25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OCAK 1992 CUMHURİYET/13 SANAT GUNDKVfl CELAL ISTER Celal Üster yurtdışında olduğundan bu haftaki 'Sanat Gündemi'ne ara veriyoruz. GÜ1NDEMDEKİ SANATÇI: ONAT KUTLAR 'Tamburi Necdet Bey tarafından!.." Eskı taş plaklarda hâlâ nostaljik bir ses "Tamburi Cemil Bey tarafından..." diye sunuyor geçmiş hazineleri. Ama bûyük tambur ustası Necdet Yaşar daha çok gençlere sesleniyor. Hadi içtenlikle itiraf edelim: Ş u adına "klasik Türk mûzıği" denilen müzik türünü ne kadar taruyoruz? Mılzisyen hem de uzmajı bir mıizisyen değilsek, o n u , sevenlerimiz de sevme- yenlerimiz de ne kadar "müzik <ûeğerleri" ile yargılıyor? Kalın çizgili bir irdeleme ile cumhunyet dönemi aydınlan- n ı n tutucu, Osmanlıcı olanla- n klasik Türk muziğıni, Kema- listler klasik Batı müziğinı, sol- crular halk müzığini "ideolo- jik" nedenlerle kendilerine ya- lcın buldular. Ama bu ideolo- jik yakıstırmalann dışmda salt ~müzik" olarak ne ölçüde yak- laşabüdik bu olağanüstü ala- na? 25 aralık carşamba akşamı AKM'de Tamburı Necdet Ya- şar ve arkadaşlanndan Hiıse- yia Fahreddin Dede'nin Ace- masiran Mevlevi Ayini'ni dın- letneye giderken ya da dün Yıl- d ı z Sarayı'nda Kaskad Köşkü'nde onJann çalışmaJa- n n ı izlerken hep bu sorulan soruyordum kendime. Monteverdi, Bach, Mahler y» da Bartok birçok doslum gibı beni de büyülemeye de- vam ediyorlar. VeyseTi, Feyzul- lafc Çtmar'ı, ya da Âşık Nesimi- yi tanımak, Rubi Sıı usta ile yıllarca yan yana odalarda ça- lışmak nıutluluğuna eriştım. Ama gene de otuz yıllık dos- tum, ağabeyım Necdet Yaşar'ı hiçbir komplekse kapılmadan hayranhkla dınleyebiliyorum. Nasıl oluyor bu? Necdet Yaşar, iri gövdesini koltukta arkaya doğru yaslı- yor, kalın, mıyop merceklj göz- îüklerinin arkasından gülüm- seyen bıraz rauzip bir bakışla yaruthyor beni: "Kooserde gençJeri gördün" diyor, "ludabolıktaa veriere, k t U u n istane otnrdolar ve co^knyta iafedüer koaaeri. Hiç- biri yobaz f aJu defH. Elbette bu mttzik aU yadigan. Ama gencier bu miiziğiıı mabteşem deterierİBİ aaodern kafaiany- la aahyortar. lcrayı befeniyor- tar. 'Biz' diyoriar 'nyku veren bir miizik saadıgımız klasik Tiirk mözittei, böyle icra edil- dtttede, sababa kadar dtnleriz. Defişea dünyamıza o eski, •ostaJjik kra oygun görünmö- yords. Ba icrayı coşkayla izli- yoruz.' Böyle diyoriar." Pencereden Galata, Halıç ve Topkapı Sarayı görünüyor ha- fıf bir kar tülu arkasından. 1970'li yıllarda Yarımca Şark Kahvesı'nde gazeteci dostları Necdet Yaşar ve Niyazi Sayın^ dan Meragaiı Abdulkadir din- lettiğımiz konserleri ya da bo- rulu bir gramofonun önünde bir Fransız müzikoloğa Necdet Yaşar'm tamburuyla bir ziya- fet çektiği geçmiş yaz akşam- lannı düşünüyorum. Herkesin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. "Peki farkınız nerede?" "Küçük bir müzik grubuy- la çalışıyorum" diyor her za- manki alçakgönüllülüğü ile. "Büyuk korolarla değü. Elbet- te onlara da saygım var. Ama örneğin korolarda sözler anla- şılmıyor. Oysa bızim klasik müziğimız söz (şiir)-usul (ritm)-makam sacayağı üstüne oturur. Üstelik o şiirin aruzla, yani ktndi iç ritmi ile yazıldı- ğı da düşünülürse... Bu fark- lardan yalnızca bir tanesi" Hep merak etmişimdir. Aca- ba bu müzik geçmiş yüzyıllar- da nasıl ıcra edılırdi? örneğin Dede Efeodi zamamnda? Güluyor Necdet Yasar. "Tk- bii tam olarak bilmek müm- kün değil. Ama bir dus kura- büiriz. örneğin Üçüncü Se- lim'in sarayında ya da sakin bir Istanbul sokağında ahşap bir evin genış sofasında, Dede Efendi, yanında çırakları Del- lalzade Ismail Efendi, Zekai Dede, Uncuzade Eyyubî Meh- met Bey otururlar ve çalarlar- dı!' Sahneyi gözlerimin önüne getirmeye çalışıyorum. Ne ka- dar başka bir dünya. Şimdiler- de 24 saat bir lunapark gürül- tüsü içinde, carpışan otomo- billerde yaşıyor gibiyiz. Oysa Necdet Yaşar, kar per- desi arkasında göriinmez ol- muş Sinan camilerinin mima- risi ile örtüşen bir tambur sesi eşliginde usulca başka DL- dün- yayı anlatmaya devam edtyor: "Müzik o zamanlar da her- kesi birleştırirdı. Mevlevi De- de Efendi ile Ermeni Oskiyan Efendi'yi, Rum Zaharya Efea- di ile Üçuncu Selim'ın hocası Yafcadi Izak Efendi'yi. Tambu- ri tzak Efendi saraya girince sultan ayağa kalkardı Müzik padişah ile yoksul bir hamam- cının oğlunu da birleştırırdi. Dede Efendi yoksul bir halk çocuğu idı. Hamamizade den- mesi ondan. Dergâhta çile çe- ken genç bir derviş iken beste- ledigj buselik makammda bir eser nasılsa padişahın kulağı- na gitmiş. O da hemen saraya çağırmış. Ama Dede Efendi şeyhinden izinsiz gitmek iste- memiş. Şeyh ise ona şöyle izin vermiş: Gün batmadan döner- sen olur..!' Dışarıda gün batmış olmalı idL Kar durmuştu. Haliç mas- mavı. "Peki sen?" dedim, "Sen nasıl girdin müzik alanına?" "Ben de halk çocuğuyum" dedi. "tlkokul birinci sınıftay- dım. Nizip'te. Küçük bir kasa- baydı o zamanlar Nizip Sen de bilirsin. O yıl büyuk bir kar yağdı. Sokaklarda teUallar ça- ğırdı: 'Duyduk duymadık de- meyin. Kurt indi. Çocuklannı- za sahip olun!...' Babam bizi evde tutmak için çarşıda bir taş plak buldu. Borulu gramofon- da çaldı. Hiç unutmam, Vey- sel'in 'Mecnunum leylamı gör- düm...' plağı idi. Vuruldum. Bağlama>-a başladım..!' "Ne yazık ki bu güzel masalın tü- münü yazamayacağım" de- dim, "Klasik Türk müziğı öğ- renimin nasıl oldu?" "Evet, özetleyelim" dedi. "Üniversite korosunda çalışır- ken bir gun yan odadaki Me- sut Cemil benim tamburumu duymuş. Yanındakilere sor- muş, 'Kim bu?' diye. Genç bir öğrenci demişler. 'Bizim dili- mizden konujuyor' demis Me- sut Cemil. Böylece tanıstık. On yıl onunla birlikte çalıştık. Eş- siz bir sanatçı\dı Mesut Cemil. Tıpkı babası Tamburi Cemil Bey gıbi. Benim üniversitem odur... tkinci üniversitem ise Washington Eyalet Üniversite- si. 1972 yılmda, Robert Colle- ge*de hoca olan Amerikalı mü- zıkolog Karl Signell'm önerisi üzerine VVashington Üniversi- tesi Etnomüziköloji bölumün- de ders vermek üzere davet edildim. Orada tambur ve Türk müziği teorisi dersleri verdim. Büyflk müzisyen %- hudi Menuhin'le tanıştım. Be- ni dınledı ve ovgu dolu sözler söyledi. Üçüncü üniversitem ise şim- di birlikte çalı;tığım topluluk. Yani Kültür Bakanüğı Istanbul Devlet Turk Müziğı Toplulu- ğu. 20 kişilik bir oda müziği topluluğuyuz. Daha da büyü- mek istemiyoruz. Klasik Türk müziğinin az ıcra edilmiş eser- lerinden hüner ve maharet ta- şıyanlarını, modern üsluplu (Reşat Aysua gibi) bestecilerin eserlerinı bir dinamızm ve coş- ku ile icra ediyoruz." Sustu. Oysa daha konuşacak ne çok şey vardı. Ama Necdet Ya- şar da her büyük sanatçı gibi kendinden söz etmeyi sevmi- yordu. Ikimiz de bir süre pen- cereden denize baktık. Kulak- lanmızda "Orfeon Recor: Tamburi Cemil Bey tarafın- dan" diye baslayan eski taş plaklardaki gibi değerini bile- mediğımiz buyuk hazinelerden yansıyan ölumsüz sesler. "Yahya Ketnal'i sever mi- sin?" dedi, "Ben Nazım'ı da, onu da çok severim..." "Evet" dedim. Ikimiz de o anda Itrf şiırinin son dizelerini düsunüyorduk: "Belki hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir um- manda..." 25 ocakta AKM'de Necdet Yaşar ve arkadaşlanm dinle- meye gitmeyi unutmayın. Groucho Marx, Oıarlie Chaplin, Ingrid Bergman, ]ohn Wayne, Simone Signoret, ]ames Cagney, Rita Haytvorlh, Bette Davis, Greta Garbo, Ava Garâner, Ayhan Işık, Cahide Sonku, Marilytı Monroe, Clınt Eastıoood, Şener Şen, Zülfü Livaneli, Orson Weîles, Glenn Close Tüm bu isimleri, dolayısıyla SİNEMA'yı sevenlere ATİLLA DORSAY Varhk Yayuılan YETKIN YORUKOGLU (1944-1992) "SİLÎN GÖZYAŞLARINIZI, KORKACAK BtR ŞEY YOK KARANLIKLARDAN, BAKIN HEP BERABERİZ:' "Evet Yetkin abi, hep berabenz, sevgi, banş, dostluk adına..!' GALATASARAY ÜSESİ KÜLTÜR KOLLARI Onlar şımdı Arnavutköy'de eskı bir evde bulu- nuyorlar Üç katlı, yenilenmlf, pembeye boyaomıj bir era'e. Mahçup kcrtvız, kafeste karıdes, dınamık ahıapot, gelıncık şerbetı ve sakızlı muhallebı ' ArnaTutköy'dekl eski evin giriş katı bar. Bir ustte caniı mczık var Ve yukarıda -turpotn, ısırganoto, ebegâ- ffled, semizotu, labada, rezene de içlerlnde olmak özere- Tûrk mntfagınıo AT'ye glriş saloaa. Gırerken kart basıyorsunuz, çıkarken ıhmal eımeyın' (AT'ye girerkeo d c | H , Araavntköy'deki o eve.) Sacda pıjmı; yufka- lar sebze köftelerı, pazı sarmaiarı, mor dolma- larla, lavanta çıçeğı kokuları bırbirıyle flört edıvor Dün akjam "barda tek bir Içki" diye girmiştik, sabaha karşı zor çıktık. Çunkû ^rnavutkoy'dekı o evde şımdı onlar vac. Tim eski dostlar! Yenılenmış bir mönü'ylr yûrek- lenndekı sıcakiığı ıç ıçe servıs edıvorla' Bnnca özlemdcn sonra Ecc'de, olağannstö bir ge- cede, kendlnizi evinizde hissedlyorsnnnz... E C E Ş İ M D İ A R N A V U T K Ö Y ' D E Kamacı Sokak, 10 Reklamcı, Galatasaraylı ve Kadıköylu dostumuz YETKİN YÖRÜKOĞLU'nun ölümûnü üzüntüyle öğrendik. Ailesinin ve sevdiklerinin aasım paylaşır, Allah'tan rahmet dileriz. CUMHURİYETteki arkadaşlan 165 96 00 165 96 01 BOĞAZLIYAN 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1989/9 Davacı Karakoç Köyü'nden Hacı Korkmaz tarafından davalılar Nezıha Delibaş, Fatma Öztekm, Cojkun Öztekin, Memış Öztekın, Kamer Kartal, Rafet Yardımcı, Alı Yardımcı, Metin Yardımcı, Fuat Yardımcı, Mumın Bosıancı, Zekıye Yardımcı vs. aleyhıne açtığı Ka- rakoç Köyu hudutlarında 69 nolu parselın tapusunun ıptalı ve tescıl davasında, bu davalıların adreslerı tespıt edılemedıjinden ılanen teb- lıgat yapümasına karar venlmış olup bu davalılarx 20.02 1991 ta- rıhlı duruşmada hazır bulunmaları veya kendılerını vekille temsıl ettırmelen, aksı takdırde duruşmamn yokluğunda yürütuleceği, da- va dılekçesı yerıne kaim olmak uzere ılanen teblığ olunur KİM KİME DUM DUMA BEHlç AK Amcacvn zenvn yözfü o/dujumu, /fUarnı>ryc/v, Afane/y*- O d<K i>e»ım 0't», İStntlerm, oldoğv 6'r PİKNİK PİYALE MADRA HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEN ÇİZGİLİK KÂML MASARACI GARFIELD JM DAVIS BLACKIE WHTTE CARLOS TRILLOERNESTO R.GARCLA SEIJAS BULUT BEBEK NURAY çtFTçt TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARMAN 3 OCAK SIPAHI AYAKLANMASIL E 8ü6OfJ, SİPAHlL£JS,ISm*lBUL'PA AYAKLAN- MfŞTJ. OSM/IA/Lf ASKERUK. KU&ULUŞUfJDAKÎ Ti- MARLl StFWHlLEf&-£, ATLI SHZUK OLMA DlŞINDA BİR tUGiSı 8ULUNMAYAN /CAPfKULU SÜVAHİLS- RIHIN GÖHBVÎ, PAOtŞAH/H SAVAŞTA YAKtN KO- RUMAStNt YAPUAKTt. ANCAK, DUZAKIAMA O£V- RİNDEKİ Bıeço/C *Z//?ÜUJf GlSl SU OCAK OA ÇOK gOZULtoÜŞTU. ICÖPIiUUJ MEHMETRAŞA'NfN SADSA2AM OLUŞUNDAN HEME'N SONISA PA Z0&BAUKLA&IMI GÖZTEKMeiCTS GeCJKMePtLBG. ONUM, KAP7HM-I Oe/SYALffrmA/ A2LE7TIĞI, SEy. Pl AHMET PAŞA 'Yl GÖHEVINE lADE ETMESt- Ni /S7BYE/BEK A/AKlAUMIŞLA£Pt. ANCAK, PA- DlŞAH AVCI MEHMET'tN DE PESTE&IÖ R.ÜLU, BU AYAKlAUMAYI K4NU BtÇlMPE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear