Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU Meeteoroloıı Genel Mudürliıgu nden a'ınan bi'gıye 9öre yurdufi kuzey ve dofju kesımien parcalı bulutlu Karadenız lc Ana dolu'nun kuzey dogusu le Doğu Anadolu bölgeterı sağanak ve gökgürultüiu saganak yagıslı. ötekı yerter u bulutlu ve acık ge Cfrcek Hava stca«lıgı bütOn yurtta biraz 6ihaazaiaca* RUZ3AR Kuzey ve batı yönlerden orta kuvvette yer yer kuvvetiıce esecek DENIZLERDE Yıldız ve karayelden 3 ıla 5 kuvvetınrJe saatte 10 ıla 21 denız inlı hızla esecek DENIZ Muted I aalgalı. calga yukseklıg: 05 ıla 15 melre Karadenız Marmara. Ege ve Batı Akdenız'de yer ye' 67 kuvvetınde saatte 2733 denızmtli hızla Adaia Aoaparan Adıyan an Afyon Afr. Ankafa Anîakya Antalya Artvın Aydm Balıkesr A B B A Y B A A Y A B B Bılecık Y Bmgöl Y Bıtts Y tou B Bunia Canakkale B Çorum Y Denızl. A HABERLERÎN DEVAMI TÜRKİYEDE BUGÛN 32° 19° Dı/artak» 6 28° 17= Edırne 'B 31° 19° Ezmcan Y 29° 12° Eajfum Y 20° 7° Eslosehi' B 26°11° Gaaamep B 31° 23° aresun ¥ 32°20£>GumiışhareY 24° 13° Hakttn Y 33° 18° Isparla A 28° 15° Isanbul B 29° 16° İ2mr A 26°12°KafS Y 25° 12° Kasomonu Y 25° 11° Kaysen Y 28° 16° Klklarelı B 26°18°Kooya B 25° 10° Kutafıya A 32° 19" Malaiya Y 32° 16° Man 5a A 3 ° 20° 27° 12° K Maras A 37° 18° 25° 10° Mers r A 30° 22° 20° 4°Mugla A 320 16° 26° 10° Mus Y 25° 12° 31" 18° H ğde Y 26° 12° 23° 18° Onlu Y 23° 18° 24° 10° Rıze Y 24° 19° 26° 16° Samsun Y 24° 18° 28° 10° Sw1 B 32" 18° 26° 16° Sınop Y 23° 18° 32°22°S«as Y 24° 10° 20° 6°Te*fdag B 27° 15° 2»° 10° TraOzod Y 24° 19° 26° 10° Tuncel Y 27° 12° 27° 12° Uşak A 29'13° 28° 12° Van Y 24° 10° 28° 12° Yarçat Y 25° 12° 28° 16° Zonguldak Y 25° 17° 1 5 EYLÜL 1988 DUNYA'DA BUGUN Amsterdam Amman Atına Bağdal Barcelona Basel Beigrad Berlin Bonn Bnjksel Budapeşte Cenevrt Cezayır COde Dubaı Fnnkfurt Gime ıHdsınfc Kahire ffopenhag ıKoln Lefkosa ^ m u | e S | , a a t g a h a r r a n a . Van Gölu nde hava cok bulutlu ve sajaiak yağıstı gececek Râ Ruzgâr kuzey ve batı yön : Q E aç* ^ bmuflu j yajınurti; Ülsısi /Kkark A j ç * B bulullu K kark S ssfc Y Kahire • Y A A A A A A B B B A A B A A B \ Y A Y B A 18° 34° 34° 36° 29° 22° 25° 18° 17° 16° 22° 22° 31° 42° 44° 18° 34° 18° 33° 16° 17° 35° Lemngrad Londra Madrıa Mılano Montreal Moskova Münıh New Yofk Oslc Pans Prag Rrvad Roma Sotya Şam İe! Aynı Tunus Varsova Venedık Vıyana Washır>gton A Zünh A B B A A B Y B B Y B B A A A A A A B A A 24° 17° 28° 24° 24° 20° 18° 28° 16° 18° 20° 40° 27° 23° 34° 31° 17° 26° 24° 30° 22° POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL ir Acı Eleştirmen... Hem okula gider hem çalışırdım. Bir de değil, iki işim vardı: Akşamları gazete, gündüzleri daire. Ya iş çokmuş, ya elimizden bir tutan varmış. Vaktaki solculuğa bulaştık, resmi görüşe karşı çıktık, her şey birer birer döküldü. Şahap Sıtkı'yı sıkıntılı günlerdetanıdım. Milli Eğitim Bakanlığı'nın Yayın Müdürlüğü'nde memurdu. Hasan Âli dönemi, nice aydın kişi varsa buraya gelir, bir şeyler yaparlardı. 194O'lı yılların ne kadar guzel çevirisi varsa bunlann emeğidir Şahap Sıtkı bu güzel insanlara havariler diyor, ben acılı kuşak demiştim. Şahap Sıtkı, o dönemde öyküler, romanlar, şiirler, eleştiriler yazardı. Daha çok eleştiri yazıları ile tanınırdı. Nurullah Ataç'ın önaldığı bir dönemde eleştiri yazmak, tanınmak, beğenilmek kolay değildi. Şahap sadece ilgi çekmiyor, beğeniliyordu da... Bir şair arkadaşımız adını "acı münekkit" koymuştu. Daha dilimiz eleştiri sözcüğüne pek alışmamıştı. Şahap Sıtkı sadece acı münekkitliği ile tanınmıyor, şık giyim kuşamı, scylu davranışları, ağırca oturup kalkışı ile de önöe geliyordu. Kıravatları, manşetli gömlekleri, iyi bir terziden çıkma giysileri ile verli bir kont gibiydi. Ya da yoksul günlerimizde bize öyle geliyordu. Bir dönemin anlı şanlı acı münekkidinden geçende bir mektup aldım. Her şeyden, herkesten, yaşamdan yakınıyordu. Çoğu aydınlarımızın durumunu yansıtan bu mektuptan parcalar alarak yazımı sürdürecegim: "... Ekonomik güçsüzlüğüm canıma tak dedirtti. Genç oğlumu yitirdiğim zaman acıların en koyusunu yaşadım. Uzun sayrılık yılları geçirdim. Genç denebilecek yaşta emekliliğimi istedim, buraya göçtüm. İlk sıralar günde üç gazete, ayda üç dört sanat dergisi, bol bol kitap alıyordum. Yazmasam bile hiç değilse okuyordum. Bugün hiç kimsenin kıskanmayacağı bu saltanatımdan oldum. Gazete bire düstü, dergi de öyle, kitap dersen hiç. Dostlar gönderirse başımla beraber Epeyce oluyor. dostum Vedat Günyol'un bir dergide, 'Yaşlılıkla Gelen' diye bir yazısını okumuştum. Vaşlandıkça insanoğlunun kazandığı güzelliklerden söz ediyordu. Yaşlanmaksa, biz de yaşlandık, hani o güzellikler? Bir günlükte Selim İleri, İstanbul'un anlayışsızların elinde yitirdiği doğa güzelltklerini, kapılarına kilit asılan yerleri, yıkılan yapılan, bunlara duyduğu özlemi dile getiriyordu. Bayıldım bu hüzne. Selim İleri benden çok gençtir. Ben de biraz daha eskileri düşündüm. Eminönü Balık Pazarı'ndaki Doktor'un meyhanesini, Karakoy'deki ihsan Baba'nın Bahriye Lokantası'nı, geceleri gazetelerde çalışanların ayaküstü ikişer attıkları Bedros'un küçük dukkânını (Çemberliîaş'taki), daha bir yığın yeri." "... Çok sevdiğim kentteki değişiklikleri gazetelerden, köşe yazarlarından, okuyucunun yakınan mektuplarından öğreniyorum. Bütün bu yoksunluklar neden? Ekonomiden. Arada Boğaz var, köprüyü geçmek var. Geriye kala kala büyük bir zevksizliğin sürükleyip götürdüğü, hiçbir ince yanı olmayan televizyon kalıyor. Halkın parasını, parasıyla biriikte zevkini, ekinini yozlaştıran bu camda ne seyredilebilir? Bir vakitler bir ulusun dili o ulusun tiyatrosunda konuşulurdu. Günümüzde buna televizyon da eklendi. Bir ara dostum Hikmet Feridun, spikerlerin yanlışlarını yazıyordu. Hem Türkçelerini değil İngilizcelerini. Oncaçokeleştirdi ki, sonunda bıktı vazgeçti. Epeyce oluyor, boş bir zamanımdı/' bir dinleyeyim dedim. O, nereye baktığı belli olmayan genç bir spiker konuşuyordu. O ünlü Fransız ressamı Cesanne'a Cezzanne demez mi? Bir başkası, gene ünlü bir Fransız şairine, Rimbaud'ya i'yi e okuyarak değil, düpedüz Rimbo demez mi? Hadi bunlar yabancı adlar, ya hakeme hâkem, kabul yerine kaabil diyenler mi ararsın? Oldukça eski bir tarihte, Yayın Müdürlüğü'nün küçük bir odasında Nusret Hızır, Yaşar Nabi, Vedat Günyol dereden tepeden konuşuyorduk. Daha gerçeği, Nusret Hızır'ı dinliyorduk. Birden kapı açıldı, bir baş dzandı: Kim bu güzel Türkçeyi konuşan? Geldiği gibi usulca, alçakgönüllü, yürüdü gitti. Bu, Hasan Âli Yücel'di. Dönemin Milli Eğitim Bakanı. Ustamız Nurullah Atac, 'bir insanın bikjiğini başkasına öğretmemesi suçtur' derdi. Gençl'ere büyüklerimizden öğrendiklerimizi söyleyelim diyoruz, alayla yüzümüze bakıyorlar." Günümüzün her şeyi paraya dayandıran, bütün değerleri iş bitirmek ve köşeyi dönmek diye nitelendiren bir sistemin açtığı yaralar nerelere değin uzanıyor. Bu dönemde emektiye ayrılıp bir koşeye çekilenlere yaşama hakkı yok. İnsan hakları sadece hapisanelerde değil, yaşarken de, yaşlanınca da çiğneniyor. Bir düzettme Dostum Ender Dai'nin de yazdığı in vivo dergisinden söz ederken, Bay Cengiz Özakıncı'nın öyküsüne de değinmiştim. "Bir ülkede işkence başladı mı her köşede kendini gösterir, her meslek sahibi biraz nasibini alır" demiştim. Cengiz Özakıncı yazısında, "... sanat ile sorgu; sanatçıyla sorgucu, zıt görünseler de biri diğerini içeren olgular (...) Hem, insanın sorgulayan kişiliği değil midir sanatçı kişiliğini yaratan?" diyormuş. Kusura bakmasın, anlayamamışım. Kendi ağzından düzeltiyorum. 32° Fransız basınında Irak Kürtleri M*nh 'Kürtler barışın mağlupları' Göçün hızı kesildi Türkiye smırındaki sıfır noktasına kadar indikleri ve karşı tepelere Irak bayrağını çektikleri bildiriidi. Kürtlerin, Türkiye sınınndan girişlerinin önceki akşamdan bu yana çok azaldığı gözleniyor. Hakkâri bölgesinden arkadaşlarımızın verdiği haberler şöyle: Çukurca'da bulunan Halil Nebiler, sığınmacıların geçici iskân bölgelerine nakledilmelerinin sürdüğünü bildirdi. Çukurca'nın Işıklı mevkiinde barındırılanlar dün Yüksekova'daki kamp yerine, 30 kamyonluk bir konvoyla gönderildi. Sığınmacılar beş gün içinde Yüksekova'dan başka SilopiCizre ilçe sınırları içine nakledilecekler. Taşıma işlemleri sırasında sığınmacılar kendi aralarında yer, yiyecek ve hayvan sorunları nedeniyle zaman zaman kavga ediyorlar. Dün sabah Işıklı Yaylası'nda bulunan yaklaşık 14 bin sığınmacıdan bir grup, yakınındaki Işıklı köylülerinin hayvanlannı ucuza kapatmak istemeleri yüzünden kavga çıkardılar. Çıkan kavgada ölen veya yaralanan olmadı. Yaylada görevli güvenlik kuvvetleri olaya müdahale ederek tarafları ayırdılar. (Baştarafı 1. Sayfada) da olan Selman Hurşit, Sağlar'a kendilerine gerekli yiyecek ve ilaç yardımında bulunulmadığından yakındı. Fikri Sağlar, daha sonra Hakkâri MiUetvekili Cumhur Keskin aracılığıyla hitap ederken, "Nazi kafalı Saddam'ın giriştiği soykınmı dünyaya haykıracağız. Bu soykınmı lanediyornz" dedi. Sağ pazarlığın diyetini ödeyeceklerini öne sürdükten sonra, İran'daki PARİS Kuzey Irak'taki ge rejime karşı mücadele eden Hallişmeler, Paris basınınca yakından kın Mücahitleri örgütü üyelerinin izlenmeyebaşlandı. LeMon de müzakerelerin başansizlığa uğde Gazetesi, "Kürtler banşın raması yolunda "dua ettilüeri"ni mağluplan" baslığı altında olaya iddia ediyor. manşetten yer verdi. Sol eğiümli Liberation Gazetesi ise AFP ve Liberation Gazetesi'nde ise "100 bin Iraklı mülleci emin ellerde" Rueter ajanslarınm haberlerine başlığı altında, Ankara'nın Irak dayanarak bölgedeki duruma delı Kürtlere tanıdığı sığınma hak ğindikten sonra, "Sınınn iki takırun "yüzeyselligi", alaycı bir rafına yığılan yüz bin kadar kürdille ifade ediliyor. Sağ eğilimli lün Tiirkiye'ye akması, Ankara'"Le Figaro", Uluslararası Af ör da hassasiyet derecesi yiiksek sogütü'nün konuyla ilgili önceki nınlar dogmasına neden oldu. giin yayımladığı bildiriye değin Kürt olduklarını belirtmeden mekle yetindi. Le Monde'un ge 'ölümden kaçan' Iraklılan ağırlaniş yazısı, Kuzey Irak'taki geliş mak için her şeyin yapılacağını melere ve Kürt hareketlerindeki belirten Başbakan Özal, alınan gelişmelere ağırlık veriyor, 40 bin önlemlerin geçici olduğunu vurgukadar sivil Kürtün, daha önce sı luyor. Kendileri de Kürt sorunuyğınan 100 bin kadar kişiye katıl la karşı karşıya olan Tiirkler bunma isteğinin Irak ordusunca en l*ra siyasi iltica vermeyi düşiingellendiğini belirtiyor. Mayıs müyor. Hükümet, Irak'tan gelen1987'den beri Irak Ordusu'nun lerin arasına PKK militanlarının bölgede kimyasai gaz kullandığı stzmasından endişe ediyor" diyor. SABETAY VAROL "Biz TC vatandaşı olmak istiyoruz. Demokratik Atatürk Türkiyesi bize kucak açtı. Bundan çok memnunuz; ama bizi katil Saddam'ın eline bırakmasın. Oraya gidince bizi öldürecekier" diye lar'm konuşmasından sonra Selman Hurşit, Türk hükümetince yeniden Irak'a gönderilmeleri halinde sınırda toplanıp kendilerini yakacaklannı bildirdi. Hurşit, konuştu. SHP heyeti, yakın köylerden kamplara geler» bazı kişilerin, kamptaki Peşmergelerle pazarlık yaparak ellerinde canlı hayvanlan ucuza alıp pahalı gıda maddesi satmaya çalıştıklarını gözledi. Ecevit: Memnunluk verici DSP'nin doğal genel başkanı Bülent Ecevit, dün Nusaybin'den Hakkâri'nin Uludere bölgesine geçti. Ecevit, Nusaybin'de yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Ortadoğu ülkelerine göre istikrarlı ve özgürlükler açısından en ıyi durumda olduğunu anlattı ve şunları söyledi: "Demokrasinin ölçüsü bizi tatmin etmese de Ortadoğu ülkeleri arasında özgüriüğiin en fok oldugu ülke, Türkiye'dir. Onun için, kendi ülkelerinde baskılara dayanamayanlar, kurtuluşu, huzuru ve esenliği ülkemizde arıyor. Komşumuz Irak'tan ülkemize geienlere 'hoş geldiniz' diyorum." nı yazan Le Monde yazarı Jean Paris'te ya>nmlanan Amerikan Gueyras, Irak Kürtlerinin, uluslararası kamuoyu ve İran'daki gazetesi International Herald TıiKürt örgütlerin sessizliği karşısııı bune de gelişmelere sayfalarında da buruk olduklarını da ekliyor. yer vererek Kürt Demokrat ParGueyras, İran Kürtlerinin de Irak tisi sözcüsünün, "Gittikçe şiddetlı kardeşleri gibi önunde sonunda lenen çaüşmaJar halen merkez üsTahran'la Bağdat arasında süren sümüz cevresinde cereyan ediyor" dediğini belirtiyor. Lice'de yerleşim birimi YOmUN İ I S A N U R Türkiye'ye sığınma isteği ile başvuran Kürtier'den özellikle kadın ve çocuklarda halsizlik jjözlenıyor. Bunda yorgunluK, uykusuzluk ve korkunun yanı sıra.lrak'ın kullandığı belirtilen kimyasai silahların da etkisinin okJuğu söyleniyor (Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu) Kamyon dohısu iıısaıı (Başlarafı 1. Sayfada) mergeler, katırlannın sırtında jandarma denetiminde Türkiye'den Iran sınınna doğru gidiyorlar. Evsiz barksız, ağaçsız topraksız, eşsiz ve çocuksuz geçecek yeni yaşamlannın yükü daha şimdiden çökmüş omuzlarına. tsteksiz selamlaşıyoruz. Jandarma " D u r " diyor, yürüyoruz. Bir haftadır yiiksek dağlarla çevrili bir ortamda yaşamaktan sürekli aşağı katta oturan kiracı duygusuna kapılıyorum. Gökyüzünü görmek için başını yukarıya kaldırmanın güç bir sınav olduğunu yaşayarak anlıyorum. Bodur bitki örtüsü Şemdinli yöresini daha sevimli kılıyor. Yüksek dağları bıçakla kesilmişcesine birbirinden ayıran dere yataklarının kıyısında, bağlar ve meyve bahçeleri var. Şemdinli'deyeşilin yeni bir tonunu yakahyorum; her yanımız hırçın yeşil. Şemdinli Emniyet Amirüği'nde konuk ediliyor iki saat kadar ilçe kaymakamını bekliyoruz. "Haber Merkezi Müdürü Yalçın Bayer haber bekliyordur şimdi" diye düşünüyor, gülüyorum. Kaymakamın helikopteri, tepemizden geçiyor. Kente giriş çıkışlann serbest olduğunu, gazetecilerin istediği gibi çalışabileceğini söylüyor. Kendi elleri ile fotoğrafımızı çekip, yolcu ediyor kaymakam bey. Gece yarısı yine yollardayız. Şoförümüz Tekin VılAnm, gece yol almayı çok seviyor. Gecelerin kör karanlığında dağların tepesini, uçurumların dibini görmeden geçtiği yollardan, bir gün sonra geçerken heyecanıru gizleyemiyor. Çubuklu yol ayrımından Bayyurdu'na, Noğaylan'a doğru tırmanmaya başlıyoruz. Daracık dağ yollarında, birbiri peşi sıra dizilmiş yük kamyonları ile selamlaşa selamlasa yol alıyoruz. "Kadirşinas halkımızın verdikleri ile dolan yardım kamyonlan" diye seviniyoruz. Yükiin ne olduğunu anlayıncaya kadar insan olmarun tadına varıyoruz. Sevincimiz kısa sürüyor. Kamyonlar ağzına kadar insan dolu. Iraklı Kürtlerle dolu kamyonlar. Birini durdurup kasasına tırmanıyoruz. Gözleri korku ile dolu insanlar hareketsiz oturuyorlar. Kiminin kucağına, kiminin eteğinin altına sığmmış çocukları ile Kürt kadınları, alışkın oldukları bir yolculuğa daha çıkmışlar. Iran'a gidiyorlar. Kendi istekleri ile gidip gitmediklerini düşünüyoruz hernen. Şemdinli yöresinde yaklaşık bir haftadır hiç kimsenin duymadığı bir uygulamaya tanık oluyoruz. Sınırdan içeri alınan Iraklı Kürtler, kamyonlara bindirilip bekletilmeksizin doğruca Alan, Kayalar ve Mağaraönü köylerinde sınır bölgesinden sessizce İran'a gönderiliyorlar. "Bütün bunlar İran yüzünden gelmedi mi başımıza?" diye soruyor Peşmerge Mehmel; "Bizim Iraıf'da ne işimiz var? Biz nasıl İran'a gitmek isteriz?" Küçük gruplar halinde gönderildikleri için dikkat çekmeyen bu zoraki göçün insanları ile söyleşiyoıuz. İlk uygulamanın Derecik sınır bölgesinden Türkiye'ye sığınanlarla başladığını söylüyorlar. Ufak ufak postalanmışlar. 1 eylüle dek, Alan köyünden İran'a gönderilmişler; 2 eylülden başlayarak sonra da Mağaraönü mezrasından yollanıyorlar. İran'a gidip gitmemek konusunda kendilerine hıç kimsenin soru yöneltmediğini öğreniyoruz. Peşmerge Ahmed, "Bize bir şey sormadılar ki" diyor. Şemdinli'de durumu kaymakama iletmek isteyen SHP ilçe başkanı avukat İbrahim Kaya da, dağların tepesinde Aktütün kö>iındeki komando bölüğünün kır saçlı komutanı yüzbaşı da uygulamanın "bir hükümet politikası" olduğunu söylediler. Kendisini "Buranın her şeyi benim" diye tanıtan genç yuzbaşı, Iraklı Kürtleri Iran'a götürecek kamyoncularla pazarlığı kendisinin yaptığını söylüyor. Büyüklerin 10 dinardan, küçüklerin 8 dinardan taşınması için kamyonculann söz verdiğini belirtiyor. Irak'ın varlıklı Kürtleri'nden taksi ile iran'a gönderileniçin kullanıldığına artık inanıyorum. Peşmerge Ahmed, Irak'ta Süleymaniye civannda bir tarım ilaçları fabrikasından söz etti. yüzlerce Kürt göçrnene, Iran'a go Hammaddesinin Mersin limanınnülsüz gittiklerini, gönderildikle dan TIR'lara yuklenerek Irak'a lere de rastladık. "Bahtınıza dü$müsBZ, bize yardım edin" dediler. Dalampar dağlarının tepesine tırmanırken karşılaştığımız Tini duyurmak için söz verdik. Duyuruyoruz. Dalampar dağlannda iki lür insan tanıdık gece boyunca. Ellerinden silahları alınmış Peşmergeler karanlığın ortasında volta atıyorlardı. Iran'a gönderilmelerine karar verilen kadın ve çocuklar ise gecenin ayazına direniyorlardı. Bir kadın, sessiz sessiz kusuyordu. Kimyasai silah etkisini sürdürüyordu. Sapsarı yüzü, yuvalarından örie doğVu çıkmış gözlerindeki acıyı tamamlıyordu. Gece fenerinin ışığmda, ellerini ve ince boynunu gösterdi; siyaha çalan bir kızarıklık vardı. Dünya silah sanayiinin verilerine göre, bir tek üretim merkezi bile bulunmayan kimyasai silahların, Iraklı Kürtler'i yok etmek doğru yola çıktığını daha önce 6en de duymuştum. Gece bitmeden yol bitti. Konur'daki komandolann konuğu olduk bu kez. "Bu sesler" dedi, "Irak topçusundan geliyor", ince belli, geniş omuzlu asteğmen. Ayrancı, Meşelik ve Aküzüm yöresinin arkasına düşen Irak topraklarında savaş sürüyordu. Savaşın kıyısında, kimyasai silahlarla topraklarından ayrılmaya zorlanan insanları düşüne düşüne uyuduk. Yarın daha zor olacaktı. Savaşa biraz daha yaklaşacak, Mesut Barzani'nin önemli komutanlanndan Selim Harosi ile buluşacaktık. Hakkâri'de bulunan Erbil Tuşalp, bazı Kürt gruplarının Lice bölgesine de yerleştirilmesinin düşünülduğünü bildirdi. Hükümetin, sınırlarımız içindeki 100 biııden fazla Iraklı Kürtün barınmalan konusunda önumiızdeki günlerde yeni kararlar alacağı belirtiliyor. Maliye ve Gümrük Bakanı Kurtcebe Âlptemoçin'in yarın Irak'a, Devlet Bakanı Yusuf Özalın perşembe günü îran'a yapacakları ziyaretlerin sonucuna göre, hükümetin geçici yerleşim altında tutulacak Kürtlerin sayısında üçte bir oramnda bir indirim yapaIrak'tan kaçıp Türkiye'ye sığıbileceği kaydediliyor. nanlara hükümetin sıcak yaklaşıDiyarbakır muhabirimiz Ziya mının memnunluk verici olduğuAksoy, Kürtlerden 10 bininin ba nu tekrarlayan Ecevit, Sovyetler rınacağı geçici bir iskân merkezi Birliği'nin Afganistan'ı işgali sınin Diyarbakır'da kuruluş hazır rasında binlerce Afganlı ile İran lıkların:n sürdüğünü bildirdi. Ya rejiminden kaçan binlerce lranlırından itibaren Diyarbakır'a geti run Türkiye'ye sığındığını hatırlaaçıklamasını şöyle rilecek Kürtler için 10'ar kişilik ça tarak, sürdürdü: dırlar hazırlanmava başlandı. "Bıraksalar, fırsat bulsalar, Arkadaşımız Mecit Öztunç'un haberine göre Uludere'nin Yek Yunanistan'da, Trakya'da, Bulmal, Merge, Kayadibi köylerindeki garistan'daki Türkler de kaçıp gekamp yerlerinde bulunan Kürtler lecek. Komşu ülkelerdeki baskıarasında yiyecek sıkıntısı başgös lardan kaçanlar huzuru ülkemizterdi. Yaklaşık 7 bin mültecinin de anyor. Bu da elbetteki ciddi soyerleştirildiği Yekmal köyündeki runlar yaratacaktır, ama vatanKürtlerin lideri Dujvar adlı peş daşlann birlik ve dayanısma içemerge, ekmeklerine katık verilme risinde, bu sorunların da diğini, içtikleri suyun sağlıklı ol üstesinden gelecegine inanıyomadığını, çocuklar arasında ishal rum." salgını başgösterdiğini anlattı. Yekmal kampında bulunan 500 kadar savaşçı peşmerge arasında PKK militanı olup olmadığı konusunda Turk güvenlik yetkilileri tarafından sorgulama yürütüldüğü, ancak şu ana kadar kimsenin gözaltına alınmadığı bildirildL Ecevit, daha sonra gittiği Uludere'de Şenoba kö>üne giderek halkın sonınlarınıdinledi. Türkiye'ye sığınanların akrabalan olup olmadığını soran Ecevit'e, Şenobalılar, "Henı akrabalanmız hem de soydaşlanmızdır" yanıtım verdiler. Ortabağ, Ortasu ve Yekmal'daki Iraklı Kürt kamplarında inceleme yapan Ecevit, sözcüleri dinledi. Ecevit, "Irak'ta nasıi bir baskı ve zulum gördügünüzü biliyorum. İçinizde hiç bir korku olmasın. Sizin rızanız olmadan sizleri hiçbir ülkeye teslim ettirmeyecegiz. Biz Türkler ırk aynmı yapmayız ve aynı zamanda Ortadoğu'nun en özür ülkesiyiz. Sizler de bu tür aynmlan yapmazsanız Türk vatandaşlanrun sahip oldukları haklara sahip olursunuz. Arazinin ulasıma elverişli olmaması sebebiyle size yapılan yardımlar gecikmiş olabilir. Bunlar en kısa kazanda size ulaşacaktır" diye konuştu. Ortabağ'daki Serbest adlı Kürt sözcüsü, "Mustafa Barzani bize yaptığı vasiyette Türkiye ile kardeşliği her zaman sürdürmek gerektiğini söylemişti. Bugüne kadar Türkiye'ye hiçbir zararımız dokunmamış ve dokunmayacaktır" dedi. Ecevit, SHP'nin kendisini Istanbul'dan belediye başkanı adayı göstermek istediği yolundaki bir gazete haberini yalanlayarak böyle bir durumun söz konusu olmadığını ve bu haberi SHP'nin bir uydurması olarak niteledi. Silah indirimi pazarlığı ANKARA (Cumhuriyet BüroSB) NATO ve Varşova Paktı'na mensup 23 ülke arasında yürütülen ve Türkiye'yi çok yalündan ilgilendiren konvansiyonel istikrar görüşmeleri (KlG), bir aylık bir aradan sonra bugün Viyana'da tekrar başlıyor. Şubat 1987'den bu yana gayri resmi olarak sürdürillen görüşmelerde bu kez, Doğu ile Batı arasında konvansiyonel güçlerle ilgili müzakerelerin resmen başlamasını sağlayacak "görev yönergesi" nin kasım sonuna kadar saptanmasının amaçlandığı bildirüiyor. Yetkililer görev yönergesinin hedeflenen süre içinde saptanması halinde müzakerelerin 1988 yılından önce başlayabileceğini ifade ediyorlar. Müzakerelerde, "Atlantik'ten Urallar'a" formülü çerçevesinde NATO ile Varşova Paktı'na ait konvansiyonel güçlerde indirimlere gidilmesi ve alt tavanlarda dengenin sağlanması amaçlanacak. KlG yönergesi, resmi müzakerelerde uygulanacak yöntemlerle, uygulama alanları ve konvansiyonel güçlere ilişkin temel sayısal ve niteliksel kriterleri saptayacak. KlG süreci, ABD ile Sovyetler Birliği arasında geçen aralık ayında imzalanan ve orta menzilli nükleer füzelerin (INF) Avrupa ile Asya'dan kaldınlmasını öngören antlaşma sonrasında silahsızlanma sürecinin devamı açısmdan büyük önem kazanmıştı. Bu süreç çerçevesinde Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren üç temel konu şöyle sıralanıyor: 1 Müzakerelerin coğrafi kapsamı 2 Müzakerelere dahil edilecek silahların kapsamı 3 Müzakerelerin küresel mi yoksa bölgesel çerçevede mi yüriitüleceği konusu. bırakılmasım istiyor. Bu talebinin arkasındaki temel neden ise, Türkiye'nin Irak, İran ve Suriye ile sınırlar paylaştığı bu bölgede, DoğuBatı dengesi çerçevesine girmeyen güvenlik sorumlulukları bulurunası. Ankara, diğer NATO müttefiklerinin bu konudaki desteğini almış bulunuyor. Sovyetler Birliği "müzakerelere açık olduğuna ilişkin" kimi duyumlar vermiş olmasına karşın bu konuda bugüne kadar net bir tutum sergilemiş değil. Ancak bir yandan bölgedeki ortak TürkABD askeri tesislerine işaret ederken, diğer yandan Güneydoğu Anadolu'nun kapsam dışı bırakılması halinde kendisinin de Kafkasya veya Transkafkasya bölgesinde "DoğuBatı çerçevesine girmeyen" biralanın kapsam dışı bırakıfmasmı isteyebileceğini hissetmiş bulunuyor. Askeri gözlemciler, kapsam dahiline girecek Anadolu topraklannın "enlemesine derinliği" olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin Sovyetler Birliği 'nde aynı derinlikte bir alanın müzakere kapsamına dahil edilmesıni talep etmesini bekliyorlar. Güneydoğu Anadolu'da bulunan ve esas amacının NATO dışı sorumluluklar üstlejımek olan Türk Sılahlı Kuvvetleri'ne ait 4 tümenin ise DoğuBatı dengesini bozacak nitelikte olmadığını belirtiyorlar. de ele almmasının Türkiye açısından büyük önem taşıdığıru ifade ediyorlar. Ancak sınır ötesinde vurucu saldırılara yönelik uçaklarda teknolojik avantajı elinde tutan NATO'daki genel eğilim, uçaklann ikinci aşamada ele alınması yönünde. Öte yandan, NATO'nun ön safında stratejik bir konumda olan Türkiye'yi bu konuya ağırlık vermesine yöneltecek diğer unsur ise şöyle açıklanıyor: "Müzakere sürecinin tank ve top ağırlıklı olraası durumunda dikkatler kanatlardan uzaklaşacak ve bu silahların yoğun olarak konuşlandınldığı Orta Avrupa'ya kayacak. Başka bir ifadeyle Türkiye ve benzeri ülkeler müzakere sürecinde arka plana düşme tetılikesi ile karşı karşıya kalacaklar." KİG sürecine dahil olan kimi NATO ülkelerindeki bir eğilim, konvansiyonel indirim ve istikrar görüşmelerinin küresel değil, bölgesel çerçevede yürütülmesi yönünde. Batı Avrupa Birliği'ne üye NATO müttefiklerinin doğrudan muhatap oldukları Varşova Paktı üyeleri ile doğrudan müzakerelere girmeleri gibi, ancak böyle bir olasıhk karşısında KİG sürecinin yine Orta Avrupa ağırlıklı olacağı ve Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile doğrudan müzakerelere girme durumunda bırakacağı ifade ediliyor. ARADA BİR (Baştarafı 2. Sayfada) İran'a geçişler 14 milletvekilinden oluşan SHP heyeti üç ayrı ekip halinde bölgeyi tarıyor. Arkadaşımız ldris Akytiz'ün haberine göre Hikmet Çetin başkanlığındaki heyet, önceki geceyi Şemdinli'nin Alan köyünde Peşmergelerle geçirdi. İran'a sevk edilen Kürtlerle görüşen SHP heyeti, kendilerinin sımr dışı edilip edilmediklerini sordular. Baaları bu sorulara kendi istekleriyle İran'a geçtiklerini söylediler. SHP'lilere verilen bilgide, Barzani'nin Yüksekova'nın güneyinde 30 kilometre içerisindeki bölgede, Talabani'nin ise Barzani'ye yakın Şemdinli'nin güneyinde Arif dağlarmdaki kuvvetlerinin başında olduğu belirtildi. SHP'liler, incelemeleri sırasında karşıdan gelen top sesleri duydular. PKK tehlikesi ANKA muhabirinin izlediği SHP Içel MiUetvekili Fikri Sağlar başkanlığındaki heyet de, 7 saatlik bir yolculuktan sonra Uludere'ye ulaştı. Sağlar ve beraberindekiler, sabah saatlerinde Irak'tan Türkiye'ye gelen sığınmacıların arasında bulunan ve eşlerinin PKK militanı olduğu söylenen iki kadının serbest bırakılması yolunda girişimlerde bulundular. Bölgedeki askeri yetkililer, SHP'lilere, Türkiye'ye gelen sığınmacılar arasında, bazı PKK militanlarının bulunduğunu ve bunlann iç kesimlere doğru sızmak istediklerini bildirdiler. İki kadın halen gözalıında tutuluyor. Ekonomik baskı Başbakan Turgut Özal ise dün Kars'ta yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Türkiye'de demokrasi olmasaydı, Irak sınınndan sığınmak ısleyenlerin alınması güç olacaktı, ama demokrasi var. Irak'la ekonomik ilişkilerde problem olacağını düşünenler olabilir. Bunun olmayacağını tahmin ederim. Çünkü biz siyasetle ekonomiyi ilişkilendirmedik. Ekonomik paskı yaparak bizim insani görevimizi yapmamıza kimse engel olaraaz." Silahların kapsamı KİG süreci ilk aşamada "sürpriz akınları önlemek amacıyla" konvansiyonel tank \e toplarda indirimlere gidilmesini ve alt tavanlarda dengenin sağlanmasını amaçlıyor. Özellikle tanklarda Varşova Paktı'na ait bir üstünlük bulunurken bu silahlar her iki tarafta en çok "kara üzerinden sürpriz akınlara elverişli" Orta Avrupa'da konuşlandırılmış bulunuyor. Oysa Varşova Paktı tarafından Türkiye'ye karşı girişilecek saldırılara ilişkin NATO senaryolarında bu silahların ilk aşamada sınırlı geçerlilik taşıyacağı belirtiliyor. Askeri gözlemciler özellikle Kuzey Doğu Anadolu Üzerinden gelecek saldırıların, bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle ilk aşamada "uçak ağırlıklı" olacağmı varsayıyorlar. Bu nedenle Viyana'da yürütülecek müzakerelerde savaş uçaklarının tank ve toplarla eşit derece Coğrafi kapsam KtG çerçevesinde yürütülecek müzakereler için öngörülen coğrafi kapsam, Avrupa'nın Atlantik kıyılanndan Sovyetler Birliği'nde Ural Dağlan'nın batısında kalan Kafkasya ve Transkafkasya'ya kadar olan alanı içeriyor. Türkiye'nin tümü öngörülen bu kapsamın içine giriyorsa da Ankara, genel bir biçimde "Güneydoğu Anadolu" olarak nitelendirilebilecek bölgenin kapsam dışı Askeri gözlemciler, diğer NATO müttefıklerine oranla konvansiyonel alanda daha zayıf konumda olan Türkiye'nin, Sovyetler Birliği gibi bir süper güçle doğrudan görüşmelere girmesi halinde "zayıf pozisyondan" "müzakere eden taraf" konumuna düşeceğini belirtiyorlar. Bu nedenle AnkaSağlar ve arkadaşlan daha sonra'nın KİG sürecinde "küresel" yaklaşıma ağırlık vermesini bek ra Ortabağ'daki kampa geçtiler ve sevgi gösterileriyle karşılaştılar. liyorlar. "Saddam öldürülmeli", "Faşist Saddam" gibi sloganlar altında İngiltere'de İngilizceyi ucuz Burçin aşiretinin lideri durumunöğrenme imkânı Derin Limited sağlar. 1158 53 42 4213 68 67 var» DEMET'imiz öldü, acımız sonsuzdur. Cenazesi bugün Ankara Hacıbayram Camii'nde kılınacak namazdan sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. A Fita Teknik Ali tlerigelen firmasına ait 6551'den 6600'e kadar olan tahsilat makbuzu koçanı ve 2 nolu firma kaşesi 2.9.1988 akşamı kaybedilmiştir. Hükümsüzdür. ERTA£ ve ELİÇİN AILELERİ vb. hususları, bir gardiyanın, bir nıüdürün iki dudağının ucuna bırakılmamalıdır. İnfaz mahkemeleri kurulmalıdır (Av. Turgut Kazan). Bence 1982 Anayasası'na şu madde konmalıydı: Her Türk suçlu doğar, suçlu yaşar, suçlu ölür! Herkesin sonraki suçlarından mahsup edilebilecek tutarda hapishaneye girme hakkı vardır! Hapislik bir ceza olmaktan çıkarılmalı, ise, çalıştırmaya, suç önlemeye yöneltilmelidir... Cezaevlerindeki her türlü zorlama ve kısıtlama, beyin yıkamaya, güçsüzlüğü vurgulamaya, kişilik çöküntüsü yaratmaya, psikolojik. fizyolojik ezintilere, sımrsız cezalandırmalara, sonra da lütuflara ve uyum istemelere yöneliktir... Ceza sistemi değiştirilmelidir. Bu nedenle bireysel değil, örgütsel çalışmalar gereklidir (Dr. Erdal Atabek). Resmi düşünceye uymayan her şey yok edilmek isteniyor. Toplumun bağımaz düşüncesi adeta yasaklanmıştır. Tek tip elbise zorlaması, tek tip düşünme istemiyle birdir. Cezaevlerine ideolojisi, inancı, uyrukluğu değişik her türlü insan girebileceğine göre tek tip "ilke", tek tip "ahlak". tek tip "marşlar, müzikler" nasıl uygulanabilir? "Yakın mücadele eğitimi" ne demektir? Bir bakan, nasıl böyle bir genelgenin altına imza atabilir (Av. Hasan Girit). Bunlara bir de genelgenin 10. maddesindeki ters tepebilecek "aykın" buyrukları ekleyebiliriz... Şimdi sorabiliriz: Nerede insan hakları? Nerede tretmanlar (cezaevi sonrası normal yaşama hazırlayış), probasyonlar (cezaevi öncesi önlemler, ilgiler, yardımlar, egitimler)? Nerede "ciddi, dürüst, eşit" davranış ve işlemler? Nerede "ahlaklı, insan sevgisine sahip, müşfik, dirayetli" görevliler, yöneticiler? Nerede "hür ve bilimsel düşünceye, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına ve onuruna saygılı, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; bilgi, yetenek, beceri ve davranışlarını geliştirmek; biriikte çalışma ve iş görme alışkanlığı kazandırarak yaşama hazırlamak ve kendilerini, geçim ve mutluluklarını sağlayacak bir meslek sahibi yapmak" gibi amaçlar ve görevler? Nerede inceleme, öğrenme, yayınları izleme, dilekçe verme gibi yurttaşlık hakları? Nerede içte, dışta çalışma ve aileye yardım? Nerede kütüphaneler, "halk eğitim dershaneleri", saltdini olmayan, genel kültüre yönelik yayınlar? Nerede, yıllar önce "demire vurma"yı kaldıran Anayasa Mahkemesi kararına karşın "demire vurmak"tan, insan onuruna, sağlığına aykırı "kelepçelemek ve zincirlemek"ten uzak durmalar? Nerede "yemin"ine bağlı doktorlar, sağlık dikkatleri? Sonuç: Özgürlüğün sürekli olarak ya da bir süre için kısıtlanması amacıyla ve devlet elıyle yapılmış cezaevlerinde kuşkusuz uygun düzenlemeler, önlemler, disiplinler olacaktır. Ne ki oralara yine devlet elıyle can güvenlikleri, korkusuz ve sağlıklı, bırçok hakların elden alınmadığı, insanca gereksinmelere cevap verildiği uygulamalar da getirilecektir, getirilmelidir. Cezada "öç alma, ödeşme" yerine, iyileştirme (islah), suçu önteme, kişiyi topluma kazandırma ilkeleri vardır ve çağımızda öne geçmiştir. Öyle ise cezaevlerinin, alabildiğine azap çektiren, işkence uygulanan, olmayan suçları ve suçluları hazırlayan, kötü alışkanlıklar veren, umutsuzluğa yönelterek toplumdan, yönetimden, insandan nefret ettiren yerler niteliğine itilmemesi gerekir. İnlazları yakarak cezaevlerini boşaltmaya kıyamamaktansa, kıyıma son verici tutumlar ve çarelere, çağına uygun yasalara, tüzüklere, yönetmeliklere, genelgelere gidilmelidir. "Devletin bekası'V'milletin bütünlüğü" böyle sağlanır. Böylelikle demokrat ve uygar olunur. Cezaevleri, sürekli kanayan yara olmaktan çıkarılmalıdır...