23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAMI 20 HAZÎRAN1990 Akbulut: Kardeşime kefilim • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Başbakan Yıldırun AkbuJut, dün Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Cumhuriyet Başsavcılığı ile Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği'ni ziyaret etti. Akbulut, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ile birlikte Anayasa Mahkemesi Başkanı Necdet Darıcıoğlu'nu ziyaneti sırasında yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi'nin "anayasanın uygulanması ve devletin işleyişinde büyük rol oynadığını" söyledi. Akbulut, Cumhurbaşkanlığı ve Basbakanhk Muhabirleri DerneğTnin genel merkezini ziyzreti sırasında, ağabeyi Yılmaz Akbulut'un mali durumuyla ilgili haberleri hatırlatan gazetecilere, "Ben tûm kardeşlerimin icraatlarına kefilim, kazançlarına kefilim. Hayat boyunca yapmış olduğu işlere de kefilim" dedi. Akbulut, ağabeyi Yılmaz Akbulut'un 30 yıl RAlmanya'da çalıştığını anlatarak, "Şu an sadece iki dairesi varsa, yazık etmiş o kadar çalışmaya, ben daha fazla olduğunu sanırım" diye konuştu. MİT. basınla bulnşııyor • ANKARA (Cumhuriye! Bürosu) — Milli Jstihbarat Teşkilatı (MtT) Müsteşarı Korgeneral Teoman Koman, bazı basın örgütlerinin yöneticileriyle gazetelerin Ankara temsilcileri ve Ankara'daki bazı köşe yazarlanyla bugün bir sohbet toplantısı düzenliyor. MİT Müsteşarı Koman'ın yemekli sohbet toplantısına Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Anadolu Basın Birliği Başkanı Lfltfi Akcan, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Beyhan Cenkçi, Polis ve Adliye Muhabirleri Derneği Başkanı Ünal Inanç ile Cumhuriyet, Günaydın, Güneş, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Tercüman, Türkiye, Yeni Asır, Yeni Düşünce, Zarnan gazetelerinden temsilci ve yazarlar çağrıldı. MtT Müsteşarhğı ilk kez basın temsilcileriyle bu tür bir sohbet toplantısı düzenliyor. Nesin'in Evren davasına ret • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Yazar Aziz Nesin'in Aydınlar Dilekçesi'ni imzalayanlar için "vatan haini" sözünü kullandığı gerekçesiyle eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında açtığı ikinci dava da dün reddedildi. Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2 milyon 100 bin lira manevi tazminat istemiyle açılan davanın dün yapılan duruşmasında, Nesin'in avukatı Emin Değer, Evren'in, sorumsuzluk, zaman aşımı gibi zırhlarının ardına geçmek yerine, bu sözlerini yüreklilikle kabul etmesini istediklerini, kimsenin kimseye "vatan haini" diyemeyeceğini de belirterek, "Bunun hesabını soruyoruz. Çağdaş bir insan olarak, onurlu bir çağdaş olarak" dedi. Evren'in avukatı Ahmet lyimaya ise "sorumsuzluk" kuralının mahkemeyi bağlayacağını belirterek, davanın reddedilmesini istedi. Yargıç İsmail Özmen de Nesin'in daha önce açılan davanın Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddedildiğini, bunun da Yargıtay'ca onanıp kesinieştiğini anımsatarak, davayı bu nedenle reddetti. SHP'de rapor krizi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP'de Güneydoğu konusunda MYK tarafından görevlendirilen alt komitenin, 7 klasörlük bir Güne>'doğu raporu hazırladığı öğrenildi. SHP genel merkezinde dün Güneydoğu raporunun bir klasörünün bir gazetenin eline geçtiğinin öğrenilmesi ûzerine bir kfiz yaşandı. SHP Genel Saymanı Fuat Atalay, klasörü basına SHP genel merkezindeki görevli personelden birinin sızdırdığının saptanması halinde o personelin görevine son verileceğini söyledi. Kanserli kardeş için iziıı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Izmir Bağımsız Milletvekili Kemal Anadol, TÖB-DER Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu'nun Türkiye'ye geri dönmesine olanak unınmasını istedi. Anadol, kanserden ölmek üzere bulunan kardeşiyle Gazioğlu'nun son kez görüştürülmeleri için yetkililere çağnda bulundu. Anadol, dün yaptığı açıklamada, "Gültekin Gazioğlu'nun Türkiye'deki kardeşi Samiye Bal mide kanseridir. Yaşamından umut kesilmiştir, doktorlar tedaviyi bırakmışlardır. Gazioğlu, kardeşini son kez görebilmek için Türkiye'ye gelmek istemektedir. Başbakan'a, lçişleri Bakanı'na ve diğer yetkililere insanlık adına ve halkın temsilcisi olarak sesleniyorum; bu iki kardeşi ölmeden evvel birbiriyle görüştüninüz, Türkiyc'yi bir ayıptan, dünya önünde aşağılanmaktan kurtannız. Nasıl yurttaşlıktan çıkarılan Cem Karaca'yı yurda kabul edip tekrar vatandaşhk statüsüne kavuşturduysanız, doğru olan bu işlemi diğerlerine de uygu!ayınız"dedi. APden katliama kınanıa • ANKARA (AA) — Türkiye - AT Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Alman Metten, 10 haziranda Şırnak'a bağh Çevrimli köyünde 27 kişinin bölücü bir örgüt tarafından katledilmesini kınadı. Metten, Türkiye - AT Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Bülent Akarcalı'ya gönderdiği mektupta, delegasyonun, Avrupa Parlamentosu tarafından geçen ay kabul edilen tavsiye kararını anımsatarak, bütün terör eylemlerini ve şiddeti kesin bir biçimde kınadığını bildirdi. Metten mektubunda şöyle dedi: "Delegasyonumuz, Avrupa Parlamentosu tarafından geçen ay kabul edilen tavsiye karannı hatırlatarak, bütün terör eylemlerini ve şiddeti en kesin biçimde kınadığını yineler". Selden 4 kişi bognldu • CEYHAN (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) — Adana'nın Ceyhan ilçesine bağh Doruk kasabasında sel sularına kapılan dört kişi boğularak yaşamını yitirdi. Doruk kasabası ve çevresinde pazar gününden bu yana etkisini sürdüren yağışlar sırasında önceki akşam sel sularına kapılan su moturunu kurtarmak isteyen Hayati Cintay boğulma tehlikesi geçirdi. Bunun üzerine Hayati Cintay'ı kurtarmak üzere annesi Urkiye Cintay (45) ile kardeşleri Yılmaz (24), Elif (17) ve Nuriye Cintay da (15) suya girdiler. Hayati Cintay kendi çabasıyla kurtulmayı başarırken, annesi ile üç kardeşi sel sularına kapılarak yasamlarını kaybettiler. Trafik kazaları: 12 ölü • Haber Merkezi — Yurdun çeşitli yerlerinde dün meydana gelen trafik kazalarında 12 kişi öldü, 4'ii ağır 57 kişi de yaralandı. İzmir'den Adana'ya gitmekte olan hacı adaylarını taşıyan otobüsün Konya kent merkezinde kamyonla çarpışması sonucu Safiye Yeğen ile Hanım Yurdabakan öldü. Kazada yaralanan diğer hacı adaylan Konya Devlet Hastanesi'nde tedavi altına ahndılar. Malatya'nın Akçadağ, Kürecik kasabası yakınlannda meydana gelen trafik kazasında da îbrahim Aldamer, Cemil Dağlıoğlu ve kimliği belirlenemeyen bir yolcu hayatını kaybetti. Uşak'ta meydana gelen kazada ise Hafize Antalyalı ile Dondü Gunay öldüler. İstanbul'daki iki ayn kazada da Ali Kılıç ve Meryem Demirkan, hayatını kaybetti. Yalova, Adana ve Konya'da meydana gelen kazalarda da Atilla Dede, Şevket Dağacan ve Gülbahar Karakaya yaşamiannı yitirdiler. Le Monde, Türkiye Radyo Televizyonu'nu TVekine kapakyaptı 'Türkiye yayıncılığı iki dünya sınırında'Kültür Servisi — Fransız "Le Monde" gazetesi, bu haftaki 'Radyo-TV' ekine Türkiye'yi ka- pak yapo. Gazetenin Türkiye Mu- habiri Nicole Pope'un gözlemle- rine dayanarak Alain Woodrow'- un kaleme aldığı yazıda Türkiye'- nin doğu ile batı arasmda ikilem yaşadığı, bunun "görsel-işitsel idana" da yansıdığı görüşüne yer verildi. "Turist gözüyle Istanbul ide- nimi" şeklinde başlayan yazıda, trafıği, mutfağı ve konuk sever- tiğiyle Türkiye'nin bir "portresi" çizekrek "Bogazka üzerindeid ye- ni köpründen geçen" bir turistin gerçekte Avrupa'da Asya'ya geç- tiğini fark edeceği, Türkiye'nin de aslında bu ikilemi yaşadığı vurgu- landı. Yazıda "6 asıriık Osmanlı tmparatoriugu ve Atatürk'un ku- rucuu olduğu 70 yılhk laik cum- buriyetten sonra Türkiye kimli- ğiuden emin degil. Oryantal geç- mişini inkftr ebneden, ama NATO •yesi ve AT adayı bir ülke olarak Avnıpa'nın kapısını çalıyor. Bu ikilem görsel-işitsel alanda daha •et bir şekilde kendini gösleriyor. Türkiye hem Avrupa Yayıu Bir- Hğf ne hem de Asya Yayın Birii- gi'ne üye olan tek iilke" tanımla- masına yer verildi. Bauhlaşma sürecinin Türkiye'- deki "tderizyon açlığı" sayesin- de hızlandığının belirtildiği yazı- da "TuvaJetten fazla televizyon abau bulunan ülkede çanak an- ten sayısı, 200 bin gibi bir rmkamla Fraasa'dan fazla. Beili baslı dev- let kanallarının dışında bu saye- de 10'a yakın yabancı kanalı da mümkün" deniliyor. Ya- TRT'nin radyo ve TV yayınları konusunda geniş bilgiye yer veren Le Monde'un 'Radyo- Televizyon' ekindeki yazıda Magic Box'tan "korsan kanal" diye söz edildi. Özal politikalarından Asil Nadir'in girişimlerine kadar birçok konunun yanı sıra özel TV konusunun da ele alındığı 'Türkiye'de Radyo- Televizyon" yazısında TRT Genei Sekreteri Ziya Arıkan ve Sedat Önsel'in görüşleri yer aldı. RADIO TELEVISION ut ntuyo rutvi&Kmı rvttaur Au\ confins de deux mondes zıda Türkiye bir tarım ulkesi ola- rak tanımlanıyor ve radyo ve te- levizyonun ilerleme yolunda önemli rol oynadığı, bu rolün de eğlendirici olmaktan önce politik ve eğitici olduğu belirtiliyor. Radyonun yaygın bir şekilde dinlendiği vurgulanarak "60 yı- dan fada bir aaunandır yayın ya- pan radyo, özellikle taşrada yay- gın bir şekilde dinleaiyor. Radyo ağının dört ana istasyonunun ya- yınlan tüm üikeyi kapsıyor" de- nilen yazıda Turiznı Radyosu ça- ljşmalanndan da söz edilerek 5 kanallı radyo yayınlan tanıtüıyor. Hiçbir özel radyonun bulunmadı- ğı belirtilirken tüm istasyonlann TRTKurumu ile devlet tekelinde olduğu da aynca vurgulanıyor. TRT'nin "radyo nostaljikkri"nce yönetildiğinin söylendiği yazıda TRT Genel Sekreteri Ziya An- kan'ın "Hiç televizyon izlemem. Kaybedecek zamamm yok. Rad- yo dinJerken de çaJışabiliyonım" sözlerine yer veriliyor. Yazıda, "Buna karşıhk köçük ekran, gençleri ve şehirlileri çekiyor" denilerek TV kanaUarı- mn ya)nnsaatleri ve izJeme oran- larıyla ilgili bilgilere yer veriliyor. TV-l'in en çok izlenen kanal ol- duğu, TV 2 ve TV-3'ün ise gele- neksel müzik, belgeseller, özeüikle de yabancı fılmler konusunda uz- manlaştığının vurgulandıgı haber- de GAP Televizyonu'nunda "Kürtlerin çoğunluku oldugu fa- kir Güneydofn'ya bölgesei yayın yapbği" belirtilerek bunun bir "TürUeştirme girisimi olduğu" görüşüne yer veriliyor. TV-5'in Türkiye dışında yaşayanları "ye- niden Turkieştinne" amacuıda ol- duğu vurgulanarak Sedat Örsel'- in sözlerinden alıntı yapılıyor. "...Sözgelimi Almanya'da yaşa- yan bizden insaniara yabancı bir akvaryum içinde balıklar olduk- lannı ve içinde bulunduklan su- yun da Müslüman degil Huistiyan olduğunu anlamalannı sağiamak. Mutlaka uyum sağiamak lazım ama, Allahlan laik bir devletiz. Belgesellerimiz Turk oldugu ka- dar Alman küitüriinü de işleye- cektir." TRT tesislerinin ve tekjıolojisi- nin üretici ve çağdaş olduğu, 1992'de Türkiye'nin kendi uydu- su Türksat'ı devreye sokmayı planladığı beiirtileo yazıda Meh- met Ali Birand'ın "Insanlardan çok (eknolojiye yatınm lercih edildi" söderi yer alıyor. Le Mon- de Türkiye muhabirinin "Prog- ramlann kalitesi çok düşük. Ha- ber bültefiierinde de her gece cum- hurbaskanlığı ailesine yanm saat aynlıyor. Aynca Kürt sorunu ve ordunun rolü gibi tabu konular var" sözleriyle "habercilik" ko- nusunda dafikirverüirken, Meh- met An' Birand'ın "32. Gün" programırun her ay 45 milyon iz- leyiciyi nasıl topladığı yine kendi sözlerinden alıntılarla anlatılıyor: "Hiçbir zaman televizyon, prog- ramıma sansür uygulamadj. Üs- telik Kıbns konusunda Yunanlı- larla, insan haklan gibi 'hassas' dosyalan ele aurken Helraut Kohl ya da Margaret Thalcher gibi dev- let adamianyia roportajlar vap- tım. Ama ben yaklaşıma dikkat ediyorum. Ve Kürt sorunu gibi ta- bu konular olduğunu göz önüııe alıyorum." Le Monde'un elinde Financial Times'ın Türkiye muhabirı Jim Bodgener'in "TRT her şeyden önce politik bir araç. Teoride özerk olmasına karşın otosansür çok etkili. Hukumet çogunlukla müdahale ediyor, hatta bazen dogrudan dogruya ve Cumbur- başkanı Özal'ın ailesi yayın dal- gaian üzerinde tamamen oransız bir konumdan yararianıyorlar" sözJeriyle Genel Sekreter Ziya Ankan'ın "Hükümetin TRT'yi elinde tuttuğunu çünkü kaynak- lann iplerinin de elinde olduğunu" kabul ettiği de yazıla- rak tekeli kırmaktaki çözümün özel televizyondan gectiği, bunun için de yasalan değiştirmek gerek- tiği çözüm olarak gösteriliyor. Magic Box'ı bir "korsaa kanal" olarak tanımlayan Le Monde, şimdilik hükümetin bu- nu görmezh'kten geldiği, hatta Turgut özal'ın konuya olumlu baktığımn söylendiğinin de altıru çizerek "Olumlu bakıyor, çünki bir tarafUn 1992 secimlerini kay- bederse bu kanal çıkarlanna ya- rayacak, diger yandan da ogl« Abmet Özal projenin içinde" gö- rüşüne yer veriyor. Ziya Ankan'- ın Magic Box'ı 'Truva Aü'na ben- zetmesinden de söz eden yazıda Ankan'ın "Magic Box'ı kim 5- nanse ediyor? Reklamlarla yasa- yamaz. Bir yanda önemli oranda çanak anten stokunu Türklere in- dirim yaparak kaydımaya çahsaa Alman sanayicileri, diger yanda petrodolarlanyla propagaadasua yapmaya çalısan Suudi ArabU- tan" kaygılan dile getiriliyor. Ya- zıda aynca Asil Nadir'den, özel televizyon hazırlıklarından da söz ediliyor ve Mehrnet Ali Birand'- ın "Özel televizyon kaçınılmaz, TRT'nin son yıllannı yaşadığı söylenebilir" görüşüne yer verili- yor. Le Monde yazan Alain Wo- odrow, Birand'ın bu sözlerine karşın Magic Box'ın "yüldü" tek- lifıni reddettiğini ekleyerek "An- laşılan Türk teievizyonu yakında biamkine benzeyecek" yorumu- nu yapıyor. Üazıcıoğlıı istifa etti (Baparafi 1. Sayfada) ulaşraıştır" denildi. Başbakanlık Basın Merkezi'n- den açıklama yapılmadan yakla- şık 1.5 saat önce, Cumhurbaşkan- lığı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği'nden çıkarken gazetecile- rin konuyla ilgili sorulannı yanıt- layan Yıldırım Akbulut, "Yazıcı- oflu'nun istifasını istemedigini, ederse kabul edilecegini" ifade et- ti. Yayınevine bomba Soruşturmada ipııcu yok ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Diyanet Vakfı Yayınevi'ne karşı girişilen bombalı saldın ola- yı, eylemi herhangi bir örgütün üstienmemesi nedeniyle aydınlatı- lamıyor. Saldınnın aıdından çıkan yangının söndürülmesi için itfai- yenin sıktığı suyun, yayınevinde patlayan bombanın parçalarında tahribata yol açtığı, bu nedenle bombanın tipinin belirlenmesinin de tehlikeye girebileceği bildirildi. Soruşturmayı, bundan sonra An- kara EH3M Savcıhğı'mn yurütece- ği açıklandı. Necatibey Caddesi'ndeki Diya- net Vakfı Yaymevi'ne karşı girişi- len bombah saldınyı henüz her- hangi bir örgütün üstlenmediği kaydedildi. Polisin de saldınya ilişkin herhangi bir ipucu elde ede- mediği öğrenildi. Polisin, önemli bir ipucu olarak niteledigi patlayıcı parçaian üze- rinde yapılacak incelemede elde edilecek bulgular ise, yayınevinde çıkan yangının söndürülmesi amacıyla itfaiyenin sıktığı su ne- deniyle tehlikeye düştü. Suyun, patlayıcı maddeler üzerinde tah- rip etkisi olduğunu belirten uz- manlar, yayınevinde bulunan ve suyla temas eden bazı parçacıkla- nn polis laboıatuvanna gönderil- diğini, bu parçacıklar üzerinde araştırmalann sürdüğünü bildir- diler. Kâğıda %7.3 zam Başbakan Akbulut gazetecile- rin, Yazıcıoğlu'nun istifa edip et- mediği, istifanın kabul edilip edil- meyeceği şeklindeki sorulan üze- rine şunları söyledi: "Ben istifasını istemedim, isti- fasını vermişse, vermiştir. tslifa- sını vermişse kabul edilir." Yazıcıoğlu'nun, Suudi Arabis- tan hükümetinin hacı adaylan ile ilgili kontenjan kısıtlamasına git- mesi üzerine geçen hafta patlak veren "hac skandalı" nedeniyle istifa ettiği belirtiliyor. Kamuo- yunda "hac skandalı"ndan birin- ci derecede sorumlu tutulanlar arasında yer alan Prof. Yazıcıoğ- lu, olaydan Suudi Arabistan hü- kumetinin sorumlu olduğuna iliş- kin açıklamalar yaparak dikkat- leri üzerine çekmişti. Bu arada Suudi Arabistan Bü- yükelçiligi, Diyanet Işleri Başkan- lığı'nın "Suudi Arabistan hükü- meti hacı adaylarına izin vermiyor" şeklindeki açıklaması üzerine sorunun Türkiye'den kay- naklandığını bildirmişti. Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçi- si Abdülaziz Mukyeddin Hoca şu açıklamayı yapmıştı: "ICO (Islam Konferansı Örgu- tü) karan açıktır. Türk hiiküme- ti bu karan başından beri biliyor- du. Yalnızca Türkiye'ye değil. bü- tün Islam ülkelerine nüfuslarının binde biri oranında hacı aday ko- tası uygulanıyor. Türkiye dışında sorun çıkaran ülke olmadı." Suudi Arabistan'ın Türkiye için belirlediği 55 bin kişilik hac kon- tenjanına karşın bu yıl yaklaşık 150 bin kişi başvurmuş, Türkiye Diyanet Vakfı da 120 binin üze- rinde hacı adayından para topla- mıştı. Diyanet tşleri Başkanlığı'n- ca geçen hafta, karayoluyla hac çıkışlarının iptal edilmesi ve yak- laşık 100 bin kişinin açıkta kalma- sı hacı adaylarının çeşitli illerde protestolarına neden olmuş, ön- ceki gün Türkiye Diyanet Vakfı'- nın Ankara Necatibey Caddesi'n- deki yayınevinin bombalanması- nın "hac krizT'ne tepki olabilece- ği ileri sürulmüştü. KUMK.\PI'DA YEMEK — tstanbul'a iki gün önce turist olarak gelen, kendilerini 19601ı yılUrda ABD'de Beat Generation (dövüfmüş, eziimiş kuşak) olarak tanıtan ozanlar arasında yer alan Allen Ginsberg ile birlikte gelen yakın dostu besteci Philipp Glas ve diğer bazı müzikçiler. dün akşam Kumkapı Kara- kartallar Restaurant'da yemek yediler. Yemeğe Allen Ginsberg ve bestçci Philipp Glass'ın yanı sıra ünlü rock grubu Rolling Stones ile çalışan Nancy Geffries. Kurt Munckscasi ve Elyse Stanley Grinstein ile şair Can Yücel, Orhan Duru ve Sezer Duru katıldı. (Fotograf: Uygar Gürkan) 6 Beat' şairi Allen Gînsberg (Baştarafı 1. Sayfada) "Büyücünün Yaşamı"yla ilgili olarak yaptığı açıklamada Glass, "endüstriyel ve teknolojik yaşam biçimleri tarafından hızla tüketi- len topraga bağh Lçuncu Dünya kültürlerini yansıtbklannı" söy- ledi. Glass, böylelikle, insanlann doğanın yok olusunu "biraz sar- sılarak da olsa" anlayacaklannı belirtti. Nepal'deki Budist tapınaklann- dan Brezilya'daki altın madenle- rine, Sao Paulo sokaklanndan Kenya ve Peru'ya kadar değişik mekânlarda çekilen "Büyücünün Yasanu" sözsüz, yalnızca görün- tülerle müziğin şiirsel kaynaşımın- dan oluşan bir film. Glass'la birlikte Türkiye'yi zi- yaret eden Allen Ginsberg ise Jack Kerouac ve VVUliam Burroughs gi- bi yazarlarla birlikte ABD'de "Beat" hareketinin oluşumuna öncülük etmiş bir şair. 1956'da yayımlanan ilk kitabı "Çıglık ve Başka Şörier" Beat Kuşağı'nın en önemli ürünlerinden biri olarak nitelenen Ginsberg'in bu yapıtı, Amerikan toplumuna karşı öfke dolu bir haykınş olarak değerlen- dirildi. ikinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan toplumunun, insanla- n robotlaştıran, duygusuz ve du- yarsız kılan yapısına, çıkar, mad- diyat ve savaş üzerinde yükselen değerlerine karşı bir başkaldın ni- teliği taşıyan "Beat" akımının ün- lü ozanı Ginsberg, eşcinsellik, ko- münizm, uyuşturucu kullanımı gi- bi Amerikan toplumunca onay- lanmayan konulan büyük bir açıksözlülDkJe ele aldı. Uzakdo- ğu'ya yaptığı gezilerle Budizmi yakından tanıyan Ginsberg, Do- ğu düşuncesinin ABD'de yaygın- lık kazanmasında da eıkili oldu. Minimal müzik akımının öncü- lerinden Philip Glass, minimal müzikle pop müziğini bileştirerek bu müziği geniş çevrelere ulaştır- mayı başarmış bir besteci. Eins- tein ve Gandi gibi ünlüleri konu alan operalanyla tanınan Glass, 1960'larda Paris'te Hinth' müzis- yen Ravi Shankar'la çalıştıktan sonra Hint müziğine ilgisini ABD'deki çauşmalannda da sür- dürdü. 6 Çıplak Silah' filmine Hıımeyııi makası KOCAELİ (Cumhuriyet) — SEKA, kâğıt ve karton fıyatları- na yüzde 4 ile yüzde 7.9 oranında zam yaptı. Zamma gerekçe olarak "girdi fiyallanndaki arlış" göste- rildi. Fiyatı artan kâğıt türleri ara- sında gazete kâğıdı da bulunuyor. Gazete kâğıdının tonu, yapılan >uzac ı.i uidiunda zamla, 1 mil- yon 500 bin liradan 1 milyon 610 bin liraya yükseldi. SEKA, bun- dan önceki zammı 17 nisanda yapmış, o dönemde kâğıt ve kar- ton fiyatları yüzde 10 ile 18.1 ara- sında yükseltilmişti. Son zam ise bugünden itibaren yürürlüğe gire- cek. TüfûfToııl TaKvıye karton (B) Dubleks gri karton (B) 230-750 gr Beyaz süffit kâğ. (B) 40-60 gr Gazete kâğıdı (B) 50-54 gr. 1. Hamur kâğıt (8) 60 gr 2. Hamur kâğ. (B) 60-150 gr Kraft layner (B) 120-150 gr EskiHyat (TL) 2.500.000 1.288.000 a 150.000 1500.000 2.960.000 2.14O0O0 i5iaooo YeniFiyat (Tl) 2.600.000 1.350.00 3.340.000 1.610.000 1190.000 2.310.000 1630000 Arnş m4 4.8 6 72 n 73 7.9 (Baştarafı 1. Sayfada) 'Gandhi' filmi Türkiye'de gös- terUmemişti. Çıplak SUah'la ilgili olarak degerlendirme yapıyonız" dedi. Geçen cuma günüfilmin göste- rime girmesinden sonra sinemala- ra telefon eden kimliği beürsiz ki- şiler, Iran Islam Cumhuriyeti lide- ri Ayetullah Humeyni'nin bazı sahnelerde bir "punkçı"olarak gösterildiğini, bir Amerikan teğ- meninden tokat yediğini belirterek bu sahnelerin kesilmesini istedik- lerini, aksi takdirde sinemanın bombalanacağım söylediler. Bu- nun üzerine sinema işletmecüerin- den bir bölümü tehditlere aldınş etmeyerek filmin tamamıru göste- rirken bir bölümü de girişte yer alan bu sahneleri keserek gösteri- mini sürdürmeye başladı. Konuyla ilgili olarak sorulan- mızı yanıtlayan Bakırköy Sinema 74'ün müdürü, bu sahneleri ikin- ci günde fark ettiklerini ve hemen ertesi gün 7-8 dakika süren bu bö- lümleri kestiklerini söyledi. Mü- dür, "Gerçekten de Humeyni'yi yerio dibine batırao çok çirldn sabnelerdi. Biz de zaten kesmeyi düşttnüvorduk. Bu sahoeler dene- timden nasıl geçmiş anlamadık" dedi. Filmin gösterildiği salonlar- dan Suadiye Atlaııtik, Harbiye As ve Bakırköy 74'ün sahibi olan Ah- met Akçakaya ise sorumuzu yanıt- larken önce gelen tehditler üzeri- ne "yarunşar metrelik birkaç kü- çük bölümün" kesildiğini söyler- ken daha sonra hiçbir sinemada kesinti yapmadjklannı iddia etti. Akçakaya bu tehditlerin "filmin gişesini kıskanan" diğer sinema salonu sahiplerinden gelmiş ola- bileceğini de öne sürdü. Dünya Sinaması ve Ankara Metropol Sineması yetkilileri ise kendilerine de tehdit telefonlan geldiğini, ancak filmi kesmeden gösterime devam ettiklerini, bu tür tehditlerin zaten sık sık tekrarlan- dığıru söylediler. "Çıplak SUab"ın dağıtımcısı UIP şirketi ise daha sonra yaptı- ğı açıklamada, filmin bazı salon- larda birkaç seans kesintili olarak gösterildiğini, ancak daha sonra kendiierinin müdahale ederek bu bölümleri yeniden filme ekledik- lerini belirtti. "Çıplak Sflah" pohtika, teıör ve polisiye filmlerle "dalga geçen" bir film. Humeyni, Gorbaçov, ldi Amin, Kaddafi ve Yaser Arafat- ın Beyrut'takı büyük buluşmasıyla baslayan film, Amerikalı polis teğmeni Frank Drebin'in bu buluş- mayı böhnesiyle sürüyor. Dünya- yı ele geçirmeyi planiayan bu "seç- Idn çeteyle" uğraşmaya başlayan "geçkia bir Rambo" kimliginde- ki teğmen, onlan birer okul çocu- ğuymuşçasma pataldıyor, Humey- ni'yi sakallarından çekiyor, Gor- baçov'un kelindeki lekeleri kazı- yor ve "tkinizi de bir daha Ame- rika'da görmeyeyim" diyor. Bu arada sanğı başından düşen Hu- meyni "punkçı kafasıyla" ortalık- ta kalıyor. David Zucker, Jim Ab- rahams ve Jerry Zucker'dan olu- şan ZAZ ekibinin bu son kome- disinde yönetmen David Zucker. Priscilla Presley'in de rol aldığı filmde beceriksiz ve sarsak polis teğmeni Frank Drebin'i Leslie Ni- elsen canlandınyor. İzmit 78 parça tarihi eser ele geçirildi AHMET KURT tZMTT — Kocaeli Emniyet Müdürlüğfl ekipleri antika değe- ri çok yüksek 78 parça tarihi ese- ri kaçırmak isteyen kacakçüan ya- kaladılar. Olayla ilgili olarak si- nema sanatçısı Orhan Günşıny'm kızı Arife Ashhan Günşıray ile ta- rihi eserleri taşıyan kamyon şofö- rü gözaltına alındı. Geçen pazar günü tznût E-5 ka- rayolu SEKA fabrikası önünde trafik ekiplerinin şüphesi üzerine Şababettin Kayahancı yöneümin- deki 60 AK O18 plakalı kamyon- da yapılan aramada 78 adet pa- ha biçilemeyecek değerde tanhi eser bulundu. Kamyon sürücüsû Şahabettin Kayahancı'nın sorgu- laması sırasında tarihi eserlerin Tokat ve Amasya'dan Hasan Ab- naz, Mustafa Kızılöz ve BirUa Menderes adlı kişilerden teslim alındığı öğrenildi. Tarihi eserlerin sinema sanatçısı Orhan Günşı- ray'ın kıa Arife Aslıhan Günşı- ray ve'annesi Zeynep Sayhan'a götürüleceğinin öğrenilmesi üze- rine Arife Ashhan Günşıray po- lis tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili diğer 4 kişinin ise arandığı bildirildi. İzmit Muzesi yetkilileri tarafın- dan çok değerli olduğu bildirilen etnoğrafik eserier İzmit Müzesi'n- de koruma altına alındı. SSCB uçaöı Pilot sorguda, uçak iade ediliyor Haber Merkezi — Dışişleri Ba- kanlığı Sözcüsü Murat Sungar, önceki gün Kocaeli yakınlanndaki Kumcağız mevkiine sivil bir uçak ile inerek iltica talebinde bulunan Sovyet pilotun durumunun ince- lendiğüu, yçağın ise Soyyetler Bir- liği'ne iade edilecegini bildirdi. Sovyet pilot Valeri Yuriçeviç ve uçağın iadesi için Sovyet makam- larının Türk Dışişleri'ne başvuru- da bulunduklan öğrenildi. Sovyet pilotun, Kocaeli ll Jandarma Alay Komutanlığı'nda siyasi po- lis ve MİT tarafından sorgulan- maya başlandığı kaydedildi. Ko- mutanlık yetkilileri, uçağın tz- mit'teki Cengiz Topel Askeri Ha- vaalam'na götürüleceğini, ancak iniş yaptığı yerden havalanması- nın güç olması nedeniyle parçala- ra aynlarak nakledilmesinin plan- ladığuu ifade ettiler. Kocaeli Valisi thsan Dede ile görüşen sovyet pilotun, Türkiye'- de kalmak istediğini soylediği öğ- renildi. Doğan: Avrupa standardında hak istiyoruz (Baftarafı 1. Sayfada) den. Sofya'da görüştüğümüz Türk azmlık lideri, söze "Çok yo- nJdık, 66 mitiag ve 9 bin kilo- metre yol katettik" diye başlıyor. 36 yaşında, genç, ama yorgun görünüşlü esmer adam yıllar sü- ren hapislik ve mücadele günleri- nin izlerini taşıyor yüzünde. Bir- biri ardına yakıp söndürdüğü si- garalann dumamnda son 6 yıhn bir belgesel görüntüsü seyrediie- biliyor. Üniversitede Marksist felsefe okumasına karşın Komünist Par- ti'nin üyesi olmamış Ahmet Do- ğan. "Zaten" diyor, "Marksizmi çok iyi dgrenen birinin Marksist olması mümkün degil." "Efendim, tüm dünyarn felse- fe bilimi, kitaplar, okumak, öğ- reumek, araştırmak, uzmanhk alanımda ilerlemekti. Hanrard Ünirersitesi'nde çaltşmalar yapa- bilmek, profesör Wülard Quine ile çahşmak en büyük idealimdi... 84'te isimleri değiştirmeye başla- dıiar... 85 başında olaylar, dire- nişler ve politikanın içindeydim.. Çok sevdigim ontoloji (varlık fel- sefesi) biliminden de ayn kalma pabasına." 1986'nın 12 haziranında 18 ar- kadaşıyla birlikte hapse girişi, 9'u ölüm hücresinde, 17 aylık hücre hapsi ve Sofya, Eski Zagra, Pa- zarcık hapishanelerinde dört yıl... Türkiye'de çok ünlü "Bdene adasT'nı soruyoruz. "Yok" di- yor, "Pazarcık ve eski Zagra bir başkaydı... Bdene'nin adı çıkmıs. Efendim, haklanmızı ve adlarunı- n istiyoruz şianyla mücadeleyi ör- gütledik ve sürdürduk. 1989 Şu- bat ve Mayıs arası Deüorrnan (ku- zey) ve Kırcaali (guney) bölgele- rinde yaygın gösteriler örgütlen- di. 9 ölü, 50'den fazla yaralı ver- dik." Ahmet Doğan'ı bir zindandan ötekine dolaştırmış Jivkov yöne- tinü, "Efendim, kriminaller (adi suçlular) ile birlikte yatırdılar ki, siyasi aktiviteden uzaklaşUrsınlar Ama fayda etmedi." Ahmet Doğan, Türk azınlığın hak ve özgürlükler hareketinin amacını tek bir cümleyle özetliyor: "Avrupa standardında bak ve özgürlükler" Şu anda değişmekte olan Bul- garistan'da Jivkov yönetiminde- ki baskı ve sindirme kampanya- sının kalktığı, isimlerin geri veril- me yolunun açıldığı, Türkçe ko- nuşmanın artık suç sayılmadığı, camilere girilebildiği, sünnet dü- ğünü yapılabildiği bir ortamda, insanlann kalkıp da "İşte artık hakkınız verildi. Daha ne müca- deksi?" diye sormalan halinde ne yapacaklannı soruyoruz. Doğan, başını "hayır" anlamında sallıyor ve anlatıyor: "Efendim, Avrupa standardı. diyonım... Balkan standardı de- ğil. Avrupa standardında hak ve özgürlükler yalnız biçimsel değil, özde insan haklanna saygıdır. Or- neğin tahsil meselesi. Şu anda Bulgaristan'da 110 bin üniversi- te studenti (öğrencisi) var. Bizim sadece 100 gendmiz okuyabiliyor. Tıp faküllesine adam almazlar. Kültür kurumlanmız yok. Tiyat- romuz olsun, gazetemiz olsun. Okullarda Türkçe derslerimiz ol- sun istiyoruz. Avrupa standardı böyle olur." Bulgaristan'ın Avrupa'ya "çıkmasının" ancak böyle müm- kün olduğunun altını çiziyor Do- ğan. Bir gün önce yaptığı bir ba- sın toplantısında "Bulgaristan Avrupa'ya Boğazlar ve Arapkir üzerinden çıkabilir" sözlerinin Bulgar basımnda sert elestirilere hedef olduğunu anlatıyor ve açık- hyor: "Bu sözler, Bulgaristan'ın Türkiye ile ve dolayısıyla Ortado- ğu'da Arap ülkeleriyle iyi Uişki- ler kurmadan Avrupa'ya açılama- yacağını anlatmak, ekonomik ve siyasi sorunlannı çözmeden Av- rupalı olamayacağım vurgulaınak için söylenmiştir." Karadeniz kıyısındaki Varna kentinin Halaçlı (Drindar) köyün- de doğan Ahmet, 120 haneli kö- yünden şu anda 300 kişinin kal- dığını söylerken lafı, "Türkiye'- ye göçe" getiriyor. "Gidenlerin çogu yetişmis insanlar. Bize bu- rada lazım onlar. Yann kendi di- limizde ögrenim yapma mücade- lesi verirken öğretmen, aydın, okumuş insanlara ihtiyacımıı var." Abmet Doğan'ın adı birkaç ay öncesine kadar ne Türkiye'de ne de Bulgaristan'daki Türk azmlık arasında çok fazla duyulmuş an- cak mücadelesi hissedilmiş, "set getirmiş' bir lider. Parlamentoya şu anda kendisi de dahil 23 mil- letvekili sokmayı başaran bir si- yasi hareketin, kendi deyimi ve akıllıca konmuş ismiyle "Hak ve Özgürlükler Hareketi"nin loko- motifi. Uzun sohbetimizin sonunda, "öoleriııdeki yolun ne denM zor ve dikenü oldufunu" vurguluyor ve milliyetçi akımlarla yönetimdeki Jivkovist unsurlann kendilerine yönelik saldınlanna karşı uyanık olmanın gerekliliğine dikkat çeki- yor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear