Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 OCAK 1990 HABERLER CUMHURİYET/ll
Hemşireler hastane kapısında
• tstanbul Haber Servisi — Türkiye Hemşireler
Derneği'nin bültenlerini hastane Içinde dağıttıkları
gerekçesiyle haklarında dava açılan ve önceki gece
lojmanlarından çıkarıian iki hemşireden birinin durumu
ağırlaştı. Biri Heybeliada'ya ötekisi Beyoğlu Kuledibi'ne
"tayin edilen" yaklaşık 10 yıl kıdemli hemşireler, "özlük
ve kadro haklarını yitirdiklerinı"' belirttiler. Hemşireler
diınkü geceyi de arkadaşlanyla birlikte hastane kapısının
önünde geçirdiler. (Fotoğraf: Nihat Halıcı)
2000'e Doğru davası
• İstanbul Haber Servisi — 2000'e Doğru Dergisi
Başyazan Doğu Perinçek ile Yazı Işleri Müdürü Tunca
Arslan'ın, PKK lideri Abdullah Öcalan'la yaptıkları
röportaj nedeniyle yargılanmalarına başlandı. Istanbul
DGM'deki duruşmada, Perinçek ve Arsjan'ın, dergilerinin
toplatılan 43. sayılanndaki "Abdullah Öcalan Perinçek'e
Anlattı-2: Türkiye Halkıyla Birleşeceğiz" baslıkh
röponajda, TCK'nın 142/3-6. maddelerine aykırı
davranmaktan 7.5-15 yıl arasında hapisleri istendi.
Dr. Sadık Ahmet yargılanıyor
• Haber Merkezi — Eski Gümülcıne Bağımsız
Milletvekili Dr. Sadık Ahmet, "Dağıttığı bildirilerle
Müslüman seçmenleri yanıltmak, yalan haber yaymak ve
halk arasında ikilik yaratmak'' suçlamalarıyla bugiin
Gümülcine'de yargılanacak. Duruşmayı izlemek üzere
Barolar Birliği Başkanı Önder Sav, Istanbul Barosu
Başkanı Turgut Kazan, Ankara Barosu Başkanı Erzan
Erzunımluoğiu ile baro yöneticileri Av. Vahjt Çaiım, Av.
Yücel Sayman ve Av. Osman Aktug Yunanistan'a gittiler.
Teknik ögretmenlerden eylem
• Egitim Servisi — Özel hizmet tazminatlarının yüzde
20 ve 40 oranlarından yüzde 2 ve 8 oranlarına
düşürülmesi üzerine bir süredir yurt çapında protesto
eylemleri sürdüren teknik öğretmenler, bugün de toplu
halde viziteye çıkacaklar. îstanbul'da Sultanahmet Sağlık
Merkezi ile Validebağ Öğretmen Sağlık Merkezi'nde
toplu viziteye çıkacak olan teknik öğretmenler,
"Kamuoyunu bilgilendirme ve gücünü haklılığımızdan
alan sesimizi duyurma amacıyla yasal zorlama
yöntemlerimizin tarihsel süreçte özgün biçimde yetkili
kişi ve kuruluşlardan somut sonuçlar alınıncaya kadar
devam edeceğini duyururuz" dediler. Teknik öğretmenler,
daha önce de önlük giymeden çalışma, müdür
yardımcıları, bölüm şefleri.atölye şefleri ve laboratuvar
şeflerinin yönetirilik görevlerinden aynlmaları, 40 saatten
fazla ders almama, doner sermaye çahşmalarına
katılmama gibi eylemler gerçekleştirdiler.
Aksu'ya soru yagmııru
• ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) — Kars Bağımsız
Milletvekili Mahmut Alınak, İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'ya, Hakkâri'nin Uludere ilçesine bağlı köylerden
Irak'a göçü durdurmak için ne gibi önlemler alınacağı
konusunda soru önergesi verdi. SHP İçel Milletvekili
Fikri Sağlar da gazeteci Ahmet Abakay'm görevli olarak
gittiği Adımlar Dergisi'nde gözaltına ahnarak gözlerinin
bajlanması ve DAL bölümünde hücreye atılması olayı ile
ilgili olarak İçişleri Bakanı Aksu'ya bir soru önergesi
yöneltti.
Doğramacı'ya suç duyurusu
• Haber Merkezi — Öğretim Cyeleri Derneği, çağdaş
kıyafet zorunluluğunu kaldırarak üniversite yönetimlerini
ve öğrencilerini "suça teşvik ettikleri" gerekçesiyle YÖK
Başkanı lhsan Doğramacı ve YÖK uyeleri hakkında suç
duyurusunda bulunmayı kararlaştırdı. Ankara DGM
Savcılığı'na bu hafta içinde iletileceği bildirüen dilekçede,
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı bir
biçinıde YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nde "çağdaş
kıyafet zorunluluğunu kaldırarak turban ve başörtüsü
takılmasına olanak sağlayan YÖK Yönetim Kurulu
üyelerinin TCK'nın 163/1 maddesinde -belirtilen suçu
işledikleri" öne sürüldu.
Orduya kadın subay
• İZMtR (Cumburiyet Ege Bürosu) — Kara Kuvvetleri
Komutanhğı'na yeniden bayan muvazzaf subaylar
alınacağı açıklandı. Doktor, eczacı, muhendis ve
öğretmen ile askeri hakim sınıflarına başvuracak adaylar,
31 Ocak 1990 tarihine kadar Kara Kuvvetleri Personel
Başkanlığfna posta ve şahsen başvurularını
yapabilecekler.
Menderes'e devlet töreni
• ANKARA (ANKA)— ANAP Giresun Milletvekili
Burhan Kara'nın 27 Mayıs sonrası idam edilen eski
başbakanlardan Adnan Menderes ile iki bakanı Fatin
Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın İmralı Adası'daki
mezarının devlet toreni ile Bakanlar Kurulu'nun uygun
göreceği bir yere nakledilmelerini öngören yasa teklifi,
TBMM İçişleri Komisyonu'nda kabul edildi.
"Patara'nın Korunması"
• Haber Merkezi — Patara'nın çarpık yapılanma
nedeniyle giderek yok olduğu vurgulandı. Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat
Tarihi Bölümü ve Patara Kazısı Başkanı Prof. Dr. Fahri
Işık'ın Antalya'dan sonra dün Kaş'ta verdiği "Patara,
dünü, bugünü ve geleceği" konferansında, tarihi eserlerin
korunması konusundaki sorunlar dile getirilerek yöre
halkının yaklaşımlarıyla.çözüm arayışına gidildi.
Konferansta antik kentin kalıntılarına ilişkin saydam
gösterisi de yapıldı.
KISA
• Kadınlardan raektup - Umversıteli Kadınlar Derneği Antalya Şubesi
tarafından TBMM Başkanlığı'nagonderilen mektupta "Turkıye'de
irticanın boy utları gun geçtıkçe anmaktadır'' denıldi.
• TYS'den telgraf - Türki>e Yazarlar Sendıkası Genel Başkanı Oktay
Akbal, son gunlerdekı gazete ve dergi toplatılması ilegözaltı olayljjına
ilişkın Başbakan Akbulut'abirtelgarfgönderdi. Akbal, "Ola>ları,
duşunce özgurlüklerini kısıtlayıcı bazı ceza maddeîerinın kaldınlmasının
taruşıldığı şu gunlerde endişe ve uzunıuyle ızlemekteyiz" dedi.
• 31 kişi açlık grcvinde - Demokratik kiîle orgutlerine yapılan baskılan
protesto amaciyla 31 kişi dunden itibaren açlık grev ine başladı Proteslo
niteliği taşıyan açlık grevlerının. '»nö demoknıtik uygulanuüar son
buluncaya kadar sureccgi" bıldırildı.
• Müze sovgunu davası - Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e aıi 8
parça nişan \e kolyeyı sergilendikleri Harbiye Askeri Müzesı'nden çaldığı
savıyla hakkında dava açılan Astsubay İbrahim Yağcı'nın
yargılanmasına devam edildi.
• Van'da tatil- Elverışsızhava koşullannınetkisiyle Van'da ilk veorta
dercceli okullar hıfzıssıhha kurulunun aJdığı kararla iki gun tatil edildi.
• Alman sosyolog - Bolucülük yaptığı gerekçesiyle tutuklandıktan sonra
serbest bırakılan Aiman sosyolog Helle Schlumberger, "Kurdistan
kelimesı bızım içıncofrafı bir sozcüktur" dedi. Schlumberger, TCY'nin
141 ve 142. maddelen kaldmlmadan Turkiye'yegelmeyeceğjni söyledi.
• Ögretim iijesi kazada oldu - Çukurova Üniversıtesi'nin Balçah'daki
kampusu yakınında meydana gelen ırafik kazasında, Zıraaı Fakultesı
öğretim üyesi Prof. Dr. Mahmut Sayın ile Fen Edebivat Fakültesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Erbil'in eşi Necibe Erbil öldu,
Prof Dr. Savm'ıneşı Şengul ıleGulsen <\çıkgö2 ise ağır varalandı
ANAP içinde kabinededeğişiklik istekleriyenidengündeme geldi
Hükümette 'gaflar sıkıntısıBazı bakanlar ve ANAP'hlar önemli konularda
yetersiz kalındığı ve tutarsız kararlar alındığını
dile getirerek en geç mart ayı içinde parti
yönetimi ve hükümette değişiklik yapılması
gerektiğini Başbakan Akbulut'a ilettiler.
Güneş Taner ve İmren Aykut topun ağzında.
CANAN GEDİK
ANKARA — 2.5 aylık Yüdınm
Akbulut hükumeti icraatının
"gaflarla dolu" oiması, ANAP
grubu içinde "büküraet ve parti
yönetiminde değişiklik" isleklerini
yeniden günderne getirdi. Bazı ba-
kanlar ile milletvekiilerinin hukü-
met ve parti yonetiminde değişik-
lik konusunda Başbakan Yıldınm
Akbulut ile göruştukleri ve bu is-
teklerini Başbakan'a ilettikleri öğ-
renildi. Akbulut'un değişiklik is-
teklerine, "Bir süre daha
bekle>elim" yarutını vermesi, önü-
muzdeki aylar içinde hükümet \e
ANAP yonetiminde opeıasyon
yapılacağı biçiminde yorumlandı.
Edinilen bilgiye göre ANAP
içindeki "muhafazakâr" eğilimde
olan bazı bakanlar ve milletvekil-
leri, ozel göruşmelerde Başbakan
Akbulut'a "hükümet ve partiye
yeni ve güçlü bir görtintü" kazan-
dırrnak gereğini anlattılar. İlk kez
ANAP'ın genel başkan adayların-
dan Hasan Celal Gtizel ve arka-
daşları tarafından gündeme geti-
rilen "değişiklik" isteğine, muha-
fazakâr eğilim de destek oldu.
ANAP'ın muhafazakâr eğilimi
içinde yer alan esl ı devlet bakan-
larından Kânm Oksay "vitrin
değişikliği" ısieğini ANAP grup
toplantılarında dile getirirken mu-
hafazakâr eğilimdeki bir bakan da
Akbulut iie goruşiu ve bazı mil-
letvekillerine "hükümet
çalışmalannı" değerlendirdi.
Muhafazakâr eğilimdeki ba-
kanlar ve milletvekilleri, gündeme
gelen önemli siyasi konularda hu-
kümetin yetersiz kaldığı ve kamu-
oyunda buyuk puan kaybına yol
açan tutarsızlıklar içinde bulundu-
ğunu dile getirdiler. Akbulut'tan
hükümet ve ANAP yonetiminde
değişiklik isteyen ANAP'lıların
yonelttiği eleştiriler şu ana başlık-
İar allında toplanıyor:
"1- Siıper emeklilik konusunda
eski ve yeni bakanların çatışma-
sı: Anayasa Mahkemesi'nin super
emeklilerin maaslannı dondurma
kararı alması ile birlikte Çalısma
ve Sosyal Giivenlik Bakanı İmren
Aykuf ile eski Bakan Mukerrera
Tasçıoğlu söz diiellosuna girdiler.
Karşılıklı ağır suçlamalara hiikii-
mel ve parti yönetimi seyirci kal-
dı ve ANAP biıyük oy kaybına
uğradı.
2- Sağlık ucrellerioe aralık ayı
başlanoda önce zam yapıldı. Ka-
muovundan gelen tepki üzerine bu
zam geri alındı. İzlenen kararsız
lavizkâr politika bukumete güve-
ni sarstı.
3- Butçe gönişmeleri sırasında
Hasan Celal Guzel ve arkadaşla-
rının memurlara zam için kesinti
önergeleri vermeleri, bükümeti
lot durumda btraktı. ANAP büt-
çe gorüşmelerinde dagınık ve bo-
lünmüş bir gorüntü ortaya koydu.
4- AT'nin olumsuz raporuna
karşılık hükümet göniş açıkla-
makta gecikince Cumhurbaşkanı
ÖzaJ'ın, raponı 'olumlu' nitele-
mesi sorun yarattı. Dışişleıi Ba-
kanı Mesul Ydmaz, Cumhurbaş-
kam'mn bu görüşüne ters düştü.
Hükümet yetersiz kaldı, muhale-
fetin 'uzaktan kumandalı hü-
kumet' suçlaması kamuoyunda
etkili oldu.
5- Çavuşesku'ııun yönetiraden
uzaklaştınldjğı gun, Devlet Baka-
nı İbrahim Özdemir'in 'Çavuşes-
ku Rumen halkının bugunkü çap-
daş düzeye gelmesini sağladı' bi-
çiminde demec vermesi hükiîroe-
ti 'gülunç' dumma düşürdü.
6- ANAP Kırşehir Milletvekili
Gökhan Maraş'ın riişvet ve yol-
suzlukla mucadele yasa önerisine
Muhabirimiz mahkemeye başvurdu
MületvekiUne
tazminat davası
illf* I
ANKARA (Cumhuriyet Bıiro-
su) — Muhabirimiz Faruk Bildi-
rici, TBMM'de kendisine saldıra-
rak hakaret eden ANAP Malatya
Milletvekili Bülent Çaparoğlu'na
25 milyon lira manevi tazminat is-
temiyle dava açtı.
Ankara Asliye Hukuk Mahke-
mesi'ne verilen dava dilekçesinde
Çaparoğlu'nun, Bildirici'ye, 11
Ocak 1990'da TBMM Milli Eği-
tim Komisyonu toplantı salonun-
da, "ANAP'b muhafazakârtann
Bilkent Üniversitesi'ne yardımla il-
gili lasarıyı engelledikleri" habe-
ri nedeniyle saldırarak hakaret et-
tiği kaydedildi. Çaparoğlu'nun,
Bildirici'ye görevi başında, "Ya-
lana, şerefsiz, serseri, hajsiyetsiz"
sözleriyle hakaret ettiği ve "bası-
nın görev alanına da tecavuz
etliği" belirtildi.
Avukat Emin Değer tarafından
hazırlanan dilekçede, "Bir paria-
menterin bir tasannın leh ve aley-
hinde davranış ve sözleri varsa
bunlann olduğu gibi gerçek bo-
yutlanyla kamuovuna yansıtılma-
sı bir gazetecinin ve gazetenin go-
revidir. Bunları eksik vansıtmak,
kamuoyunun doğru bilgilerle
olnsturuimasıyla görevli gazeteci-
nin görevini tara yapmaması
demektir" denildi. Dilekçede da-
ha sonra şu görüşlere yer verildi:
"Bu davranışı ile davalı önceden
tasaıiadığı bir eylemi gercekleştir-
miş ve görev başındaki Faruk Bil-
dirici'ye görevi nedeniyle ve göre-
vini engellemek amacıvla hakaret
etmişlir. Çünkü gazeteci, gerçeği
her koşul altında, doğru, abart-
masız ve objektif ilkeler içinde
yazmakla yukumludür. Bir parla-
menterin değil >asama işleriyle il-
gili soz ve davranışlannı; kamu-
oyunu ilgilendiren her soz ve ey-
lemini haber konusu edebilir, eles-
tirebilir. Çunku pariamenterin her
sözu ve lutumu kamuoyunu ilgi-
lendirir. Onun vcniden seçilmeM,
topluma neler verdiginin bilinme-
sine bağhdır, kamu varannın bu
bağlamda gerçekleşip gerçekleş-
mediği. Milletvekilinin çalışmala-
nnın değerlendirilmesinin bir yolu
da, basının objektif ilkelerle gö-
rev yapmasına bağlıdır. Kamuoyu,
ancak basının sağlıklı işlemesi du-
rumunda bilgilenebilir. Seçmen.
oy verdiği kişivi bu yolla tanır ve
halka nasıl hizmet ettiğini ya da
etmediğini bu yolla saptar. Onun
için demoknjsilerde basın, dör-
dıincu kuvvet olarak nitelenir.
Bu bağlamda gazetecinin haber
niteligi taşıyan soz ve davranışla-
rı, bir parlamenter 'yazma' dedi
diye, yazmaması, görevini halka,
topluma karsı yapmaması demek-
tir. Haberin şövle >n da boyle ya-
zılması konusu gazelecinin so-
rumluluğundadır. Ona kimse la-
limat veremez."
GÜZEL İSTANBUL'DA
6
Çıkışınuz isyan değil9
İç Politika Servisi — ANAP ge-
nel başkan adayı Hasan Celal Gıi-
zel, partinin "restorasyona" ge-
reksinimi olduğunu belirterek,
"Bu iş bövle gitmiyor, bu yıl bu
meseleyi mutlaka bitirmeliyiz"
dedi. Güzel, ANAP'ta herkesiri
"karnından konuşmayı bırakıp,
ortaya çıkması gerektigini"
soyledi.
17 kasımdaki ANAP olağanüs-
tu kongresinden sonra, genel baş-
kan adayı olarak örgüt bazında
ilk kez, Bakırköy olağanustü ilçe
kongresinde gücünü ölçecek olan
Hasan Celal Güzel, dun akşam
partili delegelerin bir bölumü ile
yemek yedi. Güzel, yemekte yap-
tığı konuşmada, 26 Mart seçim-
lerinde alınan başansız sonuçla-
rın nedenini sıralarken, "Rüşvet
ve yolsuzlukla mucadele konu-
sunda cevap veremedik. Boynu-
muz hep bükuk kaldı. Sanki,
ANAP'lı olmak, köşe dönücu ol-
mak gibi geldi. Herkes bize bu
gözle baktı" dedi. ANAP'ın ken-
dini toparlaması için cumhurbaş-
kanlığı seçiminden sonra fırsat
doğduğuna değinen Hasan Celal
Güzel, genel başkanlık seçiminin
demokratik bir kongre olmadığı-
nı öne sürdü. Konuşmasına "Hü-
kümet olarak sadece kendi yakın-
lanmızı değil, herkeşi kollamak
mecburiyetindcyiz. Özellikle ya-
kınlanmızdan kaçınmalıyız" biçi-
minde devam eden Güzel daha
sonra şöyle dedi:
"Bizim çıkışımız, asla isyan de-
ğildir. Tevekkülle zilleti birbirin-
den ayırmamız lazım. Mücadele-
miz, koltuk ya da şahıs mücade-
lesi degildir. Biz kemerinizi sıkın
derken, idarecilerimiz ve yoneti-
dierimiz, şatafatlı ve tantanalı ha-
yat süremezler. Eger, bir vere ge-
lirsem, '70çeşıtli şatafath, tanta-
nalı ANAP yemeklerini' kaldıra-
cağım."
fintivnr Oynayamadığı oyuncakları satmak zor olsa ge-
V 8 a u
J u l
rek, Bulgaristan'dan göçup gelen Zeynep için. Bü-
yiik umutlaria geldiği ulkeden farklı ne bulmuştur acaba veni ülkesinde. Okuldan çıkıp önlüğünü
bile çıkarmadan Bulgaristan'dan getirdiği bebekleri satmaya koyulmuş. Sabahın erken saatlerinde
ellerini kamçı gibi kesen ajazdan korunmak için de eldivenlerini giymis. Tanesi 2 bin liradan, üç
dort bebek satabiliyor. Zeynep bebeklerle yaşam savası venyor... (Fotoğraf: Zafer Aknar)
hükümet ve ANAP yönetimi ön-
ce karşı göniş bildirdi. Ancak ka-
muoyu baskısı üzerine daha son-
ra öneriye 'kerhen' destek verildi.
7- Devlet Bakanı Mehmet Ke-
çeciler'in baskısı ile YÖK turban
yasağını kaldırdı. Bu karann alın-
masından birçok bakanın haberi
olmadı. Ancak üniversitelerin bu
karara uymaması da ANAP'a pu-
an kaybeitirecek bir kaos yarattı.
8- Ankara İdare Mahkemesi Çi-
losan'ın özelleştiritmesini durdu-
rurken hükümet yine seyirci kal-
dı. Hiçbir bakan sorumluhığu ust-
lenmeyince muhalefel puan ka-
zandı. Özelleştirme sorunu bökü-
mette göriis aynlığı yarattı.
9- Hükümet süper emeklilerin
durumuna seyirci kalırken
TBMM'den milletvekiilerinin er-
ken emekliliği yasa önerisi çıktı.
Hükümet bu konuda da ANAP
grubunu toparlayıcı bir politika
ortaya koyamadı. ANAP grubu
bölündü ve büyük puan kaybı
oldu.
10- TCK'nın 141-142 ve 163.
maddelerinde değişiklik konusun-
da çelişkili tavırlar ortaya çıktı.
Adalel Baksnlıgında TCK'nm
141-142 ve 163. maddelerinin kal-
dınlması yonünde taslagın hazır
olduğu duyunılurken Adalet Ba-
kanı henüz hukumetin bu konu-
daki göruşünun belli olmadıgını
açıkladı. Konunun tartışıldığı Ba-
kanlar Kurulu toplantısında da
her bakan ayn yönde görüş orta-
ya koydular. ANAP genel başkan
yardımcılanndan Metin Gürdere
2
'
nin 141-142 konusunda muhalefet
partilerine 'millı mutabakat' öner-
mesine Adalel Bakanı Sungurlu
karşı çıktı.
11- Yaş sebze ve meyve ilhali üe
ilgili kararname nedeniyle Devlet
Bakanı Güneş Taner ANAP gru-
bundan sert eieştiriler aldı. İçel
Milletvekili Riişlu Kâzım Yıicelen
ile arkadaşlan, Taner için gnıpta
genel goruşme isteği hazıriarken
devlet bakanları Hüsnü Doğan,
Kemal Akkaya ve Maliye Bakanı
Ekrem Pakdemirli ithal kararna-
mesini imzalamadılar. Hükümet
içinde göriis aynlıgı çıktı.
12- Başbakan Akbulut'un sü-
rekli 'demokrasi', 'fıkir özgürlü-
ğü* 'hak ve hukuk'tan soz etme-
sine karşılık, Guneş Gazetesi'nin
toplatılması ve Adalel Bakanı Oi-
tan Sunguriu'mın isteğine karşın
DGM Savcısı Nusrel Demiral'ın
ifade vermekten kaçınması, Türki-
ye'nin uluslararası plalformda ili-
bannı sarsıcı oldu.
13- Cumhurbaşkanı Özal'ın
ABD gezisi de hükümete puan
kaybcttirdi. Cumhurbaşkanı'nın
ABD gezisini 'özel bir gezi' ola-
rak açıklaraasına ragmen Devlet
Bakanı Güneş Taner'in bu geziye
kaülması tepki topladı. Dışişleri
Bakanı Güneş Taner'in bu geziye
katılması tepki topladı. Dışişleri
Bakanı Mesut Yılmaz, Cumhur-
başkanı ile ters düşecek bir tulum
ortaya koydu. Yılmaz'ın ABD ge-
zisinin Dışişleri Bakanlığı'mn is-
teği üzerine gerçekleştiğini açıkla-
ması, çelişkûerin bir baska örne-
ğini oluşturdu."
ANAP'lılar, ANAP grubundan
ve kamuoyunda tepki toplayan
bazı bakanların hükümetten
uzaklaştırılması gerektiğini savu-
nuyorlar. ANAP gnıbunda Hasan
Celal Güzel yanlısı milletvekiile-
rinin tepkilerini toplayan Güneş
Tgner ile Çalısma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanı imren Aykut'un hü-
kümet dışında tutulmalan isteni-
yor. Güzel yanlısı milletvekilleri,
Taner için grupta genel göruşme
hazırlığına giriştiler. Ancak Ta-
ner'in ABD'de bulımması ve önü-
müzdeki hafta da TBMM'nin ta-
tile girmesi nedeniyle Taner için
şubat ayı içinde genel görüşme
açılması uygun bulundu.
DSPeski GenelBaşkan Yardımcısı'ndan Rahşan Ecevit'eyanıt
Ozdalga: DSPlde kural, koşubuz itaatHaber Merkezi — Demokratik Sol Parti eski Ge-
nel Başkan Yardımcısı Halûk Ozdalga, Rahşan Ece-
vit'in gazetemizde yayımlanan iki bölumlük söyle-
şisi için bir açıklama yaptı. DSP içinde kendisini
hedef alarak sürdürülen karalamalar yüzünden böy-
le bir açıklamaya gerek duyduğunu belirten Ozdal-
ga, DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit-
in "mulfağına dönmesi gerektiği" konusunda de-
meç vermediğini, yazı yazmadığını ve bir iraada bu-
lunmadığını bildirdi. Ozdalga şöyle dedi:
"DSP üst yonetiminde yaşayanlar, bir büyük Rus
yazann o güzel sözlerini dogrular gibidin 'İnsan-
ları yalnızca soyut bir sevgiyle sevenlerden daima
çekınmek gerekir'. DSP'de lıorlanan. ililip kakılan,
konuşması yasaklanan ve hak aramak isteyince de
kapı dışına atılan işçilerin, bakkalların ve esnafın
gerçek hikâyesini bir gün acaba kim yazacak?"
Halûk Özdalga'nın açıklaması şoyle:
"Hafta başmda gazetenizde Sayın Rahşan Ece-
vit adı altında yaymlanan ve kimin tarafından ka-
leme alındığı kolayca tahmin edilebilecek açıklama-
ları buyıik uzüntuyie ûkudum.
DSP içinde beni de hedef alarak sürdurülen ka-
ralamalar, bu açıklamayla, şimdi ne acı ki kamuo-
yu onunde yapılır hale gelmiştir. O nedenle, bugu-
ne kadar ısrarla koruduğum suskunluğu surdurmem
artık mümkün olamayacaktır.
Örgute mektupgondererek ve>a basına demeç ve-
rerek Sayın Rahşan Ecevit'in 'mutfağa donmesi
gerektiğini' >azmadım, o yolda bir imada bulun-
madım. Benim adımı taşıyan böyle bir açıklama
gosterilemez. Hayatımda hiçbir zaman adımı kul-
lanmadan bir açıklama yazıp dağıtmış da değilım.
Ayrıca hiçbir zaman en yakınımdaki kişi de da-
hil, başka insanlann adını kullanarak açıklama yap-
raadım. Bunu, en yakın da olsa adı kullamlan kişi-
ye karşı haksızlık kabul ederim. Hele bir zamanlar
aynı mucadele içinde yakın bulunmuş insanlann,
asılsız dedikodulara kanıp ustelik başka bir kişinin
adını kullanarak birbirlerini kamuoyu önünde ka-
ralamalarını, siyaset yapmanın yakışıksız ve onur-
lu sayılamayacak yollarından biri olduğunu dü-
şunürüm.
Sayın Rahşan Ecevit'le kişisel bir çekişme içinde
hiçbir zaman bulunmadım. Ama kendisinin DSP
Genel Merkezi'ndeki görevlerini, özellikle örgutle
ilgili göre\'lerini bırakmasını istediğim doğrudur. Bu
duşüncemi de, doğrudan Sayın Rahşan Ecevit'e ve
eşine, uzun uzun belki başka hiç kimsenin söyle-
mediği kadar açık ve ayrıntılı gerekçelerle anlattım.
Ama o gerekçelerin içinde. Sayın Rahşan Ecevit'in
kadın oiması asla yoktur.
Esasen bu yalnız benim kişisel isteğim degildir.
DSP üyelerinin tamamına yakını ve hatta halen par-
ti yönetiminin en üst duzeyinde görevde bulunan-
ların çoğunluğu da bunu istemektedir. Ama hiç kim-
se, Sayın Rahşan Ecevit'e kadın olduğu için karşı
degildir. Öyle olduğu çok iyi bilinmesine rağmen,
bir kadının DSP'de gorev yapmasına karşı çıkılıyor-
muş izlenimıni verecek biçimde konuyu çarpıtmak,
kimsenin kolay inanmayacağı bir kurnazlıktır.
DSP ust yönetiminin sosyal demokrasiyle bağ-
daşmayan tutumlarını içime sığdıramadığım için.
genel başkan yardımcılığından ayrıldım. Bu konu-
daki düşüncelerimi, belki yararlı olur diye, Sayın
Rahşan Ecevit'e ve eşine defalarca, somut örnekler
vererek anlattım. Etkisi olmadıgını görünce, yone-
tımdeki görevlerimı bıraktım. Partideki görev lerim-
den aynlmayı, hiçbir zaman siyasi bir manev ra ola-
rak da görmedim.
DSP ust yönetiminin tepeden inmeci. aşırı mer-
keziyetçi ve tabanı valnızca konuşmalarda kullanı-
lacak bir propaganda malzemesi olarak goren an-
layışını kabul edemeyıp aynlan veo yaklaşımı eleş-
tirmek yureklilığinı gosterdiği içın uzaklaştırılan pek
çok partili vardır. Şimdi bu insanlann, 'halkın so-
zunün geçtıği' bir orgütlenmeye karşı olduklan için
ayrıldıklannı öne surmek, yalnızca aşırı bir çarpıt-
ma değil, aynı zamanda bir haksızlıktır.
Gerçek bunun tam tersidir. O insanlann karşı çık-
tıkları, örneğin Zonguldakh bir maden işçisinin,
çevresınde adı duyulduğu, tanındığı, sevildiği için
ve başarı kazandı diye partiden uzaklaştırılması ol-
muştur. Bu örnekler istenildıği kadar çoğaltılabilir.
DSP üst yonetiminde yaşananlaı, bir buyuk Rus
yazarının o güzel sözlerini dogrular gibidir: "Insan-
lan yalnızca soyut bir sevgiyle sevenlerden daima
çekinmek gerekir'. DSP'de horfanan, itilip kakılan,
konuşması yasaklanan ve hak aramak isteyince de
kapı dışına atılan işçilerin, bakkalların ve esnafın
gerçek hikâyesini bir gün acaba kim yazacaktır?
Haksızlıklara ve adaletsizliğe karşı mucadele et-
mek için, eğer demokrasi bir gün tekrar ayak altı-
na alınırsa demokrasi mücadelesi vermek için yola
çıkan bir partinin bugun geldiği yer, yürek sızlatı-
cıdır. Şimdi o partide mutlak kural, koşulsuz ita-
attir. Şimdi o partide bir yerlere gelebilmenin ko-
şulu, boyun eğrnektir. Nasıl olacak da boyun eğ-
meye ve koşulsuz itaate zorlanan insanlardan olu-
şan bir parti, gerektiğinde demokrasi mücadelesi ve-
rebilecektir? Haksızlıklara ve adaletsizliğe karşı na-
sıl boyun eğmeden mucadele edecektir?
DSP'nin orgütlenme modelinin 'yepyeni' ve 'bu-
güne dek eşi görülmemiş' olduğu öne sürülmekte-
dir. Heyhat! Bu çok eski ve iyi bilinen bir model-
dir.
Çok alçakgönüllu sayılamayacak bir ifade ile
DSP'nin 'şimdiye kadar hiçbir partide göriilmedik
ölçüde sağlam ve sağlıklı' olduğu iddia edilen ör-
gutlenmesinin bugun geldiği nokta da kıvanç veri-
ci degildir.
DSP kurulalı 5 yıl ölmuştur. 1985'te resmi kuru-
luştan once yürütülen orgütlenme çalışmalan dik-
kate alınırsa, aslında bu süre daha da uzundur. Ama
bugün hâlâ illerin hemen hemen hiçbirinde parti,
ust yonetimin tutumu nedeniyle yasalara uygun bir
örgüte sahip degildir.
Yeni kurulanlar hariç 67 ilimizin yalnızca 39'unda
bugüne kadar kongre yapılmıştır. Bu 39 ilde seçimle
işbaşına gelen yönetimlerden 34 tanesi, genel mer-
kez tarafından görevden uzaklaştırılmıştır. Bunlar-
dan bazıları seçımden hemen birkaç gün sonra gö-
revden alınmıştır. Bazı illerde ise genel merkez, kendi
atadığı ıl yönetimlerini kısa sure içinde defalarca gö-
revden almıştır. Gorevden alınmanın başlıca nede-
nı. insanlann mutlak ıtaati kabul etrnemeleridir. Üs-
telik bütün bu tepeden inme görevden almalar ve
atamalar MKYK'da bile göruşülmeden, tanışılma-
dan ve oylanmadan yapılmıştır. Ne acı ki bütün bu
işler, 'sosyal demokrat örgütlenmeyi Türkiye'de en
iyi bildiği' iddia edilen tek bir kişinin buyrukları-
na göre yürütülmektedir. Parti üst yönetimi, bu 34
ilden hiçbirinde yasalann zorunlu kıldığı süre çok-
tan aşılmış olmasına rağmen yeni kongre yaptırma-
mıştır. Şimdi bu örguder, üst yonetimin tutumu ne-
deniyle yasaya ters düşmüş durumdadır. Istanbul,
Ankara, Adana, Bursa, Trabzon, Eskişehir, Antal-
ya ve daha başka pek çok il bu durumdadır. Şimdi
parti, kendi örgütlerinin birçoğuyla mahkemelik ol-
muştur.
67 ilin kalan 28'inde ise S yıldır, 'kendin pisir ken-
din ye' türünden bile olsa, kongre yapılmamıştır.
tzmir, Gaziantep, Kayseri, Konya, Malatya gibi
büyük illerde bile 5 yıldır niçin kongre yapılmamış,
seçilmiş bir yonetimin işbaşına gelmesine izin ve-
rilmemiştir? Sıvas, Tunceli, Artvin, Kırklareli gibi
sosyal demokratların en güçlü olduğu illerde bile,
seçimle işbaşına gelmiş bir yonetimin oluşmasına
5 yıldır bir kez bile niçin izin verilmemiştir? Taba-
na dayalı eşi görülmemiş orgütlenme modeîi bu
mudur?
Partilerin yılda iki kez üye listelerini Adalet Ba-
kanlığı'na bağlı bir masaya bildirmesi gerekir. DSP
niçin 1989 yılında tek bir üye bildirmemiştir? O ka-
dar çok başvuru oldu ki, listeleri yazmayı
yetiştiremedik' açıklamasının inandırıcılığı yoktur.
Mızrak çuvala s'ğmamıştır. Hiç olmazsa, yaaldığı
kadarı verilebilirdi. Herhalde herkes son gün üye
olmadı. Hem neden haziran sonunda da verilme-
di? Sakın gerçek neden, tek kişilik sansur kurulu-
nun o kadar çok işe yetişememesi olmasın?
İlçe orgütlerinde, il örgütlerinde ve genel merkez-
de parti için görev yapmış; seçimlerde partinin adayı
olmuş insanlardan bile 'sabn yetmeyenlerin' ve 'ger-
çek halk örgütlenmesinden' kuşku duymaya başla-
yanların uye kayıtlan yok edilmektedir. Böylece, eşi
görülmemiş derecede 'sağlam' ve 'tutarlı' bir örgüt
yapısı oluşturulmaktadır. Öyle değil mi?
Güneşi balçıkla sıvamaya çalışmak boş bir uğ-
raştır. DSP üst yönetimi bu yöntemlerde ısrar etti-
ği sureee, sosyal demokrasiyolunda başarı kazan-
ması zor olacaktır!'