02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 NlSAN 1989 DİZİ YAZI CUMHURİYET/15 Beriirride film çeken îlk Türk Berlin 'de çektiğim ilk fılmin adı Samson 'du. Filmin senaryosunu Arap harfleriyle bir okul defterine yazmıştım. Acele çalıştığımız için senaryonun Almanca çevirisi ve daktilo edilmiş metni yoktu. Günlük çalışma programlarını önceden hazırlıyor, yardımcı rejisöre bildiriyordum. Çekim sırasında senaryonun o bölümünü ezbere açıklıyor, söylenecek sözlerin Almancasını sanatçılara çeviriyorum. Berlin'de film çekimleri sırasında genç bir delikanlı geldi. "Adım CezmL. Buraya öğrenime geldim, ama sinemacMığa çok merakım var. Beni bir filmde oynatır mısınız? dedi. Ona operatöryardımcısı olmasını, bu mesleği öğrenirse ömür boyu işsiz kalmayacağını söyledim. Türk sinemasına yıllarca kameraman olarak hızmet edecek CezmiAr da böylece sinema dünyasına ilk adımını aîmış oluyordu. YASAMOYKUSU5 1943: 13 şubatta M.Ertuğrul eşi Neyyire Neyir'i yitirdi; bu olaydan çok sarsıldı. 1944: 2930 nisanda Emekli Sahne Sanatkârlan Derneği yaranna Kral Lear'ı üç gosteride oynadı. 1945: 1 şubatta M.Ertuğrul Şehir Tiyatrosu içinde en az iki yı\ surecek bir oyunculuk eğitimi progranunı açtı. 15 şubatta çocuk tiyatrosu kadrosuna ların tanınmış seruven romancısı Karl May' çocuklann da alınmasma karar veren ın Tnıfetsanbetere (Şeytana Tapanlar) roma sanatçı, kuçuk yaştan geleceğin tundan alınmış bir senaryoydu. Birinci filmin oyuncularını yetiştirme yoluna girdi. montajını Dr. Droop'a bırakarak ikincinin çeTemmuzağustosta Faruk Nafiz kimine baslayacaktım. Çamlıbel'in cyunundan Yayla Karlalı önce bir dekorcu bulmam gerekiyordu. Ge filmini çevirdi. çen filmde dekorları kendim yapmam beni 1946: 13 nisanda, İkinci Dunya Savaşı yıpratmıştı. Şimdi o yuku bir ustasının sırtı sonrası tiyatrosunun durumunu görmek na vererek, yukumü yan yarıya azaltmak is için Londra'ya gitmek üzere uçakla tiyordum. O gunün sinema piyasasında en ün Kahire'ye gittı. lü dekoratör olarak, Max Reüıhardt'ın sah15 temmuzda Muhsin Ertuğrul'un ne dekorcusu Prof. Ernest Stern'ın adı geçi girişımlerimn bir sonucu olarak, yordu. Alman tiyatrosuna yön veren bu sa Tstanbul'da dört bin kişilik Açıkhava natçı gerçekten de büyuk bir otoriteydi. Ken ^iyatrosu'nun temelı Vali ve Belediye disiyle konuşmak uzere Zoo Studyosu'na git Başkam Dr. Lütfi Kırdar tarafından tim. Paul Hartmann'ın başrolünü oynadığı atıldı. bir fılmin dekorlannı yapıyordu. Kendisine 1947: Mayısta Bale Okulu'nu kurmak konuyu açtım. tlk sozü şu oldu: amacıyla Dame Ninette de Valois'a Kabul, ama bilin ki ben pahalı bir de hukumetın konuğu olarak istanbul'a koratörum. Bilmem işinize geiir mi? geldi. Ben ezile buzule: Hazirantemmuzda Harman Sonu'nu Ne kadar? diyebildim. ve Hadi Hun ile KızılırmakKarakoyun Profesör hiç duşunmeden film süresince fılmlerıni çevirdi. gunde bin mark istedi. Bu kez ben: 30 ağustosta, bir yıl önce temeli atılan Kabul dedim. İstanbul Açıkhava Tiyatrosu, Muhsin Hemen senaryoyu istedi. Evine senaryoyu Ertuğrul'un sahnelediği Kral Oidipus gönderdim. Savaştan sonra Johannestal'de gösterisinin sunulduğu bir törenle açıldı. ki uçak fabrikaları film stüdyosu durumuna Eylülekimde, Ankara'da kurulmakta getirilmişti. Geniş hangarUr aynı günde uç olan Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek dört rejisorün ayrı ayrı fılmler çekeceği bü amacıyla, Ankara Devlet Konservatuvarı yüklükte platolar olarak kullarulıyordu. Tatbikat Sahnesi'nın başına getirildi. 27 aralıkta Muhsin Ertuğrul'un Dekorculukta 16 yıl Tatbikat Sahnesi'nin deposunu Profesör Stern benden 16 yaş buyüktü. dönuştürerek Kuçuk Tiyatro adını Bükreş'te doğan ve bir Yahudi ailesinden ge verdiğı yeni sahne, Ahmet Kutsi Tecer'in len profesör, Münih'te akademiden ressam Köşebaşı adlı oyunuyla gosterilere çıktıktan sonra 1906'da Max Reinhardt tara başladı. ftndan dekoratör olarak seçilmiş ve Deutscher Theater'in dekorlarını yapmış, Alman tiyatrosunun temel taşlarından biriydi. On altı yılını yalnız tiyatroya veren, şimdi sırf para için film dekorculuğuna geçen bu geniş deneyimli insandan, uyatrocu olarak pek çok şey oğrenecektim. Gerçekten ilk gününden başlayarak beni evine çağırdı. Aramızda iş alışverışinden ötede bir tiyatro dostluğu kuruldu. Yıl 1919. Muhsin Ertuğrul ve Nabi ZekVnin Almanya'da tanışması "tstanbulFilm" adlı yeni birşirket doğuruyon \ 5 Birinci Dünya Savaşı'nın ardından 1919 yıh sonlannda döndüğüm Almanya'da, ulkeye yeni gelmiş bulunan Nabi Zeki (Ekemen) ile Hamburg'ta tanışmıştım. Nabi Zeki, benden bir iki yaş daha gençti. lstanbul'da Alman Mektebi'ni bitirdikten sonra, babasının mesleği olan ticaret yaşamına atılmış, daha doğrusu, babasının yardımcısı olarak Almanya'ya gelmişti. Babası Zeki Nafiz (Ekemen) Bey, sa• vaş nedeniyle Almanya'da zor bulunan zeytinyağı, afyon ve benzeri gibi maddeleri Tur Spartaküs fllmi Muhsin Ertuğrul yurtdışında fiim çekmeye başlayan ilk layan ve iki film daha çeken Muhsin Ertuğrul 1926'da gittiği SovyetJer Birlikiye'den gönderen bir tüccardı. Nabi de, dil Türk rejisörüydü. 1920lerde Berlin'de Istanbul Rlm için film çekımıne baş ği'ndede bir film yönetti Fotoğrafla, "Spartaküs "den bir sahne görulüyor. bilgisiyle babasına yardım edıyordu. Dr. Droop filmin montajında bana yardım ğiştire çoğu geceleri uyanık geçiriyordum. Bu yoksunluk, doğal olarak hızlı çalışma Yakm plan denince, sanatçılar yaka silki ediyor ve o aralık arkadaşlarıyla kurmak is ortamını aksatıyordu. Benim gibi yabancı ve tstanbul film nasıl kuruldu? yorlardı. Bu yüzden birçok tiyatro sanatçısı tedikleri buyük bir film şirketine beni de al toy bir gencin yönetiminde çalışmak, ne de Nabi, Berlin'deki yaşamımı izleyerek, çe fılme hoşgörüyle baknuyordu. Filmin iç sah mak istiyorlardı. Böylelikle "UstadFilm" olsa, onlara ağır geliyordu. Üstelik bu üç arşitli film kuruluşları adına çevrilen filmlerde neleri stüdyoda dekorlarla çekildi. Sıra dış adında bir kuruluş ortaya çtkıyordu. Nabi' kadaş film çalışmasına da o kadar yakınlık rol aldığımı görup kendi başıma bir film yap sahnelere gelince, guçlükler başgöstermeye nin koyduğu sermayeyle yapılan Samson fil duymayan kişilikte insanlardı. Durumun tek mamama üzulüyormuş. Bir öğle yemeği sıra başladı. minin Almanya içinde işletme hakkını da ye onur okşayicı yönü, onlan çeşitli oyunlarda sında bu üzüntüsünu bana açarak sordu: ni şirket üstüne alarak, Nabi'ye yatırdığı ser sanatçı varlıklarıyla görüp kendilerine karşı Neden kendi adınıza bir şirket kurup da Giyotin sahnesine kızan halk mayeyi geri veriyordu. Böylelikle Nabi para saygı duymuş bulunmam ve ilk çevirdiğim büfilnrieri kendiniz yapıp kendiniz işletmiyorsuOlay Fransa'da geçtiği için Almanca yazı sım hiç yitirmiyor; ben de bu şirkete katılmak yük bir filmde kendilerine roller vermiş olnuz? mamdı. Bu, onların benliklerini pek okşuyorlar görülmeyen çevre ve görüntüler gerekiyor suretiyle açıkta kalmamış oluyordum. Filmciliğin benim için bir amaç olmadığı du. Film gereği giyotin kurmak için Kreuzdu. Bir de, sahneleri açıklarken çeşitli rolleri nı, hele işletmecilik gibi tümüyle ticari bilgi berg tepesindeki parkı seçtik. Ne var ki, Bi Yeni film kunıluşu önlerinde oynayarak anlatmaya çalışmam, isteyen bir işten hiç anlamadığımı söyledim. rinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan işsiz BerYeni kuruluşa sermaye yatıranlar, Dres daha doğrusu sinemaya sahneden gelmem, Bunun uzerine Nabi, kendisinin Alman Lise lin halkımn ezik duyguları, o tepede bir gi den'de toplanıyorlar. Frau Droop'la birlikte onların gözunde bir ağırlık taşıyordu. Bu yüzsi'nin ticaret bölümünü bitirmiş olduğunu, şa yotin kurulmasına katlanmak istemedi. Film beni de oraya çağınyorlar. Dresden'in Belle den de "ne idüğiı belirsiz" bir rejisorün eliyet film yapacak olursam işin o yönüyle ken çekmemize halk engel oldu. Riemann'ın ger vue Oteli'nin konferans salonunda toplantı ne düşmedıklerini anlıyorlardı. disinin uğraşacağını; eğer bir sakınca yoksa çek yardımcıhğı orada ortaya çıktı. Berlin hal lar sürüyor. Bana bu otelde vaktiyle NapoleHele Geotg John'un, ara sıra ötekilere, ortaklaşa bir şirket kurarak çalışabileceğimi kımn psikolojisini iyi tartan Riemann, onla on'un çalışma ve yatak odası olarak kullanılLessingTheater Müdürü Barnowsky katındazi, gereken sermayeyi kendisinin bulacağını ra şöyle seslendi: mış olan görkemli bir daireyi veriyorlar. Ser ki saygınhğımın ağırlığını da anlatması, basöyledi. Arkadaşlar, bu filmi çeviren Istanbul mayedarlar arasında, buyuk iştirakçi olarak na olan güvenlerini arttınyordu. Sonralan içAramızda yazılı hiçbir sözleşme olmadan Film yeni bir kuruluştur. Bu işsizlik dönemin Karl May romanlannı basan yayınevinin sa ten bir dostluğa varan bu "ilk giin yabancılışirketin sanat işlerini Ustüme aldım. tşletme de benim gibi cephedeo yeui dönmuş işsizle hibiyle, Leipzig kürk piyasasının en varlıklı gı" ister istemez kimi sahnelerin çekilmesini yi de o! Böylece sözlü bir anlaşraaya vardık. re çalışma olanağı sağlayan böyle bir kuru işadamı ve Universal Film'in Almanya tem ağırlaştırıyordu. Bir de buna o pek tatlı kaIstanbul Film (StambulFilrn G.m.b.H.) adıy luşa jardım edeceginize, nasd engel olur, güç silcisi Bruckj)mn ve daha birçok zengin var meraman Preiss'in, gövdesı gibi ağır çalışma iBruckn^nve la bir fırma kuruldu. Şimdi iş, yapılacak ilk Ittk çıkanrsınız? dı. düzenini eklerseniz, o gunku programı başafılmin konusunu bularak, senaryosunu yazmaya kalmıştı. O aralık Maurice Level adlı bir Fransız yazannın L'Angoisse adını taşıyan romanını okuyordum. Konuyu Nabi'ye anlattım. Pek beğendi. Israrla ve öncelikle bunu filme almamızı istedi. Gerçekten de çok çekici bir konusu olan bu romandan, az kişili ve az masraflı bir film yapılabilirdi. En önemli nokta, filmde başrolü oynayacak kadın rolü için yeni bir sanatçı bulmaktı. Her ne kadar Berlin'de iki buçuk yılı bulan film aktörlüğüm varsa da, başrolü oynayacak nitelikte bir kadın sanatçıyı seçebilecek yeteneğim ve çevrede tamdıklanm yok "Adım, Bela Lugosi..." Johannestal stüdyolan, film çeviren kuruluşlara sonsuz olanaklar sağjayan; genişlik bakımından şimdiye kadar filmcılik dunyasında rastlanmayan büyüklükte, ışık açısından da son derece zengin studyolardı. Bir hangarda uç rejisör birbirini engellemeden, kolaylıkla film çevirebilirdi. Biz*dekorlan kurarken, bitişik stüdyoda Asta Nielsen'in başrolu oynadığı Haralet filmini, dekoratör ve rejisör olan Sven Gadde çeviriyordu. Profesör Stern'le ilk dekorun kuruluşu için stüdyoda bulunduğum bir gun, yardımcım Riemann, dışarıda birinin beni görmek istedi 1948: 6 ocakta Yeşilkoy'deki Bale ğini ve rejisör odasına aldığım haber veıdi. Okulu, Istanbul Valisı'nin de hazır Odadan içeri girdiğim zaman uzun boylu, sa bulunduğu bir torenle açıldı. Okula 710 rarmış tenli, eskimiş elbiseli biri bekliyordu. yaşlarında 11 erkek, 18 kız oğrenci Oturttum. Anlatmaya başladı: alındı. Adım Bela Lugosi... Budapeşte'den ge1 ekimde tstanbul Şehir Tiyatrosu'nda liyorum. Sizden sakla>acak değilim. Bela sahnelediği Shakespeare'in Antonyus ve Kuhn Devrimi'ne kanştım. Macaristan'da ka Kleopatra (Antonius and Cleapatra) lamazdım. Şimdi burada iş anyorum. oyununun ilk gosterısi verildi. Fazla konuşturmak ıstemedim: 16 ekimde yine aynı tiyatroda C.F. Yeni bir filme başlıyorum, onda siri tat Başkut'un Paydos adlı oyunu ilk kez min edecek büyük bir rolunuz olacak dedim. oynandı. UstadFilm'in mudurluğunu yapan Kne 1949: 2 nisanda Ankara'da Büyük fels'e hemen bir kâğıt gondererek, fılmin sü Tıyatro'yu gosteri verilebilir duruma receği dönem boyunca Bela Lugosi'yi ayda on getirerek, bazı oyunları sundu. bin mark ücretle angaje etmesini yazdım. 30 nisanda İstanbul'da Şehir Şeytana Tapanlar fılminde Bela Lugosi'ye Tîyatrosu'nda sanatçının 40. Sanat Yıh başrolü oynattım. Film bittikten sonra Birle Kutlandı. şik Amerika'ya göç etti ve orada özeUikk DraTemmuzda Devlet Tiyatrosu ve knla filmlerinin başrollerini oynayarak büyük Operası Genel Müdurluğü'ne atandı. bir üne erişti. I ekimde Buyük Tıyatro'yu resmen açtı. Istanbul Şehir Tiyatrosu'nda Cezmi Ar'ın doğuşu Goethe'nin Faust'unu yönetti. Hem Şeytana Tapanlar çekilirken, genç bir de Istanbul hem de Ankara'da, likanlı geldi. O da soze şöyle başladı: J.B.Priestley'in Bir Komiser Geldi (An Adım Cezmi... Buray a öğrenime geldim. Inspector Calls) adlı oyununu sahneledi. Ama sinemaalığa çok merakım >ar; aktor ol Bir Komiser Geldi'de oynadığı mufettiş mak istiyonım. Beni de çevirdiginiz filmde oy rolu, Muhsin Ertuğrul'un oyuncu olarak natır mısınız? sahnede son kez görunmesiydi. Elindeki bir deste fotoğrafı uzattı. Fotoğ1 kasımda Devlet Tiyatrosu'nda raflar, bütün film heveslilerinin resimleri gi Tiyatro Konferanslan'nı başlattı. bi elde tabanca, bıçak, yapmacık, asık kor 1950: 1 ekimde Ankara Buyuk kunç suratlar... Tıyatro'da Shakespeare'in Hamlel'ini \e Butun davraruşlarında o kadar içtenlik, sa Kuçuk Tiyatro'da Arthur Miller'ın delik vardı ki, kendisine olumsuz bir yanıt ve Salaının Ölumü (The Death of A remedim; rol de veremezdim. Ufak tefek gö Salesman) oyununu yöneterek perdeleri rünüşüyle kalabalık arasında ancak figüran açtı. olabilirdi. Oysa iyi bir cğitim görmuş oyle bir Kasımda Buyuk Tiyatro'da balo çocuğu da bunlar tatmin edemezdi. Baştan duzenlenme onerisine karşı çıkan Muhsin savmak ıstemiyordum. Kendisine dedim ki: Ertuğrul, ışbaşına gelen iktidar çevrelerinın tepkilerine yol açtı. Filmcilikte iki önemli görev var: Bunlann biri rejisörlük, öteki operatörlük, kame 1951: I martta dönemin Milli Eğitim ramanlık... Rejisörlük için tiyatrodan g**lmiş Bakam"ııın tutumuna kızan sanatçı, istifa olmak çalışmayı kolaylaştınyor. Ama opera dilekçesini yazıp gonderdi. Istifası hemen törlük için uzun bir sure bir ustanın yanında onaylandı. çalışmak gerekiyor. Bugün operatörlerin al 1 nisanda Yapı ve Kredi Bankası'nın dıklan ücret hiç de rejisorlerinkinden aşagı de çağnsı uzerine Beyoğlu'nda cumhuriyet ğil. Şimdi benim çalıştığım kuruluşun i)i bir doneminın en ilginç ozel tiyatrolarından operatöriı var. Yanında yardımcısı da var. olan Kuçuk Sahne'yi kuran Muhsin Eğer istersen seni onun >anına ikinci yardımcı Ertuğrul, Ankara'dan konuk sanalçı olarak vereyim. Bu mesleği ögren, ömür bo olarak gclen Nuri Altınok'un başrolünü yu işsiz kalmazsın? oynadığı John Steinbeck'in Fareler ve Turk sinemasına yıllarca kameraman ola Insanlar (Of Mice and Men) adlı rak hizmet edecek olan Cezmi Ar da böylece oyunuyla perdesini actı. sinema dünyasına ilk adımını atmış oluyor 1952: Nbantla Isviçrc, Federal Almanya, Fransa ve Ingilıere'de, tiyatro ve sinema du. çevrtıcrini incelemek amacıyla bır buçuk 1920'lerin Berlin'i ay suren bir geziye çıktı. Yıllar sonrasının insanlarına, 1920'lerin 1953: Şubatta Muhsin Ertuğrul'un çağnsı Berlin'inin sanat yaşamına neler getirdiğini uzerine, Fransa'dan gelen Bernard anlatmak çok güç. O yılda Berlin, bin bir sa Bimont topluluğu, Kuçuk Sahne'de beş nat yeniliklerini doğuran, buyuten bir ejder hafta sureyle klasik ve modern yedi ayrı ha gibiydi. Tiyatroda yenilik adına ne varsa; oyun sundu. yazışta ve sunuştaki deneylerle tümü de ger Temmuzda Ertuğrul. Halıcı Kız adlı ilk çekleştiriliyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan renklı Turk tılmini çevirdi. yenik çıkan bir kentin, savaşın butun sonsuz 1954: Nisanda "Kuçuk Sahne"de ve sonuçsuz acılarını çeken bir kuşağın yaşaoynanan Synge'in Babayiğil adlı oyunu ma duyduğu özlem, butunuyle bu sanat atılstanbul'da buyük olay yarattı. lımlarında göıulüyordu. 1920'lerin sanat etkınliklerini onlarla birlikte yasamış, onları en Sanatçının Sabri Esat Siyavuşgil ile kuçuk ayrıntılarına kadar izlemiş biri olarak tanışması basında geniş yer aldı. şunu söyleyebilirim kı, ne o yıldan once, ne 30 cylulde Muhsin Ertuğrül'un yeniden de ondan sonra sanat yaşamına öylesine canlı Devlet Tiyatrosu Gcnel Mudürluğu'ne bir donem gelmemiştir. Maddi varlık, çoğu atanmasına ilişkin üçlü.kararname kez ruhsal atılım gucünu felce uğratıyor. Yok imzalandı. luk, tumuyle tersine, sanat eylemlerini kırbaç Ekimde Muhsin Ertuğrul, Ankara'da gcnel mudur olarak gorevinc başladı. lıyor, yaratma gucunu besliyor. Bir kadın oyuncu aranıyor O aralık Berlin'de iki büyük fotoğraf kuruluşu bulunuyordu: Beckeru Maas ve Willinger. Bu iki fotoğraf stüdyosu bütün Alman sanatçüannın resimlerini çekiyor ve kartpostal olarak piyasaya sunuyordu. Bu nedenle, bızim fılme uygun kadın sanatçıyı da bize yine onlar salık verebilirlerdi. Her iki fotoğraf stüdyosunun sahiplerini de iyi taruyordum. Aramızda dostluk bağlan kurulmuştu. Onlara damşmayı uygun buldum. Önce bütün tiyatro ve film sanatçılarının bildikleri Becker u Maas kuruluşunun Potsdamer Platz'deki binasına giderek sahibi Bayan Bahm'a konuyu açtım. Çaylar içildi, albumler devredildi. Hiçbir kişi üstünde durulmadı. Sonunda o akşam sorunu yeniden ele alma duşuncesiyle oradan aynldım. Pansiyona döndüğüm zaman, oda komşum Frau Wilke'ye projemizden söz açtım ve bana iyi bir rejisör yardımcısı önermesini istedim. Frau Wilke yülar yılı film çevirdiğnden, hemen hemen Berlin'deki bütün rejisör yardımcılannı ezbere biliyordu. Bana, o aralık boş olan Max Rieman adında enerjik bir yardımcıyı önerdi. Açıkgözlü, ateş gibi çok hareketU Rieman'la anlaştık. Samson afisi Muhsin Ertuönjl'un "Samson" ***«•• & * * • ! 1916 yılında Berlin'de ilk kez sınemada bir role çıktığı "Gecede Işık" filmhıde fılminin afişT Magda Madeleıne ile beraber. Muhsin Ertuğrul bu filmlerde daha çok ftguran rollennde oynadı. Samson fılmindeki giyotin sahnesini çekmek için Kreuzberg tepesini seçtik. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan işsiz Alman halkımn ezik duyguları o tepede giyotin kurulmasına katlanamadı. Giyotini yıktılar. Yardımcım Riemann, "tstanbul Film yeni bir kuruluştur. Bu işsizlik döneminde benim gibi işsizlere çalışma olanağı sağlıyor" deyince Berlinliler giyotini tekrar kurdular ve bize ellerinden geldiğince yardım ettiler. Frau Droop bu şirkete senarist, ben de rejisör olarak "kunıcn" kimliğıyle katılıyoruz. Yeni film kuruluşunun sanat kolunu biz, ticari kolunu da Bruckmann işletmecilik kurumunun yetkili müdürü Knefels adında biri oluşturuyor. Droop'un senaryosunu yazmış bulunduğu, Alexandre Dumas'nın Kara Lale romanıyla Karl May'ın Teufelsanbetern (Şeytana Tapanlar) romanının ilk fılmler olarak çevrilmesi kararlaştınldı. rıyla bitırmek için harcadığım insanüstü çabayı göz önüne getirebilirsiniz. Kameraman, meydanın çeşitli yerlerine yerleştirilmiş yüksekliklerin birinden ötekine taşuıması başlı başına uzun bır süre alıyor; reflektorlerin yeni konumlanna yerleştirilmesi, projektorlerin ayarlanması da işi ağırlaştırıyordu. çeviriyordum. Merak konusu olmasın ve kimse görmek hevesine kapılmasın diye, Arap İlk kez bir fılmin hem senaristi, hem yöne harfleriyle yazılmış defteri ortaya çıkarmaticisi hem de başroldeki oyuncusu oldum. dan, filmi ezbere yöneterek; adı Samson, SeSamson, Sein Eigene Mörder (Samson, in Eigene Mörder (Samson, Kendi Kendinin kendi kendinin katili) adını alan filmin ope Katili) olan ilk filmimi 1919'da bitirdim. ratörluğunu yapan Isviçreli Gustav Preiss, benim gibi yenilik yapmayı seven biri olduğunBöyle bir film senaryosunu ezbere yönetdan, o güne kadar pek alışılmış olmayan açı mem, üstelik başrolünü oynamam, Berlin'in lardan çalışmaya ve sık sık açı değiştirmeye filmcilik çevrelerinde geniş bir konuşma ve katlandı. O zamana kadar bir noktaya mıh tartışma konusu oldu. Böylelikle çok kısa bir lanmış gibi duran kamerayı, sanatçının peşin süre içinde, o yılların sivrilmiş kişileriyle tade dolaştırarak, yakm planlarda görüntüle nışma olanağı doğuyordu. Bir yanda geceleyerek birçok deneylerde bulunduk. ri sahnesinde teknisyen olarak görevlendirdiBaşlangıçta bütün arkadaşlarca yadırganan ğim Sing Tiyatrosu'nda çalışan sanatçılar, öte bu degişiklik çok geçmeden adeta herkesçe be yandan da bu film dolayısıyla tanıştığım nimsendi. "Neden olmasın, bu da bir yenilik önemli kişilerle, geniş bir sanat çevresinin orişte" denilerek, çalışma süresınin uzamasına tasındaydım. ve bunun getirdiği yorgunluğa hoşgörüyle baSamson filmi bitmiş, iş filmin montajına kıldı. O dönemin Ukel kameralarında, her yer gelmişti. değişiminde objektif ve ışık duzenlemeleri bir Savaşın son yılında butun Almanya'nın en hayli zamanı gerektiriyordu. Işıklar, jüpiter büyük sinema başansı, Danimarkalı aktör denen çift kömürlü beş on ilkel lambayla sağ Gunnar Tolnaes'in oynadığı Mihracenin Gözlanıyor ve kömurlü projektörler sanatçıların desi filmidır. Bu filmin yazarı Dr. Mariegözlerini berbat ediyordu. Bin bir iğne batan Louise Droop adında bir kadındı. Bu kez, gözlerimin üstundeki ıslak bezleri değiştire de onunla tanışıyordum. Söylevin etkisi hemen goruldü. Biraz önce yükseltiler üstünde yıktıklan giyotini hem de kendileTİ yardım ederek yeniden kurdular ve bize yardımcı olmak için adeta yarışa girdiler. Özellikle Preiss'in Isviçreh", benim Turk olduğumu anladıktan sonra halkla dost olduk. Filmin giyotin sahnesinde kalabalığa kaülmak suretiyle parasız fıgüranlık yapülar. Bu küçük olay, toplum psikolojisi bakımından incelenmeye değer bir sonuç yarattı. Filmin Yepyeni bir yıldız: en güç olması gereken kalabalık sahnesi, böyMargit Barnay lece doğan bir kenetleşmeyle başanya ulaştı; Bayan Banm, filmde başkadın rolunü oy üstelik zenginliğe kavuştu. nayacak birini bulduğunu tdefonla bildirerek, görmek üzere fotoğraf studyosuna gelmemi Samson'u ezbere yönetince... söyledi. Bulunan genç kmn, Alman tiyatro Samson filmi çevrilirken, en ilginç nokta tarihine adını altın harflerle yazdırmış Lod şuydu: wig Barnay'ın ailesinden Margit Barnay olFilmin senaryosunu Arap harfleriyle bir duğunu ve ilk kez bir filmde oynamayı kabul okul defterine yazmıştım. Nabi'nin ısranyla ettiğini söyledıler. Kızın babası Ludwig Bar fılmin yapımına acele geçtiğimiz için senarnay, Meininger topluluğunun başaktörü, Sah yonun Almanca çevirisi ve çevirinin daktiloyla ne Sanatçıları Sendikası'nın kurucusu, Ber yazıimı; bir dosyası yoktu. Bütün günlük çalin'de Deutscher Theater'in kurucularından hşma programlarını önceden haarlıyor ve yarve Berlin Devlet Tiyatrosu'nun müdürüydü. dımcı rejisöre bildiriyordum. O da gereken saGerçekten de Barnay adı başhbaşına bir ka natcılan haarlıyordu. Çekim sırasında, ezber zançtı. öteki roller için de gerekli sanatçılar bildiğim senaryonun o sahnesini açıkhyor; bulundu. söylenecek sözlerin Almanca'sını sanatçılara Tablolardan sahneler Elime bu kadar kalabalık asker fıguran geçmişken, filmdeki bir sahne arasında Edouard Detaille'in ünlü Le Reve (Düş) tablosunu da gerçekleştirdim. Bilindıği gibi, Louvre Muzesi'ndeki bu tabloda askerler geceleyin bir karargâhta uyurlarken, gökyuzunde hücuma gectiklerini duşlerinde görürler. Bunu filmde uyguladım. Tablodakinin lehine olarak, hücum sahnesinin canlı ve çok hareketli gerçekleşmesi, o gune kadar uygulanmayan bir esinlenme oldu; gösterilişi sırasında da filme yenilik getirdi. Böyle trüklu sahnelerin çekimi, kameraman Preiss için de bir yenilikti. Önceleri guçlüğunden ötürü itiraz ediyor; ama sonucu gordükten sonra pek onurlanıyordu. Yine birlikte çalıştığımız Samson fılminin bir başka tablosunda da boyle olmuştu. Hele bu tablonun Berliner Illustrierte'de yayımlanması, onun koltuklannı çok kabartmıştı. Şimdiye kadar yüzlerce film çektiği halde hiçbir sahnesi böyle olağanüstü bir sınırı aşmamıştı. Bütun zorluklara karşıhk o gun, kalabalıkta gerçekleşmesi gereken sahneleri tümüyle çekmeyi başardım. Akşam otele geldiğimiz zaman, huzur duyarak yemeğimizı yiyebildik. Daha ilk gün kalabalıkla çalışmak, butün halk sahnelerini bitirmek, ekip üstünde olumlu bir etki yaptı. O gece yatağa girdiğim zaman binbir sopa yemiş kadar bitkindim. Sorumluluk denen heyula geceleri goğsume basıyor, beni rahat uyutmuyordu. Bir gun daha bitmeden ertesi günü düşunmek zorunluluğu ve hazırlık doneminin kısalığı bir karabasan gibi peşimı bırakmıyordu. Yabancı bir ulkede, yabancı sanatçılarla yabancı bir yazarın yazdığı, yabancı bir donemde geçen, yabancı bir konuyu filmde gerçekleştırmeve çalışıyordum ve bu o kadar kolay bir iş değildi. Üstelik, film için sectiğim sanatçıların tekev teker ilginç kişılığı, her sahneye olağanustu emek verilmesini gerektiriyordu. Almanya'da yöneteceğim yeni film, alman İlk gtin: 800 kişiyle ihtilal! Kara Lale Bayramı fılminin dış sahneleri için Berlin'e uç saat uzak olan ve toplu bir halde süvari kışlası bulunan Jüteborg kentini seçtim. Çünku filmde bir ayaklanma sahnesini bastırmak üzere atlı polislere gerek vardı. Üstelik belediye binasım da bir saray olarak kullanacaktım. Yardımcım Riemann bütun becerikliliğini göstererek, çekime başlama gününe değin o doneme ait 300 dolayında asker elbisesiyle 500 dolayında da halk elbisesini oraya götürmeyi ve kamera vinci gibi kesinlikle gereksinim duyulan araçlan hazırlamayı ustüne aldı. Sekiz yüz kışilik bir kalabalıkla kent meydanında filmin en güç ihtilal sahnesiyle işe baslayacaktım. Masa başında tasarladığı bu. sahneyi, sinema yöneticıliğindeki acemiliğimle bağdaştırmak çok güçtu. Üstelik tek yardıracıyla boylesine geniş ve kalabalık bir sahneyi duzenlemek de zor olacaktı. Neyse ki mızraklı süvari alayımn disiplinli takımları ve üstleri, kent meydanının hem düzeninde hem de olayın gelişmesinde kalabalığa önder oluyor; böylelikle filmin çekimini kolaylaştınyordu. tlk kez bir film yönetiyorum İlk gün sınavı İlk günku çalışma, *benim yönümden yeni bir sınavdı. Günlük programı tümüyle gerçekleştirebilirsem, bu bir başarı olacaktı. O kalabalığı başka gunlerde de çağırmak, filmin bütçesine beklenmedik bir yuk olacaktı. Bu bakımdan çabuk çalışma ve iyi hesaplamak gerekiyordu. Üstelik kalabalığa önderlik eden ihtilalcilerin başları olarak seçtiğim Max Reinhardt Tiyatrosu'ndan dev cusseli VVilhelm Diegelmann, Lessing Tiyatrosu'ndan Georg John, Devlet Tiyatrosu'ndan Otto Semerer üçlüsu ilk kez bir araya geldiklerinden, çalışma başlangıcında gerek duyulan kaynaşma birleşiminden henüz yoksundular. StRECEK SİJRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear