23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 HABERLER 6KASIM 1990 Kemal Horzum davası • ANKARA (AA) — Emlak Bankası'nı 55 milyar lira dolandırdığı gerekçesiyle 12 yı] 6 ay ağır hapse mahkûm edilen ve bu cezası Yargıtay'ca bozulan Kemal Horzum'un yargılanmasına devam edildi. Kemal Horzum, yargılanmak üzere tutuklu bulunduğu Çankırı E Tipi Cezaevi'nden jandarma eşliğinde adliye sarayına getirildi. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada, mahkeme başkanı Ismet Kürümoğlu, Isviçre adli makamlarının Adalet BakanlığYna gönderdiği Horzum'un Isviçre'deki hesaplarım içeren belgenin Türkçeye çevrilmesi için oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinin tercüme için süre talebinde bulunduğunu bildirerek taraflardan bir talepleri olup olmadığını sordu. Bunun üzerine söz alan Horzum'un avukatı Uğur Alacakaptan tahliye talebinde bulundu. Savcı ise tahliye talebinin rcddedilmesini istedi. Kısa bir süre ara veren mahkeme, tutuklama sebep ve süresi ile delil durumunu göz önune alarak tahliye talebini ret etti. Fişek'in cenaze töreni bugün • ANKARA (AA) — Ankara'da önceki gun ölen Prof. Nusret Fişek'in cenazesi bugün toprağa veriliyor. Hacettepe Üniversitesi önünde sabah 9.00'da yapılacak törenden sonra saat 10.00'da Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi önüne getirilecek olan Fişek'in cenazesi, 11.30'da Maltepe Camii'nde kıhnacak öğle namazmdan sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Hastaneden kaçırdılar • tstanbul Haber Servisi — Biri kız silahlı 5 kişi Kartal'daki bir hastanede tedavi altında bulunan bir yaralıyı kaçırdı. Önceki akşam Kartal'da Özel Ortadoğu Hastanesi'ne gelen 3 kişi yanlarındaki göğsünden yaralı Veli Aygör olarak tanıttıkları kişinin polise haber verilmeden tedavi altına alınmasını istediler. Hastane yetkililerinin gizlice polise haber vermeleri üzerine, yaralmın bulunduğu odaya bir güvenlik memuru konuldu. Ancak dün akşam saat 19.30 sıralarında hastaneye gelen l'i kız silahlı 5 kişi önce hastane personelini, sonra da gUvenlik memurunu etkisiz hale getirdikten sonra silahını gasp edip yaralı Veli Aygör'ü de alarak hastaneye ait 34 HAT 13 plakalı araçla olay yerinden uzaklaştılar. Gözaltına protesto • İstanbul Haber Servisi — Gültepe Kültür Araştırma ve Dayanışma Derneği'nde oturdukları sırada polisçe gözaltına alındıklarını ileri suren bir grup dün Cumhuriyet gazetesine gelerek durumu protesto ettiklerini bildirdiler. "Savaşı, keyfi gözaltıları, baskı ve işkenceleri" kınadıklanru da belirten grup sloganlar atarak dağıldılar. Eski GSTi Tuncer öldürüldü • tstanbul Haber Servisi — Galatasarayh eski milli futbolcu Tuncer Ince ile ağabeyi Osman Ince dün akşam bıçaklı ve silahlı saldmya uğradı. Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldınlan eski futbolcu Tuncer İnce hayatını kaybetti. Mecidiyeköy'de beyaz eşya ticareti yapan tnce kardeşler, bir süre önce, hırsızlık yaptığı gerekçesiyle işine son verdikleri llimdar Karadağ adlı kişiyi polise şikâyet ettiler. Polisin takibi üzerine devamlı kaçmak zorunda kalan Karadağ adlı kişi, dün akşam 20.00 sıralarında alkollü olarak İnce kardeşlerin Dereboyu Pazariçi sokakta bulunan bürolarına geldi. Önce eski milli futbolcu ve ağabeyine bıçakla saldıran Karadağ çıkan boğuşmada kolundan ağır yaralanınca belindeki tabancayla ateş ederek olay yerinden kaçtı. Olaydan sonra Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldınlan Tuncer İnce hayatını kaybederken, ağabeyi Osman Ince'nin durumunun ağır olduğu bildirildi. Olayla ilgili olarak araştırmalara devam eden polis llimdar Karadağ adlı şahsı yakalayarak gözaltına aldı. Semra Ozal sergi açü • SAN FRANCISCO (AA) — Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı Genel Başkanı Semra Özal, San Francisco'da Türk sergisini açtı. Semra Özal, serginin 3 yıldır düşünüldüğünü ve büyük çabayla gerçekleştirildiğini kaydederek, serginin olabildiğince çok kişi tarafından gezilmesini diledi. Bayan özal, "Uzun süren çabalar sonucu bu güzel eseri meydana getirdik" dedi. San Francisco'da Türk toplumu ile bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu anlatan Bayan özal, Kaliforniya bölgesinde Türk kadınlarının politik olarak da faal olmaları gerektiğini hatırlattı. Enis Coşkun yurda döndü • tstanbul Haber Servisi — Barış Derneği Cenel Sekreteri Avukat Enis Coşkun dun yurda döndü. Türk İHava Yollan'nın 19.30'da Atatürk I Havalimanı'na inen uçağıyla Jİstanbul'a gelen Coşkun, emniyet Igörevlilerince ifadesi alındıkfen I sonra serbest bırakıldı. Barış j Derneği davasından yargılanan I Coşkun hakkındaki gıyabi I tutuklama kararı, Istanbul'da I sıkıyönetimin kalkmasından I sonra, kardeşi avukat Atilla [Coşkun'un dava dosyasmın Idevredildiği Beyoğlu Sulh Ceza iMahkemesi'ne yaptığı itirazlar • sonucu kaldırıldı. Enis Coşkun ] 1980 yılı kasım ayından beri İParis'te yaşıyordu. , Fatih Köprüsü'nde intihar • İSTANBUL (AA) — Bir kişi, Fatih Sultan Mehmet Köpriisü'nden atlayarak intihar etti. Kimliği henüz saptanamayan kişi, bir beton taşıma firmasma ait 34 S 9081 plakalı kamyonu saat 13.40 sıralannda köprü üzerinde durdurduktan sonra korkuluklardan aşağı atladı. Bazı görgü tanıklannın, bu kişinin suya düştükten sonra bir süre yüzdüğünü ifade ettikleri belirtildi. DÜZELTME • Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün milletvekili ara seçimi ile ilgili değerlendirmesi, gazetemizde bu konuda yer alan haberde yanlış anlamaya yol açabilecek bir biçimde yer almıştır. Prof. Dr. Türk, milletvekili ara seçiminin anayasal bir zorunluluk olduğunu, ancak halen boş bulunan milletvekillikleri için önümüzdeki 11 ay içinde en geç 6 Ekim 1991 pazar günü olmak üzere TBMM'nin kararlaştıracağı herhangi bir pazar günü ara seçim yapılabileceğini, TBMM üye tam sayısının yüzde 5'i oranında bir boşalma olması durumunda ise üç ay içinde ara seçimi yapılmasına karar verilmesi gerektiğini söylemiştir. Düzeltiriz. • Gazetemizin dünkü sayısında, ÖSS başvurulannın dün başlamasma ilişkin haberimiz "Başvunılar 19 kasımda başlıyor" başlığıyla yeralmıştır. ÖSS başvurulan 19 kasım günü sona erecektir. Düzeltiriz. Başbakan, Cumhurbaşkanı ile görüş ayrılığı bulunmadığını söyledi Akbulut: Gündemde ara seçim yok"Ara seçim konusunda konuşmanın zamanı değil" diyen Başbakan Akbulut, "Cumhurbaşkanının da elbette bu konuda fikirleri vardır. Bildiğim kadarıyla bazı köşe yazarları kasıtlı yazıyorlar" şeklinde konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bii- rosu) — Başbakan Yıldınm Ak- bulut, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, "Ara seçimin önüraüz- deki ytl yapılması gerektiği" bi- çimindeki açıklamalanna karşın "Ara seçime biz kaıar vereceğiz" dedi. özal'la aralannda hiçbir görüş ayrıhğı bulunmadığını da belirten Akbulut, gündemlerin- de ara seçim olmadığı görüşünü tekrarladı. ANAP Başkanlık Divam top- lantısı sürerken bir basın toplan- tısı düzenleyerek gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Akbulut, "Ara seçim konusunda konuş- manın zamanı değil" dedi. Ak- bulut, muhalefet partilerinin is- teği üzerine gündemi tespit et- meyeceklerisji de ifade ederek, "Zamanı geldiğinde oturur, ka- rar veririz. Muhalefet partileri- nin bakiki kastının seçim oldu- ğunu zannetmiyorum. Bugün seçim desek kaçacak yer ararlar. Ara seçimi gündeme alma yet- kisi de bize aittir" şeklinde ko- nu$tu. Akbulut, "Anı seçim konu- sunda Cumhurbaşkanı Özal ile aralannda göruş ayrılığı bulu- nup bulunmadıgı" yoiundakı bir soru üzerine de şunlan söy- ledi: "Benim soylediklerim bunlar- dır. Hiçbir görüş a> rılığımız ol- duğunu zannetmi>orum. Cum- hurbaşkanının da elbette bu ko- nuda fikirleri vardır, söylemiş- tir Sayın Cumhurbaşkanı. Ama işin aslı budur, kendisinin ne söyleyip ne söylemediğini de bil- miyonım ve bildiğim kadarıyla bazı köşe yazarUn evet, burada ifade edeyim ki kasıtlı ve taraflı yazıyorlar. Gerektiğinde daha da bu taraflılık ve kasıtlüıklan- m dile getirecek hareketleri ola- cağına inanıyorum. Ve onlan da tabii kamuoyuna açıklayacağız. Kalem elimizde diye gerçek dışı yazılar yazsak hatta partimiz iç meseleleri ile ilgili yankş intiba- lara meydan verecek şekilde ya- n yazmanuı da ne derece isabeüi olduğunu da görecefiz." Akbulut, Cumhurbaşkanı Özai'ın ara seçimin önümüzde- ki yıl yapılması gerektiği yolun- daki sözlerinin hatırlatılması üzerine de "Ona biz karar vere- cegiz" demekle yetindi. Akbulut, Yakovas'ın Maraş ve çevresindeki bazı yerlerin Rum- lara verileceği yolunda iddiala- rının hatırlatılması üzerine de "Ne belgesi varmış elinde. Tiir- kiye'nin böyle bir sözii, belgesi, bir isareti mevzuu bahis değildir o kendi kendine konuşmuş ol- malı" dedi. Akbulut, büyük kongrenin ocak ayına yetişmeyeceğini de ifade ederek, "Sıkıştırabilirsek belki şubatta yapanz" dedi. Niyazi Ahmet Banoğlu, Cemal Kutay ve Necmi Rıza Ayça ödülleriyle (Fotoğraf: Erdogan Köseoglu) Burhan Felek Basın Hizmet Ödülüverildiİstanbul Haber Servisi — Gazeteciler Cemiyeti'nin geleneksel Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü bu yıl da sahiplerini buldu. Her yıl meslekte 50 yılını tamamlamış üç gazeteciye verilen ödülü bu dönem Cemal Kutay, Niyazi Abmet Banoğlu ve Necmi Rıza Ayça kazandılar. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu'nda yapılan UJrende ödülleri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent verdi. İstanbul Vali Yardımcısı Erdoğan tzgi, Belediye Başkanı Nurettin Sözen, eski valilerden Nevzat Ayaz, Namık Kemal Şentiirk törenin konukları arasındaydı. Ödül töreninde konuşan Demirkent, "Burhan Felek halkla bütünleşmiş bir kişiydi. Elektrik, su gibi halkın güncel sorunlarıyla uğraşırken çözümler arardı. Onu bir kez daha rahmetle anarken umudumuz yeni Burhan Feleklerin yetişmesi oluyor" dedi. Aynca Devlet Bakanı Mehmet Yazar, Kaya Toperi \e Türkiye gazeresi de Kutay, Banoğlu ve Ayça'ya basına hizmetlerinden dolayı ödul v 'erdiler. CÛHEYT ARCAYOHEK yanyor NOTLAR Ecevit'in formülü: İktidarda buluşalım CELAL BAŞLANGIÇ "Sosyal demokratlar nasıl birleşir?" Bu soru, yıllardır sahneden inmeyen "Asiye"li oyunun adında yer alan "nasıl kurtu- lur" gibi, neredeyse klasikleşti. Deniz Baykal'a karşı genel başkan seçilirken Erdal Inönü'- nün önemli 'koz'lanndan biri de "sosyal demokratlann birli- ği'ydi. Kurultay sonrası Inönü, geçmiş döneme oranla daha ağırlıklı olarak bu sorunun üze- rine gitmeye başladı. Elbette bu 'birlik' çağrılannda Inönü'nün birinci hedefi de Bülent Ecevit ve DSP'ydi. Çağrılara önce "Yakamı bı- rakın" diye yanıt veren Ecevit, bir süre önce 'birieşme'yle ilgili yeni yöntemler önermeye, gide- rek de bunları aynntılamaya başladı. Çünkü 'birteşme' söz- cüğü, sosyal demokrat kamuo- yunda "iktidann tüsımı" olarak kabul görüyor ve birliğe karşı çıkanlara da pek iyi gözle bakıl- mıyor. Zaten SHP'de Baykal'- ın kurultayı yitirmesinin en önemli etkenlerinden biri de 'biriiği sağlayamaz' endişesiydi. SONAR'ın 'Ekim 1990'ın Si- yasi Profıli'ne ilişkin araştırma- sında da benzeri sonuclar var. Böyle Giderse Bir Gün... ANKARA — Geçen hatta Köşk'ün alelacele onayladığı bir yasa, dün laik çevreleri birbirine katan iki haberin ön- cüsüydü. İlk, orta, lise bütün okullarda öğren- cilere namaz zorunluğu getirileceğıni, Öğretmenler Günü'nde hutbe okutula- cağını duyuran haberler dün sabah ön- ce şaşkınlığa. sonra tepkilere yol açtı. Türban olayı dinci hareketlerin gele- ceğini gösteren ilk işaretti. Türbanı, ya- saklanan bir giyim kuşam sorunu gibi görenlerin düştüğü yanılgı, dûnkü ha- berlerle bir kez daha kanıtlanıyordu. Türban sorununu diledikleri gibi çö- zenler, önlerine çıkan, ellerine geçen her fırsatta dinci hareketlerin yasallaş- masına çalışacaklardı. Nitekim ANAP içinde idealde birbirine bağlı, âdeta ayn parti gibi hareket eden bir grup millet- vekilinden birisi dün, hedeflerine var- mak için "her fırsatı kullanacaklarını" açıkça söylüyordu. Varmak istedikleri hedef belliydi. Ço- ğu kesimin oy diye, kimilerinin üzerin- de fazla durulacak sorun olmadığı inancıyla boşverdikleri olaylarla daha şimdiden örülen hedef, laikliğin dışla- dığı her kuralı kabul ettirmekti. Tepkiler, güncel konularla doğrudan ilgili bakanı, sabahın erken saatinde aramaya zorladı. Avni Akyol'la söyleş- meye başladığımızda gazetelerde baş- lıca haber olan "iki yeni olayı" henüz okumamıştı. Fakat yanıtları hazırdı. Yazılanları din- ledikçe tepkisi öfkeye dönüşüyordu. Hutbe okutmaya izin verecek miydi? Bir değil, beş kerre, üzerine basa ba- sa "hayır" diyordu. Milli Eğitim Komis- yonu'nda bir önergeyle zorunlu din derslerine zorunlu uygulamalar getiren davranışa sıra geldiğinde birkaç açıdan hem tepkisini dile getiriyor hem de için- de bulunduğu siyasal bünyeden yakı- nıyordu. Hutbe okutmanın değil olanağı, ola- sılığı bite yoktu. Haberi, özel kalemden gelen gazeteden bir kez daha okuyor, nereden ve nasıl çıktığına akıl erdire- mediğini duyumsatan cümleler sıralı- yordu. Oysa, haber bakanlıktan bir ge- nel müdürden gelmişti. Demek ki ba- kana haber vermeden, Öğretmenler Günü'nün programı yapılıyor, oraya hutbe okunmasına dair bir madde ko- nuluyor ve kamuoyuna duyuruluyordu. Demek ki bir yerde "ışler artık açıktan" yürütülüyordu. İlk, orta ve liselerde mescit açılması öteden beri bir çevrenin bir gazetede savunduğu bir istekti. Evren Paşa'nın anayasal lütfuyla zorunlu hale getirilen din derslerinin, zorunlu uygulamalarla daha genişletilip yerleştirilmesine de- ğişik yorumlar yapılıyordu. Bakan Akyol, komisyondaki müzake- releri yansıtıyor: "Kendi grubundan ye- di milletvekilinin bilinçli direnişleriyle karşılaşmış" ve anayasanın ilgili mad- desine karşın bakanlık teşkilatı yasasın- daki ilgili madde istenilmeyen yönde değiştırilmişti. Akyol'a göre bu değişiklik imam ha- tip okullanna geçerliydi. Bakanı terse düşüren "ANAP'lı yedi'ler" bu okullar- da öğrenim yapılırken pratiğin ıhmal edildiğini öne sürerek uygulamalı eği- time geçilmesinde direniyorlardı. Oysa, teori ile pratik birlikte yürütülüyordu. Amaçları başkaydı. "ANAP'lı yedi'ler"den kimilerine gö- re iseönergeyte hemen bütün okullarda din dersleri namaz kılınarak veya öteki gerekler uygulanarak öğretılecekti. Onerge sadece imam hatip okullarını kapsamıyordu. Bir başka bölümü ise Akyol gibi dü- şünüyordu. İmam hatip okullanndaki uygulamaların yeterınce olmadığını öne sürerek daha pekiştirici program- lar hazırlanmasını istiyorlardı. Şöyle ve- ya böyle, hedefte buluşuyortardı: Laik- liği her aşamada kemirmek! ANAP'ta yeni bir kavga başlamıştı. Akyol, kendi grubundan gelen darbe ile sonuna kadar savaşacak, teslım olma- yacaktı. "Anayasa ve Bütçe Komisyo- nu'nda olmadı, başaramadım. O za- man Meclis Genel Kurulu'nda getirilen o maddeyi anayasa stnırına çekmek için mücadele edeceğim, göreceksiniz" diyordu. Aslında ANAP'ta bir avuç insanın he- defi, Avni AkyoPdu. Onu da kabineden dışlatabilseler, yerine diledikleri gibi bir bakanı hemen getirmek için gereken cabayı göstereceklerdi. Ne çare, birkaç nokta daha dikkati çekiyordu son olayda: ANAP ve DYP'den, türbanla ilgili ku- lis ve kürsü savaşımını hangi milletve- killeri birlikte vermişse; o isimler, o ki- şilikler zorunlu dinsel uygulamalar öne- risinde de bir araya gelmişlerdi. Dinsel konular, bir koalisyon olmuş, başarıyla yürüyordu. Önemsenecek öteki nokta ana mu- halefetle ilgiliydi. SHP'den üç milletve- kili komisyonda bakana arka çıkmış. Bu üyeler SHP'nin 'gölge kabinesi'nde Mil- li Eğitim Bakanı. Ne partiyi harekete geçırdiler ne de kamuoyunu uyardılar. Bakan Akypl'un son günleri değer- lendiren şu sözlerine katılmaz mısınız: "Şimdi kaptyı açıyorlar. Toplumu alış- tırıyorlar." Gerçek böylece kendiliğinden orta- ya çıkıyor. Bir yanda ne yapacağını ön- ceden bilen, ona göre hazırlanan ve bi- Imçle toplu hareket edenler. Öte yan- da laiklik mücadelesinı rastlantılara bı- rakan, dağınık eylemler ve oy yitmesin- den korkarak laikliğe gerektiği ölçüde sarılmayanlar. Ya ANAP'lı liberaller? Uikliği ana il- ke, parti içi savaşımda bayrak yapan güçlü liberaller, Mesut Bey'ler? Böyle giderse bir gün... VEFAT Merhum Mehmet Beyazıt'ın vefakâr eşi, Nazmiye Kart, Refika Akyol, Sevim Peker, Şükran Beyazıt, Türkan Beyazıt, înci Budak ve Selahattin Beyazıt'ın sevgili anneleri, Beyazıt, Kart, Akyol, Peker, Budak, Arvas Persentili, Nizamoğlu, Bastaş, Turancıol, Araı ailelerinin değerli büyükleri Baydar, ve Eryılmaz HAYRİYE BEYAZIT 5 Kasım 1990 Pazartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 7 Kasım 1990 Çarşamba günü (yarın) Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip, • Merkez Efendi Mezarlığf ndaki aile kabristanında toprağa verilecektir. AİLESİ Not: Çelenk gönderilmemesi. arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmalan rica olunur. SHP'li seçmenlere yöneltilen "Erdal tnönii'niin genel başkan secilmesini nasıl karşılıyorsu- nuz" sorusuna yüzde 82 'olumlu' yanjt alınmış. "Siz de- lege olsaydınız oyunuzu lnönü'- ye mi, Baykal'a mı verirdiniz" sorusuna ise SHP'li seçmenlerin yüzde 78'i "tnönü" karşüığım vermiş; yüzde 16'ya yakını da "Baykal". Aym araştırmaya göre SHP'li ve DSP'li secmenler iki partinin büieşmesine yüzde 73 'evet' de- mişler. Yüzde 23 de 'hayır'. SHP'li seçmenlerin yüzde 43.3'ü birleşmenin Inönü baş- kanlığında olmasını isterken 44.7'si de Ecevit'in genel baş- kanlığından yana. DSP'li seç- menlerin ise sadece yüzde 5'i Inönü'nün genel başkanlıgında birleşmeye 'evet' diyor. "Birteşme" olayına yakın za- mana kadar sert biçimde karşı çıkan Ecevit, son Zonguldak ge- zisinde de ayrmtılamaya çalıştığı yeni "formül"le "Meclis'te biriik" hedefmi göstermeye baş- ladı. Bu "birtigi" Bayrampaşa seçimlerinden hareketle açıklar- ken Ecevit DSP'yi söyle ko- numlandırıyor: — Birçok kimse iyi niyetle "Canım, işte iyi kötü bir SHP var. Bir ikinci sosyal demokrat, Demokratik Sol Parti'ye ne ge- rek var" diyordu. Neden gerek olduğu Bayrampaşa'da görül- dü. Eğer Bayrampaşa'da seçime SHP'nin dışında DSP girmesey- di ne olacaktı? Millet SHP'den hayal kınkhğına uğramıştı. Eğer DSP olmasaydı SHP'den umut kesenler sosyal demokrasiden umut kesmiş olacaklardı. Oylar ya sağdaki partilere gidecekti ya da daha soldakilere. Ecevit'e göre Bayrampaşa se- çimlerinin matematik olarak bir anlamı şu: Bayrampaşa'da 1989 seçimlerinde yüzde 30 oy alan SHP yüzde 8'e indi. DSP'nin yüzde 17 olan oyu ise yüzde 42'ye yükseldi. Eğer DSP olma- saydı SHP'nin yitirdiği oylar, sağdaki ya da daha soldaki par- tilere gidecekti... İkinci bir ma- tematik anlamı daha var Bayrampaşa seçimlerinin: SHP yüzde 8 oy almış. DSP'nin oyu ise yüzde 42. DSP artı SHP ise yüzde 50 ediyor. Sonuç olarak Türkiye'de sosyal demokratla- nn ve demokratik solculann oy- lan yüzde 50'nin üzerinde. İki partinin birleşmesiyle bu yüzde 50 oy sağlanamaz mı? Ecevit bu soruya 'hayır' ya- nıtını veriyor: — Sağlanamayacağı şuradan beUi, SODEP ile HP birleşti de ne oldu? HP'nin tek başına al- dığı yüzde 32 oy, yüzde 24'e in- di. Kıbns'ta üç muhalefet par- tisi birleşti, bir arada seçime gir- di ne oldu? Oylarında büyük düşme oldu. Partileri birleştir- mekle bu hallolmuyor. Ecevit sosyal demokratlann ve demokratik solculann "bir- leşerek" iktidar olacağı inanan- da değil. Ancak iktidar olduk- tan sonra birleşebileceklerini sa- vunuyor: — SHP seçim sisteminin adil- leştirilmesi için eski ayıbmı ör- tüp, bizimle birlikte demokratik bir mücadele verir, SHP kendi ayn alacağı, DSP de kendi ala- cağı oyları iki ayn kanaldan Meclis'e yansıtır, Meclis'in ço- ğunluğu da bu iki partiden olu- şursa, Türkiye'yi kimlerin yöne- teceğine o zaman sosyal demok- ratlar ve demokratik solcular karar verir... Ecevit, "sosyal demokratla- n birleştirme misyonunu" özel- likle son kurultayda SHP'li de- legelere 'tescil' ettiren Inönü'ye de bir dokundurma yapıyor: — Kimse tüm sosyal demok- rat ve demokratik sol oylann bir tanesi bile ziyan olmadan Mec- lis'e yansımasını benden daha çok istediğini iddia edemez. Çünkü demokratik sol hareke- ti başlatanlardan biriyim Türki ye'de. Bunun manevi sorumlu- luğunu taşıyorum. Sosyal demokratlann birliği 'tabanda'ydı, yok 'tavandaydı' diye tartışıhrken Ecevit'in bu konudaki yeni yaklaşımlan "Meclis'ten çıkacak iktidarda buluşalım" mesajı taşıyor. "Sosyal demokratlar nasıl birleşir" sorusunu, bu yeni yak- laşımlardan sonra 'Aslye'li oyu- nun adıyla da birleştirip yeniden sormak gerekiyor herhalde: — Sosyal demokratlar müz- min iktidarsızlıktan nasıl kurtu- lur?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear