25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r CUMHVRİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Başbakan Özal'ın Giresun istikametinden gelen denize doğru taşırıp taşırıp 25 km'lik gorkemli bir konvoyu ile buluşmak üzere GiresunTrabzon il hu kordonla çeviren bir dönemin Belediye Başkanı Ekduduna gittik. Anılarım beni yıllar öncesinin tab rem Bey, kente egemen bir tepedeki kabrinden eseloları arasında dolaştınrken, o günlerin siyasal he rini ne yazık ki zevkle seyredemiyor. yecanının daha dengeli ve bilinçli bir beklentiye Rize insanına kuşaklar boyu dua ettirecek bu gordönduğunü görüyorum. Ne eiinde kocaman bıçakla kemli kornişin eski kıyı şeridi ile arasındaki dolkucağına yatırdığı çocuğunu, liderinin geliş yolu durulmuş bölgede, birbirine çelme takar gibi serpişuzerinde bekletip "emretsin, uğruna kurban ede tirilmiş gecekondu mimarisinden dahi yoksun, biyim onu" diyen fanatikler var, nede başında tak çimsiz binalar çürük diş yığmı gibi sırıtıyor. Arakesi, uzerinde pijaması, eiinde uzun ağızlıği ile ge besk görünüşün gözde iltihap yapacak kadar sevimçiş yolumuz uzerinde gelişimizi bekleyip hizasına sizleşmiş çizgilerini taşıyan bu çirkinlik, altı lokal, vanldığında sırtını dönerek karşısmdaki komşusuna üstü cami şeklindeki yapılan ile Ekrem Bey'in pem"Gördüm oni da, döndüm ona sırtımi" diye, sa be rüyalannı karartan, kâbus yığınaklan... Tedaatlerdir hazırladığı piyesi sahneye koyan sevimsiz vi olanağı da kalmamış. karşı partili tipi. Sayın Ozal'ın propaganda otobüsü gümbürdeyen muziği ile yaklaşırken, uzun yıllar Sarp'ta giderilen özlem... dır yalnız televizyondan izlediğim bu propaganda havasından ufak bir nefes çekip, arabaya atlıyor Karadeniz'den gelen insan için genellikle Laz deve Rize istikametinde yola çıkıyorum. yimini kullanırız. Onların çoğu da bu sıfata takılDoğdukları koylerin adlarını soyadı olarak al mamak için direnir dururlar ve derler ki: "Lazlar mış tstanbul'daki dostlarımın doğum yerlerini gö Hopa'dan sonra başlar." Aralarında dolaştığımız re göre, sıcak, nemli, yesilin her tonunun çok yük coğrafya yapraklanndan tarih sayfalanna dondusek bir tuvale, usta bir el tarafından serpiştirildiği ğümüzde, Lazların tarihçesi de o yaprakların çok izlenimini veren yamaçları seyrederken, sağ tara derinine kaymıyor. Mevcut bulgular, öbür Kafkas fımdaçay yapraklan, mısır koçanları, sol tarafımda halklan gibi, Lazlann kökü konusunda da kesin ise haşarılığından utanmış, bir sure dahi olsa ses bilgi vermiyor. Eski Yunan kaynakiarında kendisizliği yeğlemiş çocuk gibi, durgun bakan Karade lerinden söz edilmeyen Lazlara tarihte Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından itibaren rastlanıyor. O devniz'i seyrederek Rize'ye vardım. rede nufüslannın ve etkilerinin yaşadığı bolgeye LaBelleğimde kalan yol biraz daha genişletilmiş ve düzeltilmiş. Yeşilin çeşitli tonlanrun sarmaladığı ya zika denilen Lazlar, öbür Kafkas halklarının basmaçlann ortasından zirvesine doğru sıralanmış mi kısı ile güneye doğru inerek, Suhum'a yerleşiyornik beyaz evler, belleğime oturtabildiğim sis bului lar. Trabzon'un doğu sahiline yayılıyorlar ve böllarının arasından fışkırıp, bana "oh, Rize'de do gt halkını da kendilerine bağlıyorlar. Bu bakımğa tahrip olmamış" dedirtirken, kentin ortalarııı dan da Lazika adının birçok kabileden meydana da karşılaştığım tabloyu zevk ve üzuntunun tahte gelen bir topluluğun banndığı bölgeyi belirttiği varrevallisinde seyrediyorum. Yamaçla önündeki çok sayılıyor. ince kıyı şeridini Rize insaruna soluk aldırmak için (Arkası 15. Sayfada) 18 EYLÜL 1988 Karadeiiiz'in Rengi!.. Güneşin uzaklarda, Karadeniz'in o gün masmavi olan suyuna gömülerek kaybolmak üzere olduğu akşam saaîinde Rize dışındaki Kançay adlı minik fabrikamn önünde oturup demlenen taze yapraklan bekliyorduk. Yammda Karadenizliliği ile her zaman çalım satan kaymvalidem ile bulunduğu yöredeki sakallı partililerine ters gelecek uygarlıkta oluşundan, ön seçimi kazanamamış geçen dönemin Manisa Milletvekili Timur Çınar vardı. Üst üste 56 bardak çay içtik. "Haydi biraz da politika" diyerek etraftmızda toplananlara, kahverengi mi beyaz mı? "Nasıl görünüyor" sorumuza karşılık, "çay paralarına bağlı" dediler. PENCERE Asya'nın Dili?.. FEYYAZ TOKAR Ele avuca sığmayan afacan çocuğu anlatırken çoğu kez "düz duvara tırmanır" deriz. Karadeniz'in insanı da, özellikle Doğu Karadeniz yöresinde doğup büyüyeni, deniz kıyısının hemen ardından yükselen yamaçlar içersinde doğduğu ve yaşadığı için, bu düz duvara tırmanma benzetraesini, verdiği mucadelenin bir parçası durumuna getirmiş. Giderek günluk fıkraların tumünün üzerine şekillendirildiği Karadeniz insanının ilginç de bir tarihi var... tşte 31 yıl önce ilk kez Ismet Paşa ile gittiğim Rize'ye (bir seçim gezisinde konuk gazeteci olarak) yıllar sonra ikinci kez arkada kalan günlerdeki yazımda değindiğim gibi, Dışişleri Bakanı Yılmaz'ın annesi ve kardeşleri ile birlikte, babaları adına yapürdıklan Hasan Yılmaz Okulu'nun açıhşı nedeniyle konukları olarak gittim. Türkiye'nin yîizölçümünün yansından biraz daha büyuk (424.000 km kare) bir elips şeklindeki Karadeniz, Karadeniz Ereğlisi ile Odessa arasında en geniş noktasına (600 km) erişiyor. Giresun ve Tuapse çizgisinde 350 km'ye inen bu genişlik, RizeSohumkale arasında 225 km'ye du$uyor. Doğa koşullannın insanıru düz yamaçlara tırmandırttığı Karadeniz'in dibinde ise çok biiyük düzlükler var. Okul yıllannda hiç de sevimli bulmayarak çalıştığım coğrafya kitaplarının yapraklan arasına dönerek bakıyorum. Anadolu kıyıları ile Kırım arasında 2200 metre derinliğe inen Karadeniz'in dibinde oldukça geniş ve dümduz alanlar mevcut. Akan ırmakları ile bir tatlı su istilasına uğrayan ve bu nedenle de bilindiği gibi, luz oranı çok duşük olan Karadeniz insanı, yazgısım çay ve mısıra bağlarnış. Ankara'dan kalkan uçağımız çoğu kez hava koşullannın elvermemesi dolayısıyla geri döndüğü Trabzon havaalanına rahatça indikten sonra, aynı gun Karadeniz'e gelecek olan ANAP Genel Başkanı ve OKIAY AKBAL EVET/HAY1R İnsan Üstüne... B A Ş A R I L A R I N I Z A Y A R A Ş A N S E Ç K I N B İ R Bir akşam yemeğinde, Azerbaycan Basın Birliği Sekreteri İsrafil İmamnezeroğlu iki kadeh arasında Abdülhak Hâmit'ten ıki dize patlatıyor: "Eyvah ne yer, ne yar kaldı Gönlüm dolu ahü zar kaldı" 1920'lerde Türkiye'den Azerbaycan'a öğretmenler gitmiş, Israfil'in edebıyat öğretmeni de İsmail Hıkmet'miş. 1930'larda Hâmit'ın "Duhteri Hındu" sunu Baku'de oynamışlar. Çok alkışlanmışlar, ben soruyorum: Neden böyle bir oyun seçtiniz? İsrafil diyor ki: "Oooo.. Ingiliz emperyalizmıni rezil eden oyundur. Sen bir kap lan görürsen korkma, bir sırtlan görürsen korkma, bir çakal görürsen korkma, bir zehirliyılan görürsen korkma!... Ne zaman k bir ingiliz görürsün, o zaman kork!.. Bu anlattığım olay 1964'te geciyor. İsrafil İmamnezeroğlu kır saçlı bir edebiyat meraklısı. Ağzından Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın dizeleri eksik olmuyor; bol bol Abdülhak Hâmit anılıyor. Evet. yıl 1966... Kadehler kalkıyor, İsrafil soruyor: Yakup Kadri ne yapıyor? İhtiyarladı mı? Hayır, gepegenç... Yakup Kadri 1974te öldü. Dil konusu açılıyor, sofradaki Azerbaycanlılar bu alanda çok coşkulu: Dil bir ulusun kutsal vaıiığıdır. Her şeye dokunulur, dile d kunulamaz. Bir ulusun dilinı elınden almak, ozünü elınden alm demektir. Hiçbir ulus buna başeğmez. Halkların bağımsızhğın en başında dil bağımsızlığı gelir. O geceden bu yana 22 yıl geçti; dünya çok değıştı; dile bakış değişti mi? A D R E "Otuz yıla yaklaşan ruh hekimhğim süresince en sık 'mutlu değilim' cümlesinı işittım Hangi durumda. konumda ve yaşta olursa olsun, insanların çoğunun 'mutsuzluktan' yakındıklarını, ancak mutluluğun tanımını yapamadıklarını saptadım." Prof. Dr. Özcan Köknel "İnsanı Anlamak" (Altın Kitaplar yayını) kıtabına bu sözlerle başlamış. Yeni bir kitap değil, ama böyle kitaplar her zaman yeni sayılır İnsan konusunu işleyen hangi yapıt eskimiştir ki! insanoğlu birçok yönleriyle değişmez, ama birçok yönleriyle de sürekli değişim halınde bir varlıktır Değişmeyen bir yanı varsa, o da her çağda, her ülkede "mutluluk" dediği bir yaşam duygusunu elde etmektir. Onun ne olduğunu bilmese de çözümleyemese de!. Köknel'e göre, insanlar mutluluk gereksemesini dinlerin getirdiği iç huzurunda; öteki dünya inancında; acıma, doğruluk, yüreklilık gibi toplumun erdem saydığı niteliklerde, toplumsal sorünları paylaşmada, yaratıcılıkta bulmuşlar. Daha doğrusu aramışlardır. Bulduklarını sanmışlardır. Sözlükler "mutluluk"u şöyle tanımlamış: Tam bir iç huzuru, iç hoşnutluğu. Fransızca "bonheur" sözcüğünun 'bon' lyı, "heure" de saat sözcüklerinin birleşimi olduğunu da sözlükler yazıyor. İyi ve saat! . Bizim "iyi saatte olsunlar" deyimi de burdan mı çıkmış bilmem? Yaşamanın en iyi saatlerı, mutluluğun bir açıklaması sayılmaz mı? İnsanı Anlamak!.. Özcan Köknel'in kocaman kitabı insanı, insan ilişkilerini. insan durumlarını türlü yönleriyle inceleyen, rahatlıkla okunan yararlı bir yapıt. İnsanı, yani bizı anlatıyor, bızi kendımize tanıtıyor. Kim kendinı tanır? Bu büyük çaba ışidır. Pek az kimse kendini tanımak yorgunluğunu üstlenır. Böyle bir şeyden kaçınmak belki daha doğaldır. Hep iyi yanlarımızla tanırız, bilıriz kendimizı. Evet insan çoğunlukla bir bilmece gibidir, ama incelenince, araştırılınca da "bilinebılir bir nesne" olduğu da ortaya çıkar. Karl Jaspers "Felsefe Nedır" (Say Yayınları, çeviren İ.Z. Eyüboğlu) kitabında "insan dünyada varoluş olarak bilinebılir bir nesnedir' diyor. 'İnsanın yaşamı, hayvanlarınkı gibi, doğayasasına uygun yinelemeler içinde soyların bırbirını ızleyişine göre akıp gitmez, çünkü insan özgurlüğu, ona varlığının güvensizlıği nedeniyle birtakım olanaklar sağlar, ona gerçekten ne olabileceğinın yolunu açar İnsana özgürlüğünden dolayı kendi varoluşuyla birlikte. çevresınde dolaşmak için bir içerik de verilmiştir. Bu yüzden onun tarihi vardır. insan bu tarih dolayısıyla kendi biyolojik kalıtı yerıne, geleneğin verdiğıyle ış görür. İnsanın varoluşu bir doğa olayı gibi sürmez. Onu, özgürlüğü yönlendirır." Özgürlük, insan olmanın baş nıtelıği demek ki! İnsanoğlu bir doğa olayı olarak yaşama girmış butün canlılar gibi . Ama o, yüzyıllar süren bir çabayla bilinç aydınlığına erişmiş. Konuşmayı, yazıyı yaratmış, tarih bilincine sahıp olmuş. Böylece "insan" olmuş... Jaspers'in dediği gibi "İnsan olmak, insan oluş demektir" Yani sürekli ilerleme, araştırma, yaratma, kendini ve çevresini biçimlendırme yoluyla.. Bütün bünlan sağlamak için insanın özgür olması gerekir özgürlük, insan olmanın baş koşuludur. Köle toplumlannda yaratıcı zekâya rastlanamaz. Ama insan nasıl ozgür olacak? Buyük bir çabayla, en ağır, en katlanılmaz koşullarda bile kendi başına düşünebilmeyi becererek.. Gerçek karşısında şaşırmadan, korkmadan o gerçeğin ayrıntılarına inebilmek, korkutucu da olsa o gerçeğı çözümleyebılmek; soğukkanlılıkla, duyarlılıkla .. Özcan Köknel'e göre "İletışım tüm yaşam demektir." Anlamanın, dinlemenın, aniatmanın tek yolu insanlar arasında sağlıklı iletişimdır. Kişi, tek başına bir çevrede kendini de tanıyamaz. Kendimizi tanımanın en doğru yöntemı, karşımızdakilerle iletişim kurabilmek, bu yolla onları tanıyabilmektır. Karşımızdaki insanı tanımaya çalışarak kendimizı tanıyabilıriz. "iletişim insanın kendini araması, bulması için gerekli olan bir varoluş sürecıdir Başkalarıyla iletişim kuran insan toplumun, insanlığın bir parçası olur. Yalnızlıktan, karanlıktan, bilgısizlikten kurtulur. İnsanları, ınsanlığı anlar." Zaman zaman insanı anlatan, insanın "insan" eden niteliklerinı çözümleyen yapıtları okumak gerek. . İnsan olmanın bilincine varmak kitapların, bılimin, sanatın aydınlığıyla olur. Yoksa dünyaya her gelen varlık "insan" değildır. İnsan olmak, Jaspers'in dediği gıbı "insan oluş" sürecinın bir sonucudur. BARAN BAŞARIIARINIZ, İŞ İLİŞKİLERİNİZ GİTTİKÇE G E I İ Ş İ Y O R . A R T K StZİ TEMSİL EDEBİLECEK, BATIU ANLAMDA ÇAĞDAŞ VE MODERN BiR İŞYERÎNE İHTÎYACINIZ VAR. NOVA^BARAN PLAZA SÎZLERE İSTANBUL'ÜN MERKEZÎNDE, MiMARisi, ÇAĞDAŞ KONFORU, MANZARASI VE TÜM DONANIMI İLE MÜKEMMEL Dünyanın neresinde olursa olsun insan, dilini çok seviyor, dilini gelıştirmeye çalışıyor. Bütün toplumlar dıllerını gelıstirmek zorundadırlar. Çünkü, uygarlık dil demek. Bilim ilerledikçe dil ilerleyecek. Durmak yok. Yeni kavramlar, yeni sözcüklerle vurgulanacak. İnsan düşüncesi yeni ufuklara ulaştıkça, dil de yeni ufuklara ulaşacak. Batıda dile dönük bilimlerin son yıllarda atılım yapmalarının bir nedeni de bu devingenlikten doğuyor, Ne var ki bir dilin estetiğinı, inceliğini, duyarlığını, anlatım zenginliğinı olağanüstü güzelliklerıyle örüp dokuyan da sanatçılardır Bir ulusun gelışmişlıği yalnız kişi başına ulusal gelirle, dış alımsatım düzeyiyle, kentlerinde yükselen gökdelenleriyie ölçülmez. O ulusun dilı gelişmiş mı? Uluslararası yazarları, şairleri var mı? BÜRO KATURINl SATIŞA SUNUYOR. BUGÜNOEN DEKORASYONA BAŞIAYABİLECEĞİNÎZ VE BÜRONUZDA 1.1.1989'DA TAMAMEN FAAÜYETE GEÇEBÎLECEĞİNİZ GÖKDELEN*. GERÇEK BIR PRESTÎJ ADRESİ... Bau Dünvasındakj Plaza'laruı Türkiyedeki ilkömegi NOVA»BARAN PLAZA'run eşsiz nitetikleri: Şisli'nin merkezinde 76 m, yüksekliiaş.., 16 000 m 2 kapalı alan 21 katlı ofıs bloğu 530 m 2 lik ofis katlan (İkiye bölünebilir)! 3 kallı "atrium'iu çarşı (Mall) Herkat icir. kapaiı garaj n kafetena ılantı salonu m kabinli de asansorler t 1920 Baku Kongresı'nde Asya'daki Doğu halklarının durumu şöyle vurgulanmıştı: "Doğu uluslannın bir kısmının, hatta meramlarını yazıyla anlatacak bir alfabeleri bıle yoktur Alfabesı olanların da bir kısmında yazı, ancak dın kitaplarmı, dualan yazmak için kullanılır. Doğu ülkelerinde ünıversite, kütüphane, tıyatro, hatta gazete yok demektir. Işte ulusal sorun her şeyden önce uluslann. boyların kendi yazılanyla kendi dillerine kavuşmaları demektir." (Suyu Arayan Adam, Şevket Süreyya) Pekı, şimdı bu Asya halklan ne durumdalar? Bir tek örnekle bile bu soruya yanıt verilebilır. Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov, bugün bütün dünyada tanınan ve sevılen bir sanatçıdır. Dünya ölçeğinde adı ve yeri var. Oysa Kırgızistan'ın Şeker Kirovskı köyünde Aytmatov: un doğduğu gün, Bakü Kongresi'nin üstünden, ancak sekiz yıl geçmiştı. * "Sovyetler" dendığinde yalnız Urallar'ın Batı yakasına bakmak ve Rusları görmek gibi bir yanılgı Avrupa'da sürüyor. Batılılar, kendi ölçüfenni bütün dünyad^ geçerlı saymak ayrıcalığım sürt" durüyorlar. Eğer bugün Sovyetler'de •glasnost' veya "perestroyka" tartışılıyorsa, bu değişim hangi temel üzerine yükselmektedir? Asya'da toplumlar, halklar. insanlar nereden başlayıp nereye gelmışlerdır? Azerbaycan'da 1920'lerde bir pınltı görülse de Asya baştan aşağı karanlıktı Eğer bugün o bölgelerde bılim, teknik, sanat bir düzeye enşmışse, ınsanlık adına sevınmek uygarlık gereğidır. 82 ANAYASASINI ve 12 EYLUL'U REDDEDİYORUZ REFERANDUM ALDATMACADIR M reflektü mcmı (StGobain, . ia.ua/ GAZİANTEP TOPLANTISINA ÇAĞRI: KONUŞMACILAR: Bi'LGESU ERENUS • YILMAZ EKŞİ • MEHMET EMİN SERJ • YALÇIN KÜÇÜK • SAİT ÜNER 18 EYLUL PAZAR 17.002000 BURÇ SINEMASI GAZİANTEP EMEK DUNVASI OZGUN MUZIGI USTASINDAN DINLEYIN J... Carsıda yürüyen merdıvenfer ısıtmasogutrnahavalandırrriF •ri Özel kasa dairelen Döşeme içi teldbn ve eıenınıt uagıu kanallan Her katta IV. uydu yayınlm için anten bağlanuian Ana sistemlere yeterlı leneratör • Elektronik u>an ve koruma sısterale (Cerberus, İsviçre) Ve modern bir iş merkezinde olması gereken tüm donanım. T.C. SULUOVA SULH CEZA MAHKEMESİ (KARAR ÖZETİ) Esas No: 1987/163 Karar: No: 1987/246 SUÇ TARİHİ: 31.3.1987 Mahkememizin 7.7.1987 günlu kararı ile fırıncılık yapmakıa olan, Kasım \e Emine'den olma 1948 D.lu 1 Eylul Mahallesi Samsun Caddesi uzerinde 20 numarada YEM F1R1N adı altında faalıyetıe bulunan sanık Arif Tozlu'nun lınnında üreuığı ekmeklere eıikeı veya bunun gibi lanıtıcı bir işaret koymamak suretiyle Gıda Maddeleri Tuzuğune aykınlık olusturan e\lemi sebebıyle TCklnun 398. 647 sayılı kanunun 4, TCKInun 402'nci maddeleri gereğince 32.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına. 3 ayra curnıe vasıta kıldığı meslek \c sanatının TATILİNE. 7 gun sıire ile ışyerinin KAPAT1LMAS1NA, karar ozetınin Ankara, İstanbul ve İzmir1 uzerinde bulunan bir gazeıe ile Suluova'da yayınlanan mahalli bir gazeıede ya\inlanmasına, asli ve ferı cezalarının TECİLINE karar verılını>ıir. ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİYİ ÇİZMEK TÜM PUUC v* KASCTÇİtf ROf • c ı e f n e n S?je< 6ogcon MAJOR PLAKÇILIK > ı 5 ü 58 12 iv • P L A Z A ' NOVA^BARAN N O V A İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 19 MAY1S CADDESİ 4, ŞİŞÜ, 80220İSTANBUl TBL: 134 1000(6HA11 FAX: 134 lfJ09 TEIiX: 31402 NVATR de ya>ınlanan lıraj) 100.000'in Baııı: 28344
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear