Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/14 11 ŞUBAT 1989 Avrupa 1992'ye nasıl hazırlanıyor? 'BîR AVRUPA DÜSÜ Cevdet Fişmekan sınır tanunıyor HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Bir an için, iyimserliğimizin derecesini mucizelerin varlığına inanacak seviyeye çıkartalım ve Türkiye"nin 31 Aralık 1992 tarihinden önce Avrupa Topluluklan'na tam üye olrauş olduğunu düşünelim. lyimserliğimiz aynı zamanda, teorik olarak 1 Ocak 1993 tarihinde gerçeklesecek "tek pazar"ın da, herhangi bir aksamaya uğramadan hayata geçtiğı faraziyesi üzerine kurulsun. 12 Temmuz 1993 günü de Erzurum Cniversitesi'nin genç dişçilik fakültesi asistanı Cevdet Fişmekan, geçen yaz Bodrum'da tanımış olduğu ve bütun yıl mektuplaştığı Jenoifer Anderam'u, kızın Şarkiyatçılık üst lisansı yaptığı CambCevdet Fişmekan, yoluna deridge'de ziyaret etmeye karar vam etmeden önce Roma mağaversin. zalarına bir göz atmaya karar veCevdet Fişmekan'ın ilk işi, pa rir. Via Corso'daki ayakkabıcı rasını daha çok faiz verdıği için dükkânında gördüğü makosen, Türk bankalarına tercih ettiği, Erzurum Atatürk Caddesi'ndeki Dresdner Bank'ın Erzurum şube Bata mağazasındakinin eşidir. sinden çekmek olacaktır. Çünkü Üzerinde "ECU" olarak yazan fiBay Fişmekan, "tek pazar"ın ni yat da aynı fiyattır. Bay Fişmekan, metlerinden yararlanacak kadar "Dönüşte Erzurum'da alırım, şimakıllıdır ve Dresdner Bank Erzu di bavulumda ağırlık olmasın" dirum şubesinin kepenkleri kaldırıl ye düşünür ve Via Corso'da yürüdığı gün Fişmekan da bu Alman finans kuruluşunda derhal bir "ECU" hesabı açtırmıştır. Zaten şimdi de, banka memurundan tnIngiltere giliz Sterlini değil, "ECU" olarak S 663 GSMH' % 10 8 işsızlık seyahat çeki istemiştir. Cevdet Fişmekan, kendisine en tasamıflu yol olarak Erzurum'dan Roma'ya uçakla gitmeyi, oradan da tngiltere'ye trerüe seyahat etmeyi seçmiştir. Bunun için hem Air France'ın Erzurum İstanbul Roma uçuşuna bir bilet alır. Çunkü "tek pazar"ın uygulamaya girmesinden biraz sonra THY'den başka Erzurum'a Air France ve SAS de tarifeli sefer yapmaya başlamışlardır. trlanda hava yolları şirketi Aer Lingus ise Erzurum Ankara İstanbul arasında dolmuş uçaklan kaldırmaktadır. THY de, Aer Lingus'un rekabetiyle baş edebilmek için artık Erzurum seferlerinde yolculara havyar ikram etmektedir. Ancak talihsizlik bu ya, Bay Fişmekan Roma'ya iner inmez başına bir kaza gelir. Havaalanında ayağı kayar ve bileği burkulur. Kendisini derhal ambülansa koyup hastaneye sevk ederler. Filmler, röntgenler ve doktorlardan sonra, bileği alçıya alırur ve üç gün hastahanede istirahat kararı verilir. Fakat ikinci bir şanssızlık eseri Cevdet Fişmekan sigorta kartını yanına almamıştır. Allahtan Jtalyan hastabakıalar hemen merkezi bılgisayann Türkiye bölümünde, Fişmekan'ın Erzurum Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan almış olduğu kartın numarasını bulurlar. Bu sayede de genç asistan beş kuruş para ödemeden hastaneden taburcu olur. Zaten "tek pazar" uygulamasmdan dolayı, nereye giderse gitsin, bütiin sağhk kuruluşlarından bedava denecek kadar az bir paraya yararlanacağını bilmektedir. meye devam eder. Köşede Profilo'nun açmış olduğu büyük mağazaya rastlar. Türk buzdolaplarına değil de, reklam olsun diye onların içine konulmuş Italyan dondurmalarına bakar. Profîlo'nun hemen köşesinde de, Ziraat Bankası'nın "Paranızı Türke emanet edin" reklamına gözü ilişir. Doğrusu Fişmekan'ın biraz dadaşlık daman kabarır ve "Bizimkiler 'tek pazar'dan iyi istifade ediyorlar" diye düşünür. Zaten demin bindiği taksinin de Fiat değil, Murat marka olmasına çok sevinmiştir. Bay Fişmekan, yol biraz uzasa da Riviera ve Cote d'Azur taraflarını da görınek için Ingiltere'ye doğru fsviçre güzergâhını değil, Fransa güzergâhını seçmiştir. Zaten yanına da pasaportunu almamıştır ve AT üyesi olmayan lsviçre sınırında kimlik göstermek zorunluluğu doğabilir. Cevdet Fişmekan, kompartımandaki başka bir yolcuyla konuşmaya daldığıııdan, Fransa'ya girdiklerini, ekspresin taa Nice'de durmasından anlar. Uzaktan Promenade des Anglais'nin palmıyelerini seyrederken aklına Avrupa'ya üç yıl önce yaptığı yolculuk gelir. Önce pasaport almak için uğraşmış, sonra vize kuyruklarında çileler çekmiş, her sınır geçişte de pasaportunun üzerinde ay yıldız olduğu için gümrükçüler tarafindan lime lime aranmıştır. Kendi kendine, "Cevdet yat kalk, 'tek pazar'a şükret" diye söylenir. Cevdet Fişmekan'ın yolculuğu uzun sürer ve önce Belçika'da Üstende limanına gelir, oradan vapura binip Dover'a geçer, sonra da Cambridge'e kadar seyahatine devam. Cambridge'de Jennifer'le karşılaşır karşılaşmaz ikisi de artık birbirlerinden ayn yaşayamayacaklannı hemen anlarlar. Ortak Pazar sınır tanımadığı gibi, gönül de ferman dinlememektedir. Hemen evlenmeye karar verirler. Ancak bu aşamada Erzurum'da oturmaları söz konusu değildir. Çünkü Jennifer Anderson, henüz "Ming hanedanında afyon kullanıraının, Çin'in Moğol krallıgıyla olaa dı$ politikasındaki elkisi" adlı doktora tezıni bitirmemiştir. Bu yüzden de Cevdet Fişmekan belirli bir müddet için Cambridge'de kalmaya karar verir. "Tek pazar" sayesinde Erzurum Üniversitesi Dişçilik Fakültesi'nden almış olduğu diploma tngiltere'de geçerlidir ve Türkiye AT üyesi olduğundan da çaiışma ve oturma izni gibi bürokratik şeylerle uğraşması gerekmez. Bu yüzden hemen ilk planda Cambridge Kraliyet Hastanesi'nin diş polikliniğinde kendine bir iş bulur. Ama asıl hedefı, memleketteki parasını transfer edip burada bir dişçi muayenehanesi açmaktır. "Tek pazar" kolayhklarından dolayı isterse milyarlarca ECU'yu hemen Ingiltere'ye getirmek mümkünse de Cevdet Fişmekan'ın Dresdner Bank'ın Erzurum şubesinde bu kadar parası yoktur Muayenehaneyi açabilmek için bir müddet daha beklemesi gerekecektir. ITALYA Nerede bu büyük pazar? Günlük yaşamın düzenini bir kaos içinde kurmaya şartlanan ttalyanlar, ülkelerinin 1992 ile nihayet gerçek bir "Avrupa ülkesi"ne dönüşmesini umuyorlar. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Italyan TV'sinde "1992 tek pazar" üzerine düzenlenen açıkoturumlardan biri. Ekranın altındaki telefon numarasını arayan TV seyircileri de konuşmacılara ilgilendikleri sorulan soruyorlar. tlk telefonlardan biri Sicilya'nın Mazzara Del Vallo köyünden geliyor. Telefon eden bir balıkçı. "Beyefendi, nerede bu büyük pazar?" diye soruyor balıkçı, " B e n balıklarımı nasıl gotürebilirim bu pazara?" "1992 tek pazar", henüz ttalyan kamuoyuna ya çok folklorik ya çok akademik ya da Orwellci bir düş gibi geliyor. 1992'yi ilgi ile bekleyen aydın kamuoyu içinse tek pazar ülkenin çok gevşek çalışan hizmet sektöründeki aksaklıkları gidermek için gerçek bir boy ölçüşme fırsatı olarak görülüyor. Sürekli grevler, düşmeyen telefonlar, adreslerine ulaşmayan mektuplar, büyük ölçüde aksayan sağlık hizmetleri yüzünden günlük yaşamın düzenini bir kaos içinde kurmaya şartlanan ttalyanlar, ülkelerinin 1992 ile nihayet gerçek bir "Avrupa ıilkesi"ne dönüşmesini umuyorlar. Hatta 1992'nin, kronik bütçe acıklarına ve güneyi kanser gibi saran mafyaya bile çare olacağını iddia edenler de var. Siyasi partiler ise sol uçtaki komunistlerden sağ uçtaki ttalyan Sosyal Hareket Partisi'ne dek hepsi 1992'yi destekliyor. Italyan komunistleri, 1992'ye ve özellikle bu ülkede 40 yıldır iktidarda olan Hıristiyan Demokratların tüm kamu ihalelerine ve kredilerine dek yayılan himayeci ve kayırmacı patronaj sistemlerini kıracak bir devrim gözüyle bakıyorlar. Çünkü tek pazann işleyişine göre 1992'den sonra ülkede herhangi bir yolu ya da hastaneyi bir Fransız şirketi yapabilecek, gereken kredi Alman>a'dan gelebilecek; sigorta ise Italyan şirketlerine göre yarı yarıya ucuz olan tngiliz sigorta şirketleriyle yapılabilecek. Italyan sanayisi de bazı sektörlerde kriz anlamına bile gelse siyasi partiler gibi 1992'ye tam desteğini veriyor. Ucaz mtfn İspanya'dan Fransa'ya akacak olan ucuz muyve ve sebzelere karşı Fransı üreticisi nasıl dayanacak? INGILTERE Hem ağlıyor hem gidiyor EDtP EMİL ÖYMEN sadece bir "komşusu" hissetmiş. Bugün de bu his sürüyor. Halk, "İngjlizligini" adalı oluşuna borçlu olduğunu bildiğinden, adayı kultürel, siyasal, fiziksel biçimde kıtaya bağlayacak düzenlemeleri benimsemiyor. Başbakan Margaret Thatcherın, halkın bu yaklaşımını iç siyaset malzemesi olarak kullanmada üstüne yok. Nitekim, geçen sonbaharda Belçika'da Bruges kentinde Avrupa Topluluğu'nun akademik kurumlarından biri olan "Avrupa Koleji"nde yaptığı konuşma, aslında Avrupalılara değil, tngilizlere yönelikti. Thatcher, AT çevrelerinde derin yankı yapan bu konuşmasında 1992'den sonra AT üyeleri arasında gümrük ve göç kontrollerinin kalkmasıyla sırurların da bir anlamda kalknuş sayılacağını, bunun ise ülkelerin geleneksel özelliklerini ve parlamentoların niteliklerini temelden değiştireceğini soyledi; buna karşı olduğunu belirtti. Thatcher, "Biz, Avrupa'nın ortak bir amaç için birlesmesini istiyoruz. Ancak bu birleşme gelenekleri ve paıiameııtonun yasama yetkisini korumak ve her ülkenin kendi ulusal niteliğinden gurur duymasını sağlamak yönunde olmalıdır" dedi. Başbakan Thatcher, Birleşik Avrupa Devletleri'ne karşı duracağını da vurguladı. Başbakan Thatcher'ın, AT kayıtlarına "Bruges Konuşması" olarak geçen sözlerinden bu yana Ingiltere hukumetinin tutumunda değişme olmadı. Thatcher, ATnin sadece gümrük duvarlarını indiren, bazı ekonomik kolayhklar ve standardizasyon sağlayan, bürokrasiyi azaltan, serbest piyasa ekonomisini açık bir uygulamayla yetinmesini istiyor. Siyasal ve daha kapsamlı bir ekonomik birliğe karşı çıkıyor. Thatcher'a göre bu bir "kâbus", çünkü Brüksel'i mesken tutan bir bürokratlar ordusunun, İngiltere'yi de tıpkı diğer AT uyeleri gibi yöneteceği görüşunde. Parlamentonun yerini Brüksel'deki AT Komisyonu'nun alacağı endişesinde. Bu nedenle de ortak para birimi ve Avrupa Merkez Bankası kurulmasına da karşı. O kadar ki, bazı AT üyelerinde Avrupa Para Birimi (ECU) ile banka hesabı açmak mümkünken, tngiltere'de ECU geçerli para birimi dahi değil. Maliye Bakanı Nigel Lawson daha geçenlerde başbakanı gibi konuşarak, "Ekonomik ve parasal bir birlik, en azından bir A>rupa hükümeti demektir. Bu, federal bir hukumet dahi olsa, siyasal bir birligi öngörür, Avrupa Birleşik Devletleri'ne vanr. Böyle bir şey şu sırada gundemde değildir ve göriinduğü kadac da olmayacaktır" dedi. lngiltere'nin "mızıkçdık" olarak algılanan bu tutumunun temelinde Ingiliz hukukunun Kıta Avrupası hukukundan tamamen farklı olması ve "Parlamentonun egemenliği" ilkesi yatıyor. AT hukukuna ilişkin kararlar, parlamento tarafindan kabul edilip 1972'de yasalaşmış ve iç hukuka aktarılmıştı. Ancak Ingiltere'de parlamento her gücün üzerinde hukuksal yetkiye sahip. Örneğin, en yüksek temyiz yetkisi Lordlar Kamarası'na ait. Oysa AT yasama, yürütme ve >argı uygulaması, ulusal anayasalara bağlı değil; iç hukukun AT hukukuna uygun biçimde düzenlenmesi gerekli; kısacası ülkelerin, AT hukukunun, kendi ulusal hukuklarından "önce geldiğini" kabul etmeleri, buna göre davranmaları şan. Aslında bu konu daha çok hukukçulan ilgilendiriyor gibi görünüyorsa da, halkın benlik ve bilincinde de kendini çok daha sade bir şekilde, "Kıta Avrupası'ndan ürküntü" şeklinde gösteriyor. w Danimarka 5 101 GSMH' 6 Issızlık *t 4 1 Enflasyon Be/çflca S 139 GSMH' 12 3 Işsızlık 1 6 Enftasyon J J . yüzyıldan beri istilaya uğramamış Ingiltere, kendini Avrupa'nın bir "parçası" olmaktan çok, bir "komşusu" gibi hissediyor. Halk "Ingilizliğini" adalı oluşuna borçlu olduğunu biliyor. 1992, "Kıta Avrupası'ndan ürküntü" şeklinde algılanıyor. % 3 3 Enflasyon F.AImanya Portekiz $ 1119 GSMH" 8 1 ISMlık »s 0 6 Enflasyon % 36 GSMH' 7 2 Issızlık 10 2 Ei'asyoi Luksemburg Fransa % 880 GSMH' 0 9 Issızhk 3 2 Enflasyon S 6 GSMH' 1 6 Issızlık % 0 6 Enflasyon % 288 GSMH' *» 20 5 Issızhk 5 3 Enflas ispanya % 47 GSMH' 7 4 Issıztı* 14 0 Enftasyon Yunanistan LONDRA Ingiltere, 31 Aralık 1992'den itibaren Avrupa Tek Senedi uyarınca, diğer AT ülkeleriyle "bir ve beraber" olacak. Daha doğrusu olmak zorunda kalacak. Kıta Avrupası'nda, Avrupa Topluluğu için ne kadar heyecan ve istek varsa, Ingiltere'de de o kadar yok. Ama geri dönüş için de artık çok geç. Ingiltere, annesinden avnlmak istemeyen gelin gibi, "hem ağlanm hem giderim" havasında. Buna bir de İngiltere'yi Yukandaki senaryo bir hayaldi. Fransa'ya Manş'ın dibinden bağEn azından Erzurumlu Bay Cevlayacak olan tünel inşaatı da ekdet Fişmekan için bir hayaldi. Ne lenince, lngilizlerin derdi katmervar ki eğer Avrupa Topluluklarıleniyor. nın "tek pazar"ı hedeflendıği giIngiltere adasını, 11. yüzyıldan bi 31 Aralık 1992 tarihinde gerçekleşirse, bunlar Atinalı Yorgo Pa beri Napolyon bile istila edemepayadis, Parisli Jean Dupont, miş, sadece iki dünya savaşında Amsterdamlı Geert Vandenmeu hava saldmsına uğramış. Bu nelen, Barcelonalı Pilar Gonzalez denle Ingiltere, hem halk hem hüveya Kopenhaglı Birgit Amudsen kümet olarak hep kendini kıta Avrupasf nın bir parçası olmaksızın için hiç hayal olmayacaklar. Tek pazar Avrupası'na uyum sağlayabilmesi için Yunanistan ekonomisinin köklü bir değişime uğraması zorunlu. Yunan halkı 1992 yılma korkulu gözlerle bakıyor. STELYO BERBERAKİS ATİNA Avrupa Topluluğu (AT), 1992 yıhnda "iç sınırlan olmayan" bir bütünlüğe doğru giderken, Yunanistan, daha şimdilerden doğacak olan ekonomik ve sosyal sıkıntılannı düşünmeye başladı. Avrupa Konseyi'nin yaptığı incelemelere göre bu butüniük AT bütçesine 170250 milyar ECU düzeyinde kâr sağlayacak. Tüketim fiyatlarında yüzde 6 oranında bir düşme olacak, yaklaşık 2 milyon işsize iş olanakları sağlanacak ve AT ülkelerinin bütçe açığı ortalama yüzde 2.2 oranında kapanacak. Ancak ne var ki bu bütünleşmeden en çok üretim ve rekabet gücü, yüksek teknolojisi ve genel anlamda çok gelişmiş ülkelerin kısa ve orta vadede yararlanacağı anlaşılıyor. Yunanistan ise AT ulkeleri aıasında az geliş Kaygıh bekleyiş 1992 kâbiıs mu^rüya mı? miş bir ülke. Yunanistan'ın gerek ekonomik yapısı gerekse sanayi ve üretimdeki gücü, diğer AT ülkelerine benzemiyor. Bu nedenle ekonomisini, sanayisini, bankacılık ve sigorta gibi sistemlerini tez zamanda çağdaşlaştırması gerekiyor. Öte yandan 1992 yılı için AT ülkelerinin düşündüğü vergi sistemlerinin özdeşleştirilmesi de Yunan devleti için başlı başına bir baş ağrısı. Yunan devletinin elde ettiği gelirin yüzde 70'ini vergilerden sağladığını düşünecek olursak, bu başağrısının da nereden kaynaklandığını anlamak kolay olur. Sanayi alanında ise rekabet gücu yok denecek kadar az olan Yunanistan, şu anda yan sanayi kurma olanaklarından da yoksun. Yunanistan'ın ihracatında düşme gözlenirken ithalatında büyük bir yükselme kaydediliyor. Bu arada çağdaşlaşma, örgütlenme ve yerel üretimini güçlendirme olanaklarından yoksun olan ülkenin geleneksel ekonomik siyasetini köklü bir şekılde değiştirmesi gerekiyor. Yunanistan'ın 1992'ye üerlerken karşılaştığı ve karşılaşacağı birçok sıkıntısımn arasında en önemlileri üç maddede toplanabilir: YUNANİSTAN T^RANSA Fransızlann Avrupa'nın bütünlüğü kavramma bağhhkları İspanyollar ya da Italyanlar kadar değil, ama özellikle gençler arasında kendini Fransızdan çok Avrupah hissedenlerin sayısı hiç de az değil. SABETAY VAROL PARİS Nedense Akdeniz'e yaklastıkça topluluk üyesi halklann "Avrupalıük" bilinci pekişiyor, kuzeye doğru gittikce de 1992tek pazar heyecanı, yerini gördi bir umursamaziığa bırakıyor. Fransızlann Avrupa bütünlüğü kavramına olan bağlıiıkları Ispanyol ve İtalyanlardan sonra geliyor. Ancak tüm Fransa nüfusu özellikle de gençler arasında şimdiden, kendini Fransızdan çok Avrupah hissedenlerin sayısı az değil. Pratik acıdan sokaktakı vatandaş için 1992 tarihi fazia bir şey ifade etmiyor. Çünkü vizesiz ve pasaportsuz zaten istediği Avrupa ülkesüıe gidebiliyor. Sınır kapısında üstbaş aranmaması, şüpheli hailer dışmda uzun zamandır gerçekleşmiş bulunuyor. Bütün bunlara karşıiık, ortalama Fransjzı 1992 sonrası için hayal kurmaya sevk eden unsurlar eksik değil. örneğin bir Alman bankasmdan konut kredisi aimak. fspanyoi devletinin memuru olup güneşli bir beldeye yerleşmek, büyük masraflaıa katlanmadan çocuğunu Ingiltere'ye yabanci dil kur&una gönderebilmek, bir Hollanda şirketine sigortalanmak... Bu türden akla gelebilecek çeşitli kolayhklar. AT Komisyonu Başkam Jacquei Delors yönetiminde bir heyetçe hazırlanan ve Avrupa tek pazarının topluluk ekonomisine sağlayacağı "tutumlulukUn" öngören bir bro$ür, iletişim araçlarında bofbol işlendi. Broşür. Avrupa'daki işsiz sayısımn, sadece sırurların ortadan kalkması olgusu sayesinde birkaç milyorduk bir azalmaya uğrayacağını tahmin ediyor. Bu koşullarda, işsızliğın "bir numaralı ulnsal soron" sayıidığı Fransa'da 1992 yıl sonunu pembe bir beklenti olarak ele almamaya olanak var mı? Ancak günlük ayrıntılar?. inildiğinde, isleriıı sanıldığı kadar kolay olmadığı ortaya çtkıyor. Sömürgecilik döneminin izlerini hâlâ uzerinde taşıyan ve bu yüzden de "akıicılik" boyutiarı yeterince oluşmamış rransız ekonomisi, yüz yirmi yıllık "düşman kardeş" Alman ekonomisi karşısında çıplak rekabete dayanabilecek mi? Şu anki haliyle Franşız ekonomisini diğer Batıiı ülkelerin çoğunluğundan ayırt eden özellik, kamu sektörünün ağır basnğj bir karma ekonomi olması. Yani bankacıhk ve sigortacılık yanında, dev sanayi kuruluşlannın birçoğu kamu sektörünün kontrolünde. Bu özellik, birçoğu tekel görunumündeki adı geçen kuruluşların, diğer Avrupah rakipler karşısında belli bir güvence altında bulunmasım sağlayabiliyor. Gerçi bu kuruluşların devletin* kesesinden aldıklan destekîe ayakta durmasma karşı, Brüksei komisyonunun yaptığı ikazlann sayısı giderek artıyor. Ama çok güçiü bir ultraliberai rüzgâr esmediği sürece. Fransızlann, 'karma ekonomi"den vazgeç meleri beklenmetneli. Tarihsel nedenlerden kaynaklanan bu 6İgu, o derece "degişmez'" görunüyor ki büyuk olasılıkla, özel sektöre kayıtsız şartsız ağırhk veren diğer Batı Avrupalı ekonomiier, 1992'ye yaklaşıldıkça kendilerini Fransa'nm bu özgün koşullanna uydurmak zorunda hissedecekler. Ekonomiyi ilgiiendiren diğer bir konu, ülkelerin vergi sistemlerindeki dengesizlikier. Örneğin Fransa, kamu bütçesi girdilerinin yüzde 40'tan fazlasını, "Katma Değer VergBİ*'nden (KDV) sağlıyor. Paris'in KDV oranlarını 1990'a kadar düşürmesi ve kendine başka gelir kaynakları bulması gerekiyor. Haziran ayında yapıiacak Avrupa Parlamentosu seçimleri, topluluğa üye tüm ülkelerde olduğu gibi AT'nin geleceği ve 1992 sonra*iyta ilgili kuşkuların su yüzüne çıktığı bir dönüm noktası olmaya aday görünüyor. Bu yüzdendir ki Avrupa düşmanlığı yaparak eskiuhısal sınırlan yücelone fikri, Jean Marie k Peıt veya başka bir siyasal çevrenin sömürüsüne hazır, geçerîi bir propaganda seçeneği olarak yedektebekliyor. İSPANYA tlk akla gelen Barcelona Olimpiyatları İspanyol halkı, şimdilik güncel yaşamına yansımayan bu gürültü patırtıyı kendisi koşmadan yarışı seyreden adamm ölçülü heyeeanıyla izliyor. MINE SAULMER ~ DANIMARKA Işadamına kurs FERRUH YILMAZ KOPENHAG Danimarka iş dünyası büyük bir hızla 1992'ye hazırlanıyor. 1992'de iç pazarın kurulmasıyla birlikte Danimarka şirketi için iç pazar sadece 5.2 milyon kişiden ibaret olmayacak. 320 milyonu barındıran bir iç pazara hitap etmek zorunda kalacakiar. Böylesine büyuk bir pazarda kontrolü ellerinde tutabilmek için şirketler yeni işbirliği yollarına başvuruyorlar. İç pazarla birlikte şirketler arası işbirliğinin sadece ulusal sınırlar içinde kalmayıp uluslararası düzeye çıkması bekleniyor. F.ALMANYA 1 Sermaye transferleri, 2 Devlet komisyonları, 3 Sanayi standartlan. Sermaye transferlerinin serbest bırakılması karşısında, Yunan devleti ülke dışına çıkanlacak olan meblağların aşırı derece yüksek olmasından endişe duyuyor ve bu nedenle AT ülkelerinin hizmetine girecek olan Avrupa Merkez Bankası'nın kurulmasını öneriyor. Devlet komisyonlannı ilgilendiren sıkıntısı ise bugüne kadar yerel sanayiini teşvik amacıyla verdiği siparişlerin bundan sonra yerel üretimden daha kaliteli ve daha ucuz olacak Avrupa ülkeleriAvrupa Topluluğu Komisyonu nin üretimlerine yönlenmesiyle yenun yaptığı bir araştırmaya göre rel sanayinin uğrayacağı zararlartopluluk üyesi ülkeler arasında iç dan kaynaklanıyor. pazar konusunda en bilinçli ülkeSanayi standartları için ise Yunin Danimarka olduğu saptanmış. nan sanayi standaVtlarırun diğer Ücretler ve çeşitli alanlardaki yüksek standart dolayısıyla üretim Avrupa ülkelerine uyarlanması maliyetinin yüksek olduğu Dani amacıyla çağdaş teknoloji ve en marka, onaya çıkacak rekabet or önemlisi örgütlenme ve yönetim tamında boğulmamak için 1992'ye alanlarında çağdaşlaşma geyönelik yoğun bir kampanya baş rekiyor. latmış bulunuyor. Bu kampanyaTüm bunlann olabilmesi için nın ilk aşamasını, şirketlere yöne Yunan ekonomisine köklü bir delik yoğun bir bilgilendirne kam ğişiklik getirilmesi zorunlu. Bu panyası oluşturuyor. Danimar arada tütün, sigara ve içki fiyatka hükümeti bu amaçla "Team larımn diğer Avrupa ülkelerinin 92" adıyla iş dunyasını yakından fiyatlarına eşit tutulmasıyla ilgili tanıyan ve iç pazar konusunda çe koşul, Yunanlı tüketiciyi olumsuz şitli kurslardan geçmiş 35 kişiden yönde etkileyecek. Çünkü sigara oluşan bir grup kurmuş bu ve içki fiyatlannda, yüzde 260 oralunuyor. nında bir artış kaydedilecek. Sanayiciler menınun, ücretliler endişeli zının artacağı, yeni AT iç pazarında rekabet Almanlar için sorun cağı doğrultusunda.işyerleri açılaKarşı tezi sadeğil. Hatta büyük sanayiciler onu Amerika vunanlar ise, rekabet artacağından en azından kısa vadede firmalave Asya pazarlarıyla rekabette bir araç gibi rın otomasyona ağırhk vereceklegörüyorlar. Ancak çalışan kesimler, rini, pahalı faktör olan işgücünü kazanılmış sosyal haklarını A T iç pazarı azaltacaklarım, ekonomik büyuuğruna yitirmek tehlikesinden ötürü kaygılılar. menin de istihdamdaki yükselişin BILBAO Lüksemburg'da imzalanan Tek Avrupa Belgesi'nin öngördüğü biçimiyle 31 Aralık 1992 hedeflerine bir değil, üç İspanya hazırlanmakta: Acımasız bir rekabete girrnek üzere olan özel sektör İspanyası; mikro dengeleri bozmadan makro yörüngeyi tutturmaya çalışan tspanyol devleti ve bu devlete karşı edindiği sınırlı bağımsızlıklarını AT'nin bünyesinde yitirmemeye çalışan özerk bölge yönetimleri. Bu üç gücün finişe üç kala gösterdikleri olağanüstü çabaya biraz uzaktan bakan seyircinin adı ise: Halk. İspanyol halkı, şimdilik güncel yaşamına yansımayan bu gürültü patırtıyı, kendisi koşmadan yarışı seyreden adamın ölçülü heyeeanıyla izliyor. ULYA ÜÇER BONN 1992 sonunda 320 milyonluk yeni bir pazar açılıyoı. Bu olasıhk özellikle sendikalar Alman ekonomisine ne getirebiile muhalefet partilerinin 1992'ye lir? Üçüncü ülke pazarlarında A.'yönelik kâbusunu oluşturuyor. manya'nın kaybı olur mu? Al16 milyon işsizi bulunan AT'de manya, sosyal refah açısından kârsosyal yasalar da ücretler de ülkeIı mı zararlı mı çıkar? Rekabete yeterince hazır mı? Bir yanda anketler, incelemeler, forumlar, yazılar, özel meclis oturumları, öte yanda firmaların yeni pazar koşullarına yönelik donatımları... F.Almanya'da 1992'ye hazırlık oldukça hızlı gidiyor. AT iç pazarında rekabet Almanlar için sorun değil. Daha şimdiden topluluk içi mal alım ve satımlarında Almanya'mn payı yüzde 48.5. AT ithalatının yüzde 27'si F.Alman kaynaklı ürünler. Onun için özellikle büyük endüstri Avrupa iç pazannı orla ve uzun vadede Amerika ve Asya piyasalarıyla rekabet edebilecek araç ola Naianda ptyıiri Hollanda peynirini almak için Amsterdam'a gitmeye gerak değerlendiriyor. rek yok, köşedeki markette aynı fiyata bulabilirsinız. Alman ekonomi çevrelerinin 1992'den beklentileri, Cecchini ve PadoaSchioppa raporlarından besleniyor. Yani birkaç yıllık geçiş döneminin ardından ekonomik büyümenin geleceği varsayımından hareket ediliyor{ Bonn hükümetinin beklentileri de büyume hı de ancak belli koşullar yerine getirilirse, uzun vadede gerçekleşebileceğini savunuyorlar. den ülkeye çok farklı. Topluluk içinde işçisine azami refahı sağlayan F.Almanya'nın yatırım alanı olarak önemini yitireceğinden endişe ediliyor. Nitekim bir Alman işçisinin ortalama aylık ücreti 2008 ECU, bir Portekiz işçisinin ise 60 ECU. Gerçi altyapı, iş kalitesi, teknolojik düzey ve sosyal koşulların ücretlerdeki bu dengesizliği karşılayacağı hesaplamyor. Ama Almanlar kazanılmış sosyal haklarını bir AT iç pazarı ideali uğruna yitirmek istemiyorlar. Onun için de birçok uzman ile birlikte sendikalar, SPD ve Yeşiller Avrupa düzeyinde bir "sosyal anayasa" kabul edilmesi gereğini vurguluyorlar. Ancak ulusal yasaların 1992 sonuna dek birbirine uyumlu hale getirilebileceğine inanan pek kimse yok. Aynı şey vergiler için de geçerli ve Alman endüstrisinin pazar birliğine giden yolda gördüğü en büyük engel. Ortak paraortak merkez bankası uygulaması ise daha tartışma düzeyinde ve surekli erteleniyor. Pazar genişletmeyi uman, ortak teknoloji ve ortak üretimle Amerikan ve Japon pazarlarına rekabet hayalleri kuran büyük endüstri, daha iyi hizmetle yerel pazarlardaki boşlukları doldurmayı planlayan kuçük işletmeler, okka nın altına gitme kaygusuyla Avrupa çapında işbirliğini yoğunlaştıran sendikalar, yasaları tarayan partiler, durmadan bilgi ve eleştiri üreten uzmanlar... Bu gruplar Avrupa 1992'ye böylesine hararetle hazırlanırken "sade tüketid vatandaş" ne yapıyor? Bir ankete göre, halkın yüzde 38'inin "Avrupa 92" planlarından haberi bile yok. Haberdar yüzde 60'lık grubun ise beşte biri gelişmeden yarar bekliyor. Beşte biri de zarar. Sade tüketiciyi şimdiden kızdıran bir şey, "Avrupa Birliği" uğruna bira ve sosis pazarının bozulması oldu. Geçenlerde aldığı bir kararla Luksemburg'daki Avrupa Adalet Divanı, Alman pazannı öteki AT ülkelerinin ucuz ve kalitesiz biralarından sonra sosislerine de açtı. Acı suya kötü mayalı kimyasal biralar burada pek satılamamıştı. Almanlar, içinde etten çok soya ve kimya bulunan "yabaneı sosis" haberini de midelerini tutarak izlediler, sosis ve bira Almanya'da sıradan birer mide doldurucu değil, ulusal kültürün bir parçası. Her ikisi de 500 yıllık geleneklere bağlı kalınarak saf ve doğal maddelerden üretiliyor. Bir kamuoyu yoklamasına göre, 1992 denince yüzde 82 oranında Ispanyol'un aklına ilk gelen Barcelona Olimpiyatları ile EXPO'92 adıyla Sevilla'da hazırlanan ve İspanya Imparatorluğu adına Christophe Colomb'un Amerika'yı keşfinin 500. yılını kutlamayı amaçlayan görkemli Dünya fuan oluyor. Avrupa Topluluğu içindeki anlamıyla 1992 sorulduğunda ise AT'yi az çok bilmekle birlikte yüzde 7 oranında lspanyol'un Ortak Pazar konusunda hiçbir fikri yok. Yüzde 19'u, olacak tüm gelişmelerin bilincinde ve yandaş. Yüzde 3'ü tüm gelişmelerin biiincinde ve Ispanya'ya yararları konusunda çekimser. Yüzde 71'i ise tümüyle destekledikleri AT Ortak Pazar hedeflerinin serbest dolaşım ve gümrüksüz ticaretten ibaret olduğunu sanıyor. Genelinde, bir Fransız, Alman ya da tngilizle aynı cins ve renk pasaport sahibi olmak düşüncesi, uygulamadaki avantajları konusunda bir şey bilKısacası sokaktaki vatandaş, memekle birlikte, hoşlarına gidigenelde 1992 ufkunu keyifsizgöz yor. lerlç izliyor.