25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EKİM1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET ttolya Hayalet zenginlerin adası Capri C apri Adası, eskiden zengin yerli ve yabancı turistlerin tercih ettigi bir tatil beldesiydi. Ancak îtalya'da son günlerde gündemden düşmeyen yolsuzluk veriişvetdavalan nedeniyle, İtalyan zenginleri kamuoyunun dikkatini çekmemek için Capri'ye gidip. eskisi gibi para harcayarruyor. Capri'nin en işlek caddesi üzerinde bir kuyumcu dükkanını işleten Margherita Russo İtalya'da süregelen ekonomik ve sosyal yozlaşmanın Capri Adası'nın esnafını fazla etkilemediğini ileri sürüyor. Yabancı zenginlerin eskisi gjbi gelmeye devam etüğını belirterek, Yunanb ünlü armatörlerin. zengin Amerikalılann Mısırhlann ve Arap şeyhlerinin, bu turistik adada abşık olduklan lüks yaşantıyı devam ettirdiklerini söylüyor. Russo, İtalyanjet sosyetesinin ise artık adaya ayak atmadığını kaydediyor. İtalyan zenginleri artık çılgınca para harcamıyor. Gerekçelen dikkat çekmemek. Ülkenin rüşvet ve yolsuzluk iddialanyla çalkalandığı birdönemde, ünlü işadamlannm ve politikaalann Capri'ye gelip boî keseden harcama yapmalan tepki çekiyor. 1 Rüşvetin bir bölümü | adada harcandı Capri Adası, İtalya'nın rüşvet skandalından önceki ve sonraki durumunu çarpıa biçimde yansıtan duyarlı bir bölge. Capri Adası'nın gerçek nüfusu 12 bin dolaylannda, bununla birlikte her yıl 3 milyon turisti ağıriıyor. Eskiden Capri Adası'na gelen zenginler su gibi para harcayıp, ipekli giysi ve mücevherler içinde, ellerinde telsiz telefonlanyla umursamazca ortalıkta dolanırlardı. Şimdi, görünmez adama ö'ykünerek, olabildiğince sade bir biçimde yaşamaya çalışıyorlar. Yirmi aydan beri italyan yargı organlan. politikacılann peşine düşerek yasadışı eylemlerini gün ışığına çıkartmaya uğraşıyor. Politikacılann, işadamlanndan aldıklan rüşvetleri kendi partilerine aktarrnakla kalmayıp özel yaşamlan için de kullandıklan ortaya çıkıyor. Rüşvetin bir kısmının Capri Adası'nda lüks tüketim mallanna yatınldığından kimsenin şüphesi yok. Îtalya'da şu anda 3300 kişi hakkında yasal soruşturma açılmış. Yolsuzluk davalanna konu olan miktar milyarfarca dolan aşıyor. Francesco De Lorenzo ve Paolo Cirino Pomıcino gibi poliükacılar haklannda öne sürülen suçlamalann bir kısmıru kabul etmiyor. Savcılann iddiasına göre ilaç şirketlerinden para alan De Lorenzo, ilaç fıyatlannın yükseltilmesine göz yummuş. Pomicino ise 1980'lerde hükümetindeprem kurbanlanna tahsis ettigi milyarlarca dolann içinden bir miktannı kişisel çıkarlan için kuUanmış. Napob kentini temsilen meclise giren iki politikacının da Capri Adasında lüks villalan var. Capri'nin ünlü otellerinden beş yıldızlı Quisisana Oteli yöneticisi Ğianfranco Morgano. turistlerin adaya salt tatil yapmak için geldiğini, işadamlannm ise politikacılann peşine düşüp özel iş görüşmeleri yapmak amacıyla geldiklerini belirterek şöyle konuşuyor: "Bazı işadamları kız arkadaşlarıyla geliyor. Dünyanın her yerinde bu türolaylaroluyor. Bakanların peşinden Capri'ye gelen işadamları büyük miktarlarda para harcıyor." The New York Times Alan Cowel DÜNYADAN Mucizenin sım teknolojiye yatınmI de yayımlanan raporunda, tek bir y mikrop, İspanyol, Amerikan ve Ka- mak yerine, günlerini Amerikahlaı Sl)C JSftO jJOTK £ t i n i 0 "Asya modeli" olmamakla birlikte, I tolik kültürlerinin harmanlandığı la olan ticaret ilişkilerindeki zama doğru uygulandığı ve çok uzun sür- t r âDOIlVâ dÖrt kâDİcHl H O Ü 2 K.OÜ2 Filipinler'e nasıl oldu da bulaşmadı? bombalanrun fitilini çıkarmava ca E konomistler ve politikacılar, on yılı aşkın bir süredir Ja- pon Denizi ile Güney Çin Denizi'ne uzanan sular arasında ka- lan bölgedekı gelişimlerin gizli for- mülünü bulmaya çalışıyor. Dünyanın hiçbir bölgesi, ne bu kadar hızlı bir ekonomik kalkınma- ya ne de eğitimden yaşam standart- lanna dek uzanan geniş bir yelpaze- de kayda değer bir gelişime tanıkhk etti. Ekonomik durgunluğa saplanmış bir dünya Japonya, Hong Kong, Tayvan. Sıngapur. Güney Kore ve gjderek büyüyen ekonomileri ile Güneydoğu Asya'run öteki ülkeleri- nin deneyimlerinden nasıl bir ders çıkarabilir? Ashnda uzmanlar, bu soruya ger- çekten bir yanıt arayıp aramadı- klanndan uzunca bir süre emin ola- madılar. Japonya Maliye Ba- kanlığ'nda görevli olan Isao Kubo- ta, neo-klasik ekonomistlerin. dev- letin müdahale ettigi bir serbesi pa- zann gerçekten işleyebileceği fıkrin- den rahatsız olduğunu, bu nedenle bölgedeki ülkelerin başanlannı ta- mamen "konnTçyizın"e bağladı- klannı söylüyor. Dünya Bankasf nın, Asya Pasifık hderlerinin gelecek ay Seattle'da dü- zenleyeceği zirvenin hemen öncesin- de yayımlanan raporunda, tek bir 'Asya modeli" olmamakla birlikte, doğru uygulandığı ve çok uzun sür- mediği takdirde. hükümet müdaha- lesinin ve bazı endüstrilerin belirle- nerek bunlara özel destek verilmesi- nin genellikle işe yaradığı ileri sü- rülüyor. Rapor. endüstri politikası açısı- ndan ilginç bir zamanda gündeme geldi. IJaponya aşın korunacüıktan vazgeçiyor Bu politikanın en sadık uygulayı- cılanndan Japonya, sonunda üreti- cileri tükeücilere İcarşı koruyan poli- tikalardan vazgeçmeye çaiışıyor. Tabii arkada bir yığın, aşın korun- muş, rekabet yeteneği düşük ve yol- suzluğa açık endüstri kolu bıraka- rak. Endüstri politikasının babası ola- rak bilinen Naohiro Amaya "Japon- lar şimdi de negatif endüstri politika- sına gereksinim duyuyor" diyor. Bu arada Amerika Birleşik Dev- letleri de, Başkan BiD Clinton'ın se- çim kampanyalan sırasında sözetti- ği endüstri hamlelerine başlıyor. Ja- ponya Uluslararası ve Ticaret ve Endüstri Bakanlığı (MITI), yakıt- tan tasarruf eden bir araba geliştiril- mesi çerçevesinde üç büyük otomo- bil üreticisjni biraraya getiren bir projeyi açıkladı. f aponya, dört kaplan Hong Kong, Singapur, Tayvan, Güney Kbre ve Güneydoğu Asya'nın öteki ülkelerinin hızla gelişmelerinin altında yatan sır, teknolojiye verdikleri önem. Japonya'da, endüstri programı çerçevesinde eğitim ilkokuldan başlayarak büyük destek görüyor. Doğaldır ki Dünya Bankası en- düstri politikası etrafında dönen taruşmalarda kimseyi karşısına al- mak istemiyor. Ancak hazırlanan raporda, en önemli maddenin enf- lasyon ve faiz oranlannı düşük tu- tup, teknolojiye daha fazla yatınm yapılması olduğu vurgulanıyor. Japonya ve Güney Kore'de elde edilen başanlı sonuçlar, ıstaüstikle- re baskın çıkıyor. Yoksa hiçbir öz- kaynağı olmayan Japonya, nasıl bir gecede petrolden karetmesmi sağla- yacak bir petrokimya endüstrisi ku- rabilirdi ki? Amaya. bunun yolunu "keşfettik" diyor. IEğitime ilkokuldan itibaren önem veriliyor Rapora göre, endüstri politikalan içinde en önemlilerinden biri, eldeki ka>naklann önemli bir bölümünün ilkokullara aynldığı eğitim. Bundan başka. "yüksek perfor- mans gösteren" sekiz Asya ülkesi de, kamu evlerine ağırlık verip yoksul- luğu ortadan kaldırarak zenginlığin bölüşümünü güvence altına aldı. Se- kiz ülke de lüks tüketim maddeleri- ne ağır vergi koyarak halkı tasarru- fa zorladı. Kapladıklan alanlann küçük ol- ması nedeniyle paranın ve mallann serbestçe dolaşabildiği Hong Kong ve Singapur dışında hepsi ithalata birtakım kısıtlamalar getirerek yerli endüstrivi korudu. Örneğin Seul'de. bir Japon arabası satın alrna şansı- nız yoktur. Bu arada ekonomik gelişimde et- nik ve kültürel yapının ne ölçüde et- kili olduğu da tartışılıyor. Bütün bir Güneydoğu Asya'yı kasıp kavuran mikrop, İspanyol, Amerikan ve Ka- tolik kültürlerinin harmanlandığı Filipinler'e nasıl oldu da bulaşmadı? ISoğuk Savaş sona erdi yardunlar azaldı Ancak Soğuk Savaş'ın sona er- mesi, berabennde bu ülkeler için bazı sorunlar da getirdi. Singapur Başbakanı Goh Çok Tong "Soğuk Savaş'ın bitmesiyle Batılı ülkelerin Asya'yı güvenceye almalarının ya da komünist olmayan detletleri destek- lemek adına pazar açmalannın bir anlamı kalmadı" diyor. Asyalı ihracatçılar Batı'da eskisi kadar hoş karşılanmıyor ve ABD artık kendisini Asya'nın kapalı pa- zarlanna katlanmak zorunda his- setmiyor. Banka raporu, Japonya'nın en- düstri poiitikasının en başanlı yönü üstünde duımuyor: Üç büyükler benzeri araşürma ve geliştiıme kon- sorsiyumlan. Ne ölçüde başanlı ola- caklannı kesufmek kolay değil. ama o kadar ucuza mal oluyorlar ki söz konusu ülkeler çıkmaz sokakiara dalmayı da göze alıyor. Ancak bu konsorsiyumlar Japon yaklaşımının son örnekleri olabilir. Bugünlerde dünyayı MlTI'deki bir masadan yönetmeye kalkışmak o kadar zevkli bir ış sayılmaz: Bakan- lık bürokratlan büyük bilgisayar yongası (chip) projeleriyle uğraş- mak yerine, günlerini Amerikahlar- la olan ticaret ilişkilerindeki zaman bombalannın fitilini çıkarmaya ca- lışmakla geciriyor. Japon ekonomisinde son günler- de gerçekleştirilen değişimler, fiyat- lan yüksek tutan ve pek çok endüst- ri dalının kapısını Amerikalılarla birlikte Japonlara da kapatan kısıt- lamalan, yasalan ortadan kaldır- mayı hedefliyor. IKorumacıhk yozlaşmaya neden oluyor Endüstri politikasının taşımacı- lık, inşaat gibi alanlara yarardan çok zarar verdiği söylenebifir. Politi- İcalar. verimlilik oranlannın düşme- sine neden olurken, bu korunmuş endüstrileri yozlaşma yatağı haline getirdi. Liberal Demokrat Parti'nin 38 yıllık ıküdanna son veren ve birbiri ardı sıra patlak veren skandallann ortak bir yönü vardı: Rekabet piya- sasına yeni atılanlar, labirent gibi düzenlenen belirsiz yasalann üstün- den atlayabilmek için poliükacılan parayia satın almıştı. Japonya'dan çıkanlacak ders, en- düstri politikasının mutlaka yanlış sonuçlar doğurduğu değil (arada bir tersi de söz konusu olabilir), ancak bu politikanın uzun süre başanyla yürütülebileceği. David E. Sanger DoğuAlmaniçinçocukeskimoda €t Tfionlt A lmanya'nın birleşmesinin üzerinden tam üç yıl geçti. Bu tarihi birleşmenin getirdiği ekonomik, politik ve toplumsal so- runlar geçtiğimiz üç yıl içinde çö- zümlendi mi? Uzun yıllar birbirle- rinden ayn kalan ve farkb rejimlere sahip olan Almanlar kaynaşü mı? Dei Zeit haftahk dergisi bu soru- lann cevaplannı almak için geniş çaplı bir kamuoyu araştırması dü- zenledi. Kamuoyu araştırması eski Doğu Almanlar'ın yüzde 67'sinin bugün- kü yaşam koşullanndan memnun olduğunu gösterirken. yüzde 84'- ünün eski rejim komünizmin getir- diği iş güvencesi ya da çocuklara ve- rilen önem gibi değerlerin kaybol- masına üzüldüğünü ortaya koyu- yor. I Doğu Almanya I can çekişiyor BerKn Duvan'nın yıkıbnasıyla baş- layan büyük değişim, toplumsal ya- şamı ve nüfus artışmı etkilemiş gö- züküyor. Doğum oranmın yan yan- ya dhüşmesi gelecek günler için duyu- lan güvensizliği gösteriyor. Bazı böl- gelerde düşüş yüzde 70'lere ulaşıyor. Halkın yaş ortalaması yükselirİcen, uzmanlar önümüzdekı yüzyılm başında Doğu Almanya'da büyük bir iş gücü eksikliğinin ortaya çıka- cağını belirtiyor. Demografi uzmanlan, Almanya tarihinin en kötü günleri olan savaş yıllannda ya da büyoik krizin yaşan- dığı 1930'larda bile. doğum oranm- daki düşüşün yüzde 25'i gecmediği- ni belirtiyor. Berlin Duvan'nın yı- kıldığı 1989'da 198 bin 922 bebek dünyaya gözlerini açarken. 1991'de 107 bin 769 bebek dünyaya geldi. 1992 yılının sonuçlan daha kötü. doğan bebek sayısı 100 binin altına düştü. 1992 yılmın sonuçlan iç karart- maya devam ediyor. Her bin kişi için 12 doğum olan ortalama. Batı Almanya'nınkinin yansmdan daha fazla düşerek binde 5.3'e iniyor. Ka- dınlann çocuk doğurma oranlann- daki düşüşse şöyle: Her bin kadın 1759 çocuk dünyaya getirirken, bu- gün her bin kadın sadece 770 çocuk doğuruyor. Doğum ve ölümlerin hesabı yapıldığında. Doğu Alman- ya nüfusunun her yıl 95 bin kişi azal- dığı görülüyor. Alman basının söy- lediği gibi. "Doğu Almanya ölüyor". Doğu Almanlann yaşadığı bu İnglltere Komünist rejimin sağladığı sosy al güvenceler artık olmadığı için Doğu Alman aileler çocuk sahibi ounak istemiyor. olay Avrupa için yeni değil. Bunun örnekleri daha önce Polonya'da. Bulgaristan'da ve eski Çekoslavak- ya'da da görüldü. Bu olay doğumu teşvik eden politika güden rejimle- rin değişrnesiyle beraber ortaya çıkıyor. I Komünizm sonrası I sosyal güvence kalmadı Komünizm zamanında çiftler genç yaşta evlenerek çocuk sahibi oluyordu. Böylelikle kısa bir süre içinde bir lojmanda oturmalan ko- laylaşıyordu. Yönetim aileleri koru- mak için birçok önlem almıştı. Kadınlann çoğu çalışıyordu, iş yer- lerinde ve üniversitelerde kreş zo- runluluğunun yanı sıra anne aday- lan hamilelik dönemlerinde özenle bakıhyor ve onlara doğum sonrası iş bulnîa garantisi veriliyordu. Ancak Almanya'nın birleşmesin- den sonra, tüm bu koruyucu önlem- ler kalktı ve çocuklu kadınlann iş bulması zorlaştı. İşsizlik korkusu. fi- yatlann yükselmesi doğrudan do- ğum oranını etkiledi. Bugün eski Doğu Almanya'daki işsizlerin yüzde 60'ını oluşturan ka- dınlar birleşmeden en çok etkilenen kesimi oluşturuyor. Kadınlar artık çocuk sahibi olmayı iş bulmaya bir engel olarak görüyor. 25-30 yaşla- nndaki birçok kadın, işverenleri etküemek amacıyla tereddüt etme- den kısırlaşmak için bıçak alüna yatıyor. Bunun en çarpıa örneklerinden biri Magdebourg kasabasında yaşa- nıyor. I989'da sadece 8 kısırlaşma operasyonu yapılan kasabada 1992'de 1200 operasyon kayıtlara geçti. Kayıtlara göre Almanya'nın birleşmesi sonrasında çocuk düşür- me sayısında da önemli bir artış gö- rülüyor. Bugün bu sayı tekrar inişe geçrniş gözüküyor. Doktorlar bu düşüşü, kadınlann hamilelik önleyi- cı haplar kullanmalanna bağlıyor. IAkın akın BahVa göç Nüfus bilimciler, Doğu Alman- ya'nın bugün yaşadığı gergin or- tamdan çıkacağını ve önümüzdekı bir kaç yıl içinde halkın evrimini ta- mamlayıp Batı Almanya'nın sevi- yesıne geleceğini düşünüyor. Bu ev- rimin ya da değişimin doğrudan de- ğerlerin ve değer yargılannın değişi- miyle ilgisi var. Komünist rejime oranla daha bireysel olan Doğu Al- man halkı bunun tadını "çıkarmak ıstiyor. Gençler 28-30 yaşlanna ka- dar çocuk sahibi olmayı düşünme- diklerini belirtiyor. Eski Doğu Almanya"da doğum oranının düşmesiyle başlayan nüfus azalışını göçler de destekliyor. Yüz binlerce Doğu Alman. Batı Alman- ya'ya göç ediyor. Özellikle iyı eğıti- me sahip olanlar yüksek ücretlerle iş buluyor. Her yıl yüz bin kişinın göç etmesi bekleniyor. bunun sonucun- da, birkaç yıl sonra. Doğu Alman- ya'dakı genç nüfusun oranı büyük düşüşlerle karşı karşıya kalacak. 2000 yılına kadar Doğu Almanya'- nın genç nüfusunun (20 yaş altı) yüzde 25 oranında düşmesi. Batı Al- manya'nınkinin de yüzde 10 oranı- nda artması bekleniyor. Doğu Almanya 1989'da 16 mil- yon 600 bin olan nüfusu 1991'de 15 milyon 900 bine düştü ve bu eğilı- min 2000 yılına kadar sürmesi bek- leniyor. Uzmanlar bu düşüşe aynca 1 milyon 800 bin kişininde eklenme- sinin beklendiğini belirtiyor. Nüfu- sun hızla azalması için 2000 yılını beklemeye gerek yok. Çünkü Doğu Almanya'da, başkent dışında. 500 bin nüfusa sahip kent kalmadı. Travestilerin televizyon kanalı yaymda LONDRA (AA) - Dünyanın ilk travesti uydu televizyon kanalının yılbaşından önce İngiltere'deyayına başlayacağı açıklandı. BerÜn'den Astra uydusuyla İngiltere'yeyönelik yayınlann haberler, haber belgeselleri, fetişizmle ilgili canlı oturumlar ve sansürsüz fılmlerden oluşacağı bildirildi. Travest telev izyon şirketinin, 10 yıl önce geçirdiğiameliyatla kadın olan - sözcüsü Anne Lloyd. kanalın ilk yılı 500 bin sterlin zararla kapatacağını, ancak iki yıl sonra kar ve zarann eşit olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Denemeyayınlannın 18 araîıkta başlayacağını kaydeden üç çocuk babası Anne LJoyd. programlarda Bangkok ve Riode Janeirodaki travesti gece kulüplerinden görüntüleri de ekrana getireceğini, başlangıçta en az 25 bin aboneye sahip olacaklannı ifade etti. Gabon Cumhurbaşkanı adaylarına AIDStesti LIBREVILLE(AA)- Gabon'da aralık ayında yapılması kararlaştınlan cumhurbaşkanlığı seçimi için aday olanlann önce sağlık kontrolünden geçirileceğı ve özellikle AIDS virüsü taşıdıklan belirlenen ve kolesterolü yüksek olanlann seçime katılamaya- caklan bildirildi. Yayınlanan bildiride. cumhurbaşkanlığı adaylannı sağlık kontrolünden gecirmek üzere iki askeri doktor ve Libreville'dekı iki hastanenin müdürlerinden oluşan bir komisyon kurulduğu belirtildi. Bildiriye göre. çeşitli tahliller için adaylardan alınacak örneklerde isim bulunmayacak ve rakam konulacak. Aynca yapılacak kalp ve damar tetkikleri ile röntgen sonuçlan da toplanarak bu komisyon tarafindan incelenecek. Zengin ülkeninyoksullan arüyor Amerika Birleşik Devletleri'nde yoksulluk Yoksul Amerikalılann sayısı 1 milyon 200 bin arttı. 1992'de dört kişilik bir aile için yoksulluk düzeyi 14 bin 335 dolann altıydı. 45 Yoksul insan—•- sayısı (milyon) 10 — Durgunluk dönemleri „ beyaz jeritfs göstorilmiştir. '60 • I ' ' ' ' I ' ' ' ' I ' ' ' "65 " 7 0 7 5 •eo 1 ! ' ' ' » ! ' ! 85 "90 *K ABD'de 37 milyon yoksul ya- şam savaşı veriyor. ABD Nüfus Sayım Bürosu'nun bildırdiğine göre ABD'deki yoksul sayısı gecen yıl 1 milyon 200 bin ar- tarak 36 milyon 900 bine yükseldi. Yoksullann sayısındaki bu artış, ge- nel nüfusun artış hızının üç katına ulaşıyor. John F. Kennedy'nin başkan ol- duğu 1962 yılında yoksullann genel nüfusa oranı yüzde 21'di. Gecen yıl aynı oran yüzde 14.5 olarak sap- tandı. Ekonomistler, yoksullann çoğal- masını 1990 yılının temmuz ayından 1991 "in martına dek süregelen eko- nomik durgunluğun ortaya çıkarttığı işsizliğe bağlıyor. Öte yandan, sağlık sigortası ol- mayan Amerikalılann sayısı 2 mil- yon artarak 37 milyon 400 bine ulaştı. Başkan Bill Clinton basın toplantılannda bu rakamlara deği- nerek, kısa zamanda tüm Amerika- lılann sağlık sigortasına kavuşa- cağını ileri sürüyor. Yoksulluk düzeyini gösteren ista- tistikler, bu olguyla bağlantılı ola- rak dığer ekonomik eğilimleri de yansıtıyor. Örneğin gecen yıl işsizlik yüzde 7.4'e ulaşarak, ekonomik durgunluğun son bulduğu 1991 yılını bile geride bıraktı. 1991 'de iş- sizjik yüzde 6.7'ydi. Özet olarak, ABD'nin toplam nü- fusu gecen yıl yüzde 1.1 oranında ar- tarken, yoksul Amerikalılann sayısı yüzde 3.3 oranında arttı. Nüfus Sayım Bürosu, siyah Ame- rikahlarda görülen hızlı yoksullaş- mayı siyah ailelerdeki boşanma sıkhğına bağlıyordu. Ancak geçen yıl evli siyah grupta ortaya çıkan yüksek yoksullaşma oranı bu savı çürüttü. Geçen yıl, yıllık geliri 14 bin 335 dolann altındaki 4 kişilik bir aile yoksul sınıfa dahil edildi. The New York Tımes İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear