Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/16 Lübnanlı kimsesizler için Lübnan içsavaş sırasında kimsesiz kaian çocuklar yaranna Londra'da Kraliçe Elizabeth Salonu'nda bir konser verildi. Kemancı Chris Warren Green konser sırasında Aisling adındaki 7 aylık kız çocuğu için çalarken göruluyor. Aisling, aynı zamanda Chris'in manevi yeğeni. (Fotoâraf: Reuter) 28 EKİM 1989 21. Vizon Show Parlıament fırması tarafından düzenlenen 2 1 . Vızon Show, dün Hılton Oteli'nde ilk göstenminı gercekleştırdi. Koregrafİığını Norveçii Karene Lyngholm'un yaptığı defilede 56 manken çeşitli firmalara ait 198990 kreasyonlarını sundular. 2 1 . Vızon Show'a katılan firmalar şunlar: Karaca. Cengiz Abazoğlu, Penyeluks, Zeki Triko, Vepa, Serdar Candar, Halil Kadırbeyoğlu. Neslıhan Yargıcı ve Çenti. (Fotoğraf: Vedat Yenerer) THYtte kış sezonu tstanbul Haber Servisi Türk Hava Yollan'nın 19891990 kış tarifesi yarın başlıyor. Kış dönemi tarifesi 24 Mart 1990'a kadar sürecek. Yeni dönemde iç hatlarda IstanbulAnkaraİstanbul seferleri genelde saat lO.OO'a kadar her saat başı, daha sonra ise iki saatte bir yapılacak. İstanbulAntalyalstanbul hattında ise her akşam yapılan seferlerin yanı sıra curaa, cumartesi ve pazar günleri için ek seferler düzenlendi. Bu arada, AnkaraVanAnkara sefer sayısı da haftada dört yerine beş oldu. New York, Madrid ve Lyon hatlanndaki haftalık sefer sayısı üçe, Lefkoşa hattındaki sefer sayısı da ikiye çıkarıldı. Dubai bağlantılı BangkokTokyo seferleri ise haftada iki gün devam ettirilecek. • Öte yandan, Moskova hattı 27 kasımda devreye girecek. vekili olan llona Staller. namı diğer Cicciolina. yann yapılacak olan yerel seçimler için Radikal Partî adına, oy avına çıktı. Cicciolina, Roma sokaklannda sürdürdu^ü kampanya etkinlikleri sırasında, darra önce gerçeldeştirilen genel seçımlerde kullandığı propaganda afişiyle birlikte gazetecilere poz verdi. (Fotoğraf: Reuter) , u y p e ş m u c ^,nfn en renk)i mjl)et. AV n P C İ n f İ P İtalyan Radikal Partı Zaman Alacak... (Baştarafı 1. Sayfada) ralsın... Aradan beşyıl geçtiğinde, enflasycnu indirmek şöyie dursun, yüzde 70'lere şahlandırsın... Ama buna karşın yine de hiç istifini bozmasın, koltuğunda oturmaya devam etsin... Hemen arkasından, kendi eliyle kendisi hakkında güvenoylamasına dönüştürdüğü yerel seçimlerde olağanüstü bir yenilgi alsın... Oylan yüzde 21.8'e insin... Ama yine, verdiği çekilme sözünü yutup, hiçbir şey oimamışçasına kılını bile kıpırdatmasın... Daha sonra, bu kadaria da yetinmeyip, bir de bütün bunların üstüne cumhurbaşkanı seçilmeye kalkışsın... İşte onun için, yüzde 78'lik enflasyon yüzünden bir maliye bakanının istifa ettiğine ilişkin haberleri duyunca, insan ister istemez kendi ülkesindeki bu durumu anımsıyor. Örneğin bir siyaset adamı çıksın, basın toplantılarında, gazetecilerle söyleşilerinde, siyasal yasaklann kaldınlmasına Kendisinin de taraftar olduğunu sürekli yinelesin... Ama aradan birkaç ay geçince, bir referandum öncesinde, televizyona çıkıp, bir askeri yönetimin koyduğu yasakları savunabilsin, kalkmaması için /?ay/royunun verilmesini istesin.. . Ama yine de koltuğunu koruyabilsin, hiçbir şey oimamışçasına yoluna devam edebilsin... Lütfen şöyle bir düşünün, bu oyunun adına kolayca demokrasi denilebilir mi? Demokrasinin siyahbeyaz diye tanımlanmasından çok, onun bir süreç olduğuna inanıyoruz. Ayrıca Türkiye'de demokratik sürecin kötüye doğru işlediği kantsmda değiliz. Ancak yukarıdaki örneklerin de ortaya koyduğu gibi, bizdeki temel eksikliklerden biri nedir? Gerçek demokrasilerde, böylesine bir siyasal pişkinlik karşılıksız kalabilir mi hiç? Kesinlikle kalamaz. İstifa kurumu derhal işler. Böylesine bir siyaset adamı kendisi istese bile o koltukta oturamaz. Bizde neden oturabiliyor? Bu konuda sadece muhalefeti suçlamanın yeterli olabileceğini sanmıyoruz. Ülkemizde muhalefetin kusuru, yanlışları mutlaka var. Ama bunun ötesinde bir noktaya daha dikkat etmeliyiz: Türkiye'de etkili bir kamuoyu denetiminden yoksunuz. Politikacılar bir yerde bunun rahatlığını yaşıyor. Demokrasinin doğru dürüst işlemeyişinde bu noktanın büyük önemi var. Bunun temelinde birçok nedenin yanı sıra, insanımızın eğitimsizliği, toplumsal örgütlenmenin son derece yetersiz düzeyi yatıyor. Böyie olunca da, verdiği sözü tutmayan, söylediğinin tam tersini yapan bir siyaset adamı, yoluna devam edip gitme cüretini kendinde bulabiliyor. Dün dündür, bugün bugündür sözünü şiar edinip bunu politika sanabiliyor. Bunun böyle olmadığını öğretinceye ve öğreninceye kadar, demokrasiyi gerçek anlamda kurup oturtamayacağız. HABERLEREV DEVAMI Pakdemirlî îkînci kez gerîledi (Baftarafı 1. Sayfada) bir bolumünü masraf gösteremeyecek. Stok değerlemesi yoluna gitmeyen sanayici ise eskiden olduğu gibi faiz giderlerini masraf göstermeye devam edecek. Konuyla ilgili olarak görüşlerıne başvurduğumuz İSO Başkanı Nunıllah Gezgin, stok değerlemesinin ihtiyari olması gerektiği konusundaki İSO görüşünü Maliye Bakanı'na sunduklannı ve Pakdemirli'nin bu düsünceyi uygun görerek kabul ettiğini söyledi. Türk Sanayicileri ve lşadamlan Derneği TÜSİAD'ın Başkanı Cem Boyner ise 26. maddenin mecburi ohna şartının kaldınbp "ihtiyari" olmasını bile yetersiz bulduğunu söyledi ve "yanlışlığın ihtiyarisi olur W " dedi. İTO Başkanı Yahm Erez ise bu konuda görüş belirtmedi ve kendisinin pazar günü Ankara'da Maliye Bakanı Pakdemirli ile bu konuları görüşeceğini ve gerek TÜSlAD, gerekse tstanbul Sanayi Odası'ndan aldığı görüşlerle birlikte tTO'nun görüşlerini Ankara'ya götüreceğini söyledi. Vergi Usul Yasası ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yapılacak değişikliklerin, TBMM Bütçe Plan Komisyonu'nda cumhurbaşkanlığı 3. tur secimlerinin ardından görüşülmesi bekleniyor. Tasarı, gelecek hafta görüşülemediği takdirde muhtemelen 1990 yüı ocak ayına kalacak. Faiz giderinin masraf gösterilmesini sınırlayan yasa tasansı, îstanbullu iş çevrelerini ayağa kaldırınca ve bu "ayağa kalkış" lslami bankalar lehine haksız rekabet yaratılması biçiminde basına yansıyınca Maliye Bakanı Prof. Ekrem Pakdemirli ilk geri adımı attı. Pakdemirli, İTO'nun çarşamba günü tstanbul'daki vergi ödül töreninde, vergi yasalannda düşünülen değişikliklerde tslami bankalar lehine bir haksız rekabet yaratılmasının söz konusu olmadığını, eğer tasarıda o yöne çekilebilecek boşluklar varsa bunların mutlaka düzeltileceğini söyledi. Ancak iş âleminin yasaya başka itirazları da vardı. Özellikle İstanbullu iş çevrelerinin en kolay diyalog kurduklan bakanların başında yer alan Prof. Ekrem Pakdemirli, iş çevreierinden yükselen diğer "itinulara" da kulak verdi ve Vergi Usul Yasası 'ndaki 26. maddenin "mecburi" olmaktan çıkartılıp ihtiyari hale getirilmesine "evet" dedi. Pakdemirli aynca yeni vergi yasalanyla ilgili olarak iş âleminin görüşlerini almak uzere İSO Başkanı Nurullah Gezgin ve İTO Başkanı Yalım Erez'i Ankara'ya davet etti. Pakdemirli'nin TÜStAD Başkanı Cem Boyner'i bu toplantıya davet etmemesi dikkati çekerken, TÜStAD görüşlerinin tTO Başkanı Yalım Eıez'e iletildiği ve Erez tarafından Ankara'ya götürüleceği öğrenildi. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz İSO Başkanı Nurullah Gezgin şöyle konuştu: "Stoklann yüksek enflasyon karşısında erozyona uğramamasını biz sanayiciler olarak öteden beri ısrarla talep ediyorduk. Yeni vergi sisteminde bu konuya yer verilmiş. ancak kullanılan kredilerin masraf yazılamaması düşiıncesi iş âleminde bazı tereddütler >'aratmış ve ahşılagelmiş sistemden sapmalar olduğu yorumunu beraberinde getirmişlir. tşletme seraıayelerini enflasyondan korumak ve sanayiciyi özkaynaga yöneltmek özlemiyle hazırlanan bu tasannın ihtiyari, yani istege bağlı olması en doğru yoldur. Biz bu düşüncemizi Sayın Maliye Bakanı Pakdemirli'ye sunduk. Kendisi uygun gördii ve gerekli değisiklikleri >apacağını söyledi. Kaldı ki bugün sabit sermaye ya&nmlarının yeniden değerlemesi de ihtivaridir. Bu kararia sisteme bir bütunlük geJmiş olacaktır. Stoklann yeniden değerlemesi ihtiyari olduğu takdirde sanayici dolaylı olarak özkaynak kuUanmaya yönelecektir. Şöyle ki: Özkaynak kullanan ve tercihini yeniden değerleme dogrultusunda yapan sanayici, kendisini enflasyonun erozyonundan korumuş olacakür." TÜSİAD Başkanı Cem Boyner ise Sanayi Odası'nın görüşüne katılmıyor ve "yanhşın ihtiyarisi olur mu?" diye soruyor. Boyner "Birşey serbesltir demek, o şeyi yap demektir. Bugunkü Maliye Bakanı 'ihtivaridir' diyor. Ama 3 ay sonraki Maliye Bakanı çıkıp da mecburidir derse ne olacak? Bu yolun açılmaması gerek. Yanltş bir yol açılmış oluyor" diyor. TÜSİAD Başkam Boyner sözlerini şöyle sürdürüyor: "Temelde faiz maliyet enflasyonumı artüran. dolayısıyla fîyatlan yukan çeken bir faktordür. Hükümetin amacı faizi aşağı çekmek olmalı, \ukan değil. Bu kanun, hiçbir şey yapmasa, maliyet içindeki faizleri en az yüzde 20 yukan çekecek. Dolayısıyla fiyatlar .da yukan çıkacak. Yanlış teşhis, yanhş reçete, yanlış ilaç. Aynca bu kanun 'biz enflasyonu aşağı çekemiyoruz, teslim olduk' demenin en kolay yoludur. Enflasyonla beraber yaşamak için teknik araçlar icat etmektir. Bu olay fiyatlara yansıyacak, bankalar kaybedecek, şirketler kaybedecek, ama en önemlisi tüketici kaybedecektir. Kanunla vatandaşın cebinden kanunun cebine 6 trilyon lira girecektir." UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GÖZLEM dış siyaseti, cumhuriyet tarihimizin en büyük başarısızlığı ile karşı karşıyadır. 65 bin soydaşımız Bulgaristan'a geri dönmüştür. Tersine göç sürmektedir. Başbakan Özal eliyle yürütülen "kıç üstü oturtma" ve "ümük sıkma diplomasisi" dünya kamuoyunda devletimizin saygınlığına büyük darbe indirmiştir. Ozal döneminde dış siyaset, Dışişleri Bakanlığı elinden alınmıştır. ENKA Holding eliyle pazarlanan "Davos toplantılan" ve büyük bir zafer gibi sunulan "Davos ruhu"nun nasıl yapay bir gösteri olduğu bugün artık iyice anlaşılmıştır. Kıbrıs sorunu tam bir çıkmaza sürüklenmiştir. Ege sorunu yine askıdadır; Yunan adaları antlaşmalara karşın yine birer silah deposudur. Yunanistan, herhalde "Davos ruhu" uyannca Kıbns Rum kesimini silahlandırmaya devam ediyor. Yann ya da öbür gün, Kıbrıs'ta bir "oldu bitti" ile karşılaşılabilir. Güneydoğu'da PKK terörü sürüyor. Etnik kökenli terörün, yarın ne gibi sorunlar yaratacağı bilinmiyor. PKK örgütü Suriye'de üsleniyor. Suriye uçakları sınırianmızın içine girip bir sivil uçağa ateş açıp uçağı düşürebiliyorlar. Bütün bu olaylar ve olgular ortadayken, hükümet, TFTT ve yandaş basını kullanarak bu skandalları, bu başarısızlıkları parlak başarılar gibi sunuyor. Gözlerimizi bu tablolardan ayırıp 1920'lere dönelim. Tarih, 10 Ağustos 1920'dir. O gün, Paris yakmlanndaki Sevr kasabasında Osmanlı imparatorluğu âyân üyeleri Hadi ve Rıza Tevfik beylerle Bern Büyükelçisi Reşat Halis Bey, 433 maddeden oluşan Sevr Anlaşması'na imza koymuşlardı. Anlaşmanın 62. maddesinde Kürtler için İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinin atayacakları üçer kişilik komisyonun bir taslak hazırlaması öngörülmüştü. Anlaşmanın 89. maddesiyle de "Osmanlı devleti ile Ermenistan arasındaki sınınn saptanması işi ABD hakemliğine" bırakılmaktaydı. Türkiye, 12 Eylül 1980 öncesinde birbirleriyle eşgüdümlü biçimde sahnelenen iç ve dış terörle tam bir "destabilizasyon" sürecine sokulmuştu. Ermeni terör örgütü "ASALA"nın saldırıları, 7974 Kıbns Barış Harekâtı'ndan sonra başlatılmıştır. 1975 yılında başlayıp 1982 yılına kadar süren saldırıları sonucunda konu siyasal platformlara aktarılmıştır. PKK terörü de aynı yolu izlemiş; Ermeni ve PKK terörü, ABD'nin Kürt ve Ermeni diplomasisi için bir çeşit ön çalışma olmuştur. Bu, okyanus ötelerinden dalgalandırılan bir yeni "Sevrsiyasef/"dir. Türkiye'de bir "Kürt sorunu" vardır; bunca olay yaşanıyor; kimse bu gerçeği yadsıyamaz. Bu sorun, ancak ve ancak ulusal sınırlar ve ulusal bütunlük içinde insan haklarına tam savgıyla ve özgürlükçü demokrasinin eksiksiz işlemesi ile çözülür. Kürt sorunu, ne "PKK terörü" ile çözülür ne "Kürt şovenizmi" ve ne de "Amerikan ve Fransız mandadılığı" ile! Tersine bu gibi yol ve yöntemler, emperyalizme ve faşizme yarar. Yaramıştır da... Özal, işte bu koşullarda, muhalefetin katılmadığı seçimlerle ve seçmen tabanını yitiren bir partinin çoğunluk oylarıyla Çankaya'ya çıkmaya hazırlanıyor. Türkiye, Özal'ın Çankaya serüveni ile içinden pek öyle kolay kolay çıkılmayacak derin ve büyük bir bunalıma doğru hızla sürükleniyor. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) kezden dün sabah Anayasa re yürütemeyeceğini ve asıl he Mahkemesi'ne gitmek için grup defi olan erken seçimle iktidar kararı alınacağı yolunda basılan kapısını açamayaçağını pekâlâ hava, öğle üzeri fos çıkmıştı! görüyordu. Dün 70, muhalefetle TÖ, Çankaya'ya çıktıktan sondalga geçiyordu. "Hani bir söz vardır, umut şu tepenin arkasın ra SHP'nin birden "çok aktif" da derler" diyor, eliyle Çankaya olacağı rivayet olunuyordu ki dün Köşkü'nün yer aldığı tepeyi öğrendık, parti "çok değişik kenedense göstermeden, SHP'nin sımleri" harekete geçirmek için Anayasa Mahkemesi'ne basvu işçi, esnaf, kadın, çevre gibi koru girişimini alaya alıyordu. nularda, büyük mitingler düzenDün'sabah SHP üst kademe lemek yerine, "kurultaylar tersi Anayasa Mahkemesi'ne "mut tipleyecekti." laka" başvuracaklanm soylüyorBugünkü kanıya göre seçim du. Nitekim SHP grubu birden 1992'ye kalıyor ve SHP, TÖ'ye toplantıya çağnlmıştı. Genel mer karşı halkı ve kamuoyunu işte bu keze göre Meclisteki toplantı ni kurultaylarla canlı, ama hep hesabıyla seçim nisabı birbirinden yecanlı tutacağını sanıyordu. Tafarklı öğelerdi Anayasaya göre bii TÖ, dün SHP'nin 26 Mart'tan cumhurbaşkanı seçiminin ilk iki bu yana ürkek politikalarla uyguturunda 300 milletvekilinin katı ladığı yöntemleri bir bir ele alıyor lımı gerekiyordu. Oysa seçim, ve soruyordu: "Turiara girmemeANAP çoğunluğuyla yapılmış, iç leri Meclisin meşruiyetini kabul tüzük bir yerde ihlal edilmişti. etmedikleri anlamına gelir. 26 TÖ'nün başbakan olarak son Mart'tan sonra madem ki bu basın toplantısını yaptığı saatler Meclis halk çoğunluğunu temsil de, SHP, Anayasa Mahkemesi etmiyordu, istifa etmelerı gerekiriçin grup kararı alacağı toplantı di. Meclis başkanlığı seçimine yı açıyordu. SHP, TÖ'nün cum girdiler, turların hangi gun yapıhurbaşkanlığını bu yoldan düşü lacağını belirleyen karara katıldıreceğine inanıyor muydu? Kuş lar. Oyleyse?.. Hangi meşruiyet kusuz hayır! İnönü, daha baştan tartışması, hangi nedenle seçilen olayı hukukçularla incelemış, iç kişinin cumhurbaşkanlığına itiraz tüzük savıyla yüksek mahkeme etmek?" diyordu. den "çarpıcı bir karar" çıkması TÖ, lafı döndürüp dolaştırmış, olasılığmı zayıf görmüştü. Ne muhalefetin taktik hatalarını, budense, genel merkez, Anayasa gün savunusuna belli başlı öğeMahkemesi diye tutturmuştu. ler haline getirmişti. Başvuru ne işe yarayacaktı? Hiç! Sonuç alınmayacak, üstüne üst Yeni başbakanla lük kamuoyuna umut şırınga edi konu değişiyor lecek, karar olumsuz çıkarsa halkta yılgınlık başgöstereçekti. "Cumhurbaşkanlığı faslının" Fakat dün bir kez daha İnönü siyasal gündemdeki yerini yavaşile genel merkez arasında farklı ça yitirdiğine inanmış, hatta mutgörüş açılarının egemen olduğu luluk duyar havadaydı. Öyle ya, ortaya çıktı. "Müdebbir" İnönü, artık "yeni başbakan arayışları" dün grupta "son bir uyarı" yap manşetlere çıkmıştı. Çankaya yatı. Anayasa Mahkemesi'ne git vaş yavaş tepedeki yerini alıyor, mekten söz etmedi, grupta da arenadaki arslanların önüne yegörüşme açılmadı. Genel mer ni başbakanı atıyordu. Olaöanüs Biyokimya (Baştarafı 1. Sayfada) "kitapta Türk tslam sentezi propagandası yapıldığı" yolundaki haber üzerine incelemeye alındı. Konuyla ilgili olarak Cumhuriyet'in yönelttiği sorular üzerine Atatürk Üniversitesi Basın ve HaJkla Uişkiler Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, gazetemizin 23 Ekim 1989 günkü sayısında yayımlanan haber ve başyazı üzerine, BiyokimyaI kitabının incelemeye ahndığı kaydedildi. Açıklamada, "Teknik bir konu oldugundan inceleme sonuna kadar anılan kitabın ders kitabı olarak okutulması, üniversitemiz tıp fakttltesi dekanlığınca durdurulmuşrur" denildi. Sovyet maçına konut fonu (Baftarafı 1. Sayfada) ın Simferopol kasabasında yapılacak karşılaşmaya taraftarlann gitmesini isteyerek, "Bu maç için hava ve denizvolları seferber edilecek. THY özel uçak kaldıracak. Bunun yanı sıra dün THY ile seyahat acenteleri bir toplantı yaptı. Uçakla 1 saal 10 dakika tutu>or. Taraftarlarımız giiniibirlik gidip gelebilirler. Bunun için vize kolaylıkları sağlanması için de girişimlerimiz siıniyor" dedi. Özarslan, Başbakan Turgut Özal'ın futbolculan pazartesi günü kabul ederek futboicu ve teknik adamlara 15'er konut sertifikası; Futbol Federasyonu'nun 10'ar, Emlak ve Ziraat bankalarının 5'er milyon lira, VakıfbankÖğretim üyelerinin de tepkisi ın da 10'ar Vakıfbank altını verene yol açan ders kitabında, insan ceğini söyledi. beyninde "ibadet, dua, tapınma" Özarslan, Mıllı lakım'ın "dermerkezi olduğu öne sürülüyordu. hal" kampa alınması gerektiğini Kitapta ayrıca, "hastalara aç de belirterek "Şimdi agırlık Sovlıklan fenalaşsalar da zorla yemek >etler Birliği maçında. İzlanda yedirilmemesi, çiinkii cenabı hak raaçında olduğu gibi fıılbolculakın onlan yedirecegi" ve "Herke nn dağınık, sakal olarak SSCB'ye sin bulunduğu hale nza gösterme gilmesini islemiyoruz" dedi. si gerektiği" gibi görüşler yer alıFutbol Fcderasyonu'nun 8 kayordu. sımda oynanması gereken maçın tü kongrenin sağlıklı bir parti yönetimi çıkaracağı umuduyla örgüt ve milletvekilleriyle sürekli ilişki kuranlara basit anımsatmalar yapıyordu. Kasımın onuncu ÜMİT ASLANBAY günü mü olur, yoksa dokuzu mu, ANKARA SHP, Merkez yoksa 11 kasımda mı, orasını artık Allah'ın lütfuyla başımıza ge Yürütrae Kumlu'nun (MYK), çen TÖ bilir. Fakat TÖ, başbaka Başbakan Turgut Özal 31 ekim nı kongreden önce saptayacak salı günü cumhurbaşkanı seçilmeden önce toplanarak, "bundan tı. Böylece kasımda yapılacak sonra izlenecek stratejiyi' görüşkongrede seçilecek olanın baş mesi bekleniyor. Partim meclisi bakan atanacağını öne süren tatlı ise özal'ın cumhurbaskanlığmdan düşler, varsayımlar bir kez daha bir gUn sonra, 1 kasım çarşamba degerini yitiriyordu. günü toplanacak. Bu toplantıda, TÖ, başbakanı atayacak, o özal'ın cumhurbaşkanlığı ile başbaşbakan kongrede partinin ba layacak yeni dönemin değerlendişına oturtulacaktı. Kongre önce rilmesi ve "sol kanat" olarak adsi buraya gelen delegeler sıra sı landınlan üyelerin cumhurbaşra Çankaya Köşkü'nde önünden kanlığı ile erken seçim konulanngeçecek, kutlama ayağıyla elini da izlenen politikaya eleştiriler geöpenlerin kulağına TÖ'nün uy tirmesi bekleniyor. gun gördüğü "isim" yeni başbaMYK toplantısında, "Özal'ın kan lider olarak fısıldanacaktı. cumhurbaşkanbgmın ardından izAçıkça söyluyordu dün. Ataya lenecek politikalar" yanında, cağı başbakanın "kongrede iyi "iiye yenileme" konusunun da desteklenmesi gerekiyordu." Ba gündeme gelebileceği bildiriliyor. basının sözünü dinlemeyen ya MYK'da görüşülmesi halinde, ramaz çocuklara benzettiği "bir parti meclisine gidecek olan "üye kaç aday fırtınası"ndan rahatsız yenUeme yönergesi" ile SHP Uyeolmasına olmuştu. Ne var ki, bu lerine 5 bin lira karşlığı yeni üye rahatsızlık, istediği kişiyi başbakanlığa ve lıderliğe oturtamayacağı kuşkusundan kaynaklanmıyordu. HCG'leri, belki de MY'le (Baştarafı 1. Sayfada) ri ağalığına bir çeşit başkaldın giGece yarısı 03'ten sonra yazılbi görüyordu. O kadar! dığı için yalnızca kent içi baskılaTÖ'nün hayalleri bir yerde "o rına ve bazı semtlere yetişmişti. kadar"da kalacaktı. Muhalefet Haberde, önceki gece yarısı partileri ağır aksak, ama azimle toplanan Bakanlar Kurulu'nda bir hedefe ilerleyecekti. Seçimi Başbakan Yardımcısı Ali Bozer'in 1990'a almaz, 1991'de belki ya yurtdışi ile yaptığı bir telefon kopar. Ne çare 1992 yılı mutlak san nuşması yer alıyordu. Bu telefon konuşması Mitterrand'ın o gün dık yılı olacaktı. TO'yü aşağı indirmeyi halka Avrupa Parlamentosu'nda dövaat eden muhalefet partileri, nem başkanı ülke CumhurbaşkaMeclis aritmetiği ne olursa olsun, ru sıfatı ile söyledikleri ile ilgili idi. Mitterrand'ın sözleri Ankara'verdikleri sözü gerçekleştırecekya farklı ulaşmıştı. Başbakan ler. TÖ, mutlaka Çankaya'dan indi Özal'a Avrupa Topluluğu nezdindeki dairhi temsilciliğimizden ularilecek. şan konuşma metni, Ali Bozer'e O kadar! ulaşan metinden farklı idi. İşin aslını öğrenmek üzere gece yarısına doğru Strasbourg arandı. SSCB Mitterrand'ın, konuşma tutanaklarına göre ne konuştuğu soruldu. Telefon konuşmasını 26 kişilik Bakanlar Kurulu salonunda yalnızca Başbakan'a yakın oturan devlet bakanları dinleyebiliyorlardı. Bozer telefonda aldığı bilgileri Başbakan'a aktardı. Mitterrand TÜRKİYE şöyle diyordu: "Benim kisisel görüşüm şudur ®Ankara ki, 1993'e kadar kendi aramızda yapmanuz gereken birçok şey \ar. Stafaropol neresl? Türk Milli TaÇelişkilerimizi heniiz çözemedik. kımı, Dünya Kupası eleme grubunun Yeni başvurulara evet ya da hason maçını Sovyetîer Birliği'yle Kınrrfm yır demeden önce belki de kendiSimferepol kasabasında oynayacak. mize nefes alacak bir sure tanımamız gerekiyor. Ancak şu anda bu 15 kasımdaki AvusturyaD.Al başvurulara hayır dememiz için manya maçı nedeniyle aynı güne alınması isteğini Sovyetîer Birliği: nin olumlu karşıladığını ve tarih için "nza gösterdiğini" belirten Özarslan, "Önumuzdeki hafta Başkan Erzik'i FIFA ile görüşmek için gönderi>onız. Şu anda da FIFA toplantı halindedir. Sanıvorum, teklifimizi kabul edecekler" dedi. Özarslan daha sonra Milli Takım Teknik Direktörü Tınaz Tırpan'ı da kabul ederek kutladı. SHPstrateji belirleyecek kartlan dağıtılacak. Üye sayısının "sağlıklı olarak" saptanması sağlanacak. SHP üyeleri, fotoğraf ve kimlik bildirimi ile üye kartlarını aldıktan sonra, bilgisayara da işlenecekler. Öte yandan SHP'nin, Anayasa Mahkemesi'nin "ihtanodan"sonra 6 ay içinde tüzük değişikliğine gitmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başvurusu üzerine ele aldığı SHP Tüzüğü'ndeki "görevden alınan il vönetimi secimlerinin atamadan sonra 45 gün içinde 3 kez ertelenebileceği" yolundaki hukmün Siyasal Partiler Yasası 'na aykın olduğunu bildirmişti. Anayasa Mahkemesi hükmünün 6 ay içinde yerine getirilmesi gerekiyor. SHP yetkilileri, tüzük değişikliğinin haziran ayında yapılacak Büyük Kurultay'ın iki ay önceye alınarak yapılabileceğini, ancak bu yola başvurulmayarak, "Ayn bir tüzük kurultayının toplanmasının daha büyük olasılık olduğunu" belirtiyorlar. Fransadan gelen nıesaj bir neden de yok. Ge'lecekte ne olacağı ise o zaman belli olur." Mitterrand'ın sözleri yansına kadar dolu bardağın yorumu gibi idi. "Üst yansı niye boş" diye mutsuz olmak da mümkündü, "İyi ki alt yansı dolu" diye sevinmek de. Salonun öteki ucundaki bazı bakanlar ikinci yorumu yapıp toplantıdan sonra kendilerini arayan Başbakanlık muhabirimiz Tuncay Özkan'a, "Fransa'dan sevindirici baber geldi" dediler. Bakanlar bu haberi Bozer'in ağzından aktardılar. Tuncay da oturup haberini böyle yazdı. Gece 03'ten sonraki baskılara yetiştirdi. Ancak Başbakanlık Konutu'na giden baskılarda yeti^memiş olduğu için Özal haberi göremedi. Bozer'in makamına giden baskılarda söz konusu haber yer alıyordu'. Mitterrand'ın konuşması, "yoruma açıklığı" bir yana, çelişkiler de taşıyordu. Şoyle ki Başbakan'a ulaşan konuşma metni, önceden basına dağıtıian konuşma idi. Bozer'e gelen metin ise tutanaklardı. Tutanaklarda ba2i farklılıklar yer alıyordu. Belli ki Mitterrand Avrupa Parlamentosu kürsusunde metin dışına çıkmıştı. Bu arada bir başka metin de Bozer'in danışmanı Temel Iskit'e ulaşmıştı. Bu, Fransız Haber Ajansı AFP'nin haberi idi. AFP muhabiri haberi yazarken, giriş bölumünde Mitterrand'ın konuşmasını yorumlamış, "Mitterrand Türkjye'nin başvurusunun inceleomesinin 1993'den sonraya atılmasını telkin etti" diye vermişti. Işleri kanştıran da bu ifade idi. Mitterrand 1993'e kadar başvurumuzu rafa kaldırmış mı idi, kaldırmamış mı idi? Üç ayn metin üzerinde sözcük sözcük yapılan inceleme kuşkulan doğruluyordu. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı, sözcü Mnrat Sungar'ın ağzından bu kuşkulann dağıtılmasını resmen istedi. Sungar, "Sayın Mitterrand'ın konuşması tereddütle karşüanmıstır" diyerek Türkiye'nin "kesin bir fikre sahip olması" için Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerinin bizzat Fransız yetkili makamlarınca ne şekilde yorumlanacağını sordu. Türkiye'nin tam üyelik başvurusuna ilişkin AT raporu masaya geldiği sırada Dönem Başkanı Mitterrand'ın sözleri çok önem taşıyor. Gerçi bazı sayın bakanlar veya çevreler gibi "Aman ne iyi, Mitterrand 'Avrupalı bir ülke olan Türkiye' demiş" diye sevinmek ya da "Fas ile aynı kefeye koymarnışlar" diye övünmek mümkün. Ama Türkiye'nin artık bu "züğürt teseUUerini" geride bırakması gerekir. O yüzden üç ayn "versiyonlu" konuşmasının ne anlama geldiğini Mitterrand, dönem başkanı sıfatı ile AT aday üyesi Türkiye'ye haber etmelidir. 6 Beyaz Saray, mesajı s e \ (Baştarafı I. Sayfada) sindeki taahhütler ile Türkiye ile nı anımsatan Ankara'daki yetki olan "dostluk ve iyi müttefiklik" liler, Beyaz Saray'm son açıklama çerçevesinde üzerine düşeni yapsında ise tasanya karşı mücadele masının, ikili ilişkileri "sağlıklı" edilmesi yaklaşımının egemen ol tutmak için şart olduğunu belirduğunu belirtiyorlar. Bu "lutoın tiyorlar. Başkan George Bush'un degişikliği" Ankara'da "Türkiyei seçim kampanyası sırasında Kongnin önlemler paketiyle vermek is' re'den geçmesi halinde Ermeni tatediği mesajlann ABD yönelimi sarısını onaylayacağım açıklamış tarafından anlaşümış elmasının olması, yönetimin tasan karşısınsonucu" olarak yorumlanıyor. daki en etkin mücadelesini SenaYetkililer, tasanya karşı ilk güıiler to Genel Kurulu'ndaki gorüşme deki hareketsizliğini terk ettiğini öncesinde verebileceği şeklinde yobelirttikleri Bush yönetiminin, rumlanıyor. Bu durumda, TürkiTürkiye'nin uyarüanyla daha cid ye'nin gündeme getirdiği önlemledi bir tavır izlemeye yöneldiğini rin askıya alınıp ahnmaması tarsa\ıınuyorlar. tışmasının "günün konusu" olmaÖte yandan, Türkiye'nin günde yacağjru kaydeden Dışişleri'ne yame getirdiği yaptınmlarla "ABD kın kaynaklar, "Ancak Bush yöyönetimini cezalandırma" amacı netimi etkin tavnyla Türkiye'nin gütmediği, ancak Bush yönetimi duyarlılığını ve larihsel gerçekleile Ermeni tasarısı karşıtı Kongre ri yıpralmayan bir sonuca ulaşılüyelerine Türkiye'nin duyarlılığı raasını sağladığı lakdirde" önlemnı gözeten çabalarında güç kazan lerin ııygulamadan kalkmasının dırmayı hedeflediği kaydediliyor. gündeme gelebıleceğini belirtiBu arada ABD Dışişleri Bakan yorlar. lığı Sozcüsü Margaret Tuttviller1ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüin Türkiye'nin uygulamaya koydu sü Margaret Tutwiller'in "Türkiğu önlemlerin geri alınmasını di ye'nin Ermeni tasansına karşı uylediğini açıklaması ile VVashington guiamaya koyduğu önlemleri asPost'un bu önlemleri "Türkiye'nin kıya alması isteğini içeren açıklaihtar ateşi" olarak değerlendirme masına ilişkin" görüşu sorulan si, Ankara'da "mesaj yerine Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Muulaştı" şeklinde değerlendirildi. rat Sungar şunları söyledi: Dışişleri kaynaklan, Bush yöneti"Sayın Bakanımız geçen hafta minin Savunma ve Ekonomik Işbirliği Anlaşması (SEİA) çerçeve TBMM"de yaptığı konuşmada bu konudaki göruşlerirnizi ve tutumumuzu açıklamışlı. SEİA çerçevesinde alınan geçici onlemkr ABD yönetimini daha etkin bir davranışa yöneltmiştir. Bunu ihtiyatlı bir iyimserlikle kaydetmek isterim. Ancak, ABD Dışişleri Sözcüsü'nün alınan geçici önlemleri açıklamasının nedenini anlamakta güçlük çekliğimizi de belirlmek isterim. Biz tasannın engellenmesi hususunda ABD yönetimiyle işbirliğini surdürecegiz."