Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 TEMMUZ 1989 DİZİ YAZI CUMHURİYET/l. Girne dtiştü, Lefkoşa göründü Org. DemireVin anıları Taktik alanda küçük, fakat savaşın sonucuna müessir olan önemli bir harekât, Bora Harekâtı başanyla sonuçlanıyor Kıbrıs'a Nasıl Çıktık? Hazırlayan: Erbil Tuşalp Ayayorgi köyunden 22 temmuz günü saat 14.0O'te geçtiler. Demirel Paşa'nın aklına ölüm geldi birdenbire. Ölümü duşünmesinin nedeni belki de ölüm haberlerinin aralıksız ulaşmasıydı. Şevdiği arkadaşlarını tek tek yitiriyorlardı. Ölmek olmasa, oldurmek olmasa, savaş da olmazdı. Ölümsüz bir savaş, öldürmesiz bir savaş var mıydı? "Kıtalann birbirine karışması, kişilerin ölümden korkması ve emir beklemesi ölümu uzaklaştırmıyordu. Savaşlarda kıtalarını birbirine karıştıranlar ve ölumden korkanlar ölumlerini kendi elleriyle hazırlıyorlardı. Ölum, duvann arkasma saklananlan, kıtalarına hâkim olamayanları kolay buluyordu. Ölum duşmana doğru ilerleyenden ve düşmana yaklaşandan uzaklaşıyordu. Bora Özel Görev Kuvveti duşmana saldırıyor ve sevdiğimiz arkadaşlanmızı birbiri ardına kaybediyorduk. Yüzbaşı RamizTuran, Asteğmen Feyzullah Taşkınsoy, Astsubay Halim Şahin, Astsubay Mehraet Yavuz ve birkaç kahraman erbaş ve er aıamızdan ayrılıyorlardı. Subay, astsubay arkadaşlanmızın çoğu tanklarının kulesinde makineli tufeklerini kullanuiarken, başlarından vurulmuşlardl. Kıtalann birbirine karışması, kişilerin ölümden korkması Artık tanklanmız teker teker Girne'ye giriyorlardı ve emir beklemesi ölümü uzaklaştırmıyordu, Savaşlarda Düşmanın isabetsiz ateşlerine karşılık subay ve kıtalarını birbirine kartştıranlar ve ölümden korkanlar, astsubaylanmız, erlerimiz hep bir ağızdan 'karavana' diye ölumlerini kendi elleriyle hazırlıyorlardı Ölüm, duvann bağırarak cevap veriyorlardı Tanklanmız görülmeyen arkasına saklananlan, kıtalanna hâkim olamayanlan hedefleri hesaba katarak, sağda ve solda pencerelere, çok kolay buluyordu. Ölüm, duşmana doğru ilerleyenden ve kere 12.7'lik tüfeklerle, bazen tank topu ileateşdarbeleri duşmana yaklaşandan uzaklaşıyordu. yapıyor ve muharebeyi başanyla yürütüyorlardı. binde tesadufen bulmuştuk. Taarruzumuz adım adım ilerliyordu. Ayayorgi koyüıuı duşürmüştük. Gözlerimizi kapayarak ateşe atlıyorduk. Düşman belki savaşmasını bilmiyordu. Görünurdeki en buyuk hatası bizimle yakından savaşmaya cesaret edememesiydi. Yaklaştıkça bizden uzaklaşıyor veya esareti kabul ediyordu. Yaralannın ağır olup olmadığını işaretle sordum. tkisi de elleri ile başlanyla bir şey olmadığını ifade ediyorlardı. Sabah saat 11 .OO'den beri en ileri hatlarda çarpışan bu yiğit ve kahraman arkadaşlarım şimdi yaralı olarak savaşa devam ediyorlardı. Kendilerine orada geçmiş olsun bıle diyemedim. Duracak ve duraklayacak zamanımız yoktu. Önlerinde esir olarak getirdikleri Rum askerlerinin silahlarını aldık. Onlara tngilizce bilip bilmediklerini sordum. Biri az bildiğini söyledi; 'Lefkoşa yolu neresidir?' diye sordum. O biraz tereddütten sonra, meydanı çevreleyen yollardan birıni gosterdi. Doğru yolu gösterirse hayatınm bağışlanacağını anlavınca gözleri parladı. Onu tankın üstüne bindirdik. Gazete muhabirimiz de yine yanımızdaydı. Tankın üstünde emir subayı Asteğmen Mustafa Konuk, tabancasını ara sıra esirin başına dayayarak civardaki düşman hedeflerini göstermesini istiyordu. Rum esir ise hayatını kurtarmak için bilebildiği kadar Boğaz'daki hedefleri bize gostermeye çalışıyordu. Bu hedefleri suratle ateş altına alıyorduk. Saatler ilerledikçe Boğaz yavaş yavaş açılıyordu. Düşman mermilerinde isabet kalmamıştı. Tanklanmızda görünür bir zayiat olmuyordu. Darboğaz'ı tanklanmızla düşürmeye çalışırken, bir ara dağdaki bir tepenin üstünde dalgalanan mavi beyaz bir bayrak altında uniformalı kişiler gordük. Tank topumuz derhal o tarafa döndü. Fakat askerler ayaktaydılar ve bizi selamlıyorlardı. Bunların Rum ya da Yunan olamayacaklannı bir anda düşünduk nucuna müessir olan önemli bir savaştır. Bu savaşa katılan ve yakından sevk idaresini uzerine alan komutanlardan birisi olarak ilelebet bahtiyarım." Bedrettin Paşa kırk bir yıl sonra ilk deneyirıin hemen ardından, "askerlikte en ivi okulun, kıtalar olmakia beraber, en büyıik sınavın muharebe meydanlannda verildiğini" anlıyordu. "Savaş alanında bir günluk ciddi bir çarpışma, barıştaki uzun yılların hizmet ve tecrubesine denk gelmektedir. 22 temmuz günü Bora özel Görev Kuvveti'nin yaptığı savaşta, subaylarımızın bir gunde saçlarının apak olmasına şaşmamak gerekir. Zira başarımız bir avuç kahraman subayımızm fedakârlığı sayesinde kazanılmıştır." du komutanının yanında tekrarladım. Nurettin Ersin Paşa tereddutluydü. Birlik komutanlarının ısrarlı taleplerini kırmak istemiyordu. Düşman ateşi Kolordu Komutanı Nurettin Ersin tereddutlerinde haklıydı. Lefkoşa'da Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı, Dikomo kesiminin Hava tndirme Tugayı, batıdaki Komando Tugayı 20 temmuz günunden beri çok kritik günler ve saatler geçirmişti. Lefkoşa Darboğaz yolu ve Boğaz sancağının civarı birkaç defa düşman ateşine uğramıştı. Hava tndirme Tugayı"ndan bir tabur yanlışlıkla Hamid Mandrası'na inmişti. Bu tugaya açıkça emir verilmediği için tugay taburlan indikleri yerlerde, Kırnı, Pınarbaşı ve Gönyeli arasında gelişigüzel savunmaya geçmişierdi. Tugayın hangi birliğinin, nerede, hangi istikâmete doğru savunmaya geçtiği belli değildı. Kcndilerinin ifadesine göre, bütün tugay düşmanın ateş çemberi içinde kalmıştı. Fakat bu çemberin içinde ve dışında hangi kıtalann bulunduğunu iyice kanıtlamak miimkun değildi. 'Esir oluruz komutanınT Taarruz başlamadan önce gemide, General Borataş'a "İlk hedefimiz Girne'dir" demişti Bedrettın Paşa. Girne've doğru ilerlıyorlardı şimdi. Ayayorgi'yi duşürmuşler, Darboğaz'a doğru gidiyorlardı. Bedrettin Demirel o kadar çok ilerı dedi ki, bir ara tank komutanı teğmen Abdulkadir Ceylan, artık yeter anlamına gelebilecek bir bakış fırlattı. Ve " k o m u t a n ı m , esir oluruz, arkadan gelmiyorlar" dedı. "Gerçekten bızi takip etmesi gereken 2 tankımızla piyadelerimizden haber ve eser yoktu. Bu >uzden sık sık durmak ve beklemek zorunda kalıyorduk. O zaman da ileri hatlardaki birliklerimizin yakın ateş desteğini yapamıyorduk. Ayayorgi'den sonra ilerleme tempomuz ağırlaştı. Girne'ye yaklaştıkça düşman ateşi de artıyordu. Girne'ye çarpmadan, şehrin miimkun mertebe gune>inden dolaşarak Boğaz'a saldırmayı düşunuyorduk. Fakat düşman ateşi bizi Girne'ye doğru çekiyordu. Ve tanklanmız böylece birer ikişer Girne'nin içine, sokak aralanna dalmaya mecbur kalıyordu. Tankımızm kulesine yüzükoyun yapışmış ErsinMe buluşma Kolordu Komutanlığı'na atandığındaki yargısı savaş boyunca pekişti. Kolordu Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Bedrettin Paşa'ya göre, iç hizmetlere duşkün bir askerdi. Masasınm başında oturup istihbarat toplardı. Tertibi ve düzeni severdi. Kanunlara meraklıydı. Her yeni çıkan kanun üzerinde duşünür, kendi kendine tenkit ederdi. 12 temmuz harekâtı daha önce 20 ve 21 temmuz günleri Kıbrıs]^ cereyan eden başarısız savaşların seyrini değiştirmişti. Kolordu Komutanı Nurettin Paşa ortalarda yoktu. "Bora Harekâtı kıyıbaşı ile havabaşını birleştirmişti. Kıyı ve havabaşındaki birliklerimizi kritik durumdan kurtarmıştı. Bora Harekâtı ile Kıbns savaşının geleceği çizilmiş, düşmanın savaşma azmi ve iradesine önemli bir darbe indirilmişli." Sökülen rütbeler, sarsılan otorite Kocatepe'den notlar Ateşkes anlaşmasının içyüzü 22 temmuz aksamı Dikomo köyü, Kızılbaş, Yorolako, Fota, Siskilip, Konsinsırt henüz düşmanın elindeydi. Düşmanın elinde bulunan bu bölgelerden, Boğaz sancağını kolordu karargâhının kolaylıkla ateş altına alması mümkündü. Bulunduğumuz yer, keskin sırtın hâkim gözetleme ve ateş altına girebilirdi. Düşman tanklarımızın gelişini gördukten sonra Boğaz sancağı cıvarında sanki bir rautareke im a etmişti. Esasen saat 17.OO'den iti Bu savaşta birçok subay, astsubay ve erbaşların rütbesınıf işaretlerini kendiliğinden sökmesi, komutanların kıtaları üzerindeki otoritelerini kaybetmesine sebep oldu. Savaş heyecanı içinde Kocatepe'de tuttuğum notlardan birkaçını, genç subaylaıa faydası olur umudu ile aynen aktarıyorum. "Boğaz Sancağı saat 00.45: Bu sabah saat 04.05'te bizim tankların top ateşi başladı. Üzerinde bulunduğumuz Kocatepe tumen karargâhı. Levazım boluğu, muhabere taburu, istıhkam mufrezeleri ve kariyer boluğune ait araçlar var. Şoforleri yok. Erlerin durumu iyi değil. Korkmuşlar gibi. Bir benzin tankeri gelmiş, bir saatten beri beklıyor. Şoförler ikmal yapmıvor. Isterler ki, komutanları yemeklerini pişırip onlerine koysun. Düşman hava kuvvetlen etkısiz. Bulunduğumuz yerler Turklerın hâkimiyeti altında. Kıbrıslı Rum askerler Yunanlı subayların emrinde. Askerleri ucretlı ve isteksiz. Uzaktan savaşıyorlar. Biraz once bir. karargâh subayı geldi. Benden, komuta aracının hangi istikâmete donük olması icap ettiğini sordu. Sonra diğer bir binbaşı geldi, Girne'de kalan bir kariyer ile jeep ve römorkunun nasıl kurtarılacağını sordu. Bu soruları hiç beğenmedim. Şimdi saat 07.10. Tank toplarımızın sesi dindi Meğer tanklar ne kadar gitçlü sılahmış. Bu saate kadar alaylarla irtibat yok. Durum raporları gelmiyor. Muhabere ve irtibat aylardan beri karışık bir durumda. Saat 10.10. Şimdi 49. alaydan, Çatalköy tarafından bir irtibat subayı geldi. Üzerinde yalnız elbisesi vardı. Hiç bir silah ve teçhizatı yok. 24 saatlik tayinlerdenmış. Astlarını zorla göreve sevk eden komutanlar ne kadar bedbaht imiş. Bu savaşta birçok subay, astsubay ve er> başların rutbe sınıf işaretlerini kendiliğinden sökmesi, komutanların kıtaları üzerindeki otoritelerini kaybetmesine sebep oldu. Bu durum subayları, kıtalarının önunde rutbesiz birer asker durumuna duşurdu. Sayın Kolordu Komutanı Nurettin Ersin, 1 ağustosta Kıbns'ı ziyarete gelen Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı ile 2. Ordu Komutam'nın onune rutbesiz asker olarak çıktı. Subayların ve astsubaylann rütbe ve sınıf işaretlerini sökmesi, onları harekâtın sonuna kadar rutbesiz bırakmıştı. Çunku sökülen rütbeler atılmış ve yenileri Türkiye'den zamanında gelmemişti." Ayayorgi düşmüştü Şimdi bu satırları yazarken Asteğmen Taşkınsoy'un telsizinde duyduğum feryatları hâlâ kulaklarımda çiniıyor. Şehitlerimizden kahraman bolük komutanı tank yüzbaşı Ramiz Turan'ın cesedini, ancak aylar sonra zeytın ağaçlanndan birinin d; Savaş barışta kazanılır Eğitim eksikliği Birçok^ subayın barışta, savaş eğitimı üzerinde iyice yetiştirilmemiş olduğunu gördüm. Bir birliğin muharebe meydanında bir yerden bir yere nasıl intikal ettirileceğini bu subaylar yapmamış, yaptırmamışlardı. 49. Piyade Alayı'mn bir piyade bölüğü ile bir batarya, Girne'ran içinden geçiyordu. Şehir içinden geçiş emniyetli görünmuyordu. Erler birbirlerine sokulmuş, yere bakarak, iki sıra halinde ilerliyorlardı. Batarya ise yolun ortasından ve erlerin içinden sık ve duzensiz şekilde ilerliyordu. Bu durumda duşmanın bir havan mermisi ile boluk ve batarya saf dışı kalabilirdi. Böluğun başında kıtasına henüz katılmış olan 24 saatlik tayir.Ierden, tanımadığım uzun boylu bir yüzbaşı vardı. Kendisinden yuruyuşte aldığı emniyet tedbirlerini sordum. Sorduklarımı anlamıyordu. O anda, savaşın banşta kazanılacağını bir kez daha hatırladım. Bu yüzbaşı ve bunun gibi bırçok subayın barışta, savaş eğitimi üzerinde iyice yetiştirilmemiş olduğunu gördum. Bir birliğin muharebe meydanında bir yerden bir yere nasıl intikal ettirileceğini bu subaylar yapmamış ve yaptırmamışlardı. Bu bölukle sanki banşta uzun ve yorucu bir gezintiye çıkmışlardı. O anda dayanamayan yüzbaşıya sert bir şekilde ihtar yapmak zorunda kaldım. Tabii, bundan sonra da çok üzuldüm. Zira uzun askerlik hayatımda subayların astlarının yanında kırılmasını arzu etmedim. Astlarımm gönül isteği ile görev yapmalarını isterdim. İlk tanklanmız Boğaz sancağına 17.30'a doğru varmışlardı. Susuziuk. açlık ve yorgunıuK Kenaısıns nıssettırıyordu, fakat başan bunların nepsını unutturmuştu. ve bizimle beraber savaşlan yakından izleyen cesur gazeteci arkadaşımız Dündar Arcayurek'e Girne'yi daha once görüp gormediğini sordum. O birkaç yıl önce Girne'yi gormuştu. 'Bilmiyorum, herhalde Girne'ye girme>e mecburuz' dedi. Birkaç tankımız bİT aralık Girne'nin içerisinegirdi. Girne kenarındaki direniş kınlmıştı. Özellikle 106'lık havan kariyerinden atılan mermiler meskun ve ortulü bolgeierde çok değerli hizmetler yapıyordu. ve son sanivede ateşi durdurduk. İlk birleşme sağlanıyor Birleşmiş Milletler Barış Gucu'nün Fin askerleri ölumden böylece kurtulmuşlardı. Demirel Paşa'ya göre Boğaz'ı duşuren tankları birer birer saygıyla selamlıyorlardı. Askerlik dunyanın her yanında aynı değerlerle biçimlenmişti. Birlikler Lefkoşa'ya doğru ilerliyorlardı. Bedrettin Paşa'yı çok mutlu eden ilk birleşme burada sağlandı. Darboğaz'ın boyun noktasına yakın yerlerde tek tek mucahitlerimizi ve komandolarımızı gorduk. Bu erlerle bulusmamızda yanlışlıkla karşılıklı ateş savaşına girmemiz mümkundu. Ararnızda öncedeıı kararlaştırılınış müşterek bir parola yoktu. Bir çatışmayı onlemek için ilk kariyerlerde ilerleyen Tuğgeneral Borataş, yol cıvarında rastladığı erlere önce Kelimei Şahadet getirtmişti. Sonra hep beraber Dağ Başını Duman Almış marşıyla harekete dcvam etmişlcrdi. ilk tanklanmız Boğaz sancağına 17.30'a doğru varmışlardı. Susuziuk, açlık ve yorguııluk kendısini hissettiriyordu, fakat başan bunların hepsini unutturmuştu. Tanklarımı/ yol kenarında Boğaz sancağına ait bir çeşmenın yanında duruyor, askerlerimiz sıcak suyu kana kana içiyorlardı. Bora Özel Görev Kuvveti Benzin sorunu nasıl çözüldü? 20 temmuz sabahı Kıbrıs'a çıkarılan tanklar, 2 gün boyunca dar ve sıkışık kıyıbaşı mevznnde yerlerinde çalıştırılmış ve benzinlerini tüketmişlerdL Bora Ozei Gorev Kuvveti'ni teşkil eden tank ve kariyerlerimizin sayısı merak edilebilir. 20 temmuz sabahı tank Üsteğmen Ersel komutasında 15 tanklı bir piyade bolüğu Pladini plajına çıkanlmıştı. Biz de 22 temmuz gunu 15 tank daha gelirmiştık. Bu arada hatırladığıma gore 810 kadar kariyer de vardı. Bu kariyerlerden 106 mm'lik havan taşıyanlar, 49. Mekanize Piyade Alayı'na, diğcrleri ise 5. Zırhlı Tugay'a aitti. Fakat harekâtımızın en kritik yönü, 20 temmuz sabahı Kıbrıs'a çıkarılan tanklarımızın 22 temmuz sabahına kadar dar ve sıkışık kıyıbaşı mevziinde, gece ve gündüz yerlerinde çalıştınlarak benzinlerini tuketmiş olmalarıydı. Boylece bu tank boluğünden ilk hatlarda faydalanmak mumkun olmamıştı. Kala kala 22 temmuz sabahı çıkarılan 15 tank ve 10 kariyer, Bora harekâtını yurütmek mecburiyctinde kalmıştı. Bereket versin General Borataş'ın teklifi ile 2 dolu benzin tankerini çıkarma gemilerine bindırerek beraberimizde Kıbrıs'a getirmiştik. Bu taııkerler benzinlerini tuketen tankların imdadına yetişti. Kolordu Komutanı Nurettin Ersın'den haber alınamıyordu. "Kolordu Komutanı Sayın Korgeneral Nurettin Ersin'i o akşam saat 18.00 sıralarında, Boğaz Sancak Karargâhf nın haber merkezinin bodrum katında buldum. Odanın bir köşesinde, duvar dibinde masa başında oturuyordu. Başında çelik başlık vardı. Önündeki harıtaya bakıyordu. Benzi uçuk.sesi kısıktı. Yorgun ve düşünceli görunuyordu. Rütbe apoletlerini ve yakalarını sokmuştü. Tanklar Girne'ye giriyor Sadece "Hoşgeldin" Odada bazı tugay komutanları. mucahitler, subaylar, astsubaylar, erler ayakta duruyorlar \eya oturuyorlardı. Bir şeyler yapıyorlardı. Subaylar arasmda Kurmay \lbay Mu/affer Sever, Albay Yavuz vardı. Kendileriııden su istedim. Sayın Kolordu Komutanı bcnim geldiğinıi gorunce 'Hoşgeldin' dedi. Başka bir şey söyitmedi ve bir şey sormadı. O gun sabahtan beri çetin sava^lar yaptığımı/ı, Ayayorgi ve Girne'yi düşurduğuınum, Boğaz'ı açarak buraya kadar geldiğinıi/i, birliklerimizin grup grııp Girne'ye ve Boğa/'a doğru yaklaşlıklarını. bir kısım tanklarımızın Boğa/ sancağı çc\resinde loplaııınakla olduklarını. dcneral Boralaş'ııı ağırca yaralandığını soylodim. Korgeneral Lrsitı bir şey soylemiyordu. I aııklarııııı/ııı lioğa/ sancağı çc'vresıııde toplaııması hırlık komulanları laral'ındau hemen duyulmıışlu. Kolordu Komııtunı Nurellın Lîrsin'deıı so/ltı olarak tank isteğinde bulıınuyorhırdı. Artık tanklanmız teker teker Girne'ye giriyordu. Düşmanın isabetsiz ateşlerine karşılık subay ve astsubaylarımız, erlerimiz hep bir ağızdan 'karavana' diye bağırarak cevap veriyorlardı. Tanklanmız görülmeyen hedefleri hesaba kataıak, sağda ve solda pencerelere, çok kere 12.7'lik tufeklerle, bazen tank topu \le ateş darbeleri yapıyor ve muharebeyi başanyla yurutuyoriardı. Bir aralık tanklar sokak içinde arka arkayasıkışmışlardı. Arka arkaya dizilen tanklar bir trenin vagonlan gıbi birbirine yapışmışlardı. O anda muhtemel bir felaketi görmemek için gozlerimi kapadım. Tankın kulesınden dışan doğru bakarak bir çozum, çıkacak bir yol arıyordum. Arkamdaki tanktan kurma> bınbaşı Gurluoğlu'nun yolun kenarında sırt ustu yattığını gördum. Boğazına mendilini bağlamış ve gözlerini ka 'Bora Harekâtı bitmiştir' pamıştı. 'Ne oldu?' diye sordum. 'Bir şeyim Tuğgeneral Borataş çeşmcnın kenarında yayok' dedi. Boğazım gosterdi. Tankın ve et nınıa gcldi ve 'Bora Harekâlı bilmişlir' diye raftakı toz duman nefesini tıkamıştı. beni içten ve askerce sdamlayarak rapor verdi. Kendisıyle ve orada loparlanabılen sııbayDuracak zaman yok larla teker lcker kucaklaşıyorduk. Bazıları Bıraz sonra Girne Kalesı tarafındaki dar bir gozyaşlarını tutamıyorlardı. General Borutaş'ı sokağın içinden uç Rum askerınin bi/im tank tebrik ettim ve geçmiş ol.sun dcdim. Yarasını larımıza doğru geldığini gordum. Ellerinde sardırmak için civardaki küçuk bir pansuman ki silahlan havaya doğru tutuyorlardı Bu as yerine gıtlik. Yarası oldukça ağırdı. kıırsüiı kerlerin arkasında Tuğgeneral Borataş ile Bin kaba baldınna girmiş, kemiğe değmcden çıkbaşı Sürel ellerindeki otomatik silahlan ile yu mıştı. Generalin aleşi yavaş yavaş yukselıyorruyorlardı. du vc rengi sararıyordu. Onu paıiMimaıı odaGeneral Boraıaş'ın baldın kalın ve kanlı bir sında bırakarak Kolordu komutanı Oıgeııeiç fanila ile sarılmıstı. Sargı bezi bulamadık ral Nureltin Krsin'ı aradım. Ciorev >apılını>ları için birerin iç fanilasını çıkararak yarayı tı. 22 Temmuz Bora Harekâlı, kanaatimiz sarmışlardı. Hem tuğgeneral, hem de binba ce, taklik alanda ka/anılan ve kuçuk bir başı topallıyordu. Belli ki ikisi de yaralanmıslı. >arı olmakia birlikte Kıbrıs Harekâtı'nın \o baren ateşkes anlaşması yururlüğe girmişti. Turk hükumeti ateşkes anlaşmasını kabul etmişti. Türk hükümetini, 22 temmuz saat 17.00 için ateşkes anlaşmasına icbar eden birçok politik ve askeri sebepler olabilırdi. Belki bizim burada açıklayamayacağımız veya bilmediğimiz bazı duşunceler vardı. Harekâtın 22 temmuz saat 17.00'ye kadar, lehte ve aleyhte, ne şekilde gelışebileceği, herhalde ateşkes anlaşmasını önceden kabul edenler tarafından iyice takdir edilmişti. Harekâta katılan Turk Silahlı Kuvvetleri'ııin, çıkarma ve indirme bolgelerinde birbirinden ayrı ve uzak iki grup halinde kalması, böylece ateşkes anlaşmasının imza edilmesi, herhalde hiçbir kurma\ subayın duşünemeyeceği bir çozum yoluydu. Bu durumun takdiri, harp tarihçilerinın değerlı incelemelerine sunulmaktadır. Geciken takdirler Tarih boyunca yapılan bazı savaşlarda olduğu gibi, taltif ve takdirlerin hemen günü gününe verilmemesi, Kıbrıs savaşına katılan personel üzerinde olumlu etkiler yapmıyordu. Bedrettin Paşa savaş surerken astlannın morallerini duşunmeye başlamıştı. Morallerinin yükseltilmesine gerek vardı. "22 temmuz günü Pladini plajından başlayarak, Darboğaz'a kadar yapılan taarruzda şehit duşenlerın \e yaralananlann ve bu harekâtta kahramanhk gosterenlerin adlarını o zaman bir yazı ile Kolordu Komutanlığı'na sunmuştum. Maksadım bu arkadaşlann zamanında taltif edilmeleriydi. Aradan bir hafta geçtikten sonra Kolordu Komutanı Nurettin Ersin imzasıyla bir teşekkür yazısı geldi. Bu yazıda benim, Tuğgeneral Borataş'ın ve Albay Karaoğlanoğlu'nun adları yazılıydı. Halbuki Albay Karaoğlanoğlu, biz kıyıya ayak basmadan önce şehit olmuştu. Albayın şahadetinı kolordu elbette biliyordu. Tarih boyunca yapılan bazı savaşlarda olduğu gibi, taltif veya takdirlerin hemen günu gunüne verilmemesi Kıbrıs savaşına katılan personel üzerinde olumlu etkiler yapmıyordu. Geç kalan takdirler, sonradan, bu savaşa katılmayan birçok kımsenin hak iddia etmelerine ve haksız tasarruflara neden oluyordu. Harp sonrası Kıbns Banş Harekâtf na katılan personelin taltif ve takdır edilmesi önemli bir sorun oldu. tkinci Barış Harekâtı'nın hemen sonrasında Hava İndirme Tugay Komutanhğı yaptığı bir teklifle. tugayın butun personelinin savaş madalyası ve takJirnamesı ile taltif edilmesini ıstemişti. Oysa bu teklif kanuna uymuyordu." Askerin morali Savaş devam ediyor Tanklar 22/23 temmuz gecesi savaşa devam ediyorlardı: "22/23 leıııınuz gecesi lanUanraı/ııı top aleşlerini Dikomo, Yerolako, Lefkoşa. Siskitip istikâmetleıinde sabaha kadar dinledik. O gece, ertesi guıı ve geceler sııresınee vapılaıı taarru/larla ıçındc bulunduğumuz torba >avaş yava^genışletildi. Bu taarruzlarla, Batı"da Siskilip, doğuda Dikomo ve Sihari, gunev de ise 1 efkosa kesımlerindc önemli ilerlemeler kaydedildi. Tankların suraıle durııma nuıdalıale etıueleri çok yararlı olnuıştu. Çıınku birlıkicnnıi/ o aııa kadaı ağır silah desteğiııdeıı ııı.ılııııııı kulııııslaıdı. Hava iııdinne ve koııı.ıııdo lugaylanmı/, Kıbns Turk kıı\\eli Alavııııı/ için o aııa kadaı topçu ve lank desleği saulaııaıuaınısiı. Dıısınaıı, bundan l'aydalaıuırak lııık alayını geri\e almış, doğudaıı ve hnlıdan vaplığı taarru/larlu I efko^a, Cîonyelı \e Darboğa/ yolıııuı bkkaç ke/ üç yerinden kesıııişlı. Bir del'asıııda düşman tankları eıı v.ıkııı ıııesaieleie kadar hırlikleıimi/e \an.ısıııislar. soıııadan ııedeıisegerı çekilını^leıdı." Birliklerin tank talepleri Tank verilınedıği lakdirde birlikleriııiıı d:ıyanaınayacağıııı söyluyorlardı. Haber ınerke/ıııin bodrum katt sııbaylarla dolııuıştu. Sayın Kolordu Komutiim bu lalcpleri dıııliyor ve beni ışaıcl ediyoıdu. Beıı dc tanklarıını/ııı ıkııuıi ve hakıııı şapıııak ıııcchııriyelıııde olduklarını vc bıılıkleriır.ı/ın (.linleııuıc ilılişacında oldtığuıuı soyluyorduııı. laııklaıın ı.epheııiıı herhaııgi bir yerinde (cker leker suvasa sokıılınası doğru değildi. Bu göruşııııtıı koloı