25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 MART 1988 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13 OLAYLARIN ARDINDAKI GERÇEK Muhalefetten sert tepki înönü: Ulusal Dülger: Türkiye daha çıkarlara uygun değil çok taviz verdi leri dogrultuda bir karar çıkarsa imzalayacaklan anlaşılıyor" dedi. Yunanistan'ın uyum anlaşmasını imzalamak için böylece yeni bir şart ortaya koyduğunu kaydeden Inonü, şunları söyledi: "Bu yeni şart konulan parça parça ele alıp bizden her konuda ödün isteyen bir se>, Davos'ta kabul edilen çercevenin dışına çıkılması son derece önemli ve yanlıştır. Daha başlangıçta boyle yanlış bir >ol izlenirse zaten kabul edilen bir çözümü gerçekleştirmek için odün verilerse bu görüşmderden çok kısa zamanda bir şey çıkmaz. Bu gönişmcler ulusal çıkarlarımızı baltalayarak ilerlevemez" diye konuştu. tokole imza kcyacak, onun karşıligında 1964te getirdiğimiz rejimi ortadan kaldınyoruz. Peki 1%4'lc 1988 arasındaki dönemi nasıl halledeceksini/? Hiç bilmiyorsunuz. Yunan vatandaşlarının gayri menkullerinin 1964'teki fiyatlan ik 1988'deki fiyatlan arasındaki farkı düşünün." DYP Genel Başkan Yardımcısı Dülger, "Yunanistan'ın çok kazançlı olduğunu" ve Türkiye'nin AT'ye girecek halde olmadığını öne sürdü. "Papandreu secimleri kaybetti, bir başkası geldi. Yeni başbakan bu maddevi kabul etmezse ne olacak" diye sordu. DYP Genel Sekreteri Gökberk Ergenekon ise iktidarın Türkiye'nin hukukunu korumaktan aciz olduğu görüşünü savundu. Dışişleri eski bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ise Türkiye ile Yunanistan arasındaki yıllardır kurulamamış olan karşılıklı güvenin Papandreu ile Özal arasında kurulabileceğine inanmanın güç olduğunu belirtti. Papandreu'nun bir seçim yatırımı yapmış olduğundan endişelendiğini kaydeden Çağlayangil "Diplomasi hiç yoktan meseie kat edip halliyte ugraşmak sanaiı degildir. Temenni ederiz ki Türkiye ile Yunanistan arasında samimi bir yaklaşım olsun" dedi. Fransız haber ajansı AFP de hazırladığı yorumda iki ülkenin ilişkilerini normalleştirme sürecine yeni bir hız kazandırmaya karar verdiklerini belirtti. ve askeri uçuşların denetimi konuANKARA, (Cumhuriyel Bürosu) sunda incelemeler yapmak üzere yeni Muhalefet, Özal ile Papandreu bir komite oluşturulmasım eleştirirarasında imzalanan ortak bildiriye ken de şunları soyledi: sert tepki gosterdi. SHP Genel Baş"Anlaşıldığına gore bu komite kan Erdal İnönu, Davos'ta kabul uçakların uçuşu, >ani Ege'deki haedilen çerceve dışına çıkıldığını beva sahasıyla ilgüi anlaşmazlığı bir an ürterek "Bunlar çıkarlanmıza uygun ööce çözmeve çalışacak. Bu komiteşeyler degildir" dedi. DYP Genel nin mart ayında toplanacağı belirBaşkan Yardımcısı Mehmet Dülger liliyor. de "Türkiye'din daha fazla taviz >;rdigini" öne sürdü. Halbuki araunzdaki tcmel anlaşmazlıklan çozmek için asıl komite Inönü bildiriyi değerlendirirken Peki, alternatif nedir? mayısta toplanacak. Aramızdaki anDavos buluşması hakkında Özal'ın laşmazlıklann Yunanistan'ın fiili duTBMM'de bugune değın bir açıklaGenel seçimden üç ay önce rumlar yaratmasından me>dana gelma yapmamış olmasının sakıncalaçıkmış bir ülkede belki bu soru diğini biliyonız. Şimdi mayıstaki koerkendir; ama dünkii gazeteler nrun açıkça gonildüğünü belirtti. mite toplantısından önce marita bir Türkiye ve Yunanistan arasında kade iki haber başlığı da ilgi çekikomite toplanacak ve Ege'deki halıcı bir dostluk ve işbirliği istediklecidir. va sahası u>uşmazlığına el koyacak. rini belirten Inönü, "Ama bu iki laBunlardan birisi TürkJş'te ey rafın ve benim açımdan Türkiye'nin Herhalde bir anlaşma ve dostluk halem birliği kararıdır. Tabandan ulusal çıkartannı iyi korunmasmı vasını bozmamak için Türk uçaklagelen baskılara dayanamayan rı Yunanistan'ın kabul etmediği hasaglayacak bir goriişme süreciyle sağkonfederasyon yöneticileri, topva sahasında uçmasın diyecekler. Biz lanır. Goriişme surecini parçalara lusözleşmelerde geçerli olacak bunu kabul etmiyoruz. Komite basayınp her buluşmada yeni bir havayka ne diyebilir? Çiinkii bu komite kurallan saptamışiardır. Eğer bu la konuya yaklaşık. bir larafını eJe Ege'deki bütiin sorunlan çözecek bir alıp bir çözüm bulmuş havasına girkararlar hayata geçirilebilirse, komite değil. Bunu bile bile bu komekle gerçek çıkarlarımızı 1980'lerde etkisi kalmamış bir miteyi neden kuracağız?" koruyamavız" diye konuştu. Türktş'in ağırlık kazanacağı söylenebilir. Brüksel ortak bildirisinde Davos'Ortaya çıkan son durumun Davos'taki yöntem yeterli değümiş de yeni tkinci haber başlığı daha ilta başka şeylerinde kararlaştırıldığı ya da yeni bir yola gidildiğini ginçtir: "SHP ile DYP, çalışan yollar aranmış ve üzerinde yeni bir gosterdiğini vurgulayan İnönu, bunlann haklan için el ele vermişler anlaşma varılmış gibi bir cümle olduğunu kaydeden tnonü, Başbakan ların çıkarlarımıza uygun şeyler oldirr Özal'ın bunun ne anlama geldiğini madığını söyledi. tnönü, YunanisBu yaklaşım, Türkiye'nin geTBMM'ye ve kamouyuna açıklamatan'ın uyum anlaşmasını nisanda imleceğinde şimdiden kestirilemesını istedi. tnönü iki ülke arasında zalayacağını açıkladığına dikkati çeyecek bir gelişmenin kapılarını ortak askeri tatbikatlar yürütulmesi kerek "Bu yeni alt komite de istedikaçabilir. Inönü ile Demirel'in (memurlar dahil) bütiin çalışanlar kesiminin sendikalaşması için ZİRVE'INİN ARDINDAN birlikte karar alabilmeleri, demokrasi açısından iyimserliğe katkıda bulunacak bir adımdır. Ayrıca bu yaklaşımda 12 Eylül hukukuna bağlı Özal iktfdarına alternatijin ne olabileceği konusunda ipuçları da vardır. Son günlerdeki gelişmelehn alınması, Brüksd'de ise sorunlann bütünü, belirli bir anlam oluştuHADİ ULUENGİN çözümlenmesi yönünde somut adımruyor. Egeli sanayicilerin çıkışı, ların atılmasından kaynaklandı. Yallk ÖzalPapandreu zirvesinden Odalar Birliği Başkanı'ndan sonni Brüksel zirvesi, Davos sürecinin sonra, bir ay boyunca, yeni Türkra TÜSİAD'm uyarısı, Türkuzantısmda ve "Davos ruhunun" kuYunan ilişkilerini belirleyen süreç Iş'teki gelişmeler ve muhalefet rumlaştığı forum oldu. Belki bundan "Davos ruhu" sıfatını taşıdı. Dünku partilerinin yaklaşımı, iç politidolayı da artık "Davos ruhu'V.un yaikinci zirveden sonra ise, artık iki tanı sıra, "Brüksel uzlaşması" deyimikada bir dönürn noktasının yakraf arasında, "ruh" sıfatının ötesinnın de yeni TurkYunan terminolojilaşttğım haber vermektedir. de ve Davos'tan farkb bir uzlaşma orsine girmesi gerekecek. Özetle 1988'in gebe olduğunu tamı doğdu. Bu farklılık, Davos'ta İkinci TürkYunan zirvesinden elsorunlann dondunılması kararının söyleyebiliriz. • • • le tutulur nitelikte somut kararlar çıktı. önemlerine göre, bunlann ana beş maddesi şunlardı. (Baştarafi 1. Sayfada) daha bastınlabilir, askıya alınabüir, kitlelerin sabn daha da zorlanabilir. Ancak ekonomi öylesine bir darboğaza girmiştir ki sermaye kesiminde alarm zilleri çalmaya başlamıştır. Bunun çarpıcı örnekleri üstüste gazetelerin başhklanna yansıyor. Biryandan iş dünyasmda hükümete karşı olumsuz gelişmeler izlenirken, öteyandan 1980'lerde büyük öiçüde sıkı düzenle uygulanan ekonomik modelin miadımn dolduğuna ilişkin eğilimler ağır basmaya başlıyor. Dülger DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dülger de ortak bildiriyi eleştirirken Türkiye'nin daha fazla taviz verdiğini öne surdu. "Kıbns"taki kayıp kişiler komitesinin çalışmalan maddesinde yer alan "her iki tarafın bu maddeyi siyasi istismar konusu yapmaması kaydının uygulama şansı bulunmadığım" belirten Dülger, "Fevkalade önemli bir konu. Papandreu seçim arifesinde oldugu için basına hâkim olamaz. Bana tüm kötiılüklerin saçıldıgı Pandora'nın kutusu açılacak gibi geliyor" dedi. Dülger şoyle de\am etti: "Terazinin kefelerine koyarsanız bizim verdiğimiz taviz çok daha fazladır. Çünkü onlar nihayel bir pro ORTAK METİN 3 DİLOE OKUNDU Egmont Sarayı'nda bir araya gelen Turk ve Yunan teknık heyetlerının hazirtadığı ortak metin. Başbakan Turgut Özal tarafından Türkçe. Papandreu tarafından Yunanca, son olarak da Nüzhet Kandemir tarafından Ingılızce olarak okundu Ortak açıklamalar sırasında her ıkı başbakanın da sürekh gulumserJıkleri gözlendi (Fotoöraf' AA) 'Davos ruhu' kurumlaştı Yunanlı gazeteciler BRÜKSEL (Cumhuriyel) Avru pa konseyi binasının basın toplantısı salonu dun TSİ ile 12.00'den itibaren T'irk ve Yunanlı gazetecilerin istilasma uğradı. Uluslararası diğer basın mensuplan arasında Doğu Bloku'nun gazetecileri ağırlıklıydı. Liderlerin gelişi geciktikçe salondaki tansiyon da yükseldi. Özal ve Papandreu'yu daha iyi görüntülemek için dakikalar önce kursunun önünde mevzilenen gazeteciler arasında yer tutabilmek için "hafif mesleki fauller" yaşandı. Saatler ilerledikçe Yunanlı gazetecilerin her siren sesinde, motorsiklet gUrülttisünde salonun pencerelerine üşüştükleri izlendi. Ortak bildirinin okunduğu toplantıda her iki liderin de sakin bir ruh hali içinde olduklan görüldü. Toplantının ardından sıra Papandreu'nun basın açıklamalarına gelince. özal, Uluslararası Basın Merkezi'ne geçerek buradaki "basın barTnda bir süre dinlendi. özal, hem Papandreu'nun basıp toplanmını ı?leyen gazeıecileri beklemeyi hem de Yunan Başbakanına yöneltilen soruları öğrenerek önceden hazırlanmayı amaçlıyordu. Özal beraberindekilerle "basın ban"nda sohbet ederken, başbakanlık korumalan alışkanlıkla bara gazeteci girişini yasakladılar. Anlaşılan Basın Merkezi'ndeki gazetecilerin ilk kez karşılaştıklan bu uygulama, kısa bir sure içinde yumuşadı. Yabancı gazeteciler "Başbakanın başında dikilmemek şartıvla" bara girip kahve ve içkilerini yudumlama iznine kavuştular. Bu ızin bir süre sonra Turk gazeteciler için de genişletildi. Başbakan Özal basın toplanfsında daha çok yabancı gazetecilere sans tanıdı. Özal'ın üslubu inandıncıydı. Ancak ısrarlı olarak Türkiye*deki demokrasinin koşullan ve politik tutuklulara ilişkin sorular bir ara basın toplantısını "ikili tartışmalann yapıldığı bir açık oturuma" çevirdi. Ne var ki, Özal bu sorular karşısında "terörist, anarşist" gibi ifadeler kullansa da sükunetini konıdu. NOTLAR (Baştarafi 1. Sayfada) cağının ortak bildiride zikredilmesi, Ankara'nın verdiği bir taviz olarak yorumlanmadı. Türkiye'nin dun Brüksel'de Yunanistan'dan elde ettiği en önemli "feragatlardan" birini ise Atina'nın, "Türkiye Yunanistan AT Uyum Anlaşmasını" en geç 25 nisan tarihine kadar imzalayacağını bildirmesi oluşturdu. Buna karşılık Ankara'nın, Yunanistan'a yaptığı tek "jesl" 1964 Kararnamesi'nden zarar gören Yunan vatandaşlannın "haklannm tamamen iadesi amacıyla gerekli tedbirleri alacağım" bildirmesiydi. Ancak ortak bildirinin bu konuya ilişkin maddesinde söz konusu tedbirlerin " T ü r k mevzuatıpa uygun olarak" yapılacağının vurgulanması, Yunanistan'ın önceden talep ettiği geriye dönuk tazminatlan tatmin edecek bir nitelik taşımıyordu. Dünku ikinci TurkYunan doruk toplantısı ertesi de hâkim olan esas hava ise her iki tarafın da "göreceli tavizler" verdiği, ancak Ankara "tavizlerinin" Atina'nınkilere oranla daha az olduğu yonündeydi. Yunanlı gözlemciler tarafından da paylaşılan bu yorum, esas olarak ortak bildiride yer alan göruşlerin, Atina'nın önceki tutumunda önemli farklılıklar içermesi. Fakat buna karşılık Türk tutumunun Ege'deki askeri manevralara ilişkin "moraloryum" hariç, aynı çizgiyi izlemiş olmasından kaynaklanıyordu. Brüksel'de somut adımlar içinde olması beklenemez. Bu konuda ben ve Sayın Özal karşılıklı olarak birbirimize anlayış gösteriyonız. Bölgemizi her türdeki trhlikelerden anndırmak için çaba harcayacağız" dedi. Özal ise "Önce iç problemleri çözecegiz. Halkın iki ülkenin yakınlaşmasına kalkısmı arttıracağız" diye konuştu ve sozlerini Türkiye ile Yunanistan arasındaki ekor.omik işbirliğinın gelişmesı yönündeki umutlarını dile getirerek sürdürdu. Yunanistar'ı Brüksel'de "taviz veren taraf" durumuna düşüren bir konu da Türkiye'nin AT ile olan uyum anlaşmasını 25 nisana kadar imzalayacağını garanti etmesi oldu. Papandreu, basın toplantısında konuya ilişkin bir soruyu yanıtlarken, önce "Uyum anlaşması ve Türkiye'nin AT'ye tam üyelik başvurusu arasında bir ilişki olmadığını" anımsattı. Yunanistan Başbakam sozlerini şöyle sürdürdü: "Ortak bildirinin 6. maddesinden de anlaşılacağı gibi, Yunan vatandaşlan, bundan bovle Turkiye'de yaşayan AT'ye üye ulkelerin vatandaşlanna eşit haklar kazanacaklar. Türk mevzuatı çerçevesinde gayri menkullerini satabilecekler ve 1964'ten bu yana bloke edilmiş olan gayri menkulleri değerlendirebilecekkr." Özal ise Yunanistan vatandaşlannın gayrimenkullerinin satışından elde ettikleri gelirin bloke hesaplara yatırılacağıru, bu hesaplann turistik gezilerde kullanılmasırun mümkün olabileceği gibi, Turkiye'de yatınm amacıyla seferber edilebileceğini de söyledi. Başbakan özal, Türkiye'nin AT'ye tam üyeliğine tek itirazın Yuna CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafi 1. Sayfada) Zam politikası yaşamı cehenneme çevirirken üzerinde durulması gereken önemli şu görüntü tüm çıplaklığıyla önümüze geliyor: Türk siyasal yaşamına egemen olan kurumlar işlerliğini giderek yitiriyor. Butçe delik deşikse, KIT'ler surekli fiyat ayarlıyorsa, devlet bankaları ödeyemez haldeyse, bankalar küçük döviz talepterini karşılamıyorsa bunlann hepsi, iktidar hırsıyla gözü kararmış Turgut Özal'ın seçimı kazanmak için devletin bütün olanaklarını hesapsız kitapsız çarçur etmesinden kaynaklanıyor. Zamlar bitmedi, arkası daha yoğun biçimde geliyor. Zenginden vergi alamayan ya da almaya gönüllü olmayan bu iktidar, dolaylı vergilerle halkı önümüzdeki günlerde daha perişan, daha yoksul hale getırecek düzenlemelerı Meclisten geçirdi, geçirmek üzere. Son Tekel zammıyla halkın sırtından 700 milyarlık devlet vurgunu, çıkacak dolaylı vergiyle 1 trilyon, zomnlu tasarruf ayağıyla ceplerden 500 milyar Özal'ın bütçe açığını kapama amacıyla Hazine'ye. Ya ücretler, artan giderlerden sonra küçük çiftçinin köylünün durumu?.. Yerinde say!.. Muhalefet bu rakamları biliyor. kuliste bülbül olmuş konuşuyor Amman demokrasimize gölge düşmesin, hani akıllardan çıkmayan umacı öyküleri bir kez daha yaşanır hale gelmesin diye SHP'si, DYP'si munalefeti Mecîıse hapsetti. ANAP iktidarı Meclisin denetleme görevıni de hiçe indirdi. Verilen araştırma önergelerinde muhalefet soylesin söyleyebildiği kadar, açıklanan gerçekler TV'den, radyodan yansımadıkça ne yazar. Gecen gün siyaset dışı birisi "Yok ki bir İsmet Paşa. Çıksın ortaya 'Bu ulus, Mısır halkından daha az onurlu degildir' diyebilsin" diyordu. Polonya'da olaylar zamla başladı. Mısır'da halk sokağa dökülüp en azından gerçek muhalefet yolunu açtı, etkili oldu. İnönu ise hâlâ halkın dayanma gücü kalmadığını söylüyor, "Bu olayın görulmesi için herkes sokağa mı dokülsün" diye soruyor. Yasalar çerçevesinde halk sokağa dökülürse sanki demokrasi elden gıdecek. Böylesine bir mantık. 12 Eylül uzantısıyla yoğrulan bir siyaset anlayışı ülkeyi nereye götürecek, insanların hakkına kim sahıp olacak? Kulisteki sağduyu sahıpleri'işine gelmeyenlerin aşırı diye nitelediklerı kımilert bu sofuyu soruyorlardı. Gece öğrersdik. Nihayet muhalefetimizde bir kıpırdanma görülüyor. Biraz miting, biraz sert yapan demeçlerle "halka sahip çıkmayı" muhalefetin ön plana alacağından söz ediliyor. Buna karşın SHP'sınde DYP'sinde bir duraksama, ama nedeni bayat, özgüvenden yoksun bir gerekçe kulaklara fısıldanıyor. "Ya halkımız bu mitinglere gereken ilgiyı göstermezse" diyor kimileri. Asıl vahim ve önemli olan gerçek bu mantıktan geçiyor. Halkın öndersizlıkten gidereK pekişen ilgısizlığını tepkisizliğini sındirerek muhaleıet Özal'ın önune geçilmez insafsızlığını körüklüyor. 12 Eylül demokrasisınin varmayı istediği hedef böylece belirleniyor, yerleşiyor "Tepkısiz demokrasi!" Evren ve arkadaşları halkın "politize" olmasını engelleyecek her türiü yasayı bu yüzden çıkardılar, anayasayrözgurcülük örtüsü altında kımı yasaklarla bu nedenle donattılar. Sıyasette "ıstikrar" gere ğini halka her gün şırınga ederek tepkilerden arınmış, kuzu gibi bir ulus yaratmanın peşindeydiler. Özal, koşuyu bu noktadan sürdürdü. 12 Eytül'un yarattığı "tepkisiz demokrasi" bayağını elinden bir turlü bırakmayarak asıl amaca yöneldi. özal basına niçin kızıyor?... Halka sahip çıkacak kurum, kişi ortada kalmayınca, tek etkili güç sesini duyurmaya çalışıyor. o da basın! Muhalefeti türlü yasal cambazlıklarla hizaya getiren, sesini duyurmasını türlü oyunla engelleyen Özal, bir de basını sustuaıp kendi hizasına getirse, Tanrı korusun artık prensleriyle imparatorluğunu ilan edecek, düştediği rürkiye'yi tümüyle gerçekleştirecek. Ozal dönemini kötülemek için kimi muhalefet milletvekilleri 'askerler bile bu kadarını yapmamışlardf gibisine konuşmalar yapıyortar. Bu irdeteme de tümüyle yanlış. Askeri dönem "bu kadarına tepkiler büyük olur" kaygsıyia bir parmak daha ileri gıdecek davranışlan yasallaştırmaktan çekinmişti. İktidar büyükieri kuliste ne diyor, bakınız: Zamlan yaparız, bir iki gün söylenirler, sonra susaıiar, yenısıni yaparız!.. Bıze kuliste anlatılan, söylenen iktidar yüzsüzlüğü işte böyle. Rejimin temel taşı Meclistir diyoruz. Mecliste demokrasinin ana öğesi muhalefet işlevini yapamryor. Turgut Bey yolları kapamış, yapsa bile sesini duyurarnıyor. iktidar grubu suspus olmuş. işadamları kendi açılarından "ekonomideki şaşılıktan" söz edıyor. ^4e dınteyeni var, ne de hesaba katanı. SHP ile DYP mitinglere ya rla başka yöntemlere türlü çeşit hesaplarla bir türlü "ısınamıyor''. Sokak eyleminden korkup sinenler hiç değilse Meclis içinde içtüzüğü kullanarak bir "eylem" gercekleştirebilseler hadı neyse, can kurban! Nereye gıdıyor?... Türk siyasal yaşamına egemen olan kurumlar işlerliğini giderek yitiriyor. Halkla bütünleşmenin tüm öğelerıne gozlerimizi kapayarak Özal'ın ekmeğine her gün yağ bal sürüyoruz. Istıraplarına günü birlık sahip çıkamayan muhaleletın böylesine halk, niçın oy versin?.. Ankara ve Atina'nın, Ege hava ihlalleri konusunu tartışmak için, aralannda askerlerin de yeı alacağı yeni bir alt komite kurmaya karar vermeleri; Yunanistan'ın, Papandreunun iktidara geldiğinden beri onaylamayı reddettiği "uyum antaşnıasMiı" engeç önümüzdeki 25 nisana kadar imzalayacağııu bildirmesi; Ankara'nın, "1964 karamamesinden" zarar görrr.üş Yunan vatandaşlarına, "Türk mevzuatına uygun biçimde" haklarını iade edeceğini açıklaması; Kıbns'taki kayıp şahıslar konusunda, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç çerçevesinde zaten mevcut olan komiteye yeniden işlerlik kazandırılacagının duyurulması ve bundan böyle her iki ülke liderinin, "Davos ruhunu zedeleyecek bütün davranış ve beyarüardan" kaçınacaklannın teminatını vermeleriydi. Dünkü Brüksel deklarasyonunda kamuoyuna yansıyan noktalann, aslında, iki liderin aralarında uzlaşma zemini sağlamaya doğru gittiklen konuların az bir bölümünü yansıttığını düşünmek yanlış bir tahmin değil. Bu yüzden de şimdiki aşamada kimin daha çok "taviz" verdiği hususunda speküiasyon yapmak fazla bir anlam taşımıyor. "Esnejen" Türk tutumundan başlarsak, bu, ortak bildirinin Ege hava sahası ihlallerine ilişkin bölümüydü. Konu deklarasyonda, yeni bir alt komitenin kurulmasıyla taraflar arasında soruna dair tartışmaların başlatılacağı biçiminde formüle edildi. Fakat son tahlilde, Ankara'nın Ege1 deki askeri manevraları ve jet uçuşlarını şimdiki aşamada "askıya alacağı" anlaşıldı. Atina'nın, Turk dış politikasınm artık temel perspektifmi oluşturan ve Ortak Pazar ile bütünleşme arzusu önune enge! olarak dikilen "TürkiyeYunanistanAT" uyum anlaşmasını en geç 25 nisana kadar imzalayacağını açıklaması ise, Ankara'nın bu konudaki talebini karşılamış oldu. Buna karşılık, Yunanistan söz konusu anlaşmayı onaylamak için "1964 karamamesinden" zarar gören Yunan vatandaşlarının "geriye dönük tazminatlannın" ödenmesini de sart koştuğu halde, dünkü ortak bildiride bu "geriye dönükhık" ilkesi yer almadı. Deklarasyonun söz konusu maddesinde, "Türk mevzuatına uygun olarak" deyimi kullanıldı. Oysa, Turk Hukuk Kanunu'na göre, Yunan vatandaşlarına bu tur ayncahklı bir uygulamanın yapılması olanaksız. Bu yüzden de "uyum anlaşmasının imzalanması 1%4 kararnamesinin geriye dönük uygulanması" pazarhğında, "esneyen" taraf Atina oldu. Kıbns'taki kayıp kişilerin araştırılması sorunu ise, esas olarak Yunanistan kamuoyuna yönelik bir içerik taşıyordu. Bu konuda baskı altında olan Papandreu, ortak bildiride bu maddenin yer almasıyla, "işte araştırma yapılacak" diyebilmeye hak kazandı. Fakat, avnı maddede, "her iki tarafın da kavıplan" ibaresinin bulunması, araştırmalann Kıbns'a Türk mudahalesinin yapıldığı 1974 yılına kadar değil, ilk olayların başİadığı 1963 yılına kadar çıkacağını gösterdı. Türk tarafının elinde de bu döneme ilişkin başka bir kayıp listesi olduğundan, burada da "eşitlik" sağlanmış oldu. L'stelik, araştırmalann zaten teorik olarak mevcut olan Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin yeniden işlerlik kazanmasıyla yapılacağının belirtilmesi, Türkiye'nin bu konuda sembolik bir jest yapmakla yetindiğini ortaya koydu. TürkYunan ^ ortak bildirisi BRÜKSEL (Camhuriytt) Başbakan Turgut Özal ve Yunanistan Başbakaro Aodreas Papmodreu arasında dün yapılan görüşmeder. sonra ortak bir bildiri yayımlandı. Ortak bildiri şöyle: "1 Türkiye ve Yunanistan başbakanlan 3 ve 4 Mart 1988 tarihlerinde Brüksel'de toplanmıslanür. Görüşmeler, yapıa bir zihniyeıle ve iyi niyet atmosferi içerisinde yürütülmüştür. 2 İki başbakan, Davos loplantısından sonra ilişkilerinde ortaya çıkan yeni haJtketienmenin ışığında, uikeleri arasındaki vakınlasmayı geUştirmenin yollan üzerinde mutabakaıa varmışlardır. 3 Bu süreci kolaylaştırmak için başbakanlar. iki ülkenin. Davos ruhunu zedeleyebHecek bütün davranış ve beyanlardan kaçınmaianrtı kararlaştırmışlardır. 4 İki başbakan, dışişleri bakanlannın gözetimi altında milli askeri tatbikatiarın yüruı&lmesi ve askeri uçakların. uçuşlan ile ilgili meseleteri incelemek üzere dıplomatiardan ve askeri uzmanlardan olusacak siyasi komiteye bağlı bir alt komitenin mart ayı içerisinde toplanmasını karar laştırmışlardır. 5 Kıbns'taki kayıp kişılerle ilgili insani soruna ilişkin olarak, adadaki iki toplumun temsilcileri ile BM Genel Sekreteri tarafırsdan tayin edilen Uluslararası Kıalhaç teşkilatı lemsiicisinden oluşan kayıp kişiler komitesinin çalışmalanntn canlandınlması hususunda ilgili taraflara tavsiyede bulunulması kararlaştınlmıştır. Komiteye, görevini mümkün olan bütun yollardan yerine getirmesini leminen her turlu yardım sağlanmalıdır. Türkiye ve Yunanistan başbakanlan. adadaki iki coplum tarafmdan kayıp şahıslar konusunda kendılerıne sağlanan bilgileri de teati etmişlerdir. Her iki taraf, bu sorunun herhangi bir siyasi istismar konusu yapılmamasi gerektığıne işaret etmişlerdir. 6 Türkiye başbakam, 1964 tarihli kararnamenin yHrürlükten kaldırıtmasından sonra, Yunan vatandaşlannın Türkiye'deki gayri menkullerinden elde edilen geürlerini, Türkiye'deki yaunmiarda serbestçe kullanabUeceklerini bildirmisür. Türkiye Başbakam, Türk hükümetinin bu çerçevede ve Türk mevzuatına uygun olarak Yunan vatandaşlarttun haklannm tamamen iadesi amacıyla gerekli tedbirleri aiacağını da belinmtştir. 7 Bu rnüspet gelişmeyi dikkate alarak, Yunanistan Başbakam, Yunanistan'ın Avrupâ Topluluğu'na katılmış olması muvacehesinde, Ortaklık Konseyi'nin 25 Nisan 1988 tarihinde yapacagı toplantıdan önce, 1964 tarihli Ankara Anlaşması ile tamamlayıcı protokole ilişkin uyum protokolünün imzalanmaşını leminen Yunan tarafının onayıru vereceğini bildirmiştir. "• 8 Başbakanlar. bölgedeki siyasi dururn, Balkan Uikeleri Dışişleri Bakanları Toplantuı'nın sonuçları ve Iranlrak savaşı hakkında görüş alış verişinde bulunmuşlardır. 9 İki Başbakan, komitenin 26 Mayıs 1988'de karşılıklı olarak Ankara ve Atina'da toplanmaları konusunda mutabakata varmışlardır. Yunanistan Başbakam'run daveti üzeiine Türkiye Başbakanı 131S Haziran 1988 tarihlerinde Yunanistan'a resmi bir ziy&retıe bulunmayı kabul etmiştir. 10 Son olarak, başbakanlar, Davos'taki toplamılarından bu yana iki ülke arasmdaki havanın iyUeştirilmesinden duyduklan memnunluğu ifade etmişlerdir!' Öte yandan ikinci TürkYunan zirvesinin önemli gelişmelerinden biri her iki başbakanın da "Kıbns'ın önümüzdeki hazlran ayındaki göruşmelerde gundeme geleceğini açıklamalan" oldu. Özal. başbakanlar düzeyindeki görüşmelerin soruna kalıa bir çözüm getirilmesine yardımcı olacağıru kaydederken Papandreu, " ç o k büyük ve ve karmaşık" olarak nıtelcdığı Kıbns sorununun başbakanlar düzeyindeve ikili görusmelerde ele alınacağıru bildirdi. Dolayısıyla Kıbns sorunu Davos'ta kurulması kararlaştınlan siyasi komisyonda değil başbakanlar düzeyinde çözum aranacağı ortaya çıktı. Ancak her iki başbakan da Kıbns sorununun çözümü için üstlenecekleri rolü "çok temkinli" dile getirdiler. Gerek Özal gerek Papandreu "Kıbrıs sorununun esasen Kıbrıslılara ait olduğuna" dikkat çekti. Özal, "biz (Özal ve Papandreu) her ikftoplumun liderlerinin gorüşmelerini desteklemek zonındayız" derken Papandreu, "Kıbns sorununun çözümu ; ifin atılacak herhangi bir adım, önce Kıbns'taki toplumlara damsdmalıdır" diye konuştu. temese de " b i r moratoryumun başladıgın> " ilan etti. Yunanisıan Başbakaru iki ülke arasında diplomatik ve askeri duzeyde yeni bir alt komitenin Ege'deki hava ihlalleri ile ilgili yapacagı incelemelerin sona ermesine kadar her iki tarafın da iyi niyet ve gayret göstermesi gerektiğini vurguladı. Papandreu, "Herhangi bir biçimde vanlan bu anlaşmanın ihlalinde hükümet başkanlan sorumlu olmayacak" dedi. Özal da Türkiye'nin Ege Denizi'nde mart ayı içinde tatbikat yapmayacağını doğrularken, şöyle devam etti: "Hava sahası ihlallerine ilişkin iddialar her iki taraftan da geliyor. Kimin haklı olduğunu kimse bilmiyor. Her iki tarafın bir araya gelmesi ve tartışması \suım. Belki ihlal yoWtur, Bu bir teknik problemdir. tşin politik yanı da vardır. Askerlerin ve diplomatların bir araya gelerek bu teknik soruna çö'üm aramalan için ben ısrar ettim. Ancak taraflann hava sahası ve kıta sahanlığına ilişkin pozisyonlan değişmedi. Manevralar tarudığımız altı millik hava sahasına girmeden de yapılabilir. Belki de ihlallerin bir kısmını kabul edebiliriz. Bilmeden yapılıyor olabilir. Önemli olan tansiyonun duşmesidir. Mart ayında toplanacak alt komite soruna her iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm aramayı deneyecektir." Başbakan Özal Turk Yunan yakınlaşmasında dış baskı olup olmadığı yönündeki bir soruyu yanıtlarken, "Bu gönışmeleri yapmamız konusunda herhangi bir dış baskı yoktur. Biz tehlikeyi 1987 martında gördük ve mektup diplomasisine başla Zirve başlıyor Bruksel'deki NATO zirve toplantısının sona erdiği onceki gun Turk ve Yunan başbakanları ünlü "Egmond SarayT'nda ilk görüşmelerini gerçekleştirmiş ve önceden progranv lanmamış ikinci bir zirve için sözleşmişlerdi. Onceki geceyi kendi aralannda liderlere sunulacak ortak metin taslakları üzerinde çalışarak geçiren Türk ve Yunan teknik heyetleri dün sabah Egmond Sarayı'nda TSİ ile 10.30'da buluştular. Turk tarafını Nüzhet Kandemir, Cem Duna ve Onur Övmen'in temsil ettiği bu heyetler arası görüşme başbakanlar zirvesi sırasında da surdü. Üç dilde, Turkçe, Yunanca ve tngilizce kaleme alınan ortak bildiri taslakları uzerindeki her değişiklik tüm metnin yeniden ve yine üç dilde yazımmı gerektirdiğinden başbakanlar kimi zaman bu yazım işlemini beklemek zorunda kaldılar. Özal ve Papandreu TSİ ile 12.00'de girdikleri Egmond Sarayı'ndan anca 1.5 saat sonra çıkabildiler. İki başbakan TSİ ile 13.30 sıralannda AT Konseyi binasının basın merkezinde gazetecilerin karşılarma çıktılar. Ortak bildiri once Başbakan Özal tarafından Türkçe, Papandreu tarafından Yunanca ve Nüzhet Kandemir tarafından da Ingilizce okundu. Ancak Papanderu Ingilizce metindeki bir çeviri hatasına takılınca, protokolün sekinci maddesini yeniden Yunanca okudu. Ortak bildirinin açıklanmasından hemen sonra Papandreu aynı salonda basın toplantısı başlatırken, Özal Uluslararası Basın Merkezi'ne hareket etti. 200 metre uzaklıktaki bu merkezde Papandreu'nun basın toplantısını bitirmesini bekleyen Özal ancak bir saat kadar sonra gazetecilerin önüne çıkabildi. Her iki başbakan da bas\n toplantılannda benzer sorulara hemen hemen aynı dille yarut verdiler ve yanıtlannda ortak bildirinin maddelerine atıfta bulundular. Özal ve Papandreu"savunma politikası"nı konu alan soruları yanıtlarlarken, "Davos ruhunun askeri alana yansımasının ancak uzun yıllara yayılacak sabırlı. iyi niyetli ve güven ortamına dayanan çalışmalara bağlı olduğu" görüşunde birleştiler. Papandreu, "Türkiye'nin Yunanistan'ı, Yunanistan'ın da Türkiye'yi bir tehdil olarak görmesinin sona erdirilmesi için her iki tarafın da gayret goslermesini" istedi. Yunanistan Başbakam, "Amacımız, uzun vadeli banştır. Medefimiz tehditleri ortadan kaldırmaklır. Ancak bunun iki gun EL SIKIŞTILAR Ozal ve Papandreu Türk ve Yunan heyetlerinin hazırladıkları ortak açıklamanın okunmasından sonra el sıkıştılar. (Fotoğraf: AA) dık. Ancak NATO bu yakınlaşmadan memnun olacaktır. Bunu söyleyebilirim" şekünde konuştu. Özal. Doğan ve inci Özgüden adlanndaki iki politik mültecinin Türkiye'deki demokrasinin konumu uzerine yönelttikleri ısrarlı sorularına su yanıtı verdi: "Hükumetimiz işkence>i önleme sözleşmesini imzaladı ve Turkiye'nin Yunanistan'a bir parlamentodan geçiren ilk ülke oldu. "jesti" olarak değerlendirilen "ka Aynca vatandaşlanmıza İnsan Hakyıp kişiler" konusunda her iki baş lan Komisyonu'na kişisel başvuru bakan da kısa açıklamalar yaptılar. hakkı tanıdık. Politik tutuklu konuPapandreu'nun bu yondeki bir so sunda bir tanım farkı var. Turkiye'de 1980 öncesinde 5 yıl içinde S bin ruyu yamtlarken, "Her iki tarafın da kayıplannın bulunduğunu" ilk kez kişi öldü, 25 bin kişi yaralandı. Bunkabul etmesi dikkati çekti. Yunanis lara politik tutuklu demek mümkün değildir. Bunlar insanlan olduren tan Başbakam, sayıları 1619'a ulaanarsistlerdir, teröristlerdir. Yasadışı şan Kıbns Rum ve Yunan askerleri Komünist Parti liderlerinin vurda ile ilgili kalınca bir dosyayı Başbadönuşlerine gelince. Turkiye'de anakan Özal'a verirken, Özal'danTürk yasa ve TCK açısından komünizm kayıpları ile ilgili bir dosya aldı. Oryasaklır. Türkiye bu konudaki tavtak bildiride de yer alan maddevi nnı ne zaman değtştirecek bilmiyoanımsatan Papandreu, kurulacak yerum. Yasadışı hiçbir şe> yapmavan ni komiteye bu soruna ışık tutabilpolitik mülteciler Turkiye'ye gelsinmesi için gerek Türk, gerekse Yunan ler diyonım. Türk mahkemeleri adilbaşkentlerince gerekli yardımın sağdir." lanacağını bildirdi. Papandreu, a>nı konuda bir soruyu yanıtlarken, bu Başbakan Ozal'm bu basın toplankomitenin hangi ölçude başanlı olabileceğinin şimdiden kestirilemeyece tısı da sona erdikten sonra, her iki başbakan öze! uçaklarıyla uikeleri' ğini, "kendisinin faicı olmadığını" nin başkentine hareket ederlerken,söyledi. Ancak Bruksel'e gelmeden önce kayıp kişilerin ailelerine vermiş Özal, Brüksel ziyaretiyle, AT konolduğu vaatleri "Konuyu zirve gün seyi binasına ilk giren Türkiye Başdemine sokmakla ve alınan bu so bakam sıfatını kazandı \e bunu da nuçla yerine getirdigini" belirtti. Pa Yunanistan Başbakanı'na "borçlu olduğu" şekünde yorum yapıldı. padreu, " s o n u ç t a n memnun olduğunu" açıklarken, Özal aynı konudaki sorulan yanıtlarken, "insaÖzal, yurda döndü ' ni boyut" üzerinde durmakla yetinTurkiye'ye saat 22.45'te dönen di. Her iki başbakan da konunun Başbakan Turgut Özal, Ataturk Ha"siyasi yonden istismar valimam'nda bir basın toplantısı duedilmeyeceğini" teyid ettiler. zenledi. NATO zirve toplantışının "fevkalade" geçtiğini belirten Özal, Yunanistan Başbakam Andreas Pa. Hava sahası ihlalleri pandreu ile yaptığı ikili temaslarda alınan sonuçları anlattı. Ortak PaTurk ve Yunanistan başbakanlazar konusunda diğer ülkelerın, desrının Brüksel'de ele aldıkları se tek \erecekleri görüşünu savunan "sürpriz" bir anlaşmayla sonuçlanan Ozal, "hiçbirisinin Ortak Pazar'a sorun Ege'deki hava sahası ihlallerine ilişkindi. Yunanistan Başbaka Turkiye'nin girmesine itirazı yoktur. Ama ben bununla Ortak Pazar'a kını'nın bu konuyu zirve gundemine sa zamanda gireriz sozünu söylemek getireceği daha önceden biliniyordu. istemiyonım. Böyle bir şey şu anda Papandreu, basın toplantısında Başbahis konusu değildir" dedi. bakan Özal'ın şubat ve mart tarihlerinde Turkiye'nin Ege'dekı taıbiInönu'nün ortak bildirinin ulusal katlarını iptal etmiş olmasını " b i r çıkarlara uygun düşmediği yolundaki jest" olarak değerlendirdi. Papanddemecinin anımsatılması üzerıne reu, bu konuda iki ülke arasında Özal, "tnönü, anlamamış herhalde, "Her ne kadar da geçmişte talihsizistifasının tesirlerini daha liğe uğradıgı için" bu adla anmak isunutamadı" dedi. nistan'dan geleceğini söylemek istemediğini kaydederek, "Başka ülkelerden de itiraz gelebilir. Daha bilmiyoruz" dedi. Papandreu ise aynı konuda daha once yaptığı bir açıklamada, "Türkiye'nin AT'ye tam üyeliğine bizden önce Balı Almanya gibi bazı ülkeler karşı" demişti. SHP'de (Baştarafi 1. Sayfada) onanmın" olabildiğince gürültüsüz gerçekleşmesi gerektiğinı vurgulayarak, şöyle dedi: "Bu nedenle genel sekreter ve MYK'nın istifalannı bekledim. Ancak istifa elmİNorlardı. Genel başkanın katılmadığı parti meclisinin ocak ayı toplantısında MYK, kuml olarak çalışamadığını PM önünde açıktan sergilemişti. Bu toplantıda kendilerine anlaşılabilecek bir dille istifalannı hatırlattım." Angın, Inönü'nun istifası ile ortaya çıkan bunalım için de genel sekreter ve MYK'run gecikmiş olmakla birlikte istifa ettiklerini de anımsatarak, "Ancak bir güvenoyuna başvurma nezaketini bile göstermeden genel sekreter ve MYK pişkinlikle istifalannı geri aldılar. Örgüte saygımdan kaynaklanan duyarlılık içinde geciktirdiğim guvenoyu istemi bugün için artık kaçııulmaz bir gore> olmuştur" diye konu^ıu. SHP Genel Başkanı Krdal İnönü, Angın'ın başvurıısu konusunda "Başvuru gelsin de bakalım" dedi. Sağlar ise guven oylaması için parti meclısi üyelerinın uçte birinin imzası gerektiğini anımsattı Duyduk/Gördtik (Baştarafi 0 Sayfada) Eveı niye olmuyor sahi? Eve gıdınce bir telefon edeyim bari Turkân Soray'a. Kıskançlık olmaz mı? Kıskanmam hiç kimsevi. Son olarak Fatma Hanım, kadın oyunculann jönlere karşı duyguları nasıldır? Ne olabilir ki? Ne bileyim... Yakışıklı adamlar hepsi... Bütün kızlar hayran... Siz de genç insanlarsınız... Ama bizim zevkimiz zaten belli. Gerçekten yakışıklı adamlar kabul ediyorum, ama bana bir şey ifade etmiyorlar. l slelik film çevirirken birbirinize çok yakınlaşıyorsunuz. Öpiışüyorsunuz, sanlıyorsunuz, yatağa giriyorsunuz. Bunlar bana hiçbır şey ifade etmez. Duymasınlar bunu. Kim duyacak? Mesela Kadir İnanır. Kızıyor boyle konuşanlara. Kim duyarsa duysun. Çunkü niye ifade etmiyor? O bana nasıl kadın olarak bakmıyorsa... Bakmaz mı? Herhalde bakmaz. Ben de ona kendimi kadın gibi göstermek istemem. Zaten hiç kimseye. Benim sevdiğim adam, kendimi ona beğendirmek istediğim adam, beni kadın gibi görduğü zaman güzel. Ben ona iş arkadaşı diye bakıyorum. O da bana herhalde öyle bakıyor. Çünkü benim beğendiğim adamla mukayese ettiğim zaman birbirleriyle hiç alakasız iki insan oluyorlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear