22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 NİSAN 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DÜNYASINDA SANATEDEBIYAT Meşrutiyetten cumhuriyete, sinemadan tiyatroya Muhsin Ertuğrul HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Ulkesînde bir yalnız aydın Bir YaİHiz Aydın / Bir YaİHiz Avdın / Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e, Sinemadan Tiyatroya Muhsin Ertuğrul / Efdal Sevinçli Broy Yayınlan 384 s. HİDAYET KARAKUŞ "Istanbul artık ıslah kabul etmez bir divaneler şehrine dönmüşrü. Saçlı sakallı insanlar, bir arsaya döıi gaz sandığı koyuyor, bir çarşaf geriyor, 'Yaşasın vatan!' 'Yaşasın hürrivet!' cümleleriyle biten saçma sapan bir oyunu çıkıp oynuyorlardı. Hurriyet ilan edilince tiyatro çığınndan çıkıp maskaralıga dönmüştu." A. Fehim, 1908 Meşrutiyetinden sonraki tiyatro ortamıru bu sozlerle anlatir. Muhsin Ertuğrul, böyle bir ortamdan buyuk bir tutkuyla tiyatroyu ve sinemayı öğrenmek için yollara düşer. 1910 yılından, Sovyetler Birliği'nden dönüp Darülbedayi'de çalışmaya başladığı 1928'lere değin ülke ülke dolaşır. Yaşarken yazan yazarken bıkmaz, usanmaz. Efdal Sevinçli'nin iğneyle kuyu kazarcasına eski dergi ve gazetelerden tarayarak gün ışığına çıkardjğı yazılarda Muhsin Ertuğrul'un bir sanatçı, bir düşünür olduğu kadar bir insan olarak da çektiği acıları, eziyetleri, verdiği uğraşlan okuruz. Bunun da ötesinde çağından sorumlu bir aydının sozunü esirgemez, gözüpek tutumunu buluruz. Günümüz aydınının yan çizdigi sorunlarda bundan yetmiş seksen yıl önce Muhsin Ertuğrui'un verdiği mücadele şaşırtır kişiyi. Abdölhamit istibdatından günumUze uzanan sansür anlayışıyla savaşır. Tiyatrolan denetlemek için tiyatrolardan ücretsiz bilet isteyen, dahası zorla alan polise karşı çıkar yazılannda. "Memleketin hiçbir tarafında hiçbir suretle sansur teşkilatı yokken devri istibdattan beri geçen her devirde bâki kalmış bir şube poüs müdüriyetinde hâlâ misallerle *^ KESdll BİR GÖZLEMd Muhsin Ertuğrul. yasadıldannı yazarken de usta, keskın bir gözlemcı, kendı kendısıyle alay etmeyı bılen bır bilge. Günümüz aydını, Muhsin Ertuğrul'un yazdıklanndan çok şey öğrenecek. zemin olan tiyatro eseıieri, temsil edilebilmeleri için hâlâ mahdut mevad ile bağlı düşiinen ve hareket eden bir sansür zümresi"nden söz eder. 30 Ağustos 1910'da Burhanettin Bey Kumpanyası'nda sahneye ilk adımını atan Muhsin Ertuğrul o günden başlayarak sanatım biiyük bir açlıkla öğrenmek için ömür boyu uğraşır durur. Bunun için 1911'de tiyatroyu öğrenmek için Paris'e gider. Paris'i Almanya, tsveç, Danimarka, Şovyetler Birliği, Amerika gezileri izler. Her gittiği ülkede gördükleriyle yetinmez, görmek istediklerinin ardına düşer. Yalnız konusuyla da ilgilenmez. Gittiği ülkenin toplumsal, külturel yapısıru da keskin dikkatiyle incelemeye çalışır. Gördüklerinin, öğrendiklerinin olumlu yanlarını arar, bulur. "...Ben bir mendekete gidince öğrenilecek yeni şey aranrn, daima . . . . . . . iyi laraflarını bulurum, onlann meraleketiraizde tatbikini düştınüriim" der, Amerika'dan yazdığı bir yazıda. Öğrenme uğruna aç kalır, açık kalır, ama yılmaz. Tutkusundari bir şey yitirmez. Yoluna devam eder. Yaşadıklannı yazarken de ustadır. Keskin bir gözlemci, kendi kendisiyle alay etmeyi bilen bir bilgedir. 14 Ağustos 1928'de Vakifte Amerika'dan şöyle yazar: "Ben o açhk denen abbabı çok yakindan tanınm. Onunla epey zamanlar gece gundüz aynlmaz birer dost olmuştuk. Bana karşı bilmem neden pek hakikatlidir hınzır, her yabancı memlekette karşıcı geUr. beni epey miıddet >alnız bırakrnaz. Bakafam, çok merak ediyonım Los Angeles'ta bekliyor mu?" Aç kaldığını alaycı bir hüzünle böyle anlatan Muhsin Ertuğrul, bilginin sonsuzluğuyla öğrenme açlığım karşılaştınr ve kendisini Nasrettin Hoca'nın eşeğine benzetir: "Ben de tam bir şey ögreneceğim sırada ihtivariavacağım" der. Efdal Sevinçli'nin çalışması, Türk tiyatrosuna ve sinemasına damgasını vurmuş büyük bir insanın, Muhsin Ertuğrul'un romanı gibidir. öğrenmeye gittiği ülkelerden yalnız tiyatro yazıları değil, o ülkelerdeki toplumsal değişimleri de yansıtır. Tanıştığı büyük sinemacılardan, tiyatroculardan söz eder. Ne var ki, ülkesinde yalnız bir insandır Muhsin Ertuğrul. Çünkü bilmektedir. Bildiğini uygulamak istemekte, yapılanlan eleştirmektedir. Bilginin işi gerçekte rahatsız etmek değil midir? Kurulu düzenin rahatını kaçırmak?.. Günümüzün aydmı, Muhsin Ertuğrul'dan çok şey öğıenecektir. Hele böylesi kitaplar çoğalır da, toplumdaki kitap korkusu okuma açlığına dönüşürse. KtM KİME DUM DUMA BEHtç AK Bi tcme yarahk karnma hı }cwı»cf er taraf, kcrn aiMp {\\mâ\ ama... 5o\un PctrilCr onv drıücr, amct ıkt pciıS k.uroyor... P I K N İ K PtYALE MADRA NE GÜZEL Bfe \ ( jr4S4N BU GU2EL İIHE ŞMAk: \ ) Trabzon Kültür Sanat Yıllığı Evler, horonlar, fıkralar ve hamsi Trabzon Kültür Sauat Yıllıgı / Trabzonlular Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yayını / Hazırlayanlar: İ. Gündağ Kayaoğlu, Dr. Mustafa Duman, Alaeîtin Bahçekapılı / 560 sayfa. ZEYYAT SELİMOĞLU Trabzon 87 Yıllığı'nın güzelliği daha kitap kapağından başlıyor. Doğu Karadeniz denilince aklımıza ilk gelen her şey, dengeli bir düzenlemeyle ve renk uyuşmasıyla bu kapağa yerleştirilmiş: Kemençe, horon eden uşaklar, tekneler, balıklar. denizin dalgaları, denizin kuşları.. Kitap şu bölümleri sıralıyor: tnceleme Araştırma, Edebiyat Sanat, Trabzon Lisesi'nin 100. Kuruluş Yılı, Tarih, Gelişen Trabzon, Hamsiye Dair, Karadeniz Yayla Şenlikleri. Yıllık, ilk adımda, bizleri Trabzon evlerine davet ederek yola koyuluyor, Ceyhun Atuf Kansn'nun çok yerinde seçilmiş şu güzel şiiriyle: "Kalkmış güzelim sabaha açmış penceresini/Dalga köpügü Trabzon evlerinden biri/Sükelemiş diişlerini pencereden Bakmış evinin ayak ucunda/İnce bir örtü mavi deniz." "Halk Dilinde Mimarlık", özgün bir araştırma ürünü; Doğu Karadenizlinin o kendine özgü mizah anlayışı karşımıza dikiliveriyor hemen: "Pu, evi yapan usta/Tir daha yıksın yapsun/Pir deluk ayırmadi/Delikannilar baksun." Halk Dilinde Yapı ve Mimarlık . mış. Anahtar'a "Acar" diyor Karadenizli, taş kırmakta kullamlan balyozu da "Zomp" diye adlandırıyor. Balyozun her inişte çıkardığı ses, balyozun adı olmuş çıkmış: Zomp... Derken, türkü, horon ve destanlarıyla Trabzon; ve Karadeniz fıkraları içinden şu fıkrayı seçmeden geçemiyorum: Güzelim Türkçe: Erzurumlu oğrencisini sözluye kaldıran Karadenizli öğretmen ilk soruyu sorar: "Pakmak" fıüunun çekimuni yap pakayim. Erzurumlu öğrenci atılır: Bakirem, bakirsen, bakir... Kendini tutamayan öğretmen araya girer: Diluni eşek arisi soksun senun. Güzelum Türkçeyi berbat ettun. Pari toğriâni oğren de otur yerune: Pakayirum, pakayisun, pakayi... Trabzon YıUığı 87'nin 171368 sayfaları arasındaki bölüm Edebiyat Sanat'a ayrılmış. Bu bölümde edebiyatımızın birçok ünlü adına ve yapıtlarına rastlamak oianağı var. Burada şair ve yazar adlarım " ayrı ayrı saymaya yerimizin darhğı karşı çıkıyor. Doyurucu bir bölüm olduğunu söylemekle yetiniyonım. "XVI. Yüzyıl Başlannda Trabzon Livası ve Doğu Karadeniz Bölgesi", tarihsel bilgileri içermesi bakımından ilginç bir metin olarak Yılhk'ta yer almış. Bir "Trabzon Yıllıgı" hamsiye uzaktan bakarak Doğu Karadeniz'uı bu simgeleşmiş ürününü sayfalarından uzak tutamazdı elbette. O ince, küçük, çevik balık ne >"apıp edip Yıllık'ın içine sızacaktı. Nitekim sızdı da; sızdı ve kitabın 24 sayfasını sürü halinde kaplamaktan geri kalmadı. Bakınız, Trabzonlu şair Mehmet Aşık, bundan 400 yıl önce ne demiş hamsi için: "Trabzon'da bir balık avlanır ki Trabzon'da hamseyn lâfını değiştirerek ona (Hapsi) balığı teşmiye ederler, bu balığı avlıyan kayıkçılar halka duyurmak için bir boru ile ilân ederler. Sesi üç fersah mesafeye vasıl olur. Bu sesi duyanlar. öliisü diri&ine binip hamsi balığı alraağa giderler." "Öliisü dirisine binip..." Cankurtaran hamsi, ilkyardım hamsi... Trabzon Yıllığı, Karadeniz Yayla Şenlikleri bölümüyle sona eriyor. Bu güzel, dikkatle ve özen gösterilerek hazırlanmış yıllık, aslında çok daha geniş tutulmuş bir yazıyı hak ediyordu. Ne var ki, yerimiz bu kitabı hazırlayanlan, bu kitaba emeği geçenleri kutlamaya yetiyor ancak. HIZLI GAZETECI \ECDET AMA SSCBNEBİk YOKSA NE YARSRSIN ? UAYATı PENtZlEROe eeçBN B? gAStC/1 N£ ŞEfTİLPZ İ£R BU ÜALTl ? , CiMS£Uİ6 V OA uizmr sArıNAUR ' AYIAKCA 5UREM B'ıf? SeiiK'in ÂgPitJpAU 8İR 6EÇ£/\l İKİÖÇ a'ÛN ÇAfCA NASlL v \ V£6ERl£hlPJRtlSSÎt.iR JlZCE ? âwt ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI SözcUkleri, oldukça geniş tutulmuş bir sözlük halinde bu bölümün bir zenginliği. Tüm Doğu Karadeniz bölgesinde kullamlan, ev yapımıyla ilgili sözcükler alt alta sıralan YAYIN RAPORU B TARİHÖNCESİ EGE V Topfc«rwı L * GEORGE JHÜMSON Amerikah kadın öykücülerin "Başka Ateşler"deki yapıtlarını. Isabelle Allende şöyle diyor: " B n seçkedeki öykulerde, Latin Amerikah bir kadın olarak duygnlanmın ve düşiincelerimin yansılannı buldum. Değişik Latin Amerika ülkelerinin kadın yazarlan, hepimizin korkulannı, umutlannı, ortak geleneksel törenlerimizi. gizlerimizi ve başkaldırılanmızı, aşkımızı ve buruklugnmuzu dile getiriyorlar. Yaşamaya mahkum olduklan bu 'maşo' dünyada cinselliğin, erkin, yükselme hırsınm, adaletsizliğin örlülü kalmış anlarnını yurumlamaya çalışan kadın sesleri..." mizde kol gezen özgürlük düşmanı bir canavan daba da yakından tanımakta işimize yarayacak." Füııızan BERlJNTN NAR CİCKGt AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEHAL GÖKHA* TARtHÖNCESİ EGE1 Yazan: George Thomson / Çeviren: Celal Üster / Payel Yaymevi: 360 sayfa. İlk basımı 1983'te yapdan "Tarihöncesi Ege"nin ilk cildinin yeni basımı. Aynı yıl Celal Üster'e Yazko Çeviri Dergisi Azra Erhat Çeviri Odülü'nü kazandıran "Tariböncesi Egel"in yeni basımırun bir özelliği de, Thomson'la tanışma olanağım bulan ve ünlü Ingiliz bilim adamı üstüne çaJışmaları bulunan Halil Berktay'ın bir önsözünün yer alması. Berktay, önsözünde, "Zamanımızın, soyu giderek tükenen çok yönlu toplumsal bilinci ve mücadele adamlannd a n " biri olarak tanımlıyor Thomson'ı. Berktay, bugüne kadar fllkemizde "tnsanın Özii", "Devrimci Diyalektik Üzerine", "Kapitalizm ve Sonresı", "Tarihöncesi Ege", "Marksjzm ve Şür" gibi kitapları yayımlanan ve "Ük Filozoflar" adlı yapıtı önümüzdeki günlerde Mehmet H. Dogan çevirisiyle yayımlanacak olan bu değerli bilim adamını Türkiye'de ilk kez kapsamlı bir incelemeyle tanıtıyor. GÜNEŞ HER GÜN DOĞAR Yazan: Şakir Bilgin / Yön Yayıncılık/262 sayfa. Şakir Bilgin. kitabında "cezaevlerinin gitgide daha çok konuşulur olduğu günümüzde, bir dönemin politik tutuklusu olarak yaşadıklannı, gördüklerini" yazıyor. Acı, üzünç, sevinç ve umutlarıyla cezaevi günlerini " ö z c e " bir anlatıya dönüştürerek, "yaşanan bir gerçekliğe cezaevi gerçekliğine" kendince ışık tutmak istediğini Füruzan'm romanı / Can Yayınlan / 251 sayfa. BERLİN'İN NAR ÇİÇEĞİ TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAS 192& 'OA gUGÜU, GELECeĞİKJ İHGİL7E&E KGAUÇE YOZK DÜfcÜ ve DÜŞE.S('NIN 21 Nisan Füruzan'dan yeni bir roman. Füruzan, son iki yıl içinde tamamladığı "Beriin'in Nar Çiçeği"nde ; "sevgi"nin tek itici güç olduğunu. çağımızda giderek yiten bu değerin vurgununa uğramış kişilerden örnekler vererek yeniden kanıtlaraaya çalışıyor. Üstelik bunu, iki ayrı kültürden gelen insanların dünyasında gerçekleştirmeyi deniyor. Füruzan, iki ayrı kültürü bütün çatışmalarıyla yaşayan bu kişilerin iç çalkantılannı can alıa kesitleriyle ayrıştınp sunuyor okurlarına. 20. YUZYILDA BIR KRALICE.. St IT£Lf2/1&Em, 8ÜYÛK. KtZ( OU4&*tC £>OG/btUfTZJ. İ93C'OA, 6e İNGİLJefZE OCMUŞTU. BU DUGÜMPA, A TAHTIU GELECEKTEKi SAUfgi SAYtLIYOZDU•, 19S2'De, BABAStUffJ ÖLüMÜ Ü2.Ç&IME K&4Liç£ OLAN 6SMÇ P(Z£M£ef, 2? yAÇrNDAYPI. H,£ÜZAgeTH'iN ÜLKE YÖMETİMİUPEKI RoLö, YOK DEfJECEtC KADAeDIR. I/E SEMgOUK Blg. KlŞıPıG. .. ÖZEL yAŞAMTlStNOA ıSE, AıLESfYLB /LGİLEMMEkL D/ŞfA/DA £7V 8ÜYUÇ. MEfSA/aj\£INOAU 8lRlmn CAZ PtAtaAfiı OLOUĞUUU PE(C AZ <içı B/uts.. 21 Nisan 1938 Köylerde enkaz arasında eesetlerin çıkanhnasına devam ediliyor. Şimdiye kadar çıkarılıp gomülen olulerin sayısı şüphesiz 150'yı bulmuştur. Bunlarm ekserisi çocuk ve kadındır. Havalideki korku ve heyecanın husule getirdıği umumi paniği tarif edemiyorum. Yarın açıkta kalanların barınmalan için Ankaradan bin ikiyıiz çadırın gelmesi 19391988 bekleniyor. Kırşehirtiler de bugün ve bu gece aralarında bin lira kadar toplıyarak civar köylere yardımda bulundular. Kırşehir içinde nüfusça zayiat yoktur. Fakaı binaların hasara uğramasından ve korkudan hemen bıitun şehir halkı açıktadır. Şimdi size bu telgrafı verdiğiın lelgrafhane binası nıuıhış bir sarsmtı ile çalladı. Fakaı memurlar iş başmdadır. CUMHURtYET KİTAP KULÜBÜ'NDEN HABERLER 5 0 y i L ÖNCE CumhurİyÖt HAFTANIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI 13.4.198820.4.1988 Sıra Kod Kitabın Mı/Vazan Turu BAŞKA ATEŞLER Derleyen: Alberto Manguel / Çeviren: Tomris Uyar / Afa Yayınlan / 170 sayfa. "Bu öyküler gözyaşlanyla, kanla ve öpücükle yazılmış." Isabelle Allende böyle tanımlıyor Latin vurguluyor Bilgin. Server Tanilli kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: "Şakir Bilgin, bugün serbest ve Almanya'da. Acıdan payına diişeni aldıktan sonra, yazdıklanyla bir görevi de yerüıe getirmiş bulunuyor. Etkilejici bir biçimle kaleme aldığı kitabı, yıllardır ulke 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 079.042 Biz Duvar Yazısıyız / Gülay Kutal 011.031 Kadının Adı Yok / Duygu Asena 124.285 Yılmaz Güney Kitabı / Atıllâ Dorsay 156.006 GlasnostAsıl Neyı Istiyortm 027.072 Zıverbey Köşkü / llhan Selçuk 152.421 Tavı Gelmişti Demirin / Nazım Hikmet 021.301 Sözüm Sanadır / Dr. Erdal Atabek 066.063 Günluk / Oğuz Atay 002.327 Korkudan Korkmak / Aziz Nesin 066.060 Yaşam Başka Yerde / Milan Kundera Belge Oeneme Sınema Anı Şiır Ânı Günlük Deneme Roman Koşker nahiyesine bağlı köylerde hemen her beş dakikada az çok şiddetli bir sarsmtı oluyor. 18 köyde taş üstiinde taş kalmamıştır denecek kadar korkunç ve tüyler ürpertici tahribat Kırşehir 20 (Geceyarısı) olmuştur. Zelzelenin en şiddetli sahası Bu köylerin işgal olan Kırşehir ve havalisinde ettıği sahada yer altından elli binden fazla vatandaş bu geceyi açık ta geçiriyor. Zelzele nıuthiş gürultüler gelmektedir kısa fasılalarla devam ve halkı dehşet içinde etmek tedir. bırak mak ladır. Zelzelenin korkıınç tafsilatı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear