26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 EYLÜL 1989 PAZAR KONUĞU CUMHURİYET/15 \fergi gelirini arttırınak şart Enflasyon, Türkiye'nin son 10 yıllık gündeminin birinci maddesi. Enflasyonla mücadele için çeşitli çareler arandı, çeşitli uygulamalar yapıldı, ama hiçbiri gerçek ve kesin çözüme ulaşmadı. Bu arada enflasyönun nedenleri sıkı sıkı sorgulandı, bu konuda çeşitli görüşler ileri sürüldü. Türkiye, son 10 yıldır enflasyonla mücadele programını 'monetarist' görüşler çerçevesinde saptıyor. 1986 yılına kadar belli bir istikrar içinde süren enflasyonla mücadele bu yıl, kamu yatırımlarındaki patlama nedeniyle aksadı. Enflasyondaki artışın siyasi faturası da 26 martta çıkarıldı. 26 mart sonrası hükümet, yatırımları neredeyse durdurma noktasma getirdi. Amaç, bütçe açığmın azalmasıydı. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı Mahfi Eğilmez, kamu harcamalarını kısma politikalarının gelip tıkandığı noktayı arkadaşımız Bilal Çetin'e anlattı. Hazine veDış Ticaret Müsteşar Yardımcısı Mahfi Eğilmez; PAZAR KONUĞU Türkiye'nin İMF ve Dünya Bankası ile ilişkileri nasıl son dönemde? Bütün bu uluslararası kuruluşlarla Hazine'nin ve Türkiye'nin iyi ilişkileri vardır. IMPnin Türkiye ekonomisi ile ilgili son değerlendirmeleri birçok alanlarda olumlu. Bazı alanlarda da eleştirileri var tabii. Bu eleştiriler de dikkate alınmak suretiyle belli programlar hazırlanıyor. Ama, bu eleştiriler olmasaydı da zaten biz Hazine, DPT ve Merkez Bankası olarak bu tedbirleri almaya yönelik hazırlıklar içerisindeydik. Eleştirilerinin bir tanesi ekonomik tedbirlerin kısa donemli alındığı şeklinde. Bunun hakh olduğu yönler olabilir. Zaten Türkiye de bir iki istisna dışında uzun dönemli bakmaya çalışıyor hadiselere. Ancak, İMF raporu genel çerçevede Türkiye için verilmiş olumlu bir rapordur. Dünya Bankası ile ise özellikle son dönemde mali sektor kredisinde anlaşamadığımız bazı noktalar oldu. Özelîikle enflasyon oranının yüksekliği nedeniyle makroekonomik açıdan eleştirileri var, bir de bankalar yasasındaki değişiklikle ilgili. O yüzden Dünya Bankası mali sektör kredisinin200 milyon dolarlık dilimini bugüne kadar serbest bırakmadı, tabii buna bağlı olarak 200 milyon dolarlık Japon kredisi de alınamadı. Bankalar yasasında, zayıf bankaya kim karar verecek? Mesele bu noktaya geldi duğümlendi. Eylül sonunda VVashington'da yapılacak görüşmelerde niyetimizi Dünya Bankası'na anlatmaya çalışacağız. Konu üzerinde Merkez Bankası ile birlikte çalışıyoruz. Niyetimizin mali sektörle ilgili düzenlemeleri süratle yapmak olduğunu anlatacağız. Bu problemi orada çözeceğimizi tahmin ediyorum. tt^^^HTasarı Dünya Bankası'nın önerileri doğrultusunda yeniden yazılacak mı? Burada Dünya Bankası'nın üzerinde durduğu yeniden yapılanmanın, mali sektörun ciddi bir şekilde ele alınıp Hüzenlenmesi, bir veya iki maddenin çok fazla etkili olacağını düşünmüyorum ben. Önemli olan, mali sektörun gerçekten sağlam bir altyapıya kavuşturulmasıdır. Yoksa banka hastanesi öyle mi olsun, veya son kararı şu mu versin, bu mu versin üzerinde fazla durulacağını zannetmiyorum. Şimdi zor durumdaki bankayla ilgili olarak nihai kararı siyasi otoritenin, Hazine'nin bağlı olduğu bakanın vermesi lazımdır, henim kanaatim bu. Bu, siyasi bir karar olmamakla beraber, siyasi sonuçlar doğurabileceği için bürokratların bu kararı vermesi zor olabilir. Oraya kadar bütün hazırlığı bürokratlar yürütebilir, bir enstitu kurulabilir. Ama, son kararı bakanın vermesi lazımdır. rev verıyor, görev zararı odüyor. Fakat KlT'lerden Hazine ilk defa geçen yıl TPAO'dan ve bu yıl da Türkiye Deniz fşletmelerj Kurumu ile Etibank'tan kâr payı alıyor. Hazine 60 yıllık dönemde KİT'lerden ilk defa kâr payı tahsil ediyor. Bu sene tahsil edilen kâr paylarının miktarı 100 milyar lirayı geçer. Bugüne kadar böyle bir şey vaki değildi. Buniar kârlannı hep Hazine'nin ödenmemiş sermaye payına mahsup ederler ve faaliyetlerine devam ederlerdi. Şimdi tabii Hazine bunlardan kâr payı beklemiyor. Öyle bakmıyoruz biz meseleye. Ama Hazine'ye yük olmamalan lazım artık. Kendi içinde bunların hesabının denkleşmesi lazım. Yani bir kısmı kâr edecek, bir kısmı mecburen zarar edecek, zararlar kâr edenlerin kârları ile karşılanarak bütçeden bunlara ilave bir transfer yapılmaması lazım. Fakat bu sene KİT'ler için bütçeden öngörülen transfer miktarı 1 trilyon 60 milyar lira civarındadır. Bunu biz sıfırlayabilirsek zannediyorum KlT'lerin sorunu çözülmüş demektir. ^ • ^ • K / z K/Tsorununun çözume doğru gittiğini belirtiyorsunuz. Ancak buna rağmen tüm ulusun mali olan KİT'lerin özelleştirilmesi, özellikle deyabancı sermayeye satılmaları konusu nu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi şöyle bakmak lazım, KÎTler bugün vardıkları noktalar itibarıyla geçmiştekine nazaran kâr eder görünüyorlar, bir kısmı hiç değilse kârlı çalışıyor gibi görünuyorlar. Ancak, bunların genel yapısına baktığınız zaman bu kârlannı genellikle zamlarla elde ediyorlar ve maliyetlerini düşürucü yönde çok ciddi tedbirler alamıyorlar. Dolayısıyla kârlılıklan sadece zamla, fiyat ayarlamalarıyla yürüyor. Halbuki şu anda yapılması gereken ki, üzerinde çalıştığımız mesele budur; bunlann aynı zamanda maliyetlerine de yeniden bakmak ve lüzumsuz maliyet kabartan rakamlannı düzeltmek lazım. Nitekim bununla ilgili bir kanun tasarısı çalışmamız var, ama daha tam olgunlasmadı. Özelleştirme kavramına geldiğimiz zaman, şu anda dünyada en yaygın olan modalardan biri kamu maliyesi açısından özelleştirme. Pek çok sosyal dalda olduğu gibi moda, ekonomiyi ve maliyeyi de çok etkiliyor. Bu İngiltere'de^ok başanlı oldu. Türkiye'de şu anda ağır gidiyor gibi görünmesinin temel nedeni, İngiltere'de çok başarılı olmasının nedeni, buniar İngiltere'de zaten eskiden hepsi özel sektördü. İkinci Dünya Sava SÖYLEŞİ BİLAL ÇETİN \Bugün gerek yapısı ve yönetim biçimi, gerekse de görev ve yetkileri açısmdan Hazine, Türkiye ekonomisinin gereklerine cevap verebilecek bir düzeyde mi? Hazine, bugunkü görünümu itibarıyla Türkiye'nin ekonomik ve mali ihtiyaçlarını karşılayabilecek duzeydedir. Gerek şu anda bünyesinde bulunan elemanlan, gerekse örguı yapısı, gorev ve yetkileri bakımından. l ^ M H f i ı ' / de Hazine'nin büyük bir iç borç çıkmazı içinde olduğu gözleniyor. Borcu daha fazla yeni borç yaparak ödeme politikası izleniyor. Borç sürekli katlanarak büyüyor. Bu uygulama nereye kadar bu şekilde götürülebilir? Bugün siz bankaları da denetlemekle görevlîsiniz. Örneğin, Hazine'nin durumuna benzer bir banka bilançosu önünüze gelse o bankaya ne yapardımz? Hazine olarak, kamu finansmanı, konsolide bütçenin finansmanı için borçlanmak durumundayız. En büyük neden bu. Şunu da söylemek istiyorum, borçlanma, iç olsun dış olsun hangi açıdan bakarsanız bakın verginin geçici alternatifidir. Sürekli alternatif olamaz. Kamu giderlerinin karşılanabilmesi için sağhklı kaynak, vergilerdir. Zaman zaman vergilerde azaltma yaparak borçlanmak suretiyle ekonomiye değişik yaklaşımlannız olabilir. Ama, ben, Hazine'nin hiçbir zaman aşırı borçlanmaya giderek dengeyi bozmaması gerektiği kanaatindeyim. Bugün de Merkez Bankası'ndaki konsolidasyon hesabı hariç tutulursa iç borç rakamının çok yüksek olmadığı ortaya çıkar. ^^^KMAma, sürekli açık'veriyorsunuz, borcu sürekli daha yüksek faizli borçla ödüyorsunuz? Bu dediğiniz doğrudur. Kamu bütçelerinin artık denk olmaya doğru gidip de Hazine'nin belli bir şekilde mevcur borçlarını yavaş yavaş tasfiye edip, daha tlımh borçlarla meseleyi götürnıesi lazımdır. Bunu gözeteceğiz ve önümüzdeki yıldan itibaren köklü bir çozüm olarak, ödemelerden daha çok borçlanmayacağız. Bütçeyi de buna gore yapmayı düşünüyoruz. WHKK^M Dövize endeksli iç borçlanma konusundaki görüşünüz nedir? Hazine olarak bu yolla borçlanmayı düşünüyor musunuz? Hazine'nin her türlü borçlanmaya yetkisi var. Ama, şu anda dövize endeksli tahvil çıkarmayı planlamıyoruz. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı'na 3 milyar dolarhk limite kadar çıkarma yetkisi verildi. Bunun zannediyorum en fazla 100200 milyon dolarlık kısmını kullanmayı planlıyorlar. Bu uygulamanın iki nedeni var; bir tanesi Kamu Ortaklığı'nın elinde böyle bir enstrümanın bulundurulması, ikincisi de 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma kararı çerçevesinde alınan tedbirlerde bir döviz talebi ortaya çıktığı zaman piyasada bu kâğıtların bulunması, yani doviz alınacak yerde bir ikinci alternatif olarak dövize endeksli kâğıtların bulunması düşüncesiyle çıkarıidı. Şu anda Hazine'nin böyle bir şey çıkarması düşunülmüyor, kamu ortaklığınınki yeterli. ^ ^ ^ ^ • / f borç stokunun azalııtabilmesi için dışarıdan dövizle borçlanma yoluna gidilmesi duşünulebilir mi bu dönemde? Biz, dış borçlanmızın ödenmesinde kullanılacak olanın üzerinde bir dış borçlanmaya gitmeyi istemiyoruz. Dış borçlanmaya bir tavan koyduk, bunu aşmayacağız. Bütçenin finansmanı, kamu dengesi veya iç borçların dış borçla takas edilmesi gibi bir uygulamayı doğru bulmuyoruz. İçerdeki borcu dışarıya kaydtrdığınızda, iç borç sorununu bir açıdan çözüyorsunuz, ama dış borcunuzu çok yukseltmiş oluyorsunuz. Bunu arzu etmeyiz. J^^^BkKamuoyunda çok tartışılan eınisyon artışları var. Hazine'nin maaş odemeleri için sürekli Merkez Bankası'ndan para çektiği ve yüksek emisyon artışlarına yol açtığt öne sürülüyor. Bu olayı değerlendirir misiniz? Evet, gerçekten de emisyona baktığımız zaman bunun belli bir bölümü buradan kaynaklanıyor. Hazine, her ayın 15'ine doğru Merkez Bankası'ndan maaş odemeleri için önemli çekişlerde bulunuyor. Çünku önceki aydan Ziraat Bankası'na giren birikim bu banka taşrada Hazine adma ödemeleri yaptığı için intikali gecikiyor. Dolayısıyla Hazine, ister istemez Merkez Bankası kaynaklarına müracaat ederek emisyon artışına sebep oluyor. Bu da kaçınılmaz bir şey. Ayrıca, ozel sektorün maaş odemeleri sırasında da bankalar Merkez Bankası'ndan para çekiyorlar, döviz girişleri oluyor, o zaman da Merkez Bankası emisyon yapmak durumunda kalıyor. Şimdi bu noktada tabiatıyla Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri yaparak, fazla emisyonu geri çekmesi gerekir. Fakai Merkez Bankası'nın elinde yeterli enstrüman yok. Hazine olarak aslında biz, açık piyasa işlemleri yapmak görevimiz olmadığı halde elimizde kâğıtlar olduğu için zaman zaman emisyonu çekebilmek için de piyasaya giriyoruz. Ülkenin iç finansman ihtiyacı ve bütçe gereklerini birbirine denk getirip, hem de piyasadakı fazla parayı çekmeye uğraşıyoruz. Bu şekilde Merkez Bankası 1 na da yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aslında 8 trilyon lirayı aşmamız da, ekonomi artık öyle noktalara geldi ki, ücret artışları ve fiyatlarda öyle artışlar oldu ki, mecburen buniar piyasaya girivor. 3u yılki ücret ve maaş artışlan nasıl etkiledi? Evet, şimdi başlangıçta" tahmin ettiğimize nazaran artışlar var. Özellikle ücret artışlarının başlangıçta enflasyona göre tahmin ettiğimiz düzeyin de üstünde olması. Yani ücret artışlarının enflasyonu yakalayıp geçmesi... Fakat bu, yine de bizim Merkez Bankası ile yaptığımız protokolü etkilemedi. Orada kısa vadeli avans için koyduğumuz limitler henüz kullanılmadı. Gerçekten bugün Hazine, bütün ihtiyacını Merkez Bankası'ndan karşılamaya yöneldiği takdirde bunun emisyon ve dolayısıyla enflasyonu beslemesi kaçınılmaz bir şey. ^^^^•AA/ bu yapı içerisinde Merkez Bankası'nın emisyonu kontrol edebilme yeteneği var nıı? Bu yapı içerismde Merkez Bankası'nın emisyonu kontrol edebilmesi için Hazine'nin daha fazla sağlam geliıle beslenmesi lazım, Merkez Bankası kaynaklarına daha az başvurması lazımdır. Burada şunu kastediyorum; eğer vergi gelirleri daha fazla arttırılırsa, Hazine'nin Merkez Bankası 1 na yiıkü azalır. Borçlanması azalır. Borçlanması azaldığı zaman, tabiatıyla vadesi gelenleri Merkez Bankası'na geri ödemeye başiar ve iş gider. Ama, şu haliyle vergi gelirlerinde artışlar olnıasına rağmen, giderlerde de artışlar olması nedeniyle Hazine'nin Merkez Bankası ile birlikte emis M A H F İ EĞİLMEZ 1950'de htanbul'da doğdu. 1972 yılmda A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi, aynı yıl müfettiş olarak Maliye Bakanhğı 'nda memuriyete başlayan Eğilmez, 198081 yıllarında Gelirler Genel Müdür Yardımcıhğı, 1982 yıltnda Hazine Daire Başkanhğı, 198587 yıllarında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdür Yardımcıhğı görevlerinde bulundu. 198789 yıllan arasında Washington Ekonomi ve Ticaret Müşavirliği görevini yürüten Eğilmez, 1989 yılı ocak ayından beri de Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar Yardımcıhğı görevini yürütüyor. Katma Değer Vergisi üzerine bir de inceleme kitabı bulunan Eğilmez, evli ve bir çocuk babası. Aatınm harcamalarını bir süre tutmak İazımdı, bu yapıldı. Artık Türk konsolide bütçesinin gider tarafında yapılabilecek, alınabilecek fazla bir tedbir kalmadı. Bütçenin yüzde 50'si transfer harcamalarına dayanmış, bunlarda yapılabilecek bir şey yok, ödeyeceksiniz. Geri kalan yüzde 50 de maaşlar ve yatırımlar. şı'ndan sonra kamulaştınldılar. Dolayısıyla bunları özel sektöre geri vermek, iade etmek veya özelleştirmek illa mülkiyet anlamına gelmiyor biliyorsunuz. Özelleştirmek çok kolay. Sermaye piyasası mümkün, eski alışkanlıklan var, Türkiye açısından ise tabii bizim sermaye piyasası bu kadar gelişmiş değil. Öte yandan kamu sermaye piyasasının içinde son derece yoğun bir şekilde yer alıyor. Dolayısıyla ağır gidiyor. Ama, benim kanaatim bunların daha sağhklı çaiışabilmeleri açısından bir bölümünün özelleştirilmesinde yarar var. Gerçekten özellikle, tekel niteliğinde olanlar hariç bir bölümünün özelleştirilmesinde fayda var. Ama, bu yapı içerisinde devam edecek olanlan da söz konusu ise bunların da daha rasyonel çaIışabilir hale getirilebilmesi lazım. Bizim yaptığımız da şu anda bu. Yani KİT'lerin özellikle müesseselerinde tüzel kişilik olmasına rağmen hesapları çok düzgün değil. Buniar anonim şirket şekline donuştürulmelidir. Böyle olursa yönetim kurulları daha kendi başına bilançosunu özerk olarak çıkarabilen kurumların oluşmasını arzu ediyoruz. Bunları daha şeffaf hale getirmek, kamuoyuna daha açık hale getirmek ve hesaplarını daha rahat izieyebilmek. Şu andaki yaklaşımım bu. ^ • • • B S o n olarak bir de makro ekonomiyle ilgili bir soruııı olacak. Kuramsal olarak bir ekonominin dengede olması tasarrufyatırım denkliğine dayandırılıyor. Ancak, Türkiye'de ise özellikle kamu sektörü sürekli olarak büyük açıklarla gidiyor. Kamunun gelir düzeyinin yetersiz olmasına karşın harcama boyurunun yüksekliği bugünki't yaşanılan enflasyonisı ortam üzerinde ne gibi etkiler yaraııyor? En önemli etkilerden bir tanesi, kamunun özel kesime yönelerek fon toplaması ve açıklannı o şekilde kapatmaya çalışması enflasyonist ortamda en etkili hususlardan bir tanesi. Çünkü, borçlanmayla harcamalarınızı sürekli finanse ederek, artan borçlanmayla meseleyi götürmeye çahştığınızda bu borçlar geri odendiğinde enflasyonist etkiler yaratıyor. Şu anda genel olarak dengelere Türkiye'de bütçe açığının buyük boyutta olması, kamu kesiminin borçlanma gereksiniminin büyüyup kuçulmesi Türkiye'de enflasyon üzerinde büyuk etki yapıyor. Çünku açık bir bütçe ile yola çıkıldığında, açık bir finansmanla piyasaya çıkılnıış oluyor. Dolayısıyla şu andaki hedefler çerçevesinde baktığımız zaman ekonomide kamu kesiminin borçlanma gereğinin düşurülmesi bir zorunluluktur. Gerçekten de hedefler içerisinde bu da yer alıyor. Bu yıl kamu açığının milli gelire oranının yüzde 5 civarına duşürulmesi hedefleniyor. Biliyorsunuz bir ara bu, yüzde 8'lere kadar çıkınıştı. Dolayısıyla yuzde 8'Iere çıkan bu açık, şu anda etkisini gösteriyor. Bunun finansmanı için yaptığınız borçlanma bugunlerde vadesi gelip artık faizleri ödendiği için yeniden borçlanmayla finanse edilebiliyor. Dolayısıyla vergiyi mutlak surette bunun yerine ikame etmek lazımdır. önümüzdeki seneden itibarenki hedefimizin de bu olması gerekir. Vergiyi ikame ederek, kamu kesiminin borçlanma gereğini duşürerek. enflasyonist baskıyı azaltmamız lozımdır. Bizim tabii burada para polilikalaıı ile birlikte, şu an Hazine'nin ya!> laşımı bu para politikası ile nıalı politikayı birlikte vtırülmemiz lazımdır. Yani. para politikaM ile. sadccc para politikası ile bu politikaları goluııncve imkân vok. Maliye Bakanımızın da yaplıüı o, vergiyi daİıa cıkin toplaınak ve kanuıvu daha çok vcrgiylc fınanse edcbılınek. Bilal Çetin ve Mahfi Egilmez Hazine Müsteşar Yardımcısı Mahfı Eğılmez'e göre Türkiye, kamu açıklannı ıç borçlanmayla, ıç borç faiz ve geri ödemelerini de yeni yeni iç borçlarla kapatıyor. Hazine'nin gelirleri. giderlerim karşılayamadığı için iç borçlanmaya gıdiliyonu kontrol etmesi zorlaşıyor. Piyasadan borçlanarak, fonları çekmek suretiyle oluyor. Ama, borcu öderken tekrar bir emisyon yapmak zorunluluğu ortaya çıkıyor. llginç bir gelişme de Hazine ödemelerinin buyuk bölümü maaş ve borç transferlerinden oluşuyor. Kamu yatırım harcamaları büyük bir baskı altında lutuluyor ve bu da ekonomideki durgunluğu önemli ölçüde etkiliyor. Kamu yatırımlarındaki bu kısıntı nereye kadar götürulebılir sizce? Benim inancım şu; yatırım harcamalarını bir yor. Mahfi Eğilmez, "Vergi gelirleri mutJaka arrönlmalı" diyor, "Bunun için yeni vergiler koymaya ya da vergi oranlarım arttırmaya da gerek yok. Ben, verginin düzenli toplanması durumunda gehrierin önemli ölçüde artacağına inanıyorum." (Fotoğraf: Barış Bil) iugün genel olarak Türk bankacıhk sisteminin sorunları ve alınması gerekli önlemlerie ilgili gorüşlerinizi anlatır mısınız? Bankacıhk sektörünün, karşıhkların tam ve doğru olarak aynlmaması, özsermaye yetersizliği gibi sorunları var. Bir de tabii. bankaların dış denetim kurumlarınoa iyi denetlenip denetlenememesi sorunu var. Sağlam bir yapıya kavuşturulması gerekiyor bankalanmıztn. Son düzenlemeler de buna yönelik. Yani karşılıkların doğru aynlması ve dolayısıyla açtıklan kredilerde sıkıntılar ortaya çıktığı takdirde bunu finanse edebilecek imkânlannın olması. Özsermayelerinin ye lVAerkez Bankası'nın emisyonu kontrol edebilmesi için, Hazine'nin daha fazla sağlam gelirle beslenmesi lazım. Bu yıl kamu açığının milli gelire oranını yüzde 5 civarına düşürmeye çalışıyoruz. Bir ara yüzde 8'e çıkan açığın etkilerini şimdi görüyoruz. Açığın finansmanı için yapılan borçlanmanın faizlerini yine borçia ödüyoruz. sure tutmak iazımdı, bu yapıldı. Şimdi, Turk konsolide bütçesinin gider tarafında yapılabilecek, alınabilecek fazla bir tedbir kalmadı. Yatırımlar ycteri kadar kısıldı, durma noktasına geldi, yeni hiçbir vatırıma başlanmıyor. Bu, istikrar açısından kesinlikle alınması gereken bir tedbirdi, buna inanıyorum. Personel giderleri enfiasyonun üzerinde arttınldı bu yıl. Bu da gelir dağılımındaki sı kıntıları giderebilmek açısından gerçekten alınması gereken tedbirdi. Tekrarlayayım, bütçenin gider kısnıında aıtık vapılabikvek la/la bir >o> vok. Bütçenin yıi/de 50'sı transt'er harcamalarına dayannıış, bunlarda yapılabilecek bir şey yok, odcyeceksiniz. Geri kalan yuzde 50'si de maaşlar ve yatırımlar. Orada da yapılabilecek her şey yapılmış durumda, daha fazla kısamazsınız. Benim kanaatim, belki bir sene daha yeni yatırım almaksızın eldekileri bitirmek olabilir. Bunun yani sıra artık, bütçenin gelir kısmıyla ilgilenmek lazım. Devletin gelirinin arttırılması lazımdır. Ben inanıyorum ki, vergi or..nlarını arttırmaksızın, yeni vergi getirmeksizin; vergi idaresini, şimdi Maliye Bakanımızın belirttiği gibi yeniden yapılandırılarak vergi gelirleri arttınlabilir. Buna inanıyorum. Mesela, şu anda 3040 bin mukellefe bakan vergi daireleri var. Bakamıyorlar, sağhklı bir şekilde yürutemiyorlar. Bunları 5 bin mukellefe indirerek, mükellefini iyi tanıyan, iyi izleyen, iyi denetleyen vergi daireleri kurarak bence vergi gelirleri önemli ölçude arttırılır. Özetle, artık bıitçenin gelir kısmı>la ilgilenmek lazımdır. Ondan sonra vergi artışı sağhklı hale geldikçe yatırımlar bu>utülebilir. Zaten Hazine'nin borç sorununa kokîü çozüm de buradan geçiyor. Dediğim gibi borçlanma hiçbir zaman verginin aiternatifi değildir, geçici olarak boşlukları doldurmaya yarar, asıl olan vergidir. iKumbiyo rejıminiie yapılan son ditzenlemelerin teınel amacını ozetleyebilir misiniz? Kambiyo rejiminde yapılan duzenlemelerin temel amacı, rejimi bıraz daha scrbcstleştirmektir. Bir ulkenin döviz re/ervleri arüıkça, kambiyo kısıtlamaları hafilletilir. Türkiye dc bunu yapmi'jtır son kararlarla. Vatandaşın yııridışına daha fa/la dovizçıkariabilmesi, yundışında bırtakım menkul alışverişine girebilmesi, yabancıların Türkiye1 de, Turklerin dışarıda yatırım yapabilmcsi inıkâııları getirilmişiir. Bülun dunyada bir ııevi cntegrasyon hadisesi var, Türkiye de buna yavaş yavaş katılıyor. ••^•/'c'A» beklenıleıuıı üzerinde hir doviz talebı veya serıııaye çıkışı olursu rezervler bunu kursılayabılir nıı? Her ufkcnin re/crvlerini karşılamaya yeierlı olduğu ba/ı limiılcri vardır. Turkivc'nin döviz rc/.ervlcrı dc hiçbir /anıan sonsu/ değildir. Ancak, iieridc çok buyuk bir pallanıu olup ülkcdcn doviz S.açıvı olacağı hadiscsi şu an go/ukmuyor. Bı>yle bir lehlikc yok. Şu an Merke/ Uunkasrnın dovi/ re/crvlcrine baktığını/da da bu kararları haklı çık;.ıacak düzcydcdir /ateıı. .enı ya Ye, vergiler koymayagerek da Oranları arttırmaya kalmaksızın vergi gelirleri Maliye Bakanı'nın da belirttiği gibi arttırılabilir. Mesela şu anda 3040 bin mukellefe bakan vergi daireleri var. Bakamıyor, sağhklı biçimde yürütemiyorlar. Bunları 5 bin mukellefe indirmek, mükellefi iyi tamyan, iyi izleyen yergi daireleri kurmak gerekir. terli düzeye getirilmcsinc dönük tedbiıler soz konusu. Açlıkları kredilcri itibarıvla ri.sklerini minimı/e cdebilnıeleri de hadiselerdcn bir tanesidir. Bunun için, dunyadaki uygulamalar paralclindc seııdikasvonlara gilıncleri, büyük krcdilcrde birkaç baıikanın bir araya gclip riski paylaşmaları la/ımdır. Buna yonelik duzenlemeler söz konusu. UK^KBLŞiıııdi de KİT'leri sorıııak ısııyorııın. Bııy.ıııı KİT'ler Hazine'ye lıâlâ vıık olnıuyu devanı ediyor mu? A'e ölçude yiik oluyor? Kaımı Iktisadı lc^chbıiNİcıı tKI l'lcı) kurulduklarından beri Ha/ine'vc yıik oluyoılar. Hazine surckli olarak KlT'lerc serınaye oduyor, bunlara gö
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear