Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 26 OCAK 1990
SSCB'de ekonomiperişan durumda, Komünist Partisi'nin otoritesi zayıfladı, ayrılıkçı hareketlergüçleniyor
Cıımhııriyetler 'bağımsızlık' peşinde
Değişen
Avrupa,
Değişmeyen
Türkiye
HALÜK ÖZDALGA
Birlik içinde milli azınlıkların
kendi kaderini tayin hakkı
Rusya için demokratikleşmenin
ve Ortak Avrupa Evi'nde yer
alabilmenin önemli bir
koşuludur. Sovyetler Birliği'nin
hem demokratiİcleşmesi hem de
milli azınlıkları baskı altmda
tutmaya devam etmesi
mümkün değildir.
— 2 —
Son gelişmeler Avrupa Birliği açısından da yeni ger-
çekler yaratmıştır. 1992 hedefi derinden sarsılmıştır. Hiç
kuşku yok ki sarsılan, Avrupa Birliği hedefi değildir;
hedef belki şimdi daha da güçlü bir şekilde ortaya çık-
mıştır. Sarsılan, Avrupa Birliği hedefinin 1992 için dü-
şünülen sınırlarıdır. Avrupa Birliği ve Avrupa Toplu-
luğu tartışmalarında önümüzdeki dönemde gündemi
oluşturacak başlıca konular şöyle tahmin edilebilir:
Almanya'nın, hele birleşmiş bir Almanya'nın bulun-
madığı bir Avrupa Birliği düşünülemez. Avrupa'da baa
çevrelerin, 80 milyonluk Almanya'nın topluluk içinde
her istediğini dikte ettirebileceğinden çekinecekleri, AT-
nin böyle bir super gücü kaldıramayacağmdan endişe
edecekleri muhakkaktır. Ama, Almanya'sız Avrupa Bir-
liği'ne giden yol yoktur. Hem Almanya'nın parçalan-
mışlığınm son bulması hem de birleşmiş Almanya'nın
topluluk içinde yer alması, Avrupa birliğinin sağlanması
için şarttır.
AT içinde birleşmiş Almanya'nın gücünü dengelemek
için, Fransa ve ttalya'yla beraber tngiltere'nin parasal,
siyasal ve politik yönleriyle tamamen bütünleşmiş bir
şekilde birlik içinde yer alması gerekecektir. O bakım-
dan, Avrupa Topluluğu ile daha yakın bir butunleşme
için İngiltere'nin önümüzdeki dönemde daha yoğun bir
baskı altında kalacağı tahmin edilebilir.
Avusturya, tsviçre, Norveç ve lsveç'in oluşturduğu
EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) ülkelerinin, şimdi
daha da büyük hedeflere yönelmiş Avrupa Topluluğu-
nun çekim gücü karşısında uzun süre dışanda kalma-
lan zor olacaktır. Avrupa'da hızla değişen siyasi durum,
EFTA ülkelerinin AT dışında kalma gerçeklerini gide-
rek zayıflatmaktır.
Nihayet, bugünkü Varşova Paktı'na üye ülkelerden
çok partili demokratik rejimi seçecek olanlann AT'de
yer almak için harekete geçmesi beklenmelidir. Bir Çe-
Litvanya Parlamentosu, Sovyetler Birliği'nden bağımsız olma karannı oybirligi ile onaylamıştı.
Baltık devletleri
Gorbaçov'un gezisi
sonuçsuz kalınca
Baltık devletleri (Estonya, Letonya, Litvanya),
milliyetçilik ve bağımsızlık akımlarımn en güçlü
olduğu Sovyet cumhuriyetleri arasındadır.
Baltık kıyısındaki bu iiç küçük devlet, Sovyetler
Birliği'nin en zengin cumhuriyetleridir.
Sovyetler'de üretilen her dört vagondan biri,
yedi çamaşır makinesi veya yedi dizel
motorundan biri, yalruzca Letonya'da
üretilmektedir. Sovyet ilhakı ile son bulan
Ikinci Dünya Savaşı öncesi bağımsızlık
döneminin anıları, canlı bir şekilde yasamaya
devam etmektedir. Kremlin'den yapılan
resmi açıklamalarda, Baltıklarda askeri
yöntemlerin değil, ikna yöntemlerinin
kullamlacağı vurgulanmaktadır. tkna
yöntemlerini kullanmak üzere bizzat Gorbaçov
Litvanya'ya gitmiş, bütün ağırlığım ortaya
koymuş, ama sonuç alamarnıştır.
Kremlin askeri bir müdahalenin faturasını
ödemeyi göze alarak Kızılordu'nun gücüne
başvurma karan vermediği sürece, Baltık
devletlerinin çok uzun olmayan bir zaman
içinde bağımsızlıklanna kavuşmalan kaçınılmaz
bir gidiş olarak görülmektedir. Böyle bir
gelişmenin diğer cumhuriyetlerdeki milliyetçilik
akımları için nasıl olağanüstü bir teşvik kaynağı
oluşturacağı aşikârdır.
Lenin 1917 öncesinde Çar tmparatorluğu'nu
"haJUann hapishanesi" diye adlandırıyordu ve
esir halklara özgürlük vaat etmişti. 1917'den
sonra yalmzca Polonya ve Finiandiya
hapishaneden kaçmayı başarabildi. Gürcüler,
Türkmenler, Ermeniler, Azeriler gibi aynı yolu
deneyen diğer milletler ise Kızılordu'ya yenik
düştüler. Gardiyarun elbiseleri değişmişti.
Birlik içindeki milli azınlıklann fcendi
kaderlerini belirleme hakkına sahip olması,
Rusya için demokratikleşmenin, "Ortak Avrupa
Evi" içinde yer alabilmenin ve yüzlerce yıllık
düşün gerçekleşebilraesinin önemli bir
koşuludur. Sovyetler Birliği'nin hem
demokratikleşmesi, hem de milli azınlıkları
baskı altında tutmaya devam etmesi mümkün
değildir.
koslovakya'nın, Macaristan'ın, Polonya'nın olmadığı
Avrupa Birliği, esasen, eksik bir birlikiır. Böylece, At-
lantik'ten Urallar'a kadar olmasa bile Sovyetler Birliği
sınınna kadar, Avrupa Birliği ideali gerçekleşebilecektır.
Peki, "Atlantik'ten Lrallara kadar Avrupa Birliği"
idealinin de gerçekleşme şansı var mıdır?
Rusya'nın, Avrupa ortak kültürünün bir parçası ol-
duğu eski bir inanıştır ve günün birinde ait olduğu bü-
yük aile içinde yerini alacağı eski bir rüyadır. Gorba-
çov'un "Ortak Avrnpa Evi" içinde yer alma arayışı da
bu inanan ve rüyanın candan ifadelerinden biridir. An-
cak, "Urallar'a kadar Avnıpa" rüyasından önce cevabı
bilinmesi gereken bir başka soru vardır: Sovyetler Bir-
liği varlığmı bugünkü biçimiyle devam ettirebilecek
midir?
Bu soruya olumlu yanıt verebılmek zordur. Esasen
bu soruya yanıt oluşturacak gelişmeler, 1990"larda ulus-
lararası politika gündeminin en üst sıralannda yer ala-
caktır.
Rusya'ya ilaveten her biri farklı etnik bileşime sahip
14 özerk cumhuriyetin oluşturduğu Sovyetler Birliği'ni
bir arada tutan üç öriemli kuvvet vardır: tdeoloji, eko-
nomi ve birlik duyguları. Şimdi bunlann hepsi çöküş
içindedir. tdeoloji iflas etmiştir. 70 yıllık açıdan sonra,
bilimsel sosyalizmin bir "yanlış" olduğu anlaşılmıştır.
Buna paralel olarak Komünist Parti'nin otoritesi son
derece zayıflamıştır ve aşınma hızla devam etmektedir.
Ekonomi perişan durumdadır. Sovyet ekonomisi, Batı
ekonomilerinden 5 ila 15 kat daha düşük verimle üre-
tim yapmaktadır. Güney Kore ve Hong Kong, sanayi
ürünleri ihracatında Sovyetler Birliği'ni geçmiştir. Milli
azınlıklara karşı uygulanan politikalann doğurduğu tep-
kiler artmakta, cumhuriyetlerde bağımsızlık akımları
güçlenmekte, en son Azerbaycan'^a görülduğu gibi,
kanlı çatışmalar vuku bulabilmektedir. Komünist Par-
ti merkez örgütlerinde Ruslar, hâkimiyeti daima ezici
bir biçimde ellerinde tutmuşlardır. Bu durum, Gorba-
çov döneminde de değişmemiştir. Cumhuriyetlerdeki
parti örgütleri ise artık, Merkez Komitesi ve Politbü-
ro'nun emirlerine giderek daha az uymaktadır. Gürcis-
tan parti şefî Gumbaridse'nin "Bundan sonra cumhu-
riyetlere bangi haklann yukandan verileceği değil, ege-
men cumhuriyetlerin hangi yetkileri merkeze vereceği
söz konusu olacaktır" şeklindeki açıklanıası durumu
gösteren işaretlerden biridir.
Rusça'nın ülkedeki diğer dillerden "daha yiiksek dii-
zeyde bir dir olduğu, Sovyet resmi ideolojisinin bir par-
çasıdır. Rusça'nın diğer dillerden "daha yuksek dözeyde" S Ü R E C E K
olduğunu ileri süren zihniyet, halklar için de aynı inana
neden taşımasm? Nitekim Sovyetler Birliği'nde okul ço-
cuklanna. hâlâ. "çok uluslu Sovyet devletinin yaratıl-
masında ve geliştirilmesinde; çok uluslu Sovyet topln-
munnB yaratılmasında ve kökleşmesinde, Biiyiik Rus
halkjnın oncii rolü oynadığı" öğretilmektedir. Baltık
devletlerindeki okuilarda ise, bölgeye "kültüıün Rus-
larla geldigi" okutulmaktadır.
Şimdi cumhuriyetler, birbiri ardından, kendi dilleri-
ni resmi dil ilan etmeye başlamışlardır. Bir başka önemli
gelişme, "milli alaylann" kumlması talebini destekle-
yenlerin giderek artmasıdır. Buna göre hiçbir yurttaş,
kendi cumhuriyeti dışında askerlik yapmaya zorlana-
mayacaktır.
Baltık devletleri
Baltık devietleri (Estonya, Letonya, Litvanya), milli-
yetcilik ve bağımsızlık akımlannın en güçlü olduğu Sov-
yet cumhuriyetleri arasındadır. Baltık kıyısındaki bu üç
küçük devlet, Sovyetler Birliği'nin en zengin cumhuri-
yetleridir. Sovyetler'de üretilen her dört vagondan biri,
yedi çamaşır makinesi veya yedi dizel motorundan bi-
ri, yalmzca Letonya'da uretilmektedir. Sovyet ilhakı ile
son bulan îkinci Dunya Savaşı öncesi bağımsızlık dö-
neminin anıları, canlı bir şekilde yasamaya devam et-
mektedir. Dunya basınında yer alan haberlere göre, Sov-
yet yönetimi Baltık devletlerinde kuvvet kullanmaya-
cağı yolunda ABD'ye garanti vermiştir. Kremlin'den ya-
pılan resmi açıklamalarda, Baltıklarda askeri yöntem-
lerin değil, ikna yöntemlerinin kullamlacağı vurgulan-
maktadır. tkna yöntemlerini kullanmak üzere bizzat
Gorbaçov Litvanya'ya gitmiş, bütün ağırlığım ortaya
koymuş, ama sonuç alamamıştır.
Kremlin askeri bir müdahalenin faturasını ödemeyi
göze alarak Kızılordu'nun gücüne başvurma karan ver-
mediği sürece, Baltık devletlerinin çok uzun olmayan
bir zaman içinde bağımsızlıklanna kavuşmalan kaçı-
nılmaz bir gidiş olarak görülmektedir. Böyle bir geliş-
menin diğer cumhuriyetlerdeki milliyetçilik akımları için
nasıl olağanüstü bir teşvik kaynağı oluşturacağı asikâr-
dır. Bu kış içinde cumhuriyetlerde yapılacak seçimler,
Sovyetler Birliği'ndeki gelişmeler açısından hayati önem
taşımaktadır.
Lenin 1917 öncesinde Çar tmparatorluğu'nu "balk-
lann hapishanesi" diye adlandırıyordu ve esir halklara
özgürlük vaat etmişti. 1917'den sonra yalmzca Polon-
ya ve Finiandiya hapishaneden kaçmayı başarabildi.
Gürcüler, Türkmenler, Ermeniler, Azeriler gibi aynı yolu
deneyen diğer milletler ise Kızılordu'ya yenik düştüler.
Gardiyanın elbiseleri değişmişti.
Birlik içindeki milli azınlıklann kendi kaderlerini be-
lirleme hakkına sahip olması, Rusya için demokratik-
leşmenin, "Ortak Avrupa EYİ" içinde yer alabilmenin
ve yüzlerce yıllık düşun gerçekleşebilmesinin önemli bir
koşuludur. Sovyetler Birliği'nin hem demokratikleşmesi,
hem de milli azınlıkları baskı altında tutmaya devam
etmesi mümkün değildir.
Gorbaçov, nerede son bulacağını kendisinin dahi bi-
lemediği bir sureci başlatmak cesaretini göstermiştir.
Çözülmenin 1990'larda nerdere varacağmı şimdiden ön-
görebilmek olanaksızdır.
Avrupa'da kalıcı bir banşa giden yolun açılmasında,
iki blok arasındaki gerginliğin asgariye inmesinde Gor-
baçov'un fevk.alade katküan olmuştur.
Ancak, 1990'larda Sovyetler Birliği içindeki geiişmele-
re karşı Gorbaçov'un nasıl bir tutum izleyeceği; parti-
nin ve ordunun desteğini sağlamayı sürdürüp sürdüre-
meyeceği tamamen belirsizdir.
Yerli malzeme kullanma ve işçilik gibi girdilerden yüzde 30-35'e varan bir tasarrufsağlanabilir
Savunma sanayii yerli üretimle geüşir
Em. Amiral YILMAZ USLUER
Askeri güç ve onun fiziki unsuru silahlı
kuvvetlerin yapabilirliği, iki ana unsurdan
meydana gelir. Birincisi silah sistemleri, di-
ğeri ise askeri insan gücüdür. tnsan gücu sa-
yısının saptanmasına tesir eden faktörleri şöy-
le saptayabiliriz.
1) Nasıl bir güvenlik / savunma düzeyi oluş-
turrnak istiyoruz? Cevap: Caydıncı.
2) Caydıncı bir silahlı kuvvetler gücü nasıl
oluşturulacaktıı ? Hangi özellikleri bulunacak-
tır? Cevap: Süratli mukabele yeteneğinde, sey-
yaliyeti ve ateş gucü yüksek, genel ve özel ni-
teliklere sahip ve kendini devamlı yenileyebi-
len bir güç olacak.
3) Bu güç hangi teşkilatta, hangi bölgeler-
de konuşlanarak görev yapacak? Cevap: Üst
seviyede, karşılıklı ülkeiere göre yapılacak je-
ostratejik incelemelerle, "Askeri stratejik he-
defler ve bu hedeflere ulasbnct stratejik esas-
lar saptanır, cepheler tespit edilir re cephe-
lerdeki kuvvetlerin teşkilatı ve konuşlan sap-
tanır."
4) Bu teşkilatta insan gücünün sayısı ne ola-
caktır? Cevap: Askeri insan gücü sayısı, en
fazla saptanan personel kadrosu kadar olur.
Askeri insan gücunün sayısının saptanma-
sına tesir eden bu ana faktörlerden başka, di-
ğer faktörleri de şöyle sıralayabiliriz:
1) Muhatap ülkenin silahlı kuvvetlerinin ya-
pısı, sımrlann uzunluğu, hareket alanının to-
pografisi,
2) Ülkenin demografik durumu, özellikle
17-20 yaş grubu,
3) Ülkenin dahil olduğu "ortak savunma
paktı" istekleri,
4) Uluslararası silahsızlanma görüşmeleri
/ anlaşmaları,
5) Ülkenin asker alma ile ilgili hukuki dü-
zeni,
6) Ülkenin ekonomik, politik, sosyal dunı-
mu.
Görülduğu gibi, askeri gücün insan sayısı-
nı saptamada birçok detaylı çalışmaların ya-
pılması gerekmektedir.
TSK'nın 1987 personel mevcudu para-
militer güç jandarmayı da eklediğimizde
780.500'dür. TSK'mn 1988 yılı er/erbaş mev-
cudu 575.800'dür. Bu miktara jandarma da
eklendiğinde mevcut 7OO.8OO'e yükselmekte-
dir.
1111 Sayılı Askerlik Kanunu'na gore TC
vatandaşı olan her erkek 20 yaşına girdiği yıl
mecburi askerliğe tabidir. Askerlik süresi er
ve erbaşlar için 18 aydır. Silahlı Kuvvetler'-
de aynı anda 5 donem er bulunur ve bir yılda
3 dönem (celp) yapılmaktadır.
Silahlı Kuvvetler'in er mevcudu dediğimiz
gibi jandarma dahil 1988 yılında 700.800'dur.
Bu mevcudu banş kadrosu bile kabul et-
sek yıllık er/erbaş ihtiyacı:
700.800 H- 5 (Dönem) x (3 yıllık donem ade-
di) = 420.488 olacaktır.
1990 yıhnda askerlik çağı baslayan 600.000
erkekten %10'unun üniversiteler ve yuksek
okullara girdiği/gireceği kabul edildiğinde
1990 yılında er/erbaş kavnağında 540.000 kişi
bulunacaktır.
Yılhk ihtiyaç 420.000 olduğuna göre 1990
yılında ihtiyaç fazlası er/erbaş yükümlüsü
130.000 kişi kaynakta bulunacaktır. 1990 yı-
lından sonraki yıllarda kaynakta yıllık nüfus
artış hızı oranında (9»2.5) bir artış her yıl kay-
nakta birikecektir.
Bu kaynak fazlalığı, bedelli askerlik, kamu
hizmetlerinde görevlendirme ve askerlik sü-
resinin kısaltılması gibi düzenlemelerle eritil-
meye çalışılmakta ise de, bu fazlalığın bir kıs-
mı er/erbaş mevcudunu şişirmektedir.
Halen devan eden "Avnıpa'da Konvansi-
yonel Silab Indirimi MuzakerelerT'nde (AK-
KUM) bir sonuca ulaşılması halinde, kuvvet-
tutumlannı daima müşahede etmiştir.
• Bu tehditlerin büyük bir kısmının hazır-
lık aşamasından eyleme dönüşmemesinin ne-
deni ise caydırıcılığımızdır.
• Algılanan bu çevresel tehditlere ek ola-
rak Türkiye'nin bir Ortadoğu, Avrupa, Bal-
kan ve Akdeniz ülkesi olması ve bu bölgeler-
deki olaylardan etküenmesi ve/veya bu olay-
ları etkileyebilmesi, Türkiye'yi müstesna bir
jeopolitik-jeostratejik önem duzeyine çıkar-
maktadır. Bu nedenlerle, Türkiye güven-
lik/savunma düzeyini mümkün olan en üst
düzeyde muhafaza etmek zorundadır. Turki-
ye, milli varlık ve butünlüğünü zedeleyebile-
de "sayı ve kalite" bakımından, bu yetenek-
lerin, bunları yaratan kaynaklar (mali, eko-
nomik v.b.) arasında uyumlu bir dengenin ku-
rulması gerekir. Bugünkü modern savaslar-
da, "sayı yerine kalite" ya da "kaliteye kar-
şı sayı" deyimleri doğru değildir. En doğru-
su, "uygun sayı ve kalitede insan ve silah
sistemlerinde meydana gelen bir silahlı kuv-
vetler oluşturmak ve idame ettirmek" şeklinde
olmalıdır.
3. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin silah ve ekip-
manı yaşlıdır, demodedir ve süratle güncel-
leştirilmelidir. Modernize edilmeüdir diyemi-
yoruz, çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
rak ifade edilmektedir. Halbuki, savunma
butçesinin genel bütçeye oranı azami %15,
GSMH'ye oranı ^03.5 ve fert başına yıllık
harcama ise 45 dolardır. Bu husus, NATO'-
nun savunma harcamalarına askeri yardım-
lan dahil etmesinden kaynaklanmaktadır, as-
keri yardımlar ise Türkiye'nin kendi öz kay-
nakları dışındadır.
• Son on yılın Savunma Bütçesi'nin dolar
bazında açıklanmasında; butçe, 1980'den
1986'ya kadar yıllık 1.5 milyar ABD Dolan,
1987'den 1990 yılına kadar, yıllık 2.1 milyar
ABD Dolan'dır. Yılbk ortalama artış %2'dir.
(50 milyon ABD Dolan). Halbuki, son 10 yı-
DEVUT
TûRJdre
MH6AIIİSTAN
ruıuuriSTMi
SÜRİYE
IMK
İRAN
SSC8
1179
3.001
7 91
2.424
2.110
2.673
9.938
Sa
1981
2 815
1 011
2 578
2.389
•4.572
12 914
nMMİfe
l*Mn
1982
2 755
1 287
2639
2 474
8 127
15 393
23
ırcamta
1884
2 190
1 491
2 413
3 210
13.835
20 582
21 3
n
1888
2.769
1.941
2.418
3.623
11.583
5904
TÜRKİYE VE
1987
2 890
2 370
2.972
3 949
13.996
8 956
1879
69
• 90
264
244
213
270
SINIR ÜLKELERİ
Kişi Bafiu Oişrnı S»
Harcamalan (S)
1881
62
114
265
257
338
331
1982 1984
59 45
141 168
270 237
256 309
580 929
383 469
SAVUNMA HARCAMALARI
1986 1987
54
216
233
322
752
124
bö
262
28b
361
880
1/9
1979
15 3
30 4
366
-
11.5
Topiaa HaıcaMİm 64
1981
20.4
56
31.2
30.8
6.8
45 3
1982
21.6
5.7
25.7
29.1
—
46 9
1984
21 2
5.6
19 4
305
—
45.3
46
m
*)
1888
226
59
227
324
—
11 9
1887
224
62
21.9
37.2
—
15.8
1879
4.3
3
6.3
21.1
10.0
11.5
GSMN'remn
Karcaa*
1881 1882
52
29
7
13 4
—
14 2
ttStmm
1884
44
39
7.1
167
51.2
12.3
10-
M
1888 1987
4.8 4.7
4.2
5.6
14.5
31 7
30 4
20
ASKER MEVCUDUNUN BUTÇE VE BUTÇE DIŞI SAVUNMA HARCAMALARI
Çevresel tehditlere ek
olarak Türkiye'nin bir
Ortadoğu, Avrupa,
Balkan ve Akdeniz ülkesi
oiması ve bu bölgelerdeki
olaylardan etküenmesi
ve/veya bu olaylan
etkileyebilmesi, Türkiye'yi
müstesna bir jeopolitik-
jeostratejik önem
duzeyine çıkarmaktadır.
lerde yapılacak indirme paralel olarak er/er-
baş mevcudunda da bir indirim yapılabilecek-
tir.
Yılhk 2000 dolar eşdeğeri kabul edildiğin-
de er/erbaş mevcudunda 100.000 kişilik in-
dirim 200 milyon dolar, 150.000 kişilik indi-
rim 300 milyon dolar değerinde bir tasarruf
sağlayabilir.
Sonuç ve öneriler
1. Türkiye'nin sınırdaşı altı ulke bulunmak-
tadır. Kıbrıs'taki Barış Gucü kuvvetimiz ve
Kıbrıs yönetiminin durumu göz önünde bu-
lunduruiduğunda, tehdit değerlendirmesi 7 ül-
keye gore yapılmalıdır.
• Türkiye, çevresindeki bu devletlerin za-
man zaman duşmanca tutum ve hareketleri-
ne maruz kalmış, niyetler bazen açığa çıkmış,
bazen fiili bir tehdit haline gelmiştir. Türki-
ye, bu devletlerin duşmanca niyet, hareket ve
NUFUSA ORANI
fike
Türkiye
Suriye
Yunanistan
Bulgaristan
Fransa
Italya
Mısır
F.AImanya
Oran
%1.2
%2 3
%1.2
%1
%0.47
%0.46
%0.44
%0.36
YıKar
1986
1987
1988
1989
Savunma
HIÇMI
(•HyarS
değeri)
1650
2.100
2.100
2.100
ABO yanhmı
(mtytnS)
618.4
493.4
490
500
F.Ahnaıya
yanlnı
(«ihrı» S)
59.9
72.3
77.7
82
SavuRma sanayii
destekleme
renu hsfCflnnsı
85
85
90
100
Toplam
savunma
harcamalan
(•«yarS)
2.413
2.750
2.757
2.782
TSK PERSONEL MEVCUDU
Yiaf 1979 1S83 1984 1986 19(7 (1987)
Mevcut 566 000 569 000 602 000 654 400 654 400 126100
Halen devam eden AKKUM görüşmelerinden bir sonuç
çıkması halinde, kuvvetlerde yapılacak indirime paralel olarak
er/erbaş mevcudunda da bir indirim yapılabilecektir. Yıllık
2000 dolar eşdeğeri kabul edildiğinde er/erbaş mevcudunda
100 bin kişilik indirim 200 milyon dolar, 150 bin kişilik
indirim 300 milyon dolar değerinde bir tasarruf sağlayabilir.
cek herhangi bir riski kabul edemez.
• Milli guvenliğimizle ilgili hedeflerin ko-
runmasında/ele geçirilmesinde, savunma/as-
keri gucümüzün fiziki unsuru Silahlı Kuvvet-
lerimiz milli güvenliğimizin ana unsuru-
dur/bileşenidir. Bu görüşe ters düşen bir po-
litik imaj yaratılması tehlikelidir ve milli gü-
venlik anlayışına uygun değildir. Önce yur-
dumuzu her turlü tehdide karşı koruyacağız,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağ-
layacağız ve böyle bir ortamda okullarımızı,
hastanelerimizi ve benzeri kurum ve müesse-
selerimizi kurup geliştireceğiz.
2. Devletler, kabul ettikleri güvenlik/savuıı-
ma duzeyine uygun bir askeri güç oluşturur-
lar. Bu güç, kendisine tahsis edilen ekonomik,
mali, teknolojik, endüstriyel ve sosyal kay-
naklan, silah sistemleri ve askeri insan gücün-
den meydana gelen askeri yeteneklere çevirir.
• Askeri yeteneklerin her birinin, kendi için-
(TSK) birçok silah ve ekipmanı, modernize
edilmeye değme>f
ecek kadar yaşlı ve demode-
dir.
4. Türkiye'nin savunma harcamalan,
1986-1989 yılları ortalamasına göre 2.750 mil-
yar ABD Dolan eşdeğerindedir (yıllık). Sa-
vunma harcamalarımızın ana kaynağı savun-
ma butçemiz, 1987-1988-1989 yıUannda 2.100
milyar ABD Dolan, Amerikan yardımı
490-500 milyon ABD Dolan, Fed.Alman yar-
dımı 75-80 milyon ABD Dolan, Savunma Sa-
nayii Destekleme Fonu ise 90-100 milyon
ABD Doları eşdeğerindedir. Bazı yazarlar ve
siyasiler, Türk savunma harcamalarını daha
yüksek rakamlar olarak belirtmekte, örneğin
savunma butçesinin genel bütçeye oranının
*o22'ler civannda, yine savunma harcamala-
rının GSMH'ye oramnı %4.5'lere çıkartmak-
laâırlar. Bu durumda, fert başına düşen yıl-
lık savunma harcaması da 55 ABD Dolan ola-
hn büyüme hızı ortalaması %5'tir. Oyle ise
Türk ekonomisi gelişme oranını Silahlı Kuv-
vetler butçesineyansıtmamıştır. Yıllık savun-
ma butçeleri ancak TSK'nın mevcut si-
lah/araç ve malzemesinin destek ve idamesi-
ni ve personel ozlük haklan ile personelin ia-
şe ve ibatesine yeterli olabilmiştir. 1990 savun-
ma bütçesindeki yatırımlar, savunma butçe-
sinin %4'ü kadardır (303 milyar TL). Bu
butçe, son üç yılda genel butçenin %12'si ka-
darıdır. Savunma butçemiz NATO, Varşova
Paktı ve komşu ülkelerin savunma bütçeleri-
ne göre en az olanıdır.
5. Savunma butçemiz, yalmzca TSK'nın si-
lah ve malzemesinin destek ve idamesine ve
personel giderlerine yeter derecede olduğun-
dan, demode silah ve malzemenin guncelleş-
tirilmesi ve nıodernizasyonuna ayrılabilecek
miktar, askeri yardımlann bir kısraı ile Sa-
vunma Sanayii Destekleme Fonu'dur. Bu ka\-
naklann da azami değeri yılda 1 milyar ABD
Dolan'dır. (Genel olarak, 500 milyon dolar
askeri yardım 500 milyon dolar eşdeğerinde
fon kaynağı). Acaba bu yıllık miktar yeterli
midir?
6. 1987'de yaptığımız bir araştırmaya göre
TSK'nın güncelleştirilmesi/modernizasyonu
için ihtiyacı olan silah ve ekipmanın dış alım
yolu ile sağlanmasında 1986 birim fiyatları-
na gore asgari 35 milyar ABD Doları'na ge-
reksinme vardır. Bu gereksinme, bugünkü
kaynaklarla 25-30 yılda gidenlebilir ki dün-
ya bu süre içinde aynı silahın 2 yeni jeneras-
yonuna şahit olacaktır. Yaııi, bu süre içinde,
Savunma butçemiz,
yalmzca TSK'mn silah ve
malzemesinin destek ve
idamesine ve personel
giderlerine yeter derecede
olduğundan, demode silah
ve malzemenin
güncelleştirilmesi ve
modernizasyonuna
ayrılabilecek miktar,
askeri yardımların bir
kısmı ile Savunma Sanayii
Destekleme Fonu'dur. Bu
kaynakların da azami
değeri yılda 1 milyar
dolardır. Acaba bu yıllık
miktar yeterli midir?
TSK, modernize olmadan tekrar demode ola-
caktır. Bundan kurtulmanın tek yolu, savun-
ma sanayiimizi geliştirip ihtiyacımız olan si-
lah ve malzemeyi kendimiz üretmemizdir. Bu
şekilde yerli malzeme kullanma ve işçilik gi-
bi girdilerden %30-35'e varan bir ekonomi
sağlanabilir.
Bu durum dikkate alındığında, ihtiyacımız
olan silah ve ekipman üretebilmek için savun-
ma sanayiimizin yılda 1.5 milyar ABD Dola-
rı'na gereksinme duyduğu ortaya çık-
maktadır.
Bu ihtiyacm 1 milyar dolarhk kısmı, Savun-
ma Sanayii Geliştirme Fonu ve dış askeri yar-
dımlarla giderüebileceğine göre yıllık 500 mil-
yon dolarhk bir bütçe dışı ek kaynağa daha
ihtiyaç vardır. Acaba bu kaynak ihtiyacı in-
san gucü sayısında yapılabilecek indirim/ta-
sarruf ile sağlanabilir mi?
• Türkiye'nin savunma harcamaları, NA-
TO ve sınır ülkelerin savunma harcamaları-
nın en azıdır. Bu harcamalarla Türk Silahlı
Kuvvetleri'ringuncelleştirilmesi/modernizas-
yonu çok uzun zamanda olabilir.
• Türk Silahlı Kuvvetleri er mevcudunda
yapılacak 150.000 kişilik bir azaltma ile sa-
vunma buıçesinde yapılacak tasarruf,
TSK'nm guncelleşmesi/modernizasyonu için
sarf edilebilir.
BtTTİ