24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 Türk demokrasisi yetersiz 2 BETÜL UNCULAR AfVKARA OSP Genei Başkanı Bülenf Ecevit, DoğuBaü ilişkilerindeki değişikliklerin Türkiye'yi nasıl etküeyeceğini anlatırken şöyle devam etti: Bu konnda, nüfııs ve işsizlik soronu bizimkinden dalu üeri ölcüde olan ve gerek araşürma gerek teknoloji oluşturma konulanna bayük agıriık verea Hindistan gibi bazı 4sya ülkefcriyle qbiriigi yapauunız gerckir." lki Almanya'mn resmen değilse biie, fiilen büyük ölçüde birleşmesi veya bütünleşmesinin söz konusu olduğuna işaret eden DSP Genel Başkanı Biilent Ecevit, bunun doğal olaıak Almanya'daki Türk işçilerinin ve ailelerinin durumunu gündeme getirdiğini belinti. Ecevit, bu konuda şu görüsleri dile getirdi: "Federal Almanya'da çahşan ve okuyan yaklaşık bir buçuk milyon Türk var. Dogu Almanya'dan Batı Almanya'ya goçun devam etmesi dunımunda, Fedenü Almanya'daki Tıirk işçileri için ciddi bir işsiziik sorunu ortaya çikabilir. Ancak Avrupa'daki geüşmeler bizim açımızdan kendi hallne bırakılmaz da Türkiye, Fedenü Almanya'daki Türklerle birlikte bu gelişmelere gore, zamanında ve geçerli politikalar oluşturabilirse, dddi bir işsiziik sorunuyla karşılaşılacagını sanmıyorum. Çünku Dogn Avrnoa ülkelerindeki rejira ve ekonomik poliüka degişikHkleri, birkaç yıl içinde, bu ülkelerin ekonomilerine büyük canlılık kazandırabilir ve bu canlılıgın sonucu olarak da Türkler için gerek Batı Avnıpa'da gerek bazı Doğu Avrupa ülkelerinde yeni çalışma olanaklan ortaya çıkabilir. Ancak bu arada, beace Federal AJmanya'da çalışan Türkler kendi ekonomik işlevlerini yeniden degeriendirirlerse, çok iyi olur. Bu ülkedeki işcilerimizin küçümsenemeyecek tasarruflan vardır. Bu tasamıflan bir araya getirerek gerek Federal Almanya'da gerek Dogu Avrupa ülkelerinde ortaklaşa yannmJara girişebtü'rler. O arada başka yabnma kmnluşlarla da ortaklıklar kurabilirler. Bu öneride bulunma cesaretini, Federal Almanya'daki Türkler arasında yatırıra egilimlerinin kendiliginden artıyor olmasından alıyonım. Federal Almanya'daki Türklerin bu iilkede yaklaşık 5 milyar marklık yatınmlan vardır. Bu ülkedeki birçok Türk, işçilikten çıkıp, işletmeri ve işveren darumuna gelmekte ve çok sayıda işçi çalışnrabUmektedirier. Türkiye dddi bir politika ve program saptar ve Federal Almanya'daki Türklere yol gosterip yardımcı olursa, bence, bu ülkedeki yurttaşlanmızın yaünmcıük egilimi ve olanagı çok daha ileri ölçülere varabilir. Bu egilirn ve olanak, geregince degerlendirilirse Türk sermayesi, Avrupa Toplulugu'nda Türkiye İÇİD önemli bir köprü başı da oluşturabilir." Ecevit, konuya siyasal açıdan da bakıl DIŞ HABERLER DSPGEmLBAŞKANIBÜLENTECEVİT, «VEĞİŞE* DtNYA VE JtJHKt¥ETYİCUMHURİYETEDEĞERLENDİRDÎ 28 KASIM 1989 ECEVtTTEN öiyasal katılım özgürlüğü ve insan hakları konulannda bazı Doğu Avrupa ülkeleri fıilen Türkiye'yi geride bıraktılar. Bu ülkelerin birçoğunda, örneğin özel yaşamında ve ilişkilerinde veya yazın ve şarkı gibi etkinliklerinde anadillerini kullananlar cezalandırılmazlar. JJu ülkelerin çoğunda herhalde çocuklar kendi aralarındaki söyleşiler sırasında dile getfrdikleri düşünceleri yüzünden veya okudukları bazı kitaplar yüzünden mahkemelerde süründürülmüyorlar. dığında iç karartıcı bir tab'.oyla karşılaşıldığını, 12 Eylül'den sowa olusturulan rejimin çerçevesinin son derece dar olduğunu, Batı Avrupa demokrasisinin ölçütlerine göre Türk demokrasisinin "demokrasi" sayılamayacak kadar yetersiz olduğunu söyleoi. Şimdiden siyasal katılım özgürlüğü ve insan haklan konuiannda bazı Doğu Avrupa ülkelerinin fiilen Türkiye'yi geride bıraktığına işaret eden Ecevit,. şöyle konuştu: " B u ülkelerden bir çoğunda, örnegin, özel yaşamında ve ilişkilerinde veya yazın ve şarkı gibi etkinliklerinde, ana dillerini kullananlar cezalandınlamazlar. Bu ülkelerden çoğunda, herhalde, çocuklar, kendi araianndaki söyleşiier sırasında dile getirdikleri düşünceleri yüzünden veya okuduklan bazı kitaplar yüzünden mahkemelerde surundunılmüyorlardır. Yine bu ülkelerden bazılannda basın ve yayın özgürlügündeki sınıriamalar hızla kalkmaktadır. tşçi haklan ve sendika özgürlüğü sendikalann veya başka orgutlu halk kesimlerinin orgutlu katılım olanaklan da hızla genişletUmektedir. Hatta Dogu Avrupa'daki son degişikliklerin kökeninde Polonya işçi bareketinin bulunduga söylenebilir. Bu konularda Türkiye'nin durumu ise yürekler acısıdır, hatta utanç vericidir. Örnegin Sovyetler Birligi'nde Stalin ve Brejnev dönemlerinin kitap yasakları kalkarken, Türkiye'de hâlâ sayısız kitap yasağı vardır. Hatta kitaplar yakılmaktadır. Yalnız kitaplar degil, filmler de yakılmaktadır. Öte yandan bazı Dogu Avrupa ülkelerinde henüz partüesmemis küriik siyasal gruplar bile siyasette hızla agırtık kazanırken Türkiye'deki seçim sistemi, seçmenlerin giderek artan bir bölümunün iradesini parlamento dışında tutmaktadır. Geniş seçmen kitlelerini temsil eden siyasal partilerin toplantı özgurlukleri de radyo ve televizyondan kamuuyıına mesaj iletebilme olgnaklan da çok büyük olçude sınırlanmaktadır. Son gunlerde bazı Batı Avrupa çevreleri ile 'daireler Avrupası' kavramı oluştunıyorlar. Türkiye'yi, bu dairelerin en sonuncusunda. Malta, Fas ve Kıbns'la bir kefeye koyuyorlar. Türk resmi çevreleri de buna tepki gosteriyoriar. Oysa, sırf tepki gösler mekle, Türkiye, kendisine biçilmek istenen yeni yeri, Avnıpa'nın kapı eşigindeki yerini degiştiremez. Utanç verici eksiklikler Türkiye'nin Avnıpa'da daha agırhkiı bir ver edinebilmesi için öoceükle siyasal rejimindeki utanç verici eksiklikleri giderilmelidir. Aynı zamanda Türkiye, gelişmesini ve sanayileşmesini ivedilikle hızlandırmahdır.Bunufl da ötesinde.kültür ve sanat alanında varlığıru kanıtlamalı ve agırnguıı aıttırmalıdır. Türkiye'de bütün bnnlar için gerekli birikimin bulunduguna ve saglıklı politikalarla değerlendirilmeyi bekledigine inanıyorum. lki Almanya'mn, görünür getecekte flilen, bir süre sonra da resmen bütünleşmesi olanagı dünyada ve özellikle de Batı'da yeni dengeler oluşmasına yol açacaktır. Birleşme dnrumunda süratle bir süper güç durumuna gelebilecek olan Almanya faktörunu, Türkiye açısından, önemle ve ozenle degerlendirmek zornndayız. Belki de yeni oluşacak dengede Türkiye'nin Almanya ile ilişkilerine özd bir agırbk vermesı u>gun olabilir. Aynı zamanda Türkiye, nüfus bakımından küçük olsalar bile dünyada her bakımdan küçümsenemeyecek agıriıklan bulunan tskandinav uikeleriyle ilişkilerine de agırlık vermelidir." BÎTTİ AT için temel şart, insan hakları TURAN YILMAZ ANKARA Türkiye'nin İnsan Haklan Divanı'ndaki temsilctsı ve Dışişleri Bakanlığı tnsan Haklan Daruşmanı Prof. Dr. Suat Bilge, kamuoyunda tartışma konusu olan Türk Ceza Yasası'nın 141, 142 ve 163. maddelerinın İnsan Haklan Sözleşmesi'ne uyumlu hale getirilmesinde Türk yargıçlanna ve hukukçulanna büyük görevler düştıığünü söyledi. "Bir kimsenin fikrini söyledigi için cezalandınlmasını Avrupa'ya kabul eltirmenin, anlatmanın mümkün olmadıgım" kaydeden Bilge, "Hukukçulanmız ve yargıçlanmız henüz, Türkiye'nin tnsan Haklan Divam'mn yargı yetkisini tanımasının tam biliocinde degiller. Türkiye'nin insan haklan açısından yasayacağı degişimde bizim de huknkçular olarak yardımcı olmanuz lazım" dedi. Prof. Dr. Suat Bilge, "kazai bir mahkeme" olarak tammladığı İnsan Haklan Divanı'nın yargı yetkisinin Türkiye tarafından tanınmasıru "bir hukuk refonnu" diye niteleyerek, "Divan, Avnıpa'nın kamu ortak bukukudur. Daha da Ueriye gideceğim, insan haklan yonünden Avnıpa'nın ortak aoayasasıdtr" dedi. Ülkelerin Divan'da, insan haklanna uymayı ve saygıyı arttırmak için, ortak bir amaca joğru çalışma yapraak Uzere biraraya geldikierini kaydeden Bilge, "Türkiye, İnsan Haklan Komisyonu'na kişisel başvuruyu tanımakla, Türk kanunlannı bu komisyonun kontrolüne açnuşOr. Bunun amacı, yasalann insan haklan sözleşmesine aykjn olup olmadıgım sapUmaktır. Eger bir aykınlık varsa, iddiaya konu yasa ya da uygulama d«zeltilir. Södeşmeye uyumlu hale getirilir" diye konuştu. Ancak şu anda Türk hukukçolannın ve yargıçlannuı, Divan'ın yargı yetkisinin tamıunasının tam bilincinde olmadıklannı da belirten Bilge, "İnsan haklan sözleşmesi şu anda Türk yasalannın üzerinde y er alıyor. Bu nedenle bütün yasalan şikayet oldukça gözden geçinnek gerekiyor. Bu yönüyle yargı yetkisinin tanınması çok büyük bir hukuk refonnu. Ama biz, benüz uygulamadıgımız için bunu anlayamıyonız. Uygulamalar tek tük başladı. Bu artokça, Türk insanı da Avrupa Konseyi ülkelerinde uygulanan hukuk seviyesine çıkacaktır" dedi. karartar üzerine de bu maddeler kalkabilir. Türk mahkemelerinin kararian yeterii göriilmüyorsa, tnsan Haklan Komisyonu ve Divan'a gidilir" dedi. TÜRKİYE'NİNİNSANHAKLARIDtVANVNDAKÎ TEMSİLCİSİPROE DR. BİLGE CUMHURİYEVE ANLATTI tlk görev Türk yargıçlannın Bir mahkeme gibi görev yapan Divan'ın verdiği kararlann Türkiye tarafından yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu, Türkiye'nin de diğer ülkeler gibi yargı yetkisini tanımakla bu yüklenim altına girdiğini belirten Bilge, bunun uygulanması halinde Türkiye'deki birçok şikayetin de ortadan kalkacağına inandığını kaydederek, bu konuda öncelikle Türk yargıçlanna büyük görevler düştüğünü söyledi. Yasalann insan haklanna uygun olup olmadığmın öncelikle Türk mahkemelerince saptanmasını, bu kararlann beğenilmemesi halinde însan Hakiarı Komisyonu'na gidümcsi gerektiğini söyleyen Bilge, sonuçta da Türkiye'nin AT'ye, mevzuatında yapacağı iyileştirmeler bakımından gireceğini bildirdi. Kamuoyunun tartışma gündemine gelen TCK'nın 141, 142 ve 163. maddelerine değinirken, "En çok şikayet konusu olan, bu maddelerdeki gibi fikir suçian konusudur. Bir kimsenin fikrini söylediği içiu cezalandınlması Avnıpa'da kabul edilmiyor. Avrupa'ya bunu anlatmak da mümkün degil" diyen Bilge, Türkiye'nin de bu nedenie soz konusu maddelerin değiştirilmesi yoluna gittiğini söyledi. Bu maddelerin Avrupa însan Haklan Sözleşmesi'ne uygun olup olmadığı konusunda, Türk yargıçlannın pekala karar verebileceklerini de belirten Bilge, "Bu daTürk hakimlerinin içtihatlanyla, iyileştirmeleriyle yapılır. Hatta bu iyilcştirmeye ben daha fazla önem veriyorum. Çünkü bu hem objektif, hem de hukuk güvencesi altnda olacaktır. Hem de daba hızh bir iyileştirme olacaktır. Yani ben bu konudaki teorik calışmalann pek yaranna inanmıyorum. En pratik çdziim, saptanan insan haklanna aykınlık şikayeti üzerine Türk mahkemelerinin karar vermesidir. Bu Once insan haklanna saygı "tnsan haklanna saygıyla dünya banşının konınması ve demokrasinin geliştirilmesi arasında çok yakın bir ilişki vardır. tnsana saygı gösterilmeden banş saglanamaz ve demokrasi gerçekleştirilemez" dı yası oluşmasına yol açtığım bildirdi. Ancak, Türkiye'de yaşanan iyileştirmelerin de gözardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Bilge, "Bizim de hukukçular olarak bu degişmeye yardımcı olmamız lazım. Bunda hepimizin soromlulugu var. tnsan haklanna saygının saglanması için öncelikle insanlann bu haklannı bilmesi ve bunlara sahip çıkması ile olur. Bu yöndeki eksiklikler, bunun saglanmasından sonra zaman tcerisinde giderilecektir" dedi. Suat Bilge, bir soru üzerine de, "Ana haklan da öngöriiyor. Yani Mzun ATye girmemiz için bütün bu koşullan sağlamamız gerekir. Kişilik, siyasal ve sosyai haklara saygı sağlanacak, bunlar da hukukun güvencesi altında bulunacak" diye konuştu. Nusret Demiral'ın durumu "Ankara 1K;.M Başsavası Nusret Demiral'ın İnsan Haklan Mahkemesi yargıçlanna ifade vermemesinin nasıl bir anlam taşıdıgı" şeklindeki soruya Bilge, şu yanıtı verdi: "Türkiye'nin komisyonun Türkiye'deki çalışmalarım kolaylaştırma yukümlülügü vardır. Yani Türkiye'nin bu millellerarası yükumlüluğunu yerine getirmesi gerekir. Ama bu olay, Türkiye açısından da ilk örnektir. Bir kişi ifade vermeye zorlanabilir mi? Bu bizim ilk tecrübemiz, bunu ilk defa gördük. Nusret Demiral, şikayetçi olan Haydar Kutlu ve Nihat Sargın'ın yargılanmalannın henüz sürdüğünü belırterek, 'Ben ifade vermem' dedi. Bizim de elimizde bu konuda zoriayıcı bir durum yok. Komisyona da savcının söylediklerini biz ilettik. Belki ileride bu konuya açıklık getirecek bir kanun çıkanlır, ama Türkiye bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmemeye devam ederse, koraisyon bundan bir sonuç çıkarır. Belki de Türkiye aleyhine bir mütalaa verir. Bu nedenle bu durumu ortadan kaldırmamız gerekiyor." Bilge, "Avrupa'daki insan haklan konıluşlannın etkinliklerinin, Türkiye'nin içişlerine bir müdahale anlamı taşıyıp taşımadıgı" sorusuna da, "Bu bir tür kalüp anlaşmasıdır. Siz de o kulübe girmişsiniz. O kulübün üyesi olarak birtakım y i kümlülükleriniz var. Bunlari yerine getirmek zorundasınız. Biz daha ileri, gelismiş bir hukuk sistemi oldugu için kendi istegimizle girdik. Hiçbir ülke bunu müdahale olarak saymıyor. Neden saymıyor? Çünkü bunun amacı ilgili devletlerde insan haklanna saygıyı yerleştirmektir. tnsaaa saygıyı saglamak için yapılanlar iç müdabale olmaz" karşılığını verdi. g AT ye g.rmen.n en önemli koşulu insan haklarına saygıdır. Türk Ceza Yasası'nın 141, 142, ve 163. maddelerinin İnsan Haklan Sözleşmesi'ne uyumlu hale getirilmesinde Türk yargıçlarına ve hukukçulanna büyük görevler düşüyor. Bir kimsenin fikrini söylediği için cezalandınlmasını, Avrupa'ya kabul ettirmek, anlatmak mümkün değildir. insan haklarına saygıyla dünya barışının korunması ve demokrasinin geliştirilmesi arasmda çok yakın bir ilişki vardır. İnsana saygı gösterilmeden banş sağlanamaz ve demokrasi gerçekleştirilemez. Gerçek demokrasi de kişi haklarına, siyasal haklara ve hukukun üstünlüğü ilkesine dayanır. yen Bilge, Türkiye'nin AT'a girmesinin de öncelikle insan haklanna saygırun yerleşmesiyle raümkün olacağını söyledi. Avrupa'da, Türkiye'ye karşı düşünceye ceza verilmesi ve işkence konularından ötürü büyük tepki geldiğinj anımsatan Bilge, her ikisini de Avrupa'ya anlatabilmenin olanaksızlığına işaret etti. özellikle işkencenin bu şekilde devam edemeyeceğini, bunun mutlaka önlenerek, istisnai hale getirilmesi gerektiğini kaydeden Bilge, Türkiye'de yargılamanın uzamasının da bir hukuk mafyasa başta olmak üzere yasalar, önceki dönemin etkisini içinde taşır. Ama ihtiyaç kalmayınca ortadan kalkarlar. Hukuk havada bir kavram değildir. Toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden belirlenir, düzenlenir" dedi. Suat Bilge, Avrupa Konseyi statüsündeki ülkelerin artık "gerçek demokrasi" kavramını kullandıklanna da işaret ederek, "Gerçek demokrasi de, kişi haklanna, siyasal haklara ve hukukun üstünlugu ilkesine dayamr. Bunun dışında AT, sosyai ProfDr. SUATBILGE 1921'de Istanbul'da doğan Suat Bilge, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1944 yılında bitirdi. Ardından Cenevre Hukuk Fakültesi'nde hukuk doktoru ünvanı alan Bilge, 1960'da da SBF'de profesör oldu. Aynı yıl Dışişleri Bakanlığı'nda Başhukuk Danışmardığı eörevine getirilen Bilge, 1964'de Avrupa İnsan Haklan Divanı'nda görev yaptı. Bilge, 196671 yıllan arasmda burada yargıçlık görevinde bulundu. 1971'de Nihat Erim kabinesinde 10 ay kadar Adalet Bakanlığı yapan Bilge, 19721979 yıllan arasmda Isviçre'de, 198386 yıllan arasmda da Portekiz'de büyükelçilik görevi yaptı. Şu anda Dışişleri Bakanlığı'nda insan haklan danışmanlığıru yapan Bilge, Türk hüküroetinin Avrupa İnsan Haklan Divanı'ndaki temsilciliği görevini de yürütüyor. ERANSIZ STRATEJİSTİPIERRELELLOUCHE, "DEĞİŞEN DtNYA VE T d R K İ Y I T KONUSUNDA KONUŞTU Türkiye'nin stratejik önemi azalmadı SABETAy VAROL PARtS Pierre LeDouche, Fransa'nın ülke dışında da en çok tanınan strateji uzmanlanndan biri. IFRI'nin (Fransız Uluslararası tlişkiler Enstitüsü) eski müdür yardımcısı. Geçen yıldan itibaren bu görevinden aynlarak RPR (Cumhuriyet İçin Birlik) Genel Başkanı Jacques Chirac'ın kamu ilişkiler daruşmanlığı görevini ustlendi. Aynı zamanda, Fransa'nın yüksek devlet memuru yetiştiren en önemli okulu ENA (Ecole Nationale d'Administration) öğretim üyesi olan Lellouche, Amerikan "Newsweek" Dergjsi1 nde düzenli makaleler kaleme alıyor. "LAvenir de La Guerre" (Savaşın Geleceği) kitabı geçen yıllarda büyük tartışmaya yol açmıştı. Pierre Lellouche, konunun diğer birçok uzmanı gibi değişen dünya koşullannda Türkiye'nin stratejik öneminin azalmadığına inanıyor. LeUouche/un bu konudaki görüşü şöyle: "Bir ülkenin stratejik önemi bugünden yanna degişmez. Türkiye, nüfusu ve Avrupa'daki cografi konumu ile Baü için temel öneme sahip bir ülke olarak kalacak. Sovyetler Biriigi ile yakınlıgı, Ortadoğu ile köprii olması, ama aynı zamanda nüfus artışı Türkiye'yi yannın bellibaşlı Avrupa güçlerindeu biri haline getirecektir. FJbette bütün bunlar ekonomik gücünc de bağlı. GelişmeniD olumsuz olması için neden gönnüyonım. Sanınm Türkiye, güçlü bir sanayi ülkesi olacaktır Birçok kişi, bir ülkenin nüfus artışıyla ekonomik gelişmesi arasında dognıdan ilişki oklugunu düşonüyor. Buoa karşılık demografik açıdan gerileme halinde olan ülkelerin, ister istemez ekonomik planda da geri gidecegine inamlıyor. Türkiye'nin stratejik yerine gelince son derece önemli kalmaya devam edecek. Şimdi, tartışılması gereken, çevrede ne gibi degişiklikler olacagı. Tabii, önceden çizdiğimiz senaryoya göre durum degişiyor. Bu iş, kahve fincamnda fal bakmaya benzemeye başladı. Halen olaylar, analizcilerin düşüncelerinden daha suratli geiişme gosteriyor. Avnıpa'nın geleceği için şimdiden üç ya da dört farklı senaryo çizmek kabil." Gazetrlerde çıkan yazılannızdan okudugumuz kadanyla, sizin kendi senaryonuz, en kötümser senaryolar arasında mütalaa edUebiür? P. LELLOUCHE Ne şekilde yaklaştığınıza bağlı. Her şeyin müspet dogrultuda gelistiğini düşünen başka uzmanlara oranla kötiımsersiniz demek istiyorum. P. LELLOUCHE Esas itibanyla olaylar olumlu dogrultuda gelişiyor. Çünkü, öyle bir tarihi dönem yaşıyoruz ki komünist ideoloji öldu. (Hayata veda anJamında S.V.) Marksist ideoloji bir asırdan beri tüm ağırlığıyla dünyayı îoplumsal örgütlenme konusunda ipotek altına almıştı. Şimdi bu ipotek sona erdi. Pazar ekonomisi ve lioeral sistem zafer kazandı. Tüm ulkelerde demokrasi kurulacak diye bir sey yok, ama gene de söz konusu ipotek bitti diyebiliyoruz. Olaylar olumlu yönde gelişiyor derken bunu söylemek istedim. Akıllı ve bilgece davranırsak Doğu Avrupa'nın bir bölümünü geri aJabıliriz. Bu ülkeler komunizm dışına ve demokrasi>T doğru ilerliyor. Akılh ve bilgece davramrsak. Şunu da ekleyeyim: Perestroykayla geçen her gün bizim için Sovyetler Birliği'nde olanlan geriye dönüşü olmayan bir noktaya getirecektir. Şöyle ki daha az KGB, daha az ordu, daha az askeri tehdit. Elbette bütün bunlar olumlu yönde gelişmeler. Tabii, sistem değiştiği andan itibaren, kendini izleyecek sistemin doğurduğu olası sakıncalarla yüz ytize geliyoruz. Sakmcalardan biri, Batı sisteminin, görülür tehdit unsuru yokluğunda, gelişmeye eşlik eden müzikten daha hızlı bir şekilde soyunması. Sovyetler Birliği'nde temel politika dönüşumleri hayata geçmeden önce, Batı'mn savunma politikasının çözülmesinden, Amerikalılann kıtamızı terk etmesinden, Atlantik ittifakırun erimesi olasılıklanndan söz ediyorum... Türkiye, yıllardan beri komünizmi, esas itibanyla Sovyetler Birligi'nin büyük komşumuz olması yüzünden yasaklıyor. Komünist yıkıcılık tehlikesi sizce hâlâ geçerli mi? P. LELLOUCHE Rejimin yapısı ne olursa olsun Sovyetler Birliği ile yakınlık duğu Avrupa'yı yitirmeyi göze aldı. Ne olacağını kimse bilmiyor. Büyük olasılıkla Sovyetler'in kendileri bile bilmiyor. Bundan sonra akla gelen soru, Sovyet federasyonu şimdiki biçimiyle devam edecek mi? Başka bir deyişle, Baltık ülkeleri, Kafkas ülkeleri, bu uluslar karmasası; dil, kültür ve din farkhlıklan ile ayakta duracak mı? Şimdilik, hâlâ gücünü koruyan bir rejim sayesinde bütün bunlar bir arada dunıyor. Bu rejim eğer demokratikleşirse, demokraükJeştiğı zaman bütünü aynı şekilde bir arada tutabilecek geiişme bu. Jacques Chirac'ın ümidi aynı zamanda. Ama kolay olmayacak. Sovyet tehdidi azaldıkça bir savunma örgütü kurma konusundaki motivasyon azaiıyor. Üstelik, Batı Almanlar, giderek bu fîkre karşı çıkacaklar. Avrupa inşasına siyasi ve stratejik bir boyut verilmesi, kendilerine doğru gelen Doğu Avrupa ulkelerini ürkütebilir. Hans Dietrich Genscher'in tüm savı, "Avrupa ekonomik ve parasal bir güç olabilir. Ama politik ve stratejik bütünleşmeyi geliştirirsek Doğu Avrupa'yı kazanamayız!' Bir ülkenin stratejik önemi bugünden yanna degişmez. Türkiye, nüfusu ve Avrupa'daki coğrafi konumu ile Batı için temel öneme sahip bir ülke olarak kalacak. Sovyetler Birliği ile yakınlıgı, Ortadoğu ile köprü olması ve aynı zamanda nüfus artışı, Türkiye'yi yarının bellibaşlı Avrupa ülkelerinden biri haline getirecektir. Elbette tüm bunlar ekonomik gücüne de bağlıdır. O y l e anlaşılıyor ki Sovyetler Birliği, komünizmi kendi ülkesinde kurtarmak için Doğu Avrupa'yı yitirmeyi göze aldı. Ne olacağını kimse bilmiyor. Büyük bir olasıhkla Sovyetler'in kendileri bile bilmiyor. nımunuzda bir değişme yok. Komünist yıkıcı faaliyetler korkusu büyük olasıhkla haklı gerekçelerini yitiriyor. Ama sabit kalan olgu, Sovyetier'le komşuluğunuzun devam edeceği. Bu durumda, ele alınması gereken sorun, Sovyetler Birligi'nin geleceği. tmparatorluğun devam edeceği kesin degil. Doğu Avrupa yavaş yavaş uzaklaşıyor. tmparatorluk Dogu Avrupa olmadan da devam edebilir. P. LELLOUCHE Orası bile belirsiz. ö y l e anlaşılıyor ki Sovyetler Birliği, komünizmi kendi ülkesinde kurtarmak için domi? Eğer sözünü ettiğim bütün parçalanırsa, elbet de Türkiye'nin stratejik bağlamı degişecek. Aynlmaaynhnama sorunlanyla karşı karşıya olan ya da kendileri etnik çatışmalara girmiş uluslarla temasta olacaksınız. Bütün bunlar sizin işinizi güçleştirecek gelişmeler olabilir. lki süper guç arasında silahsızlanraa anlaşması bekliyor musunuz? P. LELLOUCHE önümüzdeki yıl anlaşma olacak. Avrupa'nın nükleer güçierden annmasına dogru gitme olasıhgı var mı? P. LELLOUCHE Buna biz karşı çıkıyoruz. Büyük olçude Almanlara bağlı. Tabii, Sovyetler'e de. Ben Sovyetler'in bu konuda eskisinden daha makul hale geldikierini göziemliyorum. Gorbaçov, Strasbourgdaki son konuşmasında, eskisi kadar Avrupa'nın hızlı şekilde nükleer silahlardan arındınlması isteğinde ısrarlı olmadı. DoguBatı çelişkisi zayıfladıkça, KuzeyGüney çelişkisinin yogunluk kazanması olasılıgı var mı? P. LELLOUCHE Ben Avrupa meselesinin doğasmda değişiklik olacağını düşünüyorum. Avrupa'daki gelişmelerin Birinci Dünya Savaşı öncesine benzeme olasıhğını aklıma getiriyonım. Bolşevizm öncesinin, hudut sonınlan, millet sorunlan öne çıkacak. Sovyet imparatorluğu çözüldükçe Avrupa'run eski sorunlan su yüzüne çıkacak. Moldavya, Kafkasya vb. sorunlar.. Çünkü Avrupa meselesi bugünden yanna çözülecek degil. Şimdiden itibaren herkesin akıllı uslu hareket edeceği varsayımından şüphe ederim. Bu eski sorunlara, Üçüncü Dünya'da kitlesel yıkıcılığı olan silahlann yayılması sorunu ekleniyor. özellikle Ortadoğu'da kimyasal ya da nükleer orta menzilli silahlar yerleşiyor. Sadece Israil'le Arap ülkeleri arasında değil. Arap ülkelerinin kendi aralarında ya da lran gibi, Hindistan gibi, bölgesei güç olma özeüiklerine sahip ülkelerin kendilerini daha fazla kabul ettirmek istemesi olgusu var. Elbette bunlar yeni değil. Ama giderek netleşiyor. Sovyet tehdidinin yok olmasıyla orantılı olarak, daha az çift kutuplu, daha örgiltsüz ve düzensiz bir dünyaya doğru gidiyoruz. Pierre Lelloucbe Bizim Fransa'da düşünduğumuz, ounun tam tersi. Gelişmelere verilecek en iyi yanıt, güçlü bir Batı Avrupa birliğini teşekkül ettirmek, bu birliğin politik ve stratejik bir boyutunun olması. Bu durumda Türkiye, Avrupa'da gerçek yerini alır. Ancak şunu tekrar edeyim: Avnıpa'nın savunduğum bu biçimiyle inşası zor bir dönemden geçecek. Daha az tehdit, daha az savunma bütçesi, daha az Amerika demektir. özellikle önümüzdeki yıl, bir silahsızlanma anJaşması imzalamrsa, bunun psikolojik etkileri çok büyük olacak. Avrupa savunması Bu söylediginiz tehlikelerle Uinlili olarak, Avrupa savunmasının somutlaşması olasılığından söz edebilir miyiz? P. LELLOUCHE Benim ümit ettiğim
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear