14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 ARALIK1992 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 17 GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada taşıdığı bır ıdeali var. Belki de 2.5 saat süren dünkü tren yolculuğunda kafasından bır türlü atamadığı bu düşü ya- pıyor. Sigara içilmeyen vagonda eşi Nazmiye Demirel'le bir <oltuğu paylaşan Başbakan, Istanbul-Ankara tren yolcu- luğunu 4saate ındirecekolan düşsel projeyle ilgili sorula- rı duraksamadan yanıtlıyor. "Turkiye'de demiryolları yeniden yapılmalı" dıyor. "Bugunkü sistem artık eskimiş. 1882'den beri hizmette. Biz. İstanbul-Ankara demıryolunu yapacağız. Çifthatola- cak. Bugun Istanbul-Ankara arasında 30 tren kalkıyor. Bu rakamı 200'e çıkarmalıyız" Bu açıklamaları dinleyen işadamı Sakıp Sabancı, hız trenınin maliyetinı soruyor Demirel'e: "6 milyardolar!" Projeyi pahah buluyor Sabancı. Başbakan ise karayo- luylakıyaslamalı birkarşılık veriyor "İyiama.karayoluna 7 milyar dolar harcıyoruz." Başbakan. geniş pencerelerden hızla akıp giden man- zaralara dalıyor. içinden belki de Japon doğasına uygun ağır aksak işleyen Japon çalışma mekanizmasını eleştiri- yor. Belki de kazançlı çıktığına inandığı gezinin bilanço sunu yapıyor. Ya da saati saatine öğrendiği başkenttekı siyasal geliş- melere yatkın yeni denklemler düzenlıyor kafasında. Ne kadar sorarsak soralım, açılmıyor. Kapalı bir kutu, renk vermiyor Demirel. "Bu gezide umduğunuzu buldunuz mu" diye soruyo- rum. Ola ki içenğinde olumlu öğeler yatan bir cümleyle, "Umduğumdan fazlasını buldum " diyor. Başbakan Demirel'i. açıktan söylemez elbette, ama mutlu edecek protokol olayları yaşandı Tokyo'da. İmpa- rator ile imparatoriçe'nin yemeğini, büyükelçiliğimizdeki akşam yemeğine veliaht prensin katılması izledi. Çevre- sinden biri, "Bütün bunlar devlet başkanı düzeyinde muameleler" dedi. Dudak büküp geçti. Kimi iç gelişmeler yok değil, mutla- ka var. Örneğin Tö'nün gazete ziyaretlerinde söyledikle- ri. Bir parti kurmuş sarıki, o parti iktidarın tek adayı sanki. Türkiye'ye başkanlık, yarı başkanlık ya da parlamenter yeni bir düzen getirmeyi amaçlayan hazırlıklar yapıyor- muş! Yürek varsa yürek TÖ'de; bugün istifa eder Çankaya- daki görevinden. Kurar partiyi. ANAP'tan koparıp uzak- laştırdığı siyasetçilere gerçekten oncülük, önderlik ettiği- ni ve edeceğini kanıtlar. Hız treni yeşilliklerı, ardı arkası kesilmeyen kentleri, köyleri, nehirleri delip geçerek, Kyoto'ya dogru koşuyor. Demirel'in hemen arkasındaki koltukta Devlet Bakanı Çağlar ile Dışişlerı Bakanı HikmetÇetin oturuyor. Çağlar dışarıya dalmış. Çetin, kimbilir hangı ülkede. hangi ulus- lararası sorunla birlikte. Bu gezı herhalde Hikmet Çetin açısından en kolay gezi oldu. Japonlarla dış siyasette konuşulacak faz/a bir şey yok'tu Başbakan'a göre Sovyetler'in dağılmasmdan sonra Japonlar dünya siyasetiyle, sorunlarıyla daha faz/a ilgite- niyorlar'mş. Ne ki, -Çetin söyledi- "Orta Asya'ya ilgileri her konunun ötesinde". Çünkü, Orta Asya, Japonya'nın hem iigilendiği kıta hem de bakir bir ticaret alanı. Kyoto'da eski imparatorluk binaları gezildi. Daha doğ- rusu Demirel'le beraberindekıler gezdı. Basın. asırlardır eskimeyen tahtadan yüce kapılara, duvarlara bakınmak- la yetindi. Japon resmi görevlisi -nedense- basına pek hoş bak- mıyor. Itici davranışları her vesileyle sergiliyor. Hava açık, güneşli. ama rüzgar soğuk. Tıpkı Japon görevlisi gi- bi. Kimimiz otele dönüyoruz. Bu sabahı, Türk Hava Yolları uçağına kapağı atacağı- mız saati bekleyerek... Gece Kyoto'dan Japonya'ya son bir kez bakıyoruz. Sanık Alman gazeteci yargı önünde DİYARBAKIR(Cumhuri- yet) - Alman> a-Türkiye-Kuzey İrak üçgeninde PKK adına kuryelik vaptığı savıyla tutuk- lanan Alman gazeteci Stephan VValdberg'in yargılanmasına Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde başlandı. Çok sayıda yerlı ve yabancı gazeteci, avukat. parlamenter ve uluslararası insan haklan ör- gütleri temsilcilerinin de izlediği duruşmada savcı. Waldberg ^akkında 5-15 vıl arasında de- en hapis cezası istedi. Alman uyruklu gazeteci Stephan VValdberg dün mahke- me heyetinin önüne çıkanldı. Savcı. hazırladıeı iddianame- de sanık VValdberg'in 18.9.1992 tarihinde Almanya'dan Tür- kiye've giriş yaptığını. daha sonra Diyarbakır'a gelerek bu- radan Viranşehir. Mardin. Nu- saybin ve Cizre'ye geçip bazı örgüt elemanlanyla görüştüğü- . nü ve ardından Kuzey Irak'takı ' 'Mustafa Karasungur. Şehit Be- rivan. Mustafa Yöndem ve OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK M Baştarafi 1. Sayfada Kaplan, tıpkı Humeynı gibi dı- şarda hazırlanarak Türkiye'ye sarkmayı düşünüyor. Başarabilecek midir? Busoru boşluktadır; amaşeri- atçılar A vrupa 'da ve Anadolu da hummalı bir biçimde çalışıvor- lar, örgütleniyorlar, Atatürk'e ve laik Türkıve Cumhuriyeti'ne koyu bir düşmaniığı aşılayan eğilimle genç kuşakları yetiştiri- yorlar. Kara Ses hazırlığını tamamla- *..ğı zaman sılaha başvuracağmı da açıkça söylemektedir. Biz laik Türkiye Cumhuri- yeti'nin, varlığınt demokratik bir yapı içinde koruyabileceğine inanıyoruz. Ancak gerçek şu ki ülkeyı ortaçağ karanhğuıa sü- rüklemek amacınaa olan şeriatçı güçler, hedeflerinin altyapısım •vluşiurmak için genç kuşaklar kesiminde büyük mesafe almış- lardır. Yabana atılacak bir tehlike değüdirbu... •*-* Banik'teki kamplara gittiğini savundu. VValdberg'in PKK militanlanyla çeşitli görüşme- lerde bulunup fotoğraflar çekti- ğinı ve röportajlar yaptığını öne süren savcı. "Sanığın gazeteci olmadığı. Türkıye-Almanya- Kuzey Irak üçgeninde terörist- lere aracılık ve kuryelik vaptığı üzerinde çıkan belgelerle sap- tanmıştır" dedi. Savcı, Wald- berg hakkında TCK'nın 169 ve 3713 sayılı anti-terör yasası ge- reğince 5- 15 yıl arasında deği- sen hapis cezası istedi. Gazeteci NValdberg yaptığı savunmasında. Almanya'da Sick Optik adh elektronik şir- ketinde depo işcisi olarak çalış- tığını. ancak Almanya'da ayn- ca Freiburg keminde yayın yapan "Radio Dreyecland' adlı bir radyo kuruluşunda görev yaptığını ve radyo tarafından Türkiye'dekı Kürtlerin durum- lanyla ilgili olarak programlar hazırlamak üzere görevlendiril- diğini söyledi. PKK'ya kuryelik yaptığı suçlamalannı reddeden NValdberg. Turkiye'de bir Kürt sorunu bulunduğunu, bunun genel durumunu öğrenmek için geldiğini kaydettı. Alman gazeteci Stephan VValdberg savunmasında, ge- çen yıl da Irak'a geldiğini ve burada uluslararası bir yardım kuruluşunun, Irak KürdistanT- nın Saddam yönetimi tarafın- dan yıkılan köylerin onarılıp onanlmadığı konusunda ince- leme yaptığını. 2. kez Türkiye'- ye gelişinde de bu konuyu araş- tımnak üzere Zaho'nun Banik köyüne gittiğini, burada bazı PKK militanlan tarafından rö- portaj yapmak amacıyla kamp- lara götürüldüğünü belirterek "'Banik köyüne gelen PKK'hla- nn araahğıyla kamplanna git- tim. Burada militanlarla röpor- taj yaptım ve fotoğraflar çek- tinı" dedi. PKK kamplannda röportaj yaparken Türk güven- lik güçlerinin Kuzey Irak'taki kamplara yönelik operasyon başlattığını, bu sırada kimliğini kaybettiğinı ve Zaho'dan Tür- kıye'ye dönerken peşmergeler tarafından Türk yetkililere tes- lim edildiğini anlatan VVald- berg, "Suç belgelen olarak gös- terilen fotoğraf ve ses bantları benim PKK militanlanyla yap- tığım röportajlardır. Onlan radyom adına yapmıştım" diye konuştu. HAVADURUML TURKIYEDE DUNYAOA Meteoroloji Genel Mudurluğü nden alı- nan bılgıye gore, yur- dun kuzeybatı kesım- lerı parçalı bulutlu, dığeryerlerazbulutlu ve acık gececek İç ve Doğu bölgelerımızde sabah saatlerınde sıs grulecek. Hava sıcak- lığında onemlı bır değişıklık olmayacak. Rüzgar, kuzey ve batı yon- lerden hafıf, ara sıra orta kuvvetle esecek Denızlerımızde rüzgar, Doğu Akdenız de gundoğusu ve keşışleme. dığer denızlerde günba- tısı ve lodostan 3-5, yer yer kuvvetınde. saatte 1 ,21, yer yer 27 denız milı hızla esecek Van Gölû nde hava az bulutlu ve acık geçecek Rüzgar, kuzey ve bat\ yönlerden hatıf, ara sıra orta kuvvette esecek Adana Afyon Ağr Arkara Artalya Aydın Bu'sa Canakkale Dıyaröakır Edırne Eskışehır Istanbul Izmır Kars Konya Samsun Trataon Zonguldak AmSeföam Amman Abna Bağdat Bruksel Csnevre F'ankfurt Leftoşa Petershj-g Londra Wadnd Uılano Mostova Mûnıh Pars Prag Rıyad Ftoma Vıvana A A Y A A Y S A B Y A Y B S B A A Y B 10 18# 14' 21' 7 10" 8- 15" 2" 8" 13" ir or r 9: 11' 23" 19' 8' "Ö: K* vağmur'u A-acn B-bu!ullu G-guTes ı K-karlı S-sısl Y-/ağmur u Öğretmenden 6 ek iş'e tepkiA\KARA(Cumhuriyet Bü- rosu) - Mılli Eğıtim Bakanı Köksal Toptan'ın öğreımenle- re. kendi mesleklerini vapmala- n koşuluyla "ek iş olanağı" sağlayacaklan vönündeki açık- laması. tepkilere \ol açtı. Eâitım-Iş ve Eğıt-Sen ile Özel Dershaneler Bırliği (ÖZDE- BİR). bu u>gulamanın öğret- menın saygınlığını zedeleyeceği \e öğretmenler arasında adalei- sızliğc yol açacağı görüşünü savundular. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bır üst düze\ yetkili. konuyla il- gili yasa değişikliği konusunda çalışmalannı sürdürdüklerinı belirterek. ilk ve ortaöğretim yönetmelıklennde yapılacak değişiklıkle. öğretmenin özel ders vermesıne olanak sağlana- cağını söyledi. Eğitim- İş Genel Başkanı Ni- yazi Altunya. getirilmek istenen u\gulamj\la. öğretim kurum- lannın özelleştirilmesinın amaçlandığını savundu. Cum- hurıyet'in sorulannı şanıtlayan Altunva. Bakan topıan'ın. "Zaten ek ış vapıyorlar" sözle- rıni de eleştirerek. "Ben bu za- ten vapıyorlar sözüne de pek inanmıyorum. İstanbul gibi bü- yük kentler dışında. öğretmen ek ışı nereden buluyormuş? Bı- lemiyorum. Zaten bu konuda çok ciddı ıstatistikler yok. Sa- dece. öğretmenler hamallık yaparken. çaycılık yaparken. dıyerek. uç Örnekler venliyor. Bunun dışında ek iş bulabilen öğretmen savısı çok az" dedi. Bakanlığın. "ek ders ücretle- rini katsavıya bağlamasf'na ılişkin uygulamaya dikkat çe- ken Altun\a. bu olanaktan öğ- retmenlenn büyük bölümünün yararlanamadığını vurgulaya- rak. "Bunu yaygınlaştırsa. öğ- retmenin ek ış yapmasına gerek kalmayacak" diye konuştu. Eğıt-Sen Genel Başkanı İs- met Aktaş da. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bugüne kadar izlediği politıkanın devletin bu konudaki yükümlülüklennı gö- zardı etmeye vönelik olduğunu söyledi. Oğretmenlerin ek iş yapmalannın eğitımin ıçınde bulunduğu çıkmazı daha da olumsuz bır hale getireceğinı öne süren Aktaş. "Öğretmen. öğretmenlik başka iş yapma- malı. Oğretmenlerin paravla özel ders vermelerini onaylamı- vorum. Öğretmen. sınıfında öğretmenlik yapmak. öğreül- mesı gercken herşcvi sınıfta ver- meli. Aksi halde saygınlığı kalmaz" dedi. ÖZDEBİR Genel Başkanı İbrahim Ankan. anayasanın "Eğitimın devletin denetimi ve gözetimi altında olduğu" yö- nündeki maddesıni anımsata- rak, "Eğiümi eğer devletin gözetim ve denetiminden çıka- nrsak, kimin ne yaptığı belli olmaz. Bu olayda da devlet, evinde ders veren öğretmeru na- sıl denetleyecek?" görüşünü di- le getirdi. Dershanelerin devlet denetımine tabi olması nede- niyle, öğretmenlenn dersane- lerde görev almasını "daha az mahzurlu" bulduğunu söyle- yen Ankan. "Bu durumda okul eğilimı evlere taşınacaktır. Bu büvük bir mahzurdur. 'Öğret- mene imkan sağlıyoruz" diyor- sunuz ama büyük kentlerde oturan ve belli semtlerdeki ço- cuklara ders veren öğretmene sağlıyorsunuz. Kars'taki öğret- mene sağlamıvorsunuz. Orada kım özel ders alır?" diye konuş- tu. Rüştü Koray ödülleri verildi ANKARA(Cumhurivet Bû- rosu) - Mülkiyeliler Bırliği'nin 133. yıl etkinlikleri kapsamında 17.'si düzenlenen Rüştü Koray Ödülü sahiplerini buldu. Bu yıl "Anadolu'nun tarihsel. kültü- rel ve ınsani değerlerinin ortava çıkanlmasında katkılan" bulu- nanlara verilmesi kararlaştın- lan ödüle, Profesör Dr. Ekrem Akurgal. Prof. Dr. Jale İnan ve vazar Yaşar Kemal değer gö- rüldü. Ödülleri. Ekrem Akurgal'a seçıcı kurul başkanı Prof. Dr. Cevat Geray. Jale İnan'a , Cumhunyet Gazeıesi Genel Yayın Yönetmeni Özgen Acar. Yaşar Kemal'e de Kültür Ba- kanlığı Müsteşan Prof. Dr. Emre Kongar verdi. Prof. Dr. Akurgal, yaptığı te- şekkür konuşmasında, Mülki- yeliler Birliği'nin sadece sıyaset- çi yetiştiren değil. değerli bilim ve kültür adamlan yetiştiren bir kurum olduğunu belirterek, bu ödülün kendisi için bır onur kaynağı olduğunu söyledi. Gü- nümüzde arkeolojiye gerekli önemin verilmemesinden yakı- nan Akurgal, artık sadece turis- tik amaçh faaliyeı olarak sür- dürüldüğüne dikkat çekti. "Tarih bizim tarafımızdan ih- mal edilmiştir" diyen Akurgal. Atatürk döneminde 30 kadar arkeoloğun yurtdışına gönde- rildiğini ve aralannda kendisi- nin de bulunduğu bu ekibin dünya standartlannda yetişmış arkeologlar olduğunu anlattı. Kültür Bakanlığı'nın arkeoloji- ye ve bu alandaki kitap basımı ile araştırmalara önem vermesi- ni isteyen Akurgal. ""Arkeoloji, Yaşar Kemal ve Prof. Dr. Akutgal, Rüştü Koray ödülünü alanlar arasındaydı. (RIZA EZER) Atatürk döneminde. bir ideolo- avnlan ödeneklerin arttınlmasını ji. prestijdi. şimdi artık turistik istedi. amaçlı çalışma olmaktan öteve Jale İnan da Perge'de yürüt- gitmiyor" diye konuştu. tüğü kazının çalışmalannı sür- belirterek, kazıyı y ] y ş Prof. İnan'a ödülünü veren Özgen Acar da, İnan'ın "profe- sörler yetiştiren" bir hoca ol- masının yanı sıra. "küçük dev bilım kadını" olduğunu söyle- di. Jale İnan'ın, kazısı için Kül- tür Bakanlığı'nın ödeneğmi vermesi durumunda. ödül töre- ninde değil, kazısının başında olacağını anımsatan Acar. ba- kanlıktan arkeolojik kazılara dürdüğünü "önemli dev bir proje" diye özetledi. Yaşar Kemal'e ödülünü ver- mek üzere kürsüve gelen Prof. Kongar da. Özgen Acar'ı yanıt- layarak, "Saym İnan. kazısma ödenek çıkarabilmek için nasıl bürokratik engelleri aşmaya ça- lıştığımızı çok iyi bilirler" dedi. Unlü Yazar Yaşar Kemal insa- Video kasette Kâbeli sansür Haber Merkezi - Cemalettin Kaplan ve grubuyla ile ilgili araştırmayı gerçekleştiren Dr. Fulva Atacan bu grubun üyele-. ri ile bir süre yaşadı. Dr. Ata- can, Kaplan ve grubunun Baulı eğitimın "zehirleyici" olduğuna inandıklannı belırtti. Dr Fulya Atacan. Cumhuriyet'in sorula- nnı vanıtladı. - Cemalettin Kaplan ve grubu üzerine bir araştırma yapmaya nasıl karar verdiniz? ATACAN - 1984 yılından beri din konusunda çalışıyo- rum. Doktora tezim 'Toplum- sal Değişme ve Tarikatlar: Cerrahi Tarikatı' idi. Daha sonra Hollanda. Norvec ve Bel- çika'daki çeşitli üniversiteler- den davetler alarak Turkiye'de dm konulu dersler verdim. Hol- landa'da kaldığım süre içinde Av rupa'daki Islami örgütler üzerinde de araştırmalar yap- tım. Cemalettin Kaplan gru- buyla da bu dönemde tanıştım. İlk ilişkim Hollanda'da oldu. Daha sonra Köln'e giderek Kaplan'la görüştüm. bir süre bu grubun üyesi olan bir aılenin yanında kaldım. Amacım Batı Avrupa toplumunda yaşayan bu grubun dini nasıl algıladığını ve nasıl yaşadtğını irdelemektı. - Sizden böyle bir talep gidince hemen kabul ettilcr mi? Grup iheleri size nasıl baktı? " ATACAN - Hollanda'da ta- nıştığım Kaplancı bır üyeye araştırma planımı anlattım. Ce- malettin Kaplan'la görüşmem gerektığini söyledi. Ve Al- manya'dakı merkezlerinin tele- fonunu getirdi. Çeşitli telefon görüşmeferi ve vazışmalardan sonra beni Köln'de yaptıklan bir toplantıya davet ettıler. Toplantıda güvenlik kontrolü vapan grup üyelerinden bir ba- yan benimle ilgılendi. ev ine da- vet etti. Kaplan'la görüşmemı sağladı. Daha sonra çeşitli kere- ler Köln'e gittim. Ve bu aılenin yanında kalarak araştırmamı sürdürdüm. - Gittiğiniz grup üyelerinin ev- lerinde dikkatinizi ceken ne idi? Aile bireyleri arasında ilişki na- sıldı? ATACAN - Tüm ailelerde gördüğüm ortak özellik bir mi- safır geldıği zaman kadınlann ayn, erkeklenn ayn odalarda oturmalanydı. Hepsinin evinde mutlaka TV, video vardı. Vi- deo ve teyp olmasının nedeni Kaplan'ın kasetlerinin evierde dinlenilmesi. Aile içi ıhşkilerde bir farkhlık gözlemlemedim. - Alman TV'sira izliyorlar mı, Türk gazetelerini okuv orlar mı? ATACAN - Alman TV'sini zaman zaman haberleri izlemek BirHEP'li dahaöldürüldü Haber Merkezi - HEP An- talya merkez ilçe üyesi Yusuf Solmaz, kimliklerin belirlene- meyen kişilerin silahlı saldınsı sonucu öldürüldü.. Böylece Antalya'da bu hafta içinde öl- dürülcn HEP'li sayısı 2'ye yük- HEP Merke7 İlçe Yönetim Kurulu üyesi Gül Solmaz'ın eşi olan HRP üyesi Yusuf Solmaz, Gü/enlik Mahallesi 264. so- kakıaki işyerini açarken, iki kişı olduklan bıldinlen saldırganla- nn kurşunlanna hedcf oldu. Kurşunlardan biri başına isa- bet eden Solmaz. olav yerinde öldü. Bilindiği gibi Antalya HEP Yönetim Kurulu üyesi Diş He- kimi İdns Çclik de s;»h «ahahı evının önünde kimiıği belirlene- meven kışilenn silahlı saldınsı sonucu hayatını kaybetmişti. için açıy orlar, gazete okumu- y orlar. Ökuduklan Cemalettin Kaplan gnıbunun çıkardığı Ümmet-i Muhammed dergisi. Çocuklar ve gençler videoda fılm sevretmeyı çok sevıv orlar. Tercih ettiklen fllm lürü karate fılmleri. Bu fılmlerden birini ben de ızledim. Çok ilgimi çek- ti. Bir öpüşme sahnesi başlar gibi oldu. Birden bir futbol ma- çı karşıma çıktı. Birkaç dakika sonra yeniden film devam etti. Bu tür ailelere video kaseti kira- layan fınna, açık bulunabilecek sahneleri kesiyor yerine ya maç görüntüsu ya da Kâbe gibi Is- lam açısından önemli olan yer- lerin görüntülerini yerleştinyor. - Ailelerin çocuklarının gele- ceğinc döniik ne tür planları \ ar? ATACAN - Çocuklann du- rumu iki yönden sorunlu. Bi- rincisi yaşadıklan Alman top- lumundakı eğitim kurumlann- da başansızlar. Bunun temelin- de dıl bilmemelen yatıyor. Bu çocuklann büyük bir kısmı çok düşük düzeyde eğitim âhyorlar ya da hiç almıyorlar. Ailelerin bu konudaki şikâyeti Almanlar bizim çocuklanmıza 'aptal' di- yor. Bunun anlamı dil bılmedi- ği için başansız olan çocuklann öğrenme güçlüğü çeken dığer çocuklarla aynı okullara yol- lanması. ,\ilelerin hiçbiri çocu- ğunun Almanya'da okuyup başanlı olacağına ınanmıyor. Bu sorunun ikincı yüzü ıse İsla- mı. anlama biçimleriyle ilgili. Pek çok aile çocuklannın Batılı eğitim kurumlarında "zehirle- neceğine' inanıyor. Buna çare olarak da çocuklannı Türkiye'- ye Kuran kurslanna yollamavı düşünüyor ya da yolluyor. Da- ha sonra Turkiye'de ilkokul ve ortaokulu dışandan bıtirterek dıploma almalannı sağlıyor. - Çocukların dil öğrenmek, okumak. mestek sahibi olmak, nı insan yapan öğelerin başında sözlü kültürün geldiğini belirte- rek. dili zenginleştirmenin. ya- zılı edebiyatla mümkün olabile- ceğini söyledi. Orta Asya'daki Türklerin dilinın yazılı edebiya- ta aktanlamadığı için gudük kaldığmı belirten Yaşar Kemal. dilin gelişiminde romanın öne- minedeğindi. Batı'ya öykünmenin Türk in- sanına çok şey kaybettirdiğini ifade eden Kemal, Türk insanı- nın kendi değerlerine sırtını dönmemesi gerektiğini söyledi. en azından babalannın yazgısmı pavlaşmamak için bir çabalan yok mu? ATACAN - Birkaç çocukta böyle bir eğilim saptadım. Ama. özellikle kız çocuklan Al- man toplumundakı eğıtimden çeşitli >ollarla uzak tutuluvor. Erkek çocuklann büyük ço- ğunluğunda ise özel olarak bir meslek edinme amacı yok. Ge- lecek üzenne vapılan planlar Türkiye v e İslam devleti kurma ile ilişkili olduğu için Alman toplumunda özellikle eğitim kanahyla bir ver edinme bu arubun gündemınde yok. " - Siz, Hollanda'da, Belçika'- da, Noneç'te 'Turkiye'de Din' konulu dersler >erdiniz. Yabancı öğrencilerin bakış açısı nasıldı? ATACAN - Hollanda'da Türkiye'de toplumsal değişme ve din anlatıyorsanız öğrencile- rin kafasındaki Türkiye ve din, Hollanda'daki Türk göçmenler temelinde örgütlenmış İslami gruplarla sınırlı. Norveç'te an- ratıyorsanız, oradakilerin kafa- sında Türkiye ile Bangladeş arasında. her ikisı de Müslü- man olduğu için pek bir fark yok. Eğer Hollanda'da Refah Partisı'ni anlatıyorsanız, öğren- cilerin anladığı. Avrupa Milli Görüş Teşkilatı. Norveç'te Türkiye'deki tarikatlan anlatı- yorsanız, onlann kafalanndaki resım Sudan'daki tarikat. Bu resme uyduğu ölçüde Turkiye'- de tarikat anlaşılabilir. Uyma- dığı ölçüde "olmaz böyle şey" reaksiyonugeliyor. Norveç'teki pek çok insan için Bangladeş"- teki bır kövde yaşanan İslam ile İstanbul'daki dini yaşam ko- laylıkla hiçbir farklılaşma ya- pılmadan. aynı kabul edilebilır. Bu kabul edişin temelindeki varsayım ıse İslamın değişmez. her yerde geçerh mutlak bir özü olduğudur. GOZLEM UĞURMUMCU • Baştarafi I. Sayfada devletin resmı ideolojileridir. Bugün, Iran İslam Cumhuriyeti'nde de, Libya'da da Is- lamcı ideoloji resmi ideolojidir. Atatürk'ün sağlığında ve Inönü'nün cumhurbaşkanlı- ğında devletin ideolojisi resmidir. Bu resmi ideolojiye Kemalizm'adı veriliyor. Demokrasilerde devletin ne tek bir ideolojisi olur nede dini. Demokrasilerde devlet, çeşitli ıdeolojiler ile din ve mezhepler karşısında yansız davranacak kurallar ile do- natılır. Laik cumhuriyet' de bu demektir. 'Demokratik hukuk devleti' cumhuriyetin 'hukukun üstünluğü' ilkesine göre örgütlenmesini, eylem ve ışlemlerinde hukukun temel alınmasını gerektirir. Çok partili düzenlerde devleti kuran ideoloji, çeşitli gö- rüslerden yalnızca bır tanesidir. Bu görüşe karşı çeşitli karşıt görüşler varsa o ülkede demokrasi işliyor demek- tir Bu açıdan bakarsanız, Türkiye'deki resmi ideoloji'çok partili yaşama geçtığimiz 1950 ile son bulmuştur. Ancak 1950 lı yıilardakı demokrasi. Batı ülkelerinde örnekleri görülen turden çoğulcu yapıyı kuramamış ve karşıt ideo- lojilere de yer verilmemiştir. Sözgelışi komünıst partileri kurulmamış, dinci partile- re de yaşama şansı tanınmamıştır. Askeri müdahale dönemlerinde yeniden tek görüş, resmi görüş olarak savunulmuştur. Daha doğrusu bu dö- nemlerde 'yumruğu kuvvetli olanın Atatürkçülüğü' o dönemlerin resmi ideolojisi sayılmıştır! Son yıllarda devletin bır resmi ideolojisi var mıdır? Varsa nedir bu ideoloji? Bu ideoloji Atatürkçülük ya da Kemalizm ise kim belir- lıyorbu ideolojiyi? 12 Eylül, Atatürkçülüğün sahtesini resmi ideoloji yaptı. ANAP, bu dönemden güç alarak 'Turk İslam Senfezı" ve serbest piyasa ekonomisi'r\\ resmi ideoloji yaptı. Islamcılık, ilk kez bu kadar yaygın biçimde devlet tara- Iından desteklendı. YÛK'ün ilk dekan ve rektörlerine bakın; hemen hepsi, Türk-islam Sentezi ideolojisini üreten Aydınlar Ocağı- nın kayıtlı üyeleri arasından seçilmışlerdir. Müsteşarla- ra, genel müdürlere ve daire başkanlarına bakın; bütün bu bürokratlar, üçlü kararnamelerden önce tarikatlarca atanmaları uygun görülenler arasından seçılip atanmış- lardır. Yüksek Mahkeme üyeliği için bile dincılik, tarikat- çılık' aranan nitelik olmuştur. Tarikat, ticaret ve siyaset, devletin resmı ideolojisinın üç ayağını oluşturmuş: 'serbestpiyasa' adı altında devlet destekli ayrıcalıklı şirketler, iktidar partisi ile iç içe geç- mişlerdir. Resmi görüş de, ticari görüş de. siyaset gorüşü de bu- dur. Bugün Atatürkçüler, Kurtuluş Savaşı'nı 'Kuvayı Milli- ye ruhu'nu, devrimleri ve laikliği savunanlar, aynı za- manda düşünce ve örgütlenme özgürlüklerini. Islamcı ideoloji ile Kürtlerin kültürel kimlikleri üzerlerindeki ya- sakların kaldırılmasını da savunuyorlar. SS kararnamelerini hazırlayıp kabul edenler, Özal ve ANAP iktidarıdır. SS karamamelerinın anayasaya aykırı olduğunu yazıp çizenler de bizler! Böyle mi olur 'resmi gorüş ve böyle mi olur 'resmi Ideoloji'? Atatürkçülük ve laiklik, devleti kuran ideolojinin temel- leridir. Bu ideoloji, zamanla yozlaşmış. kendi özüne ya- bancılaşmış ve 12 Eylül döneminde olduğu gibi laikliği yok edecek bir ideoloji haüne dönüşmüştür. Son yıllara kadarki resmi ideoloji sahipleri, Türk-lslam Sentezi' ve 'piyasa ekonomisi görüşlerini savunanlar- dır. Bu görüşlerin devlet katındaki en büyük temsilcisi ve simgesi Cumhurbaşkanı Özal'dır! Özal'ın kısa özgeçmişi son yıllardaki resmi ideolojinin de kimler tarafından savunulduğunu gösteren bir temel kaynaktır! Atatürkçülük: bu görüşlerle kuşatılan devlete. bu gö- rüşlerin sergilendiği yüksek tirajlı gazetelere ve 12 Ey- lül'den bu yana devlet ile iç içe geçmiş bu ideolojiye karşı savunulan bir inançtır. Resmilik, devlete özgüdür... Devlete özgüdür ve arka- larına devleti alıp, başka düşüncelere soz ve örgütlenme hakkı tanımayanlara.. Sahte nıark operasyonu Baştarafi 1. Sayfada soruşıurmada, Sayılır'ın mat- baasını 50 milyon lira karşılığı bir haftalığına Mahmut İzgi ve Bülent Günay'a kiraladığı an- lasıldı. Sanıklardan Mehmet Çelik- siz ilk sorgusunda. reklam ajan- sında işlerinin kötü gittiğini. bu arada Bülent Günay'ın gelerek kirasını ödemek kaydıyla işve- rinde çahşmaya başladığını bil- dirdi. Ancak getirdiği fılm makinesinde ne yaptığını bil- mediğini öne süren Çeliksiz. "Bir süre sonra mark kahplan bastığını anladım. İşyerimden aynlmasını istedim. Bana. "Evim hacizli, başka şansım yok. Paralan bastıktan sonra sana da yardım edecegiz' diye- rek çahşmasını sürdürdü" şek- linde konuştu. Matbaanın sahibi Mehmet Sayılır da "Türk parası basıla- cak olsaydı, kesınlikle izin ver- mezdim" dedi ve şöyle devam etti:Once bana, "200 mark basa- cağjz" dediler. Benim Alman- lara biraz alerjim var. O vüz- den izin verdim. Sonra miktar arttı. bunun üzerine bana iş bi- tince 50 milyon lira para vere- ceklerini söylediler. İş bir hafta- da bitecekti. 6 aydrr devam ediyor. Şu ana kadar cebimden 7 bin mark harcadım." Sayılır. ailesinin Almanya'da yaşadıâını. orada bir trafik ka- zası geçirdieını de sözlerine ek- ledi. Operasyonu yürüten yetkili- ler. samklann ifadelerinde, sah- te paralann basımını 10 gün içinde tamamlayarak Bulgaris- tan'da piyasaya süreceklenru anlattıklannı bildırdiler. Olavla ilgili olarak paranın basımını gerçekleştiren ustaba- şı Metin Çetin adlı kişinin de arandığı belirtildi. İstanbul'da göreve geldığin- den bu yana düşük ayarlı altın, hileli akaryakıt, izin ahnmadan açılan döviz bürolan ve tefeci- lik olaylan gibi birçok operas- yona imza atan mali şube müdürü Salih Güngör. sahte Alman Markı operasyonuyla ilgili soruşturmanın çok yönlü olarak devam ettiğini bildirdi. Salih Güngör, sahte Alman Markı basmak için hazırlanan fılmin ele geçirilmesinden sonra başlatılan operasyonlar sırasın- da. çeşitli hatalan nedeniyle ip- tal edilen marklar da ele geçiril- diğini bildirdi. Türkiye'de ilk kez bir operas- yonda bu meblağda sahte döviz ele geçinldiği kaydedildi. IS VIÇRE YAŞAM SİZİN VE SEVDİĞİNİZİN GÜVENCESİ... İÇİ SEVDA DOLU YOLCULUK Cahit Külebi 10.000 lira (KDV içinde)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear