02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27MART1992CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 GLNDEMDEKİ SANATÇI GAMÎ TLRANLI Seçkin bir 'vasıfeız işçf "Sigorta müdürüne ne kadar emeklilik maaşı alabileceğimi sordum. 'Yaş haddinden emekli oluyorsunuz vasıfsız i şçi statüsünden ve asgari ücretten elinizeayda 56 bin 300 lira geçecek.' O an meslegi tümüyle bırakmaya karar verdim..." 30 yıl bu ülkenin en iyi fîlmlerine görüntü yönetmeni olarak imza at, övgüler, ödüller kazan. sonunda "vasıfsızişçi-asgari ücret..." Pes!... Bu kepazelikten sonraGani Turanh'nmdeğil bizlerin, kaçıp saklanmamız gerekli... 1987 kışı olmalı. Çiçek Bar'ın otobüs gi- bi kalabalık cuma akşamlanndan birinde uzaktan karşılaşmışük. Barda oturuyor rakısını yudumluyordu. Selamlaştık. Es- mer yüzünü, hafifçe çekik gözlerindeki muzip ve dostça bir ifadeyle aydınlatan gülüşünü hatırlıyorum. Garsonu çağıra- rak elıne bir pcçete tutuşturdu, bana gön- derdi. Peçetede "I run each tin me?"' yazıyor- du. Gene gülerek elindeki rakı kadehinı gösterdi. Ben de kendi kadehimi kaldıra- rak gülümsedim ve cevabımı yazdım: "A wet. Each team..." Sonrakı dört yıl hiçkarşılaşmadık. Bod- rum'a yerleştiğini, artık fstanbul'a hiç gel- mediğini duydum. Büyük kentîn her an- lamda bozulan havasına dayanamayan bir çok dostum gibi anlaşılan o da uzak bir deniz kasabasında yaşamayı seçmişti. Ne- denlerini de bilmiyordum. İki hafta önce öğrendim ve müthişetki- tendim. İki hafta önce. Uluslararası İstanbul Film Festivali Düzenleme Kunılu tarafıll- dan. bu yıl ona verilecek olan onur ödülü- nü bildirmek ve aynntılannı konuşmak üzere yaptığımız telefon konuşmasında. Bodrum'a nıçin çekildiğini kısaca anlattı. Ağzım açık kaldı. duyduklanmdan. Ama isterseniz önce onun çocukluk yıl- lannadönelim. 1940 yılının parlak bir bahar günüydü. Beyazıt'tan Laleli'ye inen o güzelim ağaçlı yolda, yaprağa yeni durmuş çınarlardan birinin altında 13-14 yaşlannda iki çocuk buluştu. Biri esmer. çekik gözlü. kavruk görünüşlü birçocuktu. Türkıstan asıllı in- şaatçı Seyit Bey'in oğlu Gani Turanlı. Obürii ise arkadaşı Ahmet. Çok heyecan- lıydılar. Yaşamlannın en büyük serüvenı- ne doğru yola çıkacaklardı. Ama sıkıntı- ONAT KUTLAR n sökülmüş bir minibüs bulmalan ıçın Karaman istasyonunda bir gün bir gece bekmeleri gerekti. Sarp dağ yollannda on saaı süren bir volculuktan sonra Erme- nek'e ulaştıklannda Mısır yolculuğu için henüz hazır olmadıklannı anladılar. Gani Turanlı adamakıllı hastalanmış, Ahmet ıse akrabalanndan bir güzel papara ye- mişti. Kös kös geri döndüler. Bu başarısız yolculuk Gani Turanh'nın sinema düşlerini uzun yıllar süren bir kış uykusunun karlan altına gömdü. ama içindeki sanat ateşini söndüremedi. İstan- bul Erkek Lisesi"nde öğrenci iken tanıştığı "Halkevi" ona bir başka sanatın kulis ka- pılannı açtı. "Ne tuhaf bir rastlantıydı" diyor şimdi, bir özlem tadıyla. "Halkevi Spor Kolu Başkaru İbrahim Minnetoğlu'nun bana görev olarak verdiği bir duyuruyu el yazı- sıyla yazıyordum. Kaligrafim güzeldi. Kartona eğilmiş. dikkatle işirhi yapıyor- dum. Tanımadığım birinin gelip başımda durduğunu. beni izlediğini fark ettim. Çe- kingen biriydim. aynca yaptığım işe öyle- sine dalmıştım ki başımı kaldınp bakma- dım. Beni izleyen kişi biraz sonra 'Deli- kanlı" diye seslendi. Başımı kaldırdım. Orta yaşlarda. orta boylu bir adamdı. "Se- ni izliyorum. Bu işi bu kadar özenle yaptı- ğına göre sende bir sanatçi özelliği var. Tiyatro yapmak istersen yukan kata gel. beni bul..." Çok heyecanlandım. Adını bile soramadım. Onun İ.Galip Arcan olduğu- nu ancak birkaç gün sonra öğrendim." Gani Turanlı'nm tiyatro seriiveni Hal- ,«••«..•••«•••2 : . . • • • • • • • •••*••**« ..••••««» İstanbul Uluslararası Film Festivali Kunılu yann akşamGani Turanlı'ya 1992 Sine- ma OnurÖdülü'nü verecek. (Fotoğraf: FİLIZ KUTLAR) lıydılar da. Üçüncü arkadaşlan Namık ortalıkta yoktu. Oysa aylardır bu yolculuğa hazırlanı- yorlardı. Faik Sabri Duran'ın atlası açıl- naş. İstanbul'dan Mısır'a giden bütün yoliar incelenmişti. Önce Hatay. Sonra Sunye. Ürdün ve sağa sapınca Kahire... Cerçi böylesine uluslararası bir yolculuk içn gerekli şeylerden pek haberleri yoktu: Pısaport. vize vs... Ama olsun. Karar ve- rirraş. cep harçlıklanndan paralar birikti- rimşti. Snemaherşeydi... Gani Turanlı için sinema her şeydi. Da- hı küçük çocukken Şehzadebaşı Milli Si- reıra'da gördüğû ilk sinema masalıyla "\lı Baba Kırk Haramiler"'le büyülen- 1 nişn. Yenikapı Ortaokulu'nda sınıf arka- <kşkn Metin Erksan ve Mehmet Dinler"le ltrgün sinema konuşuyorlardı. Hele Mısır fılmlerini izlemeye başladık- tın^onra bu ilgi bir tutkuya dönüşmüştü. "Enver Vecdi'*nin aslında Türk olduğu- «u, Vtısır'da Türklere çok önem verildiği- r cüymuşlar. oraya giderek artist olmaya kmr vermişlerdi. Sonra da ver elini Amerika, diyecekler- <L Ana Allah kahretsin işte Namık ortada yku. Itatçı çocuklardı. Ahmet'le birlikte taviarpaşa'ya geçtiler. Ahmet'in Konya tirenek'te akrabalan vardı. Önce oraya ^gdeekler. Namık'ın onlara katılmasını ffckeyeceklerdi. Sonra nasıl olsa yollanna «evun ederlerdi. Kara dumanlı. ağır aksak bir posta tre- jyb Karaman'a ulaşüklannda Erme- «îk n, foroslar'ın öbuı >uıımcia ulduğu- ma cğrendiler. Emenek'e hiçbir araç yoktu. Ne tren ne tös. Sonunda hasta götüren. koltukla- kevi'nde başladı ve Şehir Tiyatrosu'nda noktalandı. Sadri Alışık, Niyazi Boratap. Rıza Tüzün, Hadiye Hanım Halkevi tiyat- ro kolundan yakın dostlan oldular. Sonra Ertuğrul Muhsin imzah bir "istidadlı gençler aranıyor" ilanıyla girdiği Şehir Ti- yatrosu'nda Tunç Yalman, MuzafTer As- lan. Kemal Edige, Kemal Ergüvenç"le çeşitli rolleri paylaştı. Askerlikten sonra tiyatroya dönmedi. Babasının ters yöndeki alışılmadık ısran- na rağmen. inşaatçılığı seçti. Eğeryeni bir rastlantı, bu kez bir aşk ve evlilik rastlantı- sı onu sinemaya bulaştırmasaydı belki bugün. ünlü görüntü yönetmeni Gani Tu- ranlı yerine. zengin müteahhıt Gani Bey'le karşı karşıya gelecektik. İyi ki o zengin müteahhitle karşılaşmadım. Bu yazıyı yazmak çok zor olurdu. Yeni kayınpeder bir sinemacıydı. Ke- mal Çakus. Gani Turanlı'yı bir film şirketi kurmaya ikna etti. Başansız bir yatınm ve iflas. Ama Gani Turanlı bu arada Turgut Demirağ'ın dikkati sonucunda. önemli bir yeteneğinin işe yaradığını fark etmişti: Fo- toğrafçılık. Bir sürediramatör olarak yap- tığı bu iş. Turgut Demirağ sayesinde önce set fotoğrafçılığının sonra da görüntü yö- netmenliğinin kapılannı açtı. İstanbul'da And Film hesabına görüntü vönetmenliği yapan İngiliz sanatçi Fred- die Ford'un iki üç filminde asistanlık yap- tıktan sonra 1960"ta "Yabancı Kız"m görüntü yönetmenliğini üstlendi. Ve çok kısa sürede sinema sanatımızın en başanlı yapıtlanna imza atan. en seçkin görüntü yönetmenlerimizden biri oldu. "Seyit Han" fılmindeki bu üç yer, yani düzlük. türbe ve köy, Gani Turanh'nın gerçekten başanlı görüntüleri ile fılme üç yeni kişi olarak katılmaktadır. Çeşitli sahnelerde türbe, Seyit Han'ın öyküsünün köylülcrce anlatıldığı sahne düzlük. düğünle ilgili sahnelerde köy. ent- rikaya başvurulmaksızın seyirciyi diri tut- makta. ilgisini duygusal ya da estetik bir yolla sürdürmesini de sağlamaktadır. Vılmaz Güney-Gani Turanlı ikilisinin bu üç yerle olan sinematografik ilişkilenni de söz konusu etmek istiyorum. Filmin türbe ile ilgili bölümlerinde baş ve aynntı çekimleri, köyle ilgili bölümlerinde boy çe- kimleri, düzlükle ilgili bölümlennde ise uzak ve toplu çekimler baskın durumda- dır. Çekim uzaklıklan ile anlatılan kişile- rin iç dünyalan arasındaki incelikli ilişki- ler düşünülürse. yönetmenle görüntü yönetmeninin vardıklan bu iç tutarlılık övgüye değer bir özellik olmaktadır." Yılnuız'fn kadirbilfrliği Yılmaz Guneyın o nelis Seyyit Han fil- mi üzerine bu yazıyı 1968 yılında yazmış- tım. "Ne yazık ki görüntü yönetmeni olarak bize armağan ettiğin öbür önemli filmler üstüne yazı yazmak olanağım olmadı. Ama hepsini ayn ayn hatırlıyorum: Akad'la. Atıf Yılmaz'la, Yılmaz Güney'le yaptığın o birbirinden güzel fılmleri. Aüf Yılmaz'ın Köroğlu. Kozanoğlu, Pembe Kadın. Ölüm Tarlası'nı; Akad'ın Gökçe Çiçek. Gelin, Düğün. Diyet'ini; Yılmaz'ın Acı. Ağıt ve Umutsuzlar'ını..." Son derece alçakgönüllü gülümsüyor: "Umutsuzlar'ı hiç unutamıyorum" di- yor. "O yıllarda Lelouch'un Bir Kadın ve Bir Erkek'i gösterilmişti. Bilirsin. o filmin tamamı teleobjektifle çekilmiştir. Yılmaz Güney'e Umutsuzlarfilminıtele ile çalış- mayı önerdim. Ona küçük bir gösteri yap- tım. Çok etkilendi. Filmi öyle çalıştık. Yapımcı İrfan Ünal. film için Verem Sa- vaş Derneği yaranna bir gala düzenledi. Gösteri çok parlak oldu. Yılmaz Güney sahneye çağnldı. Alkışlar arasında sahne- nin ortasına geldi. Bir işarctle alkışlan dûrdurdu. Boynunu bükerek salonu süz- dü. "Şimdi asıl. bu filmin böyle olmasını sağlayan adam gelsin buraya" dedi. Her- kes merakla çevresine baktı. Yılmaz göz- lerini kıstı, 'Gani abi nerdesin?" diye ses- lendi. Hem bu kadirbirlikten. hem mahcu- biyetten perişan, sahneye çıktım. Yılmaz sanhp öptü beni ve kendisine verilen pal- miyedalını ikram etti. Çok güzel birjestti. Tıpkı şimdi, çok yıllar sonra sizin festiva- lin bana yaptığı jest gibi. Çok duygulan- dım..." Defneçelenklen..., Gani Turanh'nm görüntü yönetmenliği kariyeri birbirinden parlak başanlarla sürdü. Antalya'da üç altın portakal, Adana'da iki altın koza bu başannın def- ne çelenkleridir. Bir film çekerken, kendi deyimiyle "Yalnızca görüntünün fılme nasıl katkıda bulunacağını. filmin bütün- lüğünü nasıl etkileyeceğini, konuya uygun biratmosferi nasıl yaratacağını düşünerek çalışan bu büyük görüntü sanatçısının ya- pıtlannı anlatmak bu yazının olanaklannı aşar. Ama sınırlı olanaklar. sınırlı ekip- man, sınırlı zaman ortasında olağanüstü güzellikler yaratan Gani Turanh'yı sanatı bakımından değerlendirmekte de çok sı- nırlı kaldığmızı itirafa etmeliyiz. "Sonra 1971-72 yıllan geldi" diyor hü- zünle. "Bir gün, ustam. dostum Lütfı Ö. Akad bana geldi. Bir süre TV'nin yarattığı krizden. sinemanın porno dahil içine sü- rüklendiği pislikten konuştuk. "Pislik şim- di topuğumuza bulaşıyor. Korkanm daha yukanlara çıkacak" dedi sevgili Akad. O yıllarda sinemayı bıraküm. Akad'la bir iki TV filmi. Memduh Ün'le istisnai birçalış- ma dışında sinemayı bıraktım. Reklamla. fotoromanla geçimimi sağladım. I987'ye kadar..." Ve 1987'de. onu Çiçek Bar'da son ola- rak görüşümden bu yana uzaklara gitme- sine neden olan, o insanı isyana sevk eden, hem iç burkucu hem düşündürücü olayı anlatıyor: "1987 yılı ocak ayıydı. Bir öğle vakti Memduh'la yemeğe çıktık. Lokantada Kadri Yurdatap'la karşılaştık. Kadri ba- na şigortalı olup olmadığımı sordu. Sigor- talıyım dedim. SSK'da şube müdürü "bir dostu varmış. Emeklilik hakkımın doğ- muş olabileceğini. o dostunun yardımcı olabileceğini söyledi. Birlikte gittik. Ev- raklar, işlemler. Müdür büyük bir iyiniyet ve çabayla her şeyi tamamladı. Sonunda merakımdan. kaç para emeklilik maaşı alabileceğimi sordum. Müdür. sakin bir sesle cevap verdi: 'Yaş haddinden emekli oluyorsunuz Gani Bey' dedi. "Vasıfsız işçı statüsünden ve asgari ücretten elinize ay- da 56.300 TL para geçecek." O an mesleği tümüyle bırakmaya ve uzaklara gitmeye karar verdim..." Gani Turanlı. bu bilgiyi bana iki üç haf- ta önce telefonda verdiğinde, yalnızca bu ülkenin bir yurttaşı olarak utancımdan kıpkırmızı kesildim. Şimdi Cumhuriyet okurlannın da aynı duyguyu paylaşacak- lanndan kuşkum yok. Otuz yıl bu ülkenin en iyi fîlmlerine gö- rüntü yönetmeni olarak imza at. övgüler. ödüller kazan. sonunda "vasıfsız işçi- as- gari ücret..." Pes!.. Bana kalırsa, bu kepazelikten sonra Gani Turanlf nın değil, bizlerin kaçıp bir yerlere saklanmamız gerekli. Seçkin bir sanatçısına bunca nobran davranan bir ülkenin yurttaşlan olarak hepimizin. Oysa o, bunlan bir isyan duygusuyla söylemiyor. "Belki benim durumumdaki sinema sanatçılannın sorununun çözü- müne bir katkısı olur diye söylüyorum" diyor."Yoksa şimdi geriye dönüp bakıyo- rum: Bir avuç hareketli resim. Ama beni mutlu etmeye yetiyor. Görevini yapmış ol- manın huzuru içindeyim." İstanbul Uluslararası Film Festivali ku- rulu, yann akşam Gani Turanlf>a 1992 Sinema Onur Ödülü'nü veriyor. Ama bence festival de aralannda olmak üzere herkese onur veren Gani Turanh'nm ken- disidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK —^_ • E(/eıl #ur<t/art X S£L 9>^ör </0ğv </<ğrv: ^Aül \ Cüfikti CA//V hateri'henOz. J PİKNİK PİYALEMADRA BUTUN INSûNlAR ÖNCFLFRl" BEBEkCMİŞLEC HIZLIGAZETECİ NECDETŞEN RXIS TARAFlNPA^'lâK<^ B L ^ * * 2 3 * BASIMA TATSıZ Bı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI GARFIELD JIM DA VIS BLACKIE WHITE CARLOS TRILLO-ERNESTO R.GARCIA SEIJAS şu cuısa BJE PLJStK SEBE*. OÖİLSE, i i BULUT BEBEK NURAYÇİFTÇİ BİR VARMIŞ İ KüMSAFASJ P0İU,AL.İ APIJJDA 3İV- COCUV. BİR aÜJJ Aİ.İ »A8/VS1NA «İTMİŞ «BABAClâlM, AL BU k.VMWXAD A SBNİN OIıŞü>l..K«MA İ Ali'n'm ay sonu Kumbâra r*^ KAMUOYUNA Bizler, TC'nin Cizre, Nusaybin, Şırnak vb. yerlcrde uyguladığı politikaları protesto etmek için lfbir) haftalık AÇLIK GREVİNE başlıyor; ""' : Emekçilerini ve Tüm İlerici Demokrat veTürk Deyrimcileri TC'nin Cizre, Nusaybin, Şımak vb. yerlcrdeki politikalanna karşı duyarlı olmaya ve Kürt halkının yanında yer almaya çağınyor; yaşananlar karşısında sessiz kalmak katlıamlara, cinayeüere, ortak olmaktır diyoruz...23/3/1992 Sağmalcılar Cezaevindeki Siyasi Tutuklular Adına A.Kanat- M.Çiftçi- R.Macit- h.Çakıroğlu- E-Yucak- H.Sevim- C.Konuk- A.Budak- M.Akif Han- A.Rıza Dermanlı- A.Salim Bayar- Ö.Erdoğan ŞİRKETtMİZCE T.G.S. A.Ş. PENDİK TERSANESt'NDE HAVUZA ALINACAK ISPARTA GEMİMİZ Î 0 N SPC BOYA SATIN ALINACAKTIR 1 — thale kapah zarfla teklif almak suretiyle yapüacaktır. 2 — Şartname ve sözleşmeler şirketimiz Üsküdar Paşa Limanı Cad. No: 73'teki Malzeme tkmal Dairesi Başkanlığı'ndan bedelsiz olarak temin edilebilir. 3 — thalenin muhammen bedeli 400.000.000^ TL. geçici temina- tı 12.000.000=- TL. olup teklifler 10.4.1992 saat 16.00'ya kadar Mal- zeme tkmal Dairesi Başkanlığı madde 2'deki adresine verilecektir. 4 — Şirketimiz 2886 sayılı kanuna tabi olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine diledigi miktarda vapmakta serbesttir. IXB. DENİZ NAKIİYATI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Basın: 24080
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear