23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3KASIM1992SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Yükseköğretim Yasası'nda DeğişikBkler Hiç şüphesiz özerklik, her türlü denetimden uzak olma anlamını taşımaz. Devlet denetimi ve özdenetim konulannda ortaya çıkmış aksakhk ve yetersizliklerin dikkate alınması ile iyi bir denetim düzeni kurulmalıdır. Prof. Dr. CEMALETTÎN ÖNER 1981 tarihli 2547 sayıh Yükseköğretim Ka- nunu, 1750 sayılı kanunla devam eden "özerk üniversiteler'e bir tepki kanunu olarak yürür- lüğe konulmuştur. Bu kanun hazırlanırken Milli Eğitim Bakanhğı, üniversitelerden görüş istemiş, fakat bu görüşleri benimsetnemiştir. Istanbul Üniversitesi'nin 1980 yıh arahk ayın- da oybırliğiyle kabul ettıği raporuna kisaca te- mas etmek isterim: "Üniversite fonksiyonlan- nı yerine getirmeleri için en iyi ortamın özerk- lik olduğu, özellikle yurdumuzun geçirdiği siyasal dönemler dikkate alınırsa daha iyi an- laşılır. Bu hususta Anayasa Mahkemesi'nin 1971 yılında verdiği bir karardaki şu fıkir ko- nuyu açıklamaya yetmektedir: Üniversite, yönetim ve bilim açısından özerklik tanınma- sının gerekçesi ise, siyasal çevrelerin ve özel- likle iktidann üniversite çalışma, öğretim ve eğitimini etkisi altmda bulundurması yolunu kapamak ve üniversite çahşmalan ile öğretim ve eğitimini her türlü dış etkiden uzak bir or- tam içinde sürdürmektedir. Objektif olarak bilim ve akıl yolunu belirtecek bağımsız ku- rumlara olan ihtiyaç özerk üniversite fıkrini doğurmuştur." Senato görüşünü aşağıdaki şekilde sürdürmektedir. "Hiç şüphesiz özerk- lik, her türlü denetimden uzak olma anlamını taşımaz. Devlet denetimi ve özdenetim konu- lannda ortaya çıkmış aksakhk ve yetersizlik- lerin dikkate alınması ile iyi bir denetim düze- ni kurulmalıdır. Fakat bu yapılırken özerkli- ğin zedelenmemesine dikkat edilmelidir. Aksine bir tutumun yaratacağı sabncalan sonradan ortadan kaldırmak çok zor olacak- ür. Özerklik kavramı, bilimsel, idari ve mali özerkliği kapsar. Bilimsel özerklik, araştırma yapmada, sonuçlannı açıklamada ve eğitim ve öğretimde sadece bilim kurallanna tabi ol- mayı; idari özerklik, herhangi dış baskıya maruz kalmadan, kendi seçtiği organlar eliyle yönetilmeyi; mali özerklik, araştırma, eğitim ve öğretim ve yönetimin gerektirdiği kaynak- lan sağlama ve harcamada güdülen amaç dı- şında sınırlamalara maruz kalmamayı sağlar. Özellikle ûniversitelerin fonksiyonlannın amaca uygun şekilde gerçekleştirilmeleri özerk olmalannı gerekh' kıhnıştır." Geçmişten örnekler Görüldüğü gibi îstanbul Üniversitesi, Anayasa Mahkemesi karanndan da yararla- narak uyan görevini zamanında yapmış, fa- kat etkili olmamıştır. Bu konu üzerinde biraz daha durarak, geçmişten de örnekler vermek isterim. Böylece karşılaştırma olanağı bulmuş oluruz. Darülfünun'da özerklik isteği 2. Meşrutiyet döneminde netleşmiştir. Müderris Cemil To- puzlu Paşa, sivil tıbbiyenin başına, yasalar müsait olmadığı halde, müderrislerin doğru- dan seçimleri ile gelmiştir. Fakat seçim usulü hemen kurumlaşamamıştır. Özerk darülfü- nun konusunda Ziya Gökalp'in 1917 yıhnda îttihat ve Terakki Kongresi'ne sunduğu ra- pordan, her zaman geçerli ve yol gösterici ola- bilecek birkaç cümleyi ahyorum: "Darül- fünun idaresi, muallimler meclisi ve muallim- ler divanı gibi bilimsel heyetlere ve bunlann reislerine bırakılarak, muallimler heyeti, genel müdür veya fakülte müdürleri gibi idari me- murlann emrinde bırakılmamalıdır. -Bir memlekette muaUimler sınıfma toplumsal bir değer verilmezse bilim de değeri haiz olamaz." Birkaç cümle de darülfünunun eski emirüe- rinden Ismail Hakkı Baltacıoğlu'ndan alahm: "Bizde darülfunun, bir yüksekokul görevini yapmıştır. Ne bilimimiz ve ne de bilimsel zihniyetimiz yükselmemiştir. Darülfunun me- selesi her şeyden önce büimin ve bilim adam- lannın özerkliği meselesidir. Biz Türkler, he- nüz tamamiyle çağdaş bir cemiyet bünyesine mazhar olamadığımızdan, dinimiz, ah- lakımız, zevkimiz hükümeün gözetimi altın- dadır. Bilimimiz de tabiyete tabidir. Mu- allimlerin, müderrislerin seçim şekli darülfu- nun ıslahmm başlangıcıdır. Bu atamalar ile olduğu sürece darülfunun meselesi halledüe- meyecektir." 1919 yıhnda Osmanh Dariilfünunu Tüzü- ğü, darülfünuna tüzelkişilik ve bilimsel özerk- lık getirmiş ve müderrislerin darülfunun eminîiği için üç aday seçmelerine imkân ver- miştir. Nitekim Besim ömer Paşa, adaylar içinde en çok oyu alarak, Maarif Naarlığı ve Sadrazamlıktan onay alınarak Padişah irade- si ile atanmıştır. Yükseköğretim Kurulu'na Sayın Ihsan Doğramacı'nın başkan olması bir şansızhk olmuştur. Bir basit dispanserden Hacettepe Üniversitesi'ni kurmuş olan Sayın lhsan Doğ- ramacı. enerjisi. ünü ve etkin kişiliğiyle aydın- lann, üniversite mensuplannın ve gazetecile- rin haklı tenkitlerini etkisiz bırakmışür. Buna rağmen son seçim öncesinde iki siyasal parti, seçim beyannamelerine ve hükümet olduktan sonra da hükümetprogramına YÖK konusu- nualmışür. Yaygınlaşan genel kanıya göre YÖK, esas görevi olan ûniversitelerin bütçe, kadro, eğitimin geliştirilmesi, öğretimelemanı yetiştirilmesi gibi hususlarda başanh ola- mamıştır. Buna karşıhk önemsiz detaylarla uğraşmıştır. Siyasal baskılara karşı çıkamamış, mevcut- lan geliştirmeden yenileria'n açılmasına yeşil ışık yakmıştır. Gelişmiş ve gelenekleri olan üniversitelerle yeni açılanlan aynı statü içinde yönetmeye kalkmıştır. öğretim üyesi piramidi kurmak is- terken piramidi tersine çeyirmiştir. 1945 yıhndan beri yönetsel özerkliği de olan üni- versitelerde seçim yerine atama sistemi getire- rek üniversiteleri yüksekokullara çevirmiştir. Üzûcü ügisizUk Artan ûniversitelerin koordinasyonu, bütçe ve kadro gibi hususlarda üniversiteler üstün- de bir kuruluşa elbette ihtiyaç vardır. Fakat bu, aynntılarla uğraşmayan ve seçimle teşek- kül eden bir kuruluş olmahdır. Demokrasinin bir disiplin rejimi olduğunun ülkemizde he- nüz tam anlamı ile kavranmadığı, üniversite- lerimizin de özerkliği zaman zaman iyi uygu- layamadığı da bir gerçektir. Hele bazı öğretim üyelerinin üniversite özerkliğini kişisel özerk- lik olarak kullandığı da görülmüştür. Ancak bu olumsuzluklann ciddi denetimlerle önle- nebileceğinden şüphe etmemelidir. Üniversite özerkliğinin kamuya yeterince duyurulamaması ve siyasal partilerin de ço- ğunlukla bu konu ile ilgilenmemeleri son de- rece üzûcûdür. Bir zamanlann, aydınlar na- zanndaki ümidi Sayın Bülent Ecevit de bu konu ile ilgisiz görülmektedir. Koalisyon hü- kümetince haarlanan tasannın ve gelişmele- rin nasıl boş ümitlerle dolu olduğunu gelecek yazımda belirteceğim. ARADABtR MEHMETGÜLER Yazvn Öğrettneni- Yazar Devlet Adamlan ve Sanat Yaztmızın başlığı uzak iki sözcük gibi gözükse de ger- çekte öyle değil. Erdemin bilgi olduğunu savunan Yunanlı filozof Eflatun (I.Ö. 427-347), devlet adamlarının bilge kişilerden, sanatçı- lardan olmasmı istemiştir. Onun yarı gerçek, yarı ütopik "devlet"indeki mutlu topiumun yaratılmasının baş koşulu- dur bu. Bu görüş, günümüzde elbet tartışılabilir. Bilge kişilerin, filozofların, sanatçılarm devlet yönetmekte ne denli ba- şarılı olabilecekleri üzerinde durulabilir. Bugün devlet adamlarının bilgeliğinden çok bilgisi ilgilendiriyor bizi. Sa- natçı olmasından çok sanata bakışları önem kazanıyor. Mitterrand, Fransa'ya cumhurbaşkanı seçildiğinde ga- zeteciler, "Son olarak hangi kitabı okudunuz?" diye soru sormuşlardı ona. 0 da Yaşar Kemal'in iki ciltlik Demirciler Çarşısı Cinayeti adlı romanını okuduğunu söytemişti. Gö- revi devraldtğı günlerde de hemen her ülkeden devlet adamlarını, sanatçıları ülkesine davet etmişti. Türkiye'den çağrılan tek kişi Yaşar Kemal'di Bir karşılaşmamızda Yaşar Kemal'e bu olayı sordum. Mitterrand'ın kendisine özel ilgi gösterdiğini söyledi. Yine Yaşar Kemal'den öğrendiğimize göre Mitterrand, ro- manın geçtiği Çukurova'yı, özellikle Kilikya tarihini çok iyi biliyordu. Romanı daçok iyi anlamış. özümsemişti. Mitter rarid, Yaşar Kemal'e şöyle sorular da sormuş: "Çukurova romandaki feodal yapısını hâlâ koruyor mu? Romanda an- latılan kan davaları yine devam ediyor mu? Romanın kah- ramanları Murtaza Bey, Derviş Bey, Akyollu Mustafa Bey, AlaTemir Ağa gibi feodal ağalar. beyler hâlâ var mı?" Yaşar Kemal bunları anlatırken Mitterrand'a hayran- lığını gizleyememiş, "Yahu" demişti, "Elin adamı benim memleketimi benden iyi biliyor." Şaşırmıştım. Açık söyle- yeyim, Mitterrand'a ben de hayran olmuştum. Seçim dö- neminin en yoğun günlerinde Demirciler Çarşısı Cinayeti gibi 1500 sayfalık dev bir yapıt nasıl okunurdu? Türkiye gibi uzak bir ülke, Kilikya gibi çok eski bir uygarlık bu kadar yakından nasıl tanınırdı? Demek ki Batı buydu, Batılı aydın, devlet adamı buydu. Isa'dan önce "Bilgi erdemdir" diyen Eflatun geleneğinin süreğiydi tüm bunlar. Mitterrand gerçeği, ister istemez bizim devlet adam- larımızı düşündürmüştü bana. Bizimkiler Tom Miks, Tek- sas okuduklarını söylüyorlardı o günlerde. Yaşar Kemal'in kitaplarını yasaklıyorlar; okullara, kütüphanelere sokmu- yorlardı (Bugün de durum aynı). Batı'yla Doğu'nun arasın- daki bu çelişki yaşandığı sürece, Atatürk'ün deyimiyle Doğu, Batı'nın şikârı (avı) olacaktı. Bundan başka birseçe- negi yoktu. Bizim siyasal liderlerin hiçbiri kültür ve sanat gibi bir konuya değinmezler konuşmalarında. Sanat, kül- tür yoksulluğumuz, yozlaşmış eğitim düzenimiz ve para- dan başka hiçbir düşünmeyen, düşündürülmeyen halkımız... Işte liderlerin yarattığı Türkiye!.. ıvnpı İD , Hfm / • M AYŞI NISRİN GÜVEH ^ H Hayat acımadı sana; ^ ^ | Hadi ağtamasana ^ ^ B Dostun bakıyor sana R^H Hayat yaraladı seni pek ' • Küçücük bebek ^ H Hadi dön bana ^ ^ H Geldim yanına ^M Hayat o real f W | Mutsuz etti seni, sefil. ^ i Hadi avun dryorum, Seninle aa çekryorum. It.6.1960- 1.9.19S3 T.C YÜKSEKÖCRETİM KURULU ÖĞRENCtSEÇMEVE YERLEŞTtRME MERKEZİ BAŞKANLIĞrNDAN Yükseköğretime ginndc için 1993 Ögrenci Seçme ve Yerleştinne Sı- navlanna (OSYS) başvurmak isıeyen adaylann dikkatine: 1.1993 ögrenci Seçme ve Yerleştinne Sınavlanna (ÖSYS) başvuru 9 Kasım 1992 tarihinde başlayacak, 23 Kasım 1992 tarihinde sona ere- cektir. 2. 1991 veya 1992 Birinei Basamak Sınavım (ÖSS) kazanmış aday- lardan sadece 1993 Ikinci Basamak Sınavına (OYS) girraek isteyenler de 1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunmak zomnda- dırl&r. 3. 1992 ögrenci Seçme ve Msrleştinne Sınavlanna (ÖSYS) ilişkin bilgi ve kurallan içeren lalavuz ile başvunna için gerekli belgeler, yurt içinde ve lise dengi okul müdürlüklerinden; yurtdışında ise ABD, Avustralya, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, lngil- tere, tsveç, Isviçre, Libya, Suudi Arabistan ve Ürdün'deki eğitim ata- jeliji veya müşavirliklcrimizden saglanabilecektir. 4. 1993 ÖJrenci Seçme ve Yeıleşürme Sınavı'nın Birinei Basamağı (ÖSS) 18 Nisan 1993, tkinci Basamağı (ÖYS) ise 20 Haziran 1993 ta- rihlerinde yapılacaktır. önemle duyurulur. ÖSYM BAŞKANLlGl Basın: 41142 tSO-lMKBtSTANBULSANAYtODASI VEtSTANBULMENKUL KIYMETLER BORSASI 'TÜRK SANAYİt VE SERMAYE PİYASASP SEMİNERt 6 KASIM 1992, SAAT: 14.00 tSO ODAKULE İŞMERKEZt lsunbul Sanayi Odası (tSO). IMKB işbiriiği ile ~Sanayi Kuruluşlan Sermaye Piyasası llişkilen'nin eie aFın<ıca|ı bir seminer düzenlemiştir. Sa- nuyi kuruluşlanmızın lsunbul Menkul Kıymetter Borsay'nın sundu|u hizmcllcn tamması ve hısse senetleri ve tahvıl piya&alannda halka arz' uygulamatan. borsaya kotasyonun sagladıg) avanlajlar ve borsa dışı ser- maye pıvasası - sanuyi ılışkilennın ele alınacağı bu seminerde aynca İMKB'yi lanıtan bir mültıvızyon gösterisı yer alacaktır. Seminer procramı şöyledir Saat: 14.00 AÇ1Ş KONLŞMALAR! Memduh Hacıo|lu. lstanbul Sanayi Odası (tSO) Yönetim Kurulu Başkanı. Yaman Törüner. Istanbul Menkul Kıymetler Borsası Yönetim Kurulu Başkunı. Prof Dr.Tansu ÇıUer. Devleı Bakanı MOLTlVtZYON GÖSTERİSI: Istanbul Menkul Kıymetier Borsası IS.I5SANAYİ KtJRULUŞLARI- SERMAYE PİYASASI İLİŞKİLERİ IMKB- Sanayi llışkılcn (İMKB Yardımcısı) * Hıssc sene'.leri piyusasında halka arz ve ikincil piyasa * Tuhv il piyasasında halka arz ve ikincil piyasa * Kotasyon ve vergi avantajlan ARA BORSA DIŞI SEHMAYE PİYASASI-SANAYİ İLİŞKİLERİ * Borsa dışı halka açilma ımkanlan * Vartıga da>alı menkul kı>-mct uyeulaması Setniner. Istanbul Sanayi Odası'nın Odakule tş Merkczj 1. kaıtaki Meclis Salonu'nda yapılacaktır. TARİH: 6 Kasım 1992 Saat: 13 30 YER: İSO. Odakule Iş Merkea 1 Kat. Meclis Salonu ISTANBUL SANAYI ODASI KALTTE VE STANDARTLAR ŞLBESI EĞİTİM SEMtNERLERt DIZİSİ Kalitc ve stundartlar konusunda Istanbul Sanayi Odası'nın. L'luslara- rası StiirKİurtlar Teşkılatı (İSO). Ingılız Kalıie Enstitüsü. Kaliie Derne^. ODTÜ ve Murmaru Üniversitesi ile mûstereken fteçtı^ımız aylarda dü- ği seminer. konl'eran* \e eğitim serninerierine bu kez Japonya ve Fransa'dan gelecek uzmanlarla devam editmektedir. ULUSLARARASI REKABET ORTAMINDA KALtTE KONTROLUNÜN ÖNEMt 12 KASIM 1992 PERŞEMBE, SAAT: 10.00 Japonva Prodükıiviıe Merkca uzmanlanndan ve Saitama Bölgesi Yö- netim \e Teknolojı Teknik Damşmanı. Endonezya Ulusal Klakalav Çe- lik Danışmanı Yük. Müh. Dr. Susumu Saio. 12 Kasım 1992 Perşembe günü saal 1000da Istanbul Sanavı Odası. Odakule Meclis Salonu'nda Kalite Kontrolünün uluslararasi'rekabette arz etti|ı önem konusunda bir »eminer «recektir. Fuji Steel. Nippon Sleel ve Takasago Tekko KK fir- malannda uzun yıllar üst düzey yönetici olarak çalışan Dr Susumu Sato. Japonyada kalitekonlrolüneılişkinornekcHaylarlaaçıkUmalardabulu- ruıcaktır. OTOMOTtV SANAYttNDE KALtTE KONTROL StSTEMLERİ 13 KAS1M 1992 CUMA, SAAT: 10.00 İSO, tSTANBUL SANAYİ ODASI ODAKULE İŞ MERKEZİ, KAT: 1 "Otomotıv Sanayiinde Kalıie Kontrol Sisterrderi' konusunda bir seminer verecek olan Mr. Kazuo Hoshino. Nıssan MotorCompany Ltd. Teknik Merkezı Kalite Konırot Daırcsı Müdürû olarak gorcv yapmaktadır. Dr. Kazuo Hoshino'nun. özellikle "Otomotıv Yan Sanayiinde Kalite Kontrolü" konusu üzerinde durması ve Japonya'dan ömek olaylar işle- mesı beklenmektedir. Bu iki toplantı tstanbul Sanayi Odası ve Japon Dış Ticarct Teşkilatı (JETRO) tarafından müşlerekcn düzenlenmektedrr. Her ıkı Japon uzman. İSO üyesi rırmalara kalite kontrol sıslemlen ko- nusunda yardımcı olmak ûzere fabrikalan ziyaret etmek ve karçılaşilatı sorunUrla ılgılı danışmanlık yapmak arzusundadırlar. 11 Kasım 1992 Çjuşamba gûnü Japon uzmanlan fabnkalanna davet ederek danıs/ mak bteyen üyemu fırmalar Kalıie ve Standartlar Şubesi M üdürü Sınan Cül'e ba?vun»bihr. Tel: 252 29 00, 2-46-242 TEŞEKKÜR Sevgili eşim ve babam Prof. SALİH ŞANVER'in vefatı nedeni ile uğradığımız büyük acıyı bizlerle paylaşan, cenaze törenine katılarak evimize gelerek çiçek göndererek çeşitli hayır kurumlarına bağışta bulunarak Övgü dolu yazılan ile bizi onurlandırarak telefon, telgraf, faks mesaj ve gazete ilanları ile başsağlığı dileyerek bizlere destek olan, Başbakan Sn. SÜLEYMAN DEMİREEe Maliye ve Gümrük Bakam Sn SÜMER ORAIk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı sn ERSÎN FARAIİALrya, Sn. Dekan Prof. Dr. ÖMER FARUK BATIRECin şahsında Marmara Üniversitesi Iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi'ndeki, Sn. rektör Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN'in şahsında Anadolu Üniversitesi'ndeki, aynca tstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Boğaziçi Üniversitesi'ndeki tüm meslektaş ve dostlanna, tüm öğrencilerine, değerli yazar Sn. İLHAN SELÇUK'un şahsında tüm Cumhuriyet Gazetesi camiasına, Dünya Gazetesi yazar ve yöneticilerine, Yeminli Mali Müşavirler ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası mensuplanna, müşaviri bulunduğumuz tüm yerli ve yabancı kuruluşlann ortak ve yöneticilerine, ayrıca yakın ilgi ve sıcak dostluklarım hiçbir zaman unutmayacağımız, her zaman yardımımıza koşan Sn. Prof. Dr. AIİ EKMEKÇİ ve sevgili dostu Sn. Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA'ya tüm dost, arkadaş, akraba ve yakınlarımıza yürekten teşekkür edıyoruz. AYŞE VE AIİ ŞANVEB PENCERE RFıdn Yükseten DeğerierL. "Yükselen değerler" diye bir yeni deyim, herkesin dilin- d»dolaşıyor. Nedir yükselen değerler? Televizyon yayınlarımız çoğaldı, bir yeni kanal daha açıldı. Ekranın üstünde üç harf: HBB!.. Türkçede bu üç har' nasıl okunur? He-be-be, değil mi? Hayır. Sunucu adı geçen televizyonu şöyle tanıtıyor: -Eyç'bi-bi!.. Belki daha da çarpıcı gelir, kulakta kalır, yadırgansa bile benimsenir, diye ekliyor: -Eyç-bi-bi-ti-vi.. Demek ki HBB-TV'yi -yükselen değerlerimize göre- da- ha çok tutunsun diye Ingilizce söylenışiyle duyurmak ge-. rekiyor. özel televizyon kanallarının adları da yükselen değerlerimizi vurguluyorlar. Dergi adları da Amerikanca... Eğer bir kimse bu olguyu elestirmeye kalkarsa, yükse- len değerlere karşı çıkan tutucu oluyor; çünkü toplumda yabancılaşma salgını tozu dumana katıyor. • Yükselen değerlerimiz -ya da değersizliklerimiz- birtür piyasa araştırmasına dayanıyor; günlük döviz kurları gibi inişlere çıkışlara bakılıyor; malını satmak istediğin pazarı tanıyacaksın; kitlenin eğilimi ne yana, bileceksin, yelkeni- ni ona göre açacaksın... Ve açıyoruz.. Yükselen uçurtmanın kuyruğunatakılıp giden toplumda tüketim ideolojisi egemendir; savurganlık, çılgınlık, lüks, gösteriş, cafcaf, yüzeysellik, çıplaklık, porno, moda, cin- sellikte uçukluk, fikirlerde boşvermişlik, fal, kumar, sosyal adaletin hiçlenmesi, paraya tapınma, şatafat, sosyete, inançsızlık, topiumun belirli kesimlerinde alabildiğine ge- çerlidir; bu yasam biçimleri televizyonlarda halk katrnan- larının gözleri önüne sergileniyor. Sergilendikçe tepkilerini yaratması da doğal değil mi? Yoksullar kesiminde neler oluyor? • Yoksullar kesiminde neler olup bittiği, yükselen değer- ler uçurtmasının kuyruğuna yapışanlar için önemli değil- dir. Güneydoğu'da insanlar ölüyormuş, kime ne!.. istan- bul'da yahey sürüyor; gözler Vaşington, Londra, New York'tan gaynsını görmüyor. Şırnak, yükselen değerler kesiminde günlük döviz kurları kadar ilgi çekmiyor. Güneydoğu'da su ve petrol savaşımını istanbul Bor- sası'nın göstergelerinde ara ki bulasın!.. Dersaadet'teki yaşam biçimleri, aynı kentin çeşitli ilçelerinde parsellen miştir. Lüks otellerin ve gökdelenlerin diDinde neler olup bittiğini merak edenlere de rastlanmıyor. Peki, Refah Partisi, yerel seçimlerin Istanbul coğrafya- sında oy patlaması yapınca niçin şaşırıyoruz?.. • Şaşırmayalım.. Çünkü Islamın da kendine göre yükselen değerleri van Batı egemenliğinin ağırlığı altmda kimliği silinen insanımı- za, şeriatçılar bir seçenek sunuyorlar. Nedir o seçenek? HBB'yi eyç-bi-bi-ti-vi diye okumak değildir; daha da öte- si, harf devrimini de dışlamaya giden bir yolun üzerinde yürüyerek, geçmlşin karanlığında kendi kimliğini aranıs- tır. Her etkinin elbet bir tepkisi oluşacak, değil mi?Egemen çevrelerin yükselen değerleri, şehatçılığın ekmeğine yağ sürüyor. Devletin de yıllardan beri şeriatçılığa yatırımı var. Imam okulları, temel öğretim kurumlarına dönüşmedi mi? Cami yaptırma dernekleri çıkar şirketleri gibi çahşmadı mı? Okullara zorunlu din derslerini koyan 12 Eylül devleti değil mi? Hiç kimse Refah Partisi'nin Istanbul'daki oy patlamasına kuluçkasından ördek çıkan tavuk gibi bakmasın. Ne eker- sen onu biçersin. Reiahın başansında uzun yılların yatırı- mı var.. Hem de devlet eliyle yapılan yatırımlar meyvelerini veri- yor; yiyenlere afiyet olsun. SEZAİ EKİNCİ Sevgili dayımız. amcamız. yiğitliğin, bilgeliğin olgunluk çağına erişmiş olmasına karşın. henüz bahanndaydm. Anınıza ve yolunuzun aydmlığına hep saygılı olacağız. 30Ekiml992 Her zaman seninle birlikte olan yeğenlerin Kenan-Sinan Baydar, Nihal-Salih Ekinci Fethi-Metin-Ayla Yıldız SEZAI EKINCI 30 Ekim 1992 Ulusal ve sosyal kurtuluş mücadele- sinde ender yetlşen kadrolardan olan SE- ZAİ EKİNCİ'yl kaybet- ük. Yiğitliği, efendlUğl, ömek kişUiğiyle. di- namlkliğiyle bilinci- mizde, davamızda ya- şayacakür. YURT KİTAP-YAY1N OZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 98.D0NEMIUVrrUUU OEVHMffiİYOR Hafta sonu - Hafta içi ve akşamkursları devam ediyor. Dershane: OSKİDM: 3436782 8109288 KOZYAHfe: 8824788 TARABYA: 2820818 toyıdınK İNGtLtZCTyi 8 koaaşna siai Amerikalı dotthnmnte Bahariyc Cad. 62/3 349 59 3S 1 TT meta ek 1-15 DL 15006049 yazar lcasa ruhsatnamesi kaybolmıiftur. Hükümsüzdür. MUZAFFER ULAŞ Hüviyetimi lcaybettim. HükamsüzdOr. DURSUN ULUDAĞ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear