18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 27 EKÎM 1991 New York'tan Modern yazmın Mekkesi: Gotham47. sokağm onca şaşaasına ters, inatlaşırcasına ısrarlı, üstelik hiç de alçak gönüllü olmayacak bir kitapçıdır Gotham. Bu kitapçı, bilinmeyen, tanınmayan bütün kitapları raflarına sığdırabilmenin marifetiyle 1920'den beri hizmet verir. ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK — Vitrinlerde şıkırdayan pırlanta gerdanlıklar, boy boy altın bilezikler ve binlerce mücevherin yanı sıra siyah cüppeleri ve lüleli saç- lan ile sokağı dolduran mücevher satıcısı hasi- dik Museviler arasında, tozlu kitapçıyı görebil- mek imkânsızdır. Halbuki Gotham 47. sokağm bunca şaşaasına ters, inatlaşırcasına ısrarlı, üstelik hiç de alçak gönüllü sayılmayacak bir kitapçıdır. "Modern ya- zının Mekkesi" diye adlandınlan Gotham bilin- meyen ve tanınmayan bütün kitapları raflarına sığdırabilmenin marifetiyle 1920'den beri 47. so- kağı, sanatı etkileyen çeşitli simalarla doldurmuş- tur. Ust üste yığıh gayri muntazam toz kokulu kitap raflannda, Galimard'm 1923'te sadece 300 adet bastığı "Hommage a Proust" kitabının 233'üncü kopyasmı 20 dolara bulmak ve satın al- mak mümkündür. New York'un en zengin Faulk- ner koleksıyonu, en geniş şiir koleksiyonu, tiyatro ve film kitaplanndan oluşan çeyıck milyonluk ciltler, Gotham'ı meraklı okuyuculann "fısdü magarası" haline getirir. D.H. Lavrence'in, Henry Miller'ın kitaplan- nı yasaklandıklan dönemlerde ABD'ye gizlice ka- çıran kitapçı Gotham, 1935'te Andre Gide'nin otobiyografisi "İf İ( Die" nedeniyie mahkeme- lere düşmüş, yazın satıalığındaki cesareti ile ede- biyat dünyasının övünç kaynağı haline gelmiştir. Bu kitapçıyı yaratan kadın Frances Steloff 100 yaşını Gotham'ın geleneksel partilerinden birin- de kutladıktan bir yıl sonra 1989'da öldü. Sara- toga Springs'de 1887'de dünyaya geldikten son- ra Steloff, ancak ilkokulu bitirinceye kadar okula gidebildi. Üvey ailesinin zulmünden 19 yaşında iken New York'a kaçarak kurtulan Steloff bir sü- re çiçek satarak hayatını kazandı, sonra Bro- oklyn'in ekonomik kriz yıllannda bir dükkânda korse satıcılığuıdan, kitap bölüraü satıcılığına ter- fi etti. Kitap satıalığını bir hayat tarzı haline ge- tiren Steloff, uzun yıllar çeşitli kitapçılarda tez- gâhtarük yaptıktan sonra kendi kitapçı dükkâ- mnı 1920'de açtı. Kriz yıllannı tek kitabın dahi satılmadığı günlerde atlatan Steloff, biraz para kazanmaya baslar başlamaz New York'ta fakir sanatçılara kucak açan bir anne haline geldi. Martha Graham'a ilk resitali için 1000 dolar.borç vermekten Henry Miller gibi o yıllarda satılma- yan yazarların kitaplarını yığınlar halinde satın alıp, depolanna doldurmaya dek kitap ticareti- ne aykın düşen çeşitli tavırlar aldı. O zamanlar- da Gotham'ın depolannı dolduran bu kitaplar, yülar sonra tanesi 100 dolardan başlayarak ar- tan fiyatlarda 47. sokağm pahalı mücevherleri ile rekabet eder hale geldi. Cummings'in sulu boyalan, Max Ernst'in eser- leri, Andy VVBrtol'ün pop öncesi çalışmaları gi- bi garip ve o zamanlar yeni olan her şey kitapla- nn yanı sıra dükkânı dolduruyor. Tanmmaz bir şairken Allen Ginsberg Gotham'da tezgâhtarlık yaptı. Gotham'ın tezgâhtarlanndan bir başkası Tennessee Williams'dı. Steloff a göre daha işe başladığı gün geç kalıp kitapları paketlemeyi bir türlü beceremeyince VV'illiams tezgâhtarlığa an- cak bir gün dayanabildi. Miller'ın Paris'te beş pa- rasız kaldığı günlerde, Steloff, onun kitaplannı Amerika'ya gizlice getirdi, karşılığında Miller'a paranın yanı sıra kunıtulmuş somon fümesi gön- derdi. Gore Vidal ne zaman kitap yazdıysa araş- tırmasuu Gotham'ın kitaplanndan sağladı. Got- ham'dan postayla sürekli kitap alanlar arasında 20 yy. edebiyatının bütün tanınmış isimlerini sı- ralamak mümkun. Gotham'ın davetiye ile giri- len geleneksel partilerinde, çağdaş yazarlann yanı sıra tiyatrocular, sinemaalar, ressamlar ve döne- min aktif bütun sanatçılannı bulmak mümkün- dü. Bugün Gotham, Steloffun 99 yıl sadece seb- ze yemekle yetinip, yogasını eksiltmeden hiç ta- viz vermediği hayat tarzından anılarla dolu. Ki- tap hırsızlanna karşı "Kitap hırsızlaruun dikka- Üne: Ecelli ofduğunuzu unutmayın" üanları, "aradığınız kitabı bulamıyorsamz lutfen sorun" uyarılannın yanı sıra, 20. yy'nin bütun önemli yazın kahramanlanmn imzalı siyah-beyaz fotoğ- raflan Steloff un kokusunu taşıyor. Steloff, sek- sen yıl boyunca, günde 12 saat, haftada 6 gün kitap satarak yaşadı. Steloff, 20 yıl önce Gotham'ı Kaliforniyaü ede- bi arşivd Andreas Brovvn'a sattı. Kitapçılıktan ka- zanmayacağmın ne kadar olduğunu iyi biien Brown, Steloffun geleneğini hiç değiştirmedi. Egzersiz kitaplannı, kahve masası ciltlerini, yüz sorudalan satın almadan, stoklamadan, "bu ze- ki, ama gecersiz çocuğu koruyalım" sloganı ile dükkânı olduğu gibi korudu. Gotham, halen 47. sokakta meraklılann hizmetinde yaşamını sür- düriıyor. St. VetersburçÇdan Leningrad'ı unutmakzorRus romantizmi öyle kolay itilmiyor Neva nehrinin sularına. Sarayları, köprüleri, eski bolşevikleri, Stalin dönemi kurbanları, karaborsacılarıyla St. Petersburg, Leningrad'ı bir türlü unutmuyor. AHMETSEL ST. PETERSBURG — Sis, dinmek bilmeyen yağmur, Ne- va'nın kıyılannda bıçak gibi bir rüzgâr. St. Petersburglular koyu pardösülerinin içinde aceleci adımlarla metro ve tramvaylara yetişmeye çabahyorlar. Kış ayla- n yaklastıkça, banliyöler daha da uzak geliyor büyük kentler- de çalışanlara... Akşam saat sekiz oldu mu St. Petersburg'un Beyoğlusu Nevs- ki Bulvan bir anda boşalıveri- yor. Dövizle çalışan barların önünde birkaç yabana gemici, küçük turist gruplan... Gün bo- yu, Kış Sarayı, Hermitage Mü- zesi gezildi, Neva'nın kıyılann- da Nikonlara, Canonlara poz verildi. 1917 devriminde top atış- Ianyia Kış Sarayı'nı işgal sinya- lini veren Aurore arhlısı da Ne- va'nm kıyısında, askeri derüz li- sesinin tam karşısında. Yeni ev- liler ilk fotoğraflanm Aurore'un önünde çektiriyorlar, şampanya şiseleri toplann namlulannda kınlıyor, ilk öpücükler zjrhlının kaptan köprüsünde veriliyor. Saint Petersburg, Leningrad ikcn bu bir gelenekti. Putlar yı- kıldı, kötü anlara verilen adlar değiştirildi. Ama Rus romantiz- mi öyle kolay itilemiyor Neva'- nın hırçın sulanna... Saraylan, köprüleri, kanallan, Lenin anıt- ları, eski bolşevikleri, Stalin dö- nemi kurbanlan, kuşatma öykü- leri, yeni işadamlan, karaborsa-l alar, heavy metal gençleri, mi- ni eteldi sekreter kızlanyla, St. Petersburg, Leningrad'ı bir tür- 10 unutamıyor. Leningrad, St. Petersburgia iç içe, kol kola, ku- cak kucaga... Saint Petersbourg Belediye Başkanı avukat Anatoli Sobçak, Sovyetler'de son hızla yükselen politikacılardan. Gorbaçov'dan sonra Kremlin'e taşınmasına < Dtaa' gözüyle bakıhyor. Sobçak şimdiden saygm bir devlet ada- mı konumunda. Gorbaçov ve Yeltsin'den sonra, yabana resmi konuklann mecburi duraklann- dan. Batılı tavırlan, çahşkanlı- ğı ve açıksözlülüğüyle tamnan başkan, gözlerini Batılı yatınm- cılara, Japon finnalanna çevir- miş, ama sokaktaki adamın kır- gınlığının da ayrunında. Saint Petersburg Belediye va'ya uçak bileti bulmak, mağa- zalarda et, peynir, muz bulmak kadar güç. Çarların başkentini Moskova'ya bağlayan en sağlam yol tren. Küçük beyaz perdele ri, daracık yataklı iki kişilik ko- mpartımanları ve semaverin ba- şında yolculara çay dağıtan ba- buşkalanyla Rus treni. Geceya- nsı kompartunamn kapısını tı- kırdatıp, "biraz a$k ister miydiniz" diye fısıldayan sanşın mavi gözlü yolcularıyla Petersbourg-Moskova ekspresi. Pekin'den Akşam saat sekiz oldu mu St. Petersburg'un Beyoglusu Nevski Bul>an bir anda boşalıveriyor. Oslo'dan Norveçliler, ^kendinize güvenin'FERRUH YILMAZ OSLO — Norveçliler şu sıralar ken- dilerini pek iyi hissetmiyorlar. Norveç bir yandan ekonomik kriz, bir yandan kimlik krizi yaşıyor. Norveç bir yandan ekonomik krize çare ararken bir yandan kimlik krizini gidermeye çalışıyor. Norveç'te hükümet bütçesindeki de- lik, Norveç'in en büyük ikinci bankası- mn sermayesini yitirmesiyle iyice büyü- dü. Asbnda bankadan çok kâr amacı gütmeyen bir kooperatif olan Christia- nia Kredi Bankası'nın tüm sermayesini bir anda yitirivermesi ve peşinden Fokus Bankası'ru da sürükiemesi, hükümeti bu sektöre yaklaşık 12 milyar kron pom- palamak zorunda bıraktı. Christiania Kredi Bankası olur olmaz açtığı kredi- lere garanti olarak gösterilen gavri men- kullerin değerinin hızlı bir ivmeyle düş- mesi sonucu, bir anda tüm sermayesini kaybediverdi. Norveç'te banka piyasasında ortaya çıkan bu büyük kriz, NorveçUlerin kim- lik krizine hiç de iyi etkide bulunmadı. Norveç'te bugünlerde, "keodimize, ül- kemize güTeoeünı, ileriye umutla baka- lım" kampanyası sürdürülüyor. Norveçlilerin kimlik krizi, Isveç ve Danimarka gibi kardeş ülkdere karşı du- eğlence dünyası deyince yine tsveç ön- de. Norveçlilerin Danimarka'ya karşı kompleksleri ise "400 yühk gece" diye adlandırdıklan, 1814'e kadar süren 434 yühk Danimarka sultasından kaynakla- myor. Aynca Danimarka AT üyesi ola- rak dış dünyayla daha bir iç içe. Bir yanda ekonomik kriz, diğer yanda da yaşanan kimlik krizi, bugünlerde Norveçlileri epey meşgul ediyor. Norveçlilerin yaşadığı güvensizljk duvgusunu yenmeleri için 'Kendimize, ülkemize güvenelim, fleriye umutla bakalım kampanyası yapılıyor. yulan aşağıhk kompleksiyle gelen ken- Norveçlilerin kimlik krizinin en beür- dine güvensizlik şeklinde zuhur ediyor. gin özelliği, kendilerini algılayış biçim- Uluslararası düzeyde Iskandinavya de- lerinde gösteriyor kendini. Bir Norveç- >ince ilk akla gelen ûlke taruşılmaz bir liye göre, Norveçli imajı "Norveçii Oie" şekilde Isveç. Sanayide Isveç önde, mo- de somutlaşıyor. Norveçli Ole, başında dada Isveç önde, lskandinavya'mn en kırmızı beresi, balık yakalamak için ön- ünlü müzik gruplan Isveç'ten çıkıyor, ce göle dalıp balığı yakalayan sonra da onu oltaya takan tipik bir Norveçli. lşin garibi, Norveçliler, kendilerinin dışan- da da bu şekilde algılandıklanndan eminler. Yani hiçbir işi beceremeyen, kendine güveni olmayan, saf ve riafif budala bir ulus olduklannı düşünüyor- lar. Hem de son 15-20 ytlda dunyanm en zengin ülkeleri arasına girdikleri hal- de. Son bankalar krizi, Norveçlilerin kendilerine güven duygusunu biraz da- ha azaltmış görünüvor. tşte aslında bankalar krizinden önce başlatılan kampanya bu nedenle "ken- dimize güveuelim" sloganıyla sürüyor. Norveç Kültur Bakanı, "Artık kendimi- ze güvenmememizin suçunu Danimar- ka'ya atmayalun, tabii ki biz de her zor- Ingun altından kalkabilecek bir ulusuz" diyor. Norveç bayrağının hemen üstün- de yer alan "Ülkemize inaoalun" sloga- nı televizyonda gözukmeye devam edi- yor. Kamuoyu araştırmaîanna göre ül- kelerinde yaşamaktan en mutlu ulus olan Norveçliler, kimlik krizini aşma ça- balannı sürdüruyorlar. Provincetown9 dan Balinalann peşi sıra gitmekCape Cod, ABD'nin kuzeydoğu kıyısında bir yarımada. Yarımadanın ucunda Provincetovvn. Rehber, bu mevsimde sefere çıkan turistlerin balinaları görmeden dönmediğini söylüyor. Seyredeceğim balinama "İsmail" mi desem? NEDtM GÜRSEL PROVESCETOWN (ABD) — Cape Cod, buzullann oyarak dantel gibi işledik- leri, Amerika'mn kuzeydoğu kıyısında bir yanmada. Kıtamn incelerek akrep kuyru- ğu gibi kendi içine doğru dönerek Atlantik Okyanusu'na doğru boynuz biçiminde uza- nan bir parçası. ^te bu boynuzun ucunda, ama en ucunda, üç yam denizle çevriü bir sayfiye kasabası Provincetown. tstakoz lo- kantalan, resim galerileri, escinsel topluluk- lan ve evleriyle ünlü. Kıyı boyunca yüru- yorum, güzel, bakımh ahşap evlerin önün- den geçerek. Kimi fıstık yeşili, kimi akide pembesi, kimi de kestane renginde. Turing Kulübü'nün onartıp benzer renklere boyat- üğı eski tstanbul evlerini andınyorlar biraz. Cumbalan yok, ama cihannüma benzeri ca- tı odalan ve bakımh, tertemiz tahta kapla- malarıyla bir eski zaman düşünde yaşıyor gibiler. Bu evlerden birinde "ihtiyar yazar"ın şu anda gazetecileri kabul ettiğini biliyorum. Bugün pazar. New York Times'ın pazar eki- nin kapağmda gördum "ihtiyar vazar"ı. Ya- kası açık, kareli bir gömlek giymiş, koyu mavi gözleriyle objektive bakıyordu. Kalın, beyaz kaşlan doğrusu çok etkileyiciydi. Jç sayfalann birinde köpeğiyle baş başa -daha doğrusu kafa kafaya- verdiği poz da, Nor- man Mailer'dan söz edıyorum, ClA'nm öy- küsünü anlatan son romanı "Harlot's Ghost'Ma olay yaratan ünlü yazardan. Gi- dip "Çıplak vc Ölü"nün yaratıasıyla tanış- mak, gazeteci kalabalığına karışıp "ihtiyar"a ben de birkaç soru sormak ister- dim. Ama cağnlı değilim. Üstelik bin üç yüz sayfalık romanı okuyacak ne vaktim var, ne de gücüm. Çaresiz devam ediyorum yolu- ma. Güz güneşi kumsala, kıyı boyunca sıra- lanan evlerin verandalanna, sabah keyfi çı- karan pazar tembellerinin uykulu yüzleri- ne, uzakta, limanın girişindeki kayalann üzerinde bir çakıp bir sönen deniz fenerine vuruyor. Bu toprağa 17. yüzyıl başında ayak basan ilk göçmenlerin anısını yaşatmak için dikilmiş anıt kuleyi de aydınlatıyor. Bir an bulutsuz, derin güz göğüne doğru yükselea Rönesans üslubundaki bu taş kuleye çıkıp manzaraya oradan bakmak geliyor içimden. Ama yorgunum. Kule de epey uzakta, ol- dukça da yüksek. Çıksam ne olacak! Bu- radan da görebiliyorum iki denizi. Liman- da demirli balıkçı teknelerini, kumsaldaki batık gemi enkazlanm, denize bir dalıp bir çıkan martıları. Ama kuleden, çok daha uzaktaki limanlann, adalarla koyların, hat- ta açık havalarda Boston'un bile göründü- ğünü yaayor eümdeki rehber. Elimdeki reh- ber bir şey daha yazıyor ki "ihtiyar ynzar"- la tanışmaktan da kuleye çıkıp çevreyi gör- mekten de daha çekici benim için, çok da- ha heyecan verici. Bu mevsimde balinalar yaklaşırmış Cape Cod kıyılanna. Onlan tu- ristlere göstermek için özel gemi seferleri düzenlenirmiş. Birden ömrümde hiç balina gormediğimi, ama bu görkemli yaratıkla- nn yağını içerek buyüdüğümü, o berbat ta- dın hâlâ damağımın bir yerlerinde donup kaldığını ammsıyorum. Evet, ne kule ne New York Times'ın deyimiyle, "Ihti>sr adam ve roman!" En iyisi gidip balinaları görmek. tki yıl önce Pasifik kıyısında bo- şuna beklemiştim karaya yaklaşıp gözüme görünmelerini. Bu ikinci fırsat, üstelik de garanti. Bu kez ben onlara gideceğim. Reh- ber bu mevsimde sefere çıkan turistlerin hiç- birinin baünaları görmeden geri dönmedi- ğini yazıyor. Heyecanla yürüdum limana doğru. Üzerinde "Whale Wrtch" yazan lcu- lübelerden birine yanaşıp biletimi alıyorum. Koskoca okyanusta yıllar boyu beyaz bali- na Mobydick'i arayan kaptan Ahab edasıyla biniyorum tekneye. Ben de kendi ahnyazı- mın peşine düşebüirim artık. Çocukluk ha- yallerimdeki balinayı açık denizde doyası- ya seyredebilirim. Bir de ad bulmalıyım ona. Güz güneşinde parlayan kocaman göv- desiyle okyanusa bir dalıp bir çıkarak, ba- şından sular fışkırtarak engjnde doyasıya özgurlügiinü yaşayan balinama "Lovely- dick" mi desem, yoksa bu adın yanlış an- laşılabileceği endişesiyle yalnızca "İsmail" diye mi çağırsam onu? Ne diyordu Melvil- le "Mobydick"in en başında: "Balina İsmail deyinr Çin'de can sıkıntısıBaşkent Pekin'de stres bilinmiyor, öğle yemekleri bir ziyafet. Şonra gelsin ardından siesta. Buna rağmen şişman Çinli fotoğrafı çekmek çok güç bu kentte. Bu ülke de ne sıkıcı diyorsunuz. Cape Cod kıyılanna bu raevsimlerde balinalar yaklaşırmış. On- lan turistlere göstermek için de özel gemi seferleri düzenleniyor. GÜLTEKİN ÇİZGEN PEKİN — Fena halde carum sıkıbyor. İnsan, alışmadığı şey- leri yaşamaya başladığı zaman canı sıkılır. Önce yeşillikten bıktım. Hava alanından kente gelirken yolun iki yanı salkım söğüt. Ne lüzumu var canım, buniarı mutlaka propaganda olsun diye dikmişlerdir. üstelik Çin'de özgürlük olmadıgı ağaç- lann dikiminden bile belli. Rüz- gârda düz çıksın diye dört ta- rafından desteğe alınmış. Hay- ret vallahi, ağaçlar bile istedik- leri gibi büyüyemiyorlar. Olur mu canım? Etraf bisiklet dolu ve trafik kazasına rastlamadım. Herkes birbirine saygıh, bir de nüfus artışmdan şikâyet ediyorlar. Göndereceksin buraya 100 tane bıçkın Türk şoförü, Çin nüfus planlaması yoluna giriverecek. Bu iyiliği dost Çin halkına yap- mak lazım. Yalnız Pekin'de 6.000.000 bisiklet varmış. Bana oyle geliyor ki bizim bıçkınlar her sene bir düz hesap 500.000 indirirler. Kariyerimiz ortada, her yıl tstiklal Savaşı'ndan da- ha büyük sayıda şehidi trafik- te veriyoruz. Bu nüfus planla- ma tekniğinden dünyayı yarar- landırmak lazım. Ama bizim siyaset plancılanmızın iyi çalış- madıklan ortada. Rehberime sordum. "Arkadaş sizde stres var mı" dedim. Adam anlaya- madı. "Nedir o stres" dedi. Açıp lugatı gösterdim. Yine an- lamadı. Hayret vallahi bu adam da üniversitede tngilizce oku- muş. Fakat sonra düşUndüm de kabahatı yok, kavram olarak anlamıyor. Çiinkü hayatlannda olmayan bir şey. Aman yarab- bi ne sıkıcı bir durum. Kimsenin belirgin bir telaşı yok. Bütün öğlen yemekleri, 6ir ziyafet. öğlen yemeğinden son- ra siesta var, Vehbi Koç'un ku- Iaklan çınlasın. O herkese öğ- k len uykusunu salık verir, Ke- nan Evrcn'e bile söylemiş. Ke- nan Paşa dinlemiş mi bilmiyo- rum. Ama Çinüler dinlemiş. öğlen yemeklerinden sonra ha- fıf kestiriyorlar. Çinlileri fevka- lade ayıpladun. Başkan Mao'nun (Çinliler Mao'ya öyle diyorlar) ortalıkta neredeyse hiç resmi yok. Bir tek büyük tablo, yasak kentin giri- şine asıh. Anıt mezannm gjri- şinde de oturan bir heykeli var. Herhalde oraya koymasalardı ayıp olurdu. Olur mu efendim, hiç mi Çinli bir yetkili ülkemi- ze ziyaretinde halimizı görüp de ülkesine durumu rapor etmedi. Ancak ben bir güzel sanatlan eri olarak heykeltıraşlanmızın namına Türkiye'de yaşadıkla- nndan dolayı çok sevindim. Çin'de yaşasalardı zavalhlar aç kalacaklardı. Şükür ki bizim Atatürk heykeli konmamış ni- ce meydanımız var. Eskiden 20.000.000 Çinli açlıktan ölür- ken, şimdi yemekleri bitiremi- yorlar, döküyorlar. Israf valla- hi, üstelik yağsız yemekleri ge- neUikle haşlama, tuz yok, ek- mek yok, adamlar bir de bisik- let tepesinde, ipince insanlar. Peki bunlann doktorlan ne iş yapıyor? Aşın şişmanlık hasta- lıklan, zayıflama kurleri gibi iş- ler buralarda olmamalı. Çin geri bir ülke tabii, uygar- lığuı bu tür nimetlerinden he- nüz yararlanamıyorlar. Şişman Çinh" fotoğrafı bile çekilemez. Bu ulke de ne kadar sıkıcı. Mü- zeler, saraylar dolup boşalıyor, insan kayruyor. tşleri yoktur herhalde ondandır. Bizde mü- zelerin girişinin bedava olduğu müzeler gününde bile kimse gitmez, eh bizde herkesin işi var gücü var. öyle müze gezmek falan ne oluyor? Çin'in bizden ögreneceği çok şey var canım. Peki bizim Çin'- den öğreneceklerimiz acaba yok mu? Galiba o da var. ör- neğin iki paket Marlboro fiya- tına pantolonluk kumaş nasıl satılabiliniyor, üç Marlboro fi- yatına ipekli kumaşları nasıl pazarlıyabiliyorlar, nasıl bir günde terziler bir elbise dikebi- liyor gibi sanayiye dair merak ettiğim şeyler oldu, ama bunlar benim işim değil ki. Bunlan bü- yük tekstfl sanayici ağabeylerimin öğrenmesinde yarar var. Çinlile- rin hiçbir eksiklikleri kalma- mış, McDonald's'lan var, Marl- borolan, Salemleri var, Pepsi- leri var, Pizza Hutlan var, Proctergamblelan var. \ani hiç- bir eksikleri kalmamış. tnsana umut veren de bu, yakında gö- rürler onlar, ne siesta kalır ne bir şeyler. Bir de bizden enflas- yonu öğrendiler mi Çin'de ar- tık kimsenin canı sıkılmayacak. Ingolstad 'dan Fala inanma falsız da kalmaAlmanya'da falcılık modası günden güne artıyor. Gazetelere verilen falcı ilanları, sayılan giderek artan astrolojik yayın furyası insanı etkiliyor. Almanya'da gazetelere ilan verip falcılık yapanlann arasında Türkler de bulunuyor. EROL ÖZKAN INGOLSTAD (Ahnanya) — Almanya'da falcılık modası günden güne artmakta. Gaze- telere verilen fala ilanları, sa- yılan giderek artan yüdızname ile ilgili yayın furyası, insaala- n ister istemez etkiliyor. Kulaktan kulağa fısıldanan fala kehanetleri de günümüz- de çağa ayak uydurdu ve artık bu iş, gazetelerin bir köşesine reklamlar vermeyi gerektirecek bir meslek olacak kadar yayıl- dı. Bu arada günden güne ün- lenen falcüann en meşhurlann- dan birinin tngolstadlı falcı Negro Mummy olduğunu bil- mem duydunuz mu? Kocaman gövdesiyle iki san- dalyeye güç bela sığan bu kara derili yaşlı kadın falcının In- golstad çevresinde giderek ün- lendiği de bir başka gerçek. tl- ginç olmalı ki fal baktırmak için kapısının önünde kuyruk- lar oluşturan dertli insanların doluştuğu Negro Mummy'nin geçmişten ve gelecekten aynn- tılarla söz etmesi hakikaten çarpıcı. Kullanılmaktan yıpranmış iskambillerle marifetini göste- ren Ingolstadlı bayan Hendl'- den ya da diğer adıyla Negro Mummy'den telefonla randevu isteyenlerin sayısı da günden güne artmakta. Kocasından boşanamayanlann ya da eşinin kendisini aldatıp aldatmadığı- nı merak edenlerin elli mark karşılığında gerçeklerle başba- şa kalışlan da bir başka ger- çek? Evet, Almanlar arasında giderek güncelleşen falcılık me- rakı hatta "moda"sı son aylar- da bir hayli arttı. Hem de öy- lesine arttı ki bu konuda huner- lerini gösteren Türk falcılan da gazetelere verdikleri ilanlarla müşteri avına, başka bir deyişle bu işin piyasaana çıktılar. Bun- lardan birisi de Braunschweg'te oturan fala Perihan Hanım. "Her türiü proMemier çöz«- lör. Tefcfonla yüduumeye bakıhr " şeklindeki ilanıyla dik- katimizi çeken Perihan Ha- nım'ın işieri bugünlerde öylesi- ne ükınnda olmalı ki gece gün- düz demeden işini büyütme eği- liminde. Hatta falcı Perihan Hanım'ın bu »lan^a vızır vızır cahsan bir de bürosunun olma- sı hiç de şaşırtıa değil? Hatta evinde bile müşteri kabul eden Perihan Hanım'ın bankadaki hesabının da bir hayli kabank olduğunu söylemeye gerek yok. tşleri bozulan, sorunlan büyü- yen Türk işcilerinin dert anası, daha doğrusu fala baası Peri- han Hanım'a bir telefon ederek siz de yıldıznamenize baktıra- bilirsiniz. Çağımıza uygun düşen mo- dem falcılık sanatının Alman- ya gibi çok gelişmiş ülkelerde bile gecerli oluşu insanoğhmun geleceğe dönük meraklanndan biri olsa gerek. Ve giderek yal- nızlaşan günümüz insanınm ça- resiriiğjnin doğal bir gereksini- mi bu iş. Fn ciddi gazetelerin sayfalanna bile yavaş yavaş yerleşen fal sütunlan, yüdızna- meler ve geleceğe ait tahmin yazma işi, artık güncel insanın meraklanndan biri, belki de başlıcası olma yolunda... Fal ilmi üstüne kitapiann bi- le çok sattığı Münih'in ünlü "Hugen Dnbel" kitabevinde bu konuda yazümış yığmla zır- vanın bile umulanın da üstüne ilgi çekmesi, famamelere me- rak illetinin televizyon prog- ramlannda bile yer alacak denli artış kaydetmesine ne demeli? Kısacası, Almanların büyük bir boliimü falla yatar falla kal- kar olmuşlar. Buluğ çağına ye- ni girmiş yüzleri sivilceli kızlar- dan tutun, yaşlı babaannelere kadar büyük bir kesimı ilgilen- diren falcılık modasının günü- müzde tekrar canlanması da bunun bir yansıması değil mi?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear