28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 MA YIS 1989 • • • * Güzel bacaklar ileri Londra'da gösterilen "42. Cadde" adlı ünlü muzikalin ülke çapında gerçekleştirilecek gösterimleri için 30 genç bayana ihtiyaç var. Muzikalde dans edebilmek için başvuran 300 kişiden 24 yaşındakı Aitsa Burns (solda) ile 18 yaşındaki Rachel Stanley kendilerine ve uzun bacaklarına güveniyortar. (Fotoğraf: AP) / ^CUMHURİYET/15 Ankara'dan Atina'ya jest ATtNA(CumhBriyet) Türkiye'nin 1964 yıhnda Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde, Yunan uynıklu kişilerin Türkiye'nin sahil ve sınır kentlerine yakın bölgelerde mal satm almalarını yasaklayan ikinci kararnamesinin Türk hükümeti tarafından kaldırılması Atina'da 'Ankara'nın jesti' olarak karşılandı. 1964'te Bakanlar Kurulu'nun gizli kararı ile çıkanlan ilk kararnamede, tstanbul'da yaşamış olan Yunan vatandaşlarmın taşınmazları bloke ediliyordu. Aynı yılın eylül ayında çıkartılan ikinci bir kararnarnede ise Yunan uyruklu kişilerin Türkiye'nin sahil ve sınır bölgelerinde taşınmaz mal satın aJmasım yasaklıyordu. öie yandan, geçen ay içinde Yunan Eleftherotypia Gazetesi, 1%4'teki Türk hükümetinin cıkarmış olduğu ikinci bir kararnameyi gün ışığına çıkardı. Yöneticilere sigara yasaklama yetkisi ANKARA (UBA) Eski Sağlık Bakanı Bulent Akarcalı tarafından hazırlanan sigara konusundaki yasa tasarısında şikâyet halinde işyeri yöneticilerine sigara yasaklama yetkisi tanınıyor. ANAP TBMM Grup Başkanhğına verilen yasa önerisinde, sigara reklam yasağı getiriliyor ve yasağa uymayanlara 1 milyon lira ile 100 milyon lira arasında ceza öngöriılüyor. Bulent Akarcalı larafından hazırlanan ve ANAP Grup Başkanlığı'na verilen sigara konusundaki yasa önerisinde, eğitim ve sağlık kuruluşlannda kesinlikle sigara içme yasağı getirilirken, otobüs, vapur, uçak, tren gibi taşıt araçlarında da sigara içmeyenleri rahatsız etmeyecek birtakım kurallar konması isterıiyor. Sigara reklamlarının da kesinlikle yasaklanmasını isteyen yasa önerisinde, sigara tuketimini teşvik eden tüm reklamların insan sağlığını tehdit ettiği belirtildi. Domitianus Mabedi'nin bir bölumü, kafeterya ve turistik eşya satış yeri yapılmak üzere, özel bir şirkete kiraya verildi. Dinlenme tesisi ve dükkân yapılması planlanan yer, Efes Turizm Hizmeüeri Anonim Şirketi'ne yıllığı 42 milyon liradan 10 yıllığına kiralandı. Selçuk Müzesi yetkılileri de tesisierin kurulması ile ilgili çalışmalann arkeologlar denetiminde yürutüldüğünu bildirdiler. (Fotoğraf: Veysel Erol) Mabet îçinde kabtenıa**e » a E h a n u n c i l Genç b ' r t u r i s t ' Atina'daki Meçhul As9 U â l i y U o U ker Anıtı'nın önünde uzanmış, bir yandan Yunanlı askerlerin nöbet değişimini izterken, bir yandan da güneşli bir Atina öğleden sonrasının keyfini çıkanyor. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI Nadir Naditlen Özal'a... (Baftarafı 1. Sayfada) ni çözmek istiyorsanız, tam tedbire başvurmanız, yani fikir hürriyetini tekeliniz attına alrnanız, bir başka deyişle fikir hürriyetini toptan yasak etmeniz gerekir. Napoleon, ayağına kadar çağırdığı Papa'nın eliyle imparatorluk tacını başına geçirdiği 1804'ten, VVaterloo'da hezimete uğradığı 1814 tarihine kadar yukarıki düşüncesıni harfi harfine yürütmüş, Fransa'da kendininkinden başka irade tanımadığı gibi, kendininkilerden başka fikirlerin yayılıp dağılmasına da imkân vermemiştir. Daha sonralan, Napoleon'u taklit etmeye kalkışan büyüklü küçüklü birçok şefler, dik.atörleri görüldü. Uzakiara grtmeye ne hacet, son çeyrek yüzyıl içinde, yarım tedbirterin yetersizliğini anlayıp yarattığı kukla bir basınla halk efkârını kendi fikirlerine inandırmak isteyen az diktatör mü yetişti? Bunların âkıbetterini gözönüne getirdiğimiz zaman, hemen hepsinin feci bir yenilgiyle tarih uçurumuna yuvarlandıklannı görmemezlik edemeyiz. Napoleon'un yarattığı gazeteler, on yıl müddetle muzaffer komutanı alkışlamışlar, fakat VVaterloo'ya engel olamamışlardır. Mussolini'nin sıkı bir kontrol altında tuttuğu faşist gazeteler, onu yan Tann halirte yükseltmek uğruna birbirleriyle yarışmışlar; fakat sonunda Duçe'nin bir hakaret yağmuru ortastnda başaşaği ipe çekilmesini önleyememişlerdir. Nazi gazetelerine göre Hitler, Almanya'nın kayıtsız şartsız Führer'i idi. Bunu yıllar yılı yazmaktan bıkmadılar. Sonunda ne oldu? Berlin'in harabeleri altında koca Führer kendi kendini bir avuç kül haline getirmek zorunda kalmadı mı? Kral Faruk yalnız basını değil, özel mektupları bile kontrol ediyordu. Hiç ummadığı bir anda paJas pandıras kapı dışarı edilmekten kurtuldu mu? Ya Peron? Ya Nuri Said? Ya başkaları? Oysa, basın hürriyetini zararlı bulmayan ya da hür basının rahatsız edici gürültüsüne cesaretle tahammül etmesini bilen devlet adamları kendilerini feci yenilgilere karşı âdeta sigortalamış gibidirler. Birinci Cihan Harbi kahramanlanndan Clemenceau'yu gözönüne getiriniz. 1870 Paris muhasarasından beri politikaya atılan ihtiyar kaplan, ömrü boyunca birçok hem de önemli gazetelerin hücumuna uğradığı halde, basın hürriyetini savunmaktan bir an yılmamış, harp içinde, düşmanın kapıyadayandığı tehlike anlarında bile fikrinden caymamış, gazetelere baskı yapmak imkânı Meclis tarafından eline verilmişken, fikir hürriyetine dokunmamıştır. Bugün Paris'in en sevimli bir yerinde Clemenceau'nun heykeli dikilidir. İkinci Cihan Harbi'nin kahramanlanndan Churchill, zaman zaman kendi partisine mensup gazeteler tarafından bile acı tenkitlere uğramış, bunları daima tebessümle karşılamıştır. Bugün Churchill, bir sevgi çemberi ortasında hayatının sonbaharını vicdan rahatlığı içinde yaşıyor. Hür dünyanın bütün memleketlerinde tenkit edilmeyen devlet adamı yok gibidir. Hücumlann sertliği yüzünden bunların zaman zaman işlerini bırakmak zorunda kaldıkları da olur. Fakat basın hürriyetine saygı duyan devlet adamları, inandıkları fikrin doğruluğu anlaşıldıkça ileride daha da kuvvetlenmiş olarak işbaşına gelirier. Evet, basın meselesini yarım tedbirlerle çözmeye imkân yoktur. Tam tedbir ise sonunda hürriyet düşmanlannın başını yemekten başka bir işe yaramaz." • Başyazarımız Nadir Nadi'den uyarılar işte böyle. Tarihten ders almak o kadar zor mu Sayın özal? nin verdiği ihtiyati tedbir karan(Baftarafı 1. Sayfada) kan, olayı "sansür" olarak değer na aykın davrandıgı gerekçesiyle lendirdi ve "Bu, Abdülhamit bn sayının toplatılmasına karar Törgat" dedi. Sabah'ın Genel Ya venJi." Mahkeme, toplatma karannı yın MüdUrü Zafer Mutlu da "Bütün yasal imkânlan kullandıktan Hukuk Yargılamalan Yasası'nın sonra bir sonuç alamazsak Avrn 113. maddesine aykın davramldıpa İnsan Haklan Komisyonu'na ğı gerekçesiyle aldı. Bu maddeye göre mahkemelerin verdiği ihtiyati başvuracağız" diye konuştu. Sabah Gazetesi'nde 21 raayıs tedbire uyulmaması durumunda günü yayınına başlanan "Hasbah sanıkların bir aydan altı aya kaçe'de Sonbahar" başhkh dizide dar hapis cezası ile cezalandırıl"kişilik haklanna saldın" olduğu malan da öngörülüyor. gerekçesiyle durdurulması iste Yazıcıoğlu'nun göriişü miyle mahkemeye başvuran Başbakan Turgut Özal ve eşi Semra Sabah Gazetesi'nde dün yayımÖzal'ın bu isteği Ankara 14. As lanmasına başlanan Bekir Coşliye Hukuk Mahkemesi'nce uygun kun'un hazırladığı "Saitanat görülmüş ve yayın hakkında "ıh Kayıgı" adlı dizi için Başbakan tiyati tedbir" kararı aJınmıştı. Bu Turgut özal ve eşi Semra Özal'ın nun üzerine Sabah Gazetesi, bu avukatı Bilgin Yazıcıoglu, Şişli dizinin yayınını durdurmak zo Cumhuriyet Savcılığı'na dün suç runda kalmıştı. Gazete dünkü sa duyurusunda bulunurken, dizinin yısında yine Bekir Coşkun'un yaz önceden yayını yasaklanan "Hasdığı "Saitanat Kayıgj" dizisinin bahçede Sonbahar"ın devamı mayayınına başladı. Özallar'ın avu hiyetinde olduğunu savundu. katı Biigiıı Yazıcıoglu, dün AnkaCumhuriyet'in sorulannı yanıtra'dan alınan Ihtiyati tedbir" kararına uyulmadığım belirterek Şiş layan Yazıcıoglu, "Saitanat li Cumhuriyet Savcılığı'na suç du Kayığı" adlı yazı dizisinde onceyurusunda bulundu. Bunun üze den yasaklanan "Hasbahçede rine savcılık, nöbetçi Şişli 2. Asli Sonbahar" adlı yazı dizisinin ilk ye Hukuk Mahkemesi'ne başvu günunde açıklanan konuların yer rarak gazetenin dünkü sayısırun aldığına işaret ederek şöyle toplatılmasına karar verilnıesini konuştu: •Ankara 14. Asliye Hukuk istedi. Mahkemesi'nin aldığı yazı dizisiŞişli Basın Savcısı Yurdal Bek ni yasaklayan karann muhte>iyaman, konuyla ilgili yaptığı açık tını inceledigimizd« bugün (dün) lamada sunlan söyledi: başlayan dizinin de önceki dizi gi"Şişli İcra Dairesi, dün (önceki bi şahıs ve kişilik haklanna saldın gün) tedbir karannı yerine getir özelliği taşıdığı görülraektedir. Yadi. Ancak buna rağmen yayın, zı bugun (dün) yayınlanmış ve gabaslık degiştirmek suretiyle bugün zetenin dağıtımı yapılmıştır. Bun(dün) devam etti. Soruşturma aç dan sonra toplatılmasının da bir hk. Bn meyanda Şişli Nöbetçi faydası yoktur. Biz mahkemenin Solh Ceza Mahkemesi, mahkeme aldığı karara karşı gelindiği için Yine sanstir Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na yıldınm telgraf çekerek, şikâyette bulunduk. Bundan sonrası savcılıgın bilecegi iştir. Muhteviyatta hakaret görduğu takdirde gerekli takibatı yapar." Diziyi hazırlayan Bekir Çoşkun'a da elden tebligat yoluyla mahkeme karanna aykın davrdnıldığını bildirdiklerini kaydeden Yazıcıoglu, "Bundan sonra yetkili makam icradır" diye konuştu. UGURMUMCU GOZLEM Abdülhamit Turgut Dizinin yazan ve Sabah Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Bekir Coşkun, gelişmeleri değerlendirirken, "Bu Abdülhamit Turgut' dedi. Coşkun, Sabah Gazetesi'nin toplatılması konusunda Cumhuriyet muhabirine şunları söyledi: "Sabah Gazetesi mücadeleyi bırakmayacak. Çünkü Sabah, bunun bir basın özgürlügü kavgası olduğunu ve bu kayganın verilmesi gerektigini bir görev olarak kabul ediyor. Bütün yaptıklanmız basın özgürlügü içindir. Şu anda üstlendigimiz görevi yanm bırakırsak demokrasiye ve mesleğimize ihanet etmiş oluruz. Benim yazdıklanm doğrudur. Zaten Özallar da yazdıklanmın yalan olduğunu söylemiyoriar. Aynca başka bir gazetede yazdıgırn olayın fotoğraflan da yayımlandı. Başbakan'ın bu tavn resmen basına sansür uygulamasıdır. Bu Abdülhamit Turgut." Sabah Gazetesi Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu, alınan kararı eleştirirken hukuk mücadelelerini her zeminde sürdürmeye devam edeceklerini söyledi. Mutlu şöyle dedi: "Bu karar arük Türkiye'de Özal iktidanmn kolay kolay eleştirilemeyecegini gösteriyor. Anlaşılan Özal, kendi çıkardıgı yasalaria eleştiriye izin vermemeye çalışacak. Ama ne bu toplatma karan ne daha önceki yayını durdurma karan bizi geriletmeyecek. Görevimizi yapmaktan alıkoymayacak. Önce şunu özellikle belirtmek istiyonım ki biz bu hukuk dışı kararlara karşı hukuk mücadelesini sürdürmeye ber zeminde devam edecegiz. lçerideki bütün y^sal îmkânlan kullandıktan sonra bir sonuç alamazsak Avnıpa İnsan Haklan Komisyonu'na başvurmak üzere bütün uluslararası hukuk zeminlerinde hakkımm arayacağız. Biz Türkiye'nin Panama, tran, Irak gibi degil, iktidarda bulunanlara ber türlü eleştirinin serbest olduğu Batı demokrasileri gibi olmasını istiyoruz. Mücadelemiz bunun için." CUNEYTARCAYUREKyazıyor (Baftarafı 1. Sayfada) zünden, gazetecilerle yaptığı ayaküstü soyleşiierinden sonra, siyasal gözlemciler, muhalefet kulisi böylesine yorumlar ve Özal'ın son günlerdeki doğasını tanımlayan nitelemeler yapıyor. Hasbahçenin gülleri giderek azakJı. Saitanat kayığında yeni bir çevre. Ne var ki çöküş döneminde kendinden emin değil. O nedenle çevresine yeni aldıkları da Başbakanın kafasında neler yattığını keşfedemivor Gazeteciler kapalı kutuyu aralamak, kafasındakileri anlayabilmek için üstün çaba gösteriyorlar. Nafile! ileriye dönük eğilimleri keşfedemedikleri için gazeteci mahzun, görevini yapamamışların ezikliği içinde. Oysa, şu anda kafada billurlaşmış bir düşünce, yeni bir fikrin kınntısı yok. Görevi tam anlamıyla yapmadıklarından kaynaklanan gazeteci hayıflanmalan, tümüyle geçersiz. W olan öğrenilebilir. "Namevcut düşünce" Başbakanımızda olduğu gibiancak "esrarengiz kişilik" sergilemeleriyle örtülebilir. önergeyi Meclise getirsin ve zâtı devletlileri 291 çoğunlukla bir hamlede reddettiriniz ve de erken seçim iç tüzük kuralları gereği bir yıl ağıza alınmasın. Oltaya yem bile takamıyor üstat. Kim yutar? Ulusal iradeye saygılıysan, İnönü'nün tarih vererek yaptığı öneriyi uzlaşma masasına getiriver. Tartışmalar sona ersin. Ülke rahat soluk alsın. Cumhurbaşkanı seçimiyle ufukta beliren boy boy bunalımlardan artık söz edilmesin. Neredeoeski "hodri meydan'iar, "peşime taktım Türk halkını gidiyorum engin ufuklara" cakaları. İnönü ile Demirel'in ortaya koyduğu stratejiyi hafife alıyor şimdi de: "Muhalefet, kendi milletvekillerinin istemedikleri Çankaya adayına örneğin Özal'a tabii oy vermesinden çekinerek turları boykot eğilimine girmiş. • Pek öyle degıl. Tersine, Ozal, muhalefet boykotundan da öteye, kendi grubunda 226'yı bulamayacağı korkusu içinde. Muhalefet turiara girmezse, ANAP grubunda 0 aday senin, bu aday benım anlayışı gelişebilir. Eylülde seçimi atlattım havasına tam kapılmışken Bay 21.75, birdenbire 4. turda seçimin sonuçlanmadığını görür ve pat diye Meclis feshedilebilir. Korkusu bu. Aradığı dayanak oy, muhalefette. Fesihten söz etmesi, şantaj politikası sürdürmesı hep bu yüzden. Avcının kırk hikâyesi varmış, kırkı da tilki üzerine. Politikasındaki son tehdit, şantaj havası. Özal'a özgü kırk tilkiyle ilgili. Ne var ki, kumazlığı yitmiş, kolay avlanır tilkiler. Uayın yasağı Anayasa'ya (Baftarafı 1. Sayfada) hakkında konulabilecek yayın yasağı. öngörülmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, bu Bu değişikliklerin temeünde yatan husus, basının bazı olaylaria iki tür yasak kesinlikle aynı kefeilgili yaymlarını durdurabilmek de düşünülemez. Bu düşüncelere karşı denilebiamacıydı. Bir başka anlatımla, güdttlen amaç, yargıca belirli lir ki, basının yaptığı yayında kiolaylar hakkında yayın yasağı şilik haklanna saldın varsa, yarkoyma yetkisini vermektir. Daha gıç bunu engelleyemez mi? Bu soyakın bir incelemede, yapılan bir ru karşısında, bir ülkede hukukun yayında, kişilik haklannın zede temel kaynağının Anayasa oldulendiği kuşkusu doğduğunda, yar ğunu, anayasalann ferdin hak ve özgürlüklerini güvence altına algıç yayını engelleyebilecektir. Bu sonuç basın özgürlügü ile mak ve siyasal iktidarlan sınırlabağdaşmaz. Hatırlatmak gerekir mak ve bağlamak niteliklerini taki, Anayasa'nın 28. maddesi, şıdıklannı hatırlamak durumunolaylar hakkında yayın yasağı ko dayız. Bir anayasa, "olaylar haknulamayacağını açıkça belirtmek kında yayın yasağ] konulamaz" tedir. Bu kuralın amacı, bu tür bir ilkesini berumsediginde, ferdin ve yasakla, toplumda yaşayan ferdin toplumun aydınlanması özgürluhaber alma ve aydınlanma özgür ğüne daha üstün bir değer vermiş lüğünün ortadan kaldınlmasını demektir. önlemektir. Bu noktada, AnayaAynca bu demek değildir ki, sa'nın, temel hak ve özgürlukle yapılan yayının kişilik haklanm rin demokratik toplum düzenininzedelediği durumlarda, bu yayınla gereklerine uygun biçimde sınır doğan sonuçlar, bunu yapanın yalandınlabileceği ilkesini benimse nına kâr kalır. Böyle bir sonuç, di^ini de gözden kaçırmamak ge hukuka yabancıdır. Kişilik haklarekir. Demokratik toplumiarda nna saldın tespit edildiğinde, yaaçıklık esas olacağına göre, olay sal yaptınmlar uygulanacaktır. ların yayınını yasaklamak olanaSorunun temelinde, henüz ğı yaratıldığı takdirde, bu açıklık uyuşmazlık çözülraeden önce, bir ortadan kalkacak ve özgürlükler yargılama önlemine başvurmak den ödün verilmiş olacaktır. ya da başvuramamak yatmaktaAnayasa'da yer alan yayın ya dır. Bir yayının engellenmesini bu sağı yalnızca yargı görevinin ye boyutta görmek gerekir. Bu nokrine getirilmesi amacı ile ortadan tada hatırlanması gereken ilke, kaldınlabilir. Bu demektir ki, yar her yargılama önleminin mutlaka gıç yasalarda belirtilen smırlar "zaruret" temeline dayanması geiçinde, yargılama işlemleri ve du reğidir. Bu konuda bir değerlenruşmada cereyan eden olaylar dirme yapılırken, hukukun bir çıhakkında yayın yasağı koyabilir. karlar dengesi olduğu, zaman zaBunlar, kapsam ve sınırları beürli man kişi ve toplum çıkarlarının hususlardır. Bunları zikretmeden karşılıklı geldiğinin düşünülmesi önce, bir noktayı aydınlatmak ge ile sonuç çıkanlır. Bunun örneklerine sıkça rastlanır. Sözgelimi, rekecektir. bir yayınla bir kişinin toplum içinBir olay hakkında yayın yasa de küçük düştüğünün tespit edilğı koymak ile bir olaydan ötüru diği bir durumda, yapılan yayın yargıya intikal etmiş bir konuda gerçeği yansıtıyorsa ve yayında ki yayını yargıç kararı ile engel kamu yaran bulunuyorsa, bu yaleyebilmek, tamamen farklı kav ymdan bir hukuki ve cezai sonımramlardır. Yargıda gerçeğe Ölaş luluk doğmayacaktır. Bunun anmak, yargının etki altında kalma lamı, kişilik haklan ile kamunun ması gibi amaçlarla sınırlı olarak, aydınlanma hakkını tarlmak. yayın engellenebilecektir. Fakat ikincisine üstünluk tanımaktır. bu durum, basının bir olay hakkında haber verme görevini yeriBir başka ömek. bir ceza soruşne getirirken, olayı yayımlama ya turması sırasında yargılama onsağı ile karşı karşıya bırakılması lemlerine başvurrnaktır. Fakat fagibi mütalaa edilemez. Yayını en il yasama dokunulmazhğından gellemek, özgürlügü temelinden yararlanan bir kişi ise, istisnalar sarsmak ve ortadan kaldırmaktır. dışında, yakalanması, tutuklanDiğeri ise, yalnızca yargı amacı ması veya sorguya çekilmesini na yönelik bir önlemdir. anayasa yasaklamıştır. Bu örnekYargı görevini amacına ulaştır te de anayasanın amacı, yargı gömak için, bugün yasalarda yer revi ile yasama görevi arasında alan sınırlamalar şunlardır: Bazı yapılan bir değerlendirme sonucu, belgelerin, iddianame gibi, duruş yasama görevine üstünluk tanımada okunmasından önce yayım maktır. lanmaması, mahkemece verilen Sonuç olarak belirtmek isterim kararlar hakkında, bunların ke ki, bugün için yasalarda yer alan sinleşmesinden önce, mütalaa ya bazı kurallarla, yayın yasaklan yımlama yasağı ile duruşma aşa koyabilmek yetkisi Anayasa'ya masındaki davada, milli güvenlik, aykındır. Anayasa bu konudaki genel ahlak ya da kişilerin şeref tercihini, kamunun aydınlanma ve lerinin korunması amacıyla, du haber alma özgurlüğü lehine kulruşmada cereyan eden olaylar lanmıştır. TBMM'de tartışıldı "Hasbahçede Sonbahar" adlı yazı dizisinin yayınının durdurulması TBMM Genel Kurulu'nda tartışıldı. DYP Afyon Milletvekili Abdurrahman L lutürk, hükumetin, "sansür" uyguladığını belirterek, "Saltanaün teşhirinden korkularak sansür getiriliyor" dedi. TBMM Genel Kurulu'nda gündem dışı söz alan DYP Afyon Milletvekili Abdurrahman Ulutürk. Başbakan Özal'ın "Serbest ekonomik düzende fıkirier de serbest olmalı" şeklindeki sozünu hatırlatarak, Özal'ın "Hasbahçede Sonbahar" yazısını sansür ettirdiğini söyledi. Ulutürk. "Teşhir basının görevidir. Hasbahçe olayı basına bir gözdağıdır ve çöküşün işaretidir" diye konuştu. (Baftarafı 1. Sayfada) su ise peşine düşmek de görevidir" görüşünü savunan Yazar, Türkiye'de yasalann, iddia sahiplerine "Ispat hakkı" tanıyarak, TV ekranlannı cüssesiyle dol basınm bu görevini yerine getirduran Devlet Bakanımız Güneş raesi için gerekli koşullajı güvenTaner, bir toplantıda "şefin" açık ce altına aldığını kaydetti. "Hastan söylediklerini yeni bir şeymiş bahçede Sonbahar" dizisinin yagibi çevreden olduğunu kanıtla yından kaldmlmasına ilişkin mahma çabasıyla yineliyor. keme kararının, niteliği itibariySoruyor Taner: "Geldiğiniz za le farklı bir olay olduğunu savuman (iktidara), memleketi farklı nan Yazar açıklamasında şu gömı idare edeceksiniz?" rüşlere yer verdi: Muhalefet yanıtlıyor: "Kuşku"Rejimi demokrasi olan her ülsuz." kede basının eleştiri hakkı vardır. Soruyor: "Halkımız beni iste Eğer, yolsuzluk söz konnsu ise pemiyor da seni mi istiyor?" şine düşmek de görevidir. Yüzde 78.25'i temsilen muhaBiz, basın özgürlüğünün en lefet hep bir ağızdan: "Evvvvet!" mükemmel şekilde işlemesini, de"Süleyman Bey'le Erdal Bey'in mokrasimizin vazgeçilmez gerekarzuları için erken seçime mi gi lerinden biri sayanz. deceğiz?" Tiirkije'de yasalar, iddia sahipYanıt; basınıyla, halkıyla, mu lerine, ispat hakkı' tanıyarak, bahalefetiyie: "Ulusal irade istedi sının bu görevini yerine getirmesi için gerekli koşullan güvence aldiye tıpış tıpış." tına almıştır. Taner, "26 Mart'ın galibi yok" Bir gazetemizde yayımlanan didiyor. Oysa var. Halk iradesi! Tazinin yavından kaldınlmasına ilişbii anlayana... Devletlu bakanımızın sözleri, kin mahkemekaran, mahiyeti iliÖzal'ın hemen her gün piyasa bariyle farklı bir olaydır. Olay şndur: yasürdüklerinin45lik plağı. Bir Sayın Başbakan, söz konusu süre önce "çevTe", Özal'ın duyurmak istediği "gizli planlan" lo yazı dizisinde, kendileri ve ailesi kanta köşelerinde, otel lobilerin •çın şahsıyet nakJarına tecavuz de "yakın bıldıkleri basın edildiği kanaatiyle sade bir vatanerbabına" aktarırlardı. Artık çev daş olarak mahkemeye başvurrenin dağarcığı da züğürtledi. rauşlur. Kişilik baklanna saldırıŞef yeni planlar üretemeyince, nın durdunılmasını istemiştir. Bağımsız Türk mahkemesi, bu halkın benimsemediği şarkılan terennüm ediyorlar, musluklar islemi haklı bnlarak, yayının durdurulmasına karar vermiştir. kapandı. Gerek karar gerekse ondan Bir çare, bir dayanak ararken sonraki gelişmeler, hukuk diızeÖzal, yeni oltalar salıyor. Tunus^ ninin işlemesi ve adaletin gerektan dönerken buyurmuşlar kı lerinin yerine getirilmesinden iba"Erken seçim için önergeyi ge rettir. tirsinler Meclise, Konuşalım." Btınlan, basın özgüıiugünün sıEmredersiniz efendim. İnönü, nırlanması olarak gormek ve>a 10 eylülü önerdi. Bu tarihi içeren yorurnlamak mümkun değildir. Özgürlük sımrlanmadı Bu yasa hükümleri, bizde olduğu gibi med«Bİ bütün ülkelerde vardır. Yasalara ve mahkeme kararlanna saygı, hukuk devletinin bir geregidir. Bundan sonra söz ve karar, bağımsız Türk mahkemelerinindir. Ancak, bir noktayı vurgularoakta yarar göriivonım: Geçen dönemde de emsallerini yaşadığımız böylesi olaylan, siyasal partilerimizin bir istismar fırsalı gibi değf rlendirmeleri yanlışür. Yargı görevinin yerine gettrilmesüıe gölge düşürecek her davraıuş ve yorumdan sakınılması, sıfatı ne olnrsa olsun, herkes için bir anayasal zorunluluktur." 'Basın yasal cendere içinde' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye'de basının "yasal cendere" içinde olduğu belirtildi. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin düzenlediğı "AT ve Türkiye'de basın özgürlügü" konferansı sonuç bildirgesinde hükümetin basın üzerinde ekonomik baskılar uyguladığı kaydedilerek, düşünce özgürlüğünün tam sağlanmasmı istendi. TRTnin özelleştirilmesine karşı olunduğu ortaya konulan bildirgede, yerel yönetim birimlerini, "özgür ve karausal radyolann" kurulmasına izin verilmesi gereği de belirtildi. 2000'e Doğru DUŞUNÜYORUM ÖYLEYSE VURUN İlhan Selçuk Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad 3941 Cağaloğluhtanbul 2000'e Doğru Dergisi'nin son sayısı "müstehcen yayın" yaptığı gerekçesiyle toplatıldı. 2000'e Doğru Dergisi Sorumlu Mudürü Tunca Arslan, toplatılma kararı üzerine yazılı bir açıklama yaparak şöyle dedi: "Dergimizin 21 Mayıs 1989 tarihli son sayısı İstanbnl 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin karanyla toplatılmıştır. Kapakta ve 11. sayfada kullandığımız fotoğraflarda TCK'nun 426. maddesine aykırılık bulundugu iddia edilmekte ve Haber Merkezi Amasyaböylece 2000'e Doğru ilk kez Samsun karayolu ile Aydın ve 'müstehcen yayın yapmak' ile suç Muğla'da meydana gelen trafik lanmaktadır. Bilindiği gibi dergi kazalannda toplam 10 kişi öldü. mizin son sayısı 'Kapitalizmin 8 kişi de yaralandı. Amasya'da gözünde kadın' başlığı altında ka çevre yol için malzeme çeken dın vc erkek cinselliginin nasıl so Muhlis Hüsem yönetimindeki müriildüğunü, aşagılandıgını, sa kamyon karşı yönden gelen özel tışa sunulduğunu, bunun tüketim otomobille çarpıştı. Kazada otomallannın reklamlannda hangi mobilde bulunan aynı aileden Ordüzeye eriştigini ele alıyorduk. han, Arif, Kâmile ve Sakine YolAmacımız, 'müstehcen yayın cu ile 2 yaşındaki Furkan Tannyapmak' değil, tam tersine kapi verdi yaşamlannı yıtirdiler. Koçartalizmin yaplığı cinsel somunıyü lı'dan Aydın'a gitmekte olan Nevteşhir etmekti; kapitalizmin aşkı zat Izci yönetimindeki otomobil katletmesini eleştirmekti. Karan hatalı sollama yüzünden kamyonprotesto ediyorum. Yasal yollan la çarpıştı. Nevzat İzci ile oğlu sonuna kadar kullanacağız." Mesut İzci ölduleı. Ağır yaralanan (Baftarafı 1. Sayfada) Yurttaslar Yasası'nın (Medeni Kanun) 24. maddesine, geçen yıl mayıs ayında bir ek yapılmıştı. Ek şöyleydi: Hukuka aykın olarak şahsiyet haklanna tecavüz edilen kişi hâkimden tecavuze bulunanlara karşı korur.masmı isteyebilir. Şahsiyet hakkı ihlal edilenin nzasına ve ustün nitelikteki bir özel ya da kamu yaranna veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her türlü tecavüz hukuka aykındır. 4 Mayıs 1988 gün ve 3444 sayılı yasanın getirdiği ilke budur. 24. maddeye yapılan ekle, "tecavuze son verilmesi" ya da '1ecavüz tehlikesinin önlenmesi" istenmesi öngörüldü. Konuyu iki açıdan ele alaJım. Önce varsayalım k;, bu 24. madde Anayasa'ya uygundur. Uygun olsa bile bu maddede "ihtiyati tedbir" ile ilgili bir hüküm yoktur. Diyelim ki, bu madde Hukuk Muhakemeleri Usulu Yasasının 101 'inci maddesinde yazılı "ihtiyati tedbir" yoluyla biriikte işletilir. O zaman da Yargıtay'ımızın kişilik haklan ve basın özgürlügü ile ilgili kararlarına göz atmak zorundayız. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile Hukuk Genel Kurulu'nun kararlarında, yayınlarda "kamu yaran" amacı güdülüyorsa, bu yayınlarda kişilik haklan zarar görse bile yayınların sorumluluk doğurmayacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu yayınlardaki eleştiriler, sert ve kırıcı da olabilir. Yeter ki, yayın doğru bir amaca yönelmiş olsun (4 HD. 8.7.1977 gün ve 3518 E. 7947 K.) Bu doğru amaç, "kamu yaran'tiır. Hukuk Genel Kurulu'nun geçen yıl Nokta Dergisi ile ilgili bir dava nedeniyle oybirliği ile verdiği karardan bir alıntı yapalım: Basın yoluyla kişilik haklannın ihlalinde karşılaşılan en önemli hukuka uygunluk nedeni somut olayda basın özgürlügü ile kişilik hakkının tartışılmasında.. basın özgürlüğüne üstünluk tanınmasıdır. Burada çapşan iki hukuksal değerden biri (basın özgürlügü, öteki yani ihlal edilen kişilik haklanna) yeğlenmektedir. Bu bakımdan hâkim özel olayı değeriendirirken, böyle bir kanıya varılan haber, yapılan eleştiri, kişilik hakkını ihlal etmiş olsa bile bu ihlal hukuka uygun olduğu için dava reddolur. (Yargıtay HGK, 13.1.1988 gün ve 1987/140 E147 K.) İlgınç bir rastlantıdır; Hukuk Genel Kurulu'nun benimsediği bu gerekçe, Sabah Gazetesi'nin yayınını durduran Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Nokta Dergisi'ni mahkum eden karannı bozarken verdiği kararda yer almaktadır. Verilen bu bilgilerden şu sonuç çıkıyor: 24. maddeye yapılan ek, bir önemli koşulu da beraberinde getirmiştir: Kamu yaran.. Yayınlarda "kamu yaran" varsa, bu maddeye dayanılarak, bu yaymlar durdurulmaz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 26.12.1977 gün ve 1976/9260 E ve 1206 sayılı kararında da basının görevinin "genel yararian ilgilendiren" konularda yayın yapmak, "gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yöneticileri eleştirmek ve uyarmak" olduğu belirtiliyor. Konuyu. yapılan ek ve Yargıtay'ın kararları açısından yorumladık. Gelelım konunun can alıcı noktası olan Anayasa'ya aykırılık yönüne.. Anayasa'nın 28'inci maddesi şoyle başlar: Basın hürdür, sansür edilemez.. Bir yayın, "ihtiyati tedbir" yoluyla durdurulursa, bu Anayasa'nın yasakladığı "sansür" sayılmaz mı? Hiç kuşku yok; elbetteki sayılır. Çünkü, eğer anayasa, yasalann "anası" ise Anayasa'da yazılı hak ve özgürlükler yasalaria ortadan kaldırılamaz. Anayasa'da özel bir hüküm varsa, yasalardaki genel nitelikteki hükümleri uygulanmaz. "Yapılacak yaymlar kişilik haklanmı zedeleyecek" diye Medeni Yasa ya da Usul Yasası'na dayanılarak Anayasa'daki "Basm sansür edilemez" hükmü yok sayılamaz. Sayılırsa, Anayasa hukümlerinin hiçbir güvencesi kalmaz. Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 3 Haziran 1988 tarih ve 1988/212 sayılı kararı, bu açıdan, çok ilginçtir. Yargıç Adil Acar, Dışişleri Bakanlığı'na alınan zırhlı araç ve gereçlerle ilgili yayınlarımızın durdurulması istemiyle yapılan başvuru nedeniyle aldığı kararda şu gerekçeyi benimsemişti. Ökuyalım: ..Eski yaymlar sebebiyle kişilik haklannda saldınya uğradığını ve bu tür yazıların devam ettiğini ileri sürerek yayının durdurulmasını ıstemektedir. Anayasa'nın 26. maddesi düşünce özgürlüğünü ve 28. maddesi de (basının sansür edilemeyeceğini) hükme bağlamıştır. Davacı tarafın yeni yasa değişikliğini bu hususun mümkün kılacağı yolundaki düşüncesi mevcut Anayasa kurallan karşısında kabule şayan görülememıştk Basının sansür edilemeyeceği hükmü bulunmaktadır. Tedbir yoluyla muayyen bir yayının durdurulması halinde fiilen sansür uygulanmış olacaktır. Anayasa'nın ihlali sonucunu verecek böyle bir karara vanlması mümkün bulunmamaktadır. Bu 24. madde, "ihtiyati tedbir"öen de söz etmez. Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nın "ihtiyati tedbir" ile ilgili hukümlerinin "Bas/n sansür edilemez" hükmü karşısında uygulanması da düşünülemez. Düşünülürse, Anayasa'nın 28. maddesi çiğnenmiş olur. Medeni Kanun'un 24. maddesine yapılan ek, Anayasa'nın 2a maddesine açıkça aykırıdır. Konunun, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi. bu aşamada, izlenecek en sağlıklı ve güvencelı yoldur. Basın hukukunda "Hasbahçeler" yoktur, "kamu yaran" vardır. Bu kamu yaran da başbakanların kamuoyu önünde kıyasıya eleştırilmelerini gerektirir Trafikkazaları 10 can aldı Naile izci Aydın Devlet Hastanesi'ne kaldınldı. Muğla'dan Fethiye'ye gitmekte olan Fikret Kocagöz Sakartepe yöresinde bir donemeci alamayarak uçuruma yuvarlandı. Sürilcü Fikret Kocagöz ile kamyonda bulunan Rafet Kocagöz ile Ali Kocagöz yaralandılar. Muğla Marmaris karayolunda da Zafer Petek yönetimindeki otomobil kamyonla çarpıştı. Ali Osman Kamış ile llkay Ucar olay yerinde can verdiler. MuğlaKöyceğiz yöresinde de Mehmet Ersoj yönetimindeki otobüs karşı yönden gelen Nurettin Dağdelen'in kullandığı otomobille çarpıştı. Nurettin Dağdelen öldü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear