22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 1992 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Kimbilir kaç gün sürdü kitap yangını, çıkan alevler kimbilir kaç gece gökyüzünü aydınlattı? Sadecekitaptırgeriye kalaıı KITABIN D A N S I SULEYMAN EGE Ma — 1 1 — Lahkeme kurulu, duruşmadan sonra ayru gün Başbakanlık'tan imha belgelerinin istenmesine karar verdi., Mahkeme, ara karannda şöyle diyor- du:. "İşin esası daha sonra görüşülmek üzere uyuşmazlığm çözümlenebilmesi için 2577 sayüı Idari Yargılama Usulü Yasası 'riın 20. maddesi uyarınca: 1- Davacınm duruşmadukı savunma- sında '28 Mayıs 1985 tarihli imha emri- nin yerine getirilerek kitaplarımn yakd- dığmı' beyan ettiği anlaşıldığmdan, 28 Mayıs 1985 tarihli imha emrinin ve yakma tutanağmin davalı idareden is- tenmesine veya kitapların imhasına iliş- kin başka karar \e luıanak varsa bu belgelerin Başbakanlık'tan istenmesi- ne, 2- Kitapların imha tarihinin açık ola- rak sondmasına ve kitapların imha edil- diği hususunun davacıya hangi tarihte lebliğ edildiğinin sorulup, tebliğe ilişkin belgenin istenmesine, Ara kararı gereğinin yerine getiril- mesi için bu kararm tebliğinden itibaren Basbakanlığa 30 gün süre verilmesine. ara kararı gereği yerine getirilmediği takdirde dosyadaki bilgi ve belge ile ye- tinileceği hususunun tebliğine, 26.11. 1987 tarihinde oybirliği ile karar veril- dV Önemli karar Bu. sorumlulan bir açmazla karşı karşıya bırakan önemli bir karardı. Başbakanlık şimdi. ya yakma tutana- ğını ve imha emrini mahkemeye vere- cek ya da bu belgeleri gizlemeyi sür- dürmesi durumunda kitaplann yakı- larak imha edildiğini yine de kabul eüniş olacaktı. doğrudeğildi. "Maksadım aydınlatmaktı. bir yan- lışlığa meydan vermemek için" diye bu konuda Cumhuriyet'e, Erbil Tuşalp'a yapılan "açıklama" doğru değildi. Sıkıyönetim Komutanlığı'nın bıze yanıtlannda ""bildirdiği" iki ayn imha emri doğru değıldı. Demek ki Başbakanlığın üç yıla ya- kın bir zamandır mahkemeye imha olayına ilişkin •'açıklama"lanrun hiç- biri doğru değildi. Olayı örtme, çarpıtma planı tutma- mışü. ıha emri ve yakma tutanağı mahkemeye "gizlidir" damgasıyla gel- di. Davacı olarak biz göremeyelim, bil- meyelim... "Devlet" adına yapılan bu kutsal iş- lem ve eylemi kimse bilmesin... Bu kutsal ateş dansında kımler kut- sal görevlerini yerine getirmişler, kim- se bilmesin... Kitaplanm yakılalı üç yıla yaklaş- mış. yakma belgelerini gızlemişler, bu konuda ilgisız "açıklama"lar yapmış- lar... Şimdi de yakma belgelerini mah- kemeye vermek zorunda kalınca, buna bir şekil bulmuşlar: "Gizlidir". Lahkeme başkanı, "gjzlidir" damgasıyla gelen belgelere bakarak: "Yalnızca şu kadannı bilin". demiş- ti bize, "İmha emri 28 Mayıs 1985'te verilmiş, imha tutanağı da 3 Haziran 1985 tarihini taşıyor." Bu "gizlidir" damgalı zarfin icinde kimbilir neyi gizliyorlardı... Sıkıyöne- tim komutanının imha emri acaba nasıl bir şeydi? Komutanlık kalemin- de Çelenk'e yazıcı erin uzaktan göster- diği yakma tutanağı acaba daha ya- kından bakıldığında ne söylüyordu? Kitaplan kim yakmıştı? Nerede yak- mışlardı?.. Bu sorulann bir kısım yanıtını mah- kemenin karanndan öğrenecektim. "Gizli" imha belgelerini inceleyen An- kara Beşinci İdare Mahkemesi. 18 Şubat 1988 tarihli "görevsizlik kara- nnda şöyle diyordu: "Dava dosyasmm incelenmesinaen, dava dilekçesinde kitapların yakıldığı- nın iddia olunduğu, savunmaaa ise ki- tapların SEKA 'ya teslim edildiğinin belirtildiği, mahkememizin 26.11.1987 tarihli ara kararı üzerine gönderilen belgeler arasmda yer alan imha tutana- ğından ise Sıkıyönetim Komutanlığı'n- da görevli üç askeri. bir sivil personelin nezaretinde kitapların Sıkıyönetim Ko- mutanlığı nca imha edildiği anlaşılmak- tadır." Karann bir başka yerinde de. "... ara karan uyannca gönderilen imha tutanağında. imha işleminin Sıkıyöne- tim bünyesinde asker kişiler tarafm- dan gerçekleştirilmiş olduğunun gö- rülmesi ve olayın kendine özgü niteli- ği..." aniatımına yer veriliyordu. "lay, işte kendi belgeleriylc ka- bak gibi ortadaydı. O "yanık kokusu" haberinin, o za- man sıcağı sıcağına ulaşmış olduğu şimdi daha iyi anlaşıhyordu. Yalanlar... Yalanlar... Demek ki Emniyet Müdürlüğü'n- deki o bayan komiserin, "İki yıi oldu kitaplar SEKA'ya gönderileli" demesi doğru değildi. , Mamak'ta. Sıkıyönetim Adli Müşa- viri'nin. "Emri Icişleri'ne havale ettik. onlar da yerine getirdiler" demesi doğ- ru değildi. Sıkıyönetim KomutanlığYnca, "Ki- taplann SEKA'ya gönderildiği" yo- lunda basına yapılan '"açıklama"lar 'oğrunun şimdi. sıcağı sıcağına ulaşan "yanık kokusu" haberinde ve Komutanlık kalemindeki yazıcı erin tutanak üzerinden verdiği bilgide ol- duğu apaçık ortaya çıkmıştı. Ankara Sıkıyönetim Komutanı. Ankara'da sıkıyönetimin sona ereceği tarihi belirleyen Milli Güvenlik Kuru- lu karanrun yayımlanmasından he- men iki gün sonra. 28 Mayıs I985'te. Bilim ve Sosyalizm Yayınlan'mn üç yıla yakın bir süre Mamak'ta tutulan kitaplannın imha edilmesini emret- miş, 7 kamyonla götürdükleri 133 bin 607 kitap. 3 Haziran 1985te sonucla- kurmay Başkanı ve Başbakan olarak şekillendiğine göre bu yönetimlerin iş- lem ve eylemlerinde husumetin Başba- kana izafetle Basbakanlığa yöneltilme- si zorunlu bulunmaktadır. Nitekim davanın bu mercie karşı açddığı görül- mektedir. Zarara neden olduğu öne sürûlen iş- lem veuygulama 1402 sayüı yasanm 20. maddesinde ifade edilen 'asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmele ilişkin' bir işlem ve eylem değildir. Bu açıdan dava Askeri Yüksek Idare Mahkemesi'nin görev atanına girmez. Ancak bu gibi iş- lem ve eylemlerin idari nitelik taşıyıp taşımadıkları duraksamaya yer verebi- lir. Sıkıyönetim genel idare kuruluşuna dahil olmamakla birlikıe anayasanm vürüttne bölümünde ver almış bir ola- ğanüstü yönetim biçimidir. Bu yöneti- min yürüttüğü hizmet dolayısıyla orta- ya çıkan zararlann dayürütme ve idare faalivetlerinde olduğu gibi devletçe kar- şılanması gerekir. Aksi halde bir kamu gücünün kullanûmasından kamu patri- muanınm hiçbir şekilde sorumlu tutula- mayacağı gibi hukukun genelkuralları- na ve anayasanm getirdiği hukuk devle- ti ilkesi ile hak arama hürriyetine tamamen aykırı sonuçlar ortaya çıkabi- lir. O halde Askeri Yüksek İdare Mah- kemesi görevine girmeyen bu davanm, bizzat Başbakanca almmış bir karara dayanmaması da göz önüne alınarak genelgörevli İdare Mahkemesi'nce çö- zümlenmesi gerekmektedir." na sunulmak üzere mahkemeye veri- len 17 Ağustos 1987 tarihli temyiz di- lekçesi şöyledir: "Temyiz sebepleri: Temyizen incelenmesi talep edilen karar, usul ve kanuna aykıruiır. Şöyle ki: Savunmalarımızda da ifade edildiği üzere, 4. Kolordu ve Sıkıyönetim Ko- mutanlığı 'nın işlemi, 1402 sayılı yasa- nın 3;c maddesine istinaden ve kamu düzeni açısından gerekli görerek tesis ettiği, bu işlemin yasaya uygun olduğu, dolayısıyla bir hizmet kusurundan söz edilemeyeceğinin İdare Mahkemesi'nce de kabul edildiği anlaşılmaktadtr. 'aşkan Şerafettin Kaya. üyeler Selahattin Palay, Salim Özkan, Erol Dündar ve Aysel Pekiner'den oluşan Danıştay 10. Dairesi Kurulu. 30 Hazi- ran 1988'de aynı gerekçeyle temyizi- mizi kabul ederek davanın İdare Mahkemesi'nin görev alanına girdiği- ne oybirliğiyle karar verdi. Böylece dava yeniden görevli İdare Mahkemesi'ne döndü. Tam bir vıl aradan sonra davanın ncak idarenin kusur dişında ka- lan sorumlMİuğumm temelini izahta doktrinde deftkir birliği mevcut değil- dir. Kusursuz sorumluluk için genelola- rak hukuk devleti, kamu yükümleri karşısında eşitlik, imkân vefırsat eşitli- ği, sosyal devlet, sosyal hukuk devleti gibi kavramlarm temel almdığı görül- mektedir. Ancak bu kavramlara istina- den idare aleyhine tazminata hükmedi- lirken zarara uğrayanm da hiçbir kusurunun bulunmaması gerektiği kuş- kusuzdur. İmha edilen kitaplar hakkında savcı- lıklar tarafmdan soruşturma yapıldığı, bazılarmm yayımı nedeniyle ilgilileri hakkında dava açıldığı, ancak soruştur- ma ve kovuşturmaların takipsizlik ve beraat kararları ile sonuçlandığı bilin- mektedir. Sıkıyönetim döneminde dahi faaliyetlerini hiçbir takibaıa uğramak- sızın serbestçe yürüten yayımcılar bu- lunduğuna göre 1402 sayılı kanunun 3ic maddesini 'bir kanun hükmü ile meşru ve zararsız bir faaliyetin yasak edilme- si' olarak kabul etmek ve vayımcmın elinde bulunan yaymlarm bedelinm taz- mini gerektiğini söylemek mümkün gö- rülmemektedir. Çünkü bu madde ile kamu düzenini. genelgüvenliği ve asavi- şi bozmaya yönelik yayıniarm imhası lekçemizle aynntılı bir biçimde yanıt- ladık. Yarutımıza karşı Başbakanlık'ın 5 Ekim 89 tarihini taşıyan yanıtı da şöy- ledir: "Cevabmuz: 1- Dava konusu edilen Ankara Sıkı- yönetim Komutanlığı nın işleminin 1402 sayılı yasa hükümlerine uygun olarak yapıldığı, bu nedenle vasava ay- kırı bir işlemden bahsedilemeyeceği daha önceki layihalarımızda dilegetiril- mişti. Nitekim bu husus, temvizen ince- lenmesi istenilen kararda da kabul edil- miştir. Ancak anılan kararda işlemin kanuna uygun olduğu vurgulandıkıan sonra davacı hakkında anılan kitapla- rın yayımı nedeniyle dava açılıp suçlu- luğuna hükmediİse idi, tayin edilen cezanın yanında kitapların müsaderesi nedeniyle uğrayacağı zarara da katla- nacaktı. Bunun aksine kitaplar nede- niyle açılan davalarda suç unsuru bu- lunmadığından elkonulan 133.607 adet kitabın imhası nedeniyle uğradığı zararı yüklenmesi düşünülemez' denilerek ve hakkaniyet, kamu hizmetleri ve kamu mükellefiyetleri karşısında hukuki eşit- lik gibi kavramlara aayanüarak davacı lehine tazminata hükmedümesi, bir çe- lişki olarak görülmüştür. Zira kitapla- rın suç konusu teşkil etmemesi nedeniy- le müsadere edilmemiş olması 1402 sayılı kanunun 3'c maddesi gereğince imha edilmelerine bir engel teşkil etme- mektedir. Anılan maddede. sıkıyönetim komutanlarma, toplattıkları yaymlarm 'müsaaeresine karar verilmemekle bir- likte sıkıyönetim komutanlıklarmca sahiplerine iadesinde sakınca görülenle- rin imhası için gerekli önlemleri almak' yetkisi, çok açık bir şekilde tanmmış bulunmaktadır. Stkıvönetim Komutan- lığı buyetkiyi kullanırken bir ceza mah- kemesi gibi kitaplarda ceza kanunlarm- da unsurlan açıkça tayin ve tespit edilen bir suçun mevcut olup ohnadığmı araş- tırmavacaktır. Araştırılacak olan, ki- nan bir eylemle "Sıkıyönetim bünye- sinde Sıkıyönetim Komutanlığı'nda görevli üç askeri, bir sivil personelin gözeüminde" yakılarak imha edilmiş- ü. Sonradan. Mamak'tan tahliye olan bir genç arkadaş anlatmıştı: O zaman orada günlerce alevler yükselmiş dur- muş. Ne olduğunu anlayamamışlar.. açıldığı tarihe göre de üç buçuk yıl sonra Ankara Beşinci İdare Mahke- mesi, 27 Haziran 1989'da karannı ver- di, Başbakanlığı. 133 bın kitabın imhasından doğ?n zaran ödemeye mahkûm etti. Mahkeme Kurulu, Baş- kan Gülsen Yenişehirli, üyeler Sema Altıparmak ve Sevgi Aydın'dan olu- şuyordu. .imbilir bu ateş dansı kaç uzun gün sürdü, alevler kaç gecenin karanlı- ğını yaladı. Kitap... İnsanın. insan beyninin ev- rensel ürünü... İnsan deneyiminin, düşüncenin, bilimin, bilgjnin, kültü- rün geçmişten geleceğe, kuşaktan ku- şağa hep daha da çoğaltılarak. yeni öğelerle zenginleştirilerek. geliştirile- rek aktanldığı uygarhk zincirinin hal- kalan... Tüm insanhğm. tüm tarihin evrensel kahü, ortak hazinesi... Bunu kim yakabilir? Mahkeme karardeğiştiriyor İdare mahkemesi imha belgelerini inceledikten sonra 18 Şubat 1988'de. daha önce "görevlilik karan" vermesi- ne karşın. bu kez "görevsizlik karan" verdi. Mahkeme Başkanı Gülsen Ye- nişehirli'nin karşı oy kullandığı karar- da, "imha tutanağında imha işleminin sıkıyönetim bünyesinde asker kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olduğu- nun görülmesi ve olayın kendine özgü nitelıği dikkate alındığında davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nce bakılması gerektiği göriişüne vanlmış- tır" deniliyordu. Oysa yasaya göre davaya Askeri Yüksek Idare Mahkemesi'nce bakıla- bilmesi için benim "asker kişi" ol- mam. hem de kitap yakma eyleminin "askeri hizmete ilişkin" olması gereki- vordu. B K.aran temyiz ettik. Davayı görev yönünden inceleyen Danıştay Savcısı Ülkümen Osmana- ğaoğlu'nun "düşüncesi" şöyleydi: "Sıkıyönetimin organik ve hiyerarşik bağı, Sıkıyönetim Komutanı -Genel- aşbakanhk "zaran ödemeye" mahkûm edildi. Ancak kararda iste- mimizin bir kısmı karşılandı. "Davacı- nın fıziksel kıymet ve yeteneklerinde bir eksilme ve manevi bir elem ve ıstı- rap söz konusu olmadığı" gerekçesiyle manevi tazminat istemimiz kabul edil- medi. Aynca "davanın taraflan ara- sında ticari bir ilişkiden söz edilemeye- ceği" nedeniyle tazminat miktanna ticari faiz işletilmesi istemimiz redde- dildi. "Davalı idareye başvuru tarihi olan 8 Ağustos 1985'ten itibaren işleti- lecek yasal faiziyle birlikte kabulüne" karar verilen maddi tazminat miktan da, kitaplann 1982'deki "teslim tuta- nağında belirtlen adet ve fiyatlara göre yapılan hesapla" 35 milyon lira olarak belirlendi. A m a İdare Mahkemesi'nin kara- n. Sıkıyönetim Komutanlığı'nca imha edilen kitaplann ödenmesi yargısına varan önemli bir karardı. Davayı. "esas"tan kazanmıştım. M. abii, İdare Mahkemesi'nin ka- rannı, karşılanmayan hukuksal istem- lerimiz yönünden temyiz ettik. Davayı "esas"tan kazanmıştık, ama karar ne- redeyse 133 bin kitabı imha edenlere yaptıklannı, yanlanna kâr bırakma sonucunu veren göstermelik bir tazmi- nat yükümlülüğü getiriyordu. Temyiz dilekçemizde, maddi tazminat mikta- nnın kitaplann yakıldığı tarihteki ki- tap-forma değerlerine göre hesaplan- masını. manevi tazminata karar veril- mesini ve toplam tazminat miktanna ticari faiz işletilmesini istedik. Karan Başbakanlık da temyiz etti. Başbakan adına Danıştay Başİcanlığı- amaçlanmıştır. Bu nedenledir ki davacı- nm zarara uğramasmda kendisinin ku- suru bulunmaması şartmm bu davada tahakkuk etmediğine inanılmaktadır. Zira hangi görüşün temsikisi olursa ol- sunfiil ve davranışlarıyla ülkeyi 12 Ey- lül 1980 öncesi ortama sürükleyenlerin eylemleri, kanunen tanımlanmış olan suç tarifine uymasa da tamamen kusur- suz olduklarını iddia etmek de kolay olmasa gerekir. A yrıca Danışıay Onuncu Dairesi'nin 23.2.1983 gün ve E:198213856, K: 1983\356 sayılı kararına konu olayda sözü edilen dergilerin yargı yolundan geçerek suç unsuru bulunup bulunmadı- ğı yönünden kesinlik kazanmaması ne- deniyle her iki olayın farklı olduğunu kabul eden temyiz konusu karardaki gerekçeye iştirak edilememiştir. Bu ka- rara konu olan dergilerin sorumlulan hakkında da bir mahkumiyet hükmü bulunmadığına göre her iki davanm benzer nitelikte olduğunun kabulü ge- rekmektedir. Bu takdirde de aynı olay hakkında Danıştay Onuncu Dairesi ile Ankara Beşinci İdare Mahkemesi ka- rarmm çelişik olduğu sonucu çıkmakta- dır. taplarm saJıibine iadesinin (bunun so- nucu olarak da halka dağıtımmmj kamu düzenini bozup bozmayacağıdır. •• Danıştay'daki duruşma 17 Nisan 1990'dayapıldı. Oldukça büyük bir salonun izleyici- ler bölümü dolmuş, gazeteciler not almaya hazır bekliyorlardı. Davacı ye- rinde avukat arkadaşlanm Çelenk ve Günsan'la birlikteyim. Davalı yerinde Başbakan adına Başbakanlık hukuk müşavirleri... *u itibarla kommun temyizen in- celenip bozulmasını ve davanm reddini Yüksek Mahkemenizden talep etmek zarureli hasıl olmuştur. Sonuç: Yukanda ve savunmalarımızda arze- dilen sebepler ve 2577 sayılı kanunun 49. maddesi uyarınca yerinde görülme- ven kararm temyizen incelenerek bo- zulmasını, davanm reddini ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiîini arz ve talep ederitn." Kusur icat ermeye yönelik savlar Hak anlayışının. hukuksal yaklaşı- mın gölgesi düşmemiş. hukuka davalı bir devlet düzeninde yargının işlevine, yargı karannın anlamına tümüyle ya- bancı bir kafa... Bayat, sığ ve bulanık yöntemlerle kusur icat etmeye yönelik savlar... Bunlan 26 Eylül 89 günlü di- 'anıştay 10. Dairesi Kurulu, Başkan Şerafettin Kaya, üyeler Galip Tannöver, Salim Özkan, Erol Dündar ve Aysel Pekiner'den oluşuyordu. Da- nıştay İnceleme Yargıcı: Tülin Öz- genç. Danıştay Savcısı: Ülkümen Osmanağaoğlu. Davacı olarak ilk söz bizimdi. Sa- vunmamızı sırasıyla önce ben. sonra Günsan ve Çelenk yaptı. Daha sonra Başbakanlık kendini savundu. Son savunmalar yapıldıktan sonra. Danıştay Savcısı "düşüncesi"ni açık- ladı. Böylece iki saate yakın bir zaman alan duruşma son bulmuştu. Artık söz yargıçlanndı. Başkan Şerafettin Kaya, üyeler Ga- lip Tannöver, Salim Özkan, Erol Dündar ve Aysel Pekiner'den oluşan Danıştay Onuncu Dairesi Kurulu, du- ruşmadan sonra aynı gün karannı ver- di. Oybirliğiyle alınan karar "olayda devietin sorumluluğurtu gerektirecek ağırlıkta bir hizmet kusuru bulunduğu tartışmasızdır" yargısını içeriyordu. Böylece. dava amacına ulaşmış. An- kara Sıkıyönetim Komutanı'nın 133 bin 607 kitabı yaktırması olayında "devietin sorumluluğunu gerektirecek ağırlıkta bir hizmet kusuru bulunduğu tartışmasızdır" yargısına varan Danış- tay 10. Dairesi'nin karanyla Başba- kanlık maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. Kitap yakanlann eylemleri. kitabın ateşle dansında kör bir kıvılcım gibi sönüp gitti. Yine kitaptı geriye kalan... BİTTI POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL GfiHerde Kamış Olmak... Ruşen Hakkı coşkulu bir gününde şöyle diyor: "Bir yol uzanır hüzne / Tam da rakı zamanıdır." Şair Ruşen Hakkı da bilir ki, buna eskiler "kerahat vaktı" derler. Sunturlu Osmanlıcası "Vakt-i Kerahat"tir. Dalgınlığınagelmiş!.. Bir yerde Ceyhun Atuf Kansu'nun iki dizesine rastladrm, içki- ye heveslenir gibi yaklaşıyordu: Bir salkım üzümü sıkar düşünde Dönüştürür kaçak rakıya Eray Canberk son kitabında tanıdığı şair ve yazarları anlatırken, nedense, en çok yeri ilhami Bekir'e ayırmış. Ben İlhami Bekir'i son yıllarında Kadıköy meyhanelerinde tanıdım. Birazdüşkünyıllarıydı, kendini kapıpkoyvermişti. Elimde Kemal Sülkerdostumun "içki veToplum" adlı kita- bı var, içkiyle ülfetini bir okula başlarcasına anlatır ilhami Bekir... "İlk kez rakıyı Çanakkalenin Ezine ilçesinde 18yaşında içtim. Akşamcılıga 21 yaşında Balıkpazan'nda başladım. Niceyıllarıakşamcılıklageçirdim. işsiz günlerimdesabahı şarapla eder, öğjeyin Sirkeci'de köfteci dükkanlarında ka- çak rakı içerdim. Bir gece Balıkpazan'nda Galatasaray Lisesi önünde söylev vermişim. Tevfik Fikret için "Ey bü- yük şair, lisenin erdemli müdürü, başını kaldır da memle- ketin haline bak!" demişim. Yaka paça götürmüşler." Şairin kimi böyle söylerken, kimi de "Iç bade güzel sev!" der. Burada bade, alaturka anlatımıyla rakıdır. Adam Do- ğulu ise rakıdan başkasmı içmez. Alafranga anlatımıyla bade; şarap, votka, cin, rom, viski ve benzerleridir. Şair "Güzel sev!.." diyor ya, güzel her zaman aranacaktır. Gü- zel canlı olmuş, hayali olmuş fark etmez! Babıali'nin eski içkicilerinden çoğunu Kemal Sülkerta- nıyor. Bunlardan biri de Ömer Rıza Doğrul'dur, şöyle anla- tır: "1938de Tan gazetesinde tanıştığımız vakit 45 yaşların- daydı. Dış politika yazarıydı. Her akşam küçük bir şişe rakı getirtir, Sirkeci'nin ünlü lokantası Konyalı'dan yemek ister, cnlasında hem demlenir hem çalışırdı. Tan'dan aynlıp Cumhuriyet'e geçtikten sonra da Pembe Köşk'ün ikinci katındaki geniş odasında aynı düzeni sürdürdü. Yaz ayla- rında hademeye bir kova su getirtir, buzaldırır, rakıyı buz- lu kovada soğuturdu. Akşam keyfini böyle sürdürürdü. ingilizce bildiği için BBC'yi dinler, Arapça bildiği için Kahi- re radyosunun yayınlarını not ederdi. Bütün bunlardan sonra siyasal yorumunu yazardı. Bir akşam, birlikte Sirkeci'deki Bahçeli lokantasında içerken şef garson rakı ve su servisini yapmakta gecikti. Servisi ben yaptım, suyu ve rakıyı koydum. Doğrul rakıya su katmaz, rakıyı ve suyu ayn ayn içerdi. Rakısından bir yudum alır almaz hemen püskürdü, şef garsona bağırma- ya başladı: "Kaç kez soyleyeceğim Barba. açık şişeden bana rakı getirmeyin, diye... Bir büyük açın, sonra küçük şişeye ko- yun!.. Barba yanlışlığı anlamış, istediğini yerine getirmiş- ti." Şair ve aktör Câhit Irgat, "indir kepenkleri Apostol / sa- bahlara kadar içelim" derken Oktay Rifat da Beyoğlu Ba- lıkpazan'nı şöyle anlatır: Gittim baktım şıkır şıkırBalıkpazarı Üç tek attım sarhoş oldum ayak üzeri Üçdoluyaüçtanecikbademşekeri r Topçiçeğim.destegülüm Canım İstanbullum Aman badem şekeri Bunların ardından gelsin Orhan Veli'nin "Bir de rakı şi- şesinde balık olsam" demeleri... Ahmet Haşim'in "göller- de kamış olmaları..." BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Kimi türleri evler- de süs bitkisi olarak yetiştirilen, kimi tür- lerinden de dokuma- lık iplik elde edilen bir palmiye. 2/ Bit- kisel ya da hayvansal maddelerin etkili özü... Uzun omuz atkısı. 3/ Halk ede- biyatında aruz ölçü- süyle yazılan şiir tür- lerinden biri. 4/ Fa- iz... Danimarka'nm plaka işareti. 5/ Ke- nar süsü... Acele, tez. 6/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunma- yan nitelik... Japon lirik dramı. 7/ Mal alıp karşılığında mal vererek ödeşme... Şarap. 8/Bir nota... Kaba- dayı. 9/ Yiyeceklerin besin değerini belirlemekte kullanılan enerji biri- mi... Su. YUKARmAN AŞAĞIYA: 1/ Akyuvar. 2/ Üye... Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan söz- cüğe bağlanarak okunması. 3/ Güreşçi erkek deve... Bazı dil- lerde, ad ve eylem çekimlerinde iki kişi ya da nesneyi göster- mek için kullanılan tekil ve çoğuldan farklı nicelik. 4/Gümüşbalığı. 5/ Türk müziğinde bir makam. 6/ Çekerek pe- şinden götürmek... Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kul- lanılan deyim sözü. 7/ Tanntanımaz... Berilyum elementinin sim- gesi. 8/ Bir poliçenin arkasına yazılan havale emri. 9/ Kemik- lerin içindeki yağlı madde... Geminin rüzgâr alan yanı. Gerçek dost, değerli ağabeyimiz URALARMATı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. SHP SİNOP MERKEZ İLÇE ÖRGÜTÜ KADIKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1992/7 Vas.name, Kadıköy Moda Cad. Lötfü Bey Sok. No: 17 Da. 3'te ikamet ettiği sırada vasiyetname tanzim edilen ve daha sonra Kadıköy Moda Cad. Hüseyinbey Sok. Rüyam Apt. da. l'de ikamet etmekte iken vefat eden murîs HAFİZE SELMA FIRATLI'nın vasiyetnamesi hâkimliğimize ihbar edilmiş olup adı geçenin mirasçılarının tespitine gidıldığınden, (Muris Hafize Selma Fıratlı sağlı^nda Istanbul 2. Noter. 4.3.1974 tarih ve 04768 yevmiye sayüı vasiyetnamesi tebliğden itibaren 1 ay için- de itiraz etmediğiniz, iptal veya tenkisi zımnında derkenar ibraz et- mediğiniz takdirde M.K. 538. maddesi gereğince musaleyhe mirascılık belgesi verileceği) aşağıda ismi yazıh mirasçüar adına ilanen tebliğ olu- nur. 24.9.1992 Mirasçıltr. Ayşe Nevin. Şehrazat Fıratlı, Kaan Fıratlı Basın: 10855
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear