23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 4 ŞUBAT 1990 Insan Hakları Derneği Başkanı Avukat NevzatHelvacv Iıısaıı hakları 'herkese lazımTürk kamuoyunda 12 Eylül sonrası sıkça duyulmaya başlayan insan hakları kavramı, insan haklarına yönelik çabalarlâ giderek somutluk kazanıyor. Türkiye'de siyasi iktidardan bağımsız kurulmuş, kuruluşunda, gelişmesinde, çalışmalarında sürekli siyasi iktidarla karşı karşıya kalmış bir de İnsan Hakları Derneği var. İnsan haklarına yönelik çabaları nedeni ile Danimarka Barış Vakfr Ödülü'nü alan kuruluş, Avrupa Konseyi 1989 İnsan Hakları Ödülü'ne de aday gösterildi. İnsan Hakları Derneği Türkiye içinde de Nokta Dergisi'nin "Doruktakiler 1989" ve Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin özel ödüllerini aldı. İş-Sendika Servisi Şefimiz Şükran Ketenci Türkiye ve dünyadaki hızlı gelişmeler karşısında her geçen gün önem kazanan insan hakları kavramı ve insan haklarına yönelik çabalar, örgütlenmeler üzerine, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Nevzat Helvacı ile konuştu. SOYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ \Sayin Nevzat Helvacı, önce Türkiye'- de İnsan Hakları Derneği'nin kuruluşundan söyleşiye başlasak. Dernek nasıl, ne tür gerek- sinmelerin ürünü olarak kuruldu? 12 Eylül 1980'den sonra olağanüstü bir dö- ı:em yaşandı. 650 bini aşkın insan gözaltından geçti. İşkencede sakat kalanların sayısı belli de- ğil. TCK'mn 141-142-146. maddeleri işletildi. Mahkemelerde savaş hali hükümleri uygulan- dı. Adli hata biiyük boyuta çıktı. Basma, kül- türe yönelik ağır baskılar yaşandı. İnsanlara pasaport verilmedi. İnsan hakları çok büyük boyutlarda ihlal edildi. İnsan haklarının bu agır boyutlarda ihlaiinde örgütsüzlüğün de pa- yı büyüktür. Sivil toplumun insan haklarına duyarhlığı, insan haklarına sahip çıkılmasına yönelik örgütlülüğü, mücadele gücü çok önem- lidir. ••^••/rasa/ı hakları kavramı ve örgütlenmesi içın Türkiye'de 12 Eylül'Un yaşanması mı ge- rekiyordu? Türkiye'de de insan haklarına yönelik örgüt- lenme çabalarının, mücadelesinin elbette bir geçmişi var. İkisi de başarısızlıkla sonuçlanan örgütlenme denemeleri yaşanmış. 1946'larda, Birleşmiş Milletler'deki çahşmalar ile paralel olarak, üye ülkelerde insan hakları örgütlen- meleri kurulmaya başlamış. Bizde de Fevzi Çakmak ve Tevfik Riiştii Aras'ın kuruculuğu- nu yaptıkları dernek girişimi yaşanmış. Ancak insan hakları ihlalleri genellikle iktidarlardan geldiği için, mücadeleyi yapacak örgütün de hükümetler dışı olması zorunluluğu var. Bu ne- denle Birleşmiş Milletler kararı çerçevesinde, ancak hükümete bağlı kurulan bu dernek, dı- şarıda onay görmemiş, yaşayamamış. 1962 yı- lındaki ikinci denemede birkaç ayhk ömürlü olmuş. Aslında Türkiye'de genel olarak örgütlen- meye ters bakış var. Insanlar örgütlendiğinde suç işler gibi bir kanı yerleştirilmiş. 12 Eylül gelir gelmez, bütün örgütlenmeleri kapatmış- tır. Bu yanlış yaklaşımlar demokrasiyi kavra- yamamaktan gelir. Türkiye'de örgütlenme de- nince suç akla geliyor. İsveç'te 8 milyon nü- fusa karşılık 200 bin dernek, 32 milyon bu der- neklerin kayıtlı üyesi biliniyor. Her kişi 5-6 derneğin birden üyesi. Biz, İnsan Hakları Derneği'ni somut bir ge- reksinme ile kurma gereğini duyduk. Demok- ratikleşme Turkiye'nin gündemindeki birinci sorundur. İnsan hakları olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da insan hakları olmaz. Bizde ikisi de yok. Demokrasi silahlı kuvvet- lerin değil, sivil toplumun eliyle kurulur. Ör- gütlenmelerden kaçmamak, korkmamak gere- kir. İnsan Hakları Derneği çok ciddi bir boş- luğun, ihtiyacın ürünü ve sonucu olarak ku- rulmuştur. WKK^^MTürkiye'de insan hakları konusu ve kavramı üzerinde hâlâ kafalar yeterince aydın- lanmış değil, biraz açar mısınız? İnsan hakları konusu brzatihi politikadır. Ama bu dar anlamda politika değildir. İkti- dar mücadelesi yanı yoktur. Çağdaş ve uygar dünyadaki anlamı, her birey için uygun yaşa- ma ortamını yaratma çabasıdır. İnsan hakla- rının alanı çok geniştir. İnsan Hakları Evren- sel Bildirisi'ndeki 28. madde, yaşamın her ala- nına taşar. Türkiye'de insan haklarını savun- duğunu düşünen eğitim görmüş insanlar da- hi, insan hakları kavramı üzerinde bir sınav- dan geçirilseler, temel insan haklarını sayama- dıkları, eksik liste yaptıkları görülür. İnsan hakları bilinci, bu anlamda bireylerin eğitimi çok önemli. Haklarının ve özgürlüklerinin ne olduğunu bilemeyen, bilincine varamayan in- sanın, haklarına sahip çıkması da düşünüle- mez. 1949 yılında daha Birleşmiş Milletler İn- san Hakları Evrensel Bildirgesi Resmi Gaze- te'de yayımlanırken, okullarda ve diğer öğre- tim kurumlarında okunması ve ilkelerinin an- lamının tartışılarak kavranması istenmiştir. Ne yazık ki uygulamada tam tersi yapılmıştır. Bel- ki de bilinçli, siyasi iktidarlar tarafından in- sanımızın hakları üzerinde bilinç kazanması is- tenmemiştir. 1978'de Tebliğler Dergisi'nde ye- niden 10 aralık insan haklan günü çevresinde, okullarda insan haklan üzerinde eğitim yapıl- ması zorunluluğunu getirmiştir. Bu yükümlü- lük de yerine getirilmemektedir. İnsan haklarında, 1789 Fransız ihtilali ile ge- len bildiride, Virjinya Haklar Bildirgesi'nde yer alan haklara birinci kuşak haklar denili- yor. Yaşama hakkı ile başlayan birinci kuşak temel haklara, daha sonra ekonomik, toplum- sal, kültürel haklar eklendi. Dünya artık 3. ku- şak haklann mücadelesini veriyor. Sağlıklı çev- rede yaşama, kültürel değerlerden ortaklaşa yararlanma haklarını tartışıyor. Biz hâlâ birin- ci kuşak haklarla uğrasıyoruz. İşkence, ceza- evleri, yaşama hakkı gündemimizin ana konu- ları olmaktan çıkamıyor. Ancak geçen yıl ve bu yıl bir ölçüde ikinci kuşak haklar üzerinde durabildik. Geçen yıl çalışma hakkı, bu yıl kül- türel haklar üzerinde çahşma yoğunlaştırabil- dik. Eğitimsizlik, uygar ülkelerin çok önce çöz- dükleri sorunları çözememiş olmak. Aynı za- manda Türkiye'de demokrasinin henüz yaşa- ma geçmemiş olmasınm ifadesi oluyor. WEKKBTürkiye'de tnsan Haklan Derneği'nin sadece gündemindeki sorunlaı anlammda de- ğil, örgütlenme biçirrii anlammda da Batı dün- yasındaki orgütlenmelerdenfarklı bir görünü- mü var Batı'da insan hakları örgütlenmeleri daha çok az sayıda üst düzeyde uzmanlık ör- gütlenmesi iken sizdeyaygın örgütlenmeye bir yöneliş var. Nedenini açıklayabilir misiniz? Evet İnsan Hakları Derneği olarak halen 10 bini aşkın üyemiz, 34 kurulu şubemiz ve 2 ku- ruluş aşamasında şubemiz var. Başka ülkeler- de bu tip örgütlenmeler kitlesel değil. Uzman- lık örgütleri olarak, yığınsal örgütlenmeye ge- reksinme duymuyorlar. Her şeyden önce Türkiye'de demoİcratik örgütlenme boşluğu var. Her çevrede, çok mağdur, insan hakları- nın çiğnendiğinin bilincinde olan, haklarını tek başına savunamayanlar var. Diğer ülkelerde insan hakları örgütlenmeleri, temel ilke olarak devlete karşı görev yaptığı halde, demokrasi- nin bir sonucu olarak, devletin bu örgütlenme- lere önemli maddi desteği söz konusu. Bizde PAZAR KONUGU N E V Z A T H E L V A C I 1937yılmda Artvin'de doğdu. Kâzım Karabekir tlköğretmen Okulu 'nu, Yozgat Lisesi'ni, Cazi Eğitim Enstitüsü'nü ve Hukuk Fakultesi'ni bitirdi. Bir süre öğretmenlik görevinde bulundu. 1965 yılmda Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği'ndeki görevinden ayrılıp serbest avukatlığa başladı. Türkiye Öğretmenler Sendikası, TÖB-DER, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği gibi kuruluslarm hukuk damşmanhğım yaptı. Genel Başkanı bulunduğu Çağdaş Hukukçular Derneği, 12 Eylül 1980 tarihinde askeri yönetimce kapatıldı. Halen 17 Temmuz 1986 tarihinde kurulan İnsan Haklan Derneği'nin Genel Başkanlığı'nda bulunuyor. dan ibaret idi. Avrupa Konseyi'nce de benim- senmiş standartlar ile karşılaştırıldığında, 644 cezaevimizde bu minimum koşullara hiçbir bi- çimde yaklaşümadığı ortaya çıktı. Cezaevlerin- de yoğun açlık grevleri yaşandı. Açlık grevle- rinde 14 kişi yaşamıru yitirdi. Cezaevleri ko- şullarının düzeltilmesi, açlık grevlerinin, ölüm- lerin yaşanmaması için hukümeti sürekli uyar- maya çalıştık. Gelişmeler hakkında kamu oyu- nu bilgilendirdik. WK^KüÇalışma alanınız birinci kuşak insan hakları çerçevesine sıkıştığında, sokaktaki in- sanın insan hakları sorunları ile bağlantı ku- ramama gibi bir açmazın içine girmiyor mu- sunuz? Yaşama hakkı, işkence, cezaevi sorunlannın izin verdiği yetişebildiğimiz ölçüde, elbette in- san haklarına giren bütün alanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Tabii ki genellikle gündemi, ihlal- lerin ağırlığı belirliyor. Örneğin çalışma hak- kı ve çalışma yaşamının demokratikieştirümesi 1988 yılı ve yıl sonu kurultayı gündemimizdey- di. Her dört kişiden birinin işsiz olduğu ülke- mizde, çahşma hakkı temel insan haklanndan biri olmaktadır. Anayasa ve ilgili yasalarda te- mel sendikal haklar ve grev hakkına yönelik çok ağır yasaklamaJar, sosyal güvenlik siste- mindeki haksızlık ve eşitsiziikler, önemli ço- ğunluğun hâlâ hiçbir sosyîü güvenliği olmama- sı sürekli insan haklarının* gündeminde kala- caktır. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yi- ne gündemimizin sürekli ana konularından bi- rini oluşturmaktadır. Bu uğraşımız düşünce- nin suç olması ayıbından ülkemiz kurtulana dek sürecektir. Siyasal göçmenler sorunu canlı olarak gün- demimizde. Siyasi nedenle yurtdışına gitmiş 30 bin insan var. 14 bini yurttaşlık haklarını yi- tirdi. Çok değişik statülerde yaşıyorlar. Sığın- ma hakkı alabilenler, alamayanlar var. Türki- ye'de yargı kararı olmadan, yurttaşlık hakkı gibi önemli bir hak kaybettirilebiliyor. Çok tehlikeli. Jklnsan hakları mücade'esinin ölçüleri, standartlarından söz eder misiniz? ölçülerimiz Birleşmiş Milletler İnsan Hak- ları Bildirgesi'nden başlayarak uluslararası tüm insan haklan sözleşmeleri ükeleri elbette. Bizde insan haklarında hep çifte standart eği- limleri ağır basar. İnsan hakkı ihlalinin yapıl- dığı yere, zamana ve yapana göre tepkiler gös- terilir. Batı dünyasından Türkiye'ye yönelik bir suçlama olduğunda, "Bagımsızlık haklann- tnsan Haklan Derneği Başkanı Nevzat Helvacı, iilkemizde insan haklan konusunda çifte standart eğiliminin agır bastığını söylüyor. (Fotoğraf: Dogan Akın) ise maddi destek bir yana çalışmalarımıza kös- tek söz konusu. Bu nedenle derneğin yaşaya- bilmesi için üye desteğine, somut maddi des- teğe gereksinimi var. , ^EKKKMİnsan haklarının devletin karşısında bir sivil örgütlenme mi olduğunu anlatmaya çahşıyorsunuz? İnsan haklan, evrensel bir konu haline gel- 1 ürkiye kendine yükümlülük getiren sözleşmeleri imzalamaktan mümkün olduğunca kaçınmaktadır. Hükümet imzalayıp onayladığı sözleşmelere ise önemli çekinceler koyuyor. Hak, kullanılamaz hale geliyor. Bireysel Başvuru Hakkı, Turkiye'nin süre, başvuracak kişi, örgüt ve konu açılarından koyduğu çekinceler yüzünden kullanılamaz bir halde. miştir. Dünya insan hakları konusunda duyar- lıdır. İnsanlık, insan haklarının korunup, göz- etilmesinin önlenüerini almaktadır. İnsan hak- larında siyasal sınırlar söz konusu değildir. Hiçbir ülke, insan haklarını çiğnediğinde, bir başka ülkeye "iç işlerime kanşamazsın" diye bir savunma yapabilme hakkına sahip değil- dir. Böyle bir hakkı yoktur. İnsan haklan bir anlamda ne kadar evrensel bir niteliğe sahip- se, diğer anlamda da muhatabı devletlerdir. Çünkü insan haklan ihlalleri genel olarak dev- letten gelir. Sokakta iki kişinin dövüşmesi iş- kence değildir. Devlet görevlisinin zora baş vurması ancak işkence olur. însan haklan ala- nına giren suçlar resmi görevliler tarafından, devlet tarafından işlenen suçlar olduğu zaman, insan haklan örgütlenmelerinin de hükümet- ler dışında, bağımsız olmalanna özen gösteri- lir. İnsan hakları mücadelesinin, örgütlenme- sinin hükümetler dışı ve uluslararası kimliği, mücadele edilen haklann niteliğinden kaynak- lanır. Genellikle nerede bir insan hakkı ihlali varsa, orada suçlanan bir devlet, resmi hükü- metler ve insan haklanmn ihlal edildiğini red- deden resmi görevliler vardır. ^••^•77 Temmuz 1986'da kurulan derneği- nizin, Türkiye'deki somut koşullar sonucu, gündeminde ağırlıklı olarak birinci kuşak in- san hakları ihlallerinin yer aldığını söylemiş- tiniz. Biraz açar mısınız? Derneğimiz insan haklarına giren her alan- da mücadele vermek gibi bir amaçla kurulmuş olmakla birlikte, daha önce de vurguladığım üzere Turkiye'nin gündemindeki birinci kuşak insan haklan ihlallerinin hiç gündemden düş- memesi nedeni ile bu sorunlara ağırhk vermek durumunda kalmaktadır. Güvenilir olabilme- nin ilk koşulu olarak da iddialar yerine sorun- ların boyutları hakkında objektif saptamalar yapmaya çalıştık. Elimizdeİci raporlara göre 171 kişi işkenceden ölmüştür. Aslında bu sa- yının daha fazla olduğunu biliyoruz. Ancak biz raporlarımıza sadece kanıtlanmış olayları alı- yoruz. 650 bin kişinin gözetim altına alındığı ülkemizde yarım milyon insanın değişik boyjt- larda işkenceden geçtiğini söylemek abartma olmaz. Cezaevlerimizin durumu hakkında ha- zırladığımız rapor, Birleşmiş Milletler standar- dı ile Türkiye koşullarının karşılaştırılmasın- dan, içişlerine raüdahaleden, kötü niyetten... Falan" söz edilir. Konu Bulgaristan Turkleri- nin insan haklan ihlali ise karalanan ulusla- rarası kuruluslarm Turkiye'nin yanında yer al- ması istenir. Bir başka kabul edilemeyecek yaklaşım, çifte standart da AT'ye girmek üzere Türkiye'de bazı insan haklarının tanınmasını istemeye kalkışmaktır. AT'ye girsek de girme- sek de insana saygı duymak, hak ve özgürlük- ler düzeyini uygar ülkeler düzeyine getirmemiz aşama hakkı ile başlayan 'birinci kuşak temel haklar'a, daha sonra ekonomik, toplumsal, kültürel haklar eklendi. Dünya artık '3. kuşak haklar'ın mücadelesini veriyor. Sağlıklı çevrede yaşama, kültürel değerlerden ortaklaşa yararlanma haklarını tartışıyor. Biz hâlâ birinci kuşak haklarla uğrasıyoruz. İşkence, yaşama hakkı, cezaevleri... gerekmiyor mu? AT'ye girmek siyasi bir ka- rardır. Başkaları bir şey istediği için değil, in- sana layık olduğu için AT düzeyindeki insan haklarını savunmamız gerekiyor. ^^Kt^însan hakları mücadelesinde ölçüler, standartlar konusunu, daha doğrusu çifte stan- darttan kurtulma konusunu güncel tartışma konuları ile biraz açabilir miyiz? Sıcak olay- lar üzerinde yaklaşımlanmzı alabilir miyiz? Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan olaylar üzerinde konuşabiliriz. Her ülkenin halkı, re- jimini, nasıl yönetileceğini seçme, karar ver- me hakkına sahip. Ancak insan haklan bakı- mından endişe verici gelişmeler de oluyor. Ateş açılıyor, insanlar ölüyor, işkence görüyor. ör- neğin insan hakları ölçüleri içinde Romanya'- da gençlere ateş açılmasına karşı çıkmamız ge- rekiyor. Aynı ölçüler içinde Çavuşesku'nun adil yargilamadan geçirilmeden mahkûm edil- mesine de karşı çıkmalıyız. ölüm cezasma ise tümünden karşıyız. İnsan haklan örgütlenmesi olarak hele de siyasal nedenle yaşama fiakkı- run elinden ahnmasını ciddi bir insan hakkı ih- lali olarak görürüz. Aynı ölçüler içinde ABD'nin Panama işga- lini de kınadık. Devletler hukuku alanında cid- di bir ihlal olduğunu vurguladık. Noriega'nın şahsındaki uygulamanın, ulusların kendi yaz- gılarını kendilerinin belirlemesi hakkına aykı- rı bulduk. Gücü yeten bir başkasını ezecekse bu barış hakkını ciddi tehdit eden bir durum- dur. Bulgaristan hükümetinin etnik köken nede- niyle uyguladığı ayırımcılık politikasını kına- dık. Türk azınhğın haklanmn ciddi biçimde ih- lalinin, insan hakkı ihlali yanında barış ve gü- venlik için de tehlike olduğuna işaret ettik. An- cak Turkiye'nin de kapılarını açarken "soy- daş, dindaş" yaklaşımlannın ayrı bir ayrım- cılık olduğunu, aynı durumdaki herkese kapı- ların açılması gereğini vurguladık. Azerbaycan olaylan üzerine yaptığımız açık- lamada ise insan haklan sorunlarma, siyasal rejim veya etnik köken ayırımı yapılarak ba- kılmaması gerektiğine işaret ettik. ^ • • • 5 / r a z da Turkiye'nin insan haklarına yaklaşımı üzerindeki değerlendirmelerinizi ala- lım... Türkiye kendisine yükümlülük getiren söz- leşmeleri imzalamaktan mümkün olduğu ka- dar kaçınmaktadır. Örneğin 1948 bildirgesini imzalamış. Ancak yaptırımı yok. Ondan son- ra gelen iki sözleşme var. Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik Toplumsal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi. Türkiye 1966 ta- rihli bu sözleşmeleri onaylamaktan kaçınıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün imzası ile üyesi olunan Uluslara/ası Çalışma örgütü'nün (ILO) sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin bü- tün önemli sözleşmelerini imzalamamakta di- reniyor. Ancak Türk hukukunda uygulanmak- ta olan haklara ilişkin aynntı bir sözleşme dü- zenlemesi bulabilirse, onu imzalayarak iyi ni- yet gösterisi yapmaya çalışıyor. Hükümet imzalayıp onayladığı sözleşmele- re de önemli çekinceler koyuyor. Hak, kulla- nılamaz hale geliyor. Bireysel başvuru hakkı, süre, başvuracak kişi, örgüt, konu açısından koyduğu çekincelerle kullanılamaz bir halde. Hükümet imzalayıp onayladıklannı da ne uygulamaya koyuyor ne de gerekli iç yasal dü- zenlemeleri gerçekleştiriyor. İşkence ve insan- lık dışı onur kına davranış ya da cezalann ön- lenmesine ilişkin Birleşmiş Milletler Avrupa Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Ayırımcılığı Ön- leme Sözleşmesi tipik örnekler. Bugün işken- ce bir sorgulama yöntemi olarak ve siyasi ni- telikli suçlarda bir baskı aracı olarak yaygın şekilde sürmektedir. Çok kısa olarak 1990 yılı gündeminiz- çalışmalardan söz eder misiniz? Tabiı gündem dışı gelecek ve öncelik alacak konu- ları bir yana bırakarak. Bu yılın insan hakları gündeminde beş ana konu var. Anayasayı tartışmaya açacağız. Her zaman için gündemimizin birinci maddesi de- mokratikleşme olduğu için anayasa ve ilgili ya- salardaki yasaklı düzen temel insan haklan so- runu olarak karşımıza çıkıyor. İkinci konumuz çocuk haklan. Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imza- ya açtı. Biz bir yandan hukümeti imzaya ça- ğırırken diğer andan da çocuklanmızın içinde olduğu çok ağır insan haklan ihlalleri üzerin- de durmak, kamuoyunun dikkatini çekmek is- tiyoruz. Üçüncü konumuz olarak gençlik sorunlan- nı, çahşanı, işsizi, üniversitelisi ile bir bütün olarak ele almak ve sorunların ağırlıklarını saptayabilmek, kamuoyuna sunabilmek çaba- sındayız. Çevre sorunlannın artık herkesin ilgi alanı- na girdiğini ve insanlann nerede ise yaşama hakları ile bütünleştiğini, dev boyutlara ulaş- tığını biliyoruz. Bu sorunlara seyirci kalama- yız. Beşinci özel konu başlığımız ise Doğu ve Gü- neydoğu sorunları. Olup bitenlerin hiç değil- se perde arkasına, insan haklan penceresinden bakmak gereğini duyuyoruz. Bu sorun 12 Ey- lül döneminde büyümüştür. İnsanlann ana dili ile konuşma, kendi kültürlerini geliştirme, zen- ginleştirme haklannı görmemezlikten geleme- yiz. Bunun bir kültür zenginliği olduğunu ön- celikle görmesini bilmeliyiz. Bir son sözünüz olabilir mi? Halkımıza bir genel çağrımız var. "Korku- dan ve yoksullnktan kurtulma" sloganı ile özetlenebilir. Sömürünün, insan haklan ihlal- lerinin olduğu her yerde yoksulluk vardır. Si- lahlanmaya yapılan harcamalar üretime akta- nlabilse dünyada beslenme, eğitim, sağlık, ba- nnma sorunlarının çözüleceği bilinmektedir. İnsan haklan ihlallerine duyarlıhk, kendi hak- larına duyarhlıktır. Bugün başkasmın hakla- rına yönelik saldırı bir başka gün size de dö- nüşebilir. İnsan haklan, "herkese lazım" hak- lardır. Başkalarmın sizin haklarınızı savunma- sını istiyorsanız, siz başkalanmn haklarına ge- reken duyarhlığı gösterebilmeli, "kim yapacak" yerine "ben oe yaptım" sorusuna yanıt aramalısınız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear