nün çıktık. Anayasa taslağı hazırladık. Hazı- Hadığımız taslakta yeni bir anayasa içe- riği var. Ve bunu anlatarak seçimde pro- poganda yaptik. Ben 20 Ekim'den önce anayasayı nasıl değiştireceğimizi halka anlatmıştun. Ancak bize verilen oy buna yetmiyordu. DYP'yc verflen oy da buna yetmiyordu. İkimiz bir araya gekliğinde de buna yetmiyordu. BırakalunkoaSsyo- nu, AN.ÂFla DYP'yi bir araya getirdiği- mizde anayasayı bizim is- tediğimiz şekilde değişti- recekler mi? Memurlara sendika hakkını sonunda verebildik. Ama bunu kul- lanma şeklini getirecek yasayı toplu sörieşmesiyie bazı hallerde greviyle bunu bizden başkası ge- tirebilir mi? Bizim bunlar olmuyor diye bırakmamız bunları değiştirmeyecek. Şimdi. biz şimdi muha- lefete gecelim uğraşalım, uğraşalım, önü- müzdeki seçimlerde tek başımıza iktida- ra gelelim. Ama bunu kim garanti ediyor. Biz zaten muhaleferteydik. L'ğraştık bu kadar yaptik. Bunu beğenmiyoruz, daha iyisini yapahm... Yapahm da. oraya kadar bir şeyler y apacaksak onları niye y apma- yahm. Bizim şimdi iktidarda o'lmamız bundan sonraki seçimlerdeki şansumzı ortadan kaldırmıyor ki." İnonu, belki de en fazla Demirel'i Köşk'e taşıdığında eleştirildi. Cumhur- çıkmanın hiç bir gerekçesi yok. Tersine koalisyondan birinin çıkması, koaUsyo- nun çıkaruıadır. 'Geçmişte o partiyle karşı karşıyaydınız' dendi. Doğru ama onu aştık \e koafeyonu kurduk. Benim bir itirazım vardı onu da o zaman söyle- dim. Bu anay asa metnine göre hükümet başkanuun cumhurbaşkanından çok daha fazla yetkisi olduğunu bfliyorum. Onun için gerçekten yönetmek feteyen birinin başbakanlığı bırakması bu anaya- sanın ruhuna aykırı. Ama başka bir şey daha var. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı manevi nüfuzu çok yüksek bir mevki diye bakılıyor. Her siyasetçi bir gün Cumhur- başkanı olmay ı hay alinde taşıyor. Oray a geçtiğinde etkisinin azalacağını görse de halk nazarında öyle olmadığuıı düşünü- yor. Ve cumhurbaşkanı olmay ı siyasetin en yüksek payesine \arnuş olmak diye görüyor.." Hala tartışıhyor Çok şey söylendi O'na dair. Bugün. sosyal demokrat çevrelerde adını bile duymak istemeyen de \ar, İnönü adı geçtiğinde "Unutulmaz bir genel baş- kandı" diyen de...Belki de "Kimdi İnö- nü?" sorusunu yanıtlamak için Türki- ye'nin son on yıllık siyasi ortamını iyi anlamak gerekiyor... BİTTİ DİYARBAKIR 4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1991/867 Karar No: 1992/37 Kilit kırmak suretiyle hırsızlık ve hırsızhk mabnı büerek satın al- mak suçundan Diyarbakır ili Bismil ilçesi Isapınar Köyü nüfusuna kayıtlı Kâzırn ve Serpıl oğlu 1977 d.lu, sanık Mehmet Balık hakkında mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması so- nunda; Sanık Mehmet Balık'ınTCK'nın 492/1,523,2253 S.Y. 12,2,TCK. 59, 647 S.Y. 4 1. 5. 6. maddeleri uyannca verilip tecil edilen 500 000 TL ağır para cezasına ilişkin hüküm, yapılan tüm aramalara rağmen sanığa tebliğ edılemediğinden, 7201 sayılı yasanın 28, 29, 30 ve 31. maddeleri gereğince hükmün İstanbul Basın İlan Kurumu'nca ve Diyarbakır Basın İlan Kurumu Şubesi'nce 'gazetede ilanına", 7201 S Y.'nın 29,2. maddesi uyannca ilan metninin bir örneğinin mahkeme divanhanesıne asılmasına ka- rar verilmekle, ilanın yapıldığı günü takip eden 15 günlük yasal süre zarfında temyiz yoluna başvurulmadığı takdirde. kesinleşeceği ilan 0 İ U n u r Basm. 44036 T.C. BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo-1992727 Karar No: 1992 218 Davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekili Av Hikmet Bekar tarafın- dan davalılar Bayburt Y. Kırzı köyünden Kanime Kaya. Sahure Kaya ve 3 arkadaşlan aleyhine mahkememizde açmış olduklan tescil davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda verilen karar. Bayburt ili Arpalı köyü. 3 ada, 58 parsel no.lu taşınmazın 125 m2 '- lik kısmının 87.500 TL bedelle DSİ Genel Müdürlüğü lehine tapuya tesciline. 200.000 TL vekâlet ücreti ile 247.400 TL yargılama gıderle- rinin davalılardan alınarak davacı idareye verilmesine dair karar. Bayburt Aydınlepe ilçesi Y. Kırzı köyünden Kanime Kaya ile Sa- hure Kaya'nın tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilip karar tebliğe venlemedığinden ilanen tebligine karar verilmiş olup, işbu ila- nın yayımlandığı tanhten ıtıbaren 15 gün ıcensinde temyiz etmedikle- ri takdirde karann kesinleştırilerek infaz edileceğı ilanen tebliğ olu- n U r ' Basın: 52223 İLAN T.C. BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1992,370 1993-251 Davaa Bandırma Belediyesı vekili tarafından davalı Hafize Kaya aleyhine açılan tapuda şerh kaldınlması davasının yapılan duruşma- sında: Mahkememiz tarafından 23.9.1993 tarih ve 1992/370 esas, 1993 0.51 karar sayılı ilamı ile sabit olan işbu davanın kabülü ile Ban- dırma ilçesi, 17 Eylül Mahallesi. ada 713. parsel 108'de beyanlar ha- nesinde bulunan, üzerindekı ev Kadir kızı Hafize Kaya'ya aıttir şek- lindeki kısrrun kaldınlmasına, alınması gereklı harç tutan 90.000 TL olup peşın alınan 25.000 TL'nin mahsubu ile eksik 65.000 TL'nin da- valıdan alıranasına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 300.000TL vekâlet ücreti ve902.900TLnın davalıdan alınarak da- vacıya verilmesine dair davaa vekilinın yüzüne karşı davalırun yoklu- ğunda kanun yollan açık olmak üzere karar verildi. 23.9.1993 Basın: 52242 ANKARA/AIVKA MOSERREF HEKIMOCLU Yan YanaProtokolde patlama var! Cumhurbaşkanı Demirel ve eşinin konukları Çankaya Köşkü'nün yeni salonuna da sığmadı! Cumhuriyet Bayramı nedeniyle düzenlenen üç resmikabule üç bin kişi çağnlıyor. Her akşam bin kişi, ama salonlar yine dar geliyor! Yeni yapıyı tüm konuklar ilgiyle seyrediyor elbet. öyküsü hayli ilginç. Sayın Ev- ren'in Cumhurbaşkanlığı döneminde başladı yapımı, Sayın özal bitirilmesini çok istedi, bitmedi. Sayın Demi- rel'in Cumhurbaşkanlığına rastladı açıhşı. Ben ikinci akşam gittim Çankaya'ya. Kapıdan girince şaşırdım biraz. Kocaman mumlar, çiçekler, kurdelelerle Cumhurbaşkanı'nın 29 Ekim nedeniyle düzenlediği res- mikabule değil, bir düğüne gelmiş gibi oldum. Görüntü hayli arabesk. Tavandaki ışıklar göz kamaştırıyor, ko- nuklar yıldız kümesine girmiş gibi. Yıldızlann altında kimler parlıyor derseniz yabancı diplomatlar, eski ve yeni politikacılar, üst düzey kamu görevlileri ve gazete- ciler. Kimi çok şık, örneğin yabancı elçiler, erkekler smokinli, kadınlar uzun etekli. Komutanlar parlak ünifor- malarıyla Cumhuriyet Bayramı'na yaraşır saygı içinde. Ama kimi konuklar çağrı kartlarına bakmamış gibi! Ara- da başörtülüler, sıkma başlılar da var! 70. yılına ulaşan Cumhuriyetimizin kaçıncı kuşağı bu genç kadınlar. Geç- miş yıldönümlerinde rastlanmazdı bu tür konuklara. Konukların konusu da değişiyor giderek. İlk on yıllar- da Çankaya Köşkü'nde neler konuşulurdu kimbitir, ko- nular nasıl coşkulanır, onurlanırdı. Bu yıldönümünün ortak bir konusu var, Güneydoğu'da yaşanan olaylar. Ben de Genelkurmay Başkanı ile konuştum bir süre. Or- general Güreş açıksözlü bir asker, eleştiriye, tartışma- ya da açık bir kişi. Doğu'da son yolculuğundan kimi izle- nimlerini gözleri parlayarak aktarıyor, halkın sağduyu- suna umutla bakıyor. Doğru politikalar oluşabilirse halkın sağduyusuna hepimiz umutla bakarız değil mi? Şimdi politika değil laf üretiliyor daha çok! ingiliz büyü- kelçisi Sir Goulden, Meclis Başkan Yardımcılarından SHP'Iİ Kamer Genç ile konuşuyor kalabalıkta. Kamer Genç çok gergin, yumruklama olayını yalanlıyor, olayın kışkırtmacılardan kaynaklandığını söylüyor! Nahit Men- teşe ile konuşuyoruz bir an. içışleri Bakanlığı'nda neler yapabileceğini soranlar var. En azından Gazioğlu'nun yaptıklarını yapmaz, diyor kimi kişiler. Peki, Nevzat Ayaz ne yapacak Milli Eğitim Bakanlığı'nda? Teröristle- rin öldürdüğü öğretmenler bıçak gibi saplanıyor konuş- malara. Küçük öğrenciler ne olacak, okulsuz, öğretmen- siz karanlığa mı gömülecek? Yatılı bölge okulları açılır- sa sorun çözümlenebilir belki. Her soruna çözüm bulmak zorunluğu var. SHP Genel Başkanı Murat Kara- yalçın'ı görüyorum kalabalıkta. Kimi politikacılar. "sev- giden saygıdan" söz etmesini yadırgıyor, ama gerçekçe yaklaşım bu değil mi? Yüzyılların ötesinden yan yana, can cana geldik biz. Kurtuluş Savaşımız'la çizilen sınır- larda Kürt kökenlilerin de kanı var. Çocukluğumda ba- bamın küçük dayısından dinlerdim, Izmir'e bıyığı terle- memiş bir "küçük zabit" olarak giriyor Mazhar Dayı. Yanında da Taşo var! Sonra neler oldu! Şeyhlik, ağalık düzeni gelişti giderek. O düzen değişseydi bu ortama varır mıydık acaba? O düzen değişmedi, tersine siyasal çıkarlarını o düzeni koruyarak sağladı belli çevreler. Ça- baları bugüne dek sürdü. Karşı çabalar da karalandı! önce TİP'in Urfa milletvekili, sonra da parti başkanı Be- htee Boran'ın "halklara özgürlük" sözünü anımsıyo- rum, ne büyük tepki yarattı. Bugün neler söyleniyor. Behice Boran da mezarında nasıl gülümsüyorkimbilir!' Çankaya Köşkü'nde neler anımsıyorum! 1961 Anaya- sası'nı yaşamımızda hissetseydik olaylar bu boyuta va- rır mıydı, diye düşünüyorum. Örneğin toprak reformu, eğitimde fırsat eşitliği gerçekleşseydi, birçok gerçek de- ğişmez miydi acaba? Gerçekler değişmedi. Anayasa değişti! Somürü düzenini destekleyenler halkı sevdikle- rini söyleyebilir mi? SHP Genel Başkanı sevgiden, say- gıdan söz ediyor, ama bu sözlerin içeriği de açıklanmalı bence. Kalıcı çözüm yöntemleri, inandırıcı politikalar bir an önce oluşmalı. Nasıl derseniz, başlamış bulunuyor! Tartışarak biçimlenecek. Bu sorunu yalnız Doğu kökenli milletvekillerinin tartışması da yetersiz geliyor bana. Tüm partiler, parlamento dışı kuruluşlar, kurumlar da tartışmaya katılmalı, bu çıkmazı, karanlığı aşmak için herkes ışığını katmalı. Tüm görüşler, öneriler enine bo- yunasergilenmeli, biçimlenmeli. Gün geçmiyor, hatta saat başı kara bir öyküyle kararı- yor yüreğimiz. Ülkemizin bir bölgesinde kanlı olaylar yaşanırken, köşenizde rahat olabilir misiniz? Lokmanız düğümlenmez mi boğazınızda? Geceleriniz uzamaz, uykunuz bölünmez mi? Güneşi utançla selamlamaz mı- sınız? Kurşunlanan bebeleri silebilir misiniz? Açmadan solan çiçekler gibi o bebeler, dünyayı görmeden kapanı- yor gözleri. Kapayan eller hiç titremiyor! Terörün boyutları çokacımasız, ama barışın boyutuna ulaşamaz değil mi? Her ulusun tarihinde acı deneyler, kan ve gözyaşı üreten iç ve dış etkenler var, yan yana yaşayanlar karşı karşıya gelir, sevgi solar, insanlar ya- bancılaşır birbirine. Acı faturalar ödenir, o acı birikimler olumlu ürünler verir sonra. Biz de bu dönemi aşacağız elbet. Aşmak zorundayız. Güç birliğiyle, sevgiyle, umut- la aşacağız yokuşları. Karşı karşıya değil, yan yana. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Paçavra tabanlı ve ör- me konçlu bir çeşit ayak- kabı. 2/ Gözleri görme- yen... Bir organı su vere- rek yıkayıp temizleme. 3/ Bir çeşit kekik... Boru se- si. 4/ Kekemelik, pepe- melik. 5/ Türk müziğınde bir makam.. Tantal ele- mentinin simgesi. 6/ Çin- geneler'i oluşturan üç gruptan birinin üyelerine verilen ad... Daire biçi- minde tabanı ve tepe noktasında birleşen eğık kenarlan olan geometrik şekil. 7/ Padişahla- nn ve yüksek dereceli devlet görev- lilerinın giydiği kolsuz ve geniş yakah kürk. 8/ Birsorusözü... Ste- ven Spidberg'in tanınmış bir fil- mi... Tekstilde kullanılan. çok ince çelik iğnelerle donatılmış küçük tarak. 9/ Kâğıtlan bir arada tut- maya yarar madeni çengel... Son derece kavgaa olan gözde bir ak- varyum bahğı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Güreşecek pehlivanlan yüksek sesle izleyicilere tanıtan ve dualannı okuyarak onlan alana süren kimse... Olumsuzluk be- lirten bir önek. 2/ Dolayh olarak anlatma... Bir çeşit füze. 3/ Kimi bölgelerde kadınlann sokağa çıkarken manto üstüne ör- tündükleri işlemeli geniş örtü. 4/ Sessiz, uslu... Kimi giysilenn bol olması için yanlanna eklenen kumaş parçası. 5/ Yabanıl in- cir ağaana ve bu ağaçlarda döllenmeyi sağlayan sineğe verilen ad... Tabaka. 6/ En uzun koşu dalı. 7/ Konut... Tîryaki Hasan Paşa'run Avustııryalılar'a karşı savunduğu kale. 8/ Tanntanı- maz... Alkolsüz içki, meşrubat. 9/ Çok sert ve tutarsız hareket- lerde bulunan akıl hastası... Bir göz rengi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear