26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CVMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şa ile yani Ittihat ve Terakki ile temasa geçerek Osmanlı ordusunun yardımını istemiştir. Osmanlı ordusu BrestLitovsİc rüzgânnın etkisi altında ve bir zafer havası içinde öneriyi kabul etmiş ve Azerbaycan'a yardım kuvvetlerini göndermiştir. Böylelikle Jslam ordulan ve Şark orduları grubu olarak iki büyük kuvvet bu yörede birikmiştir. Bunlar Halil (Kut) ve Nuri Paşa'ların yönetimine verilmiştir. Enver Paşa'mn Azerbaycan'daki birikimi, yeni bir mücadeleye girişmek için topladığı açıktır ve açık olduğu kadar da anlamlıdır. Belki bir gün... Umumi harp kaybedilirse buradan yeni bir mücadele başlatılabilecektir. Fakat Karadeniz'ir,,azgın dalgaları bu girişimleri engellemiştir. Bu kuvvetler, Azerbaycan'da kurlarıcı atılımlarını sürdürmeye başladıklan andan itibaren, nedense tarihsel dost sayılan Almanlann engellemesiyle karşılaşmışlardır. Almanlar, Ermenilere uçak sağlamakta, Gürcistan'dan geçen demiryolunu Gürcülerle beraber Türklere kapaımaktadırlar. Oysa Bakü'ye giden yol buradan geçmektedir ve müttefık Almanlar, "kutsal cihat" olarak başlatılan bu savaşı Haçlı seferi kafasıyia bitirmek istemektedirler. Bu zorluklar yenilmiş, Osmanlı ordusu Bakü'yii geri almış ve bu uğurda Anadolu delikanlıları hayatlarını vermişlerdir. Bir Azerbaycan liderinin deyimiyle, Azerbaycan'ın her yerinde çiçeklerle kaplı bir Türk mezarı vardır. Azerbaycan bağımsız bir devlet deneyimlerini iki yıl kadar sürdürebilmiştir. Demokratik birgelişme için Azerbaycan'ın bazı özelliklere sahip olduğu söylenebilir. Bunlann başında çoğulculuk esprisi gelir. f ki yıla yakın bir süre içinde Azerbaycan'da, en solundan en sağına kadar, altı siyasal parti ve partileşme hareketleri görülmüştür. Bunlann basında ortasol programlı Müsavat Partisi en çok üyeli parti olmuştur ve bu partiler milli meclis içinde temsil edilmişlerdir. Ne var ki çoğulculuğun zaaflarından olan iç çekişmeler yalnız partilerin değil, çok nazik bir konumda olan üikenin de durumunu zayıflatmıştır ve Makedonyalaşma etkisini tüm özellikleriyle burada göstermiştir. Azerbaycan'ın en zayıf yanı askeri aianda idi. Ordusu fevkalade yetersizdi. Üstelik Azerbaycanlılar askere alınmadıkları için yüksek kumanda heyeti ve uzman bir yönetici kadrosu yoktu. Bu da Azerbaycan'ı çok zayıf düşürmüş, Ruslar ve Ermeniler tarafından büyük katliama uğramasına neden olmuştur. Özellikle Şaumyan önderliğindeki Taşnak saldınları 1721 Mart 1918'de, Bakü'de 10.000 Azerbaycanlının ölmesine neden olmuştur. Bu olayları Karabağ, Erivan gibi merkezlerdeki katliamlar izlemiş, on binlerce Azerbaycanlı hayatını kaybetmiştir. BrestLitovsk'un gecici zafer havası Mondros Mütarekesi'yle son bulunca, Azerbaycan yapayalnız kalmıştır. Önce İngilizlerle anlaşmış, sonra Batıli devletlerce tanınmışsa da yalnız yaşaması mümkün olmamıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın deyimiyle "Anadolu'nun tek nefes yolu" Kafkaslar'dan geçmekteydi. Bu nedenle bu yolu kapayabilecek her türlü engeli ortadan kaldırmak gerekiyordu. Rus ordularının Kars sınırlanna kadar gelmesi kabul edilmiştir. Azerbaycan'da ise milli mecliste alınan bir kararla yönetim Komünist Parti'ye devredilerek Azerbaycan Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur (28 Nisan 1920). 24 TEMMUZ 1989 • Kafkaslar'daki Makedoııya Meşrutiyet'in 81. yıldönümünde andığımız tttihat ve Terakki de bu oluşları görmüş, Makedonyalaşmanın tarihsel bilincine varmış ve kısaca, birçok yörede gerçekleşebileceği tehlikesini sezmiştir. Bu nedenle ülkenin doğusunda böyle bir sorunla karşılaşmak istememiştir. Bu deneyimin 21. yüzyüın eşiğinde düşünülmesi, incelenmesi ve yeniden değerlendirilmesi gerekir. CUaiHIJRIYETTEV OKUKLARA... OKAY GÖNENSİN amuoyu araştırmaları artık siyasal yaşamımızda vazgeçilmez bir barometre oldu. Bu araştırmalara, işlerine gelmeyen sonuçlar nedeniyle burun kıvıranlar da pek ses edemez oldular. Toplumsal yaşamımızın değişik yanlarını kavramak, toplumdaki eğilimleri, dengeleri, duyarlıklan izleyebilmek için kamuoyu araştırmalarının önemi inkar edilmez olmuştur. Geçen hafialarda PİARSİAR grubu önemli ve kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarını yayımladı: PROFIL "Türkiye 1989: Değerier, Tutumlar, Davranışlar." Türk toplumunun, Türk insanının değişim çizgilerinin ilginç özelliklerini bir araya getiren araştırmanın iletişim bölümü de önemli bulgular içeriyor. Örneğin gazete okuma ile televizyon izleme arasındaki denge sanıldtğı kadar televizyon lehine değil. 15 yaşın üstündeki nüfusun % 66.8'i televizyon izliyor; bu nüfus içinde gazete okuyanların oranı ise % 28.9. Yani düzenli televizyon izleyebilen her 10 kişiden 4'ü gazete de okuyor. Bu çeşitli açılardan azımsanacak bir oran değildir. Bu sonucu düşük tirajlar sorunuyla bağlantılarsak yine satılan her gazetenin en az 45 kişi tarafından okunduğu gerçeğine geliyoruz. PİARSİAR araştırmasının ilginç ve umutvari başka bulgulan da var; TV'de en fazla izlenen yayın haberler (% 22), ikincisi Türk filmi (% 18.2). Gazetelerde birinci derecede okunan bölüm yurtiçi haberler (% 61.6), ikincisi (birleştirerek) makale yorum köşe yazılan (% 18.3), sonra spor (% 12.9) ve magazin haberleri (°/o 7.3) geliyor. Dergilere ilişkin sonuçlar ise biraz köiümser: Sürekli haftaiık dergi okuyanların oranı % 6.5, aylık dergi okuyanların ise % 3.5. PİAR SİAR'ın PROFİL'i kendimizi tanımada önemli bir adım, bunu daha sık, yoğun ve ayrıntılı araştırmalarla tamamlamak her sektöre, ilgili her çevreye ve bilim kurumlarına düşen bir görev... • Fransa'nın doğu bölgesinde önemli bir yerel gazete yüzyıldır etkili bir yayın yaşamı sürdürüyor. "LEst Republicain" yerel bir gazete, ama günlük satışı 250 bin, pazarlan 320 bin, 1.200 çalışanı var. Merkezi aynı kentte, Nancy'de bulunan bütün bölgenin en büyük süpermarket zinciri ve en büyük sermaye grubunun yöneticisinin başı, bir süre önce sahte fatura yolsuzluğuyla ilgili olarak derde girer ve bu büyük işadamı geçen yıl 2 ay da hapis yatar. "LEst Republicain" bütün haberleri verir, tutuklandığı zaman bu işadamının büyük fotoğrafını birinci sayfaya koyar, olayı bütün boyutlarıyla izler. Bu arada söz konusu gruba bağlı ve ilişkili şirketler gazetenin hisselerini piyasadan top/amaya başlarlar, ama ulaşabildikleri oran ancak %24 olur, bir tehlike yoktur. Bu arada geçen hafta gazetenin ikinci büyük hissedarı elindeki %23 hisseyi gizlice bu işadamına satıverir ve işadam.ı elindeki çoğunluk hissesiyle gelip yönetimi isteyiverir. Şimdi olay mahkemelik. Gazeteciler de bölgenin en güçlü işadamının bölgenin en büyük ve etkili gazetesine sahip olmasının ne büyük tehlikelere yol açacağını anlatmaya çalışıyorlar... * İspanya'da şu sıralar özel televizyon konusu en geniş biçimde tartışılıyor Özel televizyonlara ne koşullarla ve hangi gruplann yönetiminde izin verileceği üstüne tahmin edilebilir bir kaynaşma sürüp gidiyor. Bu arada ^ yeni yayına başiayan bir gazete, sosyalist hükümetin, .| özel TV projelerine katılma olanağını yem gibi kullanarak bütün basın gruplannı sağcısı solcusuyla "uysallaştırmış" olmasına büyük tepki gösterdi. II Independiente" (Bağımsız) adlı gazete başlığının altındaki sloganıyla okuyucuya "sen" diye sesleniyor: "Bizim özgürlüğümüz senin ellerindedir". "Bağımsız" kendisini "bütün demokrasilerde geçerli olacak ifade ve basın özgürlüğü modelinin satın alınmaz takipçisi" olarak ilan ediyor, tür olarak da en yakın rakibi olan El Pais'in solunda, Fransız Le Monde ile Liberation'un arasında diye niteliyor. Basını döverek uysallaştırmayı deneyen de çok, satın alarak ya da büyük çıkar vaat ederek de... Ama bütün bu hesaplar da hep bir yerden dönüveriyor... Uysallaşmayanlar Dünden yarına Niçin Azerbaycan örneğini aldık? Çünkü Azerbaycan yakın tarihte üzerine yeterince eğilinmemiş, bugün için öğrenilmesi gereken değerlerle dolu bir konudur. Bugünün oluşlannda dünün nasıl bir katkısı varsa, bugünün de yarının inşasında rolü olacaktır. Elbette ki dünün bahçelerinden koparılmış çiçeklerle taze bir buket yapılamaz. Ama tohumlar birinci planda gelirler ve Azerbaycan bu tohumları canlı tutan bir modeldir. Başta belirttiğimiz gibi Kafkaslar'dan öteye, 3ovyetler Birliği'nde cereyan eden olaylar geçmiştekilere çok benzemektedirler. Ömeğin, nasıl oluyor da aynı Karabağ'da, yetmiş yıi önceki aynı milliyetçi davalar, o zamanı bilmeyen yeni nesiller tarafından, ağır bir çözümsüzlük içinde yinelenebiliyor? Neden Baltık devletleri eski bağımsızlıklarının peşindeler? Neden bu gibi milliyetçi eylemler çoğu kez ideolojilerin üstüne çıkarak, hatta onları dışlayarak, tarihsel bir devamlılık içinde sık sık görünüyorlar? Bu gibi soruların anahtarları özellikle Makedonyalaşma olgusu içinde aranabilir. Bunlann başında, her şeyden önce, merkezin "böl ve yönet" formülünii ısrarlı ve sürekli bir bağlılıkla uygulaması gelir. Makedonyalaşma gelişmeleri içinde yabancı müdahaleler ayrıca ve birinci planda rol oynamışlardır. Meşrutiyet'in 81. yıldönümünde andığımız Ittihaı ve Terakki de bu oluşları görmüş, Makedonyalaşmanın tarihsel bilincine varmış ve kısaca birçok yörede gerçekleşebileceği tehlikesini sezmiştir. Bu nedenle ülkenin doğusunda böyle bir sorunla karşılaşmak istememiştir. Bu deneyimin, 21. yüzyılın eşiğinde düşünülmesi, incelenmesi ve yeniden değerlendirilmesi gerekir. Bugünkü sorunlar da dünün deneylerinden aydınlıklar kazanmalıyız. Yoksa değişik koşullann hüküm sürdüğü bir dünyada kemikleşmiş ve küfleıımiş kuralların uygulanması mümkün değildir. Galiba dünya yeni bir Montesquieu bekliyor. Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA hiikümetinin imzaladığı bu antlaşma, son olarak Dogu Anadolu'nun da yabancı baskısı aJtına girmesini planlamıştır. Birinci Dünya Savaşı patlak verince bu antlaşma kapitülasyonlarla beraber kaldınlmıştır. Yalnız Anadolu'nun bu yöresinde Baikanlar'da olduğu gıbi milliyetçi kavgaların bir adı olan Makedonyalaşmak önlenemedi ve Kafkaslar'da özellikle böyle bir süreç başladı. Her imparatorluğun romanında bir Makedonyalaşma görülur. Bu yörede de 1905 tarihinde Çarlık Rusyası'nın sarsılmasıyla bu tür gelişmelere rastlanacaktır. •'Anadolu Makedonyası" tttihat ve Terakki bu tarihten sonra hatta daha ör.ce de bu Makedonyalaşma süreci içinde kendi ey"Makedonya"nın sözcük anlamı "karışıklık, çe lemcileriyle ve akıncılanyla vardır. Oluşlara aktif şitlilik, dağınıklık"tır. Balkanlar'ın oıtasında çok bir şekilde katılmıştır. Oradaki Türkçülük akımldçeşitli ırkların, milliyetlerin, dinlerin, dillerin yaşa rını bir yandan hızlandınrken, bir yandan da kenmaya zorunlu kaldıklan bölge de bu adla anılır. Ma disi etkilenmiştir. Bu eylemciliği Azerbaycan'da bir kedonya, tarihte komitcılığın, çeteciliğin, milliyetçi hayti güçlü olmuştur. mücadelelerin kaynağı ve deposu sayılmıştır. Banşçı 1917 Rus Devrimi her şeyi başlatan bir dönüm bir anlanı hiv'bir zaman kazanmamıştır. noktası sayılabilir. Moskova'ya gidcmeyen KafkasBalkaniar'ı beş yüz yıl yönetmiş olan Osmanlı yalı delegeler, önce KafkasÖîesi (Maverayı Kafkas) lar da Makedonya terimini pek sevtnemişlerdir. Ni Federasyonu'nu kunnuşlardır. Ne var ki Kafkasya, lekim İkinci Meşruıiyet Mebusaru'nda BaJkanlı me ulusal kitlelerin yan yana ve barış içinde yaşayabibusların Makedonya sözcüğünü kullanmalarına sert lecekleri bir bölge olmaklan çoktan çıkmışlı, irili tepki göstererek, "Rumeli" denmesini istemişlerdir. ufaklı etnik unsurlann ve milliyetçi komitelerin çarBu tepkinin bir belirtisi de Cavit Bcy'in anılannda pıştığı ve kızıştığı bir Makedonya olmuştu artık. görülur. Şöyle ki 1914 Yeniköy Antlaşması'ndan söz ederken "Anadolu Makedonyası istemiyoruz" di Azerbaycan örneği yecekıir. El yazısıyla kaleme aldığı bu anılarır. 10. Federasyon iiyeleri beraber yaşama isteğini terdefierinde (5 Teşrinievvel8 Teşrinisani 1329, s.132, 173) tttihat ve Terakki'nin ünlü maliyecisi, kederek kendi milli devletlerini kurma yoluna gitAnadolu'nun doğusunda yapılacak "ıslahaf'ın ya mişlerdir. Gürcülerin, Ermenilerin devletleri yanıbancı kontrolü altında gerçekleşeceğini düşünürken, sıra Azerbaycan da bağımsızlığını 28 Mayıs I918'de bu bölgede yeni bir '•Makedonyalaşma"ya karşı ol ilan etmijtir ve hemen bir Azeri heyeti Resulzade duğunu da vurguluyordu. Aslında Ermenileri tat Mehmet Emin Bey başkanlığında Trabzon'a gitmiş min için, Rusya'nın öncülüğünde Sait Halim Paşa ve Adliye Nâzın Halil Bey (Menteşe) ve Vehip PaÇokuluslu her devlet lürü, doğasında var olan bir kanunun dışında kalamamıştır: Merkerin zayıflaması sonucu, ülkeyi oluşturan milliyetçi unsurlar, hem merkezle hem de kendi araJarında çarpışırlar. Işin ilginç yönü, merkez belirli bir ıslahat girişimini kabul edince bu çatışmalar daha da ağırlaşır ve kiiçük savaşlara dönüşür. Örneğin Osmanlı lmparatorluğu ve Çarlık Rusyası'nda böyle olmuştur. Ne ilginçtir ki Çarlık Rusyası'nda tanık olunan gelişmeler bugün Sovyetler Birliği'nde sanki yinelenmektedir. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL işler iyiden iyiye karışıyor! Nedense, şu temmuzağustos ayları geldi mi hep böyle olur. Özellikle on yılda bir! Ne demek istiyorsun diye çıkışanlar olacak! Hiçbir şey demek istemiyorum. Gözümün gördüğünü, aklımın sezdiğini soylüyorum. Her şey bir karmaşa, bir kördüğüm Bulgarlar, sınırlanndan yüz binlerce Türkü atıyor. Kıbrıs'ta Rum kadınları saldınya geçiyor. Güneyde hemen her gün askerlerimiz öldürülüyor, bu arada kendilerinden de ölenler oluyor. Para basan makineler durmaksızm işliyor. Geçim sıkıntısı en üsX 6üzeylere tırmanıyor. Cumhurbaşkanı bunalımı ortayerde duruyor. Erken seçımdi, yok 92'ye kadar seçim yoktu söylentileri ortalığı allak bullak ediyor. Başbakan durmaksızm gazetecılere "kara gözlüklüler" deyip duruyor, "gazete okumamak gerekiiğini" vurguluyor, Muhalefet belli bir karara varamıyor. Özellikle anamuhalefet partisi SHP kendi iç sorunlarını çözümlemek telaşından yurt sorunlarına gereği gibi eğilemiyor. Bu arada, banka soygurv ları, cinayetler, daha neler neler... Evet böyle günterde, ben de kısa bir süre dinlenmek için yazılara ara vermek ıstiyorum. Biliyorum okurlardan yine "böyle zamanda insan dinlenceye çıkar mı?" diye çıkışanlar, mektupla, telgrafla, telefonla bu konudaki düşüncelerini belirtenler olacak! "Böyle bir zamanda..." bu sözü yıllardır duyarım. Nedense "böyle zamanlar'ın hiç sonu gelmıyor! Köşe yazarlığına başladığım 1956'dan bu yana Türkiye toplumu şöyle sağlam bir temel ustüne yerleşemedi. 1960'a kadar DP iktidarının yanlışlıkları ile uğraştık. "Duşmeden önce paraşütü açın" dedik, elden geldiğince uyardık Menderes ve arkadaşlarını, olmadı. Sonra 27 Mayıs Sonra ortaklıklar yönetimleri. Sonra Demirel. Sonra 12 Mart. Sonra CHP'nin MSP ile ortaklığı. Sonra yine Demirel. Sonra yine Ecevit. Sonra yine Demirel. Derken 12 Eylül. Yeni politikacılar: Sunalp, Calp. Özal. Derken SHP, DYP. Bu arada altı yıla yaklaşan Özal iktidarı... Sona ermedi "böyle bir zamanda" sözü!... Toplum değişiyor. Nereye doğru değişiyor? Bir yandan olumiuya doğru, öte yandan en kötü olumsuzluklaradoğru... Yobazlık, gericilik almış başını gitmiş. TV'de güzel bir film iziiyorsunuz, bir de bakıyorsunuz yunuslar çıkıvermiş karşınıza. Neymiş, farelere, köpeklere haç dikiyormuş minik çocuklar! Telefonlar gelmiş, TRT'nin yeni patronu Bay Erdem 'Kaldırın o gavur filmini' mi demiş, ne demişse demiş, kesivermişler filmi ortasından. Hem, önceden değil, gösterim sırasında... Mecliste çoğunluğu elinde tutan ANAP yüzde 15'lere mi düşmüş? En kısa sürede erken bir seçim mi gerekliymiş. DYP ve SHP milletvekilleri toptan istifa etseler her şey çözümlenir miymiş? Bakın SHP eski genel sekreteri Fikri Sağfar "Ben milletvekiliğinden çekilmeye hazırım" diyor. Onun gibi düşünen başkaları da vardır. ama çoğunluk ne der, ne yapar? Başbakan eğleniyor, bir milletvekillıği kaça patlıyor diye Iresaplar yapıyor Herkes bırakmış vatanmillet sorunlarını, düşmüş kendi kişisel hesaplarına. "Böyle bir zamanda..." bireyselliğin doruğunda durmak çabasında! Kim bırakır gider altı yedi milyonluk aylığı, Eskışehir yolundaki villaları, deniz kıyısındaki köskleri, ucuz ucuz alınan otomobillerü. Sağlar gibi yüz milletvekiii çıkıp "biz böyle bir Mecliste yer almak istemiyoruz" dese birçok sorun çözümlenecek gibi. Ama 'viran olası hanede evladı ayâl" var! Dinlenceye çıkıyorum, ama dinlence içinde de görevler var: Dikili'de, Burhaniye'de, Muğla'da, daha sonra Foca'da yapılacak toplantılarda kitap imzalamalar, konuşmalar, dertleşmeler, söyleşiler... Biryazımda "dinlence bize yasak" demiştirn. Şöyle sırt üstü yatıp, soğuk içkimi yudumlayarak, hiçbir şey düşünmeden, uzülmeden, çevremde, toplumda olup biten işlere aldırmadan keyif çatmak nasıl bir şeydir dersiniz? Siz başarıyor musunuz bunu? Kim başarıyor? Bir Bay Özal ile Bayan Özal mı? Şimdilik hoşça kalın. 24.7.1987... bir trafik kazası.. uçupgiden iki can... OKURLARDAN 32. Gün Televizyon yayınları arasında 32. Gün adlı programın önemli bir yeri vardır. Bir saat kadar sürtn ve geçmif bir ayın olaylanmn hesabını çıkararak, ülkemizin dış dünyadaki yerinin neresi olduğunu saptayan, bir resmin bin söziin yerini tuttuğunu ispatlayan ve kısa cümleler ile resiıttlere daha fazla canhlık katan bu ilginç yayın Avrupa veya Amerika'da gösterilse ülkemizde olduğu gibi büyük ilgi ile izleneceğine kuşkumuz yoktur. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Türk Dtfişleri birçok imtihanlardan geçmiştir, birçoğundan alnınvt akt ile çıkmiftır. Arada bir ktndisint atılart taşlardan yaralar almanuş değildir. 32. Gün progranunda belki istenmeden, herhalde fazla düşünülmeden yönetilen suçlama bize şu birkaç fikri içerisinde düzeltilmekte olan insan hakları makyajım ö'ne sürme fırsannı sağlamıştır: Bulgaristan 'm yarattığı durum bizim dış Hgilerimizde karşıtaştığtmız sorunlann bugün için başında gelmekle beraber, tek sorun değildir. Büyüyen ve kuvvetlenen Türkiye'nin çevresindeki ülkelerin istisnasız her biri ile sorunu vardır. Buna mukabil, bir diğer komşumuz için olduğu gibi Bulgaristan bakımtndan da en büyük sorun, hiç değilse son yıllarda, Türkiye 'dir. Bulgaristan 'dan çaldığı minarenin kıhfını hazırlaması beklenir. Ançak, Sovyetler Birliği, son yıllarda glasnost ve perestroyka yollan ile eski görünüşünü değistirip 1990 yılında 162 milyar dolart bulacağı hesaplanan bütçe açığım kapatma. ekonomik yıkmtıyı önteme çarelerini aramaktadv. Bu süreç bozacak her türlü davranış onu rahatsız etmektedir. Bulgaristan'm bunun bilincinde olmaması imkânazdır. Dısislerimizin, son buhranda üzertnde isleyeceği nokta bu yıllardır yaratılmaya çahsılan imajı bozarak, Bulgann hakiki çirkin yüzunü dünyamn gözleri önüne sermek olmalıdır. Bunu ne kadar tesirli şekilde yapabilirsek durumu lehimize değistirme şansımız. o derecede artar. Yine bunu yaparken iki ana ilke arasında denge kurmak gerekecektir. Biri: TaUeyrand'ın (özellikle, fazla gayretkeş olmayın 'surtout pas trop de zele' önerisi, diğeri Amerikahlann izlemeye çalıştığı (kızma, ama yanmda da burakma) 'do not get mad get even' önerisidir. Bu iki ana prensibi gözönünde tu.arak izlenecek en doğru siyaseti saptayacak yalnız, ikide bir yüklendiğimiz ve çok küçük bir kadro ile 55 milyonluk Türkiye'nin yüzden fazla ülke ile dısişlerini idareye çalışan, Türkiye DışişJeri Bakanlığıdır. Bu görevinde, hayati dış konularda kendisine sunulan metni okumak ile yetinmesi gereken Başbakandan, milyonlartn izlediği bir programda söyliyeceklerini iyice tartması gereken sunucuya kadar herkesin ona yardımcı olması gerekir. Prof. Dr. tlhan LÜTEM "Böyle Bir Zamanda" Ulkemiz, 9 yıldır dünya halklannın göztinde işkencder idamlar ve cezaevleri gerçeğiyle tanınmaktadır. Ülkemizin tanınan bu kimliğinin nedeni 12 Eylül faşizmi, uygulamalan ve hukukudur. Işte bu koşullarda ve böyle bir "hukuk" anlayışıyla zindanlara doldurulmuş olan binlerce devrimci bugun hâlâ zindanlardadır. Aynca; yalnız zindanlara doldurulmakla da yetinilmeyip, kendilerinin topluca yok edilebilmelerinin koşulları "1 Ağustos Genelgesi"yle yaratılmaya çahşümıştır. Bu genelgenin yıldönümüne geldiğimiz bu günlerde, yine "kazanılan hakların gasp edilmesiyle" ve yine "1 Ağustos Genelgesiyle" ilgili olarak Eskişehir Cezaevi'ndeki devrimci tutuklu ve hükümlülerin başlattıkları süresiz açlık grevinin 26. ve yakınlarının başlattığı destek açlık grevinin 6. günündeyiz. Bizler, aşağıda imzaları bulunan eğitim emekçileri; kendisine devrimciyim, demokratım, ilericiyim, sosyal demokratım ve "insanım, insan olmanın onurunu taşıyorum" diyen herkesi; Eskişehir Cezaevi'ndeki açlık grevinde bulunan devrimlerle dayanışmaya çağınyor, "herkese" bu konudaki görevleriyle sorumluluklarını hatırlatıyor ve bu konunun gereklerini yerine getirmeye çağınyoruz. Sendikaları üyesi ö^reımenferi adına MEHMET ARASHATİCE TAHMAZ VE 109 ARKADAŞI lstanbuTdan bir grup EgitDer'li vc Fransız Ögretmen ÇAĞRI ANMA Prs.Yarbay SEYİT TAJVBAŞI'» ölüm yıldünümünde özlem ve saygıyla anıyoruz. EŞİ VE ÇOCÜKLARI TEKİRDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1989/152 Davacı Fehim Menekşe tarafından davalı Müzeyyen Menekşe akj» hine Mahkememizde açılan boşanma davasında; Tekirdağ / Aydoğdu Mahallesi Çiğdem Sk. No: 12'de mukim iken adresi tespit edilemeyen davalı Müzeyyen Menekşe'ye dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verildiğinden, davacı tarafından aleyhine boşanma davası açıldığı, duruşma günü olan 11.9.1989 gtinü saat 9.25'te duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil eltirmesi, aksi takdirde duruşmanın yokluğunda yapılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. SAT1LIK DAİRE Bağlarbaşı Temaşa Sokak Erdoğdu Apartmanı 22/1 daire boş olarak 27 milyona satılıktır. Tel: 333 33 27 BODRUM CLUB KADIKALE " " CLUB M " " CLUB ARMONIA"" GÖZEGİR O T a * " ÇOMÇA OTEL YURHAKALAN OTEL" OTEL ASTEK" MANZARA OTEL"* MARMARİS 350.000 499.000 400.000 310.000 310.000 345.000 220.000 345.000 MUNAMAR OTEL MARTI LA P E R U " " NERGİS OTELEMRE O T E L MARİNA0TEL" 590.000 499.000 345.000 285.000 150.000 ASTERİA OTEL B0YÜK OTEL"* SİDELYA T.KÖYO* VENÜS OTEL 730.000 345.000 275.000 365.000 dinme>ensevginiz, artan özleminizle hep içimizdesiniz Sizleriunutmadık. unutmayacağız, unutturmayacağız. Sevenieri adına ERKAL ERDEN ERAY ERDEN HÜLYA ERDEN Düşlerinizdeki Tatili Yapın... Düşlerinizdeki Gibi... Şahane tesislerde, süper fıyatlarla ve Jolly Tour konukseverliğiyle... Üstelik vade farksız, taksit imkanı FETHİYE CLUB OTEL LET00NİAMALHUN OTELCLUB OTEL ARİES 415.000 275.000 345.000 ALANYA "CLUB ALANTUR"" JASMİN OTEL'*" YETKIN APART OTEL" OOĞAN OTELGRANO ATİLLA OTEL* ALAADDİN OTEL"" 450.000 380.000 250.000 290.000 275.000 345000 KALKAN KALAMAROTEL360.000 ACENTAMIZA GELİN,FİYAT VE ÖDEME DURUMUNUZU BERABERCE SAPTAYALIM. Fiyatlanmız tüm sezon geçerlidir. 06 yaş çocuklar ücretsiz, 612 yaş % 50 indirim, 3. kişilere süper indirimler, tek kişi için farksız ücret. Fiyatlanmıza tesislerde 7 gece 8 gün yanm pansiyon, oda + kahvaltı (*), tam pansiyon (") konaklama, rehberük hizmetleri dahildir. Bölgelere lüx otobüslerle gidiş dönüş servisimiz vardır. KUSADASI FANTASIA OTEL700.000 KEMER CLUB ALDA ŞAMPİYON T.KÖVO" SİMENA T.KÖYÜ ŞATO OTEL" DIDIM 660.000 545.000 595.000 325.800 CLUB D0LUNAY 275.000 ACI KAYBEVflZ Merhum Kur. Yb. Davut Zeki Topuz'u.ı eşi, merhume Sabahat Topuz ile Melahat Akçay ve Belkıs Burak'ın anneleri, Fahamettin Akçay ile Cüneyt Burak'm kayımaiideleri, Av. Tayfun Akçay, Ergun Akçay. Ahmet Burak'ın anneanneleri, Av. Dr. Deniz Akçay'ın, Seyide Burak'm büyük kayınvalideleri, Muratcan Akçay, Zeyncp Barış Akçay, Esra ve Efe Burak'ın haminneleri Ue... Jolly Tour, iç turizmdeki tecrübesi, kendi tesislerindeki servis üstünlüğü ve alışılmışın üstündeki hizmet anlayışıyla size düşlerinizdeki tatili, düşlerinizdeki gibi yaşatacaktır. MAVI YOLCULUK "SALAADDİN TEKNESİ Antalya / Antalya 415.000 Jolly Tour UON TURİZM: Altıyol Onuf Işhanı Kat 3/309 KadıkĞy/IST 338 87 78.338 31 9! 347 25 15 DEY TUfl: Bajdat Cad Kantarcı Rıza Sok 6/2 Erenköy/İST 368 4665,36067 96 ŞENOL TURİZM Banariye Cad Unertan Pasaı 35^34 338 27 47 Gece 373 0514 GALAKSİ TURİZM Cumhuriyet Cad 259 Aîman Apt Kat A Harbfye IST 130 63 95. 132 96 90 GALAKSI TURİZM BURSA Fevzi Çakmak Cad 29 Kervansaray Bursa Otelı Zemin Kat 22 47 38 2131 26 Valikonağı Cad Başaran Apt 33/1 Harbiye İSTANBIİL 1406003.147 9811 1315018 1315019 23 Temmuz 1989 günü Hakkın rahmetine kavuşmu>tur. Aziz naaşı 24 Temmıız 1989 günü Arnavutköy Camii'nde kılınacak öğlen namazını taktben Aşiyan Aiie MezarlığYnda defnedılecektir. Allah rahmet eylesin. AYŞE ŞAKİRE TOPUZ AİLESİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear