18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER karunın personel statüsü, sıradan bir genel nada'da 7 yıl, Fransa'da 6 yıldır. İtalya ile ilmüdürünkine yaklaştınlmış bir yapıyı temsil gili olarak bu konuda bir "darbı mesel" gibi bugüne kadar İtalya'da 28 hükümet değişikediyorsa!.. Enflasyondan en çok etkilenenler liği olmasına karşüık, değişen Merkez Bankası başkan sayısının 5'ten ibaret olduğuna değiParanın sürekli değer kaybetmesi, kazananı nilir. günlük yaşamına ucu ucuna yetiştirebilen topÖzellikle son 78 yılda bizde en çok değişiklum katlannın yaşam koşullarını özellikle liğe uğrayan yasalar arasında hele bir kezinolumsuz yönde etkiler ve bu kesimden, tuzla de kadın haklarıyla ilgili bir yasaya sokuşturı kuru katlara haksız gelir transferine neden rulan madde ile Merkez Bankası Başkaru'nın olur. Batılı ülkelerin deneyimlerinden bhinir seçim süreç ve süresi ile ilgili olanlar vardır. ki sınırlı da olsa mevcut tasarruflarını no Bu çerçevede olarak süre önce 3 yıla indirilminal para alacağı biçiminde saklayanlar, gelir miştir; böylece seçimin genellikle 4 yılda bir dilimlerinin en altında bulunan toplum kat yapıldığı ülkede, para musluklarını sıkı tutmalarıdır. Bu yüzden caddedeki küçük adam; ya kalkışacak başkanı seçim öncesi son görev güçlükle kazanılmış tasarruflarını ya ay, ya da yıhnda olaysızca değiştiriverme olanağını ele hafta sonunda ele geçecek gelirlerini enflas geçirme çağnşırru yapümıştır. Süreyi sonradan yon aşınmasından korumada bir devletin aciz yeniden 5 yıla çıkarmanın da "bulduğumdan kalışını, derin bir güven sarsıntısı olarak al memnunum, aman toz kalkmasın" çağrışımını gılar. Para değerine karşı güvensizlik, toplum uyandırabilmesi gibi. istikrarına duyulması gereken güveni de yok Öte yandan yine son yıllarda bolca yapılan eder. Enflasyon, sadece prodüktiviteye zarar değişikliklerle, başkan eskiden üçlü kararnavermekle kalmaz; aynı zamanda toplusözleş me ile tayin edilirken sonunda bu işlem de bir me tarafları arasında çatışmadan kaçınmanın genel müdürün tayininden farksız olarak bir en sosyal olmayan biçiminin de örneğini oluş hükümet tasarrufu durumuna dönüştürülturur. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinin dene müştür. Türkiye'deki uygulama bakımından yimleri, enflasyon ve para değeri düşme dö ayrıca belirtilmelidir ki banka meclisinin banemlerinin, aynı zamanda devletin de buna ğımsız iradeyle başkan adayını belirlemesine lım dönemlerini oluşturduğunu ortaya koy de hiçbir zaman fırsat verilmez. Bu işlem de muştur. Onun için de fiyatlarda kararlılığın banka meclis üyelerini seçme olanağı elinde korunmasında birinci derecede görev verilen bulunan hükümet tarafından telkin yoluyla kurumlara özerklik sağlanması, demokrasinin sonuçlandırılır. gereklerinden sayılmaktadır. Banka meclisi üyelerinin seçimi de tamamen antidemokratik bir gelişme sürecine sokulBaşkanm özeltiği ve görev süreSf muştur. Eski yasada banka meclisi yerine Siyasal güç, gerçi işlevsel alanda da Merkez Alman kanunu gibi "müdürler kurulu"ndan Bankası'nı etkileme olanaklanna sahiptir. An söz edilirdi. Müdürler kurulunun üyelerinden cak personel alanı üzerinden Merkez Banka bir bölümü, Merkez Bankası çalışanlannın sı'nı etkileme olanakları, çok daha geniş ve so temsilcileri ve belirli pay senedi türü sahiplenuç alıcıdır. Merkez Bankası'nı yönlendiren rinin temsilcilerinden oluşurdu. Buna karşılık organ üyelerinin ve başkanm siyasal bağım 1987'de yapılan değişiklikle, adı değiştirilen sızhkları ve mesleksel deneyim ve yeterlilikle müdürler kurulunun üye sayısı 6'ya ve seçim ri önerrüi bir konudur. Kişisel bağımsızlığın en süreleri de 5 yıldan 3 yıla indirildi ve bu üyeönemli ve nesnel ölçütti, Merkez Bankası yö lerin tamamının seçilmesi siyasal gücün telkinneticilerinin görev süreleridir. Bu sürenin ön leriyle gerçekleşir duruma getirildi. celikle kısa olmaması gerekir. Ayrıca süre sonunda yönetici ve organ üyelerinin yeniden se Sonuç çilebilme olanaklan, uygulamada çok ciddi bir Bu örneklere bakılınca; Batılı ülkelerin merbağımhlık sonucunu doğurmaktadır. Yeniden kez bankası başkammn ve organlarının kişiseçilme hırs ve kaygısı, bir başkanı kendisini sel bağımsızlığı açısından öngörülen yeniden seçecek siyasal gücün her telkinine "azledilmezlik" denilen kuralına, en yumuşak açık duruma getirebilir. Yakın geçmişte yapı biçimiyle bile Türkiye'de yaşam hakkı tanınlan bir değişiklikle, siyasal gUce memnun ol madığı sonucuna varılabilir. duğu başkanı yeniden seçme olanağı sağlanAvrupa Topluluğu'na üye olma ya da olmamıştır. ma konusu bir yana; Avrupa kültürü anlamınAT ülkeleri bakımından yapılan inceleme da insan haysiyetine yaraşan bir hukuk devlerde Merkez Bankası Başkanı ve yönetici or letinin, günün birinde bütün boyutlarıyla gan üyeleri için uygun görev süresinin 1520 Türkiye'de de gerçekleştirilmesi özleminin geyıl olduğu saptanmıştır. Bu çalışmalar sırasın reği olarak çoğulcu demokrasinin belirli suda seçilecek başkan için 25 gibi bir alt ve 55 papları durumundaki Merkez Bankası gibi tegibi bir üst sınırın konulması da önerilmiştir. mel direklerin sağlamlaştırılması ve özerkleşBu süre ABD'de 14 yıl, Almanya'da 8 yıl, Ka tirilmesi gereklidir. 29 TEMMUZ 1991 Demokrasilerin Temel Taşlan ııdan Bankası Özerkügi Avrupa Topluluğu'na üye olma ya da olmama konusu bir yana; Avrupa kültürü anlamında insan haysiyetine yaraşan bir hukuk devletinin günün birinde bütün boyutlarıyla Türkiye'de de gerçekleştirilmesi özleminin gereği olarak çoğulcu demokrasinin belirli supapları durumundaki Merkez Bankası gibi temel direklerin sağlamlaştırılması ve özerkleştirilmesi gereklidir. CÜMHURtYEFTE/V OKURLARA... OKAY GÖISENSİN DPKaranlığı... T oplumların geriye dönüp bakarak ileride yararlı olacak dersler çıkarmaları ilerlemenin temel bir koşulu. Son olarak TYde Mehmet Ali Birand'ın "Demlr Kıraf dizisi de olumlu bir özeleştirinin kıvılcımı oldu. Yakın tarihimizin önemli bir dönemeci çarptcı görüntülerle izlenince kamuoyunda geniş bir dalga yayıldı: Askeri bir müdahaleye yol açacak koşullan ülkemiz bir daha yaşamasın! Siyasal nedenlerle kimse kimseyi hapse atmasın, dövmesin, işkence etmesin, öldürmesin! Demokrat Parti'nin kendisini ve tüm ülkeyi 27 Mayıs'a sürukleyen uygulamaları da tüm siyasal iktidariarın sürekli olarak anımsamaları gereken görüntülerle dolu. DP'nin çok genç Türk demokrasisini rafa kaldırması basına, basın özgürlüğüne karşı açtığı savaşla başladı ve sürdü. Sonuçta kaybeden yalnızca DP erkânı olmadı, Türkiye, Türk vatandaşları ve genç demokrasi büyük yaralar aldı. Bu yaralann tümüyle sarıldığı hâlâ söylenemez. Demokrat Parti'nin basına karşı savaşı 1954 seçimlerinin hemen ardından başladı. Ulus, Halkçı, Dünya, Yeni Sabah gazetelerinden Metin Toker, Ülkü Arman, Nihat Subaşı, Cüneyt Arcayürek, Fethi Giray, Beyhan Cenkçi, Kurtul Altuğ, Yusuf Ziya Ademhan, Bedii Faik, Ali Ihsan Göğüş, Safa Kılıçlıoğlu art arda mahkeme önüne çıkarıldılar, çeşitli cezalara çarptınldılar, tutuklandılar. Hüseyin Cahit Yalçın yazılan dolayısıyla çarptınldığı 26 aylık hapis cezasını çekmek üzere cezaevine konulduğunda 80 yaşındaydı. Bir milletvekilinin demecinl yayımlayan Millet gazetesinin Yazı Işleri Müdürü Husnü Zeki Söylemezoğlu da tutuklanıyordu. Cemal Sağlam Ulus, Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinin sorumlu müdürü olarak tam 69 ayrı davadan yargılanıyor, çeşitli cezalara çarptırılıyordu: Cemal Sağlam, öldüğü gün bile basın suçundan yargılanmak üzere Ankara adtiyesinde bekleniyordu. 67 eylül olayları DP yönetiminin basın üzerindeki baskıyı arttırmasına yol açtı. Başbakan Menderes 7 eylül tarihli gazetelerin sansür edilmesine istanbul Valiliği'nde bizzat nezaret etti. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından basına konulan yasaklann birkaçı şöyleydi: Halkı heyecanlandıracak haberlerin yayımlanması yasaktır. Meclis'teki görüşmeler halkı heyecanlandırabilirse yazılmayacaktır. Hükümeti tenkid etmek yasaktır. Hükümetin çalışmalarını etkileyecek biçimde yazılar yasaktır NATO devletleriyle ilgili haberler yasaktır Darlık, kıtlık, yokluk haberleri yazılamaz. 6 eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazı ve yorumlar yasaktır. 6 eylül olayları ile ilgili haber ve yorumlar yasaktır. Çıplak kadın resmi basmak da yasaktır. Heyecan verici cinayet haberlerinin geniş biçimde yazılması yasaktır. Daha sonra da Ulus önce 31, sonra 32 gün, Huniyet,* Tercüman, Hergün, Dünya ve vatan gazeteleri 15'er gün, Medeniyet gazetesi süresiz, Zafer ve istanbul Ekspres gazeteleri de birer hafta kapatılır. DP 1956'da Basın Kanunu'nda ağır kısıtlamalar getiren değişiklikleri Meclis'e getirdi. Başbakan Menderes aynı gün 1950'de basın özgürlüğünü sağlamakla büyük hata yapmış olduklarını söylüyordu. Basın Kanunu'ndaki antidemokratik değişiklikler büyük bir hızla geçti. 1957 seçimlerinden önce muhalefet liderierinin gezilerini izleyen gazeteciler polis tarafından dövüldü, makineleri ellerinden alındt. Gerilim artıyordu. DP iktidarı gazeteci döven polislere tepki göstereceğine olayları bir bildiri ile kınayan Gazeteciler Sendikası'nı 9 ay süreyle kapattı. Basına dava yağmaya devam ediyordu. Cemil Sait Barlas, Oktay Verel, Cemalettin Ünlü, Yusuf Ziya Ademhan, Beyhan Cenkçi hapis cezalanna çarptınldılar. Kim dergisinden Şahap Balcıoğlu, Vatan gazetesinden Naim Tirali ve Selami Akpınar 16'şar aylık hapis cezalarını çekmek için hemen tutuklandılar. 72 yaşındaki Ahmet Emin Yalman da 15 ay hapse mahkum oldu ve 7 Mart 1960'ta cezaevine kondu. DP yönetimini artık hiçbir şey durduramıyordu. 18 Nisan 1960'ta "CHP ve bir kısım basının faaliyetlerini tahkike memur Meclis Tahkikat Komisyonu'nun kurulması" hakkında kanun çıkanldı. İşte bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında İsmet İnönü ünlü, "Bu yolda devam ederseniz sizi ben bile kurtaramam" sözünü söyledi. On beş TBMM üyesinden oluşan Tahkikat Komisyonu hem savcı hem yargıç yetkilerine sahipti, her türlü yayın yasağı koyabiliyor, istediği siyasal faaliyeti yasaklayabiliyordu. Tahkikat Komisyonu hemen kolları sıvadı: Ulus'tan Nihat Subaşı, Erdoğan Tamer, Cenap Çetinel, Muzaffer Erdost, Akis'ten Metin Toker, Kurtul Altuğ, Dündar Arcayürek hemen sorguya çekildiler, Kurtul Altuğ tutuklandı ve hapisteki diğer gazetecilerin yanına gönderildi. Ulus, Dünya, Demokrat İzmir, Sabah Postası gazeteleri ile Akis ve Kim dergileri kapatıldı, Forum dergisi basıldı. 30 Nisan 1960 günü Cumhuriyefte Ali UM'nin "Uçtu Uçtu" alt yazılı bir karikatürü yayımlandı, Ali UM gözaltına alındı, Cumhuriyet 10 gün kapatıldı. 27 Mayıs 1960 sabahı Ankara cezaevi gazeteci doluydu. DP iktidannın basına yönefttiği baskılann bir de ekonomik yönü var. O dönemde basının en önemli gelir kaynağı resmi ilanlardı. ve DP yönetimi kendisine en küçük bir muhalefet yapan yayın organına resmi ilan verilmesini durdurur, buna karşılık tüm ilanlar kendisini destekleyen çok az sayıdaki yayın organına giderdi. İkinci baskı yolu da kâğıttı. Tek üretici yine devletti ve resmi kanallardan gazeteler kâğıt edinebilirdi. İktidar hangi yayın organının politikasını beğenmiyorsa ona ihtiyacı olan miktarın çok altında kâğıt verilir, o dönemde "besleme basın" denilen birkaç gazeteye bol bol kâğıt tahsis edilirdi. Sonuçta bağımsız bir yayın politikasını sürdürmek isteyen gazete, ihtiyacı olan kâğıdı karaborsadan, SEKA fiyatının birkaç kat üstünde para ödeyerek sağlardı. Karaborsada kâğıdı satanlar da yine "besleme basın"ın yaratılmış patronlanydı ve bunlar bu kez de gazetelere sattıklan kâğıttan biraz daha zengin olurlardı. "Demir Kıraf'ın son sahnesini yaşamamanın güvencesi, siyasal iktidariarın demokratik özgürlükleri daraltmaması, basın özgürlüğüne saygı göstermesi, basının eleştirilerine karşı baskı kanunlanyla, kâğıt fiyatları ve ilan ambargolanyla saldırmamasıdır. Prof. Dr. ALİ SAİT YÜKSEL Marmara Üni. Öğr. Demokratik olarak tanımlanabilmek için bir ülkede sadece belirli dönemlerde serbest seçimler yapmanın yeterli olmadığı, artık bütün dünyada kabul gören değerler arasına girmiştir. Bugünün çoğulcu demokrasileri, bunun yanında demokratik akışa yön veren ve olası tıkanıklıklara karşı supap rolü üstlenen daha bir dizi kurum ve kuruluşun o ülkede işlerlik kazanmasını da demokrasinin zorunlu koşullan arasında görmektedirler. Bunlar arasında yasama organında zaman zaman ortaya çıkabilecek aşın coşkuları ilkeîer açısından denetleyen bir anayasa mahkemesinin işlev (fonksiyon) üstlenmesi ve bu mahkemenin yetki alanı standartlarının korunması ve daraltılmaması da vardır. Bunun gibi bütünüyle yargı organını politik gücün etkilerinden koruyacak mekanizmaların yaratılması vardır. Yine bunlar arasında yöneticileri, demokratik kurallar içinde öğretim kadrolarınca belirlenen, özgür bilimsel inceleme yolları açık, değerlendirme kural ve yöntemlerini kendilerinin belirlediği, konulan nesnel (objektif) standartlarla finansal kaynak bağımlılığı siyasal gücün tek başına belirlemesinden uzak tutulabilmiş üniversite ve yükseköğretim kurumlan için demokratik ortamın hazır edilmesi vardır. Kimi dış çevrelere gösteriş türünden yasak savıcı birkaç yasa koyarak değil, fakat bireyi temel haklarında, günlük yaşamında hukukun üstünlüğu güvenine kavuşturmuş olan etkili bir insan hakları düzeninin oturtulması ve tabii, bütün boyutlarıyla Batı standartlannda bir basın özgUrlUğünün kamuoyuna mal edilmesi de bunlar arasında yer alır. Ağırhğı, sayılanlardan hiç aşağı kalmayan, Batı demokrasilerinin bir temel koşulu daha vardır ki o da işlevsel alandaki özellikleriyle değil, daha çok üst yönetici kişisel (personal) statüsü yönüyle bu yazıya konu edilecek olan Merkez Bankası'nın özerkliği sorunudur. Üyesi gruplannı kamuoyunda arkalanna almış görunmek için de sanki bu para basım baskısı memur kitlesi çıkarları uğruna ve istisna olarak yapılıyormuş gibi gösterme çabalarına düşerler. Böylece, gazete manşetlerini oluşturan teşvik milyarları, hayah' ihracat destekleri, lüks makam kiraları, banka batırmayacağız diye batırma kılıf ustalarının batırdıİcları bankalar için bütçeden milyarların aktanlması, uçaktan taşıta kadar en lüksüyle donanım ve karşılama, ağırlama harcamaları gibi sıralaması zor daha bir dizi kalemlerdeki harcamalara zamanında yeterince özen gösterilmiş de ona karşın memur aylık zamlanna kaynak bulunamamış havası basılır. Doğaldır ki bu hava içinde Merkez Bankası üst yönetimine de yeterince gerekçe hazırlanmıştır; bu dönemlerde artık onlar da gerine gerine ekleyebilirler: "Ne yapalıra yani, dayatsaydık da memur aylık zamlannın yolunu mu tıkasaydık!" Türk ekonomisinin yakın geçmişinde bu sahneler birden fazla kez aynen yaşanmıştır. Üst yönetimi etkileme Merkez Bankası üst yönetimi siyasasını, elbette siyasal gücün ekonomik siyasasıyla bağdaştırma durumundadır. Bu, Batı dünyasının geçerli genel kuralıdır. Ancak Batı demokrasileri, politik gücün, saptanan para politikası ilkelerinden zaman zaman sapma eğilimlerine karşı direnç desteği veren personel statü koşullarının hazırlanmasına önem verirler. Batı dünyasının deneyimleri göstermiştir ki ilke dışı olarak Merkez Bankası'nı baskı ve etki altında tutmamn yolu, genellikle, Merkez Bankası üst yönetimini etkileme araçlanndan geçer. Ahşılmışın üstündeki bütçe açıklan, bir ekonomide gündemin sürekli temel maddesini oluşturuyorsa ve iç/dış borçlanmalar enflasyon içinde yeni enflasyonları üretecek bir yoğunluğa erişmiş durumdaysa, gelir dağılımı bozukluklan toplumu saatli bomba duyarlılık noktalarına alabildiğine yaklaştırmışsa, böyle bir ortamda zaten Merkez Bankası'nın dizgin tutturmasına yapıdan kaynaklanan çok belirgin sınırlar konmuş demektir. Hele bu misyonu üstlenecek Merkez Bankası, özerklikten her gün biraz daha uzaklaştırılan ve baş Memur zammı bahane Ciddi bir bütçe disiplini gözetmemeyi alışkarüık haline getirmiş kimi siyasal güçler, özellikle memur aylıklarmın yükseltilme dönemlerinde Merkez Bankası'na para basım baskısını arttırırlar. Memur kitlesi gibi etkili baskı EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Dünya Tarihl ve Türk Kat kxsı İnsanhk tarihinin birinci yayını altı cilt halinde 1968'de yapümıştır. Bu ciltlerde Türk tarihine ait bölümler, maalesef Türk olmayanlar tarafından yazılmış ve o zamana kadar Türk tarihi üzerindeki bütün yanlış ve ters görüşler eserde yer almıştır. Bir Karmaşa ki! SHP 3, Olağan Kurultayı dün gece sona erdi. Ben bu yazıyı kesin sonuçlar alınmadan önce yazıyorum. Pazartesi gününe yetişmesi için yazının bir gün önceden dızgiye verilmesi gerekiyor. Siz gazetenizi okurken kurultay sonuçlarını öğreneceksiniz. Bu sonuçların yorumunu sonraki yazılarda yapmak üzere... Bir genel seçime gidiyoruz. Bu, kaçınılmaz bir gerçek. Hem de sandığımızdan daha kısa sürede seçim olgusuyla karşı karşıya kalabılıriz. ANAP iktidarı geldi, biı çıkmaza saplandı. Cumhurbaşkanı ki anayasaya göre sorumluluğu yoktur, partiler üstüdür ANAP lideri gibi konuşuyor. Kendi eliyle seçtirdiği Mesut Yılmaz'ın tutumunu en ağır sözlerle eleştiriyor. Hepiniz radyodan, TV'den duymuşsunuzdur, bir de ben yineleyeyim: "İpin ucu kaçar hale geliyor. Milyonların üstünde iş arayan insan var. Onlar asgari ücrette, hatta bu ücretin altında çalışmaya hazır. Bunu hiç düşünüyor muyuz? Edepsizlikle hak alınamayacağını hep anlattım. Halka her şeyi doğru söylemek mecburiyetindesiniz... Bunun sonu üç rakamlı enflasyona gider." Sanırsınız ki iktidarda ANAP hükümeti değil de başka bir partinin hükümeti, başka bir partinin başbakanı var. Şu Özal dönemi var ya, şu 1983'ten bugüne kadar süren sekiz yıl, Türkiye'de işler arapsaçına dönmüş, yoksulluk kat kat artmış, Çankaya'da konuk bulunan kişinin ve ailesinin akıl almaz işleri de yurttaşları şaşkınlıktan öfkeye, öfkeden şaşkınlığa sürüklemiştir. Hak arayanlara, 'açız' diye bağıranlara 'edepsizler' diyebilen bir başkan görülrnüş müdür? Zonguldak işçilerine de para verilmemeliymiş! Ülkede milyonlarca ışsiz varmış, onlar ekmek peynir parasına çalıştırılırmış!.. Böyle bir cumhurbaşkanının bir gün bile görevinde kalmaması gerekir. Bu kişiyi Çankaya'dan indirmek için başta muhalefet partileri olmak üzere tüm ulusun elbirliği etmeleri gerekir. 'Çankaya'dan onu onursuzca ındiririz' diyen kişinin blucinieri çekip iktıdann başbakanıyla işbirliği etmek sözlerini anımsamamazlık edemiyoruz. Ne var ki Bay Özal'ın yalnızca bu k^nuşması, emekçi halkımızı 'edepsizlik' yapmakla suçlandırması Çankaya'dan indirilmesini kaçınılmaz hale sokar. Türkiye'nin başbakanı genç lider ne yapıyor peki? Hiçbir şey yapmıyor, 'yorum yok' diyor! Oysa Türk halkının gözünde saygınlık kazanması, siyasal geleceğini sağlama bağlaması için tutması gereken bir yol var, o da ya erken seçim kararı alarak halkın önüne çıkmak; ya da bu tür ağır suçlamalar hem de işbaşına gelişinden birkaç hafta sonra karşısında görevinden ayrılmak... Bay Özal'ın tutumunu kamuoyu önünde teşhir ederek... İşte ülkemiz böyle bir çıkmazda debelenırken, SHP kurultayını yaptı. Genel başkanını seçti, parti meclisi üyelerini seçti. Genel Başkan İnönü müdür yoksa son dakikada seçime girerek genel başkan seçilen Baykal mıdır? hiç sanmıyorum ya; her kimse, ona düşen büyük görevler, sorumluluklar var. SHP yönetimine seçilenlerin de yükü ağırdır. İster istemez bir yıl içinde genel seçim var, Özal'ın planladığı seçim yasası da benimsenirse, SHP'ye düşen sorumluluk daha da artacaktır. SHP ilk genel seçimde göstereceği milletvekili adaylarında her şeyden önce parti çizgisine bağlılık aramalıdır. Birtakım aklı evvel kişiler SHP'ye şurasından burasından sızmak, SHP'nin niteliğinı değiştirmek hesapları yapıyor. Bunu korsan TV'nin kırmızı koltuklanndan açık açık söylüyorlar. Bu tür kişilere kolayca parlamentoya girmek fırsatı verilirse, SHP'nin geleceği hiç de umut verici olmayacaktır. Bunu şimdiden yeni yöneticilere anımsatmakta yarar görüyorum. Prof. Dr. HALIL İNALCIK UNESCO, "İnsanlığın Bilimsel ve Külturel Gelişme Tarihi" adlı eseri yeni baştan yazdırmak için 1983'ten beri yoğun bir çalışma içindedir ve memleketimiz bilim adamları bu yeni eserde, birinci baskıda Turk tarihi üzerindeki ters ve yanlış göruşlerin düzeltilmesi için seferber olmuşlardır. Eser bellibaşlı Batı dilleriyle basılacak ve ozetleri dunya dillerine çevTİlecek, okul kitaplarına kaynak olacak, dolayısıyla Türk tarihini ve Türkleri dunyaya tanıtmak bakımından yaşamsal bir önem taşıyacaktır. Bu konuda Turk kamuoyunu aydınlatmak ve çalışmalann nasıl ilerlediğini göstermek bir öde\dir. Insanlık tarihinin birinci yayını altı cilt halinde 1968'de yapılmıştır. Bu ciltlerde Türk tarihine ait bölümler, maalesef Türk olmayanlar tarafından yazılmış ve o zamana kadar Türk tarihi üzerindeki butun yanlış ve ters görüşler eserde yer almıştır. Osmanlı tarihinin, Hristov adlı bir Bulgar tarihçisi tarafından yazılmış olduğunu söylemek yeter sanırım. 1979 ve 1980'de eser, noksanlan belirtilmek uzere yüz kadar uzmana inceletilmiş ve bu arada bu satırların yazarıyla birlikte Kemal Karpat, Türkiye tarihi üzerindeki bahisleri şiddetle eleştirmişlerdir. Bu eleştirileri goz önüne alan komisyon, eserin yeniden yayımlanması yerine, tamamıyla yeni baştan ve yeni bir ruhla yazılması kararına varmıştır. Yeni yaklaşım, tarihi gelişmenin bütünlük gösterdiği ve kültürü en geniş anlamda almak gerektiği noktaları üzerinde duran UNESCO, bu amaçla yeni bir uluslararası komisyon kurmuştur. Milletlararası komisyonda, Batı Avrupa'yı temsil eden milletler arasında Türkiye'nin temsilcisi olarak benim atanmam uygun göruldu ve 1518. yüzyıllan kapsayan V. cildin iki direktöründen biri seçildim. Prof. Dr. Ekrem Akurgal II. ve Prof. K. Karpat VI. cildin danışma kurullarına seçilmişlerdir. Ortaçağ Turk tarihini kapsayan IV. cildin direktörlerinden biri, tanınmış Fransız Türkoloğu L. Bazin'dir. Direktörlerin, başka deyimle baş editörlerin esas ödevi bilimseldir, kendilerine verilen cildin geniş bir planını yapmak ve bu plana giren bahislerin yazılması için en yetkili bilim adamlarını bulup komisyonun onayına sunmak, bahisler yazıldıktan sonra inceleyip basımı için onay vermektir. Ağır bir sorumluluğu olan bu işte ikinci direktör İngiliz Cambridge Üniversitesi profesörlerinden Peter Burke ile işbölümü yaparak planı hazırladım ve bugüne kadar yüzde yetmiş bahislerin vazılması ve onayı işini tamamladım. Bu iş, 1983'ten beri sekiz yıllık bir calışmayı gerektirmiştir. Gerek Milletlerarası Komisyon'da gerek V. cildin yazılması çalışmalarında UNESCO'da Türkiye'yi temsil eden Türkiye delegasyonu ile ve Türkiye UNESCO Milli Komisyonu ile işbirliği halinde bulundum. Osmanlı tarihini kapsayan bu ciltte Osmanlı Türk tarihi ve kültürü üzerinde en son ve bilimsel göruşlerin yer alması için azami titizlik gösterilmiştir. Osmanlı tarihi bölumunün yazılmasını üzerime alarak, Osmanlı sanatı için Prof. Gönül öney ve bilim tarihi için de Prof. Sevim Tekeli'ye başvurdum. Osmanlı döneminde Balkan tarihi için, Yunan delegesinin başvurması ve Bulgar delegesinin desteği ile bu dönemde Guneydoğu Avrupa başlığı altında yeni bir bahis konması kabul edilmiştir. YunanBulgar tezine gore Balkanlar, Osmanlılardan önce de bir kultür geleneği oluşturmuş bulunduğundan bir devamlıhk söz konusudur ve Osmanlı tarihinden bağımsız olarak yazılmalıdır. Yapılan katkılar, direktör tarafından bilimsellik bakımından dikkatle gözden geçirilmektedir. Turkiye Dışişleri Bakanlığı, bu defa, eserin yazılmasında eski hatalann tekrarlanmaması için uyanık bulunmakta, komisyonun çalışmalarına yakın ilgi göstermektedir. Bu arada, dört yıl önce Ankara'da komisyonun Türk ve Arap dünyalarıyla ilgili üyelerini ve uzmanlan bir araya getiren bir toplantı, Dışişleri Bakanlığı ve UNESCO Turkiye Milli Komisyonu'nun girişimi ile yapılmıştır. Osmanlı devletinin dağılma dönemi olan 19. yüzyılı kapsayan VI. cilt ve yirminci yüzyılı kapsayan VII. ciltte de aynı duyarlık ve uyanıklık ile çalışma gerekir. VI. ciltte danışma kurulunda bulunan Prof. K. Karpat'ın gerekli faaliyeti göstereceğine kuşku yoktur. Eski Anadolu kültürleri üzerinde Prof. E. Akurgal, memleketimiz bilimini yetki ile temsil etmektedir. İnsanhk Bilim ve Kültür tarihinin ilk cildinin yazılması tamamlanmış olup 1991'de yayımlanması kararlaştırılmıştır. V. cilt ise 1992 veya 1993 yıhnda yayımlanacaktır. I'DAN HABERLER Oya Baydar ÇİÇEK Sevginle, özleminle aramızdasın. SADRİ Sevgili ELVEDA ALYOŞA Öyküler /15.000 Ura 1989 Sonbaharı'nda doruğuna çıkan siyasal çalkantıların dolaysız yaşanması suasında edinilmiş izlenim ve gözlemlerden yola çıkarak yazılmış öyküler. Yaşamının çok uzun bir diliminde kapitalizmden sosyalizme nasıl geçileceği sorusuna yazılanyla ve eylemiyle yanıt aramış bir aydının, Doğu Avrupa'da 'sosyalizmden kapitalizme geçiş ya da dönüş' gerçeğini dolaysız yaşarken, keder, öfke, inanç ve umutlardan örülmüş bu öyküleriyle, sorunun salt politik boyutlardan oluşmadığını da kanıthyor gibidir... CAN YAYINLARI / Babıâli Cad. No. 19/2 Cağaloglu, İst. ÇİÇEK Acılannla, sevgilerinle hep kalbimizdesin. AİLEN Y&RGI ÖNÜNDE SAVUNMA Abduliah Baştürk 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul Ödemeii gönderilmez. YAŞANANLARDAN İZLERtZLENİMLER Kâzım Yenice 10.000 lira(KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad 3941 Cağaloğlulstanbul Ödemeii göndcrilmez. ÇALIŞANLARIN SORULARI SORUISLARI Yılmaz Şipal 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Titrkocağı Cad. 3941 Cağaloğluîstanbul Ödemeii gönderilmez. YOLKESENIRMAK Hıfzı V. Veüdedeoğlu 4. bası 15.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul Ödemeii gönderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear