23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER / ŞUBAT 1990 ROMANYA ÂBD, Bükreş yönetimini uyardıRomanya'daki Ulusal Kurtuluş Cephesi yönetiminin muhalefet ile son günlerde gerginleşen ilişkileri üzerine ABD yönetimi, cepheyi, demokratikleşme çabalarına hız vermesi konusunda uyardı. İki Amerikalı diplomat Bükreş'te temaslardabulunuyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından ön- ceki gece yapılan açıklamada geçen hafta sonundan bu yana Romanva'da muhalefe- tin yaptığı gösteriler karşısında yönetimin aldığı tavır ve 20 tnayısta yapılacak seçim- lerin serbestliğine ilişkin beliren kuşkular di- le gelirildi. AP'nin bildirdiğine göre ABD Dışişleri Bakan Yardımcılarından Richard Schifter Dış Haberier Servisi — Romanya'daki ge- çici yönetimi ustlenen Ulusal Kurtuluş Cep- hesi'nin muhalefetle olan sert diyaloğu, Amerika Birleşik Devletleri'nin eleştirisine uğradı. Cephe yöneticüeri önceki gece alı- nan bir kararla ikiye ayrılmayı ve bir bölü- mü seçimlere katılırken bir bölumunün de hükümette kalmasını kararlaştırdılar. BBC Radyosu'nun haberine göre ABD ve Paula Dobriansky'de önceki gün geldik- leri Bükreş'te Ulusal Kurtuluş Cephesi yö- neticileri ve muhalefet temsilrileri ile teraas- larını sürdurüyorlar. Bu arada AA'nın haberine göre Ulusal Kurtuluş Cephesi salı günü aJdığı bir kararla ikiye ayrılmayı kararlaştırdı. UKC liderlerinden SUvio Brucan. cephe- nin hem siyasi iktidan elinde bulundurup hem de yapılacak hür seçimlere katılması- nın doğru olmayacağını belirterek, UKC1 nin bu nedenle ikiye bölündüğünü bildirdi. Brucan, geçici bir ulusal konsey oluştu- rulduğunu söyleyerek, bu kanadın yasama yetkisini elinde bulundurduğunu kaydetti. Brucan, Ulusal Selamet Cephesi'nin ise si- yasi bir örgüt olarak hür seçimlere katıla- cağını ifade etti. Silviu Brucan âyrıca hükümetin muha- lefet partilerine, ilkbaharda yapılması plan- lanan hür seçimlere kadar "Seçimlerin ta- rafsız olmasını güvence altııta almak ama- cıyla Ulusal Konsey'e katılmalannı" önere- ceğini söyledi. Öte yandan Romanya'da halk ayaklan- ması sonucu devrilerek idam edilen eski dik- tatör Nikolay Çavnşesku'nun iki oğlu Ni- LEFİGARO, TEMEŞVAR KATLİAMINIÎNCELEDİ Toplu mezarlığın içyüzüAje Figaro Gazetesi'nin Romanya'da yaptığı araştırmalara göre Temeşvar'daki olaylarda en az 115 kişinin öldüğü belirtiliyor. Kentte Çavuşesku'ya karşı başlatılan ayaklanmada binlerce kişinin öldüğü iddia edilmişti. SABETAY VAROL PARİS — Romanya devriminin ilk gün- lerinde tüm dünya TV'lerinde gösterilen Te- meşvar'daki toplu mezarlann mizansen olup olmadığı tartışması çeşitli polemikle- ri beslemeye devam ediyor. "Le Figaro" Gazetesi'nin konuyla ilgili yayımladığı ay- rıntılı bir dosya araiık ayının son günlerin- de bu Rumen kentinde olayların ne şekil- de cereyan ettiğine dair yeni unsurlar geti- riyor. Bilindiği gibi Nikolay Çavuşesku'nun devrilmesinden birkaç gün önce, yani 17 araiık günü Temeşvar'da meydana gelen re- jim karşıtı gösterilerde binlerce kişinin ol- dürüldüğu iddia edilmişti. Şimdı bu rakanı- lar gözden geçiriliyor ve ölü sayısının o ta- rihlerde öne sürülduğü kadar yüksek olma- dığı ortaya çıktyor. Ancak gene de Temeş- var'da gösteriler sonucunda en az 115 ki- şinin yaşamıru yitirdiği ifade ediliyor. Bu sayı, Temeşvar kenti için Ulusal Kurtuluş Cephesi sorumlusu olan GeneTal Georg Po- pesku'nun verdiği rakam. Figaro Gazetesi'nin Temeşvar'da konu- yu soruşturan muhabiri, olaydan beş haf- ta sonra kentte olayiarı birinci elden yaşa- mış kişileri bulmak konusunda güçlük çek- tiğini ifade ediyor. Muhabire göre güveni- lir bilgi verecek tek kişi, Temeşvar adli tıp kurumunun iki numaralı yöneticisi profe- sör Milan Leonard Dressler. Dressler, Cep- he sorumlulannı olayın ilk günlerinde ölü sayısını aşın şekilde şişirdikleri için eleşti- riyor. Adli Tabip aynı şekilde 22 aralıkta Temeşvar'a ilk gelen Batılı gazetecüerin nt kadar kolay "manipüle" edildiklerini vur- gulayarak hayretlerini gizlemiyor. Le Figaro'nun aktardığına göre toplu mezarın ortaya çıkanlma söylentileri ve ger- çekleşen TV çekimleri şöyle cereyan etmiş: 22 araiık, Çavuşesku'nun devrilme tari- hi. Aynı gun öğleden sonra yönetimin dev- rilişi coşkuyla kutlanıyor. "Securitate" he- nüz karşı saldırısını başlatrruş değil. Macaı sınınnda bekleşen yabancı gazeteciler kentt akın ediyor. Aynı akşam toplu mezann keş- fedildiği söylentisi yayıhyor. YoksuUar me- zarlığına gidenler burada yırmi kadar ce- sedin yan yana dizili olduğunu görüyor. Ka- rar anında veriliyor. Çavuşesku'nun kur- banları. Görüntü tüm dünya TV'leri tara- fından yeryüzüne yayüıyor. Profesör Dress- ler'in eİcibi, mahallinde yaptığı incelemede. bu cesetlerin oldukça eski bir tarihte ölmüş kişilere ait olduğunu saptıyor. Bir bölümü otopsiden bile geçmiş. Hepsinin üzerinde adli tıbbın koyduğu işaretler var. Yoksullar mezarlığına geçen bir yıl için- de (A kimliği belirsiz ölü gömülmüş. TV'ye çekilen cesetler bunlardan bir bölümünün çürümeye yüz tutmuş artıklan. Hiçbirinde kurşun yarası yok. Birbirine sarüı duran an- ne ile bebek.. Anne en az birkaç hafta ön- ce hayatını kaybetmiş. Ancak doktor Dress- ner, olayın Kurtuluş Cephesi'nin senaryo- su olduğuna pek ihtımal vermiyor. Profe- sörün iddiası sahnenın "kolektif psikoz" sonucunda ortaya çıktığı. Psikozun nede- ni, ateş açma sonucu öldürülen 40 kadar kişinin cesedinin Bükreş'te gizlice yakılma- sı. Doktor Dressner olayın gerekçesini açık- hyor. "Securitate, katliamın bilançosunu hafifletme çabası içine girmişti. Cesetler bastane girişinde kayda gecirildigi için balk durumu ogrendi. Her tarafta ölulerini ara- maya koyuldu. Yoksullar mezariıgında baa insanlann yeni kapatılmış mezarlarda elle- riyle toprağı kazımaya çalışbğını gördiik. Tüm bulunan ölüler Çavuşesku'nun kur- banı gibi algılandı." Ancak Temeşvar hastanesinin morguna kurşun yarası sonucu ölen toplam % şahıs getirilmiş. Bunlann arasında askeri ünifor- ma taşıyanlar da var. Halka silah atmayı reddedenlerin kurşuna dizildiği öngörüsû yapılıyor. Profesör Dressner, ölülerin bir bölümünün adli tıptan geçmeden yok edil- miş olabileceğini kabul etmekle birlikte ye- kûnun 150'yi aşamayacağını söylüyoj. Ni- tekim ağır yaralı sayısımn 300 oluşu, ista- tistiki olarak bu sayıyı doğruluyor. Ancak kent sakinlerinin bu sayıya inanmadığı, bin- lerle ifade edilen ilk rakamlara daha çok iti- bar ettiği Figaro muhabiri tarafından ak- tarılıyor. cu ve Valentin ile kızı Zoia kaldıkları ceza- evinde konfor anyorlar. Romanya Başsavcısı Gbeorge Robu, France - Soir Gazetesi'nde yer alan bir söy- leşide, yjrgılanmayı bekleyen Nicu Çavuşes- ku'nun eezaevinde kendisini tutukluların başı ilan ettiğini belirtti. Başsavcı, "Belki inanmayacaksımz, ama aynı bölümdeki lutuklular onun emirleri- ne uyuyorlar" dedi. Eski diktaıörün kızı Zoia'mn da cezae- vinde konfor istediğini ve bu nedenle yal- nızca sigara ve su içtiğini belirten Robu, Zo- ia'nın stoğundaki tüm Amerikan sigarala- rını bitirdiğini ve sonra ucuz sigaralara baş- lamak zorunda kaldığını söyledi. Başsavcı, Çavuşesku'nun Valentin adın- daki ikinci oğlunun ise "Tannya dua ettiğini" belirtti. Yargılanması süren eski başbakan yar- dımcısı Ion Dinca'nın dunımuyla ilgili ola- rak da Robu şunları söyledi: "Gerçekten pişman göriınüyor. giysilcrini degistiniMyi, luvaJetini yapmayı reddediyor, sağhgıyla tlgilenmiyor, sanki kendine ölü- me kadar acı çektirtnek istiyor." BÜKREŞ GERGtN — Romanya'da araiık ayındaki devrimin ardından oluştunılın Ulu- sal Kurtuluş Cephesi laraftarları ile cepheyi "Çavuşesku devrinin lakipcisi" olarak suç- lavan muhalefete mensup unsurlar. son günlerde gerçekleştirdikleri mitinglerle ortamı gerginleştirdiler. (Fotograf: AP) HABERLERIN DEVAMI Varşova Notları... (1) (Baştara/ı 1. Sayfada) Başyazı, Dariusz Fikus imzasını taşıyordu. 1950'li yıllarda Komünist Partisi'nin genç- lik gazetesinde başlamıştı mesleğe Daha sonraki yıllarda kopmuştu partiden. 1981 de Jaruzelski darbesi geldiği zaman, arananlar listesinde onun da adı vardı. Bir süre kaçak yaşadı. Yeraltında yayımlanan kıtaplar yaz- dı sonra. Şimdi genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazete, uzun yıllar Komünist Partisi'ni des- teklemişti; artık Dayanışma hükümetinin ar- kasındaydı... "Beni buraya başbakan atadı ûç ay önce" dedi, "Demokrasiye geçişi tûm gûcûmle des- tekliyorum." "Biri kalkıp haftalık bir dergi çıkarsa ve de- se ki: 'Ben proletarya diktatörlüğünü savu- nuyorum...' izin verilecek mi böyle bir yayı- na?" Gözlüğünün aitından mavi gözleriyle bir an bakıp gülüyor: "Tabii" diye yanıtlıyor sorumu, "Ama bu- nu kimsenin ciddiye alacağını da sanmıyo- rum. Biz her türiû fikrin savunulmasından ya- nayız. Çoğulculuk, demokrasi bu. Onlann başkalanna yaptıklannı biz yapmayacağız. İn- tikama bir tutum içinde değiliz." Bu sözlerin sahibi, Dr. Jerzy Ciemnievvs- ki. Bakanlar Kurulu'nun hem genel sekrete- ri, hem de yasama konularından sorumlu bir üyesi. Başlıca görevi şu: Totaliter bir rejim- den çoğulcu demokrasiye geçişin yasal dü- zenlemelerini gerçekleştırmek; demokrasi- ye aykın yasaları ayıklamak... İşi zevkli sayılabilir; ama kolay olmadığı çok açık. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyeti olarak sorularımıza verdiği yanıtlar şu nok- talarda özetlenebilir: 1- Devlet Sansür Ofisi'nin tümüyle kaldı- nlmasını öngören yasa tasarısı parlamento- ya sunulmuş. Gelecek ayın sonunda ülke- de hiçbir sansür kalmayacağını söylüyor. 2- Basınla ilgili yasalar tümüyle yeni baş- tan ele alınıyor. "Sas/n suçlan" en somut bi-- çimde tanımlanıyor, en aza indiriliyor ve ha- pis cezası yerine yalnız para cezası getirili- yor. 3- Fikrini serbestçe yayma Ö2gürlüğü be- nimseniyor. Herhangi bir yayın faaliyeti için önceden izin alma koşulu kaldırılıyor. 4- Devletin basınla her türlü ilişkisi kesili- yor. Bununta birlikte her türlü devlet deste- ği de -ucuz gazete kâğıdı gibi- kaldırılıyor. 5- Ceza Yasası, iç güvenlikle ilgili yasa ta- mamen değiştiriliyor. Gözaltı süresi en çok 48 saat oluyor. ' Engelleyid tutuklama" ar- tık olmayacak. Ayrıca "suç aleti"ne el konul- mayacak. 6- "Toplumsalhuzursuzluğa neden olmak" diye bir suç da kalmayacak Polonya'da. "Zira" dedi, "bu hükme dayanarak istedik- leri herkesi hapse atabiliyorlardt." 7- "Hükümetin manevi şahsiyetinı tahkir ve tezyif diye bir suç var mı?" Bu soruma pek o kadar şaşırmadı; yanıtı şöyle: "Tam böyle bir suç yok. Ama bizde de 'hü- kümeti kötülemek' diye bir suç var. Kaldırı- yoruz onu da." 8- Yapılan yasal değişikliklerle tek partili dönemden kalma kilise-devlet ilişkileri de ye- niden düzenlenmiş. "Kilise ile devlet birbirin- den tamamen ayrıldı" dedi; "Ama aynı za- manda din ve vicdan özgürlüğû de güvence altına alındı." Bununla ilgili ilk yasalar 1989 mayısında. çıkarılmış. Artık kilise kendi alanında tama- men serbest. Kendi okulunu, hastanesini, hatta radyo ve televizyonunu da açabilecek- miş. 9- Komünist Partisi'nin malvarlığı ne ola- caktı? Bu sorunun karşılığı Polonya'da he- nü2verilmiş değil. Parti, adını da "Sosyal De- mokr&t"a çevirip geçen pazartesi günü ta- rihe kanştı, ama mallan ortada durayor. Tüm ülkede 5000'e yakın irili ufaklı binası varmış. Şimdi bunlann ne olacağı bilinmiyor. Geçenlerde parlamentoya bir yasa öneri- si verilmiş, bu mallara elkonulması İçin. An- cak, sonra geri alınmış; herhalde duyarlı bir konu olduğu için... Salı günü Polonya Senatosu Başkanı Prof. Stelmachowski ile konuşurken: "Doğrusu garip bir durum" dedi, biraz da alaylı bir dille; "Ortada parti yok ama malı var! Günün birinde kendi kendilerini tasfiye edeceklerini düşünmemişler tabii. Hukuksal açıdan böyle bir durum başlangıçta öngörül- mediği için de iş şimdi biraz karışık. Sonra devletle parti öylesine iç içe geçmiş ki, han- gisi nerede bitiyor, hangisi nerede başlıyor belli değil. Bu yüzden isler daha da kanşıyor." Komünist Partisi'nin malvarlığının en baş- ta ünıversiteler olmak üzere sosyal kuruluş- lara dağıtılması düşünülüyor. ' Çünkü" de- nilmekte, "Kamu fonlanyla kazanıldı bu mal varitğı. O yüzaen yine kamuya iade edilme- "Demokrasinin güçlüklerine alışmaya ça- hşıyoruz. Açık toplum olabilmek kolay değil." Bu sözler, sarışın, uzun boylu bir kadına, hükümet sözcüsü bayan Niezabitovvski'ye ait. Gazetecilikten geliyor; aynı zamanda ta- nınmış bir yazar. Dayanışma'nın yayın or- ganlarında çalışmış. Demokrasiye geçiş döneminin sancıları nedir, çok lyi biliyor. Demokratik açıdan dev- leti yeniden inşa etmek... Bunun ne denli güç bir iş olduğunu özellikle belirtiyor. Eski rejimin polisine güvenmediklerini belli eder- ken, kimsenin bugünlerde polis olmak iste- mediğinı de ektiyor sözlerine. Satırbaşlan ile söyledikleri şunlar: 1- Bütün ders kitaplarını yeniden yazmak için bir komisyon oluşturulmuş. 2- Yurttaşlar Yasası yeniden yapılıyor. Yar- gı sistemi düzenlenirken, yargıçların bağım- sızlığı güvence altına alınıyor. 3- Partinin ordu ile tüm ilişkisinin kesildi- ğini söylüyor. "Komiteler vardı orduda" di- yor, "İdeolojik eğitim için. Bunlar da lağve- dildi." Ancak orduda komünistlerin varlığını ve et- kinliğini yadsımıyor. Ordunun Moskova ile ilişkisi konusunda- ki bir soruya verdiği pek öyle net olmayan yanıttan, bu ilişkinin biraz çetrefilli olduğu an- laşılıyor. Bu konudan tedirgin olduklan söy- lenebilir. 4- "Telefonlar hâlâ dinleniyor mu" sorusu- na çok gülüyor. Gizli servisin şefine daha ge- çenlerde sormuş; "Benim tetefonumu da din- liyor musunuz" diye. Aldığı yanıtı da naklet- ti: "Hayır, hükümet sözcüsünü dinlemiyoruz artık. Bundan böyle yazılı emre bağlandı din- lemeler. Şimdilik tüm ülkede 300 kadar tele- fon dinleniyor." Kitle ıletişim alanında çoğulculuğa geçme- nin güçlüklerine değiniyor hükümet sözcü- sü. Basın ve televizyonda duruma hâlâ ko- münistlerin egemen olduğuna işaret ediyor. "Televizyon Polonya'da çok seyredilirdi. Ama aynı zamanda en çok da nefret edilen organ televizyondu. Çünkü olağanüstü tek taraflıydı" diyor. Tüm güçlüklere karşın yine de çok mutlu olduğunu saklamıyor. Demokrasiye geçişin, Polonya tarihinde yepyeni bir sayfanın he- yecanını yaşamakta. Geçiş döneminin içerdiği sancıların bilin- cinde. Ne kadar süreceğini ise bilemiyor bu dönemin. Amaağzından, "O kadar ilginç bir dönem yaşıyoruz ki..." sözü hemen hiç düş- müyor. Bu ilginç dönem sözü Varşova'da konuş- tuğumuz herkesin ağzındaydı. Bun'ardan biri de Adam Michnik'ti. Daya- nışma'nın liderlerinden ve yayın organı Ga- zeta'nın yönetici ve başyazan olan Michnik, Polonya'daki duyarlı dengelerden ve Daya- nışma ile ordu arasındaki ilişkilerden söz etti bize. Açık topluma geçiş sürecinde gerçek- çi olmanın ne anlama geldığıni anlattt. Varşova notlarını sürdüreceğiz. Kremlin bulanık (Baftarafı l. Sayfada) ce metinle ilgili bilgi verdiği ve özellikle Avrupa'dan Sovyet ve ABD birliklerinin çekilmesi konu- sunda yeni öneriler getireceğini açıkladığı bildiriliyor. TASS tara- fından yapılan açıklamada her iki liderin de "Malta ruhuna uygun olarak" karşılıklı anlayış atmos- ferinin güçlendirilmesi konusun- da görüş bırliği içinde olduklan kaydedildi. Mihail Gorbaçov, dün sabah Kremlin'de Brezilya Cumhurbaş- kanı Fernando Collor de Mello^ yu kabul ederken, karşılama töre- ninde hazır bulunan gazeteciler- den biri, kendisine CNN'in habe- rinin doğru olup olnıadığını sor- du. Sovyet lideri, iddianın gerçek dışı olduğunu ve Komünist Parti Genel Sekreterliği'nden ayrılmayı düşünmediğini söyledi. Reuter Ajansı'nın haberine göre 5 şubatta başlayacak Merkez Komitesi top- lantısına hazırlandığını ve bu yüz- den dışarıda fazla görünmedigini belinerek "Merkez Komitesi top- lanlısında önerali degişiklikler gercekleştirilecek" seklinde ko- nuştu. Silahsızlanma tehlikede mi? Moskova'daki huzursuzluk be- linilerinin, Washington'da tedir- ginlik yarattığı gözleniyor. CNN Televizyonu'na bir demeç veren Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör Richard Lugar, Moskova'da istik- rarsızlığın silahsızlanma göriişme- lerini olumsuz yönde etkileyebile- ceğini söyledi. Senatör Lugar, "Moskova'daki gelişmeleri ve hu- zursuzluk belirtikriDi kaygı ile iz- liyonız. Sovyet yönetiminde çıka- cak bir kriz hem konvansiyonel hem de nttkleer silahsızlanma gö- riişmelerini olumsuz yönde etki- leyebilir. Moskova'da istikrar, dünya banşı ve silahsızlanma açı- lanndan çok önemlidir" seklinde konuştu. Baker'ın gezisi ertelendi Önceki gece Gorbaçov'un KP liderliğinden ayrılacağı iddiası or- taya atılırken, ABD Dışişleri Ba- kanı James Baker. 8 şubatta Mos- kova'ya yapacağı ziyareti bir gün erteleyeceğini açıkladı. Baker, bu karannın CNN'in haberi ile bir il- gisi olmadığını ve ziyaretinin Mer- kez Komitesi toplantısı ile aynı za- mana rastlamaması için geziyi er- telediğini söyledi. Baskı mı? Mihail Gorbaçov'un muhafaza- kârlardan kopması ve merkeziyet- çi tutumundan vazgeçmesi konu- sunda çalışma arkadaşlannın bas- kısi altında olduğu ileri surüldü. AA'nın haberine göre Fransa'da yayımlanan Le Monde Gazetesi'n- de yer alan makalede, sadece "ca- lışma arkadaşları" olarak belirti- len bu kişilerin, perestroyka (ye- niden yapılanma) sürecinin halen iktidarda bulunandan başka bir parti gerektirdiği goruşünü pay- laştıkları kaydedildi. Kafkasya bölgesinde meydana gelen son olaylardan önce kaleme alındığı belirtilen makalede, ikti- darın paylaşılabileceği ihtimaline de değiniliyor. Ülkede yuvarlak- masa toplantıları dûzenlenmesi ve bu yolun butun sosyalist ülkeler tarafından da mecburi olarak iz- lenmesi gerektiği üzerinde duru- luyor. Sovvet toplumundaki muhafa- zakâr potansiyeli kınayan Gorba- çov'un çalışma arkadaşları, "isçi sınıfı" kavramı aldatmacasından da artık kurtulmak zamanı geldi- ğine işaret ediyorlar. SSCB lideri Gorbaçov'un çalış- ma arkadaşlannın bu tutumuyla ilgili makalenin, 5 şubatta dûzen- lenmesi beklenen KP Merkez Ko- mitesi'nin tam katıhmiı oturumu öncesinde yayımlanması dikkat çekiyor. CNN Televizyonu'nun iddiası, son haftalarda dünya başkentle- rinde sorulmakta olan "Mosko- va'da ne oluyor?" sorusunu büs- bütün güncelleştirdi. Gorbaçov- un Azerbaycan'a yapılan müdaha- leye karşı olduğu yolundaki ha- berleT bir süredir baa yayın organ- larında çıkıyordu. Haberi ilk kez The Economist Dergisi vermişti. Azerbaycan'da Sovy« birliklerinin sert bir direnme ile karşılaşmala- rı ve Halk Cephesi'nden başka muhatap bulamamaları Mosko- va'da tedirginliği arttırdı. Sovyet birlikleri Azerbaycan'da duruma hâkim olmaya çalışırken, Ukray- na Cumhuriyeti'nde büyük bir gösteri düzenlendi. Gösteride ba- ğımsızlık yanlısı sloganlar atıldı. Cumhuriyetlerdeki bu milliyetçi kaynaşma hızla yoğunlaşırken, ekonomik bunalımın da ağırlaş- ması Gorbaçov'u çok güç duruma soktu. Batı basınında bir süredir, Sovyet liderinin geleceğine ilişkin karamsar yorumlar yapıldığı göz- leniyor. CNN'in iddiasının bu or- tamda ortaya atılması, dünyada heyecan yarattı. Gorbaçov, iddia- y\ yalanladı. Ancak Batılı gözlem- ciler, Kremlin'de bir huzursuzluk olduğuna inanıyorlar. Merak edi- len soru, huzursuzluğun boyutla- rı. Azerbaycan bunahmı Öte yandan Azerbaycan Halk Cephesi ile Ermenistan Ulusal Hareketi'nin temsilcüeri bugün Letonya Cumhuriyeti'nin başkenti Riga'da buluşarak iki cumhuriyet arasındaki bunalımı görüşmeye başlayacaklar. Ancak görüşmeler- de dağlık Karabağ sorununun ele ahnmayacağı bildiriliyor. AA'nın haberine göre Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin genç- lik kolu Komsomol'un yayın or- ganı, "Konsomolskaya Pravda" Halk Cephesi örgütleıi gibi ulu- sal ve etnik hareketlerin, Komü- nist Partisi'yle "aynı kuraUar" çer- çevesinde siyasi sürece katılması çağrısmda bulundu. Gazetede dün, ocak ayında Do- ğu Avrupa ülkelerinde ve Sovyet- ler Birliği'nde yaşanan siyasi ge- lişmelerin genel değerlendirmesi yapılırken, Polonya'da, yalnjzca bir yıl önce iktidar partisi olan Sosyalist Işçi Partisi'nin bugün kendisini tasfiye etmek zorunda kaldığı bir noktaya geldiğine işa- ret edildi. Yazıda, Sovyetler Birliği Komü- nist Partisi'nin de (SBKP) büyuk bir bunalım yaşamakta olduğu vurgulanarak Tumen ve Volgograd parti örgutlerindeki gelişmelerin, bu bunalımın en somut belirtileri olduğu kaydedildi. Tumen ve Volgograd parti ör- gütleri, halkın yoğun protestoları üzerine topluca istifa etmek zo- runda kalmışlardı. Aynca ülkenin ikinci en'önem- li kentsel parti örgütünün başın- da olan, Leningrad Parti Sekrete- ri Boris Gidaspov, kazanamayaca- ğı kesinleştiği için yerel seçimler- de aday olmama kararı almıştı. Komsomolskaya Pravda Gaze- tesi, Mihail Gorbaçov'un, yılların birikimi olan sorunları çözümle- me çabasmda "zor bir aşamaya" geldiğinj kaydederek ülkenin ya- şadığı bunalımın aşılmasında, ya- pıcı çabalara katkıda bulunacak tüm güçlerden yararlanılması ge- rektiğini vurguladı. Gerasimov Sovyetler Birliği Dışişleri Baka- nı sözcüsü Gennadi Gerasimov, Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov^ un, halen yürutmekte olduğu Sov- yetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Genel Sekreterliği'nden aynlacağı yolundaki iddiaların, hiçbir temele dayanmadığı gibi "Batı ekonomisine de zarar verdigini" söyledi. Gerasimov, gelecek hafta baş- layacak SBKP Merkez Komitesi toplantısında, Devlet Başkanlığı ve SBKP Genel Sekreterliği görev- lerinin ayrı kişilere verilmesi ko- nusunun gündeme gelip gelmeye- ceği yolundaki bir soruya karşıhk olarak, bu konunun, 1. Halk Tem- silcileri Kongresi'nde derinliğine tartışıldığını hatırlattı. Kosova (Baftarafı 1. Sayfada) kentinde meydana gelen olaylar- da l'i polis olmak üzere 5 kişinin öldüğünü bildirdi. Radyoların söz konusu haberleri, henuz bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı. Bu arada Mogila kentinde de Arnavutlar ile-Sırplar arasında her an bir çatışma çıkabileceği bil- diriliyor. AA'nın Reuters'e daya- narak verdiği habere göre, kent- te, Sırplar da Arnavutlara karşı çeşitli gösteriler düzenliyorlar. Sırplar ile Arnavutların oturduğu semtler arasında polisin, bir gü- venlik kordonu oluşturduğu kay- dedeliyor. Kosova'da giderek artan etnik tansiyon, Belgrad'da da Sırpların çeşitli tepkilerine neden oluyor. Dün, binlerce Sırp öğrenci Belg- rad'da Federal Parlamento'ya yü- rüyerek hükümetten etnik çatış- maları durdurmasını istediler. AP'nin haberine göre Sırp gös- tericiler, "Eğer Arnavut terörisl- lerin milli>etçi isyanına son \eril- mezse hükümet istifa etsid" dedi- ler. "Kosova'ya gtdeceğiz", "Si- lah istiyornz" diye sloganlar atan Sırp öğrenciler, Kosova'daki Sırp- lara yardımcı olmak amacıyla gö- nüllu birlikler oluşturulmasını da istediler. Öğrenciler, Kosova es- ki KP şefı Azem Vlasi'nin de asıl- rnası yolunda çağnda bulundular. Vlasi ve 14 arkadaşı Kosova'da etnik huzursuzluk çıkardıkları id- diasıyla yargılanıyorlar. Yugoslav haber ajansı Tanjug ise Kosova'daki olaylara ilişkin olarak verdiği haberinde, bölge- deki güvenlik guçlerinin, Arnavut isyancılarla sonuna kadar muca- dele etnıeye hazır olduklarını du- yurdu. Ajanslar, Kosova KP şefi Rahman Morina'nın istifa etme- si yönündeki baskılann arttığına işaret ediyorlar. Yugoslav hukuıııeti, önceki gun yaptığı açıklamada, Kosova'daki çatışmalara bir an önce son veril- mesini istemişti. Sırbistan Cum- huriyeti'ne bağlı Kosova bölgesi, yıllardır etnik gerginlik odağı du- rumunda. Nüfusun çoğunu oluş- turan Arnavutlar. kendilerine baskı yapıldığını savunurken Sırp- lar ve Karadağlılar ise Arnavut- ları ayrılıkçılıkla suçluyorlar. GOZLEM UGUR MUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) Olayı gören de yok duyan da! Prot. Aksoy'un katmın bulunduğu apartmanın zemin ka- tmdaki çtçekçi de "Osırada karşıda bakkalda" olduğunu söy- lüyor. Ne kaçanlar görülmüş ne silah sesi duyulmuş. Cinayetten sonra Anadolu Ajansı'nı arayan bir kişi, Prof. Aksoy'un "türban konusunda takındığı tavır nedeniyte öldürüldüğünü" söylemiş. Prof. Aksoy'un bürosu evi ile aynı cadde üzerindedir. Ak- soy, her gün evinden bürosuna. bürosundan evine yüriiye- rek gider, gelirdi. Dün akşam da Prof. Aksoy, başkanı olduğu "Atatürkçü Dü- şünce Derneği"n\r\ toplantısından çıkmış, bürosundan evi- ne kadarki yaklaşık bir-birbuçuk kilometrelik yolu yürüye- rek apartmanın önüne gelmiş, apartman girişinde merdi- venin hemen başında öldürüimüş. Olayı duyar duymaz evine gittim. Aksoy, bu aksaçlı inanç ve onur heykeli kör kurşunlara hedef olmuş, yerde strtüstü yatıyordu. İçim acıyla doldu. Prof. Aksoy'u baba gibi severdim. Aksoy da beni oğlu gi- bi. 1960 öncesinde Prof. Turhan Feyzioğlu, Menderes hükû- metince bakanlık emrine alınınca hükümeti protesto ede- rek üniversiteden ayrılmış; DP hükümetine karşı, demok- rasiyi, hukuk devietini, temel hak ve özgürlükleri savunmuş- tu. DP hükümeti Aksoy'u susturmak için bu inanç adamını bir kez tutuklatmıştı. Aksoy, 27 Mayıs ihtilali'nden sonra oluşturulan kurucu mecliste anayasa komisyonu sözcülüğü yapmış, 1961 Ana- yasası'nın yazımında etkin görevler üstlenmişti. 1960-70 döneminin milli petrol kavgası yine Prof. Aksoy 1 un inançlarının imzasını taşırdı. Gözaltına alınan, tutuklanan ilerici öğrencilerin ücretsiz avukatıydı Muammer Aksoy. Öğretmenlerin örgütlenme özgürlükleri konusunda çalıştı, çabaladı, yazılar yazdı, konferanslar verdi, o bitmeyen ener- jisı ile açıkoturumlara katıldı, kıtaplar yayımladı. Sosyal demokrasinin ülkemizde tanınması, yerleşmesi, kökleşmesi için savaşanların başında yine Prof. Muammer Aksoy vardı. 12 Mart cuntası, bu inançlı, bu karartı, bu yiğit profesörü işlemediği suçlardan dolayı, gözaltına alıp tutuklattı. Aksoy, Ankara'da Mamak Askeri Tutukevi'nde aksaçlan ile "Dev-Genç davası sanığı" olarak yargılandı ve aylarca ha- pis yattı. Düşünce özgürlüğünün, üniversite özerkliğinin, yargı gü- vencesinin yılmaz savunucusuydu Aksoy. 1970'li yılların ortalannda üniversiteden ayrılmış, 1977 se- çimlerinde de CHP'den İstanbui Milletvekili olarak parlamen- toya girmişti. Prof. Aksoy, 12 Eylül günlerinde Ankara Barosu Başka- nı'ydı. Bu dönemde de hukuk devletini ve demokrasiyi sa- vundu. isteseydi yabancı şirketlerin ve holdinglerin gozdesi olur- du. Bütün bunlan elinin tersiyie itti; çileli yola, devrimcili- ğe, Atatürkçülüğe baş koydu. Ve bu uğurda da baş verdi. En son çabası laikliğin savunulmasıydı. Bu amaçla "Ata- türkçü Düşünce Derneği"n\ kurmuş, dernek adına yapıla- cak açıklamayı kaleme almıştı. Prof. Aksoy, bir inanç ordusunun adıydı. Öylesine yiğit ve öylesine ihançlıydı. Aksoy'u öldüren kurşun, Atatürk'e, Atatürkçülüğe sıkılmış- tır. Alçakça kurşunlanan Aksoy, girtikçe sayılan azalan son Atatürkçülerden biriydi. Bütün Atatürkçüler, bütün devrimciler, laikliğe yürekten inananlar, hepinizin ve hepimizin başı sağolsun. Ah hocam, ah, ah, ah... Kıyak emeklilikte kader haftasıANKARA (Cumhuriyel Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, kamuoyunda kıyak emek- lilik olarak adlandınlan ve millet- vekillerine emekli olmada bazı ay- rıcalıklar tanıyan yasayı veto et- me ya da onaylama konusunda 5 şubata kadar karar verecek. Özal'ın yasayı onaylaması duru- munda SHP Anayasa Mahkeme- si'ne başvuracağını açıkladı. Cumhurbaşkanhğî Basın Sözcüsü Büyükelçi Kaya Toperi, bu du> rumla ilgili olarak Cumhurbaşka- nı özal'ın "Konuyla ilgili olarak bir şey söylemedigini" bildirdi. Cumhurbaşkam Turgut Ozal, ABD gezisindeyken TBMM'den geçerek Cumhurbaşkanlığı'na ge- len yasayı Cumhurbaşkanı Veki- li TBMM Başkanı Kaya Erdem onaylamamıstı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear