23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15EYLÜL1992SAU 12 DIZIYAZI Savcı, 'İfadeler, işkenceye değer değil ki' diyordu Güvence, tutuklamaya dönüştü 12 Eylül Yargılamaları SÜNGÜNÜN UCUNDAKİ HUKUK DENİZ TEZTEL Soğuk vc vağmurlu bir gün. Selimi- ye Kışlası'nın önünde elınde bavullar, lorbalar bulunan bir sürü erkek. Giriş kapısının önünde uzun bir kuvruk. Elindc deftcr bulunan iki üç er sırada- kilerin adını kaydedıyor. Bir ara erler- dcn biri •"Tamam zaman doldu. Aruk ka>ıt yapmavacağız. Bugün gidin..." diyor. Sıradakiler homurdanmaya başlıyor: "Nereye gideceğiz", "Taa fz- mir'dengeldim vallabiryeregitmem". "Gelin dediniz geldik. Şimdi de bugün git. >ann gel diyorsunuz"'... Kapıdaki er sıkıntıh sıkmtıh "Mesai bitti. Artık kayıl yapamayız, evimize gideceğiz" di>e söylcniyor. Kapıdaki- lcr ısrar ediyor: "Şımdi otele gidecek halimiz yok". "Yapın şu kayıtlan da sizde. bİ7de kuılulalım".. kartı alacaktı. Giriş kartı olma>an da- vayı izleyemezdi ve herkes en geç 09.00 da salonda olacaktı. Önce dinleyiciler, avukatlar, basın mensuplan ve yabancı gözlemciler du- ruşma salonuna alındı. Ama 09.30 da sanıklar salona alınınca "güvenlik" "Heyet geliyor" sesiyle herkes yeri- ne oturuyor. Asken Savcı Süleyman Takkcci davada "savaş hali" hüküm- lerinin uygulanmasını istiyor. Avukat- lar bu isteme karşı çıyor: "Ortada savaş yok. niye bu hükümler uvgulan- sın"' diyorlar. Ancak mahkeme bu is- temi kabul ediyor. Artık savaş hali uygulaması nedeniyle herşey daha ra- hat yasaklanabilecek. Ve mahkeme ilk karannı açıklıyor. Her sanık bir av u- katla temsil edilecek. Ancak 52 sanığın vargılandığı salonda 78 avukat var Asken Yargıç Çetin Güvener sanık- lara "Avukatınız kim? Tek isım bildi- rin" diyor. Sanıklar "Bu davadaki tüm avukatlar, avukatımız" yanıtını veriyor. Güvener sinirleniyor. Bu sıra- da bir avukat "Diğer avukat arkadaş- lanna güveniyonım. Bu nedenle du- ruşmadan çekiliyorum." deyince Güvener "Istediğin kadar güven, gü- Sanıklar ve avukatlar da her seferinde "Efe olmadıklannı" anlatıyorlar. Her sanığın tek avukatla temsil edil- mesi tartışması aylar sürüyor. Bu tar- tışmalar sırasında duruşma salonun- dan ilk atılan avukat İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın oluyor. Da- ha sonra bir kaç avukat daha atılınca tüm avukatlar iddianamenin okun- ması tamamlanıncaya kadar duruş- maya girmeme karan alıyorlar. linedinamit biie koruz... "diyor. Sorgu yapılıyor. Ancak duruşma yargıcı Güvenerçok sinirli... Sanıklara "Sayın deme..." diye bağnyor. Güve- ner sorgusu yapılan sanıklann "arka- daşından Sayın Işıklar, sayın Baş- türk..." diye bahsetmelerine çok kızı- yor. Sanıklan her seferinde "birbirleri- ne sayın dememeleri için uyanyor. Ancak sanıklar da fırsat buldukça "Sayın" kelimesini kullanıyor. _ , , . . . . Sorgulamalar sırasında Yaraç, sa- Salonda avukat sıralan bomboş... nıklara her seferinde "eğitirn çalışması yaptınp, yaptırmadıklannı" soruyor. Sanıklar da işçilere bazı eğitim çalış- malan yaptırdıklannı ancak bunun "komünizm eğitimiyle ilgisı olmadığı- nı" anlatıyor. Takkeci 4 aydır iddianameyi okuyor. Sonunda 817 sayfalık iddianamenin okunmasını tamamhyor ve 52 sanık için "idam" cezası verilmesini istiyor. Duruşmaya ara veriliyor. DİSK Ge- nel Başkanı Abdullah Baştürk dinleyi- ciler bölümündekilere "Gözümüz aydın. Çok şükür iddianame bitti..." diyor. Sonra gazetecilere dönüp "Ne D'ava boyunca ne işkencenin ölçüsü ortaya çıktı nedesendikacılann "Nasıl terörist" olduklan ortaya çıktı. Karargünü Kemal Nebioğlu "Mahkûmiyet karan verılse bilc DİSK ve bağlı sendikalar kapatılsa da gelecekte mutlaka benzer sendikalar kurulacaktır" dedi... Kapıd.ı u/un Ruyruk oluşturan ve "Kavıt vapın kurtulalım" diye ısrar cdenlcrscndıkacı... 12 Eylül Hukuku'- nun faaliyetlenni durdurduğu DİSK ve bağlı sendikalann yönetıcileri üyeleri güvcncc altına alınmak için Selimiye Kışlası'nın önünde uzun kuyruklar oluşturdular. Sıkıvönetim Komutan- lığı sendikacılan güvence altına almak için çağn yapmıştı. Onlar da bu çağnya uymuşlardı. Ancak güvence altına alınmanın iş- kcnce ve tuluklama demek olduğunu bir kaç gün sonra öğrendi sendikacı- lar. Davutpaşa Askeri Kışlası'na gö- türülcn scndikacıların hemen hemen hepsi "otağ-ı hümayün" da işkence- dcn geçti. Işkence gördüklerine ılişkin raporlar aldılar. Ama bu raporlar da- ha sonra dosyada bulunamadı. Kımse işkence yapıldığını tabii ki kabul etmedı. Ve işkence olmadığınj ispatlamak için DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk kışlada Askeri Sav- cı Süleyman Takkeci'nin odasında muayeneden geçirildi. Önce muayene- nin basının gözü önünde olacağı açık- landı ama sonra bundan vazgeçildi. Ve 15 dakika süren muayene sonunda Takkeci "Baştürk'ün işkence görme- diğini" açıkladı basma... Daha sonra aynı dava nedeniyle tutuklanan İsıan- bul eski Belediye Başkanı Ahmet İs- van da muayeneden geçirildi ve onun da işkence görmediğı söylendi...Ama yıllar süren yargılama boyunca sanık- lar kendilerine yapılan işkenceleri tüm aynntısıyla anlattı. 24 aralık 1981 günü Atatürk Öğren- ci Sitesi ve çevresi askerler tarafından kordona alındı. Öğrenci Sitesi'ne gi- den tüm yollara barikatlar kuruldu. Buraya gitmek isteyen herkes araba- lardan ındirildi, sıkı aramadan geçiril- di. Ve hiç bir araba o bölgeye sokul- madı... Çünkü en büyük "terörist örgütün", DİSK'in öğrenci silesinin spor salonunda duruşması başlıyordu. Yargılama başlamadan günler ön- cesinden davanın hangi kurallar için- de izleneceği açıklandı. Davayı izleye- cek olanlar bir hafta önceden Sıkıyö- netim Komutanlığı'na başvurup giriş Sanıklardan Kenan Akman'a da bu soru yöneltiliyor. Akman da böyle bir şey olmadığını anlatıyor. Ama yargıç ısrarlı. Akman, sonunda dayanama- yıp sinirleniyor ve "Biz eğer o iddia edilen eğitimi yaptırsaydık siz bizi yar- gılayamazdınız. Bu salonda avukatla- nmızdan ve aılelerimizden başka kimse yok. Eğer dediğiniz eğitimi ver- miş olsaydık. bu salona giremezdiniz" diyor Sanıklann hepsi sorgulannın so- nunda emniyet ifadelerinin işkence al- tında alındığını söylüyor. Genel Sek- reter Fehmi Işıklar kendisine işkence yapılması için emir verenlerin ve işken- ce yapanlann bulunmasını, cezalandı- nlmasını istiyor. Işıklar'ın bu istemi- nin kabul edilmemesini isteyen Savcı şunlan söylüyer: "İşkence ile alındığı iddia edilen ifadeler okunduğunda gö- rülmektedir ki işkence ile ahnmaya değer ifadeler dahi değildir. Sanık kimden şikayetçi ise yapanlan bulup şikayette serbesttir." Bunun üzerine Işıklar, savcıya "Acaba hangi ifade işkenceye değer ifadedir? Ölçüsü nedir bunun?" soru- sunu yöneltiyor. Ancak savcı bu soru- yu duymamazlıklan geliyor. Evet, dava boyunca ne işkencenin ölçüsü ortaya çıktı, ne de Vendikacıla- nn "Nasıl terörist" olduklan ortaya çıktı. Karar günü Kemal Nebioğlu •"Mahkumiyet karan verilse bile DİSK ve bağlı sendikalar kapatılsa da 25 Aralık 1981'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan fotoğraf, güvenlik görevlileri ve gazetecilerin günlerce tar_ gelecekte mutlaka benzer sendikalar k u ™lapyı r dıyor d u " diye DİSK'in kapatılmasına karar verdi... tışmasına yol açtı. Göreviiler, fotoğrafı çekeni arıvordu. Gazeteciler söylemiyor, 4 O arkadaş aramızda yok'diyordu. nedeniyle herkes dışan çıkanldı. Sa- nıklann yerleşmesinden sonra herkes içeri alınıyor. Bir hareketlenme başlıyor salonda... Dinleyiciler aşağıda oturan eşlenne, babalanna öpücük gönden- yorlar. Sanıklar vakınlannı görmek- ten mutlu... venme, bu tutumun etelik mı? " diyor. Daha sonraki günlerde Güvener'in "efe" sözcüğünü çok sevdiği anlaşılı- yor. Mahkemedeki uygulamalara sa- nıklar ve avukatlar ne zaman karşı çıksa duruşma yargıcı "Ne yaptığınızı zannediyorsunuz, efe mısıniz?" di>or. yapmışız... Bız ne yapmışızV _.^_ . kahkahalarla gülüyor ve ekliyor: Ama DİSK kapatılamadı...Bir döne- "Anayasayı tangır tungur etmişiz. min "yasadışı örgütü" olan DİSK, Aferinbize..." günümüzde "yasaî olarak" örgütlen- Herkes gülüyor. Sendikacılardan me çalışmalannı sürdürüyor. biri "Başkan bizherşeyi yapanz... Sen- _ ^ ^ _ ^ ^ _ - _ ^ _ _ _ _ ^ _ _ _ ^ dikacı değil miyiz...Türİci>e'nin teme- DİSK DAVASININ TARİHÇESİ Mahkemede 'savaşhali' hükümleri uygulandı 12 Eylül 1980 günü Orgeneral Ke- nan Evren tüm sendikal faaliyetlerin yasaklandığını ve sendıka yöneticileri- nin de kendi iyilikleri için güvence altı- na dlınacagını açıkladı. 12-14 Eylül tarihleri arasında Türkiye Devrimci İş- çi Sendikalan Konfederasyonu (DİSK) \e bağlı sendikalann yönetici- leri İstanbul Sıkıyönetım Komutan- lığı'nın çağnsı ile "güvence altına' alın- dı. Ancak daha sonra bu "güvence" tutuklamaya dönüştü ve 1980 aralık sonu ile ocak başlannda sendikacılar tutuklandı. sendikalann faaliyetleri as- kıya alındı. DİSK soruşturmasım İs- tanbul Sıkıyönetim Askeri Savcısı Hakim Albay Süleyman Takkeci sür- dürdü. İlk dava 25 Haziran 1981 tarihli 817 sayfalık iddianame ile acıldı. Bu id- dıanamede DİSK yöneticisı ve bölge temsilcisi 52 sendikacı hakkmda "ana- yasayı tağ>ir. tebdil ve ilgaya teşeb- büs" suçundan TCY'nin 146. maddesı uyannca idam cezası istendi. Zaman içinde bu davaya 160 dava birleştirildi ve sanık sayısı I477"ye yükseldi. Bu sa- nıklardan 78'i hakİcında idam cezası verilmesi istendi. Bu davada sendikacı- lann yanı sıra İstanbul eski Belediye Başkanı Ahmet îsvan. Halkevleri Ge- nel Başkanı Ahmet Yıldız, Semra Öz- damar, Şerif Gören. Zeki Ökten, İlha- mi Soysal. Kurtul Yılmaz Altuğ, Prof. Sadun Aren de vardı. 52 idam istemli ilk DİSK davasına 24 Arahk 1981 tanhinde Atatürk Öğ- renci Sitesi'nin duruşma salonu haline getirilen spor salonunda başlandı. İlk oturumda duruşma başkanı Albay Ahmeı Şen. duruşma yargıcı Binbaşı Çetin Güvener, üye yargıç Yüzbaşı Saygı Nalbantoğlu'dan oluşan mahke- me heyetı. savaş hali hükümlerinin uygulanmasma karar verdi. Mahkeme aynca her sanığın bir avukatla temsil edilmesine de karar verdi. Her sanık için bir avukat tartışması günlerce sür- dü. Bu tartışmalar sırasında baa avu- katlar salondan atıldı. Salondan çıkar- malar üzerine avukatlar "savunma hakkı sınırlandığı" için iddianamenin okunması sırasında duruşmalara katıl- jnadılar. Baştürk mahkeme heyetini reddeti İlk oturumda DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk mahkeme heyetini reddetti. 6 Ocak 1982 tarihli otunımda avukatlar askeri savcı ile duruşma yar- gıcı Binbaşı Çetin Güvener'in davadan çekilmesini, 3 Mart 1982'dede davanın reddedilmesını ıstediler. Ancak tüm bu istemler mahkemece kabul edilmedi. 5 Ocak 1983 tanhinde dava özel ola- rak yapılan Metris-Baştabya duruşma salonunda görülmeye başladı. Sorgulamalar ve delil okunması sı- rasında 4 Mayıs 1984 günü avukat Ercüment Tahiroğlu, mahkemeye kar- şı uygun olmayan sözler söylediği ge- rekçesiyle tutuklandı ve aynı mahke- mede bu iddia ile yargılanarak bir gün hapis cezasına carptınldı. 3 Ağustos 1983 günü de Genel Başkan Abdullah Baştürk duruşma yargıcını reddetti ve mahkemeye hakaret ettiği gerekçesiyle ıkinci kez tutuklandı. Aynı mahkeme- de yargılanan Baştürk, 7 günlük hücre hapsine carptınldı. 22 Ağustos 1984'te son tutuklular Genel Başkan Abdullah Baştürk ile 8 yönetim kurulu üyesi tahliye oldu. An- cak Baştürk başka bir dava nedeniyle kesinleşen 6 aylık hapis cezası gerekçe gösterilerek serbest bırakılmadı. Avu- katlann başvunılan üzerine 4 y\\ 1 gün sonra Baştürk, 8 Eylül I984'te cezae- vinden çıktı. Duruşma yargıcı Binbaşı Çetin Gü- vener 2 Kasım 1984 tarihinden itibaren duruşmalara çıkmadı. 27 Mart 1985 tarihinden itibaren duruşma yargıçhğı görevini Yarbay Aydın Kalpakçı sür- dürdü. Kalpakçı'nın aldığı ilk karar. DİSK Yönetim Kurulu üyesi Rıza Gü- ven'in daha önce iki kez salondan çıka- nldığını belirtemek ve bundan sonra duruşmalara girmemesine karar ver- mek oldu. 2 Ağustos 1985 tarihinde de Kalpakçı, her sanığın bir avukatla temsil edilmesi karannı kaldırdı. 26 Ocak 1986'da başlayan sanık ve avukat savunmalan 2 Arahk 1986 tari- hinde tamamlandı. Ve 24 Aralık 1986 günü karar verildi. 6 yıl süren dava so- nunda 1477 sanıktan 264'ü hakkında TCY'nin 141'inci maddesi uyannca "sosyal bir sınıfm diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkütnünü kurmak için cemiyet oluşturmak" suçundan mah- kumiyet karan verildi. DİSK Yönetım Kurulu üyeleri Abdullah Baştürk. Fehmi Işıklar. Rıza Güven, Kemal Ne- bioğlu, Mukbil Zırtıloğlu, Tuncer Ko- camanoğlu 10'ar yıl, Süleyman Çelebi, Celal Küçük 8 yı) 10 ay 20'şer gün ha- pis cezasına çarptınldılar. Mahkeme 1169 kişi hakkmda beraat, 29 kişi hak- kında dosyanın aynlması, 14 kişi hak- kında da davanın reddi karan verdi. Mahkeme DİSK ve bağlı sendikalann Jcapatılmasına da karar verdi. ^2 yılda tamamlanan "gerekçeli karar Yaklaşık iki yıl sonra DİSK davası- nın "gerekçeli karan"nın yazımı ta- mamlandı. Daha sonra dosya Askeri Yargıtay'a gönderildi. Askeri Yargıtay 16 Temmuz 1991'de karannı açıkladı. Askeri Yargıtay "TCY'nin 141-142'- inci maddeleri kalktığı için" tûm sanık- lar hakkında beraat karan verilmesi gerektiğini belirtti. Ve böylece anayasayı yıkmakla suç- lanan ve yöneticilerinin terörist olduğu 12 Eylül Hukuku'yla ispatlanmaya ça- lışılan DİSK ve bağlı sendikalan acıldı. DİSK'i 12 Eylül Hukuku'yla mahkum eden Aydın Kalpakçı ise tuğgeneral rütbesiyle Milii Savunma Bakanlığı Askeri Adalet ve Kanunlar Daire- si'nde görev yapıyor. Yargılanan sen- dikaalar Abdullah Baştürk, Fehmi Işıklar, İsmail Hakkı Önal, Ömer Çift- çi daha sonra milletvekili oldu. Fehmi Işıklar halen TBMM Başkanvekili. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Emekli Aylığını Bağlayacak Kurum : Bazı konularda sorulanm olacak. 1971 yılı şubat ayın- dan ağustos sonuna kadar sigortalı olarak 7 ay çaljş- tmt. 1971 eylül a> ından 1984 > ılı nisan a\ ına kadar özel emekli sandığı olan bir bankada görev yaptım. 1986 ile 1989 yılları arasında Bağ-Kur sigortalısı ola- rak prim ödedim. 1990 yılı ocak ayından bu yana SSK'ya isteğe bağlı olarak prim ödemekteyim. 1) SSK'dan emekli olabümem için 1261 gün prim ödemem gerekijor mu? 2) Maaş hesaplamasında bildiğim kadanyla son beş yılın ortalaması alırunaktadır. 1993'ten itibaren bu he- saplamanın altı yıl üzerinden yapılacağı ve artarak de- vam edeceği doğnı mudur? F.U. YANIT: I) 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlanna Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasanm "Aylığı bağlayacak kuruma"a ilişkin 6. maddesi uyannca, "Birleştirilmiş hizmet sürelen toplamı üzerinden ilgililere, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca. kendi mev- zuattna göre aylık bağlanır ve ödenir." Son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde son sosyal güvenlik kurumuna 1.261 gün prim ya da kesenek ödeyenler, aylık bağ- lanması için aranan koşullan da yerine getirmişse, aylık son sosyal güvenlik kurumunca bağlanacaktır. Son yedi yıllık fiili hizmet süresi, üç kuruma kesenek ya da prim ödenerek geçmişse, aylığı bu üç kurumdan hangisi bağla- yacaktır? Bu sorunun yanıü Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür- lüğü'nün 16.6.1983 tarihve 3141 sayılı genelgenin 4. sayfasmda açıklanmaktadır. "a) Birleşürilen hizmet sürelerinden fazla olanın tespitinde takvim yılı hesabı yapılmayacak. ilgilinin işten aynldığj tarih- ten geriye doğru (360x7 = 2520 gün) prim veya kesenek ödenen süre içinde en fazla hizmetin geçtiği kurumca ve kendi mevzua- tma göre aylık hakkı doğuyorsa aylık bağlanacaktır. Son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde ikiden fazla kurumla ilgilenilmiş olması halinde de aylığı bağlayacak kurum aynı yöntemle ta- yin edilecektir. b) Son yedi yılık hizmet süresi içinde kurumlara tabi hizmet- lerin eşit olması halinde son defa tabi olunan kurum kendi mevzuatına göre ve birleştirilen hizmet süreleri üzerinden ayhk bağlayacaktır." Genelgedeki anlatımdan son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde üç ayn kuruma kesenek ya da prim ödeyenlere aylığı bağlayacak kurumun. 2.520 3 = 840 gün yöntemine göre belir- leneceği anlaşılmaktadır. 2) 3395 sayıh yasa ile 1136 göstergeden başlayıp 1696 göster- ge sayısında son bulan gösterge tablosunu yanı sıra, 1700 gös- tergeden başlayıp 6650 gösterge sayısınüa son bulan ve Üst Gösterge Tablosu adı altında ıkinci bir tablo getirilmiştir. 1136 ile başlayıp 1696 göstergede biten Gösterge Tablosu'na (alt gösterge tablosu) göre aylıklar, yine Sosyal Sigortalar Ya- sası'nın 61. maddesinde öngörülen son beş yılın kazancına göre saptanmaktadır. 61. maddedeşöyledenilmektv^I.. "B) Yaşlılık aylığına esas alınacak gösterge, sigortalırun iş- ten aynldığı tarihten önceki malullük. yaşlılık ve ölüm sigorta- lan primi ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarlanna göre bulunacak ortalama yıllık ka- zanç esas alınarak tespit edilir." Bu kural ilk kez 7 Temmuz 1987'den önce sigortalı çalışma- ya başlayanlann emeküliklerinde, 1136 ik 1696 göstergeleri içeren Gösterge Tablosu'ndan bağlanacak aylıklar için geçerli- dir. 9 Temmuz 1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanıp aynı gün yürürlüğe giren 3395 sayılı Yasanın Ek Madde 2 ve Geçici Madde 4'e göre 1700 gösterge ile başlayıp 6650 göstergede son bulan üst gösterge tablosundan bağlanan yaşlılık aylıklannın hesaplanmansı yöntemi kademelidir. 3395 sayılı Yasa'nın yürürlüğe gjrdiği 7 Temmuz 1987'yi iz- leyen yılbaşı olan 1 Ocak 1988'den olarak emekli olanlara uy- gulama kademeli olarak yapılmaktadır. 3395 sayılı yasanm yürürlüğe girdiği 7 Temmuz 1987 tarihin- de, "Emekliliğine 5 yıldan fazla süre bulunanlardan üst göster- ge tablosundan malullük ve yaşhlık aylıklan ile bunlann hak sahiplerine bağlanacak ölüm aylığının hesabına ahnacak gös- terge, 7 Temmuz 1987 tarihinden sonra "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan" primi ödenmiş hizmet sürelerinin ortalama- sına göre tespit edilir." 3395 sayılı yasa, 7 Temmuz 1992 günü 5. yılını doldurmuş- tur. Yasa hükümlerinin anlatımından, 7 temrnuz 1992 tarihini izleyen yılbaşı olan 1 Ocak 1993'ten sonra Üst Gösterge Tab- losu'ndan bağlanacak yaşlılık aylıklannın, 1 Ocak 1987 ile emeklilik başvurusunda bulunulan tarih arasında geçen süre- ler toplamının, prim esas kazanç ortalamasma göre hesapiana- cağı anlamı çıkmaktadır. AISKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ ŞjrnakGerçeği.-d) Diyarbakır'a giderken tıraştakımlarımı unuttuğumu sanı- yordum, unutmamışım; o iyi! Peki, pijamalar? işte o yok! Aziz Nesin: - Ne yapacaksın pijamayı? dedi, bu sıcakta pijama mı gi- yilir? Ben hiç pijama giymem! O da iyi... Diyarbakır'a inince, yüzünüze bir alevin vuracağını, so- luğumuzu keseceğini sanıyordum; korktuğum başıma gel- medi. Ne alevi.. Diyarbakır serin bile geldi! Terliklerimi unutmasaydım ne iyi olurdu? Acaba, apar topar çıkarken başka ne unuttum? Amaan, ne unuttuysam, bir birçıkacak ortaya, ben dealırım... Diyarbakır'da Demir Otele indik. Daha önce de kalmı- şım bu otelde. Otelin havuzu da varmış; ben mayo alma- dıııım! Otelde, bir soğuk duş yapıp Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan'a gideceğiz; Güneydoğu gezimiz böyle başla- yacak. Çağdaş Gazeteciler Derneği adına geliyoruz; Onur Kurulu Başkanımız Aziz Nesin; ÇGD Yönetim Kurulu üye- si, Özgür Gündem Ankara Temsilcisi Veli özdemir, TGS Ankara Şubesinden Esin Yıldırım; Esin Yıldınm ertesi gü- nü döndü Ankara'ya, biz üç kişi kaldık. Amacımız, Güney- doğu'da öldürülen gazetecilerin öldürülme nedenlerini araştırmak, soruşturmak, Güneydoğu olaylarının içyüzü- nü, yerinde görüp anlamaya çalışmak. Olaylar öylesine sıcak ki, yakıcılığı sürüyor; her gün yeni canlar gidiyor, ya- şamlar sönüyor. ; Olaylara, olup bitenlere at gözlüğüyle bakanlar olduğu-' nu biliyorum, bilmez miyim? Kimi, özellikle yazıpçizenler, olaylarda devleti, hükümeti suçluyor; bu suçlamalarda di- yelim, PKK'nın Apo'nun adı bile geçmiyor. Hani Nasrettin Hoca'nın evine hırsız girer de komşuları Hoca'yı sıkıştır- maya başlarlar ya; -Hocam, niye kapıyı kilitlemedin? Neden şu şu önlemi almadın? filan, yüklenirler Hoca'ya. Hoca dayanamaz: - Canım, bu hırsızın hiç mi suçu yok? der. O hesap; kimi yüklenenlerin belki bir hesapları da var- dı r; örneğin, şimdiye değin Türkleri dolandırdığı yetme- miş, bir de Kürtleri dolandırmayı kafaya koymuş olanlar yok mudur? Kimilerinin üçkağıtçılıklarını Türkler yemiyor- lar, bir de gariban Kürtleri dolandıralım, diyenler! Aziz Nesin'le yola çıkmamız büyük şanstı. Açılması güç. bütün kapılar önümüzde ardına değin açıhyordu. Diyarba- kır'a inince biraz oflayıp puflamadı değil. Sıcağa hiç gele- miyordu. Ben, ara sıra: : - Hava oldukça serin! dedikçe: ; - Aaa, serin, serin; dikkat et üşüteceksin! yanıtını veri-; yordu Aziz Bey de "Dünürün Bağı'nda, yeni aldığı gömleğini- unutmuş. Gömleği yeni de almışmış. Benim "Şile gömle- ği"degitti gider! Bölge Valisi Ünal Erkan, bizimle iki buçuk saat konuştu. Daha doğrusu o konuştu, biz dinledik çoğunlukla. Ara sıra sorular sorduk öldürülen gazetecilerfe ilgili. Aziz Nesin, yer yer görüşlerini açıkladı. Bunlar, Bölge Valisi'nin, ortaltğı güllük gülistanlık gösteren açıklamaları- na tersti. Ama, o da pek sesini çıkarmıyor, dinliyordu. Vali anlatıyordu: - Kürtçe mi? Herkes konuşuyordu; yasaklayan yoktu ki. KürtçeTV yayını da yapılabilirdi. Ertesi günü, trafik polisle- rinin, Kürtçe şarkı, türkü kasetlerint bulunca kırdıklarını öğrenecektik. Vali ile konuşma uzun sürünce Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti yöneticileriyle zamanında görüşe- medik. Derneğe uğrayıp Başkan Ramazan Pamuk'a kart bıraktım, gecikmeden dolayı özür diledim. Gece yarısından sonra, hatta daha önce, Diyarbakır'da yaşam bitiyor. Özgür Gündem gazetesinden Semra Kar- deşoğlu'nun, kısa bir süre önce, akşam yoldan polislerce alınıp götürüldüğünü, gece 02.30 a dek bekletildiğini kendi ağzından dinledim. Derneğin bahçesinden otele, yürü- mekten vazgeçip, arabayla gittik! Ertesi sabah, Diyarbakır-Mardin-Nusaybin-Cizre üze- rinden Şımak'a geçtik, Cizre'ye dönüp Kadoğlu otelinde yattık; ver elini Batman! Gazeteciler nerelerde öldürül- müşierse, oralara uğradık, yakınlarma başsağlığı diledik. llginç bir şey; öldürülen gazetecilerden "2000'e Doğru "- nun muhabiri Halit Güngen'in iki kardeşi, Aziz Nesin'in Çatalca'daki "NesinVakfı'ndaokuyorlar.Çocuklarınadla- rı, biri Süleyman, öbürü Mesut. Aziz Nesin, yol boyunca, Güneydoğu'nun gerçeklerini görünce; - Ne iyi etmişiz de o çocukları vakta almışız, kurtulmuş çocuklar! diye mırıldanıyordu. Turgut Ozakman'ın bir "Sarıpınar 1914" adlı oyunu var- dı. Oyunda Sarıpınar, deprem görmüşten beterdir. Güney- doğu da öyle. Anadolu'nun birçok ilinde, ilçesinde köylerin durumu ayrı mı? Onlar da öyle... Nusaybin'den başlayarak sıkı bir biçimde, denetlemeye tutulduk. Ceplerimizde basın kartlarımız, kimliklerimiz varken böyle olursa, bir Kürdün başına neler gelir? Bgnla- rı yazacağım. Abdullah Öcalan, Kürtlüğünden mi, neyin- den yararlanarak Kürt yurttaşlar arasında yandaşlar bulmuş olabilir, doğrudur. Bu, Türkleri, TC'yi düşman gibi görmeye değin götürmüş, bu da doğru. Bu giderek, askeri PKK ile değil yalnızca, Kürt yurttaşlarla da karşı karşıya getirmiş, buyurdunsahiplerini birbirine düşman etmiş. Bu da doğru. Şırnak'taki olayların gerçeği de bunun altında yatıyor... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 1/ Yol yapımında kullanılan taşlanelde etmek için büyuk kayaları kırıp ufala- maya yara>an nıaki- ne. 2/ Yunden do\ u- lerek yapılan kaba ve kalın kumaş... Rus- ya'da ve İran'da a>rı bir sınıf oluşturan ath asker. 3/ Olduk- ça büyük \e kapaklı bir cep saati... Bir gosterme sıfatı. 4/ Kimi yerlerde kadın- ların boydan boya örtündükleri çarşaf... Yağmur suyu- nun biriktiği çukur yer. 5/ Bektaşi dervişi... İpotek, rehin. 6/ Yurdu- muzda kurulmuş yirmi bir koy ens- titüsünden biri. 7/ Güzel sanat... Gündüz yapılan sinema ya da tiyat- ro gösterisi. 8/ Atlas Okyanusu'nda Portekiz'e ait takımada... Bir şeyi anımsamak için yazılan kısa yazı. 9/ 1877-1878 Turk-Rus savaşında Erzu- rum'a hucum eden Rus ordusuna karşı koyan tabya. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Taneleri ufak bir cins buğday. 2/ Asya'da bir ırmak... İran- da bir kent. 3/ Hindistancevizi... Bir nota. 4/ Gece denizde ba- lıklann ya da küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı. 5/ Mü- zikte armoni kurallanna göre üst uste bindirilmiş sesler... Ma- dagaskar'da yaşayan bir cins maymun. 6/ İlkel bi^ su taşıtı... Adıyaman'ın bir ilçe-i. 7/ Dere, çay... Hem ısıtmaya hem de üze- rinde yemek pişirmeve yarayan bu>uk mutfak sobası. 8/ Fas'ın başkenti... Numaranın kısa yazılışı. 9/ Bazı manastırlarda ke- şişlerin giydiklcri ı pesi sivri başlık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear