14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÛM1992SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 lynor'ın ınseri »telendi Kültür Senisi-Michael ;kson'ın konserinden rıra Gloria Gaynorın 7 im çarşamba günü :anbul'da vereceği konser ıkasımayınakaldı. endine özgü yorumu ve Içlü sesiyle tanınan Gloria faynor'ınCamel xmsorluğunda Juliana's iskoda vereceği konsenn :knikkadrodakibir ksaklıktandolayı rtelendiği belirtildi. ModernTürk Seramiği • Kültür Servisi-U NESCO'nun bir yankuruluşuolan Uluslararası Seramik Akademisi'nin (lAC) 36. Genel Kurulu dün Mimar Sinan Ünivsersitesi Oditoryumu'nda açüdı. MSÜ Rektörü Prof. Gündüz Gökçe. IAC Başkanı Prof. Rudolf Schnyder ve l AC92 Düzenleme Komitesı Başkanı Beril Anılanmert'in açış konuşması yapuklan törende, ileride İstanbul'da açılacak seramik müzesine yapıllanm bağışlayan sanatçılara plaket verildi. lAC Genel Kurulu kapsamında " Modem Türk Seramiği" başlıkh şerginin açıhşı da dün MSC Resim ve Heykel Müzesi'ndeyapıldı. "Dünya Seramikçilerinin Diliyle" başlıkh sergi ise bugün saat 19.00*da Yıldız Sarayı Silahhane Binası'nda açılacak. Sadece IAC üyelerinin katıldığı sergide Türk sanatçisı olarak Beril Anılanmert, Bingül Başanr. Sadi Diren, FilizÖzgüven Galatah ve Jale Yılmabaşar yer alıyor. Scarlett bulunamaüı • ANKARA(AAK'Rüzgar Gibi Geçu'Tılminin baş oyuncusu Scarlett'i bulmak için yapılan uluslararası "Bir Scarlett Araruyor" yanşmasınm fınalinde. 18 ülkenin adaylanndan hiçbiri dereceye giremedi. AKSTV larafından yapılan açıklamaya göre yanşmaya katılan Türk Scarlett'i Derya Arbaş, fılmdeki üç önemU rolden birinde oynamaya hak kazandı. YapımCı Robert Halmi. hepsi dizide irili ufaklı rolleralacak 18 adaydan üçünün yanşma sırasında kendisini çok etkilediğini onun için bu üç kıza dizide önemli roller verileceğini açıkladı. Filmde Berti rolünü oynayacak Derya Arbaş'ın yanı sıra İrlandalı Caitriona Ni Mhurchu ile İtalyan Valenüna Forte De rol alacaklar. Hill'inmezarına saldırı • LONDR A(AA)-Mezar soygunculan ünlü komedyen Benny Hiirinmezannı açarak tabutunu •parçaladılar. Polisin verdiği bilgiye göre nisan ayında geçirdiği bir kalp krizi sonucu ölen 67 yaşındaki Benn> Hill'in. Southampton kentındeki mezan hafta sonu kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerce açıldı. Polis, mezar soygunculannın. ünlü komedyenin ölümünde şahsi mücevherleriyle gömülmeyi vasiyet ettiğine ilişkin söylenülereinanarak tabutu parçalamış olabileceklerini açıkladı. Costner'a şeret nişanı IATİNA(AAKRobin Hood" fılminin başrol oyuncusu Kevin Costner'a. Nottingham kenti "Gümüş Ok ve Anahtar nişanlan" verildi. Yoğun programı nedeniyle lngjltere'ye gjdernediği için Cosıner'a nişanlan Los Angeles'ta yapılan küçük birtörenle takdim edildi. Törende Nottingham kenti şerifi, Nottingham kalesi özgürlüğü (anahtar)ve Sheruood ormanlan özgürlüğü (ok) nişanlannı Kevin Costner'a sundu. "Robin Hood" fılminin gösterime girmesi ile birlikte turizm sektöriindebirden bire büyük bir patlama yaşayan Nottingham kendinin ileri gelenleri. kente yaptığı "hızmetten" ötürü Costner'a Nottingham şeref nişanlan verilmesini kararlaştırmışu. Kevin Costner ise nişanlannı aldıktan sonra "Nouingham turizm merkezinden aldığım ilk güzelmektuptan beribu şerefı kabul ctmeye karar verdim. Tek üzüntüm ise yoğun programım nedeniyle bu nişanlan almak için Nottingham'a gidememem" şeklinde konuştu. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, mevsimi Alexander Schwinck ve Gülsin Onayla açtı Sonbaharmüziklegeldi• İstanbul Devlet Senfo- ni Orkestrası ile Cumhur- başkanlığı Senfoni Or- kestrası'nın konserleri her hafta dönüşümlü olarak TRT 2'den canh yayınla- nacak. • İDSO'nun bu yüki programında Türk solist, besteci ve şefler ağırlıkta. Türk bestecisinin notasıra bulmak daha kolay ve ucuz. Türk yorumcusu- nun masrafı dışardan ge- lenlerin kaçta kaçı? EVÎN İLYASOĞLU İstanbul müzjk mevsimine yoğun etkinliklerle girdi bu yıl. Yalruz resmi kuruluşlann dü- zenli konserleri değıl. yıldönü- mü kutlamalannda. seminer veya üniversite açıhşlannda konser düzenlemek yavaş ya- vaş bir gelenek haline dönûşü- yor. İstanbul'da Solunum Yol- lan Sernineri'nin açılış konseri- ni Dr. Musa Albukrek'in kur- duğu doktorlardan oluşan bir trio; Milliyet Sanat dergisinin yirminci yıldönümünü Saim Akçıl'ın yönetimindeki öğrenci orkestrası ve Netaş'tn 25. yıl kuüamalanru Academy of St. Marün in the Fields Orkestrası şenlendicdi. Senfonirün ilk konseri Ame- rika'da ünlenmiş genç birbeste- cimizin Kamran İnce'nin (1960) "Hol Red, Cold, Vib- rant" başlıkh ilginç orkestra yapıtı ile başladı. Alexander Schvvinck'in, Kamran İnce'nin bu çok boyutlu çalışmasına ayn bir özen gösterdiğı belliydi, Özellikle gençliğin beğenmesi. bestecinin "mesajfnı güzel ak- tardığını gösteriyordu. Gülsin Onay, Rachmaninofun İstan- bul"da ilk kez çahnan 4. Piyano Konçertosu'nu neden seçtiğini şöyle anlattı:"Yaz başında Gü- rer Aykal ile Almanya'da bu eserin radyo bantmı yaptık. Çok çalışma gerektiren, akılda belli bir melodi bırakmayan. ez- beri de yorumu da güç bir eser. Piyanist Gülsin Onay, me\simin ilk hafta sonu konserkrinde Rahmaninov'un Dördüncü Konçer- tosunu seslendirdi. Rahmaninov'un konçertosunun çalınması kadar dinlenmesi de zordu. Rachmaninofun son yıllannın fırtınah dönemınin karamsar bir ürünü. O kadar çok çalış- mıştım k\ bu mevsim İstanbul ve Ankara'daki konserlerimde bu az çahnan konçertoyu ses- lcndtrmcli\ im diye düşün- düm." •Doğrusu çalınması kadar dinlemesi de zor bir konçertoy- du. Belki de açılış konseri ola- rak orkestramn daha mevsimc adapte olmaya başladığı şu günlerde daha alımlı, daha bil- dik bir yapıl seçilcbilirdi. İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası'nın bu yılki programı- na gelince; bir yanda ekonomik sorunlar öte yanda kımselenn kalbı kınlmasın sloganı ve de gençleri yüreklendirme polıli- kası ile bol bol Türk solist. bol bol Türk besteci dinletilecek. Türk bestecilennın notasını bulmak daha kolay ve daha ucuz... Türk yorumcusunun kaşesi. otel masrafı dışandan gelenle- rin kaçta kaçı? Zalen devlet sa- natçısı veya orkestra solisıi ise çalması bedava! Böylece Mali- yenin ancak 2000 dolara kadar ödeme izni verdiği yabancı sa- natçılara pek az rastlanıyor. Şeflerin hemen hepsi Türk. Ni- cedir dinleyemediğimiz Gürer A\kal 8-9 ocak; Rengım Gök- men 7-8 mayıs. Emin Güven Yaşhçam 27-28 kasım. Ender Sakpınar 16-17 ekim, Betin Güneş'i de 6-7 kasımda dinle- yebileceğiz. Orkeslramızın kadrolu şefi Erol Erdinç. ekim. kasım, ara- Uk ve nisan aylannda yayılan altı konser üstlenmiş. Hepsi de çok solistli, bol gençlik içeren konserler. Şef yardımcısı İnci Özdil'in ekim ve aralıkta iki konseri var. H.Şimşek de ocak ve ntsanda iki konser yönete- cek. Diğerleri orkestranın sanat yönetmeni Schwinck (altına konser). Galati (2). Griffiths (2) gibi Türk dostu şefler. Varga. Samoilav ve Akoka gibi daha önce dinlediklerimiz dışında ilk kez lanışacağımız iki şef var: İtalyan Rudolfo Bonucci ve Berlin'de yaşayan Bulgar asılh Borislav lvanov. Bol soliste yer vertnek, büyük senfonik yapıtlara az yer ayır- makla eşdeğer bir durum. Bir konserde üç solist olup üç kon- çerto çalınırsa, doğal ki orkest- ra ancak eşlik durumuna düşü- yor ve kendine özgü küçük bir u\ertüre ancak on beş dakika ayırabiliyor. Bu arada her yıl dinlemeye ahştığımız ünlü solistlerimizden bazılannı programda göremi- yoruz. Hüseyin Sermet. Meral Güneyman, Gülşen Tatu. Ci- hat Aşkın, Mehveş Emeç gibi ısimler bu yıl yok. Diğer solistlerimize göz aıar- sak. kim bu yıl ne çalıyor diye bir liste yapaîım: Pekineller, Mendelssohn Konçertosu (2-3 4); İdil Biret. Sain-Saens Konçertosu (19-20 3); Ayşegül Sarıca. Cho- pin'in 1. Konçertosu (12-13/2); Verda Erman, Beethoven'in 3. Konçertosu (7-8 '5); Ayla Erdu- ran. Elgar'ın Keman Konçer- tosu (26-27 '2): Suna Kan. Beet- hoven'in Keman Konçertosu (8-9'l); Ann Karamürsel. Mo- zart'm 24. Piyano Konçertosu (16-17/10); Ayşe Nil Menteş. Sach'ın Fa Minör Klavsen Konçertosu (30-4, 1-5);, Sedat öztoprak. Mahler şarkılan (910-4); Ferhan-Ferzan Önder lşıközlûnün iki piyano konçer- tosu (18-19 12). Aynca çoğu dışanda egttim görmekte ya da eğhimini henüz tamamlamış olan genç solistle- rimizle tanışacağız bu ynl; Mu- hiddin Dürrüoğlu. Tuncay Yılmaz, Bülent Ecevit, Nazan Tekinson, HülyaTanerbunlar- dan birkaçı. Yabana solistlerden dikkati çeken isimler. viyolacı Buch- holz; gitarcı Kotsiolis; piyanist Sokolov. Ponti, Batık. Adıgü- zelzade; kcmanalardan genç İtalyan kemancı Bonucci. We- ithaas, Korcia. çellistlerden Rudin ve Rivinius. Nice güzel müziklere! 'Uzak Ufuklar'da gerçek yaşamda da evli olan Tom Cruise ve Nicole Kidman başrollerde Acılı dönemin tozoenıbe öyküsü Uzak Ufuklar (Far and Awa\) j Yönetmen: Ron Houard / Se- naryo: Larry De Waay! Görün- tü: Mikael Salomon I Mitik: John Williams j Oyuncular: Tom Cruise, Nicole Kidman, Thomas Gibson, Robert Prosky, Barbara Babcock. Bir Universal (İmagine Films) yapınu.fKadı- köy Süreyya, Osmanbey Site, Beyoğlu Aîlas, Çemberlitaş Şa- fak, Bahrköy Renk, Ankara Metropol) ATtLLADORSAY "Uzak Ufuklar". bize geçmişte kimi fümlerde izlediğimiz bir dönemin ve olayın öyküsünü anlauyor. Amerikan "melü'ng pot"unu (ırksal mozaik diye çevrilebilir) oluşturan çeşitli ırklardan biri olan İrlandahlann, bu ülkeye geçen yüzyıl sonlannda başlattıklan göç, bu göç sorunu gelenlerin karşılaşuklan so- runlar ve yeni bir toprağa yerleşme sancılan. Birçok vvesteme de konu oluşturmuş bu dönemi, genelde çağdaş fantezilerin, aile güldürülerinin kotarıcısı Ron Ho- ward çekmiş. Kendisi de Alman. Hol- landa. İrlanda ve Kızılderili kanşırm bir soydan geliyormuş Howard'ın!.. Ve ilk Avrupa yolculuğu sırasında, Howard. atalannın dönemine geri dönmek. bu ilk yolculuğun öyküsünü anlatmak iste- miş. Ve proje böylece doğmuş... "Uzak Ufuklar"ın göç sorununu işle- yen fılmlerden temel farkı, olaylann anavatanda, yani bu kez İrlanda'da başlaması oluyor. Geçen yüzyıl sonu İrlandası'nda.soylular ve topraksahiple- riyle yoksul köylüler arasındaki çelişki Genç yönetmen Ron Howard, Tom Cruise ve Nicole Kidman'ın gençlik ve guzeUiklerini de yeterince kullanmtş. ve bu savaşımda bır "halk kahramanı" olarak belirlenen Joseph Danelly'nin öyküsü. fılmin ilk bölümünü oluşturu- yor. 2 genç insan. zaüm ve sınıfsömürüsü- ne dayalı bir ülkeden kaçıp, özgürlük ve herkese fırsat ülkesı Amerika'ya kapağı atıyorlar. Ama ayak bastıklan Boston kenti. hiç de umut ettikleri gibi çıkmıyon. Burada da yoksulluk. sefıllik. hastalık ve ölüm kol gezmektedir... Ve "bakir topraklar" bulup yerleşmek. an- cak parayla. çok parayla satın ahnabile- cek birdüştür. Joseph. gücünü kullanıp boks yaparak gerekli parayı kazanma- ya çabalarken Shannon'la olan ve yüz\ıllık önyargılann dondurduğu iliş- kisini de ısıtmaya çalışacak. ama 2 gen- cin "kavuşmalan" yine de çok uzun za- man alacaktır. "Uzak Ufuklar" genç bir yönetme- nin genelde sevdiği düşsel konulardan. çocuksu masallardan uzaklaşarak. ata- lannın geçmişine ve ülkesinin kökenle- rine eğilme çabasını simgeüyor. Ho- ward. karşımıza genişsoluklu. büyük bir destan gibi anlatılmış, gösterişli. oyalıyio bir fılm geuriyor. Bu arada. gerçek yaşamda da evlı olan Tom Crui- se- Nicole Kidman çıftinin gençlik ve güzelliklenni de yeterince kullanmış. Tıpkı görkemli İrlanda görüntülerini veya Oklahoma çayırlanndaki araba yanşını, birinci sınıf seyirlik malzeme olarak kullandığı gibi... Ancak filmde yine de önüne geçilmez bir i>imsertiğin, kör kör parmağım gözüne bir naifliğin neden olduğu bır masal havası. aşın pembe bir tablo görünüsü var. Zor, yoksul. sefıl bir dönemin acılı öyküsünü anlatmaya sıvanmış olan fılm, sonuç olarak öyküsüyle bağdaşmayacak den- li canlı, iyimser ve ışıklı. Bir gösteri sinemasınm tüm gereklerinı yenne ge- tirmek, kuşkusuz filme belli bir seyirci ılgisi sağlamayı güvence altına alıyor. Ancak örneğin kendisi de İrlandah olan bir John Ford'un benzer bir konuda yapabilecekleri - ve de yapuklan- düşü- nüldüğünde. "Uzak Ufuklar". konusu- na göre biraz "hafıf' ve uçan kalıyor. 42. ULUSLARARASI FRANKFURT KITAP FU ARI Bariş Ödülü, barışseverIsrailliyazarın DtLEK ZAPTÇTOĞLU FRANKFURT - Bu yıl Frankfurt Kitap Fuan'nda Meksika edebiyatı ön planda. Türkiye ise neredeyse "'namev- cut". Almanya'da faaliyet gös- teren ya da kendi hesabına Tür- kiye'den gelmiş birkaç yaymevi dışında varlık göstermiyor ül- kemiz. Kültür Bakanlığı'nın dünyanın en büyük kitap ve kültür fuan olan Frankfurt'a ciddiyede eğilmesinin vakti gel- di. geçiyor. Bu yıl Frankfurt'ta okyanuslan aşıp gelen küçük ülkelern bile nasıl temsıl edildi- ğini görenler. kendini Avrupa'- ya dahil sayan Türkiye'nin içler acısı durumu karşısında üzül- meden edemiyorlar. Her yıl bu ülkenin ""ağırlık konusu" seçildiği fuara bu yıl damgasını vuran ülke Meksika. Meksika. yalnız fuarda kitapla- nyla temsıl edilip dünyaya ya- zarlannı tanıtmakla ve telif hakkı satmakla kalmıyor. Meksika kültürü ve tarihsel kökleri bütün Almanva'yı do- laşan görsel sanat sergileriyle. tiyatro oyunlanyla, mutfağıyla ve müziğiyle tanıtıhyor. Meksi- ka devletinin üstlendiği bu yatı- nm kuşkusuz ülkeye turizmle geri dönecek. Meksika devleti deyince akld 60 \ıldır ıkıidarda olan vc kısa- ca PRl olarak anılan Dcvrim Partisi geliyor. Parti izlediği akıllı politikayla aydınlan ve sanalçıları kcndi >aflanna çck- meyi başarmış. Diplomat ya da öğretim görevlısi olarak devlet hizmetine giren yazar sayısı dünyanın hiçbir yerinde Mek- sika"daki kadar kalabalık değjl. Örneğin Meksika edebivatmın önde gelen iki ismi Octavio Paz ve Carlos Fuentes uzun ytilar diplomat ve elçi olarak çalış- nıışlar. Frankfurt Kitap Fuan'nda eserleri raflan süsleyen yüz bin- lerce yazar arasında sivrilmck çok zor. Alman Kitapçılar Bir- liği, her yıl verdiği "Banş Odü- lü"yle bir yazara bu kolaylığı şağİıyor. Bu yılkı ödülün sahıbi İsraiİli yazar Amos Oz. İsraiİ'e göç eden bir Rus Mu- sevisi'nin oğlu olan 53 yaşında- ki Amos Oz ulkcsinde "Şimdi Banş Peace Now" adlı banş harekeıinin kuruculanndan. İbranice'de "kuwet. gözüpek- lık" anlamına gelen "Oz" ismi- nı babasından alan yazar. îs- rail'in 1967"de Baü Şeria'yı. Si- na'vı ve Golan tepelerini iş- gali üzerine ilk protesto yazısını kaleme almış. Bu topraklann "kurtanldığr' şeklindeki resmi söyleme karşı çıkarak "bölgele- rin birer canlı varlık olmadığmı. ancak insanlann kurtanlabile- ceğini, topraklann ise sadece iş- gal edilebileceğini" savunmuş. Amos Oz. İsrail'de savaşın yü- celtilmesine karşı çıkıyor vc şimdiki hükümetı, Arap dün- yasıyla banşın yolunu açacağı umuduyla deslekliyor. Frankfurt'ta bır bakıma "se- tSTANBUL ŞİtR KtTAPLARI FUARI Şürsizkri mabedineçağtnyor BEDRETTÎN AYKIN falet" sergileyen ülkeler arasın- da yalnız Türkiye değil, Doğu ve Örta Avrupa ülkeleri de var. Devlet desteğinin kalkışı; kâğıt ve matbaa masraflannın birkaç katına çıkması ve nihayet enf- lasyon ve işsizlikle birlikte kitap satışlannın hızla düşüşü eskı Doğu Bloku yayınevilerininço- ğunu iflasa zorluyor. Frank- furt'a gelen Polonyalı, Macar, Romen, Çek yayınevi temsilci- leri Batılı meslektaşlanyla otu- rup "yeni pazarlama stratejile- ri" kapmaya çalışıyorlar. Eski Doğu Bloğu yayınevleri ""devlet dcsteği" sözünü işittiklcrinde irkiliyorlar: geçmişteki aa san- sür tecrübelerini unuımadan ayakta durma savaşı \ermek onlara göre artık tck yol. İstanbul Büyükşehir Beledı- yesi Kültür İşleri Daire Baş- kanlığı ve Armoni Dağıtım iş- birtiği ile Taksim Atatürk Ki- taplıgYnda düzenlenen İstan- bul Şiir Kitaplan Fuan dün başladı. İstanbul, 15 ekime ka- dar şiir dolu günler yaşayacak. Şiirseverler, fuar boyunca son 10 yıl içinde yayımlanmış şiir kitaplannı bir arada görerek. günümüz şiiri- nin sorun- lannm tartışı- lacağı sempoz- yum ve panel- leri izleme ola- nağı bulacak- lar, İstanbul Şiir Kitaplan Fu- an'nın düzen- lemesini üstle- nen Armoni Yayıncılık Editörü Ad- nan özer'den fuara ilişkin görüşlerini aldık. - Seksenli yülar boyunca ki- tap üzerinde si>asal, ekonomik, yasal, vb. yoğun baskdar ya- şandı. Vitrinknen kitaplar ara- sında şür görünmez oldu. De- yim yerindevse, şiir vitrinlerden kovıildu. Böyle bir ortamda dü- zenlediğiniz Şür Kitaplan Fu- an'ndan beklentileriniz neter? - Şür bır bakıma vıtnnlerden düşerken, gündemde imiş gibi. yine de yaşamını sürdürüyor. Ardı arası kesilmeyen etkinlik- ler var. Bence şiirin bu sosyal çerçevede gündemde olması zor. Şiir Kilaplan Fuan, bu gündeme karşı çıkıyor ve soru- nuzda beliruiğiniz gibi vitrin açıklannı kapatmaya çalışı- yor. -Okurla şiir arasında bir ko- pukluktan söz edikbilir mi? Bunda medyaların olumsuz rolü var mı? - Octavio Paz'm dediği gibi. Taksim'deki Atatürk Ki- taphğı'nda dÛKnlenen İstanbul Şiir Kitaplan Fuan'- nda şiirseverler, son ÎOyıliçinde yayımlanmışşiirki- taplannı bir arada bulacaklar, günümüzşürinin sorunlannm tartışılacağı panelleri izleyecekler. şiir mabedine çekilmekte. Artık ehl-i şiir anyor. Onlar da şiiri nerede olsa bulurlar. Amacımız çekingen kesim için bir sergi düzenlemek, onlan harekete geçirmek. Medya, in- sanın bir sürü ilgisine fırsat vermiyor. Büyük bir güç. İlgi kanalİannı tıkıyor. Onu şaşır- lacak görüntüler ve imgelerle kendimizi duyurabiliriz. - Gfinümfizde şair, şiirin cile- sini. varatma sürecinden sonra da çekmek zo- runda kalıyor. Artık yayroole- ri. edebiyat ku- rumları şür der- giciliğini üstlen- roek istemiyor- lar. Şairier derg-k. 1 '. ^Uri zorunda kalı- voriar dersek, yerinde bir sap- tama yapmış olur muyuz? Sanki Sisy- phos'un ya/gısı günümüzde de sürüyor. Şairter ' şürkrini nice güciüklerden gecerek okura gö- türme çabalarmı aksatmadan. inatla sürdüriivorlar. Bu doğ- ndtuda kunımiaşmaya yönetik çabalar olduğunu biliyoru/. Bi- raz bunlardan söz eder misiniz? - Görece yüksck sermayenin bir girişimı oldu. Şiir metalaş- madığından gen çekildiler. Yi- ne şairlere kalıyor yayın. tanıt- ma. hatta değerlendirme. İyice bir mabede indikten sonra. belki oradan yeniden yüksele- biliriz. - Tüm engellere karşın. dün- den bugüne gerek dergi, gerek kitap yaymcıiığında büyük aşa- malar kaydedildi. Şerginin bir amacı da bu geuşmeyi mi gö- rüntûlemekti? - Şiir kitabının ayn bir kültü- rü, estetiği var. Son yıllarda bu alanda ne tür gelişmeler ol- muş. elbette bunlan da sergile- mek istedik. Biraz da yaymev- lerini özendirmek... Dublaj Almanya'da bir sanayi Beyazperdenin bukalemunlarıKültür Senisi : Amerikalı, İngiliz, Fransız, İıalyan sine- ma oyunculannı Almanca ko- nuşturmak, Almanya'da bü- yük bir sanayi. Berlin. Münih ve Hamburg'daki yüz kadar stüdyoda bu yıl yaklaşık 250 yabancı fılmin ve yüzlerce sa- atlik lelevizyon dizi ve fılmleri- nin dublajı yapılacak. Amerikalılar Warren Be- atty'nin. Robert De Nironun. Eddie Murphy'nin Almanca konuştuğunu duyunca çok şa- şırabilirler, ama Alman sinema seyircisi yabancı fılmleri Al- manca seyretmekie diretiyor ve Almanya'da bır yıl içinde gösterilecek 250 fılmin ücte iki- si Amerikan yapımı. Aynca, bazı dublaj uzmanlan. altyazı- lann okunmasınm zor olduğu- nu ve konuş- malardaki in- celikleri ye- terince yansı- lamadığmı ile- ri sürüyorlar. Berlin'in önde gelen dublaj stüdyo- lanndan Mag- ma Synhron- un yöneticisi Joachim Kun- zendorf. "iyi bir dublaj. öz- gün anlamın ancak yüzde seksenini ve- rir" diyor. "Çünkü başta argo ve lehçe olmak üzere birçok konu- da ödünler verilir. Ama alt- yazı. fılmin içeriği ve diyalog- lannın ancak yüzde yirmisini yansıtabılir." "Örümcek Kadının Öpü- cüğü"nde William Hurt'un. "48 Saat"te Eddie Murphy'- nin Almanca seslendirmesini üstlenen Randolf Kronberg. fılmindeki oyuncunun konuş- ma tarzını aynen yansıtmak zorunda olan dublaj sanatçı- lannı bukalemuna benzetiyor. Kronberg'in deyişiyle "sine- manın bukalemunlan". fılmdeki özgün konuşmalann dublajını yaparken olmadık durumlarla karşılaşıyorlar. Sözgelimi, "Fil Adam"da bo- zuk ve boğuk bir dille konuşan John Hurt'ü seslendiren Ber- linli oyuncu Joachim Tenns- tedt özel bir protez takmak zo- runda kalmış. Protezden fena halde midesi bulanan Tenns- tcdı. kayıt aralannda protezi sürckli ağzından çıkanyor- muş. "Baba 11" ve "Korku Bur- nu'nda Robert De Niro'yu, • Buyıl Almanya'da 100 kadar stüdyoda yaklaşık250 yabancı sinema fılminin yanı sıra yüzlerce saatlik TV yapımının dublajı gerçekleştirilecek. Alman seyirci, yabancı filmleri Almancaizlemeyi alt yazıya yeğ tutuyor. "BonnieveClyde"ile"Bugsy"- de Warren Beatty'yi sestendi- ren Christian Brückner. New York ya da New Jersey ağız- lannın inceliklerini Alman- cada aynen yakalamaya kalkışmanın saçma olduğu kanısında. Brückner. "Biz olsa olsa o konuşmayı Alman- cada yorumlayabiliriz" diyor. Ünlü oyuncular. kendilerini yabancı dillerde seslendiren sa- natçilarla genellikle ilgilenmi- yorlar. Ama bazılan da onlan ken- dilerinden daha çok beğeni- yorlar. John Wa\ne. kendisini Almanca'da seslendiren Ar- nold Marquis'i dinledikten sonra şöyie demiş; "Alman seyircilerimin beni yalnızca Arnold'un sesiyle tanımalannı istivorum." Woody Allen ise kendisini "Manhattan"- da seslendiren Wohfgang Draegcr'in se- sinin kendisine kendi sesinden daha iyi gıttıği kanısında. Son zaman- larda, önemli filmlerin vapımcılan ve yönetmenleri, yabancı ülke- îerdeki dublaj çalışmalanna da katılma eği- limindeler. Ör- neğin, Ameri- kalı yönetmen Oliver Stone. "JFK" adlı fılminin Alman- ya'daki dublaj çalışmasına kendi sesyöntmenininde katıl- masını istemiş. Wamer Bros'un Münih bü- rosunun dublaj denetçisi Ilse Picard, "Pretty Woman"da Julia Roberts'ı konuşacak Al- man oyuncuyu seçebilmek için 30-40 ses dinlemiş. "Sonunda Daniela Hoffman'ı neden seç- tim, biliyor musunuz" diye so- ruyor Picard. "Gülüşü yüzün- den. Bir oyuncu gibi gülmü- yordu. Patlayan. dolu dolu. doğal bir gülüştü. Işte, dedim. bu ses konuş- malı Julia'yı!" Daniela Hoffman, dublaj sanatçılannm adlannın filmin tanıtım yaalannda geçmesi ge- rektiğine inanıyor. William Hurt ve Eddie Murphv'nin Al- manya'daki sesi Randolf Kronberg ise lam tersini düşü- nüyor; "Bizler seyirci larafın- dan ne kadar fark edilmezsek. işimizi o kadar iyi yapmışız de- mektir..."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear