23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 1992 ÇUMARTESİ 12 DIZIYAZI Mustafa Kemarin eşi Latife Hanım'ın Leyla ile benzerliği olmadığı söylenemez Her TürkkızıbirazLeyla'dır Leyla ya da Açgözlü Genç Kızlar R O G E R V A I L L A N D Çeviren: Feridun M. AKSIN BaJana gelince, duyduğum ve gör- düğüm sözleri ve harekelleri aktar- makla sınırlıyorum kendimi. Yine de Levlanın genç Türk kızlan arasında bir istisna olduğunu sanmıyorum. Da- ha zekı. daha güzel ve daha zengin ol- saydı Semiha Ahmed de bir başka Leyla olabilirdi. Yalova gezisindeki entei^.. ••elîer de Leyla gibi davranı- yor. konuşu>ofı..-'İ! Son olarak şunu ekJeyeceğim: Gazi Mustafa Kemal'ın kansının. Latife Harum'ın hıkâyesini anlattilar bana: hu enerjik kadının da Leyla ile benzerliği olmadığı söylene- mez. Galaa Yunanlılan yenip Izmire girdıkten sonra karargâhını kentin içinde kuruyor. Daha iki ya da üç gün geçmemiştır ki karargâha bir genç kız geliyor ve onunla konuşmak istediğını söylüyor. Gazi'nin yanına girince onu evinde misafır etmek dileğjnde oldu- ğunu, bunu kabul etmesiniricaediyor. "oğduğu kente, İzmir'egeri gele- li çok az birzaman olduğunu anlaüvor ona. Ailesı hâlâ Fransa'da. Biarritz"- dedir. Yabancı ışgalinden büyük acı duymuştur. Yunan komutanı onun kente yaklaşan Tiirklerc gizli bilgiler gönderdiğinden (bu doğrudur) kuşku- lanmış. bırçok kereler evini aramışlar ve sürekli gözetleme altına almışlar. Bu trajik anlarda. eğer Mustafa Ke- mal galip olarak kente girerse evinde misafır etmek için ricada bulunmaya yemin etmiş. Latife Hanım da Leylagibidoymayan bir kadındır. Diktatörüzerindeki otoritesine ortak kabuletmiyor. Metreslerinikovuyor, içkimahzeninikilitliyor. Yeniyasaların oluşturulmasında aşın bir tutkuyla müdahaledebulunuyor. Hoşunagitmeyen çakşma arkadaşlarını uzaklaştınyor. Tehlikeüdüşmanlar ediniyor. Mustafa Kemalmüttefikler koalisyonunuyenmişti, karısını da yeniyor: Eski İslamyasalan hâlâyürürlüktedir. Latife Hanım birgün boşanma mektubunu ahyor. A nkara 'dan aynlmak zorunda kahyor. ettiğini açıküyor. Bursa'ya gidiyor, ar- kasından Ankara'ya. Altı hafta geçı- yor. Bir sabah yola çıkma emri veri- yor. İzmir'e vanyor. Latife Hanım'a "Karar verdim, evleniyoruz" diyor. JLrtesi akşam imamdan başka kimsenin haberi olmaksızın her şey olup bitmiştir. Latife Hanım galıp gel- miştir. -Dir birliği teftişi sırasında Gazi'- nin yanında at üzerinde ya\eri olarak görünüyor. Subaylar ve Türk halkı bu evliliği böylece öğreniyor. • Aki yıl boyunca Latife Hanım önemli bir rol ovnuyor. Modern rp- formlann. özellikle de kadın haklaVına ilişkin olanlann yaşama geçirilmesin- de büyük katkılarda bulunuyor. Ama Lev la gibi o da doymayan birgenç ka- dındır. Diktatör üzerindeki otoritesi- ne ortak kabul etmiyor. Metreslerini kovu\or. içki mahzenini kilitliyor. Ye- ni yasalann oluşturulmasmda aşın bir tutkuyla müdahelede bulunuyor. Ho- şuna gıtmeyen çalışma arkadaşlannı uzaklaştınyor. Tehlıkeli düşmanlar edinivor. MLustafa Kemal kabul ediyor. Latife Hanım"ın \ıllası kentın dışında. sarmaşıklar, salkım çiçeklen. güller. yascmınlerle örtülü setlerle genış bir vcrandaya ınen çiçeklerle dolu bir bahçcnin içındedir. Genç kız galip ko- mutanı kapıda karşılıyorveeski Doğu usulünde selamlıyor. Mustafa Kemal Atatürk, tzmir'de tanışıp hoşlandığı Latife Hanım'la gizlice evlendi, gizlice boşandı. Lustafa Kemal müttefikler koalisvonunu yenmişti; kansını da ye- niyor. Eski İslam \asalan hâlâ yürür- lüktedir. Latife Hanım bir gün boşan- ma mektubunu alıyor, Ankara'dan aynlmak zorunda kahyor. • İJeyla'nın bunalımı çok fazla sür- medi. Her zamankinden daha kavgacı olarak u\andı ve Paris'e dönüş koşul- larıru tartışmak üzere Constontinople'a döndü. Hoşa gitmeyecek çok şev gör- müş. çok şey öğrenmışti. Kısa zaman- da başan kazanmayı umabılırdı. Ben Türkıye'den aynlırken geminin merdi- veninde sonbaharda Paris'te olacağını söyledi. "İşte o zaman, diye bağırdı, Ah! Paris ikimizin olacak!" sahiplerinin en dikkatli, en saygılısı oluyor. Görünmeyen bir el Paşa'nın bütün isteklerini yerine geti- riyor. Ama \ine de içki isjediği zaman (Mustafa Kemal her zaman çok içer- di). işte bunu elde edemiyor. Boşuna emirler veriyor. çünkü hepsi sonuçsuz kalıyor. Lalife Hanım ne istediğini bi- liyordu. Galip Komutan'ın sağlığını korumak isüvordu. Mustafa Kemal. genç kızla sık sık konuşmalaryapıyordu. Latife Ha- nım zeki ve kültürlü oiduğunu gösteri- yor. Yabancı diller biliyordu. O gün- lerde İngiltere ile arada güçlükler vardı. Gazi'nın sekreteri oluyor. dıplo- matik yazışmalarda çok üstün bir çe- \irmen veteneği gösterijor. VJazi ona istek duyuyor. Yaonun kansı olacağıru ya da hiç evlenmeyece- ğini söylüyor yanıt olarak. Ama hiçbir şekılde metresi olmayacaktır. Mustafa Kemal eserini banşla taçlandırmadan önceevlenmcveceği konusunda yemin Balzac'ı okumuştu. Gonot Baba'nın son sahnesini anımsıyordu vc Eugene Rastignac'ı kendine \araşır bir usta olarak düşünüvordu. BtTTÎ 1917de kurulan İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarlan Milli-Medeni Muhtariyeti'ni Bolşevikler yıktı Devrimin devirdiği umutlar Moskova'dan sonra en önemli üni- versiteyi Kazan'da kurmuşoluşlannın da gösterdiği gibi Kazan Hanlığı top- raklannı kendi vatanlannın bir parça- sı saymış. Kazan Türkleri'ni kıyım, cebir ve Hıristiyanlaştırma yoluyla di- ze getirmeye, kendiJerine bağlamaya çalışmışlar, ancak bir türlü benlikleri- ni vitirmelerini sağlayamamışlardır. Sonuçta, Ruslann Kazan Türkleri'nin üzenndeki egemenlikleri, eğer bugüne kadar devam ettiğini varsayarsak. sa- dece yaklaşık dört yüz elli yıldan iba- rett'r ve bu süre Osmanlılann Balkan- lar'da kalışından daha kısa birsüredir. Dolayısıyle, ilişkinin kalıcı olması için hiçbir neden bulunmamaktadır. Kuveyt benzetmesi Gerçekte 1552 vahim bir olaydır. George Bush. Körfez Savaşı'nı başlat- mak ve dünya kamuoyunu kazanmak için kullandığı söylemde ne denli içten- likten uzak olduğunu bugün Bosna- Hersek dolayısıyle kanıtlamıştır. Gene de ister istemez dünya kamuoyu nez- dinde zihinlere yerleştirdiği baa ilke ve kavramlar vardır. Nitekim, bu kav- ramlann ışığında bakıldığında Mos- kova Prensliğj'nin Kazan Hanlığfnı işgal etmesinin, Irak'ın Kuveyt'i işga- linden çok daha vahim bir olay olduğu ortaya çıkmaktadır. O devirde Kazanhlan kurtaracak bir George Bush'un çıkmamış oiması hiçbir şeyi değiştirmez. Hatta, Irak'ın Kuveyt'i işgali olsa olsa Fransa'nın Monako PrensIiğTni ilhak etmesi gibi- dir. Moskova'nın Kazan'ı istila etmesi ise en azından Fas'ın İspanya'yı ege- menliği altına almasma benzemekte- dir ki. İspanya'nın İslami geçmişi dolayısıyle gene de Faslılar daha haklı durumda göriinebılirler. Kazan Türklerinın kaderi uzun süre Çarlık Rusyası'nın tarihine bağlı kalır. 19. yüzyıhn sonunda Kazanlılan, her şeye rağmen her türlü Ruslaştırmaya ve Hıristiyanlaşürmaya, azıcık fıre ile de olsa. karşı durabilmiş, bölgedeki sana>i kuruluşlannın üçte ikisıne sa- hip, Orta Asya ile ticareti elinde tutan, 2.3 milyon nüfuslu Kazan kentinde, Müslüman dünyası içinde ilk kez güç- lü bir orta sınıfa sahip bir toplum ola- rak göriirüz. lyi eğitim görmüş güçlü orta sınıfı, Kazan'a, Çarlık Rusyası içinde oluşmaya başlayan ulusal Müs- lüman hareketin önderliğini sağlar. Yirminci yüzynlın başında da "Dilde, fikirde. işte birlik" diyen Kınmlı İsma- il Gaspralı'run düşüncelerini en iyi özümsemiş olan, daha sonra Türkiye'- ye gelerek Türkçülüğü başlatan da genç Kazan Türkleri olmuştur. Bu arada. yüzyıhn başında, Kazan Türkçesi'nin ya da Tatarca'nın. Tür- kiye Türkçesi'ne en yakın lehçe oldu- ğunu. Kazan Türkçesi'nin aynı za- manda. tüm diğer Türk illerinde, yerel şive ya da lehçeler ne olursa olsun, her- kes tarafından bilinen ve kullarulan bir nin önemi anlaşılamamıştır. Birleşmenin gerçekleşmeyişinde kuşkusılz, her yöreye Rus nüfus ser- piştirilmiş olmasından tutun da Türk- lerin dağınıklığına k'adar, sayısız tarih- sel, toplumsal, hatta ekonomık neden- ler yatmaktadır. Ancak Ekim 1991'de Le Monde Diplomatique'de Rusya TATARLARI U N U T M A Y I N I Z GÖNÜL PULTAR tür "lingua franca' ya da ortak dil işlevi görmüş olduğunu kaydetmek gerek. Devrimle gelen umutlar 1917 Devrimı ise Rus împaratorlu- ğu içindeki bütün Türk topluluklan için bir umut ışığj olmuş. Ancak umut çok çabuk sönmüştür. Gerçek şu ki devrimle birlikte soluklanan özgürlük havasında. Türk topluluklan hem Ruslann bu kez '"Bolşevik" adı altın- da ayru baskıcı. emper>alist tutuma gireceklerini tahnıın edememiş ve da- yanışmaya gerek gönnemiş, hem de aralarında, çok çeşitli nedenlerle. bir Türk birliği kurulamamıştır. Çarlık Rusyası'nda tanh boyunca biraz da baskı sonucu, '"Müslüman"la "Türk" eşanlamlı sayıldığı için, yani bir ara Bulgaristan'da olduğu gibi 'Türk" sözcüğünü kimlik tanımlamasında kullanmak yasak olduğu için. bütün Türk topluluklannın hepsinde "Türk" olma bilinci yeterince yerleş- memiş, eerektığı zaman da bırleşme- Federasyonu'nun olası parcalanması konusunda yazan Marc Ferro'dan Kınmlı tarihçi-yazar Müstecib Ulkü- sal'a kadar, birbırinden habersiz bü- tün yorumculann birleştiği bir nokta vardır. O da önemli bir faktörün, Ka- zanlı Türklerin yukanda değinilen kültürel ve sosyo-ekonomik üstünlü- ğü olmuş olduğudur. Ülküsal, Kınm Türk-Tatarlan (1980) adlı yapıtında Rusya'daki diğer •il'lerden gelen Türklerin. üniter bir devlette birleşmek isteyen Kazanlıla- nn gerçekte "Rusya Müslümanlan üzerinde hakimiyet kurma maksadı beslediklerinden' kuşkulardıklannı yazar. Bütün Müslümanlar Kongresi 1917 yılının mayıs ayında Mos- kova'da Rusya'da yaşayan hemen hemen bütün Müslü • '.. ~n temsilci gönderdiği "Birinci Büıün Müslü- manlar Kongresi" yapılmış, kongrede 1917'de kurulan İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarlan Milli-Medeni MuhtariyetVnin Milliİdare ve Millet Meclisi Başkanı Sadri Maksudi'nin 1913'te Kazan 'da çekilmiş fotoğrafı. Ekim Devrimi'nden önce Çarlık Parlamentosu Duma'damilletvekilUğiyapan Maksudif1880-1957), 1925'te Atatürk tarafihdan Türkiye davetedildi. Sadri Maksudi, hukuk alantnda ordinaryus profesörlüğeyükseldi, birçok esere imzasını attı ve TBMM'de nülletvekilligi yaptı. Sadri Maksudi'nin bu fotoğrafı Türkiye'deilk kez yayındanmaktadır. Rusya içindeki Müslümanlann nasıl bir devletleşmeye gidecekleri tartışıl- mış ve iki ana eğilim belirmiştir. Rusya"daki bütün Müslümanlar bir cumhuriyet altında mı birleşsinler, yoksa "mülki muhtariyete" dayah bir federasyon etrafmda mı toplansınlar? Bugün, "ümmet" kavramının çok- tan geri bırakıldığı bir devirde, Müslü- manlann birleşmesini beklemenin gerçekçi olmadığını görebilıyoruz. Ancak 1917yılında henüzdini tümüy- le devre dışı bırakan bir oluşum her- halde düşünülemezdi ve zaten çoğu zaman Türk ve Müslüman sözcükleri eşanlamlı olarak kullanılıyordu, yani din, bugün Bosna'da olduğu gibi, et- nik tanımlama öğesiydi. Kaldı ki bir- biriyle sonuna kadar uzlaşmayacak olan iki eğilimin de motoru Türk top- luluklannın temsilcileri olmuştur. Örneğin. Farisi olan Taciklerin değil. Sorun, "Müslüman" sıfatını taşısa da bir Türk sorunu olmuştur. aniaşmaz- lık da Türklerarası bir anlaşmuzlık. Birlik sağlanamayınca Kazanlılar İdil-Lral bölgesinde 1917 Temmuz'- unda "İç Rusya ve Sibirya Türk- Tatarlan Milli-Medeni" özerk devleti- ni kurariar. Başkent olarak seçilen Ufa'da yeni devletin milli idaresi ve millet meclisi toplanır. Bu oluşumun nereye varabileceğini, toprak mülkiye- tine dayah federalızmde direnen Türk- lerden daha iyi kavrayan Bolşevikler hemen davranır ve daha bir bütün tak- yim yılı dolmadan Nisan I918'de Milli İdare'ye son verirler. Hem Milli İdare'nin hem de Millet Meclisi'nin Başkanı olmuş olan Sadri Maksudi, 1919'da Paris'te toplanacak Banş Konferansı sırasında girişimler- de bulunmak üzere, gizlice kaçmış ol- duğu Finlandiya'dan Fransa'ya gider. Konferansa bir "memorandum" su- narsa da, yakın arkadaşı, hürriyet mücahidi ve ünlü yazar Ayaz İshaki ile birlikte, "Genç bir demokratik halk oiarak", "Demokratik fikrin doğum yeri" saydığı Fransa'iün hükümet yet- kililerinden yardım isterse de sonuçta, Fransızlar bugün Karabağ'a ve de Bosna'ya gösterilen duyarsızlığı veya yanlılığı gösterirler. Nasıl Kuveyt'te geçerli hak ve hukuk' kavramlan Bosna-Hersek'te geçerli değilse, Sadri Maksudi'nin sadece birkaç ynl önce, Paris Hukuk Fakültesi'nde öğrendiği hukuk ve insan haklan kavramlan da ayru Paris'te kendi ulusu söz konusu olunca hiçbir anlam taşımaz. Maksudi ile İshaki'nin birlikte ya da ayn ayn tüm çabalannı anlatmaya ye- rimiz yok. Tarih, Mayıs 1920'de "Ta- tar Avtonom Sovyet Sosyalist Res- pub!ika"sının kurulmuş olduğunu kaydeder. Bugün bizi ilgilendiren, işte bu "respublika"dır. Çünkü kuruluşu, tümüyle, daha önce değinilen "keyfi- lik" esasına davanmaktadır. Sultangaliyev'in mektubu burjuva bir devlet olma yo- lunda olan "Milli İdare"yi Kazanlı Bolşeviklere kırdırmışlardır. Sultan- galiyev cezaevinden, tutuklanışını pro- testo için Lenin'e yazdığı mektupta, 'Milli İdare'yı ben yıktım, bana neden böyle davranıyorsunuz?" diye serze- nişte bulunur. SIIRECEK POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Uzağı Görenter...Ren kıyıstndaki Ünkel köyünde gözlerini yaşama yum- madan önce Willy Brandt: "Beni ölünce Berlin'e gömün!.." demişti. öyle yaptılar, Berlin'egömdüler. Willy Brandt, bir demokrasinin, sosyal demokrasinin li- derlerindendi. Alman sosyal demokrasisinin kökü Mark- sizme dayanır. Geçen yıl mayısta barsak kanserinden ameliyat olmuş- tu. iki habis ur alınmıştı. Bir ameliyat daha gerekiyordu, istemedi. Çok genç yaşta siyasete atıldı. Alman Sosyal Demokrat Partisi'ne girdi. Daha yirmisinde iken Hitler faşizminin ko- kusunu almıştı. Danimarka üzerinden ülkesini geride bıra- karak Norveç'e kaçtı. Direniş eylemlerini orada sürdürdü. Norveç, Hitler ordularınca işgal edilince de Isveç'e geç- mek zorunda kaldı. Almanya'dan kaçması, bilinmez bir babanın oğlu olma- sı zor günlerinde çok eleştirildi. Karşıtları vatana ihanetle bile suçladılar. Aldırmadı. Savaş sırasında Isveç'ten Nor- veç'e geri döndü. Norveç'in Nürnberg mahkemelerinde gözlemcisi oldu. Böylece ihanetsöylentileri gerçeğin sün- geriyle silindi. Berlin Belediye Başkanı oldu. Duvarın çeki- lişini gördü. 'Doğu politikası" kafasına bu görüntüyle yer- leşti. aktif politikaya girdiğinde önü açılıyordu. Iktidarın değıştiğini gördü. Dışişleri Bakanı oldu. Böylece dünya çapında bir üne ve yetkiye erişti. Doğu-Batı aynmına bir çare arıyordu. Eğer Doğu-Batı ayrımını kapıya daynması kolaydı. Savaşın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Üç yıl geçmedi, Başbakanlık koltuğuna oturdu. Artık sa- dece düşünmüyor, düşünmüyor, düşündüklerini uygula- maya gücü yetiyordu. Onüne çıkan bütün engelleri aşabi- lirdi. 1970 yılında Polonya'yı ziyaret etti. Varşova'da Yahudi gettosunu ziyaret etti. Yahudi gettosunun önünde diz çök- tü. Bu hareketi hayranlık ve şaşkınlıkla karşılandı. Bu diz çöküşün sebebini 1973te ünlü Italyan gazetecisi Oriana Fallaci sordu. Yanıtı şöyle oldu: "Günah çjkaracak birsuçum olduğundan ötürü dizçök- medim. Kendimi halkımla özleştirmek istedim. Bunca kö- tülüğün ortaya çıkmasında bizim de payımız vardı. Bu davranışım Polonya ya yönelik değildi. Almanlara da yo- nelıyordu. Yalnızca Nazizmin kurbanları veonlarınaileleri için yakardığımı sananlar yanılırlar. Ben halkım için yaka- rıyordum. Çünkü halkımın büyük çoğunluğu kertdini yalnız hissedebilirdi. Bu yükü paylaşıyordum." Fallaci bir soru daha sordu: "Bu davranışa o anda mı karar verdiniz?" "Davranışım önceden hazırlanmışbirmizansendeğildi. Daha önce bilinçaltımda yer etmişti. O sabah garip bir duy- guyla uyandım. Çelenk koymak yetmezdi. Diz çökmek gereğini duydum, diz çöktüm." VVilly Brandt, herkes bilir ki büyük bir demokrattır. De- mokrasiye candan bağlıdır. Sosyalist Enternasyonel'in de başkanıdır. Nobel Barış Ödülü'nü almıştır. Böylece barışa ne denli bağlı olduğu kanıtlanmıştır. Yalnız bir olay var ki onu çok sarsmıştır. Yakın danışma- nı bir Doğu Alman ajanı çıktı. Başbakan olduğu sırada böyle bir olayın karşısına çıkması sarsmaz mı? Bu durum- da bütün üniformalarından soyunmak zorunda kaldı. Baş- •bakanlıktan ayrıldı, partisinin başına geçti. 1989 yılında Berlin duvarının yıkılması üzerine şöyle ko- nuştu: "Birbirineaitolan parçalarzamanı gelince mutlaka yeniden kaynaşır." Berlin'de oturmak zorunda olan dostum Arif Gelen. 1988 yılında Berlin'de, Berlin duvarının bir gün gelip yıkılacağı- nı bana söylemişti. Almanya'da uzağı görenler az değil- miş... BÜLMACA SOLDAN SAGA: 1/ Sacda pirişilmiş yuvarlak pide 2/ En küçük izci kurulu- şu... Kıldan dokun- muş büyük çuval. 3/ lskambillerle oyna- nan bir tür oyun... İçinde yabancı bir öğe bulunmayan; mutlak. 4/ Başkala- nrun sırtmdan geçi- nen kimse... Mate- matikte kullanılan sabit bir sayı. 5/ De- vinim olaylarınj in- celeyen bilim dalı. 6/ Duman lekesi... Bir soru sözü... Ya- banıl hayvan barmağı. 7/ Hakkâri 1 nin eski adı. 8/ Konut... Hokkabaz yardakçüannm giydiği bir tür başhk. 9/ Notada durak işareti... Tavlada bir sayı... Ingilizce 'bay' sözcüğünün kı- sa yaalışı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Göllerde ve ırmaklarda baük av- lamak için kullanılan, altı düz küçük tekne. 2/ Akla ve sağduyuya aykın olan... Kapı ve p>encerenin yerleştiği kasa. 3/ Alüminyum, ba- kır ve magnezyum katılmış çinko alaşımJanna verilen ad. 4/ Bir nesneye zorunlu olarak bağh olmayan ve onun özünde bulun- mayan niteük. 5/ "Bir dokun bin dinle kâse-i fağfurdan" (Ali Âli Efendi)... Bizans döneminde İstanbul'da siyasal suçlu- lann kapatıldı|ı ünlü zindan. 6/ Tanınmamak için yüze geçiri- Ien şey... Havva'nın Batı dillerindeki adı. 7/ Fasıla... İzmir'in bir ilçesi 8/ Dağcıhk. 9/ Meslek... Bir yağış sekli. GERCEK ÇIKTJ BAYÎLERDE I | Güneydoğuda Görev Yapan Subay Anlatıyor: Düşman, Kürt halkı... Sadece rütbeli personelden oluşan "A Timi"! Kontrgerilla bölgede... TRT ve ba- sın kayıpları gizliyor... Orduda artan suç ve intihar- lar... RP'li yöneticiyi 'bizimkiler' öldürdü... Ordu içinde darbe propagandası... Ordu, PKK'dan çok işçi-memur hareketine kızıyor.... Özel Tim Görevlileriyle Konuştuk: Köpek gibi yaşıyoruz... Bir kelleye teskere ya da prim... Korkudan ölen askerler vaı^. Teritoryal Birlikler tekrar gündemde CMUKta değişiklik yok Toplu suçlar.terör, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı kapsamı dışı bırakılırken DGM'nin saltanatı sürüyor • MÇP Kürt düşmanlığının önderliğine soyunuyor •Harb-lş: Demokratik muhalefet hareketinln gellşlm öyküsü •Yüzbinlerce ışçi grev eşiğınde •Yol-lş şube kapattı • Fındıkta hayat yok • Hollanda'da uçak 'Get- to'ya düştü •Seçimleri Clinton alacak •Avrupa'da fo- toğraflarla 'Uzun Yürüyüş' •CHE ölum yıldönümünde amldı «Kuveyt'te seçim komedisi •Ankara Barosu kül- tür merkezine karşı • Can Yücel • Ahmet Kahraman
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear