Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Basarıh bir ortaoğretimden geçerek insanlık sevgisiyle dolu bir genç, tıp fakültesini istemiş ve gırmişse, en az 67 yıl yoğun ve yorucu bir eğitim donemini tamamlaması gerekir. Bu dönemde gençlik çağjnın gerektirdiği ilgi, heves ve uğraşlardan kendini uzaklaştırarak doğal istek ve gereksinimlerini ertelemek ya da birçoğundan vazgeçmek durumundadır. Tıp fakültesini bitirince çileli bir hizmete gidecektir. Zorunlu hizmet sonrası tıpta uzmanlık sınavında (TUS) başarüı olabilmişse ("ııS oranında) bir dalda uzmanlaşmak iızere 46 yıl yeni bir eğitim sürecine başlayacaktır. Bu sürede gün aşırı nobetler, yılbaşı, bayram, hafta sonu dinlencesinden yoksun, yoğun ve yorucu bir çalışma içinde olacaktır. Uzman olabilirse yine zorunlu hizmet ve askerlik görevleri sıradadır. Tüm bu uğraş içinde aile kurma, çocuk edinme ve yetiştirme gibi en doğal haklarını yine ertelemek durumundadır. 3540 yaşına gelince uzman bir hekim olarak bir sağlık kurumuna atanabilir. Yine benzer çalışma ve bunaltıcı nöbetlerle, fazla çalışmanın karşılığını alamadığı gibi hak ettiğine inandığı saygıyı, guveni bulamamanın duşkınkhğını yaşayacaktır. ilaçlarını sürekli ve duzenli kullanması gerekebilir. Bu uygulama ile hekime gitmeden Uaç alma yolu açılacak, sonunda önemli sağlık sorunlanilaç bağımlılığı, ilaçların toksik etkileri, yetersiz ve eksik tedavi gibi ortaya çıkacaktır. Mali denetim için duşünülen bu yöntem hekim için üzucü, onur kıncı, hasta için sakıncalıdır. Aslında günümüzde hekime giden ve para ödeyen kişilerin büyuk bir çoğunluğu makbuz istemektedir. Bir meslek adamı sağ ve sağlıklı olduğu sürece o meslekte çalışabilir. Emekli olmuş birçok kişi mesleği ile ilgili yeni bir işte çalışmaktadır. Bir hekim de ancak hekimlik yapabüir. Emekli olmuş bir hekimin hasta sayısı da çalışma gücü de düşecektir. Oysa belli bir standart arandığı için beklenen sayıda hasta göremez, gelir sağlayamazsa bilt belli oranda vergi vermek zorundadır. Bu durumda birçok hekim muayenehanesini kapayacak, mesleğini yapamaz durumda kalacaktır. Her meslekte olduğu gibi hekimler arasında da yanhş uygulamalar içinde olanlar bulunabilir. Duyarlı bir meslek olan hekimlik için bu tür olumsuzluklar büyük yankı yaratmaktadır. En çok da hekimleri üzmektedir. Hastaya bilerek zarar verenler yasal cezalarını görürler. Ancak hekimin kişiliği, verilen eğitimin ve mesleğin özelliği nedeniyle yasadışı bir uygulama olasılıgı çok sınırlıdır. Bir hasta guvendiği kişilerin önerisiyle hekimi kendi seçer. Bir hasta kendi isteği ile hekime gitmiş ve kendi isteğiyle tedavi karşılığı belli bir ücret ödemişse, bu, verilen bir hizmetin bedelidir. Muayenehanesinde muayene ettiği bir hastadan günümüzün koşullarında önemsenmeyecek bir para aldı diye bir hekimin kovuşturmaya uğraması, tutuklanması çok acıdır. Böyle bir durumu öğrenen hangi anababa çocuğunun hekim olmasını isteyebüir. 15 KASIM 1989 TEŞEKKÜR Emekli Öğretmen a Y atın ııı etim Değildîr Sağlığa yapılacak yatırımı tüketim gibi görmenin, temel hakları kısıtlanmış, ucuz işçi durumuna düşürülmüş hekimleri tüm sağlık sorunlarınm tek sorumlusu ve suçlusu olarak göstermenin bedelini Türk toplumu çok ağır ödeyecektir. Prof. Dr. MEHMET ÜNAL Ç.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Güçlü bir toplum sağlıklı ve iyi eğitilmiş kişilerden oluşur. Hekim, insan ve toplum sağlığının korunmasında, iyileştirilmesinde en önemli öğedir. Ancak en yetenekli hekim bile tek başına bir sağlık sorununu çözmekte yetersiz kalabilir. Sorun, hekimle birlikte nitelikli sağlık görevlileri, çağdaş araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık hizmetlerinin gerçekçi bir biçimde örgütlenmesiyle çözülebilir. Sağlık sorunlarının çözümündeki yetersizliğin tek sorumlusu olarak hekimleri görraek, kitle ıletişim araçlanyla haksız, tek yanlı, önyargılı eleştiri ve suçlamalan hekimler üzerine odaklaştırmak, hekimlerden daha çok topluma zarar verir. LEZİZ BERKER 7 Kasım 1989 günü sonsuz sevgi ve saygı içinde toprağa verilmiştir. Çelenk gönderenler: Saym MEVHtBE İNÖNÜ, Sayın ENGtN ÖMER İNÖNÜ, Sayın ÖZDEN METİN TOKER, Sayın GÜLSÜN MUSTAFA BİLGEHAN, Sayın NURPERİ SİNAN ÖZLEN, Sayın Prof. Dr. ŞİBEL GÖKSEL, Sayın Prof. Dr. HÜSNÜ GÖKSEL ve Sayın eşi SELMA GÖKSEL, CUMHURİYET gazetesi sayın mensupları, yıllar önce LEZİZ BERKER'in birlikte çalışmış olduğu öğretmenler. Telgrafla başsağlığı dileğinde bulunan, Adalet Bakam Sayın MAHMUT OLTAN SUNGURLU, Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası Genel Sekreteri REMZt ERKÜREM, Sayın FATMA HALDUN DERİN. Karşıyaka'daki kabrine kadar gelenler: Sayın ÖZDEN TOKER, SHP Genel Başkanı Sayın ERDAL İNÖNÜ, Sayın SÂBİRE MİYAK, Sayın YILMAZ O YALAN, Sayın COŞKUN BÖLÜKBAŞL Vefat ettiği gün fevkalade yakınlık ve ilgi göstererek derhal Istanbul'daki kardeşlerini telefonla haberdar eden komşusu NEZtHE DURSUN ve AİLESİ, komşusu Sayın ŞİNASİ OSMA. Cenaze töreninde acımızı paylaşan rahmetlinin arkadaşı öğretmenler ve öğretmenlerini unutmamış olan öğrencileri, basın mensupları, evlerimize bizzat gelerek başsağlığı dileyen dostlanmız, yakm ve uzak akrabalarımız biliniz ki kardeşimize gösterdiğiniz bu yürekten yakınlık kalplerimizde sonsuza kadar yaşayacaktır. nak bulabilen etkili ve yetkili kişiler sağük denetiminden geçmek için bile yurtdışına gitmeyi ve yabancı hekimlere görünmeyi yeğler olmuşlardır. Son günlerde ise yurtdışından hekim getirmekten söz edilmeye başianmıştır. Ülke gerçekleri ve gereksinimlerinin üstünde tıp fakülteleri açümıs, Öğrenci sayısı çok arttırümıştır. Bu fakültelere yeterli ve yetişmiş öğretim üye ve Serbest hekimlik yardımcıları, araç ve gereç sağlanamamış, nitelikli Çağdaş ve uygar bir devlet tüm yurttaşlarına yehekim yetiştirme aksamıştır. terli bir sağlık hizmeti, tüm çocuklarına ilgi yete Gerekli altyapı oluşturulmadan, yeterli araç nek ve becerilerine uygun bir eğitim vermekle yügereç sağlanmadan, sağlık örgütlenmesi yapılma kümlüdür. Ancak ülkemizde eğitim ve sağlık sorundan, zorunlu hizmet uygulaması ile genç hekimler lannın çözümü kişilere ve ailelere bırakılma yönünyoksunluk bölgelerine yollanmışlardır. Gittikleri de gelişmektedir. Bu durumda kişiler, kendi sağlıkYakın geçmişte ve son yıllarda yerlerde yalruzlığa itilmiş, istenilen düzeyde hizmet larını konımak için özel hekimlere başvurmaktaTürk hekimliği verememenin baskısı altında ezilmiş, kendilerine gü dırlar. veni sarsılmış, halkın güvenini sağlayamaz duruma Uzmanlığını tamamlayabilmiş bir hekim özel bir Savaş öncesi ve savaş yıllarında (19331945) Av düşmüşlerdir. muayenehane ya da laboratuvar açmak isterse, milrupa ülkelerinden birçok nitelikli bilim adamı ve yonlarca liralık bir yükumlülüğün altına girecekhekime kapılarını açan ulusumuz, engin bir insan Hekim olmanın bedeli tir. Aileden destek alamaz, banka kredisi ile muahk görevi üstlenmiştir. Bunun yanında bu saygın biyenehane açmayı denerse kazancı ile banka faizlelim adamları ülkenin bilim ve tıp yaşamına büyük Sağlıkla ilgili yalan yanhş, tek yanlı, önyargı rini bile ödemekte zorlanacaktır. Sıkı ve zorlu bir katkılar sağlamıştır. Savaş sonrası (19501960) bir lı haber, yorum ve demeçlerle hekimler sürekli yıp mali denetim altında olacaktır. Yaptığı birçok harçok hekim yurtdışına giderek oralarda çağdaş tıp ratılmaya çalışılmıştır. Bu gelişmelerden olumsuz camaları gider olarak gösteremeyecektir. Gördüğu bilimini tanıma ve öğrenme olanağı bulmuşlardır. yönde etkilenen yetenekli gençler tıp fakültelerin her hastaya makbuz kesmek ve üçlü reçete düzenBir kısmı o ülkelerde Ustun başarılannı sürdürür den soğumuşlardır. Hekimlik giderek aranılan, saygı lemekle yükümlüdür. Oysa her hastadan para alduyulan bir meslek olmaktan çıkmıştır. Yeterli ve ması olanaksızdır. Hiçbir hekim hastasını muayeken, bir kısmı ülkemize dönmüş, üniversite ve hasyetenekli birçok hekim ya yurtdışına gitmeyi ya da ne etmeden, "paran var mı" diye soramaz. Muayetanelerımizde büyük bir özveri ile başarılı hizmet hekimlik dışı bir iş edinmeyi düşünür olmuşlardır, ne sonrası parası çıkışmazsa "tedavi veremem", "resunmuşlar, Türk tıbbınm gelişmesine katkıda bu Büyük bir yanılgı ile sağlığa vapılan yatınra çete yazamam" diyemez. Muayenehane dışında bir lurunuşlar. Hekimlik ülkemizde saygın, aranılan, özlenen bir meslek olmuştur. 1980 yıllanna değin sü tükeüm olarak görülmüş, ülkenin ekonoraik kal hasta başvurursa muayene etmek ve tedavi yapmakregelen bu gelişme Türk tıbbının ileri bir düzeyde kınması sağlıktan ayn ve öncelikli düşünülmüştür. ta kendini sorumlu sayar. Fakat bugunkü durumOysa insana ve sağlığa yapılacak yatırım, teknolo da yasaklanmıştır. Dünyanın her yerinde ve ülkekalmasını sağlamıştır. jik yatırımlann verimliliğini ve üretimin artmasını mizde bir kişi özel reçete gerektiren ilaçlann dışındaSon yıllarda ise...: Ne acıdır ki son on yılda, aşa sağlayacaktır. Bu düşünce ile uygar ülkeler ulusal sürekli kullandığı bir ilacı eczanelerden rahatlıkla ğıda özetlenen nedenlerle Türk tıbbı çok yıpratıl bütçeden en büyük payı sağlık ve eğitim harcama alabilir. Yeni uygulama ile bu ilacı hekim yazacakmışur. Yüce Atatürk gibi, lnönü gibi büyük devlet lanna ayırmaktadırlar. örneğin sağlık giderleri için sa, üçlü reçete düzenlemeli ve makbuz kesmelidir. adamlannın tedavisi kendi ülkemizde, Türk hekim Isveç %30, Yunanistan %12,5, Türkiye %2,5 pay Hekim gördüğü birçok hastadan para alamadığı gilerince basarıh bir biçimde yapılırken, giderek ola ayırmaktadır. bi ilkinde alsa bile o hastanm birçok kez gelmesi, Sonuç Hekim bir işveren, hasta da bir müşteri değildir. Hekim başkalarını çalıştırarak, komisyon alarak, mal alıp satarak kazanç sağlayamaz. Doğrudan hizmet veren bir işçi, bir emekçidir. Sağlıklı olduğu süre çalışabilir. Hizmet verebildiği ölçüde emeğinin karşılığını alabilir. Canımızı, eşimizin ve çocuğumuzun saglığını ellerine bıraktığımız hekime karşı güvensizlik yaratmarun kime, ne yararı olabilir? Hastahk kişiye özeldir ve hekim muayenehaneleri mahrem yerlerdir. Bir kişinin sağlık sorununu, hekiminden başka birinin bilmesi sakıncalıdır. Hekimlik ahlâkına, kişi hakkına aykırıdır. Sonuç olarak sağlığa yapılacak yatırımı tüketim gibi görmenin, temel hakları kısıtlanmış, ucuz işçi durumuna düşürülmüş hekimleri tüm sağlık sorunlarınm tek sorumlusu ve suçlusu olarak göstermenin bedelini Türk toplumu çok ağır ödeyecektir. MÜZEYYEN BERKER, SALİHA BERKER, ORHAIN BERKER, ŞtNASt NAHİT BERKER. ARADABIR Anayasa Hukuku A nabilim Dalı KahvecFnin sertîfîkalan Mimar arazi satışına paralel olarak yürürlüğe sokulan "konut sertifikaları".uygulamasım oven bir yazısı yayımlandı. Yazının ust italiği "konut sertifikası, sağlıklı şehirleşmeyi sağlamak için çıkanlan mali araçtır" şeklindeydi. Eski Devlet Bakanı, bu uygulamanın da "gecekondulaşmayı durduracağını" ileri sürüyor, arsa sertifikaları gibi konut sertifikalanna da gösterilen ilginin "Türk halkının ilerici ve yenilikçi" yapısından kaynaklandığım beürtiyordu. Demek ki karşı çıkanlar, üniversiteler, meslek odaları, konunun uzmanları... "ilerici" ve "yenilikçi" değildüer... Bir uygulamayı kamuoyu karşısında savunurken, "inandırıcı" olabilmek için "ilerici" olarak göstermeye çalışmak, aslmda olumlu Cumhuriyet'te 7 Kasım 1989 günu yayımlanan "Hazine Arazileri Belediyelere" başlıklı yazımda, son günlerin şaşırtıcı mali operasyonlanndan "arsa sertifîkalan" konusuna değinmiş, bu uygulamanın bilime ve hukuka aykın yanları üzerinde durmuştum. Bilime aykınydı, çunkü; arazilerin, planlama olmadan, "iskân amacıyla" satılmasının şehircilik kuraJlarıyla hiçbir yakınlığı yoktu. Hukuka da aykırıydı, çünkü; yasalanmız, kamuya ait topraklann "belediyelerin mülkiyetine geçmesini" ve yerel yönetimlerce imar edilip, "dar gelirli yurttaşlarm konut gereksinmelerinin karşılanması" yönünde planlanmasını öngörüyordu... Tartışmalar sürerken, 6 Kasım 1989 günlü Milliyet gazetesinde de Adnan Kahveci'nin, Dr. FERMAN DE1VÜRKOL t.Ü. Hukuk Fakültesi OKTAY EKİNCİ Yüksek Atatürk'te Ulusal Devlet... Devlet: Bugün tarihsel bakımdan en gelişmiş bir toplum tipidir. Toplum (cemiyet) tiplerinin en büyüğü, en güçlüsüdür. Buna göre bir toprak parçası üzerine yerleşen insanları birbirine bağlayan siyasal ve hukuksal bir düzene, iktidar ve egemenliğe sahip insan topluluğunun en genişini "devlet" diye tanımlayabiliriz. Buradan devleti meydana getiren oğelerı şöyle sıralayabiliriz: Devletin ülke, nüfus, egemenlik ve kişilik öğesi. Yukarıdaki tanım ve öğelere göre Atatürk'teki devlet düşüncesi ve eyiemi nasıl olmuştur, ona değinelim. Tabii ki şu soruyu hemen sorabiliriz: Osmanlı Devleti'nin ülke ve nüfus öğesi üs(Arkası 19. Sayfada) bir aşamadır. Bu "yeni", ya da "yenilikçi" tutum, aynı zamanda "muhafazakârlığın" eskisi gibi pek prim yapmadığını da gösteriyor. Ancak yine de böyle bir niteleme, öne sürülen savın da gerçekten "ilerici bir içerik" taşıması durumunda "etkileyici" bir anlam kazanabilir. Kahveci'nin yazısında ise gecekondulaşma konusunda günümüzde toplumbilimin kabul ettiği ve son yıllardaki sosyal gelişmelerle de açıkça yaşanan en önemli gerçekler göz ardı edilmektedir. Gerçekleri yansıtmayan savlann ise ne denli "ilerici" olabileceği tartışma konusudur. Buna koşut olarak "doğruluğu" da... Milliyet'deki yazıda, konut sertifikalannın "gerekçesi" şöyle açıklanıyor: "Itiraf edeyim, eğer bugünkü yerel yönetimler gecekondulaşmaya göz yummak ve bu insanları sefalete mahkum etmek yerine, ucuz konut örgütlenmeleri başlatsalardı konut sertifikası olayı (Arkası 19. Sayfada) TEŞEKKÜR Kardeşim, dostum Dostumuz, meslekdaşımız T.C. Köstence Başkonsolosu REHA PARLA'nuı Yaşamını yitirdik, anısını yitirmedik. Gelen, söyleyen, yazan, haber gönderen, gelemeyen, söyleyemeyen, yazamayan, haber gönderemeyen; ama bizimle birlikte olduklarını bildiğimiz tüm kişi ve kunıluşlara teşekkür ve sevgilerimizi yineleriz. Çok sevdiği çocuklan ve ailesi adına Taha Parla ELBISE ALIRKEN ELIM ISTER ISTEMEZ KUMASINA GIDIYOR... İyi b i r elbisenin sırrı k u m a ş ı n d a g i z l i d i r . Kumaşı A II ı ny ıl d ı ı olan e I b 11» I e r, A 111 n y 11 d ı z • 11 k a 11 y I e tunulur. Tüm »açkln g lyl mavla rlnde.