24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 NİSAN 1989 CUMHURİYET/17 BM Genel Sekreter \ardımcısı Ankara'da ANKARA (AA) Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve Viyana Ofisi Genel Direktörü Margarel Anstee, üç gunlük bir ziyaret için dun Ankara'ya geldi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya gore, Anstee, Dışişleri Bakanlığı Musteşarı Buyükelçi Nüzhet Kandemir ile BM'yi ilgilendiren çeşitli konuların yanı sıra, uyuşturucu madde kullanımı ve kaçakçıbğı ile mucadele tedbirleri üzerinde istişarelerde bulunacak. Ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve İçişleri Bakaru Abdülkadir Aksu tarafından kabul edilecek olan BM Genel Sekreter Yardımcısı Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzey yetkilileri ile göruşmeler yapacak. Özal, Genç'i icraya verdi ANKARA (Cumburiyet Bürosu) Başbakan Turgut Özal, kendisini "rüşvet almakla" suçlayan ve bu savından ötürü 2.5 milyon lira tazminata mahkum olan SHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'i icraya verdi. Başbakan Özal'ın Genç hakkmda başlattığı icra işleminin Ankara 10. İcra Dairosi'nce yıirütüldüğü ve İcra Dairesi'nin Genç'e söz konusu paranın ödenmesi için tebligatta bulunduğu bildirildi. Kamer Genç ise tazminat davasının henüz sonuçlandığını, dosyanın Yargıtay incelemesinde bulunduğunu belirterek, tehiri icra isteminde bulunacağını söyledi. TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı bir konuşmada Başbakan OzaJ'ın zengin işadamlannın yatlarında tatil yaptığını, bunun da rüşvet almak anlamına geldiğini söyleyen Genç hakkmda dava açılmıştı. Printemps'ın defilesi Rotaryen bayanlann Gaileria'daki öğle yemeğinde, "Pnntemps" bir defile düzenledi. 4 mankenin sunduğu 30 giysi tumü ile Pnntemps ürünü. İlkbaharyaz koieksiyonlarmın sunuluuğu defilede keten takımlar, plaj giysileri, trikolar yer aldı FıyaUarı 65 bin ile 300 bin lira arasında değişen giysilerin tanıtımından önce "Estee Lauder" kozmetik firması 1989 yazı cilt bakımı ve makyajı hakkmda bilgı verdi. (Fotoğraf: Uğur Gunyuz) k u h a müzecinde CIA h o t u K u b a Ulusal Guvenlik Amerikan merkezi haber alma teşkilatına ait silahlı bir sürat teknesi dikkat çekiyor. Küba hükümetinin CIA ıle olan 30 yıllık mücadeiesıni temsil eden ağır makineli sılahlarla donatılmış tekne Küba karasulannda yakalanmış. (Fotoğraf: AP) I U I I M m i l £ C 9 i n Q 6 U I H UUIU Muzesi'nin kapısında ulke 9enelinde Ş artmasıyla birlıkte özellıkle günm ney bölgelermtie yaan müjdecılennden sayılan dondurma satışa sunulmaya başlandı. Birçok ilden sonra Antalyalılar da dondurmaya merhaba dedı. Ancak, ilgilıler sütten yapılması dolayısıyla besleyıci değeri yüksek olan dondurmanın fazla yendiğı takdırde çeşitli hastalıMara neden olabılecegı konusunda halkı uyardı. llgililer. öTBİIıkle çocuklarm buyuk bir ilgısını çeken dondurma konusunda aılelerin dikkatli davranması gerektiğıni belirttıler. HABERLERIN DEVAMI Tahran'da Bu Kafa Kaldıkça (Baştarafı 1. Sayfada) lunamamıştır. Ankara, İran'a karşı bu temel ilkeyi daima gözetmiştir. Tahran'daki rejim, ülkemizde Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyete tümüyle zrt olmasına karşın, uluslararası hukukun çektiği çizgiden sapmamıştır Ankara. Buna karşılık komşumuz, şaşırtıcı bir cüretkârlıkla içişlerimize karışmayı ve içişlerimizi karıştırmayı adeta bir alışkanlık haline getirmiştir. Bu denli kendini bılmezHğin temelinde, Ankara'nın yıllardır sergilemış olduğu sabrın da hiç kuşkusuz payı vardır. Başbakan Özal'ın İran'la ilişkilerde bizzat damgasını vurduğu yaklaşımın, Tahran'daki mollaları cesaretlendirdiği biliniyordu. Sayın Özal'ın "siyasetten önce ticaret" diye özetlenebilecek bu tutumu, iran'ın diplomatik teamülleri hkpe sayan davranışlarına karşı Ankara'da tedirginlik dolu bir suskunluğa yol açıyordu. Ama öyle anlaşılıyor ki "Humeyni kafası", sabrın da bir sınırı olduğunu kavrayamadı. Dileğimiz odur ki, hiç olmazsa bundan sonra Tahran, Türkiye'nin kararlılığına yanlış teşhis koymasın! Tahran'da büyük bir iktidar mücadelesi sürmekledir. Bu çerçevede her adımın iç politika çıkarlanna dönük olarak atıldığı biliniyor. "Salman Rüşdü" olayı da bu adımlardan biri olarak değerlendirilebilir. Dikkatleri dağıtmak için her türlü yol mübah görülüyor. Ama Tahran'daki radikallerin izlediği bu politika, İran'ı her geçen yıl uluslararası arenada yalnızlığa gömmektedir. Türkiye'ye karşı sürdürdükleri tutumlarıyla da bu yalnızlığı katmerleştireceklerdir. Tahran, iyi komşuluğun gerektirdiği çizgiye gelmedikçe, bundan Türkiye değil, iran zararlı çıkacaktır. Oysa, Ankara iki ülke arasında dostane iliskilerden yanadır. İnşallah, Tahran'da da böyle düşünen sağduyulu insanlar hâlâ kalmıştır. Ankara'daki iki bombalı saldınnın tran yanlısı örgütlerce gerçekleştirilmiş olabileceği olasılığının güçlendiği öğrenildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkİngiliz Kültür Dernegi ile İngiltere Büyükelçiliği'nde görevli bir diplomatın otomobiline karşı girişilen bombalı saldırılann, İran yanlısı örgütler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği olasıhğının güçlendiği bildirildi. Ziya Gökalp Bulvarı üzerindeki Türkİngiliz Kültür Derneği binası ile İngiltere Büyükelçiliği'nde ataşelik işlerinden sorumlu konsolos olarak görev yapan Hiiseyin Osman'ın Hoşdere Caddesi'ndeki evinin önündeki otomobiline karşı girişilen iki ayn bombalı saldırvyla ilgili soruşturmarun sürdüğü bildirildi. Soruşturmayı yünıten Ankara DGM ve Ankara Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube yetkilileri, henüz kesin bilgiler elde edilemediğini, ancak bu olaya ilişkin ilk belirtilerin, Ingiltere ile İran arasında Salman Rüşdü'nun "Şeytan Ayelleri" kitabından ötürü meydana gelen gerginlikten kaynaklanmış olabileceği izlenimini verdiğini söylediler. Yetkililer, soruşturmanın özellikle bu olasılık göz önünde tutularak derinleştirildiğini kaydederek, başkentte bulunan îranldarın durumlannın da bu açıdan araştınldığıru söylediler. Eylemlerde kullanılan ve dinamit lokumundan yapıldığı bıldırilen patlayıcı maddelere ilişkin balistik incelemelerin de henüz sürdüğü, buradan alınacak sonucun yürütülen soruşturrnaya ışık tutabileceği ifade edildi. Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar da bu olayla ilgili teknik incelemelerin henüz sonuçlanmadığını behrtti. Bombada izler iran'a mı? TürkIran güvenlik zîrvesi tehlikede TURAN YILMAZ ANKARA Turktran ilişkilerindekı gerginlik, mayıs ayında Tahran'da yapılması daha önceden kararlaştınlan "güvenlik ntvesi"nin tehlikeye düşmesine neden oldu. İçişleri Bakanlığı, bu konuda herhangi bir hareket içine girmeyerek hükümetin İran'la ilişküer konusunda takmaeağı tavnn belirginleşmesi beklentisi içine Universitelerde başörtüsü ve türban takılamayacağına ilişkin Anayasa Mahkemesi karanrun ardından hızla tırmanan "türban krizT konusunda İran'ın takındığı tavır, iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirdi. Bu gerginlik, bir süre önce iki ülke îçişleri Bakanları başkanlığında Ankara'da gerçekleştirilen güvenlik zirvesinde görüşmelere mayıs ayında devam edilmesi yönündeki kararın uygulanıp uygulanmayacağını belirsizliğe itti. Mayıs ayının ikinci haftasında Tahran'da yapılması kararlaştırılan zirvede, güvenlik işbirliği, sımr ve konsolosluk işleri konusunda göruşmeler yapılacaktı. Ancak, Türktran üişkilerinde ortaya çıkan bu gergin hava üzerine, tçişleri Bakanhğı'nın bu konuda şimdilik herhangi bir hareket içine girmeksizin, alınacak tavnn bütünuyle netleşmesini beklemeye ittiği bildirildi. tçişleri Bakanlığı yetkılileri, "Bu konuda Dışişleri Bakanlığı'ndan ayn davranraak mumkün değil" diyerek şunları söylediler: "Nasıl derlerse biz öyle davra OKT^YAKBAL EVET/HAYIR (Baştarafı 2. Sayfada) bekleyen idam dosyalarr. 216. işkenceler sonucu yaşamını yitirenler: 117. Bu arada sekiz yıl içinde 8 gazetenin toplam 195 gün süreyle kapalı kaldığını da unutmayalım. Bir de devlet tarafından fişlenen kişiler var kı sayılan 4.5 milyonu tutuyor. "Ben Devtetim Sakat Bırakınm" kitabında işkence kaynaklı rahatsızlıklarını kabullenip tedavi yolu arayan kişi sayısıntn on binin üzerinde olduğu, öte yandan.korku, utanma, çekinme, özellikle psikolojik rahatsızlıklarla hasta olduğunu kabul etmeme neden lyle ortaya çıkmayan kişilerin sayısının 400 bin dolayında olduğu yazılıdır. Son yıllannı bu tür konulara ayırmış Dr. Ataman Tangör'e göre: "Değişik nedenlerle bir ülkede işkence kurbanlannın ortaya çıkışı 810 yıllık süre içinde olmaktadır. Cunta ve yönetimden korkma, yeniden tutuklama endişesi, utanma gibi nedenler, sorunları uzunca bir süre gizli tutmaktadır. Yani özetle Türkiye özelinde 80 sonrası işkence kurbanlarının sorunları yeni yeni ortaya çıkmaktadır." Yine Dr. Tangör "flziksel işkence türü insanda ne gibi rahatsızlıklar doğuruyor?" sorusuna işkence türlerinin ayrı ayrı korkunç sonuçlar yarattığı yanıtını vermektedir. Kafaya vurma, kalıcı başağnlarına, beyin erimelerine ve bunamalara yol açıyor. Kol ve bacaklara sert bir cisimle vurma da kan toplanmalarına; kas ağnlarına, uzun kemiklerde kırılmalara: Bektrik kas ağrılarına; başı pis suda tutmak da akciğer iltihaplanmalarına; askı ve çarmıha germe de eklem ve kaslarda bozulmalara, felçlere, her iki kulağa aynı anda vurmak sağırlıklara... Bunların başında uzun yıllardır uygulanan falaka da var! ANAP'lı milletvekili bayanın 'iz bırakmadan işkence yapmak' tekniği falakada uygulanıyor işte! Falaka olayından üç ay sonra iz falan kalmıyormuş, yine de deri altı dokusunda mikroskopik bozukluklan teşhis etmek olası... Bütün bunlardan başka bir de bilinci bulandıran ilaçlar vermek de var... Evet; bütün bunlar yapıldı, yapılıyor. Duyduk duymadık demeyinl Demeyelim... Yazılıyor, anlatılıyor. Sakatlar, yaralılar, dünyasından bezdirilmiş işkence kurbanları aramtzda gezıyor. Bir önemli bölümü de hapislerde yatmakta... Hem en ağır işkencelerden geçirilmişler, ayrıca da yıllar yılı cezalarını çekmekteler. Bu, binlerce işkence kurbanını kim tedavi edecek ya da etmeyi düşünecek? İşkencecilerden kim hesap soracak? işkence emiherini verenleri, körükörüne bunları uygulayanlan kim adalet önüne götürecek? Yanlarına kâr mı kalacak bu işkenceler, bu acılar? Ya işkenceler sonucu ölenlerin, sakatlananlann yakınları, analar, babalar eşler, çocuklar, kardeşler? Onlar da bir bakıma işkence yönteminin sucsuz kurbanları değil mi? "Ben Devletim Sakat Bırakınm"! Olmaz olsun böyle 'devlet' diye düşünürsek, haksız sayılır mryız? nınz. Eskiden ortaya konulan konular yüriiyor diye kabul ediliyor şimdilik. Çünkü göriişmelere daha zaraan var. Ancak devlet politikası bu konuda nasıl gelişirse öyle davranılacaktır. Biz şu anda bn konuda bir hareket içinde degiliz. Mayıs ayına kadar ne gibi bir karar alınır, bilerniyoruz. Şimdilik biz daha ne gidişimizi planlamışız, ne de gidiş tarihimizi." Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri, Türkiye'de bulunan her yabancı grup gibi Iranlılar'ın hareketlerinin de Türk emniyet birimlerinin dikkatini çektiğine, bu konuda gerekli önlemlerin alındığına işaret etüler. Yetkililer, "lranlılar uzun zamandır bizim takibimizde" derken, Türkiye'de olaylara kanşan tranhlar'ın Türkiye ile tran arasında uygulanan vize muafiyeti anlaşması hükümleri uyannca geçici süre için gelenler arasında yer aldıklarını söylediler. Yetkililer, "Bu anlaşma siirdıiğü süre zarfında, Türkiye'ye giHaber Merkezi İran, öncerişi yasaklı sayılanların dışında berkes girebilir ve askeri alanlar ki gün Tahran'daki Türkiye Bügibi yasak bölgelerin dışında her yukelçisi Ömer Akbel'in "istişarelerde bulunmak için" Ankara'yere girip çıkabiürler" dediler. ya geri çağrılmasına karşılık olaYetkililer, vize muafiyeti konu rak, Ankara'daki Buyükelçisi sunda ne gibi bir tavır içinde olu Manucher Mottaki'nin aynı genacağına ise ancak Dışişleri Ba rekçeyle Tahran'a çağrılması kakanüğVnın karar vereceğini de be ranndan sonra dun yaptığı açıklirterek, "Ortada böyle bir anlaş lamada, "Bu karar. Türk hüküma varken biz, begendiğimizi metinin büyukelçi>e karşı son zaTürkiye'ye alıp beğenmediğimizi manlarda izlediği ilkesiz ve dostalmamak gibi bir tavır içinde ola ça olmayan tutumu nedeniyle mayu. Ancak eger lranlılar'a vi alınmıştır" ifadesini kullandı. ze uygulamrsa, o zaman biz dev İran basın ve yayın organlan dün reye gireriz ve kime vize uygula de Türkiye aleyhindeki yayınlannı nıp kime uygulanmayacagı konu surdürdüler. sunda görüşlerimizi ilgililere tran Dışişleri Bakanlığı Sözcüiletiriz" diye konuştular. su, resmi İRNA ajansı aracılığıyYetkililer, geçerli pasaportu la yaptığı açıklamada şunları söyolan bir yabancımn ülke dışma çı ledi: "Batının tslamın kutsal dekanlması konusunun çok güç ol ğerlerine karşı giriştiği kışkırtma duğunu da belirterek, "Böyle bir kampanyasına Türkiye'deki bazı uygulamaya gitmek demek, iki ül tslam aleybtan çevreler de katılınke arasındaki ilişkiler üzerinde ca bu iki Müslüman komşu ülke önemli bir karar vereceksinu de arasındaki ilişkilerin gerginleştirmektir. Bu nedenle son derece kri me girişimleri yapılmıştır. İran, tik bir uygulama" dediler. Turk devlet adamlannın dikkati (Baştarafı I. Sayfada) keye karşı bir "bekle gör" politikası uygulayacağı bildirildi. "Topun öbür tarafta" olduğunu bildiren Dışişleri Bakanhğı'nın üst düzeydeki bir yetkilisi, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilere değinirken, "İç işlerimize kanşmak söz konusu olduğunda bütün bu hesaplar bir kenara itilir. Bu bir ilke meselesidir. Bir devlet olmakla ilgili bir meseledir " diye konuştu. Aynı yetkili, Türkiye'nin iran 1 la ilişkilerinin iyi olmasını arzuladığım da belirterek, "Ancak iç işlerimize kanşma serbestisini hiçbir surette tanımayacağımızın gayet iyi anlaşılmasını isteriz" dedi. Öte yandan Dışişleri Bakanlığına yakın çevreler, İran'ın iki ulke arasında baş gösteren gerginliği tırmandırmada diretmesi dunımunda Türkiye'nin gerekli kararları alacağını bildirdiler. SHP Genel Başkanı Erdal Inönü de dün bir açıklama yaparak Dışişleri Bakanhğı'nın iran'a karşı kesin bir tavır almasıru memnuniyetle karşıladığını söyledi. İran'la gerginliğin Korfez Savaşı'nda ateşkes ilan edilmesinden sonra aşamalı olarak arttığı gözleniyor. iran'ın Ankara Buyükelçisi Manucehr Mottaki'nin bir yıl kadar önce Konya'da Refah Partisi tarafından düzenlenen bir mitinge katılması Ankara'da buyük rahatsızlık yaratmıştı. Ayetullah Humeyni'nin türban konusunda Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i dolaylı yoldan eleştirmesi, 280 üyeü İran Meclisi'nde 150 milletvekilinin Türkiye ile ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesine ilişkin "tavsiye niteliğindeki girişimleri" ve nihayet Büyükelçi Manucehr Mottaki'ye atfen bir gazetede yer alan ve İran'ın, Türkiye ile ekonomik ilişkilerin düzeyini düşürme kararını aldığı bildirilen haber Ankara için "bardaga taşıran son damlalardı." Türban olayımn patlak vermesinden sonra Mottaki iki kez ba Tahrarfa yumuşama yok BİR BELGE TÜRKİRAN İLİŞKİLERİ Iran'dan tepki ni, Batının Salman Rüşdu olayında başarısızlığa ugramasının ardından bölgedeki lslami ve komşuluk baglanna başlattığı girişimlere çekmek istemektedir. iran tslam Cumhuri>eti, Türkiye'nin bu tür komplolara çok dikkat edip boşa çıkarmasmı beklemektedir." Sözcü, İran'ın türban olayındaki tavn yuzünden Türk hükümetinin kötü bir anlayışa tutulduğunu öne surdukten sonra İranlı öğrencilerin gösterilerinin bir başka ülkenin içişlerine müdahale edilmesi anlamına gelmeyeceğini savundu. Sözcü "Butün bu girişimleri n Türkiye'nin içişlerine müdahale olmadığı, belki de iki grup insan arasındaki dostluk ve yakınlığı yansıtan bir vesile olduğunu söyleyebiliriz. İki ülke tarafından konuşulan sözler ve takınılan tavırlar birbirlerinin haklanna savgı gösterilmesi ve birbirlerinin içişlerine müdahale edilmemesi ilkesi dışında olmamıştır" diye konuştu. Günaha Son Çağrı'ya protesto Kültür Servisi Martin Scorsese'in "Günaha Son Çağrı" filminin İstanbul Film Festivali çerçevesinde saat 15.00'teki Emek Sineması'ndaki gösteriminden önce kendilerine "Müslüman Gençler" adını veren yaklaşık 50 kişilik bir grup protesto gösterisi yaptı. Filmin gösterimini engellemek isteyen ve "Allah Adıyla" başhğıru taşıyan bildirileri dağıtan göstericiler, kendilerine müdahale etmek isteyen bir polisi de dövdüler. Filmin gösteriminden bir saat kadar önce sinemanın kapısında toplanan çember sakallı gençler, seyircinin içeriye alınmasına az bir sure kala slogan atmaya başladılar. "Peygamberler masumdur", "İsa gelecek, yalancılar ölecek" diye bağıran göstericiler, bu arada ellerindeki bildirileri de havaya fırlattılar. 15 dakika suren eylemden sonra İstiklal Caddesi'ne çıkan göstericiler, trafiğin de bir süre aksamasına neden oldular. İstiklal Caddesi üzerinde bekleşen bir grubun da göstericileri desteklediği gözlenirken, emniyete mensup 15 kadar polisin, dayak yiyen arkadaşlarını gördükten sonra müdahalede tereddüt ettikleri görüldü. Yaşları 20 ila 30 arasında değişen göstericiler, Taksim'e kadar sessiz bir şekilde yuruyüp daha sonra dağıldılar. Öte yandan, saat 14.00 sıralarında Taksim nokta karakotu onunde park etmiş iki otobusteki çevik kuvvet ekibinin, göstericilerin 15 dakika kadar *üren eylemlerini bitirmelerinden sonra yurüyerek Emek Sineması önune geldikleri dikkat cekti. Çevik kuvvet ekibi Emek Sineması'na doğru gelirken, göstericiler de yanlarından sessiz bir şekilde geçerek uzaklaştılar. Gösterici grubun slogan ve hareketleri konusunda kendilerini yönlendiren 7 kişinin talimatı üzerine dağıldıklan da dikkat çekti. Gösteriler sırasında polisi dövenleri görüntülemeye çalışan gazeteciler de tartaklandı. Bildirilerinde "Günaha Son Çağn" filminin Müşlümanlara karşı yapılmış bir saldırı ve filmin Türkiye'de gösterilmesinin "Siyonist güçlerin maksatlı bir hareketi" olduğunu belirten göstericiler, "Şeytan Ayetleri" kitabının yazarı ve savunucularının zihniyetlerinin aynı olduğunu da ileri sürdüler. "Günaha Son Çağn" filminin dün akşam saat 21.30'daki gösteriminden önce, Emek Sineması çevresinde geniş güvenlik önlemleri alan polis, bildiri dağıtan iki ABD uynıklu kadını gözaltına aldı. Filmin ilk gösterimi öncesi sinema çe\resinde "Müslüman Gençfer" imzalı bildirileri dağıtan gruba müdahale etmeyen polis, "Bu İncil'deki İsa değil" başlıklı bildirileri dağıtan 2 ABD'li kadına müdahale etti. Eylemi kişisel olarak gerçekleştirdiğini söyleyen ve Türkiye'de 1981 yılından bu yana özel bir okulda Ingilizce öğretmenliği yaptığını belirten Norma Jean adlı ABD'li şunları söyledi: "Sadece Mesih'e inanıyoruz. Yehova Şahitleri ile ilgimiz yok. Biz Protestanız. Amerikan 'Protestan Kilisesi'ne bağlıyız. Aslında burada pek mezhep falan düşünmüyoruz." Daha sonra "Tann Sözü Olan İsa Mesih Lekesizdir" baslık bildiriyi dağıtmaktan bir ABD'li kadın da siyasi polisçe gözaltına alındı. Bildiride şöyle denildi: 'Günaha Son Çağrı' filmi yüzyıllann derinliklerinden beri gelen bir gerçeği altüst etmesi sayesinde bu denli ün kazanmıştır. tlgi çekmek, büyük paralar kazanmak amacı uğnına kurtarıcı İsa Mesih alet edilmiştir. Bu filrni seyrettikten sonra Kutsal Kitap'ın son bölümü İncil'e bakın. kanlığa çağnlrruş ve Türkiye'nin iç işlerine müdahale edilemeyeceği konusunda uyarılmıştı. Mottakiye, ayrıca Humeyni'nin Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdü hakkında verdiği ölum fetvasının İstanbul'daki İran Başkonsolosluğu'nun duvarına asılması ve aynı fetvanın Erzurum'daki İran Konsolosu tarafından müftülere dağıtılmasının da kabul edilemeyeceği bildirilmişti. Bundan sonraki gelişmeler konusunda dün üst düzeydeki Dışişleri Bakanlığı yetkılileri, Ankaramn önceki gün yaptığı "kuvvetli" açıklamanın ardından şimdilik İran'a karşı bir bekle gör politikası uygulayacağını belirttiler. Üst düzeydeki bir yetkili, İran ile olan ilişkilerin yeni bir raya oturtulması yönünde şu anda Türkiye tarafından alınmış bir kararın bulunmadığını bildirerek, şunları söyledi: "Top öbur tarafta. İçişlerimize müdahaleyi durduracaklar mı, yoksa dunımu daha da tırmandırma yolunu mu seçecekler? Bunu göreceğiz. Biz İran'la ilişkilerimizin iyi olmasını ve daha da iyi olmasını isteriz, bunun için de vanz. Ancak bir şeyin gayet iyi anlaşılmasını isteriz: iç işlerimize kanşma serbestisini hiç kimseye, hiçbir surette tanımayacağımızın gayet iyi anlaşümasını isteriz. Bunun anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Gelişmeler İran'ın mesajlanmızı almadığını gösteriyor ve dolayısıyla böyle kuvveüi bir açıklama yapma zorunluluğu hasıl olmuştur." Türkiye'nin İran'la olan yılda 1.2 milyar dolar düzeyindeki ticaret hacminin Ankara'nın bu ulkeye karşı olan politikasında bundan boyie etkin crtup olmayacağına ilişkin bir soruyu da yamtlayan yetkili, şunlan belirtti: "Daha çok mal satacagız, daha çok mal alacağız diye yapama>acağımız birtakım şeyler vardır. Bunlardan biri tabiatıyla iç işlerimize ksmşmalandır. İçişlerimize kanşraak söz konusu olduğunda bütün bu hesaplar bir kenara itilir. Bu bir ilke meselesidir. Bu bir devlet olmakla ilgili bir meseledir. Yoksa 500 milyon mu, 5 milyar mı, bunlann aşıldığı bir noktaya gelinmiştir." öte yandan Dışişleri çevreleri, iran'ın gerginliği tırmandırmada diretmesi durumunda Türkiye^nin gerekli kararlan alacağını belinerek, gelişmelerin seyrine göıe Türkiye'nin Tahran Buyükelçisi Ömer Akbel'in işbaşına dönmesinin gecikebileceğini de doğruladılar. Bu arada SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, dün partisinin TBMM grubunda iran'la ilişkilerle ilgili gelişmeler konusunda görüşlerini şöyle dile getirdi: "İran'ın bizim anayasal düzenimize saldın anlamına gelen sözlerine karşı tepki göslermemiz gerektiğini, bu dasranışlaria dostluğun bir arada jüriımeyeceğini ben soylemiştim. Dışişleri Bakanlığımızın bu doğrultuda kesin bir tavır almaya yöneldiğini memnuniyetle göriiyorum. Aynı davranışı Batı komşumuz Yunanistan için de yapmalannı bekliyorum. Sanmasınlar ki iç politika kavgaları içinde ulusal çıkarianmız ihmal edilecektir. Bu hiçbir şekilde olamaz. Hukumet bu >ola girse biz muhalefet olarak izin vermeyiz. Türkiye'de iç politika kavgaları içinde ulusal çıkarianmız hiçbir zaman ihmal edilmemiştir ve edilmeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim. Dışişleri Bakanlığımızın hem Batı, hem Doğu komşumuza gereken tepki} i göstermesini bekliyorum." Dışişleri Bakanlığı Sozcüsü Büyükelçi İnal Batu, A A muhabirinin Türkiye ve İran'ın buyükelçilerini istişare için çağırmalanndan sonra bu durumda bir değişiklik olup olmayacağı sorusunu yanıtlarken, "Hayır, bir değişiklik olmadı" dedi. İran ve Irak'ın karşılıklı çıkarları, Türkiye'nin Tahran ve Bağdat buyükelçiliklerinde oluşturulan İran ve Irak Menfaatleri Seksiyonu tarafından gözetiliyor. Kandemir'in açıklaması Türkiye'de ne belli bir rejime yan çıkan ne de onun aleyhtarlığını yapan faaliyetlere de hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğimizi ve bunun teşebbüs ve heveskârlığı içinde bulunanlara hak ettikleri dersi vereceğimizi de ifade etmek isterim. ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Ankara Tahran ilişkilerindeki rahatsızlık Dışişleri Bakanlığı Musteşarı Nüzhet Kandemir'in önceki gün basın mensuplanna yaptığı açıklamada net bir biçimde dile getirildi. Büyükelçi Kandemir bu konuşmasında İran'ın "Türkiye'nin tamamıyla iç işini ilgilendiren tartışmalara sadece basını ile katılmakla kalmayıp düzenlenen gösterilere ek olarak devlet kontrolündeki radyo yayımlanyla ve en yetkili ağızlardan da Türkiye'ye yönelik tahrik ve teşvik edici mesajlar verebildigini" söyledi. Büyükelçi Kaı\demir ayrıca "Türkiye'de ne belli bir rejime yan çıkan ne de onun aleyhtarlığını yapan faaliyetlere de hiçbir suretie müsaade etmeyeceğimizi ve bunun teşebbüs ve heveskârlığı içinde bulunanlara hak ettikleri dersi vereceğimizi de yeri geluıişken ifade etmek isterim" ifadesini kullandı. Büyükelçi Kandemir'in tran'ın son zamanlarda Türkiye'ye yönelik tutumunu sert bir biçimde eleştiren konuşması aynen şöyle: Komşulanmızla ve tum diğer ülkelerle dostane ilişkiler idame ettirmek ve etrafımızda "barış ve işbirliği kuşağı" yaratmaya çalışmak temelleri büyük Atatürk tarafından atılan dış polıtikamızın vazgeçilmez unsurlarını teşkil etmektedir. Bu dostane ilişkilerin temelini ise ilgili ülkelerle eşitlik, karşıhklı saygı, içişlerine kanşmama ve ortak yarar ilkeleri oluşturmaktadır. lkili ilişkilere egemen olması gereken bu ilkelere riayet etmeyenleri evvelemirde sabırla ve dostane şekilde uyarmamız, ancak bu sabırlı çabalara rağmen değindiğimiz ilkelere riayetsizliğin surduğünü tespit etmemiz halinde uluslararası hukuk ve teamüle uymayan hareketlere layık oldukları cevabı vermemiz tabiidir. Bu çerçevede, dostumuz ve komşumuz İran ile de öteden beri titizlikle sürdürmeye çalıştığımız ve her alanda geliştirmeye muvaffak olduğumuz yakın işbirliği ilişkileri hepimizin malumudur. Savaş suresince idame ettirebildiğimiz bu dostane ilişkilerin, ateşkes sonrası barış döneminde gucünden hiçbir şey kaybetmeksizin devam etmemesi için herhangi bir neden görmemekteyiz. Aynı şekilde, Türkiye'nin tüm ilgili taraflar ve üçüncü ülkelerce takdirle karşılanan aktif tarafsızhk siyasetini, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan böyle de titizlikle uygulayacağına şüphe yoktur. Ancak samimiyetle arzuladığımız bu hususların gerçekleştirilebilmesi için ikili ilişkilerin temelini oluşturması gereken, biraz önce değindiğim ilkelere riayet edilmesi ve Türkiye'nin tamamen iç meselesi olan konulara şu veya bu şekilde kesinlikle karışılmamasını ve karşıhklı saygının muhafazasını dostlanmızdan beklememizin en tabii hakkımız olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Son defa Anayasa Mahkememizin bir yasayı iptal karannın kamuoyumuzdaki yansımalanna İran'daki yetkili kişi ve resmi kuruluşlarca alışılmamış ölçüde ve çok yadırgadığımız bir ilgi gOsterilmiştir. Türkiye'nin tamamıyla iç işine müteallik tartışmalara, İran, sadece basını ile katılmakla kalınamış, düzenlenen gösterilere ilaveten, devlet kontrolündeki radyo yayınlarıyla ve en yetkili ağızlardan maalesef ülkemize yönelik tahrik ve teşvik edici mesajlar da verebilmiştir. Bir ülkenin hükümetinin, parlamentosunun ve basınının diğeı bir ülkenin rejimine, ustun tuttuğu değerlere, hükumetine ve egemen kararlanna ilişkin olarak değer yargılarında bulunmaya hakkı olmadığı iyi bilinmelidir. Biz, diğer ülkelerin rejimlerine, hükümetlerine saygı gösteririz. Her millet dilediği rejimi ve hukümetini seçmekte serbesttir. Ancak bizim başkalarına gösterdiğimiz bu saygının onlar tarafından da bize aynen gösterilmesini bekleriz. Nitekim, laik ve demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'nin, bugüne kadar, komşusu İran'ın rejimi ve bu ülkedeki iç gelişmeler hakkmda huküm serdetmek ve tavır almaktan kaçmma sorumluluğunu gösterdiği ve her alandaki ilişkilerin idame ettirilmesinde üstüne düşeni iyi niyetli bir sabırla ve fazlası ile yerine getirmiş olduğu teslim edilen bir gerçektir. iran'la ilişkilerimizden bahsederken, bu ülkenin Ankara'daki büyükelçisinin tutum ve davranışlarına da değinmek istiyorum. Büyükelçi bundan tam bir yıl once Konya'da bir siyasi parti tarafından düzenlenen mitinge katılmış, aktif şekilde, bizzat kürsüde yer almıştı. Bu, haklı olarak, o tarihte, kamuoyumuzda hassasiyet yaratmıştı. Ayrıca, büyükelçinin muhtelif tarihlerde bakanhğımız ile yaptığı bazı temasları, üstelik tahrif etmek suretiyle, basına intikal ettirdiği de üzüntüyle müşahade edilmişti. Bu hadiseler üzerine Dışişleri Bakammız büyukelçiyi bizzat kabul ederek, diplomatik teamülle bağdaşmayan ve diplomatların davranış kurallannı belirleyen Viyana Sözleşmesi hükümlerine ters duşen bu hareketlerden dolayı kendisini ciddi şekilde ikaz etmişti. Bu gibi davranışlann tekerrürü halinde gerekli tedbirleri almak durumunda kalacağımız da bildirilmişti. Bildiğiniz üzere, İran Buyükelçisi'nin geçen hafta bir gazeteye verdiği demecinden duyduğumuz rahatsızlık bakanhğımız sözcusü tarafından dile getirilmişti. Aynı zamanda, bir büyükelçinin nezdinde görev yaptığı ülkede, en fazla dikkat etmesi gereken prensibin, ülkenin içişlerine kanşmamak ve bu ülke ile kendi ülkesi arasında mevcut ilişkileri kötüye değil bilakis iyiye götürmek için imkânlar olçüsünde gayret sarf etmek olduğu hatırlatıldıktan sonra, şayet kendisine atfedilen ifadeleri gerçekten kullanmış ise bunun yukarıda değindiğim prensibin vahim ihlali olarak kabul edileceği de açıklanmıştı. Aynı gün müsteşar yardımcımız büyükelçiyi bakanlığa çağırarak bu demeç hakkında kendisinden izahat istemişti. Konunun, tüm yonleriyle, etrafh bir değerlendirmesinin yapılmasım muteakip, büyükelçinin hükümetinden talimat almaksızın, sırf kendi inisiyatifıyle hareket edemeyeceği gerçeği de dikkate alınarak, bu konularda bilgi almak ve istişareler için Tahran Büyükelçimizi Ankara'ya çağırmış bulunuyonız. Temennimiz, Türkiye'nin içişlerine taalluk eden, halkı ve devletiyle yalnızca Türkiye'yi ilgilendiren konulara dışarıdan taraf olabilme gayretlerini, hangi ulkeden gelirse gelsin, kesinlikle kabul etmeyeceğimizin \e bu gibi davranışlara asla müsamaha göstermeyeceğimizin herkes tarafından en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmasıdır. Bu çerçevede Türkiye'de ne belli bir rejime yan çıkan ne de onun aleyhtarlığını yapan faaliyetlere de hiçbir surette müsaade etmeyeceğimizi ve bunun teşebbüs ve heveskârlığı içinde bulunanlara hak ettikleri dersi vereceğimizi de yeri gelmişken ifade etmek isterim. Samimi arzumuz, İran'la bugüne kadar idame ettirdiğimiz ve karşıhklı menfaatlere hizmet eden, işbirliği ilişkilerinin önümüzdeki dönemde, sağduyu ve karşıhklı saygı zemininde daha da iyiye göturülmesidir. Bu itibarla, devletlararası münasebetlerde yeri olmayan beyan ve davranışlarda ısrar edilrnemesinde yarar bulunduğunun herkes tarafından vakit kaybetmeksizin idrak edilmesi kuşkusuz isabetli olacaktır. DUN^ADA BUGUN AIİSİRMEN (Baştarafı 3. Sayfada) güvencesi yok demektır! 'Gelecek var olmuştur' diyen yazar kişi bakalım yanılıyor mu?" AZİZ ÇALIŞLAR Yazar TYSyöneticisi (1) Vbices: Vriters and Politics, Salman Huşdü Günter Grass, Spokesman 1987, İngiltere. (2) Aziz Çalışlar, "Yazarlık ve Avrupa Konseyi", Somut, 4 Mart 1083. (3) Cumhuriyet, 25 Şubat 1989. Vize gündemde yok İngiliz Buyukelçiliği'ne yönelik bombalı saldın eylemleriyle birlikte İran bu konuda da dikatleri üzerine toplarken bu ülke ile halen uygulanan "vize muafiyeti" konusu da gundeme geldi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Batu, "Bizde henüz İranlılara vize uygulaması konusunda herhangi bir eğilim ya da bu yonde alınmış bir karar yok" dedi. Batu "Gundeme gelebilir mi?" sorusu üzerine de "Onu bilemem. Ama şimdi böyle bir eğilim yok" karşılığını verdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear