02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 AĞUSTOS 1989 CUMHURİYET/9 DİPLOMASİ Müslümamn Müslümana yaptığı İslam Konferansı Temas Heyeti, Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımızı görmek, kampları ziyaret etmek amacıyla Türkiye'ye geldi. "Amerika'dan sonra, 'Müslüman kardeşlerimiz' de bu soruna duyarlı bir şekilde yaklaşmış, bizi dünya kamuoyunda desteklemek için harekete geçmişlerdi ziyaret edecekti. Bu durum, konuyu yakından izieyenlerce, "onlar da Müslüman..." görüşü ile açıklandı. "Ancak madem öyle, neden resmi programa alınmadı?" sorusu karşılık bekliyordu. Sonradan, küçük bir ayrıntı geldi: Heyet mülteci kamplarını gezmeyecekti. Ancak Dünya İslam Birliği ya da namı diğer Rabıta Genel Sekreteri Suudili Dr. Abdullah Ömer Nasif, Müslüman Kürt mültecileri tek başına ziyaret edecekti. ANKARA CUMHURBASKANLIĞI SECİMİ ANAP MKYK'nın İstanbul'daki toplantısı sona ermiş. Yöneticiler, il örgütünün misafirperverliğinden hoşnut. Yemekler nefis, çaylar kahveler içiliyor. Genel Başkan Yardımcılarmdan Metin Gürdere de, bu izzeti ikramdan etkilenenler arasında. Bir ara Başbakan Turgut Özal'ın kulağına eğilerek fısıldıyor: Efendim, çok iyiağırlandık.Herhalde.sizcumhurbaskam olduktan sonra da bizi Köşk'e çağınr, böyle sofralardan ve sohbetlerden mahrum etmezsiniz... Özal, Gürdere'ye doğru şöyle bir dönüyor; sonra konuşuyor: Bak, bak neler düşünüyor... Başbakan böyle diyor ama gerisini de getirmiyor. Gürdere, iskandili atmıştı ama yanıtı alamamıştı. Geriye tek çare kalmıştı: Papatya faiı. Denedi mi denemedi mi henüz bilgi almadık... İskandil attık Itfe..." Resmi program böyleydi. Ama bir de "gayri resmi program" vardı. Heyet Irak'tan gelen Kürt mültecilerin kamplarını da HAVASI Cumhuriyet Ankara Bürosu Özal'dan genç işadamlanna: "Siz, kendinizi bizden daha iyi yönetirsiniz." Ülkeyi de!... ** Erdal İnönu: "Özal, halkla alay ediyor." Halk da Ğzal'la!... Yağmur yağdı, böyle mi oldu? TGS'nin ek zam isteğinin işverenlerce reddedılmesinin ardından basın emekçileri toplusözleşmeden doğan yasal haklarını kullanmaya başladılar. Bu hakların kullanımı sırasında en ilginç olay Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'nde yaşandı. Gazetecıler, geçen çarşamba günü öğleden sonra toplu olarak viziteye çıktılar. Ancak, Anadolu Ajansı'ndaki basın emekçilerinin karşısına yıllann gazetecisi Genel Müdür Yardımcısı Ercan San çıktı. San, yasal olarak vizite kâğıdı isteyenlere, "Viziteye çıkan istifasını hazırlasın. Sonra işten atılınca kimse ağlamasın" diyerek 'uyan'da bulundu. San, bu sözleri ile de çalışanların ginşımine engel olamayacağını anlayınca, vizite kâğıdı verilmemesi emri çıkardı. Ercan San Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcılığı görevinin yanı sıra Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanlığı'nı da yürütüyor. San, derneğin son kongresinde yaptığı konuşmada, "Basın emekçilerinin haklannı sonuna kadar koruyup savunacağı " sözünü vermıştı. Vizite kâğıdı alırken engellemeyle karşılaşan AA çalışaniarı San'ın bu sözlerıni anımsadılar. EKZAM COKTANSECMELI POLİS ADLİYE Şinasi Nahit Berker KOLTUK SEVDASI Erdal Bey ne yapıyor? A Türkiye'nin coğrafyasına "kuş bakışı" bakıyor. B Yerçekimsiz bir ortamda, Ankara'dakı durum vazıyetlenni ınceliyor. C Kravatını şakul niyetine kullanarak, dururnda bir yamukluk var mı, yok mu araştırıyor D Tepeden iktidara gelmenin yollannı arıyor. E Hiçbın. Doğru yanıt verenler arasında çekilecek kurada. hepsine "vaat" verilecektir. (Fotoğraf: Hasan Aydın/AA) Çuvaldız vatandaşa, iğnekime? Vatandaşlar, SHP'li milletvekillerini her gördükleri yerde erken seçim için sıkıştırıyorlar Sincan Belediyesi'nin düzenlediği "Katıhmda Yeni Model Arayışlan" konulu sempozyumda aynı durum SHP Ankara milletvekilleri Esref Erdem ile Ömer Çiftçi'nin başına geldi Erdem, askeri darbelerin temelinde yerel demokrasinin yeterince iştememesinin yattığını uzun uzadıya anlatırken, dinleyicilerden biri müdahale etti: "Biz açlıktan ölüyoruz. Özal başımızdan gitsln istiyoruz. Ama siz erken seçim için milletvekilliğlnden istlfaya yanaşmıyorsunuz. Acaba bu sizinkisi koltuk sevdası mı?" Vatandaş, konuşuyor da konuşuyordu. Erdem, kendisinin ferdi olarak bir şey yapamayacağını, boş yere anlatmaya çalıştı. Vatandaş ve salondaki destekçileri anlamamakta ısrar ediyortardt. Erdem'den sonra söz alan Çiftçi de, vatandaştan çuvaldızı kendisine iğneyi ise milletvekillerine batırmasını istedi. Çiftçi'nin önerisi tam olarak anlaşılamadı. "Müdahaleci" vatandaş, "suçlu suçlu" yerine otururken mırıldandı: "Galiba daha önceden, çuvaldızı kendimize batıımışız." TRT'deki görevden almalar, atamalar ardından anlatılan son fıkra şöyle: Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Hayvanat Bahçesi'nden iki aslan kaçmış. Otobüs tahsisli yolunu kullanarak kısa sürede Kızılay'a ulaşmışlar. Oradan sağa dönüp Kavaklıdere'ye doğru yönelmişler. Dörtyol ayrımına gelmişler. Caddenin bir kaldırımında ABD Elçiliği, karşısında TRT binası... Helalleşip ayrılmışlar. Biri elçiliğe, biri TRT binasına girmiş. Kısa bir süre sonra ABD Elçiliği'ne kaçmaya çalışan, görevlilerce anında yakalanıp kafesine konulmuş, arkadaşını beklemeye başlamış. Aradan yıllar geçmiş, TRT binasına giren aslandan haber yok. Günlerden bir gün kafesin kapısı açılmış, diğer aslan kapıda kilo almış, gayet sağlıklı, ama üzüntülü bir görünüm ile belirmiş. Yakayı erken ele veren, kısa bir "hoşgeldin "den sonra hemen sormuş: Yahu bunca senedir neredeydin? Diğeri karşılık vermiş: Aman kardeşim binaya girdim. Bir sürü koridor. Köşe başı bekledim. Baktım birisi geçiyor, bir pençe sonra mideye indirdim. "Müdür" mü ne diyorlar, onlardan sürüsüne bereket. Geçen müdüre bir pençe, sonra mideye. Onlar gitti, "programa" diye bir çeşıt daha var. Bir pençe, mideye. Her şey iyiye gidiyordu, karnım doyuyordu. Ama bir gün yine birini pençeledim, afiyetle yedım Ortalık karıştı. Adam "çaycıymış", yokluğunu hemen fark ettiler, beni de yakalayıp getirdiler. TRT'nin aslanı FIKRA PORTRE "Genç" Rafet... Gözlerini kapayıncaya dek gazetecilik heyecanını hiç yitirmedi. Bu heyecanı demokrasiye olan inancıyla besledi, büyüttü ve geliştirdi. Kullanılmayan ya da yanlış değerlendirilen bir haber onu hep üzdü. Sendika, demek, cemiyet genel kurullarında da hep coşkuluydu. Kapıkule gümrük yolsuzluğu olayını ortaya çıkardığı gün stajyer muhabirler gibi sevinçten zıplıyordu. Sonunda bu haberi bir bakanın düşmesine yol açmıştı. Dernek sendika ve cemiyet genel kurullan öncesinde ise tüm geceyı telefon başında uykusuz geçirıp "Arap"larını tek tek arardı. Başkentin en hızlı genel kurul kulisçilerinden biriydi... Arkadaşlan olan hep "başkan" ya da "papaz" diye seslenirlerdi. 1978 yılında seçildiği parlamento muhabirleri derneği başkanlığt tam tamına 9 yıl sürdü. Bu süre içinde gazetecıler için hep "lyi bir şeyler" yapma çabasındaydı, çoğunda da sonuç aldı. Bir yazısı nedeniyle cezaevine girmek üzere bulunan gazeteci Necdet Onur için gösterdiği çaba saçlarının rengi gibi hiç unutulmayacak. PMD'nin geleneksel balolarını düzenlerken her şeyin hep en iyi olmasını isterdi. 1978 yılında Ecevit hükümeti döneminde TBMM tören salonunun balo için verilmesinden vazgeçilince, Genç yaşamının en kötü gününü yaşamıştı. Yemekler kamyonlarla TBMM'den Bulvar Palas salonlanna taşınabilirdi, ama satılan 800 bilete karşılık oturacak sadece 150 yer vardı. Doğal olarak Genç başta bakanlar olmak üzere milletvekillerine ve davetlilere "yerlerde" yer göstermişti. Akşamın tek şanslı kişisi başbakan olması sıfatıyla kendisine ve eşine sandalye uzatılan Ecevitler olmuştu. Meslek yaşamının büyük bölümünü gecirdiği Meclis koridorları onu parlamentonun simgesi haline getırdi. O da parlamentoyla yaşamı süresince öylesine bütünleşti ki Meclis lokantasındaki ucuz yemekterle ilgili ucuz haber yazan gazetecilere hep kızdı. Parlamentoda ondan habei6İz hiçbir şey yapılamazdı bir dönemler. Haber atlatanlar gider ona söylerter ve başkan babadan bir aferin alırlardı. Başkan bilgisi dışında başlatılan haberlere bozulur, ortadan kaybolur ve herkese parmak ısırttıracak bir haber ile gülerek ortaya çıkardı. Parlamentoya ve parlamenter demokrasiye öylesine inanmıştı ki deneyimli birçok parlamenter Rafet Genç'e akıl danışırdı. Papazlığı dininden değil, seçının beyazlanndandı. Çok küçük yaşta girdiği mesleğindeki bitmez tükenmez koşturmalar, gerginlikler, saçlarını beyaza boyayarak kazandırmıştı bu unvanı ona. Saçları tekzip etse de yüreği ve düşünceleri hiç tekzip etmedi soyadını... Sosyalist Parti Genişletilmiş Parti Meclisi Toplantısı. İnsanlar, bir sinema salonuna doluşmuşlar. Gazetecilerden bazıları dışarıda görünümü izliyor, not alıyor. Tabii emniyet görevlileri ile birlikte... Polislerden biri stajyer muhabire yaklaştı ve sordu: Ne not alıyorsun kardeşim. Arabalann plakalannı değil mi? "Plaka falan değil" demeye kalmadan, diğer gorevliler taze rnuhabirin koluna girmişlerdi bile. Diğer gazetecilerden biri müdahale etti: Arkadaş görevini yapıp çevrede olup bitenleri not alıyor. Bir suç işlemedi, aynca plaka numarası da almadı. Polislerden en heyecanlı görüneni yanıt verdi: Biliyoruz abi, ama taktik icabı böyle yapıyoruz... Gazetecıler gülmeye başlarken, arkadaşlan serbest bırakıldı. Sonra da düşunmeye başladılar: Bu da ne taktiği ola ki? Taktik bu ise strateji nasıl olur?.. Taktik icabı RUH VE MADDE Ankara Anakent Beledıye Başkan ı Murat Karayalçın'ın olanca tevazusuna karşı övünmeden geçemediği ıki özelliği var: "68li ve Karadenizli olmak." Türk Hava Kurumu Başkanı inanç Ayaz'ın değışik ülkeletden genç havacılarla Karayalçın'ı ziyaretinde, her iki özellik de gündeme geldi. İlk önce konukların başındaki Amerıkalı yetkili, Ankara'nın ne kadar temiz bir kent olduğunu anlattı ve "Ankara'da yaşasam oyumu size verirdim" dedi. "Amerikan desteğini" arkasınaalan Karayalçtn, heryabancı konuğa yaptığı gibi Ankara'nın geçmişini ve Ankara'yı kültürel başkent yapma çabalannı anlattt. Sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben 68 kuşağındanım. O yıllarda siyasal bilgilerde öğrenciydim. Bizim için Joan Baez'ın ayrı bir önemi vardt Belediye Başkanı olunca ilk işim, daha önce Ankara'ya hiç gelmemiş Baez'ı başkentlilerin karşısına çıkarmak oldu." Karayalçın, çaktırmadan "68 ruhu"na bağlılığını vurgulamıştı. Ayaz'a da Karayalçın'ın ıkıncı özelliğini anlatmak kaldı: "Başkanımız Karadenizlidlr. Karadenizlllere 'Laz' denir.Tıpkı İskoçlar gibi haklannda fıkralar vardır. Temel özellikleri de Sayın Karayalçın'da oldugu gibi karatrteristik burunlandır." Karayalçın, bu sözler üzerine 'profilden" burnunu gösterdi. Biraz "çakırkeyf" geçen bu ziyaretten sonra da, "Karadeniz'in hırçın dalgalan" ve "68'in oğrenci kitleleri" kadar enerjik bir çalışmayakoyuldu. Karayalçııf ın "alemef i farika"sı 1 AĞUSTOS GENELGESI KALDIRILSIN HALKIMIZA HALKIMIZA Biz istanbul İl Genel Meclisi SHP grubu üyeleri olarak, cezaevlerinde 1988 ağustos ayından itibaren yoğunlaşan ve insanlık onuru ile bağdaşmayan baskı ve şiddeti kınıyoruz. Avrupa Topluluğu'na üyelik başvurusunda bulunan, Avrupa ülketerinde uygulanan demokratik hak ve özgürlüklerin sonuna kadar Türkıye'de de uygulanmasını isteyen bir ülke olarak 1 Ağustos Genelgesı'ni Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi, çağdaş hukuk kuralları ve çağdaş anayasalarta bağdaştırmamaktayız. Bu nedenle, 1 Ağustos Genelgesi'nin bir an önce yürüıiükten kaldırılması, cezaevlerinin insancayaşam koşullarına uygun, tüm baskılardan uzak bir ortama kavuşmasını, insanlık dışı uygulamalara son verilmesini istiyoruz. 1 Ağustos Genelgesi'nin bir gün daha yürüriükte kalmasının başka ölümlere de neden olacağı kaygısmı taşıyor ve uygulamaya son verilmesini talep ediyoruz. Bu arada ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde zaman zaman yaşanan hukuk dışı baskı ve olaylan endişeyle izlemekteyiz. Ayrıca 12 Eyiül'ün açtığı yaraların sarılması ve toplumsal banşın sağlanabilmesi için öncelikle GENEL AF çıkartılmasını talep ediyoruz. rktidar Eskişehir'de, Aydm'dave cezaevlerinde Kısaca hayatın her alanında kan döküp can aliyor Bu carkı ve katilleri lanetliyoruz. MEHMET YALÇINKAYA HÜSEYİN HÜSNÜ EROĞLU ve tum devrim şehitlerini anıyoruz. Cezaevleri boşaltılsın diyoruz. ZEYTINBURNU HALKEVI NDEN ARKADASLARI ADINA Emine Akbaba. Sevan Turunç, Işık Taşkın, Av. Dursun Sakıncı, Menderes Özcan, Ercüment Gürçay, Mertmet Dönmez, Emel Taşkın, Turan Ada, Aptullah Amaç, Ayşe Taşkın, Nefise Akın, ilhami Varlık, Cemil Özen, Rafet Yardım, Süreyya Yıldız, Çıçek Sürücü, Şükrü Yüksel, Hasan Kaya, Canan Özdemir, Hidayet Şahin, Ali Yılmaz, Cemal Duran, Azız Ka.abul, Ayhan Taşkın, Uğur Sergil MARMARISTEN KAMUOYUNA İktidann cezaevlerinde yıllardır sürdürdügü sistemli, insanlık dışı baskıların yasal kılıfı olan 1 Ağustos Genelgesi'ne karşı cezaevlerinde sürdürülen onurlu ve karartı direnişi destekliyor, Eskişehir'de açlık grevlerinin 35. gününde sevk işlemine tabi tutulan iki tutuklu MEHMET YALÇIN KAYA ve H. HÜSNÜ EROĞLU'nun öldürülmelerini şiddetle kınıyoruz. 12 Eylül faşizmi ve onun sivil uzantılan olan tüm kurumlaşmalar bu tür cinayellerden ve halka karşı işledikteri suçlardan dolayı yargılanmalıdır. Tüm devrimci demokrat kamuoyunu dayanışmaya ve bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. MARMARISTEN DEVRİMCİ DEMOKRATLAR ADINA OLGUN SOYDAN, YENER AKSU, KEMAL ÖZDOĞAN, V. MURAT ERDOĞAN, YILMAZ TOMBUL, HALİL YURDAGÜL, KEMAL GÜLEÇ, CENGİZ POLAT, İLKER ÖZCAN, KASIM GÜRBÜZ Politik tutuklulann kimliğine, insanlık onuruna yönelik saldırıları, buna gerekçe yapılan 1 Ağustos Genelgesi'ni ve cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalan lanetliyoruz. Selam olsun insanlık onurunu korumak için yaşamını ortaya koyan açlık grevi direnişçilerine. Şan olsun hayatını bu uğurda yitiren H.H. EROĞLU ve M.YALÇINKAYA'lara. KARTALMALTEPE'DEN DEMOKRAT, İLERİCİ, YURTSEVER VE DEVRİMCİLER ADINA Lütfü Binici, Ahmet Baran, Zarif Taşkıran, Hakkı Polat, Fevzi Aydın, Düzgün Yüksektaş, İbrahim Gönüllü, Suriye Kılıçoğlu, Mehmet Şişmanoğlu, Şener Acar, Mustafa Bilik, E.Mahmut Karabulut, Recep Erdoğan, Ali Rtza Cerit, Ertan Köymen, Nuran Ulutaş, Halil . Gülşen, Yunus Güler, Niyazi Kızılay, Talip Mor, Tahsin Mor, Celal Yıldırım, Muhsine Mor, Düzgün Araz, Dr. Recai Arslan, Erdoğan Özger, Av. Cemal Dural, Nizamettin Özyurt, Fazıl Zaralıoğlu. KAMUOYUNA KAMUOYUNA • İdam, cinayeti lanetlemek için kullanılamaz; çünkü kendisi bir cinayettir. Uluslararası Af Örgütü • Tanınan haklar keyfi olarak verilip alınarak cezaevi yaşamı bir cehenneme çevrilmiştir. • Açlık grevleri karşısında aldırmaz tavır bugün fiili infaz anlamına gelmektedir. • Cezaevlerinde insanca ve onurlu yaşam koşulları derhal sağlanmalıdır. 1 Ağustos Genelgesi yürürlükten kaldırılmalıdır. • 12 Eylül hukuku çerçevesinde, işkenceyle alınan ifadelere dayalı, adil olmayan kararların sonuçları ya uluslararası standartlara uygun yeniden yargılama ya da koşulsuz bir genel afla ortadan kaldırılmalıdır. • Yitirilen her an, yeni bir cinayet anlamına gelmektedir. SHP İSTANBUL İL GENEL MECLİSİ GRUBU BURSA'DAN KAMUOYUNA 43. gününü dolduran, Eskişehir Cezaevi'ndeki haklı direnişleri sonucu sağlıkları ölüm tehlikesıyle her an karşı karşıyayken sevklerine karar verilip AYDIN'a sevk edilirken hayatlarını kaybettiğimiz MEHMET YALÇINKAYA'lar, HÜSEYİN HÜSNÜ EROĞLU'lar bunun ne ilk ne de son örneği oiacaktır. Eskişehir ve diğer tüm cezaevlerindeki baskıyı ve işkenceyi kınıyor, 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılması için İŞÇİLERIEMEKÇİLERİ ve TÜM HALKIMIZI bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. BURSA PETROL İŞ ŞUBE BAŞKANI İSMET YİĞİT, BURSA PETROL İŞ MALİ SEK. OSMAN DEHMEN, GEMLİK GÜBRE FABRİKASI'NDAN BİR GRUP EMEKÇİ ALAN VE BELGE YAYINLARI ÇALIŞANLARI ADINA ENGİN GÜNAY KAMUOYUNA 12 Eylül hukukunun ve uygulamalannın bir parçası olarak cezaevlerinde yıllardır sürdürülen baskı, işkence politikalan ve askeri mahkemelerdekı adil olmayan yargılarnalar ve her türlü insanlık dışı uygulamalar bütün şiddeti ile sürmektedir. Açlık grevlerınde ölüm sınırındaki insanlar başka cezaevlerine nakledılerek ölümlere neden olunmuştur. 12 Eyiül'ün bütün gaynmeşru sonuçlarının ortadan kaldırılması, 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılması ve genel af için, Güneydoğu'da kimyasal silah kullanımı tehdidine karşı demokrasi ve ınsan hakları adına kamuoyunu duyarlı olmaya çağınr, insanlık dışı tüm uygulamaların sorumlulannı şiddetle kınarız. Victoria Halkevi, Türkiyeli İşçiler Birliği, Avustralya Türk Çocuk Bakım Yurdu, Victoria Türkiyeliler Göçmen Konak Merkezi, Yorum Gazetesi Editörü Umran Baran, Sidney Türkiyeli Emekçiler Birliği, Türkiye İçin Demokrasi ve İnsan Hakları Komitesi, Avustralya Kürt Derneği, Köln Stevens (Gazeteci), Amanda Colin (Gazeteci), Bill Lesli (Oğretmenler Federasyonu Genel Sekreteri), Robert Cavana (Avukat), Dr. Sevenya, Carmen Tomosi, George Cgaüs Senatör), Catriona Steel, Sonia uuarters, Dick VVotten (Dünya Kiliseler Birliği Başkanı), Helen Kenedy (Hür işçi Sendikalan Konfederasyonu Victoria Başkanı), Robert Thicknen (işçi Partisi Milletvekili), Kate Burns (Avukat) Ayşe Kemikli, Ahmet Atıi, Cem Yılmaz, Ali Erdoğan, Nurettin Ertan, Birnur Özbaşı, Mustafa Sözen, Nail Seyhan, Vaner Alkoç, Eda Seyhan, Dadaş Vili, Mustafa Kutay, Sadık Sapmaz, Mi Gültekin, Ali Kıltç, Yücel Uçan, Şeref Gün, A.Dosteli, Reşat Altın, Fahrettin An, Rüstem Çilligil, Çetin Uygur SHP PENDİK İLÇESİ Çağdışı düşüncenin veonun devamı siyasal iktidann ürunü olan 1 Ağustos Genelgesı'ni ve cezaevlerindekı insanlık dışı uygulamalan sonucu 2 kışinin ölümü ile sonuçlanan nakilleri ve işkenceyı kınıyoruz. Cezaevlerindekı açlık grevlerine kamuoyunun dikkatini çekiyor, demokrasiye ınananlan duyarlı olmaya çağırıyoruz. Başkan: ABBAS GÜZELPINAR. Sekreter: AHMET ALTUN, Sayman MEHMET ÇALASIN, Üyeler: İSMET ŞAHİN. AHMET CİNEL, MUSA KOCA, SAİT UÇKUN, VEDAT TELLIOGLU, OSMAN DİRİM KAMUOYUNA M.Emin Yavuz'ları, Didar Şensoy'ları katledenler durmuyor. Bir yıl içinde Eskişehir Cezaevi'ndeki tutukluları tam dört kez uzun süreli açlıkla ölümün eşiğine getirenler, son direnişin 35. gününde onarım vb. gerekçelerle yarı ölü insanları sürgün edecek kadar insanlıktan çıkanlar Mehmet Yalçınkaya ve Hüseyin Eroglu'nu da öldürdüler. Siyasal iktidar, Bakan Oltan Sungurlu, Arif Yüksel ve diğer yetkililer bu ölümün sorumluluğundan kurtulamayacaklardır. Kitlesel ölüm sınırına varan Aydın direnişiyle dayanışmak ve iki arkadaşımızın ölümünü protesto etmek için başladığımız açlık grevine devam ettiğimizi duyuruyoruz. ÇANAKKALE CEZAEVİ'NDEKİ TÜM DEVRİMCİ TUTUKLULAR ADINA MURAT ÖZEL, ERTAN YILDIRIM, İHSAN ZAFER, ÜLKÜ DARICIOĞLU VE M.CAN YÜCE. İSTANBUL ECZACILARINDAN KAMUOYUNA İnsanlık onuruna yakışmayan 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılmasını talep ediyoruz. Ve insanlar ölmesin istiyoruz. ECZ. ERKAN ÖNSEL, ECZ. SARPER ŞARTEKİN, ECZ. GÜ.NAL SÜRMELİ, ECZ. OSMAN GÖKBUDAK, ECZ. GÜLNİHAL YUVACAN, ECZ. YEŞİM GENÇ, ECZ. NEVZAT GENÇ, ECZ. SABİHA ERDEM, ECZ. ZAFER LALOĞLU, ECZ. CELAL KAYA, ECZ. IŞIK ŞARTEKİN, ECZ. SEVİLAY TUTUŞ, ECZ. İBRAHIM TÜRKOĞLU, ECZ. A.RIZA ÜSTOĞLU, ECZ. GÜLÜMSER ÜSTOĞLU, ECZ. GÜLŞEN YİĞİT, ECZ. NİLGÜN PEKER, ECZ. NEDİME KURTOGLU, ECZ. OERYA DUDU YAVUZ, ECZ. HAYRİYE İRİS, ECZ. NAZAN ÜLFER, ECZ. GÜLSEN CANBAKAN, ECZ. AHMET GÜNGÖR, ECZ. NEZİHE ASLAN, ECZ. HASAN GÜLMEZ, ECZ. EMİNE ESİN, ECZ. ENDER LÜLEBURGAZ, ECZ. AYFER KURU, ECZ. BEYHAN AKBULUT, ECZ. YASEMİN SOYİÇ, ECZ. NERMİN MENEMENLİ, ECZ. HİKMET ELVANOĞLU, ECZ. MERAL ÜNAL KAMUOYUNA 12 Eylül karartlık, rejimın devamı olan özal hükümetinin Adalet Bakanlığı aracılığı ile çıkardığı 1 Ağustos Cezaevleri Genelgesi'ne dayanılarak özgürlükdünyası uğruna mücadeleeden siyasi tutukluların düşüncelerine bir zıncir daha vurmak isterken, siyasi tutuklulann 29 hazıranda başlattıkları ve halen devam eden direnişteyaşamlarını yitiren M. YALÇIN KAYA, H. HÜSNU EROGLU'nu saygıyla anıyoruz. Cezaevlerindeki özgürtük dürtyası uğruna direnişlerini sürdüren siyasi tutuklulann haklı ve onurlu direnişlerini desteklıyoruz ve tüm demokrasi güclerini bu haklı ve onurlu mucadeleye güç ve destek vermelerini çağırıyoruz. Siyasi Tutuklularla Dayanışma Komitesi adına CEMAL GİZLİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear