25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 OCAK 1993 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DÎZÎ 13 YEŞİLYURTTAN STRASBOURG'A B i r d ı ş k ı yedirme öyküsü CELAL BAŞLANGIÇ -1- I.Buluşma saati gelmişti. Dışanda yağmur, karanlık, bir de soğuk var. Elektrikler biraz önce kesildi. Otuz kişilik yer sofrasından, geriye tabaklardaki artık kalmıştı. Sıynl- mış kuzu kemikleri ve pirinç tane- lerine, solgun mum ışıği vuruyor- du. GünJerdir yaşananlar, denn çiz- gilerc dönüşüp sofranın çevresin- dekı herkesın yüzüne yapışmıştı gölgegölge. SuskunJuğun sesi ege- mendi; ıç çekme, öksürük tesbih şakırtısı. çakan çakmak. sönen çakmak... Yeşilyurt köylüleri bekhyordu. Soğuk bir karanlıktaydılar mutla- ka. İyice büyümüştür korkulan. Kalkmak gerekiyor. - Bengıdnorum. • Sankı boşluğa düşmüştü bu ses. GözJer gizliden gizliye birbirine değdi. -Beklebırdakika... Bu Cizre Belediye Başkanı Ta- hir Vesek'ti. Belli ki gecenın bu sa- atınde evinden bir kişinin tek ba- şına dışan çıkması, onu tedirgjn ediyordu. Yemek boyunca ayakta dikilip duran ınce uzun gence parmağinın ucuyla belli belirsiz bir ışaret yaptı. Fırlayıp çıku kapıdakı. Dışanda yağmur. soğuk, bir de karanlık vardı. Tahir Vesek cama doğru uzattı elini: Sorgulamalar, sankikamuoyuyoklamasıydı. Referandumda, seçimde kuHanüan oy sonduyordu Devletin gücü, neyin öcünüahyor? Cizre'nin karanlık sokaklarmda insanlan korku bekliyordu. Bir anlamda korku, krallığını ilan etmi - Şimdi gide- • Dış kapı açıldı. Çevredekiler kartal bakışlı; elleri kabzaya bir solukta uzanacak kadar tetikte. Yağmur, soğuk. bir de karanlık. Hâlâ bekliyordur Yeşilyurt köylüleri. îlri koldan iki insan kümesi, elektrik direkierinin diplerinden karanJığa doğru daldı. bilirsin. İşin bı- tince çocuklar seni geri getirir Sakın sokaklar- da yalnız gez- me... Oda geniş bir avluya açılıyor Avlunun çevresı kale gibi yüksek duvarlarla çev- rili. Amansız bir kan davasının ürünü bu duvar- lar. Avludan dış kapıya kadar uzun bırkondorvar. Hergirintide fiîinta boylu birgenç bekliyor. Dış kapı açıldı. Çevredekiler kartal bakışL; elJen kabzaya bir solukta uzaoaeak kadar tetikte. - Yağmur, soğuk. bir de karanlık. Hala bekliyordur Yeşilyurt köy- lüleri. İki koldan iki insan kümesi, elektrik direkierinin diplerinden karanlığa doğru daldı. Bir "U" bi- çiminde sarmışlardı çevremi. Ce- ketlerinın yırtmacı, bir kabza ka- lınlığında açılmışu. Soğuğa ve yağ- mura bir de karanlık eklenınce. or- talık olduğundan da ürkünçleşi- yordu. Hedefbüyüyordu - Arkadaşlar. gelmenize gerek yok. Ben gıderim. Şu anda oldu- ğundan daha fazla hedefte değil miyiz? "U "nun sol başındakı. gruba egemendi: - Merak etme. Görmesı gere- kenler zaten görmüşlerdir bia. Sen işini yap. Biz bekJeriz. öyle yerler ve öyle anlar vardır ki, insan kendine "Burada ne işim varT' diye sormadan edemez. Işte Cizre'nin karanlık sokaklannda. su birikintilerinin üzerinden atlaya atlaya yürürken. soğukla beraber bu soru da dönüp duruyordu ha- vada: - Burada ne işim var? II. Güneydo- ğu'da büyüK bir gözaltı dalgası yaşaruyordu. Yerel seçimlere birkaç ay vardı. Bölgenın hemen her yanından yo- ğun gözalü ha- berleri gelmeye başlamıştı. 1989'a, Güney- dogu gözaltılarla giriyordu. Gün- düzleri gazete- nin, geceleri evin telefonu susmu- yordu bir türlü. Silvan'dan Siirt'e, Batman'dan Cizre'ye uzanan bir çizgiden, süreklı gözaltı haberleri geliyordu. İki ortak özellik vardı gelen haberlerde. Binncisi. gözaltı- na alınanlar arasında sekiz-on yaşında çocuklar bulunuyordu. Ikincisi de gözalüna alınanlann neredeyse tümü SHP yönetıcisı, üyesi ya da seçmeniydi. Gözaltına alınananlara yönelti- len sorular da iJginçti: - Referandumda ne renk oy kul- landın? Oyunu neden SHP'ye veri- yorsun? Sanki bir tür kamuoyu yokla- ması yapılıyordu. Ancak bu "'Gü- neydoğu usulü" olduğu için "de- nekier'" gözaltına ahnarak gerçek- leştiriliyordu. O günlerde yöredeki bazı görev- lilere göre Kürt kökenlı SHP'lıler- le PKK'lılar arasında pek fark yoktu. Birinin liden Ankara'da oturup tatil günleri İstanbul'a gidi- yordu. Diğerinin liden ise Şam'da oturup, tatilini Bekaa'da geçın- yordu. Güneydoğu"da bu gözaltı dalga- sı yaşanırken SHP'de de "Görev- den alma" dalgası vardı. 1989'un Ocakında, Batman'dakı SHP'liler değişik bir yöntemle görevden alındılar 25 Mart Yerel SeçimJeri'ne bir- kaç ay kaldığı için SHP Batman İlçe örgütü bir "seçim korrutesi" kurmuştu.Bu komitede görev alanlar evlerinden, işyerlerinden, kahvelerden toplanmaya başladı- lar birer ıkışer. Dikkat çeken nok- ta, gözalüna alınanlann hem SHP'b olması. hem de "seçim ko- mıtesi"nde görev almasıydı.Artık iş espriye dökülmüştü: - Hep genel merkez görevden alacak değil ya, bu kez de polıs gö- revden alıyor seçılmış SHP yöneti- cılerini... SHP'nın Batman İlçe Başkanı Sahh Aktan'dı. Bölgede "gözaltı dalgası" başlayınca.Salihındete- lefonlan sıklaşü: - Bugün SHP'nin iki yönetım kurulu üyesıyle, yirmi üç üyesinı gözaltına aldılar... Ertesi gün bir telefon daha: - Gözalüna almalar sürüyor. Dün gece alınanlar arasında bir yönetim kurulu üyesiyle otuz SHP'Ii var. Telefon eden yine Salih Aktan'- dı: - Yeni gözaltılar var. İki yöne- tim kurulu üyemizle on beş üyemiz daha gıtti... Artık sor- marun zamanı gelmişti: - Salıh. senın dışında yönetim kurulu üyesi kaldı mı dışan- da? Telefonun öbür ucunda uzun bir süre sessiz kaldı Sa- lih. Belli kı ka- fasından şöyle bir saydı SHP'- nin Batman İlçe Yönetim Kurulu üyelerinı. Neden sonra konuştu: - Sahi yahu, dışanda tek kalan yönetim kurulu üyesi benım. parti- nin. " "Saîıh Aktan"ı uyarmalrydı r - O zaman hemen bir avukat ar- kadaşına haber ver. Bu gece de senı gözaltına alırlarsa, o beni ara- sın... Ertesi gün telefon eden, Safih Aktan'ın avukat arkadaşıydı. Dün gece de Salih'i gözaltına almışlar- dı. III. 9 Ocak 1988 tarihli Cumhuri- yet'te bir haber: "Siirt'te 57 SHFli gözalünda " Tam biryıl sonra, 11 Ocak 1989 tarihli Cumhuriyet'te, neredeyse aynı haber: "Batman'da 50 SHP'li gözalün- da." Bu yıllarda Batman, Sürt'in ilçe- sı. 1988'deki "Gözaltındaki SHP'- liler" olayını. o tarihte Sıirt Valisı olan Selami Teker şöyle açıklamış- ü : - Gözalünda SHP'liler varsa. bu tesadüften kaynaklanıyor... Tam bir yıl sonra Batman'da yaşanan gözaltı olayını, 1989'un Siirt Valisi Atilla Koç da şaşılası benzerlikte bir tümceyle açıkla- mışü : - Gözalüna alınanlar arasında SHP'lılenn bulunması tesadüftür SHP'nin Güneydoğu'ya bir he- vet gönderme- si,böylesi"tesa- düflerin" yöre- de biraz fazla üstüste gelmesi sonucu gerçek- leşti. Diyar- bakır'a inen ucakta SHP Merkez Yürüt- me Kurulu CvesiHalilAk- ytiz, Manisa Milletvekili Er- doğan Yetenç ve Mardin Mil- letvekili Ad^an Ekmen vardı. SHP heyetının ilk durağı Silvan oldu. İlçe binasını, gözaltına alınanlann yakınlan doldurmuştu. Herkes bir gözalü öyküsü anlauyordu. Silvan'dan sonraki durak Bat- man 'dı. SHP heyetinin ilk ışi. Bat- man Kaymakamı Ali Ülger'e uğ- ramak olmuştu. SHP'lilerin Kay- makam Ülger'den ıstediği. gözalu- ndaki Uçe başkanlan Sajıh Aktan'ı görmekti. Kaymakam Ülger, mil- letvekillerini umursamaz bir tavır- la konuşuyordu: • Öyle yerier ve öyle anlar vardır ki, insan kendine "Burada ne işim var?" diye sormadan edemez. İşte Cizre'nin karanbk sokakiarmda, su birikintilerinin üzerinden atlaya atlaya yürürken. soğukla beraber bu soru da dönüp duruyordu havada: Burada neişim var? Kaymakam kendindenemin - İlçe başkanınız gözaltına alın- maz diye bir kural yok. Herkes gö- zaltına alınır. Siz yolda gezerken hiç kimse sıze "Buyrun, ifade ve- rin" çağnsında bulunmaz. Heyet başkanı Halıl Akyüz, bi- raz da tehdit kokan bir anlatımla, Kaymakam Ülger'i ıkna etmeye çalışıyordu -Gözaltındaki ilçe başkanımızı göstermezseniz, Salıh Aktan'ın iş- kence gördüğü izlenimı uyanacak bizde. Bunu da Türkiye ve dünya kamuoyunaaçıklayacağız Hiçde- Dörtyıbhr sürüyor "Yeşilyurt köylüierine dışkıyedirme'' davası. 1989'un ocak ayuıda Cizre'debaşladı dava. Oradan Ankara 'ya taşınâıbir ucu, diğer Güneydoğu'da olağan uygıdanudararasınagirmişti, kolayaçıklanabilirdi. Amaikinci savları, tûyler ürpertîciydi. Yeşilyurtköylüleri' Bize insan Metnurin Muhakematı hakktndaki kânun nedeniyle ilçe idarekurulu ileil idarekurulu arasındagidkngelen dosya, Ankara dangönderilen İnsan Hakları Komisyonu na kadar gitmesine yolaçtı. Çünkü verilenkarar vehukuki yapılanma nedeniyle "dayak atma'savı,Türkiye'deki . mahkemelerde davakonusu olamadı, Bunun üzerinede Strasbourg 'a kadar gitti. Yeşilyurt sadece bir örnek. Bir yanıyla bölgedekihukuki 6////^} Y/^//VZf/buııoktayü,işteböyiegeBndi ucu da Strasbowg 'a. İkisavı vardt Yeşilyurt köylülerinm: Birincisi "Bizdövüldük, işkence gördük"diyorlardı. Haydibu, pbliğiyedirildi"diyorlardı. Açüan soruşturmalar, verilen görevsizlikkararları, OlağanüstüHalBölge Vaâliği'nin hukukiyapısı ve müfettişler... Vesonuç: "Dayak vardv ama dışkı yedirme yoktur." İşte bu karar, Cizre 'de başlayan davanm Strasbourg'dakiAvrupa Korku ve dayağınfotoğrafi İdii girişinde bir genc pantolonunun paçasını dizine doğru sıyırryor. .Mardin Milktvekili Adnan EkmenV "Bak işte" di>or, "postallannın burunlarıvla vurdular. Bacağımda morarmadık yer kalmadı." Beyaz çorabııun üzerinde halka halka beürgin morluklar \ar. Birden farkına varıyor dayak tan yakınan genç. Vlillervekillerinin yantsıra çevrede gazeteciier de var. Onun paçasını sı\ ırmış durumunu deklanşör şakırtıları arasında görüntülü>orlar. Paniğe kapılıyor birden. Sağ eli> le gazetelerdeki gibi gözterine bant atıyor. Avucuyla sımsıkı kapatrv or gözlerini. Ortaya insan olarak utanılacak bir görfintfi çıkıyor. Gazeteci için ise "Korku ve dayağuı müthiş birfotoğrafı."(Fotoğraf CENGİZ MUMAY) ğilse birkaç metreden, ı'ıem de hiç konuşmamak koşuluyla görmek ıstıyoruz gözaltındaki SHP'lıleri. Kaymakam Clger, yapuğı işten emindi: - Yapılan işlem yasaldır. Bu sözler, Mardin Milletvekili Adnan Ekmen'i kızdırdı: - Buradaki insanlar, bazı görev- hlere göre, potansıyel suçludur. Hatta gözaltındakilerin sorgula- malan sırasındakı suçlamalar, ge- nel başkammız Erdal Inönü'ye ka- dar gidiyor. Biz buradan sorgu- lama sırasında gözaltındakilere iş- kence yapıldığı inanayla aynli- yoruz. Mecbs kürsüsünden bunu Türkiye ve dünya kamuoyuna açı- klayacağız. Bu sözler- den pek etki- lenmişe ben- zemiyordu Baunan Kay- makamı. SHP heyeti pek bir sonuç alamadan aynldı kav- makamlık- tan. Sırada SHP ilçe bınasındaki toplantı var. Büyük bir kalabalık bekliyor milletvekillerini. Binada bulunan- lar. kocaman gözenekleri olan bir eleğin üzerinde dururcasına tedir- gindıler.Usulca konuşuyorlar, sanki görünmemek için çeİcetleri- nin içine büzülüyorlardı. Üzerinde durduklannı duyumsadıklan ele- ğin gözenekleri, bitmek bilmeyen gözaltı dalgasıydı Yüzlerinden, polisteki yakınlan için duyduklan endişe, belki de bu geceyansı alınıp götürülme korkusu. çızgi çızgi akı- yordu.Sanki göriinmez birel, koca eleği şöyle bir sılkeleyınce, kör ka- ranlıkta evler basılacak, uykula- nndan fırlayan insanlar, gözleri bağlanarak bilinmez yerlere götü- rülecekti. Kimi torununun, kimi kızının, gelinin. oğlunun nasıl gözalüna alındığını anlatıvordu. Sanki koca Batmanin hemen her evinden bir ya da birkaç kişi gözaltına ahnmış- ü. Herkes yana yakıla bir tümce ulaştırmaya çalışıyordu Ankara'- dan gelenlerin kulaklanna: Partiye gelmeyelim - Hergün bıa yakalayıp goture- ceklerse, biz bir daha partiye gel- meyelim. - Gözaltına alınanlann on beş, yirmisi işçi. Şimdi de otuz gün işe gelmedikleri için işten aülacaklar. • Dükkânm arabk kapısmdan girdim. îçeride^kiz kişi oîuruyordu. ŞekizideYeşilyurtlu. HasipKaplan'm bana İdil'deverdiğidilekçenin fotokopisini uzattılar: "Okudun tnu bunu?.." Karanbkta bir daha yüzlerinebaktım. Okumuştum ama inanamıyordum. Üstünebasa basa sordum: "Sizeinsanpisliği mi yedirildi?" Sekizi birden kafasını saîladı: "Evet, hepimize birden insan pisliği yedirümiştir." Çok arkadaşımız var bu yolla işten aülmış. - Daha konuşmak istiyoruzama korkumuzdan konuşamıyonız. - Gazeteciler yazm bunu, polis korkusundan sokaklarda dolaşa- mıyoruz. - Siz gjdin. görürsünüz, birkaç gün içinde nezarethaneler yıne do- lacak. Toplantıda bulunan Siirt Baro- su Başkanı Zeki Ekmen, salonda- kıleri yaüştırmaya çalışıyordu: - Savcılan işkenceye karşı du- yarlı olmaya çağınyoruz. Konuya insan haklan açısından bakıyoruz. Bu kötü uygulamalar hangi parti- nin hangi üyesinin başına gelirse gelsın, yine aynı tavn koyacağız. Bölge insanı bir yandan korku- yor, bir yandan da yaşadığı olayla- n mizaha dönüştürüyordu. öykü- leri hep gözalü üzerineydı. Fırsat buldukça anlatıyorlardı. İşlediği belirgin bir suçu yoktu. Ama gözaltına alınmışü bir kez. Gözleri bağlı olduğu için karşısın- dakı sorgucuyu göremiyor, sesini duyuyordu yalnızca: - Söyle bakalım ne yapün? Şöyle bir düşündü; birşey yap- mamışü. Arkasından gelecek da- yaktan korksa da bir anlığına ce- saretıni topladı ve "'Birşey yapma- dım vallah" yanıünı verdi. Bekle- dıği tokat gelmemişti. Sorgucu dü- şünüyor olmalıydı. Ortada belir- gin bir suç olmadığı için, soru sor- makta güçlük çekiyordu anla- şılan. Sonunda sorgucu. kararlı bir sesle emir \erdi: - Bana ha- \ atını anlat. Belki birşey >apmışsındır. Bundan ko- lay ne vardı! Başladı anlatmaya: - Köyde doğdum, köyde büyü- düm. Yedi yaşından beri, afeder- sin, çobanUİc yapıyorum... Atatûrk de çoban Daha sözünü bıtirmemişti kı, dünya başına yıkıldı. Yediği toka- djn şiddetiyle sandalyeden düştü. Sorgucu çok kızmış, bağinyordu: - Ulan çobanlık ayıp mı? Atatürk de çobanlık yapmıştı. SHP eğilimli bir köy imamının ağızına, gözalündayken bazı gö- revlilerce rakı dökülmüştü. Anlatı- lanlara göre imam, zaten gızliden gizliye rakı ıçıyordu. Biraz da zıya- fet gibi olmuştu. suyu bile zor bu- lurken ağzına rakı dökülmesı. An- cak ımam, başına gelen bu olayı mahkemelerde görüşüldü ve sorumlusu mahküm oldu. Ancak ilçeidarekurulundançkan karar "dışkıyedirmeyok "biçiminde olduğu için, Türkiye'deki yakın çevresindeki kişıler dışında kimseye anlatamıyor, "Köyde bir daha arkamda namaz kılmazlar da işimden olurum" diye. Sadece kendisine sorulan bir soruyu ak- tanyordu : - Erdal İnönü solcudur.Babası da camileri kapatmışü. Sen ne bi- çim imamsın? Batmaniılarda gözalü öyküsü çok. Ancak İdil'de ve Cızre'de de bekJeyenler var. Batmanlılan gö- zaltı öyküleri ve korkulanyla baş- başa bırakıp yola çıkıyoruz. 1989'un ocak ayı. Güneydoğu'- da günlük güneşlik bir kış havası var. Paltolan atmış, ceketle kazak- la geziniyor insanlar. İdil girişinde konvoy ıslıklar, alkışlarve"zılgıt- lar'İa karşılanı- yor. Günlerdir yaşadıklanndan bunalmış insan- lar, beklediklen kurtancı gelmış gıbı karşılıyor SHP'ülen. Yirmi kadar genç koşuyor yanımıza. Kimı- nin kafacı, kimı- nin gözü pat- lamış. Yana yakıla anlatıyor- lar başlanna, gözlerine gelenleri. Yollar kesilmiş, kim varsa araç- lann direksiyonunda, aşağı indiril- miş. Yumrukla,tekmeyle, dipçikle bir güzel dövülmüşler. Yaka paça karakoti g6turûtmüşler. Yaklaşık yirmi saat süren ikinci bir "sopa faslı"ndan sonra, sorgusuz sualsiz sabverilmişler. SHP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi de olan İdilli avukat Hasip Kaplan kalabahktan aynlıp yanı- ma geliyor. Elinde iki dosya var. Yörede yaşanan ban olaylara iliş- kın belgeler bulunuyor dosyalar- da. İki sayfalık elJe yazılmış bir di- lekçe de var Kaplan'ın bana ver- dikleri arasında. İşte bu dilekce, beni daha sonra Cizre'nin karanlık sokaklanndan Yeşilyurt köylüie- rine doğru götürecek. • Bölgeden sürekli gözalrı haberleri geliyordu. îki ortak özellik vardı gelen haberlerde. Birincisi, , • gözaltına alınanlar arasmda sekiz on yaşında ordu. na alınanlann neredeyse tümü SHPyöneticisi. üyesi ya da seçmeniydi. Batı tipi demokrasi Herkes gözalünı ve işkenceyi aniauyor. Baskıya, dayağa, gözal- üna, işkenceye ilişkin öyküler bit- mek bilmiyor. Silvan ve Batman'- dan sonra üzerimize İdil'in de ağırhğı çöküyor.Bır iç sıkıntısıyla Cizre'ye doğru yola çıkıyoruz. Konvoyumuz biraz daha uzamış. Ancak daha sonra an- laşılacak ki, bizım buralarda dinle- diklerimiz, Cizre'de yaşananlara göre solda sıfır kalıyor. Ne brlelim, meğer Cizre'ye göre Silvan'da, Batman'da. İdil'de İskandinav ül- kelenndeki gibi baü tipi demokra- si varmış da bi- • O günlerdeyöredeki bazı görevlilere göre Kürt kökenliSHP'îilerle PKK'lılar arasında öyle pek önemli farklar yoRtu. Birinin lideri Ankara'da oturuptatil günleri îstanbul'a gidiyordu. Diğennin lideri ise Şam'da oturup tatilini Bekaa'da geçiriyordu. am haberimiz yokmuş. IV. İdil cad- desinden gelen polis aracı, yo- îun soluna ya- naşü. Kapılan açan resmi giysı- li iki polis, tam araçlanndan inerken capraz ateşe tutuldular Günün tam ortasıydı. 13 Ocak 1989'da... Saat 13.25... İki kişiydi ateş edenler. Cizre'de bir yıldır süren "kaldınmüstü ci- nayetleri"nııı bir benzeriydi. İki te- tikçi, on dörtlü tabanca. yakın me- safeden çapraz ateş...Ancak bir farkla ki, bu kez öldürülenler ıh- barcılar değil, polistı. İşte bu olay, birdönüm noktası olmuştu Cizre'de. İki polisin öldü- rülmesıyle, ilçede büyük bir ope- rasyon ve gözalü dalgası başladı. Mahalleler tutuldu. gjnşler çı- kışlar yasaklandı. Çarşıya ancak "ekmek alabilecck küçük çocuk- lar" gidebildi. Büyük bir gerginlik yaşanıyordu Cizre'de. Bir yandan operasyon sürüyor, evlerin kapıla- n kınlıyor. ıçerdekiler dövülüyor, kimi gözaltına ahnıyor, diğer yan- dan da halkın tepkisı gıderck artı- yordu. Geceleri "ilan edılmemiş bir sokağa çıkma yasaği" uygula- nıyordu. Anlatılanlara göre, gö- zaltına alınanlann sayısı üç yüzü aşmıştı. Böyle bir ortamda girdi SHP he- yetı Cizre'ye. Cizreliler. Belediye Başkanı Ta- hir Vesek'in evınde toplanmış. yapılanma açısından iyibir örnek. Ancak başka bir yanıyla da "Güneydoğu dabunoktaya nasılgetindi?''sorusuna verilen iyi birycmıt. günlerdir yaşadıklanru anlaüyor- lardı. Mahalle aralannda operas- yonlar, evlerde dayak, gözalünda elektrik vermeler. hamile kadınla- ra tazyikli su sıkmalar, üçenin dört bir yanında patlayan silahlar... Yeşilyurt köylüleriyle sözleşti- ğim dükkanı anyordum. Tahir Vesek'in evinden birlikte çıküğım gençler de bir bir bakıyorlardı ka- ranlığın gölgesindeki tabelalara. Biri "Tamam, buldum" dedi, "Kent Gıda Pazan..." Beni getiren gençlere "Siz bekle- meyin artık" dedim, "Ben geri dö- nerim." Biraz isteksiz, gittiler. Dükkanın aralık kapısından gırdim. İçeride sekiz kişi oturuyor- du . Sekizi de Yeşilyurtlu. Hasip Kaplan'- ın bana idil'de verdiği dilekçe- nin fotokopisini uzatular - Okudun mu bunu? Okumuştum ama, inanıür gibi degildı. Dı- lekçe önümde duruyordu. Mumun titrek ışığmda, gör- dükleri daha bir inanılmaz geliyordu insana: "Cumhuriyet Savalığı'na Müşteki: Abdurrahman Müş- tak. Kamil Müştak.Abdullah Gündoğan, Bahattin Müştak. Sanıklar: 14-15 Ocak 1989 günü Yeşilyurt köyüne gelen güvenlik kuvvetleri. Suç: Efrada suimuamele, işken- ce. Olay: 1) 14-15 Ocak 1989 gece saat 02.00de Cizre'ye bağlı Ye- şilyurt köyümüz, jandarma. ko- mando, özel üm ve diğer güvenlik güçlennce sanlmışür. Sabaha doğ- ru köy yakınında bir eşek ve iki sıpa karalü olarak göriilmüştür, açılan ateş üzerine eşek yaralan- mıştır. 2) Köye giren güvenlik görevli- leri ise köyden üç kişinin kaçüğun söyleyerek tüm köylüleri kadın er- kek biraraya toplamışlardır. Evler aranmış. hiç bir suç unsuru bulu- namamışür. Kadınlann tek tek ağızlan açılarak bakılmış, üstleri aranmış,tüm erkekler yüzükoyun yere yatınlmışür. Burada sürekli olarak. Siz PKK besliyorsunuz, düşmansıruz, bu köyü yıkacağız denilerek her türlü küfür edilmiş- tır. Köy muhtanna, sen devletin değil, PKK'nın muhtansm denil- miş, yere yaünlan köylünün sırtın- da, karda kjşta saatierce güvenlik güçleri gezmiş, kaba dayak atıl- mıştır. 3) Muhtar Abdurrahman Müş- tak, Amcası Kamil Müştak, Ab- dullah Gündo- ğan ve Bahatün Müştak soruş- turmaya ahnmış, saatier- ce dayak atıla- rak yaralanmış- lardır. 4) Çevreden insan pisliği toplatılarak, muhtann am- cası Kamil Müştak'a. zor- ]a, tek tek, yaşlı genç demeden, pislik ağızlanna verilmiştir. Daha sonra bu insan pisliği, Kamil Müş- tak'ın oğlu olan Bahatün Müş- tak'a zorla babasımn ağzına verdi- rilmıştir. Yaşlı olan Kamil Müştak yaralanmıştır. Abdurrahman Müştak yaralanmış, Abdullah Gündoğan yaralanmıştır. 5) 15 Ocak günü köylü bırakıl- mamış, şikayet etmeleri önlenmiş, Kamil Müştak ve Ahmet Kaya ya- lınayak karda yedi kılometre öte- deki Cizre ilcesine götürülmüştür. 6) Köyde hiçbir suç unsuru bu- lunmadığı halde, her türlü aşağı- lık, yakışıksız ve yasalara aykın olarak bize suimuamelede bulu- nulmuş, işkence yapılmışür." Karanlıkta bir daha yüzlerine baküm. Okuduklanma inanamı- yordum. Üstüne basa basa sor- dum: - Size insan pisliği mi yedirildi? Sekizi birden kafasını salladı: - Evet, hepimize birden insan pisliği yedirilmiştir. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear