26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞUBAT 1989 CUMHURİYET/I3 Fener'e başkan ol, reklamı gör Fenerbahçe başkanlığı t\er zaman önemliydi. Ama 1950'lerden sonra işin içine "para" faktörü de kanştı. Başkanlık ve iş ilişkileri el ele yürümeye başladı. 4 Brigjtte Bardot'dan De Gaulle'e, Jean Gabta'den Andre Malraux'ya kadar herkes tahmin yürütüyordu. Özcan, Osman, Basri, Gürcan, Naci, Avni, Mustafa, Şeref, Yüksel, Lefter, Can tertibindeki Fenerbahçe on biri tstanbul'da Fransa'run Nice takmuıu 21 yenmiş, rövanş maçında heyecan politikacılarla birlikte ünlü aktör ve aktristleri de sarmıştı. Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası'nda 1959 yıhnda Fenerbahçe ilk turda Macarlann ünlü Csepel takımıru elemişti. Macarlarla ilk maç tstanbul'da oynanmış ve maç 11 berabere bitmişti. tkinci maçta Csepelin avantajı tartışılmazdı. Nitekim, maç başladıktan kısa süre sonra Macarlar 10 öne geçti. Lefter'in 11'lik beraberliği sağlamasından on dakika sonra Macarlar bu kez 21 öne geçti tkinci devrenin hemen başlarında Şeref 22'lik beraberliği yakalayan golü atu. Bundan beş dakika sonra ise Macanstan'da Avni'nin golüyle 32 öne geçen Fenerbahçe, Csepel'i yenerek, adını bir anda tüm Avrupa'da duyurmuştu. Kaymakam, milletvekili, Meclis başkan yardımcısı ve FB başkanı olan DP'li Agâh Erozan'ın itirafı Fenerbahçe Cumhuriyeti Yalçın Doğan'ın araştırması 1959de Fenerbahçe'ye başkan olan DP'li Agâh Erozan "Tamnmak neymiş, Fenerbahçe'ye başkan olunca anladım, tuvalette bile resmimi çektiler. İnsan kendi reklamını yapmak istiyorsa, bir yolunu bulup Fenerbahçe'ye başkan olmalı" diyordu. Lefter ve Can tşte böyle bir sonuçtan sonra ikinci turda Fenerbahçe'nin karşısına Fransız şampiyon Nice çıktı. Fransızlar Fenerbahçe'yi, ama bu arada özellikle Lefter*le Can'ı merak ediyordu. lstanbul'da Macarlarla 11 biten karşılaşmada tek golu Can atmış, Macaristan'da ise sanki bir destan yazmıştı. Kendisi belki gol atamamış, ama oynadığı oyunla sahada devleşmişti. Maçtan sonra Macar antrenör, bir zamanlar dünya futbolunun en ünlü isimlennden olan Hideguti doğru Fenerbahçelilerin yanına koşacak, aralarından Can'ı seçerek, kenara çekecek ve kendisinı çıkardığı oyundan dolayı hararetle kutlayacaktı. Lefter ise attığı ilk golle Fransızların dikkatini çekmişti. tlk maçı tstanbul'da 21 kaybeden Nice, maçın rövanşı için basında buyuk bir kampanya başlattı. Politikacılar ve unlu aktörler tahminlerde bulunarak Fransa'daki heyecanı iyice körukledi. Nitekim, maç başladıktan sonra Nice bir ara 20 öne geçti. Caa Bartu Fenerbahçe'nin unutulmaz yıldın. ÇocuMar onun efsaneayle büyüdü (Fotoğraf: Ismet Gümüşdere) Canh oyundan ahnayu Molnar'ın güeü yetmedi Fenerbahçe'nin Manchester City'yi elediği ünlü maçın devre arasıydı. Molnar, Can'ı takımdan almaya kalktı. Ziya, Can'ın ayakkabısım tuttu, "Dur, çıkarma..." Soyunma odasının eleklrikli havası içinde antrenör Molnar'a dönen Can, "Getir ayakkabımı, giydir o zaman" dedi. Avrupa Şampiyon Kulüpler Tumuvası'nda Fenerbahçe 1968 yıhnda ilk turda Ingiltere'nin ünlu takımlanndan Manchester City ile eşleşmişti. tngiltere'de oynanan ilk maç 0Oberabere sonuçlanmış, Fenerbahçe buyük bir avaataj yakalamıştı. 1968 ekiminde tstanbul'da oynanmakta olan rövanş maçında ilk devre Fenerbahçeli taraftarlar büyuk bir hayal kırıklığına uğramış ve ilk 45 dakika îıurilizlerin 10 üstunlüğü ile kapanmışü. Fenerbahçe soyunma odasında herkes sinir küpuydu. Futbolcular sakin olmaya çalışıyor, odaya giren yöneticiler bir o tarafa, bir bu tarafa koşuyor, antrenör Molnar'ı bir köşeye çekerek ona talimatlar yağdınyordu. Kendi aralanndaki konuşmadan sonra Molnar Can'ın yamna geldi ve "S«n o>nanu>orsun Antren6r Molnar ikinci devre" dedi. Can ayakkabısının tekini çıkardı, ikincisini çıkartırken, Ziya yetişti, ayağını tuttu ve "çıkartma, dur" diye bağırdı. Ortalık kanştı. Futbolcular Can'ın oynamasını ıstiyor, 10'lık yenilginin Can'ın oyundan alınmasıyla daha da moral bozucu olacağına inanıyordu. Antrenör Molnar da şaşrrdı, yöneticiler de. Yeniden köşeye çekildiler. tki dakika aralarında konuştuktan sonra Molnar Can'a döndu, "sen oynuyorsun" diye değişen kararı büdirdi. Can oturduğu yerde hiç umursamadan çevirdi kafasını, "getir ayakkabımı, giydir o zaman!". Beş dakika içinde "oynamaoyna" gibi birbirleriyle çelişen karann futbolculara bildirilmesi, o gerginlik içinde ilgili futbolcunun da, diğerlerinin de tepkisine yol açıyordu. tkinci devre başladı. Daha birinci dakika dolmadan Abdullah 11'lik beraberliği sağladı. Maçın bitmesine on iki dakika kala, bu kez Ogün'un atoğı gol Fenerbahçe'yi 21 öne geçiriyor ve ikinci tur kapüarını açıyordu. Can ile Ziya. ikinci golün sevinciyle öpüşürken, Molnar kale arkasında sevinçten zıp zıp zıphyordu. Molnar'ı gören Ziya, Can'a döndü, "gel gidip şu Molnar'ın poposuna bir tekme alalıra, bak şimdi seviniyor, oysa sen oynamasaydın, biz bu pozisyonu belki de yakalayamazdık" dedi. Kırk bın seyircinın önünde Can ile Ziya kale arkasında zıplayan Molnar'a tekme atmak ıçin santrayı geçti, ceza sahasına yaklaştı, o anda Can kendine geldı. "Ne yapıyoruz ya... Rezil oluruz, bu kadar seyirci var baksana!" BinleTce seyirci sadece sahadaki on bir kişınin futbolunu izler. Onu değerlendirır. Futbolcu hakkmda, sahada gösterdiği performansa göre karar verir. Kendi açısından haldıdır belki de... Ancak, işin bir de saha öncesi var. Soyunma odası, kulüpteki hava, yöneticilerin tavrı, transfer sırasında dönen dolaplar, antrenörun bakışı ve seyircinin oyun sırasındaki etkisi... O ayn dünyanın en buyük ozeüigi de "Fenerbahçe formasını giymek" arzusu. Top koşıuran yuzlerece, bınlerce futbolcunun en buyuk arzusu gunun birinde Fenerbahçe formasını giyebilmektir. Çunku, Fenerbahçe buyuk takımdır. Buyuk takımda top oynamak o futbolcuyu da buyutuyov, üne ve paraya kavuşturuyor. Gazeteler her gün o futbolcunun sadece nasıl top oynadığıyla değil, ozel yaşamıyla da sonuna kadar ügileniyor. Futbolcu aniden toplumun odak noktasında buluyor kendini. Gittiği her yerde ayn bir saygı, ayn bir Ugi gorüyor. Her yerde el üstünde tutuluyor, yeter ki iyi oynasm ve takımı zafere götürsün. Dolayısıyla, futbolcuların büyük çoğunluğu Fenerbahçe formasını giymek istiyor. Formarun heyecanı, futbolculan, nikâh masasında attıkları imzaıun heyecanından daha çok sarıyor. Evlendikleri gunle Fenerbahçe formasını ilk giydikleri günü karşılaştıran futbolcular "forma beyecanının keadilerini daba çok etkilediğini" beliniyorlar. Fransa'da Nice 20 galipken kazanılan penaltıyı Lefter gole çevirdi. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Agâh Erozan şöyle diyordu: "Lefter'e beş bin lira süper prim verelim, bu penaltıyı ben bile atamazdım...' Tam bu sırada Fenerbahçe bir penaltı kazandı. Lefter'in çektiği penaltı Nice ağlanna giderken, Cenevrede üçuncu maç için taraflar anlaşmaya vanyordu. Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası'nda o yıllarda maçta uzatma yoktu. Birer defa galibiyet halınde, tarafsız bir sahada üçuncu maça çıkıhyordu. Fenerbahçe Nice maçında da böyle oldu ve üçüncü maç için Cenevre seçildi. Nice'de Lefter penaltıyı gole çevirince, Fenerbahçe Kulübu Başkanı Agâh Erozan, yanındakilere döndü: "Bu penaltıyı ben bile atamazdım, Lefter'e beş bin lira süper prim verelim!" Cenevre'deki otelde Fenetbahçeli yöneticiler bir yaııdan pastırma yiyorlar, bir yandan ertesi gun yapılacak maçı konuşuyorlardı. Fenerbahçe takımı uçağa binerken tstanbul'daki pastırmacılar futbolculara ve yöneticilere pastırma armağan etmişler, Cenevre'dek: otelde de pastırma paketleri açılmıştı. Kulup Başkanı Agâh Erozan giderek koyulaşan sohbet arasmda bir ara konuyu çok çarpıcı bir noktaya çekti. Bir yandan tsviçre ekmeğinin arasına lstanbul pastınnası durerken, bir yandan da gözlemini aktarıyordu: Letter teilyor Bir döneme admı veren Lefter. Kaleci çareyi bclıne sanlmakta bulmuş. (Fotoğraf. Ismet Gümüsdere) Ertesi gun şiddetli yağmur altında oynanan Nice maçını Fenerbahçe tam 51 kaybedecek ve turnuvaya ikinci turda veda edecekti. Ama o maçtan geriye kalan Başkan Agâh Erozan'ın sözleri Fenerbahçe kubbesinde hep yankılanacaktı. Yavaş yavaş "kongre kazanma alışkanlığı" edinmeye başlayan BayulkenBulgurlu ikilisi duşundü taşındı ve sonuçta "Kavrakoglu'na karşı önemli bir Demokrat Partiliyi bulmaya" karar verdi. Demokrat Parti "Kavrakoğlu" diye tutturunca, Kadıköy Grubu, "Kavrakoğlu'ndan daha ustün ve Demokrat Parti'nin ses çıkartamayacağı bir isim" çıkarttı. tşte, bu karardan sonra Bulgurlu ve Büyük Fikret, Agâh Erozan'ı Haydarpaşa Garı'nda karşıladı. Gerçi, Agâh Erozan Galatasaray Lisesi'nde hocalık yaprruş, eski bir Galatasarayh idi. Ama olsun. Eski bir Galatasaraylı oluşundan daha önemli olan, Demokrat Parti Meclis Reis Vekili koltuğunda oturmakta oluşuydu. DP'ye karşı DP'li Mubittin Bulgurlu ile Büyük Fikret Demokrat Parti Meclis Reis Vekili Agâh Erozan'ı Haydarpaşa Gan'nda karşıladı. Kadıköy Grubu Fenerbahçe'ye bir başkan arayışına girmişti. Demokrat Parti'nin Rize milîetvekilı Osman Ka>rakoğlu Fenerbahçe'de başkanlığı yurütiıyor, ama bu arada çok fazla eleştiriliyordu. Fenerbahçe Stadı inşası için gereken ilgıyi göstermıyordu. DP'b Erozan'ı iki CHP'li buldu. Semih Bayülken ile Mubittin Bulgurlu... Fenerbahçe'de 1958 yıluıdaki kongreye çok ilginç bir siyasal atmosferde gidiuyordu. Dönem "Vatan Cephesi" dönemiydi. CHP'nin Millel Partisi ve Hurriyet Partisi ile birleşmesıne karşı Turkıye'nin dört bir yanında hızla "Vatan Cephesi OcaklarT'ru açıyordu Demokrat Parti. Bu arada radyoda Fenerbahçeliliği ile ünlü kişilerin adı da "Vatan Cephesi'ne geçenler listesinden" yayımlanıyor, buna karşı kulüpteki CHP'liler, gazetelere ilan vererek "CHP^e geçen Fenerbahçelilerin" isimlenni yayımlatıyordu. Bu arada, her şeye rağmen, Bulgurlu'ya da "Vatan Cephesi'ne kaydolması önerisi" geldi. Ama, o geri çevirdi bu öneriyi. tktidar muhalefet çekişmesi artık tam anlamıyla Fenerbahçe'ye yansımıştı. Agâh'ın şöhreti "Beni, Fatih'in vt Kartal'ın kaymakamı olarak "Topal Agâh' diye yüz kişi tanırdı. Mebus oldum, beş yüz kişi tanıdı. Meclis reis vekili oldum, Meclisin içtuziiğunü ezberledim, bu sefer bana 'Hafız Agâh' dediler, beni bin kişi tanıdı. Fenerbahçe'ye başkan oldum, tuvaletten çıkarken bile resmimi çektiler, şimdi beni biitun Turkiye tanıyor. İnsan kendisinin reklamını yapmak istiyorsa, bir yolunu bulup Fenerbahçe'ye başkan olmalı. Türkiye'de tamnmak ne imiş, ben Fenerbahçe'ye başkan olunca öğrendim bunu." Futbolla ya da Fenerbahçe ile ilgısi olsun olmasın, çok sayıda kişinin yıllardır neden Fenerbahçe'ye başkan seçilmek istediğini en veciz ve acı biçimde dile getiren bu sozler Fenerbahçe"de yıllar yıh düden dile dolaşacak, guncelli|ini hiçbir zaman yitirmeyecekti. Menderes, CHP döneminde üç büyük kulübün başında CHP'li başkanların olduğunu unutmamıştı. DP döneminde bütün kulüplerin başkanlığma DP'liler getirildi. Sonunda Agâh Erozan başkan seçıldi. Osman Kavrakoğlu ikinci başkanlığı kabul etti. Oluşan yönetim kurulunda genel kaptanlığa getirilen Ismet Ulng ile sade uye olarak seçilen Faruk Ilgaz, daha sonraki yıllarda Fenerbahçe'nin başkanlığını ustleneceklerdi. Yönetimde yine sade uye olarak seçilen Muslim Bağcılar ise Fenerbahçe'nin "Yeni Hacıbekir'i" idi. Yani, Fenerbahçe için kasasını sonuna kadar açan bir yeni milyoner. Müslim Baba, ŞenolBiroFu nasıl aldı? 19G3'te Beşiktaş'ın ünlü futbolculan Şenol ve Birol, Müslim Bağcılar'ın duyulmamış bir rakam olan 100'er bin lira ödemesiyle Fener'e transfer olunca yer yerinden oynadı. "Haydi ver Müslim Baba" dedikçe, Muslim Bağcılar kesenin ağzını Fenerbahçe için açıyordu. "Ben her şe>den önce Fenerbahçeliyim" diyen Bağcılar, "Beni Fenerbahçe'ye hizmet etmekten kimse men edemez" sözlenyle Fenerbahçeliler'in gonlünde parasıyla taht kurmuştu. Erozan başkan, Bağcüar para babasıydı. Fenerbahçe şimdi bu yeni denge ustüne oturmuş, kulubu her yönden geliştirrneye çabalıyordu. Birinin Fenerbahçeli olduğunu duyan Bağcılar, bazen onu evlat edinir, bazen yedirir içirir, giydirir, bazen evlere odun kömür gönderir, sofrasını, yazıhanesini Fenerbahçeliler'e hep açık tutardı. Müslim Bağcılar hayata tramvay biletçisi olarak atıldı. Rakı sofralaruıda kendi anlattığına göre "tramvayda onden bilet keser, o bileti arkada toplar, sonra yeni bilet kesmeden aynı bileti yolculara yeniden satardı." tki elini kollarının arasmda kavuştumr, rakı masasında aşka geldi mi, beline masa ortusunü dolar ve masanın üzerine çıkıp çiftetelli oynardı. Menderes döneminde lastik ithalatı vesikaya bağlandı. tzmir'e gidecek lastikler bir şata bindirilerek, tzmir'e kalkacak vapura yüklenmek uzere kıyıdan ayrıldı. Denizin ortasına gelindiğinde, ne olduğu anlaşılamadan, şat lastiklerle birlikte battı. Şata lastikleri yukleyen Muslim Bağcılar sigortadan parayı aldı. Lastiklerin battığı unutulduğunda da, denizin dibinden lastikleri çıkartarak tzmir'e gönderdi ve kendi adına sattı. tşte, ilk zenginliğini "batan" lastiklere borçluydu "MüUim Baba". Daha sonra da Karaköy'de gumruk komisyonculuğuna başlayacaktı. Muslim Baba arka cebüıde taşıdığı paraları, Fenerbahçe'ye bakkal kese kâğıdı içinde getirir, masanın ustüne tomarla yığardı. Galatasaray'ın Beşiktaş'ı Metin'in penaltı goluyle 10 aynı dönemde hızlandı yenmesı Beşiktaş'ı şampiyonluktan etti. Beşikta^lı yöneticiler de, o dönemde Beşiktaş'ta simge olmuş, "Şenol... Birol... Goool" tekerlemesine son verip, Şenol ile Birol'u satmaya karar verdi. 1963"un 1 temmuzuna kadar Şenol ile Birol'un durumunun açıklık kazanması gerekiyordu. Ama ne Şenol'un ne de Birol'un telefonlarına hiçbir Beşiktaşlı yönetici çıkmıyordu. Transfer bombası iki gün sonra patladı. Şenol ve Birol Beşiktaş'tan Fenerbahçe'ye geçiyor ve o doneme kadar duyulmamış bir para alıyorlardı. 100'er bin liraya Fenerbahçe formasını giyen Şenol ile Birol'a transferden sonra ilk FenerbahçeBeşiktaş maçı için Dolmabahçe Stadı'na çıktıklarında stadın yarısı aynı tempoyu dilinden düşürmuyordu: "tbne Şenol, puşt Birol..." Maç başladı. Beşiktaşlı futbolcular daha birkaç hafta once aynı takımda top kuşturdukları Şenol ile Birol'a sert ginyor, top onlara geldiğinde, gözleri hiçbir şey görmez oluyordu. Temposu ve heyecanı yüksek maç bir gece maçıydı. Dolmabahçe Stadı'nın elektrikleri bir ara söndü. tşte, bunu fırsat bilen Beşiktaşlı futbolcular doğru Şenol'la Birol'un yamna koştular. Artık daha fazla dayanamıyorlardı. Beşiktaşlı yöneticiler futbolculara kesin talimat vermiş, "Sakın Şenol ile Birol'a göz açbrma)acaksuuz, onlaria konuşmayacaksınız" demişti. Ama elektrikler sönüp de koskoca stadyum karanlığa gömülunce, Beşiktaşlı futbolcular Şenol ve Birol'la sarmaş dolaş oldu. Ortalık yeniden aydınlandı. Maç yeniden başladı. 90 dakika dolduğunda FenerbahçeBeşiktaş karşısında 31'lik üstunlüğü yakalamıştı. Kaderin garip cilvesi, Beşıktaş uç golün uçunü de, üç eski Beşiktaşlf dan Şenol, Birol ve Selim'in ayağından yemişti. "Muslim Baba" Feneıbahçe'de en buyuk bombayı Şenol ile Birol'un transferinde patlatmış ve parayı iki futbolcuya anında odenışti. Daha sonra da Şenol'un duğununde su gibı pr.ıa harcamış, düğün masraflannı "Muslim Baba" karşılaşmıştı. "Fenerbahçe'ye ned.n bu kadar para harıiyorsun?" diye sorduklarında Müslim Bağcılar şr karşılığı verecekti: "Ben şeke: hastasıyım. Bu parayı ilaca, doktora veŞeaolBirolGol Bu slogan yıllarca Besıktaşlıların dılındey receğime fenerbahçe'ye veririm, daha iyi. Çunkü Kedı Şenol Bırol Fener'e geçınce aynı sözier SarıLacıvertlı tn nerbaho^ için para harcadığırada, hastalıgımı unutubunlere taşındı Türkiye'de "renk askı ve para" tartışmaları da jorum, saghğıma kavuşuvorum. Feda olsun paralar Fe"Buna tabanca derier" diyerek elindeki tabancasını kursunuıı ustune çıkarıp koydu lstanbul Savcı Yardımcısı Osman Ka>rakoğlu. Fenerbahçe Kulübü kendi stadımn tribunlerinin altında on yedi kişi ile kongre yapıyordu. Fenerbahçe tarihinde "Tribünaltı Kongresi" olarak amlan 1951'deki bu kongrede hızlı taraflardan biri, daha sonraları Demokrat Parti'den milletvekili ve aynı dönemde Fenerbahçe başkanı seçılecek olan Osman Kavrakoğlu idi. Dağlaroğlu, Güvenir ve Yağcı Ali ekibine karşı Zeki Rıza'nın Bahçekapı'daki "Milli Spor" mağazasında toplanan Kavrakoğlu ekıbinde Zeki Rızs ile Firuzan Tekil de vardı. İlk gurultülü kongre işte buydu. Bir taraf dığerıni "naylon üye yazmak ve sicil defterlerini tahrif etmekle" suçluyor, öte taraf da karşı grubu zor kullanmakla eleştiriyordu. Kim, kimi neyle suçlarsa suçlasın, ortada bir gerçek vardı. 1940'larda bile yuzbinleri aşan taraftara sahip Fenerbahçe tam on yedi kişi ile "tribün altında kongreye" gidiyordu!.. Ostelik, "naylon delege, sicil tahrifatı" eleştirileri altında. O gunden bu yana geçen yaklaşık elli yılda Fenerbahçe kongreİerinde bu hava hiçbir zaman kaybolmadı. Hep birbirini suçlayan, birınden mal kaçıran, ötekine en ağır eleştirileri sıralayanlar yine Fenerbahçe Kulübü içinde yaşamlarım surdurdu . "Hasta Fenerbahçeli" iki anlam taşıyordu. Biri, sıradan Fenerbahçe tutkunu, Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe'nin maçlannı kaçırmayan, yenılgide gecelen uykusu kaçan seyirci... Diğeri, "Kongre Hastası Fenerli".. Işte, Fenerbahçe içinde uzlaşmaz olanlar, Fenerbahçe'yi paylaşamayanlar bu ikinci gruptu. 4 kulübe DP'li Başkan Adnan Menderes, Fenerbahçe'deki zaferden sonra, bunun Fenerbahçe ile sınırh kalmasmı istemiyordu. Geriye dönüp şöyle bir baktı. CHP'nin iktidar döneminde uç buyük kulübun başkanlıklannı CHP milletvekilleri paylaşmıştı. Başbakan Saraçoğlu Fenerbahçe'de, bir başka başbakan Recep Peker Beşiktaş'ta, WT bakan da Necmettin Sadak Galatasaray'da başkanlık koltuğunda oturuyordu. "Vatan Cephesi" tum haşmetiyle ulkede gelişiyor, neden spor kuluplerinde daha da yaygınlık kazanması mumkun olamıyordu?... Üç buyük kulubun başkanlan Ankara'ya çağnldı. Buna bir de o yıllarda adından çok sık söz edilen Vefa Kulubu eklendi. Başbakan Menderes'in kuluplere verdiği emir, kısa sure sonra uygulandı. Erozan zaten Fenerbahçe'nin başına gelmişti. Galatasaray'ın başkanlığma Demokrat Parti milletvekili Sadık Giz, Beşiktaş'ın başına Demokrat Parti milletvekili Nuri Togaj, Vefa'run başına da Demokrat Parti milletvekili Selahattin Karayavuz bir anda başkan seçildi. "Vatan Cephesi" artık kulup yönetimlerini, dolayısıyla, dort önemli futbol kulubünu ele geçirmişti. Tribünaltı Kongresi Apartman Mustafa Dört kulubun yöneücisini değiştirdikten sonra, Ba>bakan Adnan Menderes futbol sahalarındaki eıkin ğini biraz daha arttırmak istedi. lstanbul L igi'ne b;..ı,. daha canlıhk katmak, takım sayısını yükseltmek gerekiyordu. 195O'li yıllar İstanbul'un bir anlamda "imar yıllan" olarak tarihe geçti. Bir yandan Vatan Caddesi ote \a'\dan sahil yolu Demokrat Parti döneminde hizmcte a^.; dı. Yeni yollar yapılırken, çok sayıda bina yıkılırkt.ıı Menderes'in sağ kolu "Apartman Mustafa" idi. İstanbul'un imar hareketinde Apartman Mustafa'nın kamyonları binlerce ton toprak, çakıl, kum, çimento taşıdı. Apartman Mustafa, o dönemde ünlu bir deyim olarak kuilanılan, "'Her mahallede bir milyoner yaratmanın" en önde gelen orneklerinden birini oluşturdu. Apartman Mustafa aynı zamanda İstanbuL'da bir semt kulubu olan Ferikoy'un başkanlığını yurutuyordu. Bir başka semt kulübü olan Karagumruk'ün de, başında Demokrat Pani milletvekili bulunan Vefa ile arası iyi idi. Başbakan Menderes emir verdi. tstanbul Lıgi'ne Ferikoy ile Karagumruk de dahıl edıldi. ner'e!" SİRItFK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear