25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yitirmeleri. 3) Bütüh çabalara karşın Türk hekimlerine tıp terimlerinin Türkçe karşılıklannı veren doyurucu bir yapıtın sunulamayışı. 4) Üniversitelerin konuya gereken önemi vermemeleri, öğretim üyelerinde dil bilincinin yeterince bulunmayışı. 5) Basımn bu konuya yeterince eğilmeyişi. 6) Karşı akımların etkisi. Tıp dili niçin Türkçeleştirilmel.'dir? 1) Doğu dillerinin büyük ölçüde etkisinden kurtulan dilimiz bu kez Batı kaynaklı sözcüklerin saldırısına uğramıştır. Bu sözcüklerin di'imize giriş kapıları arasında tıp dili önemli bir yer tutmaktadır. Prof. Sadrî Maksudî Arsal bunu "...ilim dili Türkçeleştirilmezse, mustakil Türkiye'de dahi Türk dilinin yok olması tehlikesi vardır." (Türk Dili Için s. 48990, 1930) diyerek çok güzel belirtmiştir. 2) Tıp fakültelerinde öğretimin Türkçe terimJerle yapılması, öğrenimi kolaylaştıracaknr. Bu konuda Türk Dil Kurumu 1944'te şöyıe demektedir: "...Terimleri Türkçeleştirmenin bir anlamı da ögrencilere bilgilerini artürma yolunda yülar kazandırmakür." (TDK Türkçe Hekimlik Terimleri Üzerine Bir Deneme. Dr. Şefik İbrahim IşçilAli Ulvi Elöve. 194448. Yapıta TDK'nun yazdığı önsözden). 3) 100.000'e yakın Latince tıp terimine bulunacak Türkçe karşılıklar Turkçenin söz dağarcığını genişletecek, dilimizin dünya dilleri arasında kendisine yaraşan yeri almasına katkıda bulunacaktır. 4) Terimlerin anadilinden olması bilimin halka inmesini hızlandıracak, doktorla hastanın anlaşmasını kolaylaştıracaktır. 25 EYLÜL 1988 benimsetmeyi başarmıştır. Dr. Mehmet Ali Ağakay ise genel dille uğraşmış, Türkçe Sözlük'ü düzenlemiştir. 1950'lerde bir duraklama dönemine giren tıp dili çalışmaları 1970 yıhndan sonra yeniden güncelleşmiştir. Tıp dilini özleştirmek amacıyla Türk Dil Kurumu'nca bir yarkurul oluşturulmuştur. Bu yarkuÎJniversitelerimiz konuya sahip çıkmalıdır. Kimi üniversite rul 1978 yılında 1500 terimlik bir kılavuz yayımlaçevrelerinde uluslararası terimlerden uzaklaşılması konusundaki mış, 1980'de adı geçen kılavuzun 3000 terimlik 2. kaygılar yersizdir. Çünkü tıp terimlerinin Türkçelerinin var olması, basısı çıkmıştır. Bu arada bu alanda bireysel çahşmalar da yapılmıştır. Prof. Dr. Cevdet Erimoğlu" Latincelerinin yok olması demek değildir. Gerçekten uluslararası nun 1978'de çıkan "Anatomi Terimleri Kılavuzu" nitelikte olan Latince terimlerin Türkçelerinin de öğretilmesi ile 1982'de çıkan "Açıklamalı Anatomi Sözlüğü", öğrenciye yük olmayacak, çağrışım yoluyla Latincesinin de bu satırların yazarı Stj. Dr. Süreyya Ülker'in öğrenilmesini kolaylaştıftjcakîır. 1979'da çıkan "Resimli Dilgibilim Adlığı" adlı çevirisi, Doç. Dr. Tahir Hatiboğlu'nun 1981'de çıkan "Anatomi Histoloji Embriyoloji Sözlüğü", ZeYrcL DÖÇ; Dr. SÜREYYA ÜLKER Marmara Üni. Tıp ki Zeren'in geleneğini surdüren çahşmalar olmuştur. Dr. Rüştü Ergun'un 1973'te çıkan "Türk Dili AtatürVün yönergesiyle 1932 yılında başlatılan kanda belirtilen ilkeler doğraltusunda özleştirilme Atatürk ve Biz" adlı yapıtı dil devrimine doktorların katkılarını dile getirmiştir. Doç. Dr. Muzafdil devriınl Türkçeyi yad sözcük^eftfen anndırarak si. Türkçe köfcen s&zcüklerden oluşan çağdaş bir Türk Görüldüğü üzere bu devrimin gerçekleştirilmesi fer Altınkök, 1977'de ışınbilim terimleri konusunda dili oluşturfclması amacına yönelmiştir. Bu devri eski kaynakların taranmasını, halk dilinin derlen bir kılavuz yayımlamış, Prof. Dr. Dinçer Uçak'ın min, yazı dq[rimi, giyimkuşşrı devrimi ile benze mesini gerektiriyordu. 1932 yılında once Türk Di 1979 yılında yayımladığı "Kalp Yetersizliği" adlı ri baska devrinılçr gibi bir çırpıda gerçekleştirilmesi li Tetkik Cemiyeti adıyla kurulan Türk Dil Kuru yapıtıyla yine o yıl Prof. Dr. Atalay Yörukoğlu'olanaksızdı. Yıltarca süreçekbilimsel araştırmala rau, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda ça nun çıkardığı "Çocuk Ruh Sağlıği" adlı yapıtı Türk n, çahşmalan fcçjektirtiiekteydi. Dil devrimi ger lışmaya başlamıştır. Bilim dilinin Türkçeleştirilmesi Dil Kurumu'ndan ödül almıştır. Stj. Dr. Süreyya çekte Atatürk'ün tepeden inme başlattığı bir giri bu çahşmalar içerisinde Atatürk'ün özellikle ilgi Ülker'in Türk Dil Kurumu'nca yayımlanan "Heşim olraayıp Türkçulük akımının yapısında gelişen lendiği bir konu olmuş, geometri terimlerini ken kimlik Terimleri Kılavuzu" üzerindeki eleştirileri "Toplum ve Hekim" dergisinin 197980 yıllarınbir birikimin ürünüdür. Osmanlı döneminin Türk disi özleştirmiştir. da çıkan 18., 21., 26., 27. sayılannda yayımlançecileri arasında Şemsettin Sami, Ahmet Vefik PaBütün dillerde günlük konuşmalar birkaç bin mıştır. Dr. Ülker, son olarak 1986 yılında 22.000 şa, Ali Suavi, Mehmet Emin Yurdakul, Betikçi Ali sözcükle yapılmaktadır. Dolayısıyla bir dili varsılLatince tıp teriminin Türkçe karşılıklannı veren bir Rıza, Köse Raif sayılabilir. laştıran, genel dilde kullanılan sözcuklere ek oia sözlük çıkarmıştır. Tıp terimlerinin hepsini TürkDil devriminin ilkeleri, Kazanlı Tiirkçü Sadrî rak bilim dilini oluşturan terimlerdir. Bilim dilinin Maksudî Arsal'ın 1930 yılında çıkan "Türk Dili de ağırlığını tıp diliyle hukuk dili oluşturmaktadır. çeleştirmeye yönelik çalışmalarını sürdürraektedir. tçin" adlı yapıtında belirlenmiştir. Atatürk'ün "ül Bilim dilinin özleştirilmesi genel dile oranla daha Doç. Dr. Şerafettin Canda, 1983'te "Tıp Dili Türkkesini, yüksek istiklâlini korumasım bilen Türk mil güçtur. Çünkü, yalmzca dilci değil, o bilimin de çe Kılavuzu" adlı bir yapıt yayımlamıştır. leti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan uzmanı olmayı gerektiren bir istir. Türk tıp dili neden oluşturulamamjştır? Yukakurtarmalıdır" yolundaki ünlü özdeyişini, önsöz Dil devrimi başlar baslamaz tarama, derleme ça nda verdiğimiz bilgiler Türk hekimlerinin dil devolarak yazdığı bu önemli yapıtta özleştirmenin ge lışmalanyla birlikte Türk Dil Kurumu'nca ülkenin rimine büyük katkılan olduğunu, tıp dili alanında nel dille bilim dili olmak üzere iki koldan yürütül dört bir yanındaki hekimlerden tıp dilinin özleşti yapılan çalışmalann ülkemizde bilim dili konusuumesi gerektiği vurgulanmış, özleştirmenin ilkeleri rilmesine katkıda bulunmaları istenmiştir. Buna da yapılan en büyük çalışmaları oluşturduklarıru şöyle belirlenmiştir: uyan Bursa Devlet Hastanesi uzmanlanndan Dr. göstermektedir. Ne var ki, bütün bunlara karşın 1) Türkiye Türkçesi'nin söz dağarcığının belir Şefik Ibrahim lşçil, bir dilci olan Ali Ulvi Elöve' tıp dili, dil devriminin en dışında kalan alanlardan lenmesi, bu dağarcığın içindeki Türkçe kökten söz nin de yardımıyla 13.000'e yakın tıp terimini Türk biridir. Bunun nedenlerinin araştınlıp irdelenmesi cüklerin genel dile kazandırılması. çeleştirmeye yönelik bir çalışmaya girişmiş, 14 yıl gerekmektedir. Genel dilde Doğu kaynaklı sözcük2) Eski Türkçe yapıtlardaki Türkçe sözcüklerin suren yorucu bir çalısma sonunda "Hekimlik Te lerin yerini büyük ölçüde Türkçe sözcükler alırken belirlenmesi, buralarda geçen kimi ölü sözcüklerin rimleri Üzerine Bir Deneme" adlı yapıt yayımlan tıp dilinde atüan Doğu kaynaklı sözcüklerin yerimıştır. Bu yapıt, Türk Dil Kurumu'nun bugüne dek ni Batı kaynaklı terimler almıştır. Turkçenin genel diriltilmesi. 3) Başka Türk dilcelerinin söz dağarcığının be yayımladığı en geniş kapsamlı terim sözlüğüdür. gelişmesinden sapan bu duruma yol açan etmenlirlenmesi, buralardan sözcüklerle ekler alınması. tstanbul Uni. Tıp Fak. öğretim uyelerinden Prof. ler şunlardır: 4) Halk dili, eski kaynaklar, başka dilcelerde Dr. Saim Ali Dilemre de tıp terimleri üzerinde ça1) Tıp biliminin Batı kaynaklanna açık oluşu. Türkçe kökten karşılığı bulunmayan yad sözcük lışmış, Latince ile Türkçeyi beceriyle bağdastırmış2) Dil devriminin başında genel dilde yapılan özlere Türk dilinin kurallarına uygun olarak Türkçe tır. Yine o kurumun öğretim uyelerinden Ord. Prof. leştirme çalışmalarma koşut olarak tıp dili alanınDr. Zeki Zeren, dilgibilim terimleri konusunda ça da başlayan çalışmaların genel dildeki gelişmelere kökten karşılıklar türetilmesi. 5) Bilim dilinin de genel dile kosut olarak yu lışmış, önerilerinin büyük bir bölümünü topluma ayak uyduramaması sonucu kullamlabilirliklerini Türk Tıp Dilinin Düııü, Bugnnfl, Yannı PENCERE Sporda Çevre Sağlıği?.. Olimpiyat oyunlarında bütün dünya yine bir stadyuma dönüştü. Tribünlerde artık milyonlar değil milyarlar soluk alıp veriyor. Alkışlıyoruz, yuhalıyoruz, bağırıyoruz, hüzünleniyoruz, gerilimden gerilime düşüyoruz. Her şeyi bir yana bırakıp olimpiyatlar boyunca günlük yaşammı televizyon programlarına göre düzenleyenler az değil. Odamızın içine yayılan bir seyirlik, göz kamaştırıcı bir spor şöleni, günlerie birlikte akıp gidiyor. Çağımızın gladyatörteri ekranda yıldız gibi parlıyorlar, milyonların, milyarların sevgilisi oluyorlar, bayraklar çekiliyor direklere, marşlar ayakta dinleniyor, ulusal renkler gökkuşağı gibi ekrana yansıyor. Güneşle yağmur bir aradadır. Kimisi gözyaşı dökerken, kimisi altın madalyanın ışıltısında güiümsüyor ve yeryüzü olimpiyatlarda tek bir iklimi yaşıyor. Ancak olayın bir yanıdır bu. Ya öteki yanı? Doğanın kirlenmesine karşı yeryüzünde yeşiller oluştu; pek yakında sporun yozlaştınlmasına karşı bir insancıl akım gündeme girerse şaşmayalım. Çünkü küçücük çocukları neredeyse beşiğinden başlatarak şampiyon ve rekortmen yapmak için özel laboratuvariarda yetiştirme çılgınlığı dünyayı sardı. Olimpiyatlar bir bakıma robota dönüşmüş denekleri, koşullanmış yaratıkları, yaşanmamış çocukluklan, bukağıya vurulmuş gençlikieri sergiliyor. Değer mi? Çıtayı bir santim daha yukardan aşmak ya da yüz metreyi bir saniyenin onda biri kadar daha hızh koşmak için çocukluğunu, gençliğini ve geleceğini antrenörüne ipotek eden yarışçı, uygarlığa ne kazandırıyor, kişiye hangi mutluluğu getiriyor? Evet, seyretmesi belki güzel, heyecanh, soluk kesici, zevk verici... Ama yaşanan zaman, ne bir saniyedir ne on saniye... Bir omür sürecinde insan, bilmem kaçıncı olimpiyatlarda kırılan saniyelik rekorun mutluluğuna sığınarak yaşayamaz. An, artık geride kalmıştır, alkışların yankısı kulaklarda uğuldamaz; yıllar hızla geçmiş, beden yıpranmış, gençlikten yaşlılığa doğru uzanan köprünün altından çok su akmıştır. Şampiyon, bütün bir yaşam boyunca gençliğindeki olimpiyat anısına dönük mü kalacak? Midede ülser yangını, kalpte düzensizlik, karaciğerde yorgunluk işaretleri göründüğünde ne olacak? Üstelik yeni şampiyonlar yetişmiş, yeni rekorlar kırılmıştır. Boksör, kırık burnu ve çatlamış kaburgalarıyla baş başa kalmıştır; eski şöhretine dayanarak açtığı meyhanenin tezgâhmda müşterileriyle birlikte içiyor. Gırgır başlamıştır: Anlat şampiyon, Japon'u nasıl devirmiştin? Ne kroşeydi o yahu? Bir, bir daha, bir daha... Yaşlılıkla birlikte zevzeklik de yoğunlaşmıştır; dinleyenlerin alaylı bakışlan altında şampiyon kırık bir plaktır artık; hüzzam makamından cızırtıları sarhoşların kahkahalarına karışır. Arkası 13. Sayfada Fakr^atotçji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Sonuç 1) Üniversitelerimiz konuya sahip çıkmalıdır. Kimi üniversite çevrelerinde uluslararası terimlerden uzaklaşılması konusundaki kaygılar yersizdir. Çünkü tıp terimlerinin Türkçelerinin var olması, Latincelerinin yok olması demek değildir. Gerçekten uluslararası nitelikte olan Latince terimlerin Türkçelerinin de öğretilmesi öğrenciye yük olmayacak, çağnşım yoluyla Latincesinin de öğrenilmesini kolaylaştıracaktır. 2) Basımmız da bu konuyu ele alarak tıp dilinin özleştirilmesi yönünde bir kamuoyu oluşturulmasına katkıda bulunmalıdır. 3) Konuya ulusça sahip çıkılmalıdır. Dilde özleşmenin kuşaklar arasındaki bağlan kopardığı yoiundaki görüş tıp dili alanında bütünüyle geçersizdir. Türkçeleştirilecek terimler halkça özumsenmiş Doğu kaynaklı sözcükler olmayıp halkımızın pek yadırgadığı Batı kaynaklı sözlerdir. Türk diline gönül verenlerin yarınki bayramını bugünden kutluyor, sevgiler sunuyorum. EVET/HAYIR OKTflYAKBAL Dil bayramımız kutlu olsun Bir ulusun güçlii ve dengeli bir topluma kavuşabilmesi, . kurumlanndan bireylerine, herkesin yurt sorunlanyla, eiinden geldiğince ilgilenmesine bağhdır. Ben bu konulardan dil özleşmesine ozet olarak değineceğim. Batıhlar, yüıyıllar oncesi, bilim dili olarak benimsenmiş olan Latince'nin egemenliğini kırarak ulusal diüerini bilim dili yapmışlardır. Bu.de Arapça ve Farsça'mn egemenliği, ancak Atatürk'ün dil devrimi ile ortadan kaldınlabilmiştir. Toplumda, bu olayın derin anlamım kavrayamamif olanlar, onu engellemeye çalışmaktadırlar. Onlar ne yaıık ki çağın hızh değişmesini gorememektedirler. İçinde az sayıda Türkçe sözcük bulunan Osmanlıca'yı. Türkçe sanmaktadırlar. Bu nedenle Arapça ve Farsça sözcüklerin ditimizden atılmasına karşı çıkmaktadırlar. O dille bilisiz (cahil) kaimış olduğumuzu gorememektedirler. Türetüen yeni sözcüklerin güç öğrenileceğini sanarak kuşaklar arasında kopukluk oluşacağından korkmaktadırlar. Oysa durum bunun tersidir. Anadil köklerinden türetilmiş sözcüklerin öğretilmeleri, bellekte tutulmaları, bunlarla yeni bilgiler olusturulması daha kolaydır. Günümüzun sağladığı olanaklarla, bu sözcükleri kısa sürede tüm ulus bireylerine öğretmek, böylece bir bütünlük sağlamak hiç de guç değildir. Yeni Türk harfleri benimsenirken Atatürk, Saraybumu Parkı'nda yaptığı bir konusmada: "... Bir ulusun, bir toplumsal bütunün, yüzde onu, yüzde yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez, bu ayıpttr." demişti (Sami N. Özerdim. Dil Devriminin Öyküsü Ankara 1962). Gunümuzde bu oran ters çevrümistir, ama yalnız okuma yazma bilmek yetmez olmuştur. tnsanlanmızm, ulusal sorunlan kavrayabilecek. bunlar Yasaklanan Bir Kültür Olayı Muğla Kültür ve Sanat Şenliği bu yıl yapılmayacak! Dört yıldır 2325 eylül arasında gerçekleştirilen bu şenlık, bu yıl halkoylaması günlerine rastladığı için 13 ekim tarihine alınmıştı. Ben son iki yıl bu şenliğe katıldım. Ülkemizin en ünlü, en sevılen yazarları, şaideri, aydınları, bilim adamları, sanatçıları, belediye başkanlığının çağrılısı olarak Muğla'ya gelir, kahvelerde, sinema salonlannda, açikhava toplantılarında söyteşir, konuşur, yurt ve ulus sorunlarını tartışır. Böylece Muğla kenti üç gün, bir kültür ve sanat havasında yaşar. Ne var kı 1988 Muğla Kültür ve Sanat Şenliği yapılmayacak! Nedenini sorarsanız, yanıtını Muğla Belediye Başkanı Sayın Erman Şahin'in gönderdiği şu mektubu okuyarak vermek isterim: "Önce 2325 eylül, sonra 13 ekim tarihleri (referandum nedeniyle) arasında yapacağımızı bildirdiğimiz 5. Kültür ve Sanat Şenliği, İçişleri BakanlığYnın 85.1986 gün ve 430324.1/3071 sayılı genelgesi gereği, 29.8. günü Muğla Valisi Erol Çakır başkanlığında yapılan toplantı sonucu 2527 Kasım 1988 tarihine ertelenmiştir. Ayrıca bu toplantıda belediyemizin 4 yıldır tek başına yürüttüğü kültürel içeriğine de (bu yılki taslak üzerinde görüşülerek) vilayetçe karşı çıkılmıştır. Bu durumda 1988 Muğla Kültür ve Sanat Şenliği'ne belediyemizin katılması olanaksız gibi görünmektedır. Bu nedenle özür dileyerek daha önce yapmış olduğumuz çağrıyı gerı alıyor, bizi anlayışla karşılayacağınızı umuyorum." Açıkça belli olan şudur; Muğla'ya yakın günlerde atanan Vali Çakır böyle bir sanat ve kültür şenliğini zararlı bulmuştur. Ama hangi gerekçeyle? Dört yıl üst üste gerçekleştirilen bu şenlikte Aziz Nesin, llhan Selçuk, Ali Sirmen, Melih Cevdet, Refik Durbaş, Turhan Selçuk, Cengiz Bektaş vb. yazarlar, sanatçılar yer almışlardır. Bu kişilerin konuşmaiarı. söyleşileri gizli yerlerde olmamıştır, herkesin gözü önünde, yüzlerce izleyicinin karşısında yapılmıştır. Sergiler açılmış, konserler verilmiştir. Dört yıl süresince bu şenlikte hiçbir olay çıkmamıştır. Soruşturma konusu olmuş bir durum da yoktur. Kolluk güçleri de bu toplantılarda bulunmustur. Yörenin ileri getenleri, politikacıları da bu toplantılarda konuşmuştur. Bilmem Sayın Çakır, Muğla Şenliği'ne neden karşı çıkıyor? Önce halkoylaması nedeniyle şenliğin ekim başında yapılması vilayetçe uygun görüldüğü halde, sonradan 'hayır, bu şenlik yapılmayacak' kararının alınmasında ne gibi etkiler söz konusu olmuştur? Sayın Vali, şenliğe davet edilenleri mi beğenmemiştir? Vali Bey'e göre böyle kültü' ve sanat şenliklerine kımler çağrılmalı? Halk önünde kimler konuşmalı? Bütün bunlar karanlıktadır. Muğla halkı kadar Türkiye sanatseverleri, aydınları da dört Arkası 1J. Sayfada üstünde tartışabilecek düzeye yükselmelen gerekmektedir. Bu yükselişi, Turkçenin özleşmesi, bilim dilinin anadil sözcüklerinden olusturulması sağlayabilecektir. Büyük ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca'nm, 'Unutmuşum 'Ana' demesini bile / Öykünmüşüm türküsünü ellerin' dedikten sonra; OKURLARDAN 'Turkçem, benim ses bayrağtm' dizesiyle yücelttiği Türk dili, başta Atatürk olmak üzere onu sevenlerin çabalanyla bilim ve duygu dili olabilme gücünü kazanmıştır. Ona güvenelim ve onu savunalım. Bir küçük istekle sözlerimi bitiriyorum: Televizyondaki açık öğretim yayınlannda öz Türkçe sözcuklere büyük yer verildiğini görerek mutlu oluyoruz. Geometri ve kimya derslerpide ABCmizdeki H, flıe) yerine AŞ; M, (me) yerine EM denilmemesini, dil bayramımızın bana verdiği bir hak olarak anımsatınm. RÜŞTÜ ERGUN, Emekli Işmbilimci (Radyolog) THYtie ble &rkı "Lale" THY'de First Class farkıdır. Bu lale, size Türk Hava Yollan'nın tüm First Class hizmetlerini sunar. Sizi havalimanında First Class karşılar. Koltuğunuz, ikramlannız, ahşverişiniz hep First Class'tır. Seyahatiniz boyunca First Class yaşarsınız. THY'de "lale" First Class'tır. Bir imtiyazdır. YILDIZLAR EMREDIYOR! •••• Burcunuzu, yukselen burcunuzu ve hangi burçtan kişilerle neler yapabileceğinızi bihyor musunuz? Burçlar neden bir toplumsal rutku haline geldi? Neden anne babalar, çocuklanrun doğumunu yüdızlara göre ayarlamaya çakşıyorlar? Siyasi liderlerin yıldız iallannda neler var? Fallannı izleyenler, astrologlar, sosyal bilimcüer anlatblar... TEMPO BU HAFTA YILDIZLAHDA! Malatyaspor Başkanı, işadanu Nurettin Güven nibayet içini dölrtü! Milyarhk futbolcular için konuşulanlara yanıtlan neler? "Değinnenin suyu" nereden geliyor? Ve hayali ihracatla ilgili "samimı" göruşleri... "DEVLET HAYALİ İHRACATI DESTEKLESİN!" TEMPO'da "ZEVKLE OKÜYÜN, KEYİFLE BAKIN' Fırst Class uçabueceğiniz hatlar New York.Londra.Bahreyn Kuveyt .Singapur. Delhi.Bombay BİLİYOR MUSUNUZ? • Türkiye'de bir ÇevTe Bakanlığı kurulabilir mi? • Üniversiteyi kazanan mahkumlar, okullarına devam edebilecekler mi? • Memurlara "ek geliı" imkânı yaratmak için bulunan formul ne? • Aiganistan'daki Türkmenler'in akibeti ne olacak? • "Erkeklerin canına okuyan" kadın tipi geri mi geliyor? /'j/ • Engin Ardıç, casus Lawrence ve Araplar hakkında ne düşünüyor? • Naim, onümuzdeki yanşmalarda da rekor kuabilecek rai? TURK HAVA YOLLARI " Sizinle birlikte, daima daha yükseklere..."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear