22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 OCAK1993 ÇABŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Desenlerle 'Bedenin Dili' • Kûhür Servisi - Ressam Tayyar Eren'in "Bedenin Dili" başlıklı desen sergisi Ankara'daki Akpınar Sanatevi'nde sürûyor. Sergisinde insan bedenini desenleriyle irdeleyen sanatçı Tayyar Eren, 1972-74 yıllan arasında Lütfü Günay'dan resim dersleri almış. Resim çalışmalannı daha sonra Londra'da sürdüren Eren, bugûne dek dört kişisel sergi •mış. Devlet Resim Heykel ve DYO sergüerine yapıtlan kabul edilen sanatçı, çalışmalannı Ankara'daki atölyesınde sürdürüyor. Kobo Abe öldü • TOKYCKAA)- Japonya'nın önde gelen çağdaş yazarlanndan Kobo Abe, Tokyo'da öldü. '"Kum Tepeciğindeki Kadın" adlı kitabıyla tüm dünyada admı duyuran yazar, 68 yaşındaydı. Ölüm nedeni açıklanmayan Kobo Abe'nın yapılan 20 dile çevrilmişti. 1951 yılında "Duvarlar" adlı yapıüyla Japon> a'nın en büyük edebıyat ödülü Akutagawa ödülünü kazanan Kobo Abe, bir süre Komünist Partisi üyesi de olmuştu. Şiir kasetieri • ADANA(AA) - Adanalı iki genç şair, şıirlenni kendi sesleriyle banda kaydederek, "Genç Şiir 93" adlı bır kaset çıkardılar. Abdülkadir Kaçar ve Ali Taçoğlu, ortak olarak haarladıklan şiir kasedini şiiri sevdirmek için kitap yayımlamanın yeterli ->lmadığını ifade ederek, ^ırseverlere ulaşmak için her türlüaracın kullarulması gerektığini söylediler. Kasette. Abdülkadir Kaçar'ın 22, Ali Taçoğlu'un ise 14 şiiri yer alıyor. İDSO'nım solisti Yeşim Gökalp, Mete Uğur'un resitali ve tartışılan 'Uçan Hollandalı' Düşgıicüne açık bîr yoıımı EVtNtLYASOĞLU Giderek genç yorumculanmızın sayısı artmakta Orkestralanmız zaman zaman "Genç Solistler" dizisi altında onlara senfonı eşliğinde çalma fırsatı veriyorlar. Solist sayısı arttıkça İstan- bul gibi bir kenti ikinci bir senfoni orkestrasına da gereksinimı artıyor. Çünkü artan yalnız solist sayısı değil, dış ülkelere gıdıp orkestra üyesi olarak çalışmaya başlayan da nıce genç sanatçımız var. Daha gençlerden oluşacak bır senfoni orkestrasıyla hem genç solistlerin sahne deneyimi kazanması hem de İDSO ile bir işbölümü yapması sağlanabilir. Bu hafta sonu İDSO eşliğinde çalan Yeşim Gökalp'ı "Genç Solistler" dizisinde dınleseydik başka türlü birde- ğerlendırme yapabilirdik. Ancak orkestranın bu haftaki solisti, hem de İzmir Devlet Senfoni'nin solisti olarak karşımıza çıkınca, şefe de. topluluğa da. dinleyicıye de bir başka sorumluluk getirdi. Özgeçmişinden öğrendiğimize göre Almanya'da eğitim görmüş ve görmekte Yeşim Gökalp. Beethoven'in ikinci piyano konçertosunu tuşlann de- rinine inmeden, besteciye özgü motif aynntısını gözetmeden, orkestra ile söyleşıye gjrmeden. hele bestecinin gençlik ürünü Mozart çoşkusu taşıdığını da hiç duyurmadan dinletti. Bulgar şef Borislav Ivanov'un yöneümindekı Beethoven Yedinci Senfonisi orkestramızın çok iyı tanıdığı bir yapıt. Ritmik özelliklere belirgm ve net biryorum getirdi Ivanov. Bariton Mete Lğur'un Cemal Reşit Rey'deki resitaline piyanist Yıkfaz Künutku eşlik ettı. Özellikle ilk bölümde seslendirdiği Caldara, Marcello, Caccini. A. Scarlatti, Pergolesi gibi Barok parçalarla sanki bir 10. yüzyü malikanesinin sıcaak müzik dınletısindeydik. "Bir de klavsen olsaydı piyano yerine.."' derken bir 'Uçan Hollandab'yı Zehra Yddız'm pınl pınl sesi, görkemli sahnesi için görfin. arkadaşırmz "Yalnız klavsen değil, bır blokilüt ve çello da olabilirdi" diyordu. İkinci yanyı Verdi'nin II Travatore ve Nabucco; Giordano'nun Andre Chenier ve Rossini'nin Sevil Berben operalanndan aryalara ayırmış, yüklü bir program düzenlemişti Mete Uğur. Salondaki en duyarlı dinleyici ise sanatçının uzun yıllar öğretmeni olan Saadet İkesus Altan'dı. "Öğrencilerim sahneye her çıktıklannda ben de yenı baştan bir doğum yapıyor gjbi olu- yorum" diyordu. "Uçan Hollandab'yı hala görmedinizse, 30 ocak cumartesi gecesi ek bir temsil konmuş, mutlaka görün. Günahıyla sevabıyla bu büyük prodüksiyonu bir kez ızlemek gerek. ıstanbul'da hiç VVagner oynanmadı ki.. Bu da en kısa, en kolay anlaşılabilir bir NVagner operası olduğuna göre, iyi bir seçim. Ünlü rejisör del Monaco'nun bu operayı ilk kez İstanbul'da sahnelemesi bir rastlantı. Çevresinde hep, her gittiği yerde profesyonel bir ekip bulmaya alışkın olan rejisör, oyunculan ve sahne dü- zenini kendı istedıği düzeye ge- tırebılmek ıçın epey uğraştı, kendı tarzın- da bir calışma yaptı. Zehra Yıldız dı- şındaki tüm oyunculardan yakındı, rollerin iyi ezberlenmedıği gerekçesiyle bazı bölümleri çıkartarak operayı daha da kısalttı. Sonuçta tartışılan, "del Monaco'nun yorumu Wagner fantezısine ne kadar yakın. ne kadar uzak" konusuydu. Bir gerçek var ki, Giancarlo del Monaco yeni bir yorum getirdi. Geleneksel Wagner operası tutkunlannı biraz şaşırtan, imgelem gücüne açık bir yorum. Baştan sona kullandığı donuk gri tonlar, Hollandab'nın bayrağındaki koyu kırmızı ile simgeleşen yaşam, sanki Senta'nın dünyasını gerçekdışı, gemıdeki dünyayı gerçek kılıyor. Senta'nın gözünden gerçek-gerçekötesi ve gerçeküstünü yaşıyorsunuz. "Bu kadar eroük olmasaydı, bu kadar da statik olmasaydı, orkestra daha bir senfonik yapı taşısaydı, Zehra Yıldız sesini harcamasaydı, eser kısalmasaydı, Daland'ın evi fabrikaya çevrilmeseydi, ışıldar daha değişken olsaydı, vb." Pekçok şey söylendi Uçan Hollandalı'nın İstanbul temsili için. Hala görmedinizse mutlaka görün bu operayı: Zehra Yddız'ın pınl pınl sesi, anlaşılır Türkçesi, görkemb' sahnesi için görün. Dekor ışık ve Zeynep Oral'ın dediği gibi, "tiyatro tadı" için görün. Ve Zehra Yıldız'ın parmağının kıvnmından, saçının savrulmasına kadar bir rejisörün nasıl uğraştığını anlatmasını dinleyın. Belki de del Monaco bu sopranomuzu gelecek mevsim için Avrupa sahnelerine önerecektir. Böylece birçok dergide "îstanbul Operasında Wagner'in Hollandalı"sını del Monaco sahneye koydu" haberleri, "Senta ile kendini tanıtan Zehra Yıldız. " diye başlayan yeni haberlere yol açacaktır. umajız. ÇAĞRI Demokrasi ve insan haklarının, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu; gerici güçlere, ^{&.P^9Warjıja^(^çş(^ıJara kısacası halk düşmanlarına karşı korkusuz bir halk savaşçısı, „ • ', ,• > - büyük yurtsever, gazeteci-yazar •,. \ UĞUR MUMCU'yuV hain bir saldırı sonunda yitirmiş bulunuyoruz. UĞUR MUMCU'ya yönelen bu saldırı, demokrasiye, laikliğe, Atatürk ilke ve devrimlerine, dürüstlüğe, halk sevgisi ve dostluğuna karşı yapılmıştır. Bu nedenle, demokratik ve laik yaşam konusunda duyarlı, yüreği insan ve halk sevgisiyle dolu tüm yurttaşlarımızı; 26.01.1993 Salı günü saat 12.30'dan başlayarak saldırının yapıldığı Karlı Sokak'ta çiçeklerden bir anıt yapmak üzere birer dal çiçekle bizimle birlikte olmaya, 27.01.1993 Çarşamba günü yapılacak cenaze törenine katılmaya çağırıyoruz. SHP Ankara ll Başkanlığı SHP Ankara Belediye Başkanları SHP Ankara llçe Başkanlıkları NOT: 27.01.1993 saat 10.00'da Necatibey Caddesi'nde SHP Genel Merkezi önünde buluşulacaktır. Çağdaş ve demokratik Türkiye'nin, aydınlığın ve laiklik mücadelesinin inançlı ve yılmaz savunucusu * UĞUR MUMCU'ıı uıı alçakça katledilmesini nefretle kınıyor, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyoruz. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞIÇALIŞANLARI Demokrasi, adalet, hukuk, insan hakları, laiklik ve çağdaşhğın savunucusu Gazeteci-Yazar Araştına UĞUR MUMCU'yu saygıylı anıyoruz. Ailesine ve halkırnıza başsağlığı diliyoruz. M.T.A. ÇALIŞAMARI YARDIMDERNEĞ1 YARDIMSANDIĞI TÜKETÎM KOOPERATİFÎ ABD'de doktora yapan İşgörür: Çalgıeğitimine öncelikverilmeli IZMtR(AA) - İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın hafta- sonu verdiği konsereA ABD'- nin Michıgan Devlet Üniversi- tesi'nde orkestra şefliği konu- sunda doktora yapan viyolon- sel sanatçısı Ümit İşgörür so- list olarak katıldı. Atatürk Kültür Merkezi'n- de verilen İzmir Devlet Sen- foni Orkestrası konserlennde, Elgar'ın vıyolonsel konçerto- sunu seslendiren sanatçı, Tür- kiye'deki klasik müziğın "hala bakir bir alan olduğunu" söy- ledi.. Ümit İşgörür, "ABD'deki konsenatuvarlar, ülke dışmdan gelecek öğrencileri kabul etme- de çok titiz davranıyorlar. Bil- dığim kadanyla, bu ülkede be- nim dışımda klasik müzik eği- timi yapan bir Türk genci daha var. ABD'nin klasik müzik geçmişi, Avrupa'ya göre çok yeni. Bu nedenle, dışandan ge- lecek olan öğrencilere karşı çok seçici davranıyorlar. Türk sanatçılan, uluslararası alanda kendilerini kanıtlamalanna karşın, klasik müzik Türkiye'- de hala bakir bir alan olarak duruyor" dedi. ABD'deki konservatuvarlar- da verilen müzik eğitiminin de ülkemızdeki konservatuvarlara göre önemli farkhlıklar göster- diğini anlatan Ümit İşgörür, "Ancak ABD'deki olanaklar çok fazla. Öyle ki hemen her kentte bir müzik okulu bul- mak mümkün" diye konuştu. Ümit İşgörür, ABD ve Tür- kiye'deki konservatuvar eğitimi- nin temelde farkhlıklar göster- diğini belinerek, şu karşılaşır- mayı yapu: "Amerika'daki kon- servatuvarlarda, çalgı eğiti- mine öncelik verilirken, solfej eğitimine geç başlanıyor. Ama çalgı eğitimi 4-5 yaşlannda başlarken. çocukla birlikte anne ve baba da müzik derslen alıyorlar. Böylece çocuk, oku- lun yanı sıra evde de eğiümini sürdürüyor. Türkıye'dekı konservatuvarldrda ise tam ter- sine, solfej eğitimi önce başlı- yor, çalgı eğitimi daha sonra geliyor. Ama Türkiye'deki komple bir eğitim. Çünkü sol- fej olmadan çalgı eğitimi zor- laşıyor. Bununla birlikte, çalgı eğitiminin özel konservatuar- larla geliştirilmesi mümkün. Bu iseTürkiye'de bulunmayan bir olanak." Ümit İşgörür, ABD'de dok-1 tora eğitiminin yanı sıra bir, müzik eğitim okulunda öğret-' menlik de yaptığını belirterek, bir süre sonra Türkiye'ye or- kestra şefı olarak dönmek iste- diğini kaydetti. 1964 yılında doğan Ümit İş- görür, müzik eğitimine İzmir Devlet KonservatuvarTnda başladı. İşgörür, Almanya'da "opera orkestrası" kursu göre- rek, 1985 yılında Akdeniz Gençler Orkestrası'na seçildi. İzmir Devlet Opera ve Balesi ile bir süre çalışan genç sanatçı, Michigan Devlet Üniversite- si'nden aldığı çağn üzerine git- tiği ABD'de "çello" dabnda yükseklisans yaptı. Halen aynı üniversitede doktora öğrenciliği yapan sa- natçı, Michigan'daki iki ayn oda orkestrasında şefliğin yanı sıra çello öğretmenliğini sürdürüyor. Sanatçının 1988 yılında katıldığı Bach Festiva-) li'nde birincılik ödülü de bulu-1 nuyor. l BİR KALEM DAHA KIRILDI... BİR GÖZ DAHA KAPANDL» BtR CAN DAHA SUSTURULDU... UĞUR MUMCU ÖLDÜRÜLDÜ... ve yine "kimUği belirsiz kişiler" kan döktü... Ve yine dökülen "O kanla", "O'nn" ytlreğimize gömdük... Ve yine yaşam devam edecek yann... Aynen bir zamanlar Abdi İPEKÇİ'den sonra devam ettiği gibi... Aynen Musa ANTER'den sonra devam ettiği gibi... Ve "kimiigi belirsiz kişiler" bir sonraki gazeteci kanına susayana kadar yaşam devam edecek yine.. TMMOB MtMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ VE ŞUBEYE BAĞLIBİRİMLER OLARAK yalnız "kimliği BELİRLİ kişilerin1 ' yakalanması ve hak ettikleri cezanın verilmesini istemekle kalmıyor, DEMOKRATINSANLARIN KANLARINA ŞUSAYAN BU KtŞtLERİN, TARİH ÖNÜNDE YARGILANMALARI İÇİN Fl tMİZDEN GELENt YAPACAGIMIZI BİLDİRİYORUZ. SUSTURULAN CANLAREV YALNIZ "KALEMLERİ DEĞİL", "YÜREKLERİ" DE YERDE KALMAYACAK... TMMOB MtMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ BOLU TEMSİLCtLİCt ÇAYCUMA TEMSİLCÜJĞt DÜZCE TEMStLCtLİĞt Kdz. EREĞLİ TEMStLCtLİĞt MALATYA TEMStLCtÜĞİ VA1S TEMStLCÜJĞİ, BARTES MDG, ERZtNCAN MDG. ERZURUM MDG, KIRJKKALE MDG, KASTAMONU MDG, SİVAS MDG, YOZGAT MDG, ZONGULDAK MDG, ALTINDAĞ BELEDtYESİ tŞYERt TEMStLCtÜĞİ ANKARA ÜNtVERStTESl tŞYERl TEMSİLCtLtĞt ÇANKAYA BELEDlYESt İŞYERİ TEMStLCİLİĞl Demokrasinin onurlu temsilcisi UĞUR MUMCU Binlerce, onbinlerce yürek var. Yaşatacak adını. Biz seni kaybettik, Onlar savaşlannı... BBD. ANKARA ÇALIŞANLARI FARUK ÖNER, ORHUN BASAT, REOP KOCAKÖK, CUMALİ KAR AGÖLLÜ, MURAT KOCAKÖK, MURAT KAVUNCU, YÜCEL TANOL, RECEP CENGİZ, MAHMUT SOYUER, İZZET YALÇEV, VAHAP SARI, NECDET ALAY, ALİ RIZA ERDOĞAN, MUSTAFA ÇETİN, BİROL DEMİRSEREN, ATİLLA YİĞİT, REYHAN ÖZKURT, SEYFETTİN KOÇ, YAVUZ BENLİ, İRFAN AZİZLİ, AHMET YİĞİT, NECMİ ATAMER, ÜNAL YAMAN, OSMAN SELÇUK ÖZER. SEVGHİ UGUR Savunduğun laik, Atatürkçü Cumhuriyet ilelebet yaşayacak Nur içinde yat güzel insan.... Hasan BIYIKU - Şahin MENGÜ Mutluhan KARAGÖZOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear