Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER / ŞUBAT 1990
ROMANYA
ÂBD, Bükreş yönetimini uyardıRomanya'daki Ulusal Kurtuluş Cephesi yönetiminin muhalefet
ile son günlerde gerginleşen ilişkileri üzerine ABD yönetimi,
cepheyi, demokratikleşme çabalarına hız vermesi konusunda
uyardı. İki Amerikalı diplomat Bükreş'te temaslardabulunuyor.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından ön-
ceki gece yapılan açıklamada geçen hafta
sonundan bu yana Romanva'da muhalefe-
tin yaptığı gösteriler karşısında yönetimin
aldığı tavır ve 20 tnayısta yapılacak seçim-
lerin serbestliğine ilişkin beliren kuşkular di-
le gelirildi.
AP'nin bildirdiğine göre ABD Dışişleri
Bakan Yardımcılarından Richard Schifter
Dış Haberier Servisi — Romanya'daki ge-
çici yönetimi ustlenen Ulusal Kurtuluş Cep-
hesi'nin muhalefetle olan sert diyaloğu,
Amerika Birleşik Devletleri'nin eleştirisine
uğradı. Cephe yöneticüeri önceki gece alı-
nan bir kararla ikiye ayrılmayı ve bir bölü-
mü seçimlere katılırken bir bölumunün de
hükümette kalmasını kararlaştırdılar.
BBC Radyosu'nun haberine göre ABD
ve Paula Dobriansky'de önceki gün geldik-
leri Bükreş'te Ulusal Kurtuluş Cephesi yö-
neticileri ve muhalefet temsilrileri ile teraas-
larını sürdurüyorlar.
Bu arada AA'nın haberine göre Ulusal
Kurtuluş Cephesi salı günü aJdığı bir kararla
ikiye ayrılmayı kararlaştırdı.
UKC liderlerinden SUvio Brucan. cephe-
nin hem siyasi iktidan elinde bulundurup
hem de yapılacak hür seçimlere katılması-
nın doğru olmayacağını belirterek, UKC1
nin bu nedenle ikiye bölündüğünü bildirdi.
Brucan, geçici bir ulusal konsey oluştu-
rulduğunu söyleyerek, bu kanadın yasama
yetkisini elinde bulundurduğunu kaydetti.
Brucan, Ulusal Selamet Cephesi'nin ise si-
yasi bir örgüt olarak hür seçimlere katıla-
cağını ifade etti.
Silviu Brucan âyrıca hükümetin muha-
lefet partilerine, ilkbaharda yapılması plan-
lanan hür seçimlere kadar "Seçimlerin ta-
rafsız olmasını güvence altııta almak ama-
cıyla Ulusal Konsey'e katılmalannı" önere-
ceğini söyledi.
Öte yandan Romanya'da halk ayaklan-
ması sonucu devrilerek idam edilen eski dik-
tatör Nikolay Çavnşesku'nun iki oğlu Ni-
LEFİGARO, TEMEŞVAR KATLİAMINIÎNCELEDİ
Toplu mezarlığın içyüzüAje Figaro Gazetesi'nin Romanya'da yaptığı araştırmalara
göre Temeşvar'daki olaylarda en az 115 kişinin öldüğü
belirtiliyor. Kentte Çavuşesku'ya karşı başlatılan
ayaklanmada binlerce kişinin öldüğü iddia edilmişti.
SABETAY VAROL
PARİS — Romanya devriminin ilk gün-
lerinde tüm dünya TV'lerinde gösterilen Te-
meşvar'daki toplu mezarlann mizansen
olup olmadığı tartışması çeşitli polemikle-
ri beslemeye devam ediyor. "Le Figaro"
Gazetesi'nin konuyla ilgili yayımladığı ay-
rıntılı bir dosya araiık ayının son günlerin-
de bu Rumen kentinde olayların ne şekil-
de cereyan ettiğine dair yeni unsurlar geti-
riyor. Bilindiği gibi Nikolay Çavuşesku'nun
devrilmesinden birkaç gün önce, yani 17
araiık günü Temeşvar'da meydana gelen re-
jim karşıtı gösterilerde binlerce kişinin ol-
dürüldüğu iddia edilmişti. Şimdı bu rakanı-
lar gözden geçiriliyor ve ölü sayısının o ta-
rihlerde öne sürülduğü kadar yüksek olma-
dığı ortaya çıktyor. Ancak gene de Temeş-
var'da gösteriler sonucunda en az 115 ki-
şinin yaşamıru yitirdiği ifade ediliyor. Bu
sayı, Temeşvar kenti için Ulusal Kurtuluş
Cephesi sorumlusu olan GeneTal Georg Po-
pesku'nun verdiği rakam.
Figaro Gazetesi'nin Temeşvar'da konu-
yu soruşturan muhabiri, olaydan beş haf-
ta sonra kentte olayiarı birinci elden yaşa-
mış kişileri bulmak konusunda güçlük çek-
tiğini ifade ediyor. Muhabire göre güveni-
lir bilgi verecek tek kişi, Temeşvar adli tıp
kurumunun iki numaralı yöneticisi profe-
sör Milan Leonard Dressler. Dressler, Cep-
he sorumlulannı olayın ilk günlerinde ölü
sayısını aşın şekilde şişirdikleri için eleşti-
riyor. Adli Tabip aynı şekilde 22 aralıkta
Temeşvar'a ilk gelen Batılı gazetecüerin nt
kadar kolay "manipüle" edildiklerini vur-
gulayarak hayretlerini gizlemiyor.
Le Figaro'nun aktardığına göre toplu
mezarın ortaya çıkanlma söylentileri ve ger-
çekleşen TV çekimleri şöyle cereyan etmiş:
22 araiık, Çavuşesku'nun devrilme tari-
hi. Aynı gun öğleden sonra yönetimin dev-
rilişi coşkuyla kutlanıyor. "Securitate" he-
nüz karşı saldırısını başlatrruş değil. Macaı
sınınnda bekleşen yabancı gazeteciler kentt
akın ediyor. Aynı akşam toplu mezann keş-
fedildiği söylentisi yayıhyor. YoksuUar me-
zarlığına gidenler burada yırmi kadar ce-
sedin yan yana dizili olduğunu görüyor. Ka-
rar anında veriliyor. Çavuşesku'nun kur-
banları. Görüntü tüm dünya TV'leri tara-
fından yeryüzüne yayüıyor. Profesör Dress-
ler'in eİcibi, mahallinde yaptığı incelemede.
bu cesetlerin oldukça eski bir tarihte ölmüş
kişilere ait olduğunu saptıyor. Bir bölümü
otopsiden bile geçmiş. Hepsinin üzerinde
adli tıbbın koyduğu işaretler var.
Yoksullar mezarlığına geçen bir yıl için-
de (A kimliği belirsiz ölü gömülmüş. TV'ye
çekilen cesetler bunlardan bir bölümünün
çürümeye yüz tutmuş artıklan. Hiçbirinde
kurşun yarası yok. Birbirine sarüı duran an-
ne ile bebek.. Anne en az birkaç hafta ön-
ce hayatını kaybetmiş. Ancak doktor Dress-
ner, olayın Kurtuluş Cephesi'nin senaryo-
su olduğuna pek ihtımal vermiyor. Profe-
sörün iddiası sahnenın "kolektif psikoz"
sonucunda ortaya çıktığı. Psikozun nede-
ni, ateş açma sonucu öldürülen 40 kadar
kişinin cesedinin Bükreş'te gizlice yakılma-
sı. Doktor Dressner olayın gerekçesini açık-
hyor. "Securitate, katliamın bilançosunu
hafifletme çabası içine girmişti. Cesetler
bastane girişinde kayda gecirildigi için balk
durumu ogrendi. Her tarafta ölulerini ara-
maya koyuldu. Yoksullar mezariıgında baa
insanlann yeni kapatılmış mezarlarda elle-
riyle toprağı kazımaya çalışbğını gördiik.
Tüm bulunan ölüler Çavuşesku'nun kur-
banı gibi algılandı."
Ancak Temeşvar hastanesinin morguna
kurşun yarası sonucu ölen toplam % şahıs
getirilmiş. Bunlann arasında askeri ünifor-
ma taşıyanlar da var. Halka silah atmayı
reddedenlerin kurşuna dizildiği öngörüsû
yapılıyor. Profesör Dressner, ölülerin bir
bölümünün adli tıptan geçmeden yok edil-
miş olabileceğini kabul etmekle birlikte ye-
kûnun 150'yi aşamayacağını söylüyoj. Ni-
tekim ağır yaralı sayısımn 300 oluşu, ista-
tistiki olarak bu sayıyı doğruluyor. Ancak
kent sakinlerinin bu sayıya inanmadığı, bin-
lerle ifade edilen ilk rakamlara daha çok iti-
bar ettiği Figaro muhabiri tarafından ak-
tarılıyor.
cu ve Valentin ile kızı Zoia kaldıkları ceza-
evinde konfor anyorlar.
Romanya Başsavcısı Gbeorge Robu,
France - Soir Gazetesi'nde yer alan bir söy-
leşide, yjrgılanmayı bekleyen Nicu Çavuşes-
ku'nun eezaevinde kendisini tutukluların
başı ilan ettiğini belirtti.
Başsavcı, "Belki inanmayacaksımz, ama
aynı bölümdeki lutuklular onun emirleri-
ne uyuyorlar" dedi.
Eski diktaıörün kızı Zoia'mn da cezae-
vinde konfor istediğini ve bu nedenle yal-
nızca sigara ve su içtiğini belirten Robu, Zo-
ia'nın stoğundaki tüm Amerikan sigarala-
rını bitirdiğini ve sonra ucuz sigaralara baş-
lamak zorunda kaldığını söyledi.
Başsavcı, Çavuşesku'nun Valentin adın-
daki ikinci oğlunun ise "Tannya dua
ettiğini" belirtti.
Yargılanması süren eski başbakan yar-
dımcısı Ion Dinca'nın dunımuyla ilgili ola-
rak da Robu şunları söyledi:
"Gerçekten pişman göriınüyor. giysilcrini
degistiniMyi, luvaJetini yapmayı reddediyor,
sağhgıyla tlgilenmiyor, sanki kendine ölü-
me kadar acı çektirtnek istiyor."
BÜKREŞ GERGtN — Romanya'da araiık ayındaki devrimin ardından oluştunılın Ulu-
sal Kurtuluş Cephesi laraftarları ile cepheyi "Çavuşesku devrinin lakipcisi" olarak suç-
lavan muhalefete mensup unsurlar. son günlerde gerçekleştirdikleri mitinglerle ortamı
gerginleştirdiler. (Fotograf: AP)
HABERLERIN DEVAMI
Varşova Notları... (1)
(Baştara/ı 1. Sayfada)
Başyazı, Dariusz Fikus imzasını taşıyordu.
1950'li yıllarda Komünist Partisi'nin genç-
lik gazetesinde başlamıştı mesleğe Daha
sonraki yıllarda kopmuştu partiden. 1981 de
Jaruzelski darbesi geldiği zaman, arananlar
listesinde onun da adı vardı. Bir süre kaçak
yaşadı. Yeraltında yayımlanan kıtaplar yaz-
dı sonra.
Şimdi genel yayın yönetmenliğini yaptığı
gazete, uzun yıllar Komünist Partisi'ni des-
teklemişti; artık Dayanışma hükümetinin ar-
kasındaydı...
"Beni buraya başbakan atadı ûç ay önce"
dedi, "Demokrasiye geçişi tûm gûcûmle des-
tekliyorum."
"Biri kalkıp haftalık bir dergi çıkarsa ve de-
se ki: 'Ben proletarya diktatörlüğünü savu-
nuyorum...' izin verilecek mi böyle bir yayı-
na?"
Gözlüğünün aitından mavi gözleriyle bir
an bakıp gülüyor:
"Tabii" diye yanıtlıyor sorumu, "Ama bu-
nu kimsenin ciddiye alacağını da sanmıyo-
rum. Biz her türiû fikrin savunulmasından ya-
nayız. Çoğulculuk, demokrasi bu. Onlann
başkalanna yaptıklannı biz yapmayacağız. İn-
tikama bir tutum içinde değiliz."
Bu sözlerin sahibi, Dr. Jerzy Ciemnievvs-
ki.
Bakanlar Kurulu'nun hem genel sekrete-
ri, hem de yasama konularından sorumlu bir
üyesi. Başlıca görevi şu: Totaliter bir rejim-
den çoğulcu demokrasiye geçişin yasal dü-
zenlemelerini gerçekleştırmek; demokrasi-
ye aykın yasaları ayıklamak...
İşi zevkli sayılabilir; ama kolay olmadığı
çok açık.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyeti
olarak sorularımıza verdiği yanıtlar şu nok-
talarda özetlenebilir:
1- Devlet Sansür Ofisi'nin tümüyle kaldı-
nlmasını öngören yasa tasarısı parlamento-
ya sunulmuş. Gelecek ayın sonunda ülke-
de hiçbir sansür kalmayacağını söylüyor.
2- Basınla ilgili yasalar tümüyle yeni baş-
tan ele alınıyor. "Sas/n suçlan" en somut bi--
çimde tanımlanıyor, en aza indiriliyor ve ha-
pis cezası yerine yalnız para cezası getirili-
yor.
3- Fikrini serbestçe yayma Ö2gürlüğü be-
nimseniyor. Herhangi bir yayın faaliyeti için
önceden izin alma koşulu kaldırılıyor.
4- Devletin basınla her türlü ilişkisi kesili-
yor. Bununta birlikte her türlü devlet deste-
ği de -ucuz gazete kâğıdı gibi- kaldırılıyor.
5- Ceza Yasası, iç güvenlikle ilgili yasa ta-
mamen değiştiriliyor. Gözaltı süresi en çok
48 saat oluyor. ' Engelleyid tutuklama" ar-
tık olmayacak. Ayrıca "suç aleti"ne el konul-
mayacak.
6- "Toplumsalhuzursuzluğa neden olmak"
diye bir suç da kalmayacak Polonya'da.
"Zira" dedi, "bu hükme dayanarak istedik-
leri herkesi hapse atabiliyorlardt."
7- "Hükümetin manevi şahsiyetinı tahkir ve
tezyif diye bir suç var mı?"
Bu soruma pek o kadar şaşırmadı; yanıtı
şöyle:
"Tam böyle bir suç yok. Ama bizde de 'hü-
kümeti kötülemek' diye bir suç var. Kaldırı-
yoruz onu da."
8- Yapılan yasal değişikliklerle tek partili
dönemden kalma kilise-devlet ilişkileri de ye-
niden düzenlenmiş. "Kilise ile devlet birbirin-
den tamamen ayrıldı" dedi; "Ama aynı za-
manda din ve vicdan özgürlüğû de güvence
altına alındı."
Bununla ilgili ilk yasalar 1989 mayısında.
çıkarılmış. Artık kilise kendi alanında tama-
men serbest. Kendi okulunu, hastanesini,
hatta radyo ve televizyonunu da açabilecek-
miş.
9- Komünist Partisi'nin malvarlığı ne ola-
caktı? Bu sorunun karşılığı Polonya'da he-
nü2verilmiş değil. Parti, adını da "Sosyal De-
mokr&t"a çevirip geçen pazartesi günü ta-
rihe kanştı, ama mallan ortada durayor. Tüm
ülkede 5000'e yakın irili ufaklı binası varmış.
Şimdi bunlann ne olacağı bilinmiyor.
Geçenlerde parlamentoya bir yasa öneri-
si verilmiş, bu mallara elkonulması İçin. An-
cak, sonra geri alınmış; herhalde duyarlı bir
konu olduğu için...
Salı günü Polonya Senatosu Başkanı Prof.
Stelmachowski ile konuşurken:
"Doğrusu garip bir durum" dedi, biraz da
alaylı bir dille; "Ortada parti yok ama malı
var! Günün birinde kendi kendilerini tasfiye
edeceklerini düşünmemişler tabii. Hukuksal
açıdan böyle bir durum başlangıçta öngörül-
mediği için de iş şimdi biraz karışık. Sonra
devletle parti öylesine iç içe geçmiş ki, han-
gisi nerede bitiyor, hangisi nerede başlıyor
belli değil. Bu yüzden isler daha da kanşıyor."
Komünist Partisi'nin malvarlığının en baş-
ta ünıversiteler olmak üzere sosyal kuruluş-
lara dağıtılması düşünülüyor. ' Çünkü" de-
nilmekte, "Kamu fonlanyla kazanıldı bu mal
varitğı. O yüzaen yine kamuya iade edilme-
"Demokrasinin güçlüklerine alışmaya ça-
hşıyoruz. Açık toplum olabilmek kolay değil."
Bu sözler, sarışın, uzun boylu bir kadına,
hükümet sözcüsü bayan Niezabitovvski'ye
ait. Gazetecilikten geliyor; aynı zamanda ta-
nınmış bir yazar. Dayanışma'nın yayın or-
ganlarında çalışmış.
Demokrasiye geçiş döneminin sancıları
nedir, çok lyi biliyor. Demokratik açıdan dev-
leti yeniden inşa etmek... Bunun ne denli
güç bir iş olduğunu özellikle belirtiyor. Eski
rejimin polisine güvenmediklerini belli eder-
ken, kimsenin bugünlerde polis olmak iste-
mediğinı de ektiyor sözlerine. Satırbaşlan ile
söyledikleri şunlar:
1- Bütün ders kitaplarını yeniden yazmak
için bir komisyon oluşturulmuş.
2- Yurttaşlar Yasası yeniden yapılıyor. Yar-
gı sistemi düzenlenirken, yargıçların bağım-
sızlığı güvence altına alınıyor.
3- Partinin ordu ile tüm ilişkisinin kesildi-
ğini söylüyor. "Komiteler vardı orduda" di-
yor, "İdeolojik eğitim için. Bunlar da lağve-
dildi."
Ancak orduda komünistlerin varlığını ve et-
kinliğini yadsımıyor.
Ordunun Moskova ile ilişkisi konusunda-
ki bir soruya verdiği pek öyle net olmayan
yanıttan, bu ilişkinin biraz çetrefilli olduğu an-
laşılıyor. Bu konudan tedirgin olduklan söy-
lenebilir.
4- "Telefonlar hâlâ dinleniyor mu" sorusu-
na çok gülüyor. Gizli servisin şefine daha ge-
çenlerde sormuş; "Benim tetefonumu da din-
liyor musunuz" diye. Aldığı yanıtı da naklet-
ti: "Hayır, hükümet sözcüsünü dinlemiyoruz
artık. Bundan böyle yazılı emre bağlandı din-
lemeler. Şimdilik tüm ülkede 300 kadar tele-
fon dinleniyor."
Kitle ıletişim alanında çoğulculuğa geçme-
nin güçlüklerine değiniyor hükümet sözcü-
sü. Basın ve televizyonda duruma hâlâ ko-
münistlerin egemen olduğuna işaret ediyor.
"Televizyon Polonya'da çok seyredilirdi.
Ama aynı zamanda en çok da nefret edilen
organ televizyondu. Çünkü olağanüstü tek
taraflıydı" diyor.
Tüm güçlüklere karşın yine de çok mutlu
olduğunu saklamıyor. Demokrasiye geçişin,
Polonya tarihinde yepyeni bir sayfanın he-
yecanını yaşamakta.
Geçiş döneminin içerdiği sancıların bilin-
cinde. Ne kadar süreceğini ise bilemiyor bu
dönemin. Amaağzından, "O kadar ilginç bir
dönem yaşıyoruz ki..." sözü hemen hiç düş-
müyor.
Bu ilginç dönem sözü Varşova'da konuş-
tuğumuz herkesin ağzındaydı.
Bun'ardan biri de Adam Michnik'ti. Daya-
nışma'nın liderlerinden ve yayın organı Ga-
zeta'nın yönetici ve başyazan olan Michnik,
Polonya'daki duyarlı dengelerden ve Daya-
nışma ile ordu arasındaki ilişkilerden söz etti
bize. Açık topluma geçiş sürecinde gerçek-
çi olmanın ne anlama geldığıni anlattt.
Varşova notlarını sürdüreceğiz.
Kremlin bulanık
(Baftarafı l. Sayfada)
ce metinle ilgili bilgi verdiği ve
özellikle Avrupa'dan Sovyet ve
ABD birliklerinin çekilmesi konu-
sunda yeni öneriler getireceğini
açıkladığı bildiriliyor. TASS tara-
fından yapılan açıklamada her iki
liderin de "Malta ruhuna uygun
olarak" karşılıklı anlayış atmos-
ferinin güçlendirilmesi konusun-
da görüş bırliği içinde olduklan
kaydedildi.
Mihail Gorbaçov, dün sabah
Kremlin'de Brezilya Cumhurbaş-
kanı Fernando Collor de Mello^
yu kabul ederken, karşılama töre-
ninde hazır bulunan gazeteciler-
den biri, kendisine CNN'in habe-
rinin doğru olup olnıadığını sor-
du. Sovyet lideri, iddianın gerçek
dışı olduğunu ve Komünist Parti
Genel Sekreterliği'nden ayrılmayı
düşünmediğini söyledi. Reuter
Ajansı'nın haberine göre 5 şubatta
başlayacak Merkez Komitesi top-
lantısına hazırlandığını ve bu yüz-
den dışarıda fazla görünmedigini
belinerek "Merkez Komitesi top-
lanlısında önerali degişiklikler
gercekleştirilecek" seklinde ko-
nuştu.
Silahsızlanma
tehlikede mi?
Moskova'daki huzursuzluk be-
linilerinin, Washington'da tedir-
ginlik yarattığı gözleniyor. CNN
Televizyonu'na bir demeç veren
Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör
Richard Lugar, Moskova'da istik-
rarsızlığın silahsızlanma göriişme-
lerini olumsuz yönde etkileyebile-
ceğini söyledi. Senatör Lugar,
"Moskova'daki gelişmeleri ve hu-
zursuzluk belirtikriDi kaygı ile iz-
liyonız. Sovyet yönetiminde çıka-
cak bir kriz hem konvansiyonel
hem de nttkleer silahsızlanma gö-
riişmelerini olumsuz yönde etki-
leyebilir. Moskova'da istikrar,
dünya banşı ve silahsızlanma açı-
lanndan çok önemlidir" seklinde
konuştu.
Baker'ın gezisi
ertelendi
Önceki gece Gorbaçov'un KP
liderliğinden ayrılacağı iddiası or-
taya atılırken, ABD Dışişleri Ba-
kanı James Baker. 8 şubatta Mos-
kova'ya yapacağı ziyareti bir gün
erteleyeceğini açıkladı. Baker, bu
karannın CNN'in haberi ile bir il-
gisi olmadığını ve ziyaretinin Mer-
kez Komitesi toplantısı ile aynı za-
mana rastlamaması için geziyi er-
telediğini söyledi.
Baskı mı?
Mihail Gorbaçov'un muhafaza-
kârlardan kopması ve merkeziyet-
çi tutumundan vazgeçmesi konu-
sunda çalışma arkadaşlannın bas-
kısi altında olduğu ileri surüldü.
AA'nın haberine göre Fransa'da
yayımlanan Le Monde Gazetesi'n-
de yer alan makalede, sadece "ca-
lışma arkadaşları" olarak belirti-
len bu kişilerin, perestroyka (ye-
niden yapılanma) sürecinin halen
iktidarda bulunandan başka bir
parti gerektirdiği goruşünü pay-
laştıkları kaydedildi.
Kafkasya bölgesinde meydana
gelen son olaylardan önce kaleme
alındığı belirtilen makalede, ikti-
darın paylaşılabileceği ihtimaline
de değiniliyor. Ülkede yuvarlak-
masa toplantıları dûzenlenmesi ve
bu yolun butun sosyalist ülkeler
tarafından da mecburi olarak iz-
lenmesi gerektiği üzerinde duru-
luyor.
Sovvet toplumundaki muhafa-
zakâr potansiyeli kınayan Gorba-
çov'un çalışma arkadaşları, "isçi
sınıfı" kavramı aldatmacasından
da artık kurtulmak zamanı geldi-
ğine işaret ediyorlar.
SSCB lideri Gorbaçov'un çalış-
ma arkadaşlannın bu tutumuyla
ilgili makalenin, 5 şubatta dûzen-
lenmesi beklenen KP Merkez Ko-
mitesi'nin tam katıhmiı oturumu
öncesinde yayımlanması dikkat
çekiyor.
CNN Televizyonu'nun iddiası,
son haftalarda dünya başkentle-
rinde sorulmakta olan "Mosko-
va'da ne oluyor?" sorusunu büs-
bütün güncelleştirdi. Gorbaçov-
un Azerbaycan'a yapılan müdaha-
leye karşı olduğu yolundaki ha-
berleT bir süredir baa yayın organ-
larında çıkıyordu. Haberi ilk kez
The Economist Dergisi vermişti.
Azerbaycan'da Sovy« birliklerinin
sert bir direnme ile karşılaşmala-
rı ve Halk Cephesi'nden başka
muhatap bulamamaları Mosko-
va'da tedirginliği arttırdı. Sovyet
birlikleri Azerbaycan'da duruma
hâkim olmaya çalışırken, Ukray-
na Cumhuriyeti'nde büyük bir
gösteri düzenlendi. Gösteride ba-
ğımsızlık yanlısı sloganlar atıldı.
Cumhuriyetlerdeki bu milliyetçi
kaynaşma hızla yoğunlaşırken,
ekonomik bunalımın da ağırlaş-
ması Gorbaçov'u çok güç duruma
soktu. Batı basınında bir süredir,
Sovyet liderinin geleceğine ilişkin
karamsar yorumlar yapıldığı göz-
leniyor. CNN'in iddiasının bu or-
tamda ortaya atılması, dünyada
heyecan yarattı. Gorbaçov, iddia-
y\ yalanladı. Ancak Batılı gözlem-
ciler, Kremlin'de bir huzursuzluk
olduğuna inanıyorlar. Merak edi-
len soru, huzursuzluğun boyutla-
rı.
Azerbaycan bunahmı
Öte yandan Azerbaycan Halk
Cephesi ile Ermenistan Ulusal
Hareketi'nin temsilcüeri bugün
Letonya Cumhuriyeti'nin başkenti
Riga'da buluşarak iki cumhuriyet
arasındaki bunalımı görüşmeye
başlayacaklar. Ancak görüşmeler-
de dağlık Karabağ sorununun ele
ahnmayacağı bildiriliyor.
AA'nın haberine göre Sovyetler
Birliği Komünist Partisi'nin genç-
lik kolu Komsomol'un yayın or-
ganı, "Konsomolskaya Pravda"
Halk Cephesi örgütleıi gibi ulu-
sal ve etnik hareketlerin, Komü-
nist Partisi'yle "aynı kuraUar" çer-
çevesinde siyasi sürece katılması
çağrısmda bulundu.
Gazetede dün, ocak ayında Do-
ğu Avrupa ülkelerinde ve Sovyet-
ler Birliği'nde yaşanan siyasi ge-
lişmelerin genel değerlendirmesi
yapılırken, Polonya'da, yalnjzca
bir yıl önce iktidar partisi olan
Sosyalist Işçi Partisi'nin bugün
kendisini tasfiye etmek zorunda
kaldığı bir noktaya geldiğine işa-
ret edildi.
Yazıda, Sovyetler Birliği Komü-
nist Partisi'nin de (SBKP) büyuk
bir bunalım yaşamakta olduğu
vurgulanarak Tumen ve Volgograd
parti örgutlerindeki gelişmelerin,
bu bunalımın en somut belirtileri
olduğu kaydedildi.
Tumen ve Volgograd parti ör-
gütleri, halkın yoğun protestoları
üzerine topluca istifa etmek zo-
runda kalmışlardı.
Aynca ülkenin ikinci en'önem-
li kentsel parti örgütünün başın-
da olan, Leningrad Parti Sekrete-
ri Boris Gidaspov, kazanamayaca-
ğı kesinleştiği için yerel seçimler-
de aday olmama kararı almıştı.
Komsomolskaya Pravda Gaze-
tesi, Mihail Gorbaçov'un, yılların
birikimi olan sorunları çözümle-
me çabasmda "zor bir aşamaya"
geldiğinj kaydederek ülkenin ya-
şadığı bunalımın aşılmasında, ya-
pıcı çabalara katkıda bulunacak
tüm güçlerden yararlanılması ge-
rektiğini vurguladı.
Gerasimov
Sovyetler Birliği Dışişleri Baka-
nı sözcüsü Gennadi Gerasimov,
Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov^
un, halen yürutmekte olduğu Sov-
yetler Birliği Komünist Partisi
(SBKP) Genel Sekreterliği'nden
aynlacağı yolundaki iddiaların,
hiçbir temele dayanmadığı gibi
"Batı ekonomisine de zarar
verdigini" söyledi.
Gerasimov, gelecek hafta baş-
layacak SBKP Merkez Komitesi
toplantısında, Devlet Başkanlığı
ve SBKP Genel Sekreterliği görev-
lerinin ayrı kişilere verilmesi ko-
nusunun gündeme gelip gelmeye-
ceği yolundaki bir soruya karşıhk
olarak, bu konunun, 1. Halk Tem-
silcileri Kongresi'nde derinliğine
tartışıldığını hatırlattı.
Kosova
(Baftarafı 1. Sayfada)
kentinde meydana gelen olaylar-
da l'i polis olmak üzere 5 kişinin
öldüğünü bildirdi. Radyoların söz
konusu haberleri, henuz bağımsız
kaynaklarca doğrulanmadı.
Bu arada Mogila kentinde de
Arnavutlar ile-Sırplar arasında
her an bir çatışma çıkabileceği bil-
diriliyor. AA'nın Reuters'e daya-
narak verdiği habere göre, kent-
te, Sırplar da Arnavutlara karşı
çeşitli gösteriler düzenliyorlar.
Sırplar ile Arnavutların oturduğu
semtler arasında polisin, bir gü-
venlik kordonu oluşturduğu kay-
dedeliyor.
Kosova'da giderek artan etnik
tansiyon, Belgrad'da da Sırpların
çeşitli tepkilerine neden oluyor.
Dün, binlerce Sırp öğrenci Belg-
rad'da Federal Parlamento'ya yü-
rüyerek hükümetten etnik çatış-
maları durdurmasını istediler.
AP'nin haberine göre Sırp gös-
tericiler, "Eğer Arnavut terörisl-
lerin milli>etçi isyanına son \eril-
mezse hükümet istifa etsid" dedi-
ler. "Kosova'ya gtdeceğiz", "Si-
lah istiyornz" diye sloganlar atan
Sırp öğrenciler, Kosova'daki Sırp-
lara yardımcı olmak amacıyla gö-
nüllu birlikler oluşturulmasını da
istediler. Öğrenciler, Kosova es-
ki KP şefı Azem Vlasi'nin de asıl-
rnası yolunda çağnda bulundular.
Vlasi ve 14 arkadaşı Kosova'da
etnik huzursuzluk çıkardıkları id-
diasıyla yargılanıyorlar.
Yugoslav haber ajansı Tanjug
ise Kosova'daki olaylara ilişkin
olarak verdiği haberinde, bölge-
deki güvenlik guçlerinin, Arnavut
isyancılarla sonuna kadar muca-
dele etnıeye hazır olduklarını du-
yurdu. Ajanslar, Kosova KP şefi
Rahman Morina'nın istifa etme-
si yönündeki baskılann arttığına
işaret ediyorlar.
Yugoslav hukuıııeti, önceki gun
yaptığı açıklamada, Kosova'daki
çatışmalara bir an önce son veril-
mesini istemişti. Sırbistan Cum-
huriyeti'ne bağlı Kosova bölgesi,
yıllardır etnik gerginlik odağı du-
rumunda. Nüfusun çoğunu oluş-
turan Arnavutlar. kendilerine
baskı yapıldığını savunurken Sırp-
lar ve Karadağlılar ise Arnavut-
ları ayrılıkçılıkla suçluyorlar.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada)
Olayı gören de yok duyan da!
Prot. Aksoy'un katmın bulunduğu apartmanın zemin ka-
tmdaki çtçekçi de "Osırada karşıda bakkalda" olduğunu söy-
lüyor.
Ne kaçanlar görülmüş ne silah sesi duyulmuş.
Cinayetten sonra Anadolu Ajansı'nı arayan bir kişi, Prof.
Aksoy'un "türban konusunda takındığı tavır nedeniyte
öldürüldüğünü" söylemiş.
Prof. Aksoy'un bürosu evi ile aynı cadde üzerindedir. Ak-
soy, her gün evinden bürosuna. bürosundan evine yüriiye-
rek gider, gelirdi.
Dün akşam da Prof. Aksoy, başkanı olduğu "Atatürkçü Dü-
şünce Derneği"n\r\ toplantısından çıkmış, bürosundan evi-
ne kadarki yaklaşık bir-birbuçuk kilometrelik yolu yürüye-
rek apartmanın önüne gelmiş, apartman girişinde merdi-
venin hemen başında öldürüimüş.
Olayı duyar duymaz evine gittim. Aksoy, bu aksaçlı inanç
ve onur heykeli kör kurşunlara hedef olmuş, yerde strtüstü
yatıyordu.
İçim acıyla doldu.
Prof. Aksoy'u baba gibi severdim. Aksoy da beni oğlu gi-
bi.
1960 öncesinde Prof. Turhan Feyzioğlu, Menderes hükû-
metince bakanlık emrine alınınca hükümeti protesto ede-
rek üniversiteden ayrılmış; DP hükümetine karşı, demok-
rasiyi, hukuk devietini, temel hak ve özgürlükleri savunmuş-
tu.
DP hükümeti Aksoy'u susturmak için bu inanç adamını
bir kez tutuklatmıştı.
Aksoy, 27 Mayıs ihtilali'nden sonra oluşturulan kurucu
mecliste anayasa komisyonu sözcülüğü yapmış, 1961 Ana-
yasası'nın yazımında etkin görevler üstlenmişti.
1960-70 döneminin milli petrol kavgası yine Prof. Aksoy
1
un inançlarının imzasını taşırdı.
Gözaltına alınan, tutuklanan ilerici öğrencilerin ücretsiz
avukatıydı Muammer Aksoy.
Öğretmenlerin örgütlenme özgürlükleri konusunda çalıştı,
çabaladı, yazılar yazdı, konferanslar verdi, o bitmeyen ener-
jisı ile açıkoturumlara katıldı, kıtaplar yayımladı.
Sosyal demokrasinin ülkemizde tanınması, yerleşmesi,
kökleşmesi için savaşanların başında yine Prof. Muammer
Aksoy vardı.
12 Mart cuntası, bu inançlı, bu karartı, bu yiğit profesörü
işlemediği suçlardan dolayı, gözaltına alıp tutuklattı.
Aksoy, Ankara'da Mamak Askeri Tutukevi'nde aksaçlan
ile "Dev-Genç davası sanığı" olarak yargılandı ve aylarca ha-
pis yattı.
Düşünce özgürlüğünün, üniversite özerkliğinin, yargı gü-
vencesinin yılmaz savunucusuydu Aksoy.
1970'li yılların ortalannda üniversiteden ayrılmış, 1977 se-
çimlerinde de CHP'den İstanbui Milletvekili olarak parlamen-
toya girmişti.
Prof. Aksoy, 12 Eylül günlerinde Ankara Barosu Başka-
nı'ydı. Bu dönemde de hukuk devletini ve demokrasiyi sa-
vundu.
isteseydi yabancı şirketlerin ve holdinglerin gozdesi olur-
du. Bütün bunlan elinin tersiyie itti; çileli yola, devrimcili-
ğe, Atatürkçülüğe baş koydu.
Ve bu uğurda da baş verdi.
En son çabası laikliğin savunulmasıydı. Bu amaçla "Ata-
türkçü Düşünce Derneği"n\ kurmuş, dernek adına yapıla-
cak açıklamayı kaleme almıştı.
Prof. Aksoy, bir inanç ordusunun adıydı. Öylesine yiğit ve
öylesine ihançlıydı.
Aksoy'u öldüren kurşun, Atatürk'e, Atatürkçülüğe sıkılmış-
tır.
Alçakça kurşunlanan Aksoy, girtikçe sayılan azalan son
Atatürkçülerden biriydi.
Bütün Atatürkçüler, bütün devrimciler, laikliğe yürekten
inananlar, hepinizin ve hepimizin başı sağolsun.
Ah hocam, ah, ah, ah...
Kıyak emeklilikte
kader haftasıANKARA (Cumhuriyel Büro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal, kamuoyunda kıyak emek-
lilik olarak adlandınlan ve millet-
vekillerine emekli olmada bazı ay-
rıcalıklar tanıyan yasayı veto et-
me ya da onaylama konusunda 5
şubata kadar karar verecek.
Özal'ın yasayı onaylaması duru-
munda SHP Anayasa Mahkeme-
si'ne başvuracağını açıkladı.
Cumhurbaşkanhğî Basın Sözcüsü
Büyükelçi Kaya Toperi, bu du>
rumla ilgili olarak Cumhurbaşka-
nı özal'ın "Konuyla ilgili olarak
bir şey söylemedigini" bildirdi.
Cumhurbaşkam Turgut Ozal,
ABD gezisindeyken TBMM'den
geçerek Cumhurbaşkanlığı'na ge-
len yasayı Cumhurbaşkanı Veki-
li TBMM Başkanı Kaya Erdem
onaylamamıstı.