25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2OCAK1993CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Gerek Mahmut Adil, gerekse Çetin Nergisfizikselaolardan çok aşağdanmaktan etkilendiler Jşkencenin özü aşağüamak BEKİRAĞA BÖLÜĞÜ'NDEN KONTRGERİLLA'YA AYDIN ENGİN •Çetin Nergis:Adamlar sana küfrediyor, seni aşağıhyor ve senden gene de kendilerine "efendim" demeni, "komutanım" demeni istiyorlar. Gururuna yediremiyor, "Nasıl böyle konuşabiliyorsunuz ?" diye soruyorsun. "Sen kimsin ulan?" deyip patlatıyorlar yumruj -3- Yüzbaşı Mahmut Adil anlatıyor ... Yine okumayı yanda bı- raktığım gazeteme dönerim his- si ıle bu binaya bakıyordum. Çünkü bütün hayaümda, değil idamıma hüküm verdırecek, bir saniye bile hürriyetimi gaspet- tirmeye yetecek bir fıilim olma- dığına vicdanım beni ikna edi- yordu. Evet, bu paire, bu daire-i askeriyye şahsiyet ve hürriyeümi selbetmiş (zorla al- mış). hıssıyatımı heder (ziyan) etmiş. idamıma hüküm vermiş bulunuyordu ki kahkahalan caddeden işitilen milletin mu- kadderatı (kaderi, gcleceği) ile oynayıp kendi ıhtıraslanna mıl- leti feda eden eşhasa da (şahıs- lara) lanet ve küfürler ediyor- dum. Polis müdüriyetine götürül- düm... Üsteğmen Çetin Nergis anlatıyor ... Bir asker ancak bu kadar aşağılanır. Daha ikinci sorgu günü kendime geldim. Olan ne burada? Bir yandan sen saygıyı elden bırakrnıyorsun. Adam sana küfrediyor, seni aşağıhyor ve sen hâlâ "efendim" diyor- sun, "'komutanım" diyorsun. Aile ilişkilenne vanncaya ka- dar ahlaksızca konuşuyor adamlar. Gururuna yediremi- yor "Nasıl böyle konuşabili- yorsunuz?" diye soruyorsun. "Sen kimsin ulan, nesin sen" deyip patlaüyor yumruğu. Hayalanru sıkıyorlar, buru- yorlar. Gözler hep bağlı. Tek amaçlan var, aşağılamak ve ki- şiyi kendinden utandırmak. Bütün hedefleri bu. Kişihği çö- kertmek. Örneğin adam sana "Donunu indir" diyor. İndiri- yorsun. Utaruyorsun da ama. Adamlara arkanı dönüyorsun. Doğal değil mi bu? Gözlerin bağlı, donun aşağıda. Utanı- yorsun. Arkanı dönüyorsun. "Sen ibne mişin" diye soruyor içlerinden biri. Aşağılamak. Elektrik, askı, otomobıl lastiği- ne sokup yuvarlamak... bunlar tamam. Ama işkencenin özü aşağılamak. tkinci sorgu gününün akşamı bir kâğıt imzalatülar. tfade ver- meyi reddettiğime ilişkin bir kâğıt. Ashnda ifade veriyorum. Verdim. Ama onlar çok farkh şeyler istiyorlar. Birilerini suçla- mam isteniyor durmadan. Şöy- le diyorlar örneğin: "Biz her şeyi biliyoruz. Ve sanma ki bu- radan lcurtulman mümkün. Milli Güvenük Konseyi, genel- kurmay başkanı... bunlar bizi görevlendirdı. Burası Kontrge- rilla. Burdan daha yukansı, öy- le bir yer yok ki... General Ev- ren'in de bilgisi var buradan? Biz burada herkesı sorgulanz. Gerekirse generalleri getiririz ve sorgulanz. Şimdi söyle bize Çetin Nergis. Sizin üstünüzde başkalan var mıydı? Kimlerle, komutanlardan hangisiyle iliş- kideydiniz? Bunu. özellikle bu- nu anyorlar. Üçüncü kez sor- guya indirdikleri gündü gali- ba... Yüzbaşı Mahmut Adil anlatıyor ... Polis müdüriyetine götü- rüldüm. Nafız ve Bedri beylerin karşısmda bulunuyordum. Sorgu başladı: - Arkada arkadaşlann var. Seni oraya götüreceğız. Ben - Benim arkadaşlanm burada olmâsa gerek. Çünkü Istanbul'da tanıdığım kimse yok. - Elbette tanırsın. Sen tanı- mazsan, onlar seni tanırlar. Ben - Mekteb-i Harbiye'de geçen üç sene tahsil-i müdde- timde (öğrenim süremde) ve bu defa hastanede geçirdiğim beş aydan maada (başka) Istanbul hayaüm olmadığı gibi, pay-i taht'ım (başkentim) olmaktan başka aile ve sair hususatımca tstanbul ile bir alakam olmadı- ğından, benim tanıyacağım ki- şiler pek mahdut (sınırh) bir iki kişiden maada, yok gibidir. Göreceğim zevat (kişiler) bun- lardan ise söylemekte bir mah- zur (sakınca) görmem. - Ya onlar seni tanırsa? Ben - Tanırlar ise bir diyece- gim kahnaz. Lakin zannetmem ki beni burada taruyan bulun- sun. Bedri ve Nafız beyler ile bir- Yüzbaşı Mahmut Adil'in "işkence günce"snde adı sık sık geçen Erkan-ı Harp Miralayı (Kurmav Albay) Fuat Bey. Mahmut Şevket Paşa Suikasrının başlıca sorumlularından olduğu iddiası ile idam edildi. Güncesini yayınladığımız Mahmut Adil'in akrabası ve koruyucusu (hamii) olan Fuat Be> 'in Ittihat Terakki Fırkasfnın iktkları ele geçirmiş önder kadrosu ile pek gecinemediği anlaşılı>or. O günlerde İştanbul'da Harbiye Nezareti Önemli İşler Dairesi gibi çok kilit bir görode olan kurmay Albay Fuat Be>'in İttihatçdar tarafmdan "suikasta kanştığı" iddiası >e bahanesiyle tasfiye edildiği anlaşılıyor. Fuat Bey'in çocukları daha sonra Vibbaşı Mahmut Adil tarafından bımitüldü.Mahmut Adil kızmı da Fuat Bey 'in yetim oğlu ile e> lendirdi. • Mahmut Adil.Efendi, dedim, şimdiye kadar kalemlerin yazmadığı, insanlannyapmadığı, hayvanlara bile tatbikedilmeyenbusözleri ben bir askeri şahıs olarak işitmekten utanıyorum. Sen bir asker olarak bu emri vermeye utanmıyor musun ? Yüzbaşı Mahmut Adil'in özgeçmişi • ı • - ı s V- -T ^^^m^c^^^- <yy ^ vfcv 2 Kanunsani 1316: Aliyülala diploma ile Piyade Mülazım-ı Sani'si olarak Mekiebi Harbiye den çıktım. Sicilim 316-63. 1316: Halep'te37. Taburestersuvarevemisafireten verildım. Bu taburla Mardin ve Cızre havalisinde fbrahim ve Farisi Paşaların mikadelelerim leskine memur edildim. 1317: Hacin'de38. Tabur'atayinoldum. 1322: Mülaztm-ıevvelliğe terfietüm. Aynı zamanda Şam İtfaiye Bölüğü Kumandanı iditn. 1323:65. RedifTabunı Saha Komutanhğı 'na tayin edildim. 1325:75. RedifTaburu Suruç Komutanhğı 'na tayin edildim. 1326: Kızılhısar'da 76. RedifTaburu Komutanhğı 'na tayin edildim veyüzbaşıhğa terfiettim. Taburumla birlikte Harran Muhurebesi'nekatıldım. 1327:3. Nizamiye26. Tabur Komutanlığı'nanakilettirilerek Endihat Mektebikursunun 2. devresiniikmalettim ve Maydos havalisinde tabya harbine iştirak ettim. 132& Aynı taburla Balkan Harbi'nde Ayvatlı Muharebesi'nde mecruh oldum ve Balkan Harbi'nimüteakip memuriyet-ımahsusa ile mezkûr taburla Basra yagittim. 1330: Harb-ı Umumi'de 'Türk Taburu'namınıalarak tabura kumanda ederek Kurna 'ya kadar birçok muharebeler verdim. Kurna 'da Fırka Kumandanı ve Basra Valisiile birlikte esir oldum. 6 sene müddetle Hind-i Çini'de esir oldum. Bu müddet zarfmda tesis olunup müdürii ve coğrafya muallimibulunduğum 'Ordu Mektebi'nde 4 bin Anadoluyavrusuna okuyupyazmayı öğrettim ve o zamanm MaarifNazırı 'ndan takdirname ile taltif"edildim. 13J6: İstanbul'a iade edildim. Akabinde Muamelatı Zatiye Mütekaidin Eytamı Esamil Rubesi'ne tayin olundum. Aynıyıl içinde ihtisasımabinaen İtfaiye Taburu Kumandanlığı 'na tayin olundum. 1339: Sıhhisebeplerle tekaüde sevkedildim. Kayseri vilayetine tabı Everek (Develi) kazasmda kendi arzumlakaldım. 1341: Park İsyanı 'na karşı vukubulan kısmı seferberliğe davet edildim. Harekatm nihayetinekadar Cephane Taburu Kumandanhğmı ifa ettim. Bilahare Harita Müdüriyeti Umumıyesi'nin tamimiüzerine imtihansız İzmir Topoğraf Postası 'na tayin oldum. 1926 tarihinekadarmezkûrpostadakaldun. Haziran başından itibaren Muamelatı Zatiye verildim. Şimdi Muamelatı Zati emrindeyim. Gerek hayat-ı askeriyemde vegerek hayat-ı tekaüdiyemde bigüna mahkumiyetimyoktur. Hatta hayat-ı tahsüiyemde bile hamdolsun birgün izinsiz kalmadım. 27 Haziran 926: Elyövm Muamelatı Zatiye emrinde, İzmir 'de mütekaıdPiyade Yüzbaşısı Mahmut Adil. likte merdivenlerden indik. Bodrum katında bulunuyor- duk. Ratib (ıslak) ve karanlık olan bu mahzende ınektep sıra- lanna benzer sıralann aralann- da, ayaklan, elleri ve boyunla- nnda büyük, iri baklah zincirler bağlı bırkaç solgun genç sima (surat) yatıyordu. Birkaç gün- lük işkence ve açhğın tesiri ile insanlıktan çıkmış görünen bu bedbahtlar (kötü talıhliler) bizi, bizi değil, merhametsiz ceüatla- n görünce kımıldamaV istedi- ler. Demirlerle yere çakılmış gibi görünen bu biçarelerden hiçbırisi kalkmak hareketini ik- mal edemedi ve devrildiler. Yatüklan yerden bize bakıyor- lardı. Bedri Bey, beni gösterek, "lş- te bir arkadaşınızı daha getir- dik" dedi. Hepsi birbirleri ile bakıştılar ki bu gelen acaba kimdir? Üsteğmen Çetin Nergis anlaüyor ... Üçüncü kez şorguya indir- dikleri gündü galiba. Beni poli- se göndermekle tehdit etmeye başladılar. Bunu daha birçok subay arkadaşa da yani ifade vermemekte direnen arkadaşla- ra da yapmışlar. "Seni polise göndeririz böyle yaparsan. Duymuşsundur orada DAL var. DAL'da sana çok ağır iş- kence yaparlar, sakat bırakırlar seni. Bizim burada sana yaptı- gırnız nedir ki?.. Yazık, senin gibi bir subayı o heriflerin eline niyeverelim..." 22 nisan günüydü. o günü iyi haürbyorum, çünkü. Kontrge- rilla'daki 45 günümün bence en önemlisiydi. İstanbul'daki Kontrgerilla işkencehanesinde ifadesi alınmış bir subay arka- daşın ifadesini getirtmişler. Okudular. Subay arkadaşım ifadesinde benim o güne kadar hiç söylemediğım, anlatmadı- ğım, anlatmak iştemediğün şey- leri söylemiş. İşte bir başka arkadaşla tuttuğumuz, hafta sonlan izinli çıkınca kaldığımız bir evde, bazı arkadaşlarla bu- luşmuş, çeşitli konulan konuş- muştuk. Ankara'da, Seyran- bağlan'nda bir bekâr evi. Bu toplantılanmızdan söz etme- miştim. Öyle gizli kapaklı, ciddi bir şey olduğundan değil. Söy- lesem evi kiraya veren adamca- ğızın başı belaya girecek. E\i birlikte tuttuğum arkadaşımın başı belaya girecek. Benim bu- rada yaşadıklanmı o da yaşa- mak zorunda kalacak. O yüz- densöylememiştim Amaifade- de bunun bile anlaüldığını görünce bende korkunç bir mo- ral çöküntü oldu. Sanki bir çö- zülme. Evet, tam bir çözülüş... Yüzbaşı Mahmut Adil anlatıyor ... Hepsi biribirine bakıştılar ki acaba kimdir? Cebr-i şiddet (şiddet kullanarak zorlama) bir iki saat devam etti. Beni zorla onlara tanıtmak ve arkadaş yapmak istiyorlardı. Halbuki müddeti hayaümda (yaşamım boyunca) bir defa olsun gördü- ğüm sima yoktu. Tabii ki onlar da beni tanımazlardı. Diğer bir mahzene ^ötürül- düm. Orada da aynı hal cere- yan etti. Hasılı (özetle) otuza yakm eşhasla (kişiyle) muvace- he edildim (yüzleştirildim). Be- nim için "tanıyoruz" dedirtmek için insafsızca dayak atıyorlar- dı Bayılaru bir tarafa aüp dığe- rine başhyorlardı. Uzunca boylu, kara bıyıkb bir genç merhametsizce dövü- lürken, diğerlerinden farklı bir şekilde bayıhncar Nafız Bey gü- lerek, "Şuna biraz su verin. Geberdiği bir şey değil, asıldıgı- nı kimse göremeyecek" dedi. Bedri Bey de gülerek, "Bunlar daha bize lazımdır" diye ilave etti. İşkencehaneden çıkıp ıkindi vakti tekrar Bab-ı Ali caddesin- de cenderehaneye gelmiştik. Meskenimiz olacağına kanaat gelen bu mahalle girince, asker- lerden biraz su istedim. Mülazı- mın yüzüne baktılar. Hüseyin isminde olan bu mülazım (teğ- men), merdiven başında yattı- ğım kömürlüpn yanındaki helayı göstererek, "Orada var- dır su. Gittiği vakit içşin" dedi. "Efendi. dedim, şimdiye kadar kalemlerin yazmadığı, insanla- nn yapmadığı, hayvanlara bile tatbik edilmeyen bu sözleri ben bir askeri şahıs olarak işitmek- ten utanıyorum. Sen bir asker olarak bu emri vermeye utan- mıyor musun?" Beyimiz hidde- te geldi. "Sen çok oluyorsun" diyerek üstüme yürüdü, vahşe- tini icra etti. NeUcede ben yere yatıp sürü- nerek ikinci geceyi de aynı yer- de geçirdim. Merdıven altında- ki zifın karanlık ve. ıslak kömürlükte... Üsteğmen Çetin Nergis anlaüyor ... Evet, tam bir çözülüş. Mo- ral çöküntüsü dediğim... Baş- tan da söyledim ya, kendimi bir subay olarak duyuyorum. Ben Ziverbey'i biüyorum. Ben or- dunun yapısını biliyonım. Bu kişiliğimle bu orduda böyle bir subay olamayacağımı da biü- yorum. Ama bir subayın böyle, böyle yurtsever, antiemperya- list olması gerektiğine de inanı- yorum. Düşünüyorum. Ordu yauıızca Amerika hayranı kimi generallerin ordusu değil ki. Onu gerçek anlamda şanlı ve kahraman yapan Kurtuluş Sa- vaşı var. Evet bu ordu darbeler- le, darbecı generallerle kirletil- mişür, ama yirmi yıl önce bu orduya girmiş ve gerçekten y\ırtsever düşüncelerinin ilk to- humlannı bu ordunun sırala- nndan almış ben gibi, bizim gibi subaylar için ordu ,yok sa- yılacak, hiçe sayılacak bir ku- rum değil kı... Biliyorum. Gözalö süresince Kontrgerilla'da gösterilecek en doğru tavır ifade vermemek ol- malıydı. Ama gözalüna alındı- ğım andan başlayarak bir nok- tada ısrar etmeyi yeğlemiştim: "Ben siyasetle ilgısi olmayan bir subayım." Oysa gerçek dü- şüncelerimi savunarak, yani açıkça "Ben bir yurtsever suba- yım. Ben bir devrimciyim" de- seydim belki daha dirençli ola- cakum. Ama içinde bulundu- ğum konum.. nasıl demeli.. bir subay olarak varlığımı devam ettirmek: varlığımı bir subay olarak devam ettirmek için as- hnda son derece haklı ama o günlerde "suç" sayılan düşün- celerimi açıklayamadım. Eğer ilk anda düşüncelerirni açık açık söylemeyı seçseydim, böy- le adım adım gerilemekten da- ha sağhkh olacakü. Öyle yap- madım. Kendimi bir subay olarak devam ettirmek istedim. Ve bu psikoloji içinde "komu- tanım" dediğin insanlar sana işkence yapıyorkr. Çöküşün nedeni bu bence. Yüzbaşı Mahmut Adfl anlatıyor ... Merdiven alnndaki zifiri karanlık ve ıslak kömürlükte, sabaha kadar bedbahtlara vu- rulan değneklerin adedıni say- mak, çıkardıklan canhıraş (yü- rek paralayıa) feryatlan dinle- mekle vakit geçirdim. Sabahleyin tekrar polis mü- düriyetine götürühnek üzere odaya çıkanldığımda, Erkân-ı Harp Miralayı (kurmay albay) Fuat ve A., (okunamadı) beyle- rin de altında yattığım merdi- venlerden aşağı indirildiklerini gördüm ki üst üste iki odadan ibaret olan bu misafirhanenin birer odalannda mahpus ol- duklannı anladım. Her üçümüz de polis müdüri- yetine gittik. Tahkikat-ı iptidai- ye (ilk soruşturma) namını verdikleri bu mezalim bir kaç gün devam etti. Gündüzleri po- Us müdüriyetine gidiliyor, ak- şamlan avdet ediliyordu (geri dönülüyordu). SÜRECEK POLTTIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Bir Yazı Tutkunuydu... Bir yazımda şöyle demişim: "Genç şairler kuşlara benzer, durmadan çırpınırlar." Böyle demişim, ama unutmuşum. Geçende elime ge- çince bu yazı çok sevindim, yeni yazmış gibi oldum. Acemi kuşlar uçmaya başlarken nasıl da çırpınırlar! Bir daldan ötekine atlarken düşerler, ağacın dibine yu- varlanırlar. Genç şair olma hem iyidir hem de zordur. "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" romanınınyaza- rı Erich Maria Remarque savaşan askerleri çok iyi tanı- dığından onlarla dalga geçmesini sever. Şöyle anlatır: Onbaşı karşısına askerleri dizer komut verir: "Piyano çalanlar buraya!.." Piyanocular tek sıra dizilirler. "Piyano çalanlar sağa dön marş marş, doğru mutfağa patates soymaya!.." Savaşta piyanistin ne gereği var, gitsin mutfağa pata- tes doğrasın, daha yararlı olur. Gene bu kitabında fasulye yiyen askerler için "Her fa- sulye tanesinin ayrı bir musikisi vardır" der. Maksim Gorki'yi devrimden sonra Leningrad'dabirfı- rına götürürler. Gorki, fırını ve fırıncıların çalışmasını çok iyi biliyor Fırın ve fırıncılar için uzun bir öyküsü var- dır, işin yabancısı değildir. Tertemiz, dört bir yani pırıl pırıl fırını görür. Işçilerden birinesorar: "Kaç saat çalışıyorsunuz?" "Yedi, en çok sekiz..." Gorki ağzını doldura doldura uzun "Ooo!" çektikten sonra: "Biz on sekiz, yirmi saat çalışırdık" der. Devrim öncesi fırın işçisiyle devrim sonrası fırın işçisi arasındaki ayrımı ortaya koymak ister. Yazı işçiliği bir tutkudur. Kişi bir kez yazmaya bulaştı mı bir türlü bırakamaz. Geçende bir dosta rastladım, "Maşallahın var" dedi: "Bakıyorum durmadan yazıyor- sun, bu yaşa geldin bırakmadın " Yazmanın emekliliği yok ki, var sananlar aldanıyorlar. Elazığ Istiklal Mahkemesi birçok gazeteci gibi Ahmet Emın Yalman'a da gazeteciliği ve yazmayı yasaklar. Bu- nun üzerine Emin Bey de yazmayı bırakır kardeşiyle bir- likte ticarete başlar. "Çok para kazanıyordum" der. "Ama aklım fikrim ge- ne gazetecilikteydi. Bir gün Paşa'ya Ankara'nın Karpiç'- inde rastladım. İHal hatır sorduktan sonra, "Ticaret yapıyorum Paşam, ama gözüm gene gazete- cilikte" dedim. Çevresine bakınca Şukrü Kaya'yı gördü. Masasınaçağırdı. "Ahmet Emin Bey yeniden gazete çıkaracak" dedi. Dünyalar benim oldu. Bir dilekçe verdim, kaldığımız yer- den Vatan gazetesini yeniden çıkarmaya başladım. Gazetecilikten çok para kazanmadım, ama keyfim yerin- deydi. Demokratlar iktidara gelsin diye çok çalıştı, ama ge- lince onlardan da çok çekti. Yetmiş yaşında vardı. Men- deres yönetimi hapse attı. 27 Mayıs askeri hareketinden sonra hapisten çıkabildi. Sonra Vatan'ı büyütmek istedi, yanına gençleri aldı. Gazete ikiye bölündü. Emin Bey'in çtkardığı Hür Vatan, gençlerin çıkardığı Vatan oldu. Çok dayanmadı iki Vatan da battı. Son yıllarında Emin Bey'i Babıali'de görürdüm. Şura- ya buraya yazı vermekle vakit geçirirdi. Mahzun, boynu eğik dolaşırdı. Bir daha hiç gazete sahibi olamadı. Ne olla bir yazı tutkunuydu. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Orhan Kemal'in bir ro- manı. 2/ Çabukluk, hız... Bir nota 3/ Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu'da konar-göçerlerin kıl ça- dırlanndan oluşan yayla yerleşmesi... Avrupa'da bir başkent. 4/ Tropikal Afrika'da yetişen ve odu- nu doğramacıhkta kulla- nılan bir ağaç... Muğla'- nın bir ilçesi 5/ Gariplik, tuhaflık. 6/ Yanarken gü- zel koktuğu için tütsü olarak kullanılan ağaç... Ame- rika'da yaşayan ve yavrulannı sır- tında taşıyan keseli sıçan. 7/ Sert bir içki... "Yok, kalmadı" anla- mında argo sözcük. 8/ Halojenler grubunun dördüncü ametali olan yalın cisim.. Bır gösterme sıfatı. 9/ Belirtiler... Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ahmet Haşim'in fıkralannı ice- ren yapıtı. 2/ Son yıllarda yurdu- muzda da yetiştirilen armuda benzer bir meyve. 3/ "Niçin kıl- maz bana derman beni sanmaz mı" (Fuzuli)... Rus köylü topluluğuna verilen ad. 4/ Akarsu kıyılanndaki cah ve ağacla- nn üzerinde de yaşayabilen bir balık... Şaşma beürten bir ün- lem. 5/ Bir gıda maddesi... Ağır, sert ve siyah renkli bir tahta. 6/ "Çok önemli kışi" anlamında uluslararası kısaltma... Erden ça- vuşa kadar olan askerlere verilen ad. 7/ Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksizin yapılan eylemlerin tümü. 8/ Tabut... Anla- yışsız, kalın kafalı. 9/ Aa ile bağırma, inleme... Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. UGUR Mühendislik • Mımarlık • Kontrolluk Yeniyümm kutlar sağhk ve esenükler düeriz Funda Kılınç & \yşe Güleryüz Atatürk Cad. No. 23 Gömec-BALIKESİR Tel: 9-(6737) 2081 İLAN T.C MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI Dosya No: 10/5576 (89) BakırkOy 1. Asliye Ceza Mahketnesi'nin esas: 1989/420 kara 1991/656 sayıh, 4.12.1991 günlü karan uyannca idaremize 17.730.00u TL. para cezaa ödemeye yOkOmlU Cemal Yerükaya kararda belirti- len adıesinde bulunamadığından mezkûr paıa cezaa tahsil edileme- mektedir. •ftbligata esas olacak başkaca bir adrcsi bilinemediğinden 7201 sa- yılı tebligat kanununun 28 ve 29. maddelerıne göre ilanen teblijine karar verildi. lebligat yerine kaim olmak üzere teblii olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLER BAŞMÜDÜRÜ Basm: 48409 Ön muhasebe ve tahsilat işlerinde görevtendirilmek üzere rektam ajansına eleman aranıyor. Tel.: 265 77 72 - 265 78 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear