Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 4 KASIM 1990
NOBEL KOMİTESİBAŞKANIKJELL ESPMARK
Türkiye, NobePe öneri veriyor mu?Nobel Edebiyat ödülü dünyanın en tartışmalı ödüllerinden
biridir. Sanat ve edebiyat alamnda bir tür taçlandırma sayılan
ve kazanan yazarın hemen hemen dünyanın bütün dillerine
çevrilip tamnmasına yol açan bu ödül, bir yazarın kazanmayı
düşleyebileceği en büyük armağandır.
Nobel Komitesi, edebiyat ödüllerini hangi ölçülere göre nasıl
dağıtır? Yazarlar nasıl izlenir, kararlar nasıl alanır? Arkadaşımız
Leyla Tavşanoğlu bu ilginç konuyu Nobel ödülleri dağıtan
kurumun en yetkili kişisi, îsveç Akademisi Nobel Komitesi
Başkanı Kjell Espmark ile konuştu.
SCMEŞİ 1EYLA TnVŞANOĞLU
Sizce Nobel neden edebiyat dünyasımn
en çok konuşulan ve saygm ödülü? Bunu neye
bağlıyorsunuz?
Çünkü Nobel, en büyük ödüldür. Aslında bu-
nun gibi büyük başka ödüller de var. Ama No-
bel ödülü kadar saygınJıkları yok. Nobel ödülü-
ne yöneltikn bütun eleştirilere karşın yaygın ka-
nı, Nobel'in saygıniığınj ve güvenilirliğini her za-
tnan koruduğu bunun hiçbir zaman sarsıîmadığı
biçimindedir. Bazen yanlış değerlendinneler ol-
duğu yolunda eleştiriler alırız. Bu eleştirilerin ço-
ğunun aslında yanlış aniamadan kaynaklandığı-
nı söyleyebilınm. Şunun anlaşüması gerek: Bir
yazar Nobel ödülunü almak için kendi kendine
rüşvet veremez. Nobel ödülü yazara politikası de-
ğil, çok iyi bir yazar olduğu için verilir.
Evet, Nobel çok eski. en eski ödül. 1901'den
beri veriliyor. Başka hiçbir ödül onunla boy öl-
çüşemez. Çünkü gelenekselleşmiş de... Ne Gon-
court, ne Fransız Akademisi Andre Gide'i ödül-
lendirmişti. Buna karşılık Isveç akademisi Gide'i
Nobel'le taçlandırmıştı.
Eleştirilerin en vahimi, ödülun bunu hak etme-
yen bir yazara verilerek ziyan edilmesi olur. Bir-
çok ulusal akademinin yaptıklarına, yıllar boyu
sürdürdükleri çalışmalara bir göz atın. 30, 40 yıl
öncesini düşunün, bugün adı unutulmuş, ikinci
sınıf, üçüncü sıaıf kaç yazara Goncoun ödülü ve-
rildiğini görursünüz. ikinci Dünya Savaşı'ndan
sonra ödül alanlann listesine bakuğunda çok faz-
la utanç duymuyorum. (Hafıfçe gülüyor.)
•••••Ç'oAryoğun eleştiriler, özellikle ikifark-
h yıl verilen ödüller için yaptlmıştı. Yüını tam ola-
rak anımsamıyorum, ttalyan ozan Eugenio Mon-
tale'ye ödül verildiğinde açıklama bomba gibi
patlamış, herkes çok şaşırmıştı. Bir de Yunan
Odisseus Elitis'e verildiğinde...
J. ürkiye'den öneri yapılıp
yapılmadığı konusunda yanıt
veremem, çünkü İsveç
Akademi kurallarına göre bir
konu üzerinde 50 yıllık bir
gizlilik uygulanır. Şimdilik
açıklama yapabileceğim sınır
1940'tır. Ama akademinin
içinden dışarı haber
sızdırılırsa o başka. Graham
Greene olayındaki gibi....
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra akademinin
ödül verişinde üç farklı ilkeye dikkat edilir. İkinci
Dünya Savaşı'ndan sonra dünya yazınında ön-
cfller, büyük buluşlar yapanlann taçlandınlma-
ları inancı ağırlık kazanmıştı.
William Faulkner, Andre Gide, Hennaa Hes-
se, T.S. Eliot. Beckelt, Garcia Marquez, Simon
bu büyük öncülere örneklerdir.
Bir başka ilke ki bu Uke herkesi şaşırtmakta-
dır, tarunmamış yazarlara dikkati çekme amacı-
dır Isaac Bashevis Singer ödüle layık görüldüğün-
de gerçekten bu karar şok etkisi yapmıştı. Bence
İsveç akademisinin en fazla şaşkınlık uyandıran
kararlanndan birisi budur. Singer'in adı o güne
kadar hiç duyulmamıştı. ABD'de, çok uzmanlas-
mış bir çevrede, belki birkaç kişı Singer'ın adını
biliyordu o kadar. Her neyse... Bu ilkeye uyan bir-t
çok yazar adı sayabilirim... Singer'dan başka,
Aleixandre vardı. Ispanyol...
•••••S/zce Patrick fVhite da buna iyi bir ör-
nek değil mi?
Evet, iyi bir örnek de oydu. Bilinmeyen bir ya-
zardı White. Avustralya da o zamana kadar çok
fazla işlenmemiş bir konuydu doğrusu. Üçüncü-
sü ilke biJedeğil... Öncüleri seçiyorsunuz, tanın-
mamış yazarları bulup çıkanyorsunuz, sonra bir
bakıyorsunuz elinizin altında o kadar iyi ve ta-
nınmış bir yazar var ki bunane yaparsınız? Ta-
bii ki onu seçersenız. Öncü değildir, adı duyul-
muştur, ama o kadar iyi bir yazardır ki onu ödül-
lendirmemek olmaz?
\in bu ytlki seçim böyleydi galiba...
Bu yıldan söz etmesem daha iyi. 1980'lerde or-
taya çıkan yeni bir ilke var. ödülun daha ulusla-
rarası, daha evrensel çapta olmasına çalışmak.
•••••A'ofe/ ödülleri mekanizması nasıl işli-
yor? öneriler nasıl, ne zaman yapılıyor?
Bütün önerilerin 1 şubattan önce verilmesi şart-
tır. Her yd 450 isim verilir. Bunun üzerinde İs-
veç akademisi bünyesinde etkin olan Nobel Aka-
demi'si bu 450 isim içinden 15-20 isimlik bir liste
çıkanr. Martta bu isimler İsveç akademisine su-
nulur, üzerlerinde tartışılır. Bunun amacı akade-
miye o yıl neyin beklenebileceğinin ön fikrini ver-
mektir. Derken bu liste 5 isme kadar düşürülür.
Mayısta bu son listenin akademiye sunulması ge-
rekmektedir. Akademi diyebilir ki: Altıncı ismi
de listeye eldeyin. Ya da hiçbir şey söylemeyebi-
lir. llkede listenin son biçimi beş isimden oluş-
malıdır. Böylece komite üyeleri bu beş ya da altı
yazann yapıtlanyla ilgili çalışmalar yapmak üzere
yaz tatiline çıkar. Eylülde yeniden toplandığımız-
da komitenin her bir uyesinin listedeki isimlerle
ilgili çok ayrıntılı çalışma yapmış olması şarttır.
Sonra haftalık toplantılara geçilir.
Genellikle üzerinde anlaşmaya vanlan isim bir
ay içinde belli olur.
İsveç akademisi tarihinde o yıl önerilen bir ya-
zann aynı yıl ödül alması çok ender görülen bir
olaydır.
\Bu tür örnekler var mı?
Bu konuda aynntüı bir çalışma yaptığımı söy-
leyemem. Ama bir olay anımsıyonım. Aynı yıl
şubatta adaybğı önerilen ve ekim ayında ödülü
alan bu yazar Peari Bnck'tı. O yıl bu seçim üze-
rinde büyük tarüşmalar çıktığını çok iyi biliyo-
rum. Tartışmanın biraz da anakronik olduğunu
düşünüyonım. Çünkü Pearl Buck'm ödülü alma-
sını eleştirenkr 1939'dan sonra ne yazacağını tah-
min edemediklerini söylüyorlardı.
1930'lar Akademisi'nin politikası en iyi yaza-
n seçmek değil, ödülü evrensel çapta okunan, ev-
rensel çapta tanınan yazarlara vermekti. tşte bu
politikayı harfiyen izlediler.
Nobel ödülü dünyadaki en iyi ve saygm ödül
olarak kabul ediyorsanız o zaman üikenizin en
iyi saydığmız yazarlannın isimlerini aday olarak
Akademi'ye göndermelisiniz.
Bu arada Nobel ödülü almış yazarlann da İs-
veç akademisine, aday gösterme haklan vardır.
Bu ödül almıs yazarlar bence sağlam ve iyi bilgi
kaynaklandırlar. Onlardan bu şekilde yararlan-
mak çok yararlı.
••••iVofc/ Edebiyat ödülü kazanan yazann
adı açıklanırken İsveç Akademisi Genel Sekrete-
ri'nin açıklamasında çoklukla ödülü bütünyapıt-
lan için aidığı vurgularur. Bazt durumlarda ıseya-
zarın tek bir kilabı için ödülü aldığını biliyoruz.
örneğin, Şohhov'a Durgun Akardı Don, Ivo
Andriç'e DrinaKöprüsü adlı yapıtlan nedeniyle
Nobel Edebiyat ödülü verildiği söylenir. Bu ko-
nuya açıkhk getirmek ister misiniz?
Bazen bir yazann tek bir yapıtı için ödüle la-
yık görüldüğü doğru. Açıklamada zaten bu be-
Iirtilir. Ima edilmek istenen de o yazann diğer ya-
pıtlanmn yeterince iyi olmadığıdır. Evet, Şolo-
hov sadece 'Durgun Akardı Don' için ödüle la-
yık görülmüştU. Sonra Thomas Mann var. Onun
da 'Buddenbrook Ailesi' adlı yapıtı açıklamada
geçmişti. Bu, İsveç akademiiinin diğer eserleri be-
ğenmediğini anlatmanın yoluydu. Bu yüzden
Thomas Mann, İsveç Akademisi'ni yaşamı bo-
yunca, hiç bağışlamadı.
Bütün bunlar Akademi'nin 1930'larda ne ka-
dar yetersiz bir işlevi oduğunun kanıtıdır. Aka-
demi o dönem son derece demode, eski fikirler-
den hareket ediyordu. Değer yargıları buna gö-
reydi.
PAZAR
KONUGU
K J
E S P
E L L
M A R K
tsveç'te 1930 yılında doğan Kjell Espmark
bir ozan, bir romana, bir yazm
tarihçisidir. Şiirlerini dokuz kitapta topladı.
Bunlar tngilizceye de çevrilerek yayımlandı.
Espmark aynı zamanda bir dizi roman
haztrlığı içine de girdi. Bu dizinin ilk iki
kitabını yayımladı. "Altinsanlık Komedisi"
adını verdiği dizinin ilk kitabı
"Unutulmuşluk" adıyla yakınlarda
Fransızcaya çevrildi. Stockholm
Üniversitesi'nde kıyaslamalı yazın
profesörü olan Espmark 1981 'den beri
İsveç Akademisi üyesi. Espmark akademiye
bağlı olan Nobel Komitesi'nin başkanlığım
ise 1988'den bu yana yürütûyor. Pek çok
ödüle layık görülen Espmark'm şimdiye
kadar kazandıklarının arasında yazın
eleştirisi için Schück ödülü ile Bellman şiir
ödülü bulunuyor. "Nobel Yazın ödülü"
adlı kitabı ilk kez îsveççede 1986'da
yayımlandı. Daha sonra Fransızcaya
çevrilen kitap önümüzdeki ocak ayında
New York'ta piyasaya çıkacak: Çince
olarak da yayımlanacak.
sının ne kadar uzun zaman aldığını anlatmak için
verdim. Bir başka örnek de Necip Mahfuz'du.
Mahfuz üzerinde çalışmak çok uzun zaman al-
mıştı. Üstelik onun kitaplannı okuduktan sonra
uzmanlara da baş vurmak zorunda kalmıştık.
Çünkü kitaplan, çeyirilerinden okumakla her şeyi
anlayamıyorsunuz; işin derinine inmek daha baş-
ka şeyleri gerektiriyor.
••§••&//- de James Joyce örneği vardı.
1969'da ödülü alan Samuel Beckett, Joyce'un
âdeta çömezi gibi kabul ediliyordu. Yani Beckett,
Joyce'tan fazlasıyla etkilenmisti. Joyce, ödülü
alamadı. Acaba ödülü alamamasmın nedenifazla
uzun süre incelemeye alınması ve buna ömrünün
vefa etmeyişi miydi?
Bu daha önce de sözünü ettiğim 1930'lar aka-
demisinin hatasıydı. Joyce çok zor bir yazardı.
1930'larda sadece evrensel değer kabul edilen ya-
zarlar Nobel Edebiyat ödülü'nü alabilirlerdi.
tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra anlattığım gibi
akademi çok değişti. öncülere, yenifik getiren ya-
zarlara, yeni fikirlere ödül verilmesi eğilimi iyice
ağırlık kazandı.
Joyce, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra akade-
mi tarafmdan taçlandınlmak istendi. 1948 yılın-
da ödulün T.S.Eliot'a verildiğini açıklayan İs-
veçAkademisi Genel Sekreteri, 'Bunun yanında
Ulysses'in (James Joyce'un başyapıtı sayılan ki-
tabı) de adının geçirilmesi gerekir. Çünkü Uly-
sses çok önemli bir başyapıttır. Bir başka deyimle
akademi genel sekreteri konuşmasında Joyce'u
Eliot'un yanına koymak, yerleşlirmek istemişti.
Bundan da anlaşüıyor ki Joyce'un savaştan
sonraya ömrü yetseydi kesinlikle Nobel edebiyat
ödülünü alacaktı. Ama ne yazık ki öhnüştü.
Bu durumu şöyle izah edebiliriz. Büyük öncü,
yaratıcı yazarlar, ödülu İkinci Dünya Savaşı son-
rasına kadar alamadıiar. O dönemde bir iki is-
tisna dışında bu büyük deha, yazının büyük ön-
cüleri olan yazarlara hiç ödül verilmedi. Bu is-
tisnalardan biri Italyan oyun yazan Luigi Pimn-
deilo'ydu. (Pirandello Nobel ödülüne 1934 yılın-
da layık görülmüştü.)
•••••fe/ir; o dönemin tutucu akademi üyeleri
nasıl olup da kurallannt bozdular ve Pirandello '•
ya ödülun verilmesi karannı aldılar?
Çünkü Pirandeflo Avrupa tiyatrosunun büyük
dehasıydı. Üstelik oyunlan Avrupa'nın o kadar
çok tiyatrosunda sahneleniyordu ki İsveç akade-
misi tarafından kabul edilebilir nitelikteydi. O dö-
nemde ünü Avrupa çapında alıp yürümüştü.
WKKKKKMBugün, ödülun bazı Afrika ve Asya ül-
keleri yazarlarına da verilmesine özen gösterili-
yor. Siz, bir konuşmanızda, ödülü çoğu kez hak
ettikleri halde gereken ünü sağlayamayanyazar-
lara veriyoruz, demiştiniz. Örneğin bir Necip
Mahfuz'un kitaplan Batı dillerine çevrilmiş ve
Mahfuz, Nobel Edebiyat ödülü'nü almıştı. Pe-
ki Batı dillerine çevrilemeyen ülkelerin yazarla-
rının yapıtlan nasıl değerlendiriliyor? Batı dille-
rine çevrilemeyen yazarlann şansları ne oluyor?
Bu önemli bir konudur. Biz Nobel ödülü'nü
evrensel kabul eder, ödülü bu çerçevede değer-
İBize biraz İsveç akademisinin kuruluş
yıllan, savaş öncesi ve sonrası dönemle 1970 ve
80'li yıllardan söz eder misiniz?
Tabü. Alfred Nobel 1895'te, ölümünden bir yıl
önce bir vasiyetname düzenlemişti. Servetinin bü-
yük bölümünu kendi adına kurulacak bir vakfa
bağışlıyordu. Ölümünden bir yıl sonra açıklanan
x"3U'larda sadece evrensel
değer kabul edilen yazarlar
Nobel Edebiyat Ödülü
alabilirlerdi. Bu akademinin
bir hatasıydı. Joyce çok zor
bir yazar. 1948'de ödül, T.S.
Eliot'a verilirken genel
sekreter Joyce'un da adını
geçirdi. Joyce'un ömrü
yetseydi savaştan sonra
kesinlikle Nobel'i alacaktı.
Ama ne yazık ki ölmüştü.
vasiyetnamesine göre İsveç akademisi oluşturul-
du ve Nobel adına her yıl ödüller verilmeye baş-
landı.
Akademi, o dönem iyi yazarlar, iyi yazın uz-
manlarından yoksundu. Çünkü akademiyi oluş-
turanlar son derece tutucu kişilerdi ve yeni ve ken-
dileri için tehlikeli olan her şeye kapılarını kapat-
mışlardı.
1910,1920'Ierde daha genç bir kuşak İsveç aka-
demisine geldi. Daha çağdaş düşüncelere sahip-
tiler ve Akademi'nin ilk kuruluş yıllanndaki üye-
lere kıyasla daha iyHşlem yapıyorlardı. Ama sa-
ruyorum akademi, ancak 2. Dünya Savaşı'ndan
sonra görevini hakkıyla yerine getirmeye başla-
dı. Yeni bir uye kuşağı akademide görev almıştı.
Bunların içinde de akademi tarihinde hiç olma-
dık sayıda yazar ve yazın adamı vardı. Bunlann
arasında bir kısmı yeni yazın akımlannm öncü-
leriydiler.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra akademi üye-
leri olanlar yeni bir çığır açrmşlardı, çünkü on-
lar, kendileri zaten savaş sonrası yazm devrimi-
nin militanlan, üyeleriydiler.
••••iAvep akademisinin biryazara ödül veril-
mesinden önce o yazan yıllar boyu incelemeye al-
dığını, yapıtlannın tek tek çalışma konusu yapıl-
dığını biliyoruz. Bir de çok özgün bir örnek var-
dı sanıyorum. 1968'de ödülü alan Japon yazar
Kawabata 'yla ilgiliydi bu...
Burada Amerikalı yazar ve gazeteci Inring
Wallace'ın bir eleştirisi vardı. VVallace diyordu
ki: Bu yıl ödülü Japonya'ya vermekte kararhy-
dılar. Hatta bu konuda resmi görüşmeler de ol-
muştu.
İsveç akademisi ödülle ilgili olarak tarihi bo-
yunca ne resmi kişilerle temas kurmuş ne de bu
tür el altından çevrilecek işlere prim vermiştir. Bi-
zim ne hükümetler ne devletlerle işimiz olmuştur.
Hiç kimsenin şimdiye kadar etkisi altında kalma-
d»k. Tamamıyla bağımsız bir kumluştur İsveç
akademisi.
Bu örneği, ödülun verilmesi karannın alınma-
lendirilen yazarlara veririz. ödüle layık görülen
yazarlann yapıtlannı Ingiüzce ya da bir Batı di-
line çevrilmiş olması da o kadar önemli değil.
Size bir örnek vereyim. Rabindranath Tagore
1913 yılında Nobel ödülünü ahnıştı. Tagore'a
ödül, yapıtlannın tngilizce çevirisi okunarak de-
ğerlendirildikten sonra verildi. Aslında o yıl No-
bel Komitesi'nde Bengal dili uzmanı bir üye de
vardı. Yapıtlar Bengalceden de okunabüirdi, ama
Her şeyi Nobel
Komitesi'nden beklemek
doğru değil. Eğer o ülkenin
yazın uzmanları kendi
yazarları konusunda görüş
bildirmiyorlarsa Nobel
Komitesi ne yapsın? Türkiye
bu konuda ne yapıyor? PEN
Kulüp Başkanı, Yazarlar
Sendikası Başkanı yazın ve
dil profesörlerinize sorun
bunu, öneriler vermişler mi?
değerlendirmenin Ingilizceden yapılması yeğlen-
di.1968 ödülunü ele alalrm. O yıl ödülü Japon ya-
zar Yasunari Kavrabata almıştı. Komitede Doğu
edebiyatı uzmanları da vardı. Kavvabata tngiliz-
ce, Ahnanca, Fransızca çevrilerinden değerlendi-
rildi. Ama bu 6O'lı yıllarda yapılan değerlendir-
meydi. 80'li yıllann başlannda daha fazla bölgesel
uzmanlaşmaya ağırlık verildi. Örneğin şimdi 18
üyeli akademinin bir üyesi Çince uzmanıdır.
Başka uzmanlardan da aynca çok özel konu-
larda raporlar alabüiyor, o belirü konuda fikir
sahibi olabiüyoruz. Şimdi gelelim bu yazarlann
yapıtlannın nasıl değerlendirildiğine... Ingilizce,
Ahnanca, Fransızca, ltalyanca ve tspanyolca ko-
nusunda zorluğumuz yok. Ama diğer dillere ge-
lince...
Bir yazan çok iyi anlayabilmek için ya o yaza-
rı kendi dilenden ya da yazan çok iyi anlamış bi-
risinin çevirisinden okumak gerekir. Şimdi baş-
ka bir sonından daha söz edeyim? Bu durum da
bir ozanın şiirleri nasıl değerlendirilebilir. Düşü-
nebiliyor musunuz bunun ne kadar zor olduğu-
nu?
1984'te ödülü alan Çekoslovakyalı yazar J«-
roslaw Seifert aday olduğunda ben onun şiirleri-
ni Ingilizce, Fransızca ve Almancadan okudum.
Bir yandan da okudukianmı Çekçe ashndan
kontrol ediyor, yazüann müziğini yakalamaya ça-
lışıyordum. Ama yazann yazdığı dilden vermek
istediği anlam ve melodiyi çeviride hiçbir zaman
yakalayamıyorsunuz.
Değerlendirme gerçekten uzmanlara kalmış çok
zor bir iş. örneğin, bir uzman bana Mahfuz'un,
yapıtlannda kullandığı Arapçayı yenilediğini an-
latmıştı. Yani Arap diline çok büyük katkılan ol-
muştu. Ben bunları söz konusu bu Mısır yazını
uzmamndan öğrenmiştim. Uzmanlann değerlen-
dirmelerine, görüşlerine bağlı kalmak zonında-
yız, aksi takdirde her şeyi iyi çevirilerden değer-
lendirmemiz gerekir.
Bu arada dikkat etmediğimiz, çok önemli bir
noktayı vurgulamak istiyorum. Bu da adaylar ko-
nusunda verilen önerilerin niteliğidir. 1930'larda
verilen önerilere bir göz atalım... Bu dönemde As-
ya ve Afrika ülkelerinden hemen hemen hiçbir
adaylık önerisi gelmediğini görebiliriz.
Ğhneğin ne Çin'den, ne Hindistan'dan bir aday
önerisi ahnmıştır. Bu bölgelerin ülkelerinden an-
cak İkinci Dünya Savaşı sonundan sonra elle tu-
tulur öneriler almaya başladık. Hâlâ da yeterli
öneriler gelmiyor. Bakınız, her yıl bütün dünya
ülkelerinin PEN kulüpleri ve yazarlar sendikala-
nna çağn yazılan gönderilir, dil uzmanı, edebi-
yat uzmanı öğretim üyelerine yazılar yazıhr. Her
yıl 450 farkb öneri alınz.
Bazen çok ilginç, garip olaylarla da karşılaşı-
nz. Bir ülkenin bir yazan konusunda, aman bu
adam çok iyi yazardır, onu sectirelim, gibi bazı
konuşmalar olur. O zaman kendilerine, 'PEN lcu-
lübünüze, yazarlar sendikanıza ya da öğretim
üyelerinize söyleyin onu aday göstersinler' deriz.
Başka sonılacak bir soru daha vardır. Aday gös-
termek istediğiniz yazann yapıtlannın iyi çeviri-
leri var mıdır?
Şimdi her şeyi Nobel Komitesi'nden beklemek
hiç doğru değil. Eğer o ülkenin yazm ıızmanlan
.Nobel ödülünün verilmesi
kararımn alınması için çok
uzun zaman geçebilir. Buna
bir örnek Mısırlı Necip
Mahfuz'du. Mahfuz üzerine
çalışmak çok uzun zaman
almıştı. Kitaplannı
okuduktan sonra uzmanlara
da başvurmak zorunda
kaldık. Kitaplan çevirilerden
okumakla her şeyi
anlayamıyorsunuz, işin
derinine inmek başka şeyleri
gerektiriyor.
kendi yazarlan konusunda gorıiş büdiremiyorlar-
sa Nobel Komitesi ne yapsın?
Türkiye bu konuda ne yapıyor? Her
hangi bir oneri veriyor mu?
Türkiye PEN Kulüp Başkanı, Yazarlar Sendi-
kası Başkanı, yazın ve dil profesörlerinize sorun
bunu. Öneriler vermişler mi?
Peki, size herhangi bir ismi aday göster-
Bu soruya kesinlikle yanıt veremem çünkü ts-
veç Akademisi kurallanna göre bir konu üzerin-
de 50 yıllık bir gizlilik uygulanır. Belirü bir ko-
nuyla ilgili olarak açıklama ancak o 50 yıllık giz-
lilik süresi dolduktan sonra yapılabilir. Şimdilik
açıklama yapabileceğim sınır yıl 1940'tır. O yd
ve ondan öncesiyle ilgili çok şey söyleyebilirim.
Ama arada bir de isveç akademisi içinden dı-
şarı haber sızdırıür, o 50 yıllık gizlilik süresinin
dolmasından önce. Böyle bir durumla ilgili soru
sorduğunuzda açık bir yamt verebilirim.
IMerak ettiğim bir konu var. örneğin Al-
man yazar Günther Grass ve Türk yazar Yaşar
Kemal 60'h yıllann ortalarından beri aday gös-
terilirler...
Bakın, şimdi bir Graham Greene konusu var.
Graham Greene hakkında 60'h yıllarda bazı ha-
berler sızdırılmıştı. Bu koni'yla ilgili olarak onu
örnek vereyim. 1967 yılında Graham Greene ve
Miguel Angel Asturias arasında ödulün paylaş-
tınlması söz konusu olmuş, ama sonunda ödülü
Asturias almıştı. Bu konu basına açık biçimde sız-
mış, haberler yazılmıştı.
Basına sızan başka bir olay da yine Graham
Greene'le ilgiliydi. Akademinin bir üyesi Graham
Greene'in adaybğıyla ilgili olarak, bu kadar ta-
nınmış bir yazara ödül verileceğine, tanınmamış,
ama şöhreti hak eden bir yazara ödül verilmeli-
dir, savunmasını yapmıştı.
•••^•Dı'jt/ta/ ettiğim bir husus kuruluşundan
buyana tsveç akademisinin kadın yazarlara faz-
la itibar etmemesi, sadece birkaç kadın yazan
ödüle layık görmesidir. Bir kadın olduğum için
doğrusu bunun nedenini merak ettim. Kasıtlıya-
pılmış bir şey mi, yoksa sadece rastlantısal mı?
Her Nobel Edebiyat ödüJü açkılandığında İs-
veç Akademisi Genel Sekreteri bu türden bir so-
ruya yanıt vermek zorunda kalıyor. Her yıl çok
sayıda kadın yazann adı ödüle aday olarak geçi-
yor, bunlar tartışıhyor.
Bu yılki isim bir erkek yazar olan Octavio Paz'<
dı. Bundan başka bir şey söyleyemem, çünkü giz-
lilik ilkesine uymak zorundayım. Aslında bu il-
ke son derece iyi ve yararlı. Fransız jürilere bir ba-
kın. Kimin ne yapacağı, kimin hangi yazan yeğ-
lediği, hatta o yıl hangi yazann ödülü alacağı bi-
le dillerde dolaşır, herkes her şeyi bilir. Üstelik
bu durum, ödüle aday gösterilen yazarlar açısın-
dan da gayet olumsuz bir ortam yaratır.