02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER virebiien TBMM'ye olüm cezasını başka bir cezaya çevjrme yetkisıni tanımamak da tutarlılıktan uzaktır. Ayrıca tasan, hukümlunun TBMM Başkanlığı1 na cezanın yerine getirilmemesini isteme hakkını tanımakta ve bu istek iki yıl içinde yerine getirilmediği takdirde infazın yapılacağını öngörmektedir. Bovlece olüm cezası hukumlusü iki yıl cezasının yerine getirilip getirilmeyeceğini bekleyerek bir işkence yâşamına mahkum edilmektedir. Bu, insancı! ilkelerle bağdaştırılması olanaksız bir duzenlemedir. Yıne yasa onerisi, TBMM'ce cezanın yerine getirilmemesine karar verildiği takdirde hukümlunun şartlı salıverilme ve af yasalarından yararlanamayacağı hükmünü getiriyor. Boyle bir düzenleme olum cezası hükumlüleri arasında bir eşıtsizlik yaratacağı gibi, çağdaş infaz sısteminin hukümlüyü topluma kazandırma ilkesiyle de bağdaştmlamaz. yıl ağır hapis cezası ve eğer adam öldürme gibi eylemleri varsa, adi suç olarak bunun cezası hukmedilmiş ve böylece çift standart uygulamasına gidilmiştir. Bu da haksız kararlann oluşmasına olanak sağlamıştır. 125. 146. ve 149. maddelerde yer alan ölüm cezalarının kaldırılmaması bu açıdan da isabetli bir düzenleme olarak kabul edilemez. 4 KASIM 1989 Göstermelik Bir YasaTasamsı Çağımızın insancıl hukuk anlayışı ve uygar ülkelerin yasal düzenlemeleri göz önüne alınarak Ceza Yasası'nda yer alan ve ölüm cezasını içeren tüm maddelerden bu çağdışı cezanın kaldırılması, günümüz suç ve ceza anlayışının bir gereğidir. Unutulmamalıdır ki Türkiye dışında Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin hepsi ölüm cezasını yasalarından çıkarmışlardır. NATO'ya bağlı devletler arasında ülkemizden başka ölüm cezasını kabul eden devlet yoktur. PENCERE TC nedir? Hepiniz biliyorsunuz, TC, Türkiye Cumhuriyeti demektir. IMF nedir? Uluslararası Para Fonu. Günümüzde harflerle konuşmak modası geçerlı değil mi? NATO, ANAR GAR SHR DYR AT, UNESCO, DİSK, SPD, TÜSİAD, TBMM, TOBB, TMMO ve benzeri şifreleri her gün gazete sayfalarında görüyoruz. Çağımızın gereğı bu; zaman savurganlığından kurtulmak için rumuz kullanılıyor; yalnız kurumlar için değil, insanlar için de kimi zaman bu yöntem uygulanıyor. TV'deki Dallas dizisinde tanıyıp sevdiğimiz Ceyar'ın şifresi ne? Adının ilk harfleri: J.R... Sonra B.B deyince Brigitte Bardot, C.C deyince Claudia Cardinale aklımıza gelmiyor mu? Son günlerde Uğur Mumcu'nun köşesinde HTHÖ harflerini yan yana görmeye başladık. Neymiş: Hacı Turgut Halil Özal. Cüneyf Arcayürek daha kısa bir rumuz kullanıyor: TÖ. Sayın Özal, Amerika'ya hayran olduğundan ötürü, bu kısaltmalardan sanırım hoşlanıyor. Ancak HTHÖ ya da TÖ, Amerika'ya eğilimi yanında Suudi Arabıstan'a da dönüktür; takunyah denenler arasında destek gücu azımsanamaz. Sayın Özal, "alaturkafranga" kişiliğini şu günlerde bir kez daha vurguladı; cumhurbaşkanı olduktan sonra yaptığı ilk basın toplantısında bir gazetecı sormuş: Cumaya gidecek misiniz? Özal: Elbette demiş, cuma namazlarına camiye, cumhurbaşkanı forsu olmayan otomobille giderim. • Osmanlıda "cuma selamlığı" resmi gelenekti. Önceleh suttan at uzerinde cumaya giderdı. Ikincı Abdülhamifle birlikte padişahın, saltanat arabasıyla cumaya gitmesi görenekleşti. Cumhuriyet ilan edilmeseydı, doğaldır ki padişah lüks bir otomobille bu işi yapacaktı. Halk, cuma selamlığına yönelen padişahın arabası yollardan geçerken alkış tutardı: Uğurun hayır ola, yaşın uzun ola, yolun açık ola; mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var" Osmanlıda cuma selamlığı siyasal düzenin dinselliğini vurgulardı. Laik cumhuriyetle birlikte cuma selamlığı kalktı. Ancak öyle görünüyor ki TÖ (ya da HTHÖ), cuma selamlığını yenıden canlandırmak nıyetındedir. Peki, bu kez cuma alayları nasıl düzenlenecek? Arabasına Çumhurbaşkanlığı forsunu ister taksın, ister takmasın; Sayın Özal'ın her cuma namazına gidişi selamlık resmi ne dönüsecektir. Ankara caddelerinde Çumhurbaşkanlığı konvoyu görüldüğünde halk ne anlam verecek? Günlerden cumadır; TO'nün saltanat arabası dalgalana dalgalana geçiyor. Emniyet önlemleri, polisler, korumacılar, motosikletler, güvenlik düzenleriyle olağanüstü bir rüzgâr esiyor. Daha önce kaldırımlara dizilmiş takunyalılar cumhurbaşkanını alkışlıyorlar: Uğurun hayır ola... Mağrur olma padişahım... Cuma Selamlığı Meclisteki dosyalar Haklannda olüm cezası verilip hukümleri kesinleşen ve dosyaları TBMM'ye gönderilen hükümlülerden, bir kişi dışında hiçbirisi bu yasa değişikliğinden yararlanmamatctadır. 2 Ağustos 1988 gününe kadar dosyaları Meclise gönderilen hükümlülerden, TCY'nin 403. maddesine göre uyuşturuculuk suçu nedeniyle ölum cezasma mahkum edilen sadece bir kişi bu yasa değişikliğinden yararlanmaktadır. Inancımıza göre ölüm cezası konusunda siyasal suç adi suç ya da vahim suç vahim olmayan suç gibi yapay \e tartışmaya açık ayrımlar yapılmamalıdır. Ölum cezasının çekindirici bir yönü buiunmadığı, bugune kadar yapılan bilimsel araştırmalardan ve duzenlenen istatistiklerden anlaşılmıştır. Çağımızın insancıl hukuk anlayışı ve uygar ülkelerin yasal düzenlemeleri göz önüne alınarak Ceza Yasası'nda yer alan ve ölum cezasını içeren tum maddelerden bu çağdışı cezanın kaJdınlması, günümuz suç ve ceza anlayışının bir gereğidir. HALİT ÇELENK Hukukçu ki son on yü içinde en çok uygulama goren TCY'nin 125. 146. ve 149. maddelerindeki ölüm cezaları, tasarının dışında bırakılmıştır. Tasan, hukuk ve insancıl ilkeler açısından önemli sakıncalan beraberinde getirmektedir. Tasan, olüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek yetkisini TBM.M'nin elinden almaktadır. Oysa 1961 Anayasası'nda ve yürürlukteki anayasada olduğu gibi Turkiye Büyuk Millet Meclisi'nin bu yetkisi hükumlu için bir güvence oluşturmaktadır. Yenı değişiklik onerisi ile bu guvence ortadan kaldırılmâktadır. Her ne kadar tasanda buna gerekçe olarak 'guçler aynlığı ilkesi' gösterilmekte ve TBMM'nın Hukuksal durum nedir? yargının işlerine karışmaması gerektiği ileri surülmekte ise de bu gerekçe yersiz bir gerekçedir. ÇunTasanda kaldırılrnası öngorülen maddelerdeki ku TBMM'nin bu konuda yaptığı görev, bir yargıölum cezalannın bir bölümü, 141. maddede oldu lama görevı değildir. Kaldı ki değişiklik onerisi, anağu gibi, günümuze kadar uygulama görmeyen mad yasanın 138. maddesine bir fıkra ekleyerek delerdir. Öteki bolümu de pek az uvgulanan mad TBMM'ye, mahkemelerce verilip kesinleşen ölum delerden oluşmaktadır. cezalannın yerine getirilmemesine karar verme yetÖte yandan bu değişikhğin gerçekleşmesi halin kisini tanıyaralc kendi gerekçesi ile çelışkili durude Ceza Yasası'nın 16 maddestndeki ölüm cezala ma düşmektedir. rı, Askeri Ceza Yasası'nda, İhanetı Vataniye Yasa . sı'nda ve kaçakçılığın men ve takıbine ilişkin yasaDaha ötesi, anayasanın 87. maddesine göre ozel da yer alan 25 olum cezası kı toplam olarak. 41 af yetkisıne sahip olan, giderek cezalan ortadan kalmaddedeki ölum cezaları sürecek demektır. Kaldı dırabılen ya da azaltabilen ve başka bir cezaya çeGeçen eylulde T. Ceza Yasası'nın ölüm cezalarına ilişkın kınıi maddelerinde değişiklik yapılmasını öngoren ve Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan bir yasa tasansı, TBMM'ye verildi. Tasan, Ceza Yasası'nın 29 maddesinde yer verilen ölum cezalarından 13ünü kaldırmakta \e bunları omur boyu ağır hapis cezasına çevirmektedir. Ceza Yasası'nın 13 maddesindeki ölüm cezasını ortadan kaidıran bu tasan, ilk bakışta insan uzerinde olumlu bir izlenim bırakmakta ise de maddelere yakından bakılarak incelendiği zaman bunun göstermelik \e sıyasaJ amaçlı bir tasan olduğu anlaşılmaktadır. Adi suç siyasal suç ayrımı Tasanda siyasal suç adi suç ayrımı yapılmakta ve siyasal suçlarda ölum cezası korunmaktadır. Oysa siyasal suçlarda ölum cezası hiçbir yönu ile savunulamayacak bir cezadır. Çünkü siyasal suçlar değişkendirler. Dun suç sayılan kimi eylemler toplumsal ve siyasal koşulların değişmesiyle suç olmaktan çıkmaktadır. Bu açıdan boyle bir ayrım inancımjza göre haksızdır. Tasan siyasal amaçlıdır • Geride kalan on yıl içinde verilen olum cezalarının tümüne yakın çoğunluğu Ceza Yasası'nın 125. 146. ve 145. maddelerine dayanılarak verilmiştir. Birleşmiş Milletler'ce imzaya açılan ve Türkiye tarafından da kabul edilerek yumrluğe konan, kısa adıyla "îşkenceye Karşı Sözleşme" hükumlerine aykırı olarak işkenceli anlatım tutanaklarının kanıt olarak kabul edilmesi, adaletsiz kararların oluşmasına neden olmuştur. Sağ ve sol gorüşiü kişiler arasında ayrım yapılmış, sol göruş sahiplerine T. Ceza Yasası'nın 146. maddesine göre olüm cezası verilirken, aynı eylemlerde bulunan sağ göruşlu kişilere bunların eylemleri ideolojik amaçlı olmadığı ileri sürülerek aynı yasamn 313. maddesine göre 35 Sonuç Unutulmamalıdır ki Türkiye dışında Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin hepsi ölüm cezasını yasalarından çıkarmışlardır. NATO'ya bağlı devletler arasında ülkemizden başka ölüm cezasını kabul eden devlet yoktur ve Fransa, îngiltere, îtalya, Federal Almanya, Amerika Birleşik Devietleri'nde 39 eyalet, Hollanda, İsveç, Norveç, Venezüela, Yeni Zelanda, tsrail. İzlanda, Kolombiya, Portekiz, Nepal, Avustralya, Belçika, Arjantin, Avusturya, Brezilya, Danimarka, Dominik, Ekvador, Finlandiya, Honduras, Kostarika, Luksemburg, Meksika, Nikaragua, Panama ve Uruguay yasalanndan ölüm cezasını kaldırmışlardır. OKTflYAKBAL EVET/HAYIR "Deli Olmak İşten Değil" Clkemizde Psikologlarııı Dıırıntııı Prof. Dr. RIDVAN CEBİROĞLU 25'inci Psikiyatri Kongresi'nde (1621 ekim) çok yakınılan konulardan biri ülkemizde psikologların durumu oldu. Bilindiği gibi Istanbul, Boğaziçi, Hacettepe ve Aııkara Üniversiteleri başta olmak uzere 4 yıllık bir eğitimden sonra lisansiye genel psikologlar yetişmektedir. Yılda ortalama 1200 mezun veren bu fakultelerin toplum içindeki uygulama alanı çok kısıtlı kalmaktadır. Bunun çeşitli nedenlerinden biri toplumun Batı anlamında bir iş bölümü ve organizasyona girememesidir. Kısaca geçmışe baktığımızda, psikoloji biliminin cumhuriyetten sonra M. Şekip Tunç Hoca tarafından Batı anlamında okutulduğu anımsanır. Parlak döneminde merhum Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ulken göruimektedir. Bu dönemlerde yetişen psikologlann çoğu ortaöğretimde öğretmen olarak çalışrruşlardır. Hekimlik alanında psikologlann ilk çalışmaları 1940'lardan sonra Üniversite Psikiyatri Kliniği'nde Ord. Prof. Dr. M. Osman Uzman tarafından başlatılmıştır. Yine bu yıllardan sonra Türkiye Akıl Hıfzıssıhhası Derneği'nin ve Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'ın da katkıları ile psikologlar, Milli Eğitim Bakanlığı'nca rehber öğretmen adi ile okullarda çalıştırılmaya başlanmışur. Son yıllarda çok kısıtlı olarak psikologlardan endüstri alanında yararlanıldığı görulmuştur. Fakultelerin psikoloji bölümünü bitirenlerin ne yapacakları yetkililerce bilinmediğinden rasgele alanlarda kullanılmışlar, örneğin pek çok okul yöneticisi bu elemanlan kendi alanlan dışında görev lendirmiştir. Oysa okulu bitıren psikologların, yeğledikleri çeşitli uzmanlık dallannda yetişmeleri gereklidir. Bu uzmanlık alanlarından bazıları, eğitim psikolojisi, çocuk psikolojisi, endüstri psikolojisi, deneysel psikolojisi, suçluluk psikolojisi, medikal psikoloji gibi çok çeşitlidir. Bu alanlarda mezuniyet sonrası çalışması yapılmadıkça yararlanmak yetersiz kalır. Bunun için de psikologlann yetkili üniversite birimlerinde master yapmaları gerekli göruimektedir. Nasıl ki tüm hekimler pratisyen olarak kalmamakta ve çeşitli uzmanlık alanlarında belli süre ye Sonuç tişmekte ise psikologlar için de durum aynı Okullanmızı, cezaevlerini, çocuk kurumladır. Ne yazık ki ülkemiz bu alanda ilkel bir nnı çağın doğrultusunda ilerletmek istiyorsak durumda kalmıştır. elimizdeki zengin psikolog, pedagog (eğitimŞunu uzülerek belirtmek gerekir ki ülkemiz ci), sosyal hizmet uzmanı personelinden yade filozofik bilimlere hâlâ gereken yer veril rarlanmalıvız. Bunun için bu bilim dallarını memiştir. Son yıllarda oğretim programların başıbozukluktan kurtararak disipline etmelida kısıtlanmış bu bilimlerin uygulaması, nes yiz. Bunun da yolu universiteyi bitiren bu nel yaran olmadığı gibi bir tutum sergilenmış elemanları uzmanlaşacakları odaklarda çalıştir. Filozofik duşunce gelişmedikçe bir top mak uzere organize etmektir. Mali ponesi yalumun külturel olgunluğa kavuşamayacağı bir rarı yanında çok düşük olan bu organizasyon gerçektir. tşte bu anlayış içinde psikoloji ve için yetkilileri bir araya getirerek gecikmeden eğitim bilimlerine gerekli önem ve yer de ve bir sonuca varmalıdır. rilememiştir. Bütün pratik bilimlerin varlığı yanında bu bilimlerin güdük kalması, tıpkı iri bir vucut ustünde beyinsiz bir insan karikatürüne benzer. Bugün yüzlerce psikolog, eksik eğitimlerine karşın okullarda, cezaevlerinde, hastanelerde görevlidirler. Bir okul, çocuk psikoloğu yaklaşımı ile uyumsuz bir çocuğu ve onun ailesini topluma kazandırır. Tembel, uyumsuz, suça yönelik çocuklarımızın tanınması, araştırılması ve düzeltilmesi için okul, çocuk ve medikal psikologlara gereksinme vardır. Çocuk bakım evleri, yuvalar, anaokulları, çocuk ıslah ve cezaevleri, erişkin cezaevleri, hastaneler, ancak psikolog yardımcılarla daha randımanlı, rasyonel ve insancıl olabilir. Endüstride psikolojik yöntemler, keza spor alanında psikoterapik yaklaşım şaşılacak oranda yararlar sağlamaktadır. Bu bir kitabın adi. İçinde yaşadığımız dönemin de adi olabilir! Öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki deli olmak gerçekten işten değil! Nezihi Gülcüoğlu'nun, Sami Karaören'in demesiyle "Hem güldüren hem düşündüren şiir bahçesi"ne hep birlikte girmenin tam zamanıdır. Kitaba bir önsöz yazan Karaören diyor ki: "Çağımızın çarpıklıklarını, ulkemizdeki anlayışsızlıkları, siyasal çalkantıları, iktidarların insanlanmıza reva gördüğü sıkıntıları, acıları, acımasız tutumları, halkımızın pahalılıkcanavarından çektiği sıkıntıları" buluyoruz bu dizelerde... "Gülmece yoluyla halk kitlelerini bilinçlendırmek belki en etkili yol" diyor Karaören... Gülcüoğlu, Atatürk döneminde yetişmiş bir müzık öğretmenidir. Gülmece türündeki şiirlerinin bir bölümü gazetemızde de çıktı. Cumhuriyet okurunun yabancısı olmadığı bir imza... Kitabının önemli bölümünü Turgut Özal'ın Başbakanlık dönemiyle ilgili dizeler kaplamış. işte biri: "Sen ki emret Başbakanım Sıkma canınını rahat scyle Toprak mekân olanı daVergıleriz bundan boyle / Hazinenin bacasını Borç alevi n'olur sarsa Pazarlanmız Suudi'ye Bin dönümlük beş on arsa / Politika sahnesinde Kurtlar giyer kuzu postu Kulisteyse ayırmak güç sözüm ona eşi dostu / Malatyalı pazarcının Bu günlerde ışleri zor Ne yazık ki sanır kendini Çağ atlayan bir dinazor." (Arkası 19. Sayfada) Cuma selamlığına Başbakan, Devlet Bakanları. Genelkurmay Başkanı da katılmalı mı? Camide cemaat kentin her yerinden kopup toplanmış; devletin başını beklıyor. Cuma selamlığı görkemle başlıyor; geliş bir ayrı olay, dönüş bir ayrı olay... • Tanrı'ya tapınmayı siyasal gösteriye dönüştürmek, dinsel duyguları politikaya alet etmek, kutsal inançların sömürüsünü yapmak Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini çürütmekle eşanlamlıdır. Çankaya da bu amaç için kullanılacak mı? Osmanlıda "cuma selamlığı resmi âlisi" iktidar gücünü Tanrı'dan alan padişaha mahsustu. Özal gücünü nereden alıyor? Allah'tan değil, halktan hiç değil... TÖ, çok yanlış yolda... Senden büyük Allah var... En büyük özal... Başka büyük yok... Iyi b i re l b i s e n i n sırrı k u m a ş ı n d a gizlidir. K u m a i ı A 111 n y 11 d ı z olan e I b I s e I e r, A It ı n yı Id ı z a 11 k et I y I e $ u n u I u r. T 0 m seçkln g I y I mevle rlnde
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear