25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 EYLÜL 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 £§er /$ hacjalınnı etMıtsnnjforja. pnblem'yok: 4n/ah b'lyorm^mP ^ fıaoat/mı kesıfllık/e Cvnkv, ısfguken J'~ r SİNEMA ATILLA DORSAY KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK mumhm fhkal, vzuns yoksa, foi/tn oprint J'derek, 'dan L '•'"""' Sinemacılam eğiten adaıtı Sinemayla oturan sinemayla kalkan Erol özpeçen, sinemaalığın çöküşünde asıl suçu sinemacılarda buluyor: "Bir derneğimiz var. 54 üyeli. îçlerinde, Bertolucci'nin 3 filmini sayabilenlerin, makine dairesine çıkıp hangi parça nerdedir bilenlerin sayısı uçü dördü geçmez." " O sinemayla otunır. sinemayla kalkar. Sinema bülun hayalıdır sanki... Sinemacılık yapmaktan mutludur... Para kazanmasa bile... ve onun sinemalara. sinemacılığa yaptıgı yardımı kimse yapmamıştır." Erol Özpeçen'i eski bir sinemacı dostu trfan Ataso> boyle anlatıyor. Ve biz de bu düşüncede olduğumuzdan, Met Film sahibi Erol Bey'le sizler adına bir kez daha konuşuyoruz. Yıllar önce onunla bu sütunlarda yine konuşmuştuk, ama bakalım, çekirdekten yetişme bu sinemacı, yeni mevsimin başında bizlere nasıl bir görünüm çizecek... Amerikalılar ne gotiiriip, getirecek? ÖZPEÇEN Amerikan filmcilerinin bu yü Türkiye'yle arası hiç yok gibi. UIP (ki Metro, Paramount, UnitedArtists ve Universal gibi 4 dev şirketin ortak dağıtım örgutüdür) Türkiye'de sinemacılığın yeniden canlandığının faıkında olduklanm, bunun için gelip kendilerinin bir durum tespiti yapacaklarını, piyasaya belki doğrudan doğruya gireceklerini söyledi. Bunlar eylül ayında belli olacak dedi. Bu şirketler, yanlanna Columbia ve Tristar'ı da alarak gelecekler. Warner zaten gelmiş durumda. Onlar da piyasayla yeni ilişkiler kurmayı düşünüyorlar. Buena Vista (tüm Walt Disney yapımları) ile birleşmişler. Peki, bu adamların Türkiye'ye gelip gilmesi sence bize ne getirir, ne götürur? ÖZPEÇEN Türkiye'de ariık yalnızca iyi, kaliteli filmler iş yapıyor. Ben geçen yıl "Müfreze"den, Wood> Allen filmlerinden buyuk para kazandım. Amerikalı sinamacılara bunu anlatmaya çalıştık, Türkiye'nin belki en raııdımanlı sineması olan Emek'in hasılat sayılannı gösterdik. Bu tür kaliteli fîlmlerle piyasaya girecekI\KI t KIMIhit Erol Özpeçen, işine gönül bağlamış bir sinemacı (Jçvrumım. iânonndakı hr aanzjn, j,z,n e e jauret &lir\ yp vçvrvm /ofcanfaya d<* g h, itnce. yoksekte P t K N İ K PİYALE MADRA TMM BİR KORKUNÇ KOLEKSİYONCU Met Film'in sahibi Erol Özpeçen, aynı zamanda tam bir "korkunç koleksıyonc u " Piyasadan çekılen şirketlenn filmlennı alıp saklayan Özpeçen'in elinde 5 bınden fazla kopya var Ozpeçen. bu filmlerın bir bölümunu tican olarak değerlendınyor, ama çoğunu artık yalnızca koleksıyonculuk merakıyla saklıyor seniz girin... Yoksa eskiden olduğu gibi bir iki lokomotif nimin arkasına 20 tane tapon film sokup " l i s l e " satmaya kalkarsanız başanlı olamazsınız dedik. Sanırım anladılar. Ve bu zihniyetle gelirlerse, sinemacıhğımız içm iyi olur... Peki, sanatsal filmlere gerçekten ilgi artıyor mu? ÖZPEÇEN Bir zamanlar kaliteli film, sanat filmi lafından veba gibi ürkerdik. Ben "Yüzyuze" vb. filmlerden, rahmetlı Orhan Kurtuluş "Tommy", "Bir Yıldız Doguyor" vb. filmlerden ziyan etmiştik... Bir "Babam ve Ustam", getirticisini piyasadan sildi. Ama halkta öylesine bir bilinçlenme var ki şündi... lstanbul Sinema Günlen'nin buyük katkısı oldu. Ayrıca basının, TRT'nin de katkılarını unutmamak gerekir. Ben Orion Pictures'dan V oody Allen filmlerıni alırV ken, adamlar acı bir tebessümle, acır gibi yüzüme bakıyorlardı. Benim iflas edeceğimi duşunüyorlardı. Oysa "Hannah ve Kızkardeşleri" rekor seyırci topladı. Bd filmle ve "Müfreıe"yle Emek Sineması 'nda nerdeyse tüm bir mevsimi geçirtebilirdim. Eğer Özen Film gibi yapsaydım!.. Peki, aym şe> Anadolu sinemalan için de soylenebilir mi? ÖZPEÇEN Elbette. Orda da iyi filme yoneliş var. Sinemada sistem değişiyor artık. Ben 5 bin dolara aldığım sanatsal bir filmi Ankara bölgesine 15 milyona satarken, 45 bin dolar verdiğim 5 avantur filmini (ki aralarında •'Terminator" de var) Ankara bölgesine, butün bir yıl için Türkçe kopyalar da dahil 15 milyona satamadım!.. lzmir'de orijinal oynamayan bir sinema, orijinal oynamaya başladı. Hasılatları bir yıl öncesinın 510 katına çıktı. tzmir sinemasında, hem de onların genelde seks fılmleri oynadıkları yaz aylarında, kaliteli filmlerden oluşan haftalar duzenledik. Eskiden haftada 300.000 TL. hasılat yapan sinema, şimdi 35 milyon para alıyor... Eskişehir'de 2 mevsim once "Duvar"ı, hem de kentin tarihinde ilk kez orijinal olarak oynadık. Tum filmlerden daha iyi hasılat yaptı. Şimdi Kılıçoğlu Sineması, mevsim başında 20 kiisur milyon harcayarak, sinemasına Dolby sistemi yaptı. Ve söylediğine göre parasını çıkarmış bile. Hem de 500 lirahk biletle!.. Haftalık hasılatı 3 ila 6 milyon arasında... Niye? Çunkü Izmir'de, Eskişehir'de üniversite var. Genç ve meraklı bir seyirci var. Bunlara istediklerini verdin mi sinema eski parlak günlerine nerdeyse dönebilir. Diyarbakır'da bir sinema var, hep Çin ve avantur oynardı. Şimdi bizden Woody Allen bekliyor, Özen'den "Güliın Adı"nı istiyor... Nerden nereye? Duzce'de bir sinemada bunu başlattık. Bizden bir filmi haftalık 30 bin liraya alırdı. Haftada tek bir seans, perşembe günleri 7'de sanat filmleri oynamasını önerdik. Kabul etti. Şimdi yalnız o senastan bize haftada verdiklerinin 23 mislini vermeye başladılar. Orda da öğrenciler var. Hem kendileri geliyor, hem de ailelerini getiriyorlar... Erol Bey'in söylediklerinden Anadolu'da sınemacılığın bilinçli olarak yapıldığında pekâlâ başarılı olabileceği ve de özellikle üniversite kentlerinde gençlere donük çabalara önem verilmesi gerektiği ortaya çıkmıyor mu? Erol Bey, özellikle Anadolu'da sinemacıların " s e y i r c i n i n çok gerisinde" kaldıklarını ve bunu farkederek kendine çekidüzen veren sinemacının başarılı olacağını vurguluyor. Erol Bey, sinemacıları surekli uyanyor, kışkırtıyor, eğitiyor. İzmir sinemasının kapkara perdesini kendi cebinden yeniletmiş. Eskişehir'deki sinemacıya aynı şeyi önermiş, adamların onuruna dokunmuş, kendileri perdelerini yenilemişler. tstanbul'da bile Emek, Reks, Ankara'da Akiin sinemalannın projeksiyonlarmın, perdelerinin düzelmesinde, ben biliyorum, katkılan var. Gazi'yi ısrar kıyamet boyattırmış, Topkapı Sur'a Dolby takılmasını sağlamaya çalışıyor: "Bunlan yapıyorlar. ama kazanıyorlar ki yapıyorlar. Demek ki işler iyiye gidiyor." Erol Bey, unutulmaz Anadolu anılarını açıyor biraz... Urfa'da günde 7 filmi "iftinaria" oynatan sinemaayı anlatıyor: "Yahu birer buçuk saatten olsa 10 buçuk saat eder... Nereye sıgdınyor bunlan ? . . " Sinemacılığın çöküşünde asıl suçu sinemacılarda buluyor: "Bir derneğimiz \ar 54 üyeli. İçlerinden Bertolucci'nin 3 filmini sayabilecek veya makine dairesine çıkıp hangi parça nerdedir bilen 34 kişiyi geçmez." Erol Bey, Sinema Günlen'nin sinemacıları da eğittiğini soyluyor, bu arada basına ve özellikle bize geleneksel komplimanlarını yapıyor.. Erol Bey, ayrıca tam bir "korkunç koleksiyoncu..." Piyasadan çekilen şirketlerin (Fitaş, Başaranlar, Ekran vb.) filmlerinı alıp saKİıyor. 5000'den çok kopyası var elinde... Bu filmlerin bir bolünıunu ticarı olarak değerlendiriyor, ama çoğu artık yalnızca bir koleksiyonculuk merakıyla saklanıyor... Yine de aklınızda buiunsun, Türkiye'nin neresinde olursanız olun, bir sinema kulubu kurmak, sanatsal filmler gostermek isterseniz Erol Bey'e başvurun. Sinemanın bu gerçek destekçisinin, mutlaka size yarayacak bir şeyleri, en azından fikirleri vardır. HIZLJ GAZETECt NECDETŞEN SEvetuM . . OHSSKtZ ıİjW^il ÇÎZGİLİK KÂMİL MASARACI En sonunda sansürü geçen "Betty Blue" Genç olmanın zorluğu yor kuşkusuz. Bu çekicilik, filtnin baş kişileriyle, temalarıyla, yaklaşımıyla, açık ve örtülu duyarlıklarıyla tur.ıuyle gunumuzden, 1980 yıllanndan bir film olmasından kaynaklanıyor. Her dönemin gençlerine özgü özelliklerin yanı sıra Zorg ve Betty, günümuz sanayi toplumlarının genç insanlannda ortak olan bir çok şeyi de taşıyorlar. Doyumsuzluk, geleceğe guvensizlik, yaşam karşısında korku, yerleşik bir duzenden nefret ve daha birçok kaygılar, tedirginiikler... Kahramanlanmız tam birer toplumsal anarşist; surekli yıkıyorlar, tahrip ediyorlar... Betty 1 nin ateşe verdiği bir "bungalovv", pencereden attığı tüm bir ev in eşyası, bir arkadaşın ölmüş annesinin kendilerine verilen odası, bir piyano, dağ başına dek getirilmiş bir yaş pastası... Hepsi bu "tahrip" tutkusundan paylannı alıyorlar. Ama kahramanlarımız aslında öylesine zayıf, yumuşak, kırılgan ki!.. Yıkıcılıkları kotu niyetlerinden değil, kronik beceriksizüklennden kaynaklamyor. Aynı tutku, aynı hırsla kendı yaşamlarını da kınp dökmekten geri kalmıyorlar... Bu iki genç, guzel, sağlıklı gozüken insan için, yaşama hastalığına tutulmuş bu iki kişilik için gerçek bir tedavi de gerçek bir mutluluk umudu da yoktur... Ve "Guguk Kuşu"nu görmuşe benzeyen Zorg, sonsal çozümuyle Betty'ye başka turlu kavuşamayacağı bir "hu/ur" getirdiğinin bilincindedir.. "Bett> Blue" alabildiğıne karamsar, hüzunlü bir film.. Bir kederli şarkı... Gunumuzde genç olmanın zorluklarını anlatan bu filmi, özellikle gençlerin sevmesinden doğal ne olabilir? AĞAÇ YAŞKEN EĞİLÎR KEMAL GÖKHA\ GLRSES I VAYYİSıVÎL POLİS'M H£CATı'f NERPBVtiı TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAS f9S? &£ BUGUN, İLK fCE2 6//? NINOA "HAMBURGE&"OBN Soz 2 Eylül NAMBURGERIN C/K/SL eOİLMıŞTI. HOZİMD BİR FtLM Başrollenni JeanHugue Anglade ve Beatnce Dalle'in üstlendiklen Betty Blue", günümüzde genç olmanın zorluklarını anlatan alabildiğine karamsar. hüzünlu bir film Betty Blue (37° 2 le Matin) / Yönetmen: JeanJacçues Beineix / Oyuncular: JeanHugues Anglade, Beatrice Dalle, Consuelo de Havilland, Gerard Darmon, Cle'mentine Celarie / Fransız (Gaumont) filmi / 115 dakika (Sinepop) tlk filmi "Diva" ile yakaladığı başarıyı ikinci filmi "Hendekteki AyLa Lune Dans le Caniveau" ile yitirir gibi olan JeanJacques Beineix'in son filmi "Betty Blue"nun evrensel başarısını (Önce Fransa'da, sonra ABD'de, şimdi de bizde) nasıl açıkiamah? Sinemanın sayısız örneğini verdiği "aşk oyküleri"nin bir yenisi değil mi bu? Eski a ; v filmlerinın bir turlu gosteremediği türden apaçık bir seks sahnesiyle başlayan fîlm, ıvır zıvır işlerle yazarlık ycteneğini körleten 30 yaşlarımn eşiğindekı Zorg'la delişmen, delifişek, Betty'nin inişli çıkışlı, duzlu yokuslu ilişkilermi anlatıyor. Sıradan bir sevişme gibi başlayan, ama ikı yan için de gerçek bir tutkuya donuşen bir ilişki . Ama "isleriiklerinin hiçbirini elde edemeyen", ne sevgilisinin romanını bastırmayı ne de ondan bir çocuk sahibi olmayı basarabılen Bettv, gitgıde koyulaşan bir çılgınlık suıecın^ adım atacak veoyku ırajik bıçımde noktalanacaktır. Ama bu özet "Bettj Blue"nun ozel çekıciliğıni açıklamaya yetmı MAK AMACJYLA f<UlLL4NtLAK] Bü HA2.//S YEMEK, 19. YÜ2YIL/M O&TAL4/S.IAJ&A ALMANYA 'OAN AM£/S.//ZÂX4 SÖÇENLES. TARAPtMPAN YAYGtNLAÇTI&fLMIÇTt. SÖZ.LUK. 4MLAMt HAMBU&GLU OLAN HAMBUIS.GER, AYIZlCA g/E. TUfS. ALMAN SOSıSı t'ÇiN t>E YE.MEĞI OLAN cer OEŞirLiutc HAMBUI5.GE/S. E.PEYOA, ASLIM KAZANMIŞSA OA SON PEGECE KOLAY HAZHlLAUtR.} ÖZETLE, K(ZA£T/LM/Ç KÖFTB. SOĞA/V VE YUMU&774 NİN, YUVAeLAk: SANDV/Ç fÇrfi/E KOMMA£/0//?.. 50 YIL ÖNCE Cumhurıyet 2 EYLÜL 1938 bulunmamakla beraber, tarihı kıymeti fıaiz hatıra nev'inden eşyanın kendisine iade edıleceği vaadini alınıştır. Koıııı iyi, film kötü D e v l e t i n Gücü (La Raison d'Etat) / Yönetmen: Andre Cayatte / Oyuncular: Monica Vitti, Jean Yanne, Michel Bouguet, François Perîer/ Bir Fransız filmi (Dünya) Mevsim ust uste gosterilen uç Fransız filmiyle açıldı. Geçen mevsim tek bir Fransız filmınin bile gösterilmediğıni anımsarsak, sevindırici bir durum. Ancak Andr'e Cayatte'ın 10 yıllık filmi "Devletin Gucii", bizlere "Sefiller" veya "Betty Blue'nun verdiğı keyfi vermekten uzak. Avukatlıktan gelerek hukuk konuları uzerine parlak tez filmleri yapan ve bir donemde kimı filmleriyle ilgi çeken Cayatte, ilginç, polemikçi, güncel bir konunun iyi bir film için yeterli olduğunu duşunmuş olmalı. Ne yanlış!.. "Devletin GuciT'nde aslında yaşamsal bir ko Cayatte'ın 10yıllıkfilmi "Devletin Gücü: nuya el atıyor yönetmen. transa'nın ve dolayısıyla tum guçlu, buyük devletlerin üçuncü Dunya Ulkelerine silah satmalarının öykusu... Afrika'da savaş halindeki ikı devlete bırden sılah satan Fransa, içinde 140 Tunuslu çocuk taşıyan biı uçağın Fransız silahlarınca duşurulmesi rezaletl karşısında paniğe kapılacak ve olayın ardındaki burokrat \e siyasetçiler, gerçeğin ortaya çıkmasını onlemek için şantaj ve cinayet dahil her şeyi yapacaklardır Film, oldukça şematik ve işlevsel bir senaryoya dayanıyor. Durumlar, kişilikler, hiçbir anında gerçek duygusu vermıyor. Bu tur Amerikan filmlerınin albenisine veya CoslaGavras, Yves Boisset gibi sinemacıların profesyonelliğıne de ulaşamıyor, yorgun yönetmen Cayalte. Ele aldığı konunun yaşamsallığı, sınemasının uyuşukluğu alıında ka\bolup gidiyor. "Devletin GiıcıT'nun, sanatçının son fılmı olduğunu da anımsatalım. Tramvay durak yerlerinde bugünku ihtıyaca göre tadilâı yapılarak bir kıstm istasyonlann kaldmlması ve bazı yerlerde de yeniden ıstasyon lesısı kararlaşnıışlı. Kültür Servisi Gazeteci ve Bu hususta yapılınakla olan yazar Refik Erduran'ın Fora Saletkikal bıtmiş, yeni vavyeie nat ve Eğitim Pazarlama ve Ticagore butun tramvay ret firmasının yeni projeleri dun guzergâhında yapılması lâzun duzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Erduran öncelikle Nâ gelen tadilâı tesbit edilnııştir. zııtı Hikmet'in eşi Vera Tulyako Yakmda bu kararın va Hikmel'in yazmakta olduğu tatbikaıtna geçilecekıir. anılarını tamamladığını ve Türkiye'deki yayın hakkını Fora'ya vcrdiğini açıklayarak, şirketin bunu bir ticari konu olarak görmediğini, yayın hakkını Cem Yayınevi'ne karşılıksız devrettiğini bildirdi. Nâzım'la ilgili anıların gazete Bir muddetlenberı, denizlerin tefrika hakkı da en iyi şartları sağ dibindeki servetleri suyıın layan gazeteye, yine karşılıksız ve yuzüne çıkarmak için, dalgıç rilecek. şırketlerı ve muhtelif Sovyet kuruluşlarıyla ortak ya hukümetler, kendi sularında pınılar için prensip anlaşmasına hunımalı bir faaliyetle varan Fora ilk projeyi Gurcu yö çalışıyorlar. Yüzlerce sene netmen Tengiz Abuladze ile ger evvel, harblerde, ihlilal çek leştirecek. "Osmanlı Hıikıim zaınanlarında, yahud darları" ve " Ç a g d a ş Türk fırtınalar yuzunden batan, Komedileri" dizileri ise İngılız Sıl Vmumi Harbde lorpıllenerek ver Production firmasıyla ortak denızin dibine gomulen yapım olarak çekilecek. gemiler, herbırınde birer Abuladze Türkîye'de film çekecek Tramvay güzergâhuıda yapılacak tadüât Denizlerin dibinde servet aranıyor hazine saklı olduğu uınıd edilerek bu araştırmaya ınevzu teşkil ediyorlar. Son günlerde, Napolyon'un Mısır seferinde, Ebukır'da batan L 'Orient aıniral genıisinin enkazı arasına dalgıç indırmeğe teşebbüs edilmiştir. 1798 senesı ağuslosunun I inci günu, Aıniral Nelson'uıı topları, Napolyon'un donanmasını orada dalgalar arasına gömmuştu. Fransız donanması kumandanı Aıniral Brueys idi. Donanma sakin bir havada, Elnıkır liınanında deınirlıyken birdenbire baskına uğradığı için geınilerden hiçbinsi kurıulmaımş. L 'Orient aıniral genıisi de, içindeki cepanenın ınfilâkı suretile batınıştı. İşte bu geminin içinde, Napolyon 'ıın Mısır seferine lahsis edilen bütun paranın ınevcud bulunduğu tahınin edılmektedır. Bir ttalyan şirkeli Mısır hukumetıne ıntiracaatte bulunmuş, bu gemileri yuzdürnıek ıstemışiiı. Hâdiseyı haber alan Fransı; hukumeti, gemilerln, nnıharebe neıicesınde duşnnııı sularında kalmış ganaıııı mahiyeıi taşıması dolayısılc, içlerinden çıkarılması ınuhtemel hazine üzt'rınde hıçbır huk ıddıasımla Sinema Haberleri * Marıe Bell ile Rainııı Dün, Kurtııluşta Rum mezarlığı "Hindistancevizi" isıninde bir civannda oturan seyyar sebzeci kordelâ çevireceklerdir. Salih, suyuziınden çıkan kavga •k Jean Gabın, Mıchele neticesinde aynı seıntte oturan Morgan ve Gillaume de Sa.ve Eteııı isnünde bir mekteb "Mercan birikınıisı" isıninde talebesini sopa ile başmdan bir filiın çevireceklerdir. yaralaımştır. Yaralı tedavi altına alınınış, Salih yakalannuştır. Mekteb talebesini yumladı * "Kanlı llâhlar" ismindeki filnün başrollerinı Dita Parlo, Line Nero deruhde etmişlerdir. Bektaş hanınm yjkılması meselesi Eminönimde istiınlâk edilen Bektaş hanınm yıktınlması ıçın talib çıkmadığındun bu ışı Belediye yapınağa karar vennişti. Fakat hanın bulunduğu saha Var olduğu gibi oniine çek ilecek tahta perde ile burası daha ziyade daralacak ve nıolozunun naklinde ınüşkulata tesadııf edilevek olduğıından eırafındakı dukkanlann da isiiınluki biınkten sonra adanııı olduğu gibi yıktırılıııasma ku, ar mılınisın. PEPLODEHT DİS MACUHUDUR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear