25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 12 EYLÜL 1988 DÛNYA'DA BUGÜN Lemngnd ^^ Anstertam B 18° Lcnngrad Amman A 36° Londra Atoıa A 30° MadnU A 38° Milano Barcekma A 29° A 29° Moston Basel A 28° Munıh Belgrat A 18° Bertaı A 18° Oslo Borm B 17° Pans Bruae: Budapeçte A Î 5 ° Prag A 16° Rıyad Cenevıt A 32° Roma Cezayır A 38» Sotya Dddt A 38° Şam DuDay Franktu.1 A 17° TöAvr» A 33° Tunus Gıme / 16° Hetemfc A 36° Venedık Kalnce Vıyana Kopenlug K5ln A 17° Leftoşa A 33° Zur* Y B A A A Y A A Y B A A A A A A A A A A A A 14° 17° 33° 24° 22° 16° 18° 27» 17° 24° 17° 37° 28° 30° 37° 38° 32° 20° 24° 17° 30° 16° HAVA DURUMU Meteoroloji Genel Müduriüğü'nden alınan bilgıye göre. yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, öteki yerter az bulutlu ve açık geçecek. HAVA SICAKLIĞI:£j Tüm yurtta biraz artacak RÛZGAR: Kuzey ve doğu yönlerden hafıf. * Balıtas» ara sıra orta kuvvette esecek. DeBılecı» nizterde yıkJız ve poyrazdan 35 Bınoöl kuvvetinde saatte 1021 deniz mili BıOıs Boiu hızla esecek. DENİZ: Mutedil dalBursa galı olacak dalga yuksekliği 1 v«cek. Ruzgâr kuzey ve batı yönlerden hafıf, ara sıra orta Canakkalc ila 15 metre dolayınrja bulunacak tajvvette esecek Göl küçük dalgalı göruş 10 km dola Corum Oennt van Gölü'nde hava az bulutlu ge y | n d a bulunacak TÜRKIYE'DE BUGÜN A 33°20°Dıyart>#ır A 28° 14° Edme A 31° 16° Erancan A 23° 10° Erzurum A 21° 5° Esfcşehif A 26° 10° Gaaantep A 32° 22° &resun A 33°19»Gö™slıaneB B 2f 11° HaMdn A 32° 17° IsparU A 28° 10° Istanbul A 26° 11° Izm» A 31° 15° Kars A 25° 9° Kastamonu A A 24° 6° Kaysen A 27° 14° Kırkfarelı A 27°13°Konya B 24° 9° Kutanya A 30° 17° Malüya 33° 16° Manısa 30° 16° K Maras 26° 10° Mersın 22°2° Muğla 27° 11° Muş 32° 17° Nıjd* 23° 16° Ordu 23° 10° to 27° 14° Samsun 29° 9°S»ft 27°16°Sıno() 31° 18° Snras 23° 7° TetardaJ 23° 7°Traba» 26° 8°Tuncelı 29° 15° Usak 26°12°Van 25° 10° Yozoal 31° (5° Zooguttak A 32° 17° A 31° 19° A 32° 22° A 29° 14° A 25° 9° A 26° 8° B 23° 16° B 22° 15° B 23° 16° A 33° 17° A 24° 16° A 24° 6° A 27° 16° B 22° 16° A 29° 13° A 26° 11° A 26° 11° A 26° 10° A 24° 16° MEHMED KEMAL POLTITKA VE OTESI İnsan Derisiyle Kaplı Tarık Zafer Tunaya ile Cumhuriyet'in o dönemdeki yazı işleri müdürü Cevat Fehmi Başkut, yıllarca önce üniversitenin büyük d\ş kapısı önündeler. Cevat Fehmi, Tarık Zafer hocaya dönüyor, "Lütfen biraz daha çok yazın!" diyor. Bir başka gün Prof. Şükrü Baban'a rastlıyor, aynı kanıda, "Beyefendi yazın, daha çok yazın, sizde doku var" diyor. Ethem İzzet Benıce'nin Açıksöz'üne ilk yazıy! verdiği gun de çok yazması isteniyor. Hoca kendinı şöyle tanıtır: "Ben aslında çok yazan bir yazar değilim. Yazmam uzun sürer, yazdıklarımı yırtar, tekrar tekrar değiştiririm. Bu bakımdan günlük fıkra yazarlarına hayret ederim ve hayranlık duyanm." Prof. Tarık Zafer Tunaya üstadımız bir siyasal tarih bilimcisi, Bir siyasal tarihçıdir. Seyrek de olsa yazdıklannı gazete ve dergilerde okurduk. Ancak Türkiyede Siyasi Partiter' adlı kitabı 1952 yılında ortaya çıkınca çok şeyler öğrendik. Uzun bir çalışmanın ürünü olan kitapta 1859'dan 1952'ye kadar geçmişin bütün siyasal hareketleri belgelerle yer alıyor, yasak denecek en gizli belgeleri bile almış, gözlerimizin önüne seriyor. Bundan olacak üstadın nerede bir yazısını görsem dört elle sarılırım. Türkiye'de Siyasal Partiler'in Hürriyet Vakfı yayınları arasında genişletilmlş yeni baskısının iki cildi çıktı. Siyasi tarihe meraklı olanlar yeni basımdan da çok şeyler öğreneceklerdir. Elimde hocanın 'lnsan Derisiyle Kaplı Anayasa' adlı kitabının ikinci bastsı var. Daha önce kitabı okumuştum. Ama şimdi severek, anımsayarak yeniden okuyorum. Hoca, bir gün, Paris'in şirin müzelerinden biri olan Karnavate'de Fransız devrimine ilişkin eşya ve belgetere bakarken, gözleri salonun köşesinde küçük bir kitaba takılır. Attındaki etiketi okur: 1791 Anayasası. Biraz daha dikkatli bakar, alt satırlarda şu müthiş cümleyle donar kalır: "İnsan derisi ile kaplanmıştır." Bu küçük cümle onu nerelerden alıp. nerelere götürür. Anayasaların, insan haklarının ve özgürlüklerin kolay elde edilmediğini bir daha düşünür. Hocaya, sanki her anayasa insan derisi ile kaplı gibi gelir. Hocamız, yaşamı boyunca özgüriük, insan haklan ve anayasadan yana olmuştur. Yazdığı kıtapların özünde yatan da budur. 1908 Meşrutiyetıni anlatırken 23 temmuz 1908 yılına değin bizde çoğulculuk olmadığını belırtir. Osmanlı tarihinde ilk kez Hürriyet'in ilanı ile meşruti bir rejime geçilmiştir. Şurada 80 yıllık bir ömrü vardır. Bu dönemde çok partili düzene de geçilmiştir .Bunun değerini bilmek gerekir. 1908 yılından günümüze değin özgüriük ve demokrasi yolunda birçok engellerle karşılaşılmıştır. Kaç anayasa değişıkliği yapmış, kaç askeri darbe ile karşılaşmışızdır. Bugün dahi sekiz yıllık bir askeri rejimden çıkarten gene anayasa bunalımlan geçirmekte, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin kanallarını açabilmek için türiü savaşımlar vermekieyiz. Günümüzün baş sorunu gene demokrasidir. Bir ülkede gerçek demokrasi olsa, Türkiye Birteşik Komünist Partısı Devlet Güvenlik Mahkemesı'nde, Sosyalist Parti Anayasa Mahkemesı'nde, DİSK Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanır mı? Batının hangi demokrat ülkesinde ınsanlar düşündükIeri ve düşünceleri için olağanüstü mahkemelerde yargılanıyorlar? 1961 Anayasasını yapanlar arasında Prof. Tarık Zafer Tunay? da vardır. Cllkeye özgüriük ve demokrasi yerleşsin diye elden gelen her şey yapılmıştır. Karşıtları, yapılana bir tepki anayasası gözüyle bakmışlardır. Bu anayasa ile ülke yönetilemez diyenler çıkmıştır. Bunu söyleyenler bugün eski anayasanın özlemini çekiyorlar. Dürüst, yasal bir seçim için çırpınıyorlar. Biz bir anayasadan ya çok şeyler bekleriz ya da ürker kaçarız. 1982 Anayasasından olumsuz yönde çok şeyler bekleyenler vardır. Olumlu yönde olanlar da sık sık değiştirilmesini isterler. Anayasa beklentileridir ki anayasal bunalımlan getiriyor. Anayasa da, demokrasi de yaşama bir türlü geçirilemiyor, sıkıntı burdadır. Gerçek demokrasiden yana olanların anayasası insan derisiyle kaplıdır. Ya tersinden yana olanların kitabı ne ile kaplıdır? O da herhalde hayvan derisiyle... Aydın Aybay'ın bir yazısında okumuştum. Bir gün 12 Eylül generalleri ile bir görüşmeleri oluyor. Görüşmede Tarık Zafer Hoca da vardır. General, Baro seçimlerini örnek göstererek çok az sayıda kişilerle başkan seçilıyor, diyor. Tarık Zafer hoca hemen atılıyor: "Sizin Danışma Meclisinizin başkanı kaç oyla seçildi?" "O başka" diyor paşa: "Hayır paşam o başka değil, ötekiler de başka değil. Hukuk eşsiz bir güvencedir. Hepimiz hukukun koruyuculuğuna muhtacız. Ben de, arkadaşım da, sırası geldiğinde siz de..." Aradan bir süre geçiyor, paşayı sırasız emekliye ayırıyorlar. Paşa hukuka sığınıp, yasalara güvenerek dava açıyor. Ama bir kez hukuka saygı eksilmiştir Kendi çıkardıkları yasalaria kendileri yargılanıyorlar. Tabriz •Şam Kahire» A apk B MuOu K w t 5 »sı Y Otopside işkence izi (Baftamfi I. Sayfada) Mahmut Keçeli, "Türkiye'de işkence devlet polilikası haline gelmiştir. Konu TBMM'de görüşülecektir" dedi. Derik Cumhuriyet Savcıhğı'mn 2 Eylül 1988 tarihinde yaptığı otopsi sırasında ifadesine başvurulan Mardin Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Ha1İI Kütiik, bir operasyon için " i x d " olarak götürdükleri Derviş Savgat'ın kendilerini pusuya düşürdüğü sırada PKKIılar tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. Polis memuru Kütük'ün ifadesinde şöyle dediği öğrenildi: "Bu şahıs, tarafımızdan bir operasyondaki bilgiler degerlendirilerek alınmıştır. Kılavuzluk etmek iizere bizimie biıiikteydi. Bizi PKK'lıIann buluşma yerine götürecekti. Olay yerine yaklaşngımızda şahıs bir arkadaşımızla birlikte taş sete çarparak yıkılmasına neden oldn. Bu nedenle çıkan görültii iizerine bize yaylım ateşi btşiadı. Ateş açan gnıbtın kurşunlan ve el bombalan bu şahısa isabet etti. Öien kişinin bizi buluşma yerine goturmek yerine pusuya düşürdügünü sanıyorum. Çatişmadan sonra beş kişi oldugunu sandıgım örgüt mensuplan kaçtılar." Viranşehir Cumhuriyet Savcıüğı'nın yaptırdığı otopside ise vücutta kınk ve yara izlerinin bulunduğu, kurşun izlerine rastlanmadığı belirtilerek, "Vücutta çene ve boyun kemiklerinin kınk oldugu, kol, bacak ve göğiis ile sırtta ekomotik alan bulunduğu, sağ ve sol bacaklarda kınklar oldugu, kurşon izlerine rastlanılmadı" denildi. SHP Adana Milletvekili Mahmut Keçeli, çelişkili raporlardan Savgat'ın işkenceyle öldürüldüğünün kesinleştiğini öne sürerek, "Bir cinayele, 'çatışmada öldü' uydurması yapılarak gerçek saptınlmak istenmiştir. Dogu'da zulümden vatandaş dışan çıkamıyor. Şimdi sozde banş ve insancıl yaklaşımlanyla Özal'a sonıyonım, Irak'ın Kürtlere karsı uygulamaya koyduğu toplukıyım hareketine engel olurken, kendi yurttaşına uyguladığı ve uygulanmasına göz yumarak devlet politikası haline getirdiği baskı ve terör uygulamasına ne diyorsunuz? Konuyu TBMM'ye götürerek soracağım" dedi. gü oJmak iizere yapılması gereken çok şey vardır. Sıkıyönetim kalktıgı halde sıkıyönetim mahkemeleri siirmektedir. Askeri mahkemeler işbaşındadır. işkence, sorgunun vazgeçilmez unsuru haline getirilmiştir. Adli polis teşkilatı kunılmadan bunun önüne geçilemez. Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde Derviş Savgat'ın işkence ile ölduriildugü otopsi raponıyla anlaşılmıştır. Türkiye'de hâlâ Sıddık Bilgin olaylan siirmektedir" dedi. Sıgınma sürüyor (Baftarafı 1. Sayfada) Özal, "Türkiye, bunlara insani rauameie yapıyor. Ama işin boyutlannı kaçırmamız, bizim ale>himize olur, bu insanlann aleyhine olur" dedi. Hakkâri'den Halil Nebiler ve Cengiz Mumay'ın bildirdiğine gore Irak sınırında 4 gun önce duran Türkiye'ye sığınma olaylan, kuçük gruplaı halinde sürüyor. Askeri birlikler tarafından kuşatma altına alınan Barzani taraftan sığınmacılann kesin sayısı hakkında resmi makamlar bir açıklama yapmadılar. Daha önce sığınanlardan sınır boyunda bekieyenlerin 35 bininin Yüksekova, Diyarbakır ve Silopide kurulan çadırkentlere yerleştirilmeleri tamamlandı. Yüksekova Kaymakamı Kayhan Kavas, Uzunsırt Köyü yakınındaki çadırkentteki 1900 çadıra şimdiye kadar 10 bin 900 lraklınm yerleştirildiğini söyledi. Mardin Ziraat Meslek Lisesi yanındaki alarra da 1500 çadır kuruldu. lstanbul'da dün Basın Konseyi'yle Dayanışma Derneği'nin kahvaltılı toplanüsına katılan Başbakan Turgut özal, bir basın mensubunun "SHP Genel Başkanı tnönü, Türkiye'ye sığınan Iraklılara, 'Burası sizin vatanınız. Burayı terk etmeyin' diyor. Bu tehlikeli degil midir, nasıl göriiyorsunuz?" sorusunu yanıtladı. Böyle bir olay ihtimaliyle temaslar yaptıklarını, bu konuyu çok düşündüklerini belirten Başbakan özal, meseleyi kendi boyutlan içinde tutmak gerektiğini söyledi. özal, konuşmasma şöyle devam etti: "Şimdi bunun otesinde, meseleyi siyasette kullanmanın yanlış olduğunu, memlekete fayda vermeyecegini, lüzumsuz birçok şeyleri kaşımaktan ibaret olduğunu söylemek istiyorum. Maalesef, diğer iki siyasi parti lideri bunun ötesine gecmiştir. Sırf bir oy endişesi veya referandum endişesinden dolayı, 'Özal bundan puan aldf diye. Özal'ın bu puanını kısmak için birisi kalkmış, 'Bunlar bizim vatandaşlarımızdır' demiştir. Aynen böyle. Evet, zannediyorum, Demirel'in lelevizyonda aynen böyle beyanı vardır. Sayın tnönü, sırf bunun için gezi yapmıştır. SPH'li milletvekilleriyle dikkat ederseniz şu sırada devamlı doğuda geziyor. Bu meseleyi abartmak yanlıştır. Bu insanları lahrik etmek yanlıştır. Türkiye, bunlara insani bir muamele vapıyor. Bu insani muameleyi yapmaya devam elmemiz lazımdır. Ama işin boyutlannı kaçırmamız, bizim aleyhimize olur, memlekelin aleyhine olur, bu insanlann ale>hine olur." Yeni kanıp Irak, ABD'yi kınadı Öte yandan ABD Senatosu'nun kimyasal silah kullandığı gerekçesi ile Irak'a çeşitli ekonomik yaptınm kararları almasına karşı tepkiler sürüyor. tktidardaki Arap Baas Sosyalist Partisi'nin yayın organı olan AlThawra gazetesinde dün imzasız olarak yayımlanan, ancak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin tarafından kaleme alındığı ileri sürülen basvazıda, ABD Senatosu'nun karan eleştirildi. AlThawra'nın başyazısında, daha sonra şu görüşlere yer verildi: "Madem böyle bir gücü vardı, ABD Knesset'ı.. Pardon ABD Senatosu, 8 yıldır nerelerdeydi? Madem kimyasal silah kullandıgımıza bu kadar inanıyorlardı, bu kadar eminlerdi, Irak'ın kimyasal silah kullandığını hemen tam bir kesinlikle >e sanki görmüş gibi iddia edildigi mesela bir Halepçe olayında, ABD Senatosu neden böyle bir kararla çıkmadı karşımıza?" Irak Devrim Komuta Konseyi tarafından salı günü ilan edilen genel aftan sonra, Türkiye ve îran'a sığınan Iraklı mültecilerden geri dönenlerin sayısının II bin 517'ye ulaştığı biidirildi. (Baftamfi 1. Sayfada) ca ailelerimiz rahatsız oluyor" biçimındeki yakınmaları iizerine alındığı öğrenildi. Uzunsırt kampında YüksekovaŞemdinli kara yoluna çıkan bir çocuğun otomobil altında kalarak ağır yaralanması üzerine peşmergelerin yola çıkışı yasaklandı, kampın çevresinin tel örguyle çevrilmesine başlandı. • Uzunsırt ve Suüstü kamplannda beşer polisin göre\r yaptığı iki polis karakolu kuruldu. Polis karakollanyla birlikte kampa giren herkesin kaydedilmesi ve yaka kartı uygulamalanna başlandı. Karakolda görevli polislerin kampta fotoğraf çekmek isteyen yabancı gazetecilere nezaret ettikleri ve bazen müdahalede bulundukları da belirlendi. • Yüksekova'dan 12 km. güneybatıda, YüksekovaŞemdinli karayolunun Kerimağa sapağındaki Suüstü mevkiine kurulan ikinci peşmerge kampına önceki gece getirilmeye başlanan sığınmacıların sayısı 4.164 kişiye ulaştı. Peşmergelerin getirilmesine karşın bir tek Savgat'ın kardeşi Kasım Savgat, Viranşehir Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak, emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Kasım Savgat, ayrıca öien ağabeyinin üzerindeki 4 Otopsi sonuçlan farklı bin mark, 2 milyon Türk Lirası ile Derik Cumhuriyet Savcılığı'nca çek ve senetlerin kaybolduğunu Savgat'ın ölüm nedeni hakkında da belirtti. hazırlanan otopsi raporunda, lnsan Haklan Derneği Adana "Cesedin sol (emporal bölge ve Şubesi Genel Kurulu'nda konuşan sol zobimatik lemporal bölgeye SHP Adana Milletvekili Sedat rastlayan iki kurşunun beyne gir Doğan da "İşkenceyc karşı sözraesi, sag ve sol ayak bileklerinin leşmeye Türkhe'nin imza atması el bombasıyla parçalanraasından sevindirici bir olaydır. Ancak dekaynaklanan kan kaybı ve ha mokrasinin yerleşmesi için başta rabiyeti" diye yazıldığı bildirildi. düşünce ve örgiitlenme özgürlu çadırın bile kurulamamış olması, gelenlerin soğuktan yakınmalarına yol açtı. Sığınmacılara battaniye de getirilemediği için biri dört ayljk, diğeri sekiz aybk iki çocuk soğuktan öldü. Vehin Ahmel adlı dört aylık çocuğun babası Ahmet Mustafa, çocuğunun daha önce herhangı bir rahatsızlığının bulunmadığını, battaniye ve çadır olması halinde kuçük Vehin'in ölumden kurtulabileceğini anlattı. • Peşmergelerin Suüstü'ye gelmeye başladıklan önceki gece saat 20.00 sıralarında kamp yerine iki de sağlık ekibi gettrildi. Bir doktor, iki hemşire, bir ebe ve bir sağlık memurundan kurulu sağlık ekibi sığınmacıları sağiık kontrolünden geçiriyor. Dr. Remzi Horoz muayene edilen kişilerde çoğunlukla ishal, kusma ve yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklann göriildüğünü bildirdi. • Kamp yetkilileri Türkiye'ye sığınan peşmergeler için şimdiye dek kamu kuruluşlarının ödeneklerinden yapılan harcamalar dışmda, multeciler yüksek komiserliğinden ayrılan 3.5 milyar liranın da kullanıldığını belirttiler. Artık araç telefonunuzu Sasel'den beklemesiz alın Kaplama alanlan içinde aracınızdan, teknenizden, evinizden, işyerinizden dünyanm her köşesiyle üetişim kurabilirsiniz. Aynca zengin aksesuar çeşitleri sayesinde cihazınızı fax makinasına, telesekretere, çağn cihazına, bilgisayara, bağlama imkanlanna sahipsiniz. PKK yanlısı 11 kişi yakalandı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Genel Sekreterliği'nden yapılan açıklamada, 13 ağustosta Elazığ'ın Karakoçan ilçesine bağlı Dolan mezrasında görevden dönmekte olan güvenlik güçlerine ateş açarak jandarma eri Engin Serter'in öldürüldüğü anımsatıldı. Bu eyleme katılan yasadışı örgüte mensup "Hevi" kod adh Aysel ErgUn adlı teröristin ölu olarak ele geçirilmesinden sonra güvenlik güçlerinin yaptığı seri operasyonlarda örgüt mensuplarını evlerinde banndıran, yiyecek sağlayan ve bölgedeki güvenlik güçleri hakkında bilgi aktaran 16 kişi yakalandı. ATde tek (Baştarafi 1. Sayfada) kilerin başlangıcı olan Ankara Anlaşması'nın 25'inci yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yapan Bozer, "Avrupa balkJannın esinlendiği ülküyiı paylaşan" Turkiye'nin birçok bilimsel, mesleki, hukuki ve sosyal kuruluşlarda etkin rol oynadığını anlattı. Türkiye'nin asıl amaanın AT'ye tam üyelik olduğuna işaret eden Devlet Bakanı Bozer, şöyle dedi: "Aradan geçen 25 yıl içinde, ortaklık anlaşmasının davandığı karşılıklı denge \e yarar esasının bozulmasına ve ortaklık ilişkilerimiz zaman zaman dondurulmasına rağmen, Turkiye bugün Avrupa'nın siyasal, ekonomik ve askeri alanlarda onemli bir partneri haline gelmişlir. Bu gelişmeler Türkiye ile lopluluk arasındaki ilişkilerin artık sadece ortaklık ilişkileri çerçevesinde kalamayacağını gosterdiği için, Türkiye 14 Nisan 1987'de topluluğa tam üyelik baş>urusunda bulunmuştur." Türkiye'nin tam üyelik başvurusundan sonra A\rupa Topluluğu içinde Roma Anlaşması'nt.a belirtilen amaçlara uygun olarak iki onemli gelişme kaydedildiğini ifade eden Ali Bozfr, şöyle devam etti: "Bunlardan biri 'tek senet'in yüriirlüğe girmesi, diğeri de 1992 yılında fiili. teknik ve mali engellerin kaldınlarak 'tek pazar'ın gerçekleşlirilmesidir. 'Tek senet', A\rupa Parlamentosu'nun rolünu artlırırken, 'tek pazar'ın başanya ulaşması için de onemli bir belge niteliğini taşımakladır. Avrupa Topluluğu içindeki bu iki gelişme karşısında Turkiye'nin ile özellikle "tek pazar'ın gerçekleşeceğini şimdiden dikkate alması gerekmektedir. Bu itibaıia, Türkiye bir yandan ortaklık ilişkikrini canlandırmaya, aynca tam üyelik için gerekli şartlan oluşturmaya yönelik çalışmalarını yürülürUen, diğer yandan 'tek pazar'a u\um için gerekli hazıriıklannı gecikmeksizin sürdürmek durumunda bulunmaktadır." İTALYANCA TEKNlKTlCARİ TERCÜMAN SEYAHAT EDEBIL1R. 176 45 50'179 26 48 Kax: 164 17 61 Tlx: 27 265 Ev: 175 88 14 EVET/HAYIR OKT4YAKBAL (Baftarafı 2. Safyada) anımsarız' der. Öyledir de... Bir andır dirilip karşımıza çıkan en beklenmedik anda. Şimdi şu sıcak mı sıcak eylül akşamüstünde bu resme dalıp sekiz yıl önceki bir ağustos gününe dönmenin bir an[amı var mı? Çehov 'Üç Kız Kardeş' oyununda 'anlam' konusunda şöyle de;. 'İşte kar yağıyor, bunun ne anlamı var'. Hiçbir şeyde anlam bulmayan kişi, o anlamı aramayandır. Aramadığı için de bulamaz. Ben bu resme baktıkça baktıkça yaşamın anlamını duyuyorum. Bir an. Bir eylül sıcağında bir an. Bilir miydik, düşünebilir miydik, bir yıl geçmeden Orhan'ın başına gelecekleri? İstanbul Barosu Başkanı, ünlü hukuk adamı, avukat, yazar Orhan Apaydın'ın yıllarca hapislerde kalacağını, o hastalıklı bünyesiyle mahkeme mahkeme sürüneceğini, daha da hastalanarak mahpushane revirlerinde nice günler geceler geçireceğini... İçeri yeni alındığında, Maltepe'deyken, sanırım ilk akşam bir görevli ona 'Hey gözlüklü, buraya gel' gibi bir şey söyiemiş. Ertesi gün ağabeyine o görevliyi göstermiş Orhan 'Bu bana gözlüklü' dedi. Gözlüklü sözünden alınacak kadar duyariı bir aydın kişi! Çocuk yaşından beri hukuk biliminin derinliklerinde soluk almış, bu konunun dışında pek bir yaşamı olmamış bir hukuk adamı... Savunmalarda, incelemelerde, yasa kitaplarının yapraklarında geçmiş bütün biryaşam. Delikanlılık yıllannda insan haklan, Atatürk devrimi. hukukun önemi, üstünlüğü inancıyla yazılar yazmış, kısa sürede bilgisi iie, anlayışı, sezgisi ile üstünlüğünü benimsetmiş bir demokrasi tutkunu... Bugün 12 Eylül. Sekiz yıl geçti aradan. Silahlı Kuvvetler adına beş generalin yönetime el koymasının yıldönümü. Diyorlar ki 12 Eylül yönetimi üç yıl sürdü, sonra demokrasiye geçtik. Hatta bir yıl sonra Danışma Meclisi oluşturuldu, demokrasiye ilk adımı o zaman attık. Hayır, ne o gün ne de bugün, gerçek anlamda demokrasiye geçmiş değiliz. Demokrasiye ancak 82 Anayasası'nın ortadan kaldırıldığı, 61 Anayasası'nın çağın koşullanna, demokrasi anlayıştnın gerektirdiği bir anlama kavuşturularak yeniden gündeme gelmesiyle geçeceğiz. Bugün Türkiye'de çok parti var, iktidarı eleştirmek olanağı var, ama bütün bunlar belirli sınırlar içinde, belirli kişiler, çevreler için... Her 12 Eylül'de hep aklıma gelirler, Tütengil'ler, Kaftancıoğlu'lar, Öz'ler, Cömert'ler, Doğanay'lar, daha nice değerler... Maraş kıyımları...Gizleri çözülmeyen kanlı olaylar... 12 Eylül bu olaylan durdurmak, sorumlulannı cezalandırmak amacıyla yapıldı deniliyor. Ama 12 Eylül yönetimi bu karanlık işlerin üstüne gitmedi, bir teki bile aydınlığa çıkarılmadı. Terör örgütleri cezalandırılmadı. Tam tersi oldu, demokrasiye, Atatürk devriminin ilkelerine inanmış gençler, aydınlar. yazarlar, öğretmenler, üniversite öğretim üyeleri türlü biçimlerde suçlandılar, surgünler, hapisler, işten atılmalarla cezalandırıldılar. Orhan Apaydın demokrasiye, barışa, hukuka inanmış bir yurttaştı. Başkaca bir suçu var mıydı? Bir kaç konuşma yapmış, barışı ve demokrasiyi övmüştü. Ama bütün bunlar suç sayıldı. Yıllar süren tutukluluk sonucudur Apaydın'ın genç sayılacak bir yaşta dünyamızdan ayrılması... Orhan Apaydın'ı 12 Eylül eyleminin bir kurbanı saymak yanlış bir görüş değildir 12 Eylül olmasaydı, tutukluluk yılları olmasaydı, hele hele serbest bırakıldığı halde kendisine pasaport verilmekte gecikilmeseydi, hiç kuşkusuz değerli hukukçumuz aramızda yaşıyor olacaktı. Anımsarsmız sanırım, 12 Eylül'ün bir büyüğü bir konuşmasında ondan alaylı bir dille 'büyük hukukçu' diye söz etmışti. Böylece bilmeyerek, ıstemeyerek bir gerçeği dıle getirmışti; gerçekten Orhan Apaydın büyük bir hukuk adamıydı. Sekizinci yıldönümünü yaşadığımız 12 Eylül'ün kurbanlanndan biri olan bir gerçek hukuk adamı... Sınırlı sayıda telefon SATIŞLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR. MOBIRA ARAÇ TELEFON U IMOKIA MOBIRA îistiin teknoloji S3SEE ANKARA a.Ş. TÜRKİYE TAM YETKİLİ DİSTRÜBÜTÖRÜ : Ataturk Bulvarı 22375 (4) 168 4516 168 4517 Fax (4) 168 4519 Telex. 46 443 sasl tr Vükselış Koleıı Karşısı Söğutözü (4) 22112 61 212 17 82 İ S T A N B U L : Bağlarbaşı Toptıanelıoğlu Cad No 3/5 Altunızade (1) 342 89 90 343 22 47 VEFAT Baise ve Şükrü Yegin ile İclal ve Mehmet AIi Okar'ın torunları, Türkan Yegin (Okar) ve Müntakim Okar'ın oğulları, Imer ve Ahmet Okar'ın kardeşleri, Eren ve Oya'nın amcaları, Okar, Ataizi, Yalkut, Yolalan, Göze, Uluğ, İldam, Yalaz, Yanç ve Alatlı ailelerinin yeğenleri ve kuzenleri, Liliana Okar'ın eşi ve Suzan'ın biricik babası VEFAT Meliha ve nıerhum Faik Bozdoğan'ın evladı, Aysel Altınkaynak ve Umur Bozdoğan'ın kardeşi, Sami ve Semiha Berkoz'un yeğeni MEHMET ALİ OKAR'ımızı kaybettik. Cenazesi 13 Eylül 1988 Salı günü öğlen namazından sonra Şişli Camii'nden alınıp, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ Not: Çelenk gönderilmemesi, dileyenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmaları rica olunur. NİHAL BOZDOĞAN 10. 9. 1988 akşamı vefat etmiştir. Cenazesi 12.9.1988 (bugun) öğle namazından sonra Şişli Camisi'nden kaldırılarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ u.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear