Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbı: Cumhurıyet Maıbaacılık ve Gazetecılık Türk Anonım Şırketı adına
Berin Vadi 0 Murahhas Oye: Emine Lşaklıgil 0 Genel Yayın MUdilru:
Hasın Cemal, Yazı Işlen Müdürü: Ok»> Conensin 0 Yazı Işlerı Müdur
Yardımcıları. Salim AlpasliB. Kcrnn ÇaLşku, Necdet Dofan, Lutfü Tınç
0 Sayfa Düzenı Yönctmenı: Ali Acar 0 Ankara TimalasL- Ahraet Tın
İç Politıka: Mehmet Tezltu Ekonomi: Meral Tuner, Kültür: CeM Uster, Istanbul Haberleri: Muhittin
Sirer, Spor. Abdülkadir Yucelman. Makaleler Şahia Alpay, DUzeltme: Abdullah Yazıci 0 Koordina-
tör Ahmet Komlsan 0 Maii lşler Erol Erkul 0 Muhasebe: Bultnl Yener 0 Bütçe-Planlama: Sevgi
Osmanbeşeoğlu 0 Reklam. Ayşe Tonın # Idare: Hiıseyin Gürer 0 lşletmc: Öndcr Çelik 0 Bügi-tşlem:
Nall tnal 0 Pereonel. Sevgi BosUncioglu
Basan ve toyon CumhunyM Mubucıiık ve Gazoccılık T.A.Ş. TUrkocıJı C«d 39/41 Cagıloilıı
34334 Ist PK 246 Isuuıbul Td 512 05 05 (20 h«ı). TOcı 22246, F«j- (1) 526 «0 72 0 Mrotar
Aakın. Zıya Go*alp Blv lnkıl.p S. No 19/4, Tcl 133 II 41-47, TUo. 42J44, F»x. (4) 133 05 65
0 U»lr H Zıy» Blv 1352 S, 2/3, Td. 13 12 30, TUoc 523», Fu (51) 19 53 60 0 A4HK
Inönu Cad 119 S No 1 Kat I, Ttl 19 37 52 (4 bu), Tfcloı 62155, Fu (71) 19 25 78
TAKVIM: 2 ŞUBAT 1992 Imsak: 5.39 Guneş: 7.07 Öğle: 12.22 Ikindi: 15.03 Akşam: 17 28 Yatsı: 18.49
Anadolu ve Trakya diye ortasından ikiye bölünmüş Topkapı'da tam 144 otobüsfirmasınıntekerlekleri dönüyor
Türkiye'ninkalbi, Topkapıotogarı
Başfcakın baba
W a i e r Meıfcezi- Serbest İrlanda
Bişbakan Caarles Haugheydün
rnıtlubir bahaydı. Haughey, oğlu
Caraı'ın dü|ün ündegelini Laura
Di.ly''i öperek onlara mutlu bir yaşam
diedi.
Kapadokya'ya kimlik
• CUMHURİYET
(N»vşdıir>Kapodakya bölgesıninen
ön;ml turıznn özelliğı olan
periba:alan ddha aktif bir şekılde
kourralarnm sağlanması amacıyla
sajıJacak. Ne\ şehir Valiliği ile Kültür
Midüıliiğiı'nce ortaklaşa sürdürülen
çalşmılar âakkında bilgi veren Vali
AycutDzau, czellikleGöreme, Ürgüp,
Ça/uşn, A»anos, Gülşehır ve
Acgöldeki p>eribacalannın sayımı ıçin
iki lyrıkorrisyon kurulduğunu
söyiedi
Hamilelere puan
• A A (\nkara)- Sosyal Sigortalar
Kurumj Etlik Doğumevi'nde hamıle
kadnlar risklerine göre
puanlandıniıyor. Doğum Klinik Şefi
Dr. tsnuil Dölen, hamile kadınlann
doğam 5ncesi \e doğum sonrasında
karşılaşıbilecekleri riskleri önceden
belirlemek üzere puanlama sistemı
uyguladıklannı bildirdi. Dölen, hamile
kadın içn risk oluşturan hastahk ve
özeljklere 1:1e 3 arasında puan
verdiklerini söyiedi. Hastanedebir
buçuk yJdırgenetik hastalıklann
erken teşhisine yönelik çalışmalar
yapiıdığnı belirten Dölen, hastaneye
başvurulann çok yoğun olduğunu
belirtti.
Renksiz erkekler
• AA (hmir)- Dokuz Eylül
Üni\ersıtesi Tıp Fakültesi Göz
Hastahklan Anabilim Dalı öğretim
üyesı Prof. Dr. Güray Çingil
erkeklerde kısmi renİc görme
bozukluğu oranının yüzde 3-4
olmasına karşın kadınlarda bu oranın
binde4'edüştüğünü söyiedi. Çingil
renk görme bozukluklannın
kromozomlar ile resesif olarak
nesilden nesile geçtiğini söyiedi. Prof.
Dr. Çingil, beyinde bulunan hücrelerin
rengi algılayamaması ile ortaya çıkan
renkkörlüğünün tedavisinin mümkün
olmadığını belirtti.
Ormanlar yanıyor
• AA (Adana)- Adana'da geçen yıl
çıkan orman yangınlannda 7 milyar
920 milyon liralık maddi zarar
meydanageldi. Adana Orman Bölge
Müdürlüğü yetkililerinin verdiğı
bilgiyegöre, 1991 yılında anız yakma
ve çıkış nedeni belli olmayan orman
yangınlannın sayısında bir önceki yıla
göre 20, yanan alanlarda ise 223 dekar
artışoldu. 1990 yılında 67 olayda 640
hektar kızılçam ve koru ormanı
yanarken geçen yıl meydana gelen 87
yangında 853 hektar ormanlık alan
tahrip oldu.
Doga korumasız
• ANKA(Gland)- Dünya doğasının
sadece yüzde 5'i koruma altında.
Dünyada halen bin 200 ulusal park ve
3 bin 300 adet ekolojik dengenin
korunduğu özel bölge bulunuyor.
Doğayı Koruma Birliği (IUCN) adh
uluslararası kuruluşun, 10-21 şubat
arasında Venezuela'nın başkenti
Karakas'ta düzenleyeceği kongrenin
Sekreteri Jeff Mcneely, bu oranın
gelecek lOyıldabirkatarttınlarak
yüzde 10'a çıkanlmasını
kmaçladıklannı bildirdi. Dünyadaki
ulusal parklar ve koruma altındaki
bölgeler sorunu Karakas'taki
"Dördüncü Dünya Ulusal Parklar
Kongresi"nin konusunu oluşturacak.
Aşırı ceza
• AA (Londra) Ingiltere'nin
Liverpool kentinde, yuksek sesle
müzik dinlemeyi seven bir genç kız,
bu tutkusu yüzunden müzik setinden
olduğu gibi oturduğu evden de atılma
tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 16
yaşındaki Chantelle Mavvdsley, Noel'de
taşmdığı yeni evinde gece günduz
demeden muzik setini sonuna kadar
açarak muzik dinlemeye başlayınca,
bundan rahatsız olan komşuların
şikâyetiyle, 1990'da çıkarılan Çevre
Koruma Yasası'na dayanan belediye
gorevlileri, mahkeme kararıyla muzik
setine el koydular. Liverpool
Belediyesi'nın bu kararıyla, çevresini
rahatsız edenlere karşı önlemler içeren
yasa ilk kez uygulandı. Liverpool
belediye yetkilileri, şimdi, 'gurultülu
alışkanlıkları olan' genç kızı yaşlılann
oturmadığı bir başka semte
yerleştirmeyı goruşuyorlar.
NECATt GÜNGÖR (İstanbul) -
"Bursa-Eşkışehir, Bursa-Eskışehir."
"İzmir İzmir İzmir İzmir..."
"Nane şeken; midesi bulananlara na-
neşekerı. "
"Kıymalı peynirli, taze böreek..."
" "Gel gel gel. Sağ yap gel..."
"Esans verelım beyler. Gül, çoban,
karakedi, altın damla... Esansçı."
"Erzurum yolculan kalmasın! Erzu-
rum yolculan kalmasın!"
"Hayde, son çıkan kasetler: Şevkı Yıl-
maz-Arafat '91, Peygamberleri Tanıya-
lım. Halil İbrahim'in Hayatı, Yeni llahi-
ler..."
Bu sesler, fırtınalı bir günde, gökyü-
zünde uçuşan kar tanecikleri gibi hiç
durmadan, hiç dınmeden uçuşuyor ha-
vada... Burası Topkapı, evet... Burası,
bütün Türkiye insanının önce anafor
olup sonra İstanbul'un dört bir yanına
doğru hızla aktığı ürkünçbirnehir... Bu-
rada hayat, ta sabahın dördünde başlı-
yor, İstanbul clerin uykulann, ılık yatak-
ların, tedirgin ve karanlık gecelerin,
karadüşlerin orta yerinde, boylu boyun-
cayatıyorken...
Hışımla gelıp geçen otobüslerin kes-
kın farlan, gecenin kapkara örtüsünü
bir uçtan bir uca yırtıyor! Kimileri An-
kara üzerinden Bolu'nun sisli, çam ko-
kulu tepelerine sardınyor; kimileri, yeşil
örtü üstünde kara bir yılan gibi kıvnlıp
uzayan Bursa asfaltını tüketerek geli-
yorlar. İstanbul denilen yaşlı ve yorgun
kenti kan uykularda bastırmak istercesi-
ne...
Bütün otobüslerin kalkış saatleri, İs-
tanbul'un ala şafağına ayarlı. Bizans'ın
hükmünü görmüş, Osmanlı buyruğuna
ram olmuş tarihi surlann yıkık dökük si-
lüeti gün ışığına kavuşmadan daha, Tür-
kiye'nin dört bucağından kalkıp yollara
düşen binlerce insan, tonlarca ağırlıklan
ve sonsuz sayıdaki sorunlanyla birlikte
-ve sanki sözleşmişçesine- Topkapı
mahşerinde buluşuyorlar!
1 mllysn koltık
Anadolu ve Trakya diye ortasından
ikiye bölünmüş Topkapf da, ınli ufaklı,
eski yeni, kimi lumpen yatağı, kimi çağ-
daş işletme görünümünde, tam yüz kırk
dört otobüs firmasının tekerlekleri dö-
nüyor. Otobüs şirketi sahiplerinden
Mustafa Dağıstanlfnın ıddiasına göre
"Bir milyon koltuk kapasıtesiyle, Av-
rupa'nın ve Ortadoğu'nun en büyük fi-
losuna sahip" Topkapı... Günde, ortala-
ma yedi yüz elli, sekiz yüz otobüs giriş-
çıkış yapıyor. Yılbaşı ya da bayram tatil-
lerindeyse bu sayı, ikiye, hatta üçe katla-
nıyor...
Sabahın saat dördünde başlayan o
sonsuz devinim, o kakafonik koro, o iğ-
ne atsanız yere düşmez insan kalabalığı,
o gezgin satıcı cenneti, yankesicilenn,
üçkâğıtçılann, karaıanyolaalann bay-
ram yen, uyanık taksicilerin avlağı, gizli
işsizlerin ekmek kapısı, gecenin ikisinde
ancak kendine gelebiliyor. İki saatlik bir
dinlenme, sessizlik ve erinç süresi var.
Telefonlar susar, yol yorgunu otobüsler
âdeta uykuya çekilir, gün boyunca ba-
ğırmaktan boyun damarları şişen çığırt-
kanlar yorgun ve dertli başlannı yastığa
vururlar...
Çığırtkanhk deyip geçmeyin: Bir oto-
büs işletmesindeki hiyerarşinin en alt
katını oluşturur çığırtkanlar. Ellerine
geçen ücret, ayarttıklan yolcu sayısına
göre artar ya da eksilir. Sigortasız çalı-
şırlar. Hiç yolcu bulamadıklan günlerde
zıldirler. Deftere yazdıklan yolcu başına
yüzde 5 alırlar. Bu hesapla, bir çığırtka-
nın gündeliği yirmi binle elli bin arasın-
da oynar...
Her firmanın birden çok çığırtkanı
vardır. Bağırmadılar mı yolcuyu kolun-
daD tutup da yazıhaneden içeri atmadı-
lar mı halleri haraptır! Patron, gözlen-
nin yaşına bakmaz! Ama patronu
göremez onlar. Patronlann gölgeleri ya-
zıhaneleri yönetirler. Gelgelelim, Garaj
Karakol Amirliği'nce de yasaklanmış-
tır, çığırtkanların bağırıp çağırması, ku-
lak tırmalayan seslerle Topkapı korosu-
na katılmalan... Haklannda yapılacak
bir şikâyet sonunda, soluğu gözaltında
almalan ışten bile değildır... Bir yanda
ekmek davası, bir yanda kurallar... Vel-
hasıl. iki ucu hem de ortası kirletilmiş bir
degnektir çığırtkanhk! Neresinden tuta-
bilirsen tut!
Mutlak Yalçın, ışte bu katmanın in-
sanlanndan bin. "On beş yıh geçti" di-
yor •'memleketimden gelip de bu işe
kapılanalı. On beş yılda hıçbir şeyim ol-
madı. Bundan sonra da olacağı yok..."
Mutlak Yalçın'm en sevdıği mevsim,
hemşerilerinin, nlemleketlerine dönüş
mevsimi! Böyle zamanlarda hemşerıleri
âdeta hayata bağlıyorlar onu. Bölük bö-
lük, katar katar geliyorlar garaja. Mut-
lak da onlara özel ındirimler uygulatıp
bılet kestiriyor. Kestiği her biletten yüz-
de beş alıyor!
Gezgin satıcılar
Mutlak Yalçın'ın hayattaki tek umu-
du, tek beklentisi, devletin, bir gün orta-
ya çıkıp da durumlanyla ılgilenmesi:
Sigortalı, aylıklı bir iş düzenine kavuş-
ması!.. Nediyelim?Çıkmadık canda, her
zaman için umut vardır.
Topkapı'da, gezgin satıcı olmak da
kolay değildir. Çok yakın günlere kadar,
yalnızca Bitlislilerin ve Karslıların boru-
su öterdi bu alanda. Bu hemşeri örgütü
içinde yer almayanlann köşe başlannda
tezgâh açmalan olanak dışıydı. Insanla-
nn kum gibi kaynadığı, minibüslerin
kelle koltukta yol aldığı, yağmurlu ça-
murlu günlerde adım atmanın büsbütün
zorlaştığı bu savaş alanında aslanın ağ-
zından ekmek sökmeye uğraşanlar ayn
bir kaos yaratıyordu. Bunlar için şimdi-
"lik bir çözüm bulunmuş gibi: Anadolu
Garajı ile Trakya Garajı arasındaki
uzun geçitte birer dükkân verilmiş. Kar-
şılıkh dükkânlann oluşturduğu koridor-
da yepyeni bir "Mahmutpaşa" yaratıl-
mış... Rengârenk ucuz giysiler, ayakka-
bılar, elektronik aletler, arabeskten
Kürtçeye kadar uzanan her dilde, her
kültür düzeyinde bangır bangır öten ka-
setler, oyuncaklar, mutfak gereçleri
tezgâhlardan taşıyor.
Bu dükkânlan, az buçuk sermayesı
olanlar kapatmışlar; sermayesı olma-
yanlarsa yüklendiklerı el tezgâhlarıyla
birlikte, zabıtalar ve polislerle köşe kap-
maca oynuyorlar.
Her ilden, her bucaktan folklor taşını-
yordu İstanbul'a. Mutfak taşınıyordu.
Gelenekler, görenekler taşınıyordu. Çu-
vallar, torbalar, sepetler, sandıklar, ba-
vullar, çantalar, yerel dillerin eşliğinde
otobüslerden taşıyordu Topkapı'ya.
Gün boyu, tam yirmi iki saat... Türkiye.
kendini Topkapı'da özetliyordu.
Bütün olup bitenleri, gelip geçenleri,
bulunduğu tepeden, ölümcül bir sus-
kunluk içinde izleyen Topkapı surlan-
nın dili olsa da anlatsaydı bir bir...
BugünAIDS'i, gribi düşünmeyin, öpüşün
"İnsanların birbirlerini özgürce öpebilmeleri amacıyla" düzenJenen Öpüşme Günü bugün. Erdal Atabek, öpüşmeyi dudak, diş ve dilin hasret gidermesi olarak tanımlıyor.
Haber Merkezi - Bugün, Dünya
Öpüşme Günü'ne katılmak ve
öpüşmek istiyorsanız, adam ba-
şına 20 bin lira ödeyeceksiniz.
Dünya Öpüşme Günü ile Tür-
kiye'de ilk kez özel bir gün kut-
lanmış oluyor. İstanbul Orta-
köy'de, îskele Sokağı'ndaki
Rock Bar'da verilecek konser-
lere Asım Can Gündüz, "Vol-
vox" ve "Savvdust" gruplan
katılacak.
Öpüşme Günü'nün 20 bin TL'lik bi-
letlerini alıp rock partısine katılanlar bu
fıyata bir bardak bira ve üç adet prezer-
\ atifin de dahil olduğunu görecekler.
"İnsanların birbirlenni, isteyerek ve
özgürce öpebilmeleri" amacıyla eerçek-
leştirilecek olan "Dünya Öpüşme
Günü"nün düzenleyicıleri, "Türkiye'de
yaşayan insanların 'kültürel çölleşme'
sürecine girdiklerini" öne sürüyor ve 2
Şubat gunüniı "Dunya Öpüşme Gunü"
ilan etme nedenlerini, "Çölleşen ve kısır-
laşan yaşamlanmıza renk katmak" dive
özetliyorlar.UBA muhabirinin, "Daha
önce grip salgını yüzünden insan-
lann bırbirini öpmemesini önermiştiniz.
Salgın tehlikesi atlatıldı. Dünya Öpüş-
me Günü için de bu kısıtlama devam
ediyor mu, yoksa öpüşme yasağını kal-
dırdınız mı" soruşunu cevaplandıran
Bakan Aktuna, "Öpüşme yasak değil
ki" dedi. Nitekim, AIDS'le mücadele
konusundaki çalışmayı ilk kez 1987 yı-
lında başlatan Sağlık Bakanlığı'nın bu
amaçla çıkardığı broşürde, "Öpüşmeyle
hastahk bulaşmaz" deniliyor.
Batı'da bile henüz tam anlamıyla so-
nuçlandınlamayan "öpüşmeyle AIDS'-
in bulaşması" konusunda "biraz erken-
ci" davranan Sağlık Bakanlığı'nın 5 yıl
önceki bu saptamasına karşın bugün
farklı bir yol izleniyor. Bizzat Sağlık Ba-
kanı Yıldınm Aktuna'nın "Öpüşmeyin
yalnızca el sıkışın" diyerek öncülük etti-
ği kampanya önümüzdeki günlerde ileti-
şim organlan aracılığıyla halka duyuru-
lacak.
"Dünya Öpüşme Günü" dolayısıyla
görüşlerine başvurduğumuz doktor Er-
dal Atabek, öpüşmenin bireysel ve top-
lumsal olarak iki yanı bulunduğunu,
toplumsal yanının ağır bastıgını söylü-
yor: "Bireysel öpüşme insanın dudakla-
nnı ilgilendiriyor ve en özel duygulannı
sunmaya yanyor. İki kişi arasında en
özel duygu alışverişi bu. Ama toplum
içinde el öpmek gerçek anlamda duygu
sunma değıl, bır saygı belirtisi. Tarihi-
mizde etek öpmek de var. Saygı ifade
eden etek öpüyor, kabul eden de alından
öperek yanıt veriyor."
Türkiye'de, "öpüşmenin çok azının"
cinsel olduğunu belirten Atabek, Doğu
toplumlannın bedensel yakınlaşmayı
5evdi|inı dile getirerek "Birbirımize sarı-
lınz, öperiz. Öysa Batı toplumlan öpüş-
meyi davranış kalıbı olarak göstermi-
yorlar. El sıkışmayla yetiniyorlar"
diyor.
Sînema 100 yılclan beri öpüşmeye doymadıATİLLÂDORSAY(istanbul)- Öpüş, öpüşelim, öpüşün... Sinema sa-
natı, bu emri sanki Musa'mn "On Emir "inden biriymişçesine hep
uyguladı. Çünkü kadınla erkeği cinselliğin ilk basamaklarından bi-
rinde gösteren ve yaklaştıran bu olay, sinemanın olmazsa olmaz öğe-
lerinden biri olan erotizmin hem çok gerekli ve estetik hem de "ileri
aşamada" olmayan, dolayısıyla gösterilebilen kademelerinden biri
olarak hep gerekli görüldü.
muştu. 1920'lerae Theda Bara, Gloria
Swanson gibi "seksi" yıldızlar ve Rudolph
Valentino, Ramon Novarro gibi "Latin
âşıklar", öpüşme sahneleriyle sinema sa-
lonlannda heyecanlar yaşattılar.
1930'larda ise perdede git gide artan bu
ahlaksızhğa" karşı unlu Hays yasası çı-
karıldı. Artık öpüşme, saniyelerie ölçulü-
yor ve 8 saniyeyi aşamıyordu!.. Bu yuz-
den, "Ruzgâr Gibi Geçti", "Kazablan-
ka", "Aşktan da Üstün" gibi unlu aşk
Opuşme sinemada baştan beri vardı.
Daha sinema bulunduğu yıl, yani 1895'te
çekilen birkaç dakikahk bir kısa film "The
Kiss" adını taşıyordu ve May Irwin'le
John Rıce adlı sanatçıların öpüşmelerin-
den oluşuyordu. O zamanın i!k seyircile-
ri, kimbilir bu kısacık gosteriyi ne denli
"tahrik edici" bulmuşlardır!.. Aynı ad,
1929'da Greta Garbo'nun unlu bir filmi-
ne verilmişti ve sanatçının bu filmdeki
John Gilbert'la öpüşmesi, dillere destan ol-
filmlerindeki öpüşmeler artık uzunlukla-
rıyla değil, zarafetle karışık şiddet dozla-
rıyla seyircinin belleğine yerleştiler. Ancak
Hollywood'un elini kolunu bağlayan bu
yasak, Avrupa'nın işine yaradı ve o yıllar-
da, Fransız, Alman, hatta Çek veya Mek-
sika kökenli kimi filmler, sinemaya yoğun
bir erotizmin yanı sıra unutulmaz öpuşme-
ler armağan ettiler.
1950'lerde bir geçiş dönemi yaşandı. Av-
rupa, Brigitte Bardot, Sophia Loren, Gi-
na Lollobrigida, Jeanne Moreau gibi bom-
balar ortaya atarken Hollyvvood'da da
"İnsanlar Yaşadıkça"da Deborah Kerr -
Burt Lancaster'ın, "Arzu Tramvayı"nda
Vivien Leigh- Marlon Brando'nun, "Taş
Bebek"te Caroll Baker - Eli NVallach'ın
opuşmeleri kıyametler kopardı. Hays ya-
sası artık çope atılmıştı, ama Amerikan si-
neması geleneksel bir tutuculuktan kolay
kolay kurtularnıyordu. O yıllarda kuzey-
den, özellikle İsveç ve Danimarka'dan ge-
len bir sinema da cinsellik anlayışında sıç-
ramalar yaptı. Bergman'ın ilk filrnlerinden
"Monika ile Geçen Yaz" bu konuda anım-
sanabilir. 1960'larda ise cinsel devrimin ilk
adımları atıldı. Opuşmeler uzadı, yoğun-
laştı. 1970'lerle birlikte ise sinemada artık
erotizmin yerine pornografi akımı başlıyor
ve bu tur, bir zamanların filmlerinde öpüş-
menin getirdiği erotik duygunun pabucu-
nu dama atıyordu.
Yine de öpüşme, sinemadaki ayrıcalık-
lı yerini hep korudu. "Ve Allah Kadıru Ya-
rattı"da Brigitte Bardot ile Jean-Louis
Trintignant'ın, "Âşıklar"da Jeanne Mo-
reau'nun, "Tepedeki Oda"da Simone Sig-
noret ve Laurence Harvey'in, "Paris'te
Son Tango"da Marıa Schneider ile Mar-
lon Brando'nun, "Aşk Hikâyesi"nde Ali
Mc Gravv ve Ryan O'Neal'ın öpüşmeleri
vb. sahneler, sinemanın en unutulmaz gö-
rüntüleri arasına girdi. Ancak bu konudaki
en güzel referans, kuşkusuz Italyan yönet-
men Giuseppe Tornatore'nin "Cennet
Sineması" filmindeki tavrıdır. Yönetmen,
bizde de bazı sinemalarda hem de TV'de
gösterilen bu ünlü fihninde, bilindigi gibi
sinemanın 1940-50'lerdeki en ilginç "öpüş-
me sahneleri"ni, o sahneleri sansür ama-
cıyla kesip saklayan bir papazın ve bu par-
çaları birbirine ekleyip bir "öpüşme
nostaljisi" yaratan yaşlı bir makinistin ara-
cılığıyla, bizlere, biz sinemaseverlere arma-
ğan ediyor ve fîlmin finalinde yer alan bu
bölümle, o çocukluk ve gençlik yıllarımı-
zı öylesine etkilemiş ve kalplerimizi çarp-
tırmışolan sahneleri, sımsıcak bir sinema
sevgisı ve nostaljisi yumağıyla sarıve-
riyordu.