25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tanın sorumluluğunu aldığı biopsi/sitoloji sayısı 3000, otopsi sayısı 30, klinikopatolojik toplantı sayısı ise 6'dır. Bu üniversitelerdeki belli dallarda uzmanlaşmış öğretim elemanı sayısı, teknolojik araç ve kitaplık destekleri ile Batı'ya oranla oldukça yetersiz kalmaktadır. En ıleri sayılabilecek tıp fakültelerimizde durum böyleyken, yukanda sayılan olanaklardan da yoksun olan (periferik) tıp fakülteleri ve Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumlanna bağh hastanelerde de patoloji uzmanhk eğitimi verilmektedir. oluşan yarkurulların (komisyonlann) sağladığını görmekteyiz. Yukanda kısaca değındiğimiz örneklerden goruldüğü şekilde, ülkemizde patoloji uzmanhk egitiminin kurulacak bir komisyonla düzeıılenmesi ve ülke çapında eğitimin standartlaşması gerekmektedir. Bu standardizasyon yapılana kadar tıp fakülteleri ve fakülte dışı kuruluşlarda asistan kadroları dondurulmah, kadro sayılan yarkurulların saptayacağı standartlara ve kuruluşların buna yanıt verebilecek olanaklarına göre belirlenmelidir. Ülkemizde tıp hizmetlerindeki önemli yanhşlardan biri de adli otopsilerın pratisyen hekimlere yüklenmesidir. Bu yanlışlık, pratisyen hekimlerin otopsi yapma becerilerini patoloji eğitimi ile kazandıkları varsayımından kaynaklanmaktadır. Oysa gerçek, tıp fakultelerindeki otopsi sayılarının, öğrenci eğitimini değil, asistan eğitimini bile karşılarnaya yetmeyecek kadar az oluşu ve bunlann adli nitelikli otopsiler olmayışıdır. Bu konuyu ele alacak yarkurullar tıp fakültelerinde otopsi egitiminin patoloji ve Adli Tıp Anabilim Dallannca ortak olarak verilmesini sağlamalıdır. 20 ARALIK 1988 Patoloji ve tJlkemizdeki Eğitimi Bir patologdan sağlık hizmetlerinde beklenilecek etkinlik düşünülecek olursa, çözüm patolog sayısını artîırmadan önce; uzmanhk eğitimine belli standartların geürilmesini, eğitime gerekli teknik ve ekonomik desteği, gereksinimlere yanıt verebilecek nitelikli uzmanların yetiştirilmesini, bu uzmanlarca oluşturulacak yeni kadrolarla eğitim hizmetlerinin yönlendirilmesini sağlamak gereklidir. Doç. Dr. Niikhet TÜZÜNER Cerrahpaşa TıpFak. Öğretim Üyesi malıdır. tleri Batı ülkelerinde patoloji eğitirainin s o run ve sorumlulukları yıllar öncesinden tartışılmış ve standardize edilmiştir. Bir patolog adayının yeterlilik kazanabilmesi için gerekli uzmanhk süresi 46 yıl olup, bu sure içinde aday 15.000 biopsi, 5000 sitoloji preparatına bizzat bakmalı, 100 otopsi yapmalı ve 60 kliniko patolojik toplantıya sorumlu Sağlam bir eğitim gereği ve ülkemiz olarak katılmalıdır. Bu üniversitelerde eğitim, belli Halkımız tarafından önem ve işlevi bilinraeyen dallarda uzmanlaşmış yeterli sayıda oğretim elemanı patolojinin sorumlulukları şöyle sıralanabilir: 1. tarafından verilmekte, teknolojinin en ileri eğitim Başta kanser olmak üzere birçok hastalıkta kesin araçları ve kutuphane olanakları ile desteklenmektaruyı koyan ve tedaviyi yönlendiren tek organ pa tedir. Ayrıca uzmanhk (ihtisas) veren kuruluşların tolojidir. 2. Ülke çapındaki hastahk ve öliim ista eğitim hastanesi niteliklerini surdürebilmeleri, tum tistiklerinin doğru olarak saptanabilmesi ancak ölumlerin en az % 5065'ine otopsi yapılması ile otopsi ile sağlanabilir. 3. Sağlık hizmeti içinde he sağlanabilmektedir. kimin otokontrolü ancak patolojiden sağlanacak Acaba ülkemizde, sorumluluklan Batı ülkeleri ile otopsi/biopsi yardıraı ile mümkündür. Bunlar dı aynı olan patolojinin eğitimi nasıldır? şında doğrudan patolojinin sorumluluğu altında olÜç buyük ilimızdeki en eski tıp fakültelerinde bile mamakla birlikte, patolojinin yuklenmek zorunda patoloji uzmanhk eğitimi belli standartlara dayankaldığı adli otopsiler adalet mekanizmasını ve do mamaktadır. Bu Üniversitelerde yıllık ortalama layısıyla sosyal yaşamı doğrudan etkilemektedir. biopsisitoloji, otopsi sayıları ile eğitilen asistan saBu kadar ağır sorumluluklar yüklenen bir bilim yılan ele alındığında, ülkemizde patoloji için 6ndalında eğitim sağlam standartlar üzerine oturtul görülen 3 yıllık uzmanhk eğitimi sonunda bir asısAnkara'da VIII. Ulusal Patoloji Kongresi, TV ve basında kısa bir haber olarak geçti. Bu kongrede gerek halk sağhğını gerekse sosyal yaşamı doğrudan ya da dolaylı yoldan etkileyebilecek çok onemli kaygı ve sorunlar gündeme getirilmişti. Kısaca yansıtmaya, duşüncelerimi belirtmeye çalışacağım. PENCERE Telefondaki: Peki, dedi, öyle olsun... Ne demek istemişti? Birden konuşmanın dışına kayıverdim, dilin yasama ayak uydurmak için musikiye ne kadar gereksinmesi olduğunu düşündüm. "Peki, öyle olsun" tümcesi söyleniş biçimine, bağlamına, tınlamasına, vurgulanmasına göre binbir anlam kazanabilirdi. En yalın bir sözcük için bile anlam değişkenliği yerine ve zamanına bağlıdır. Diyelim ki subay birliğine komut verdi: Yat!.. Anne çocuğuna: Yat!.. Doktor hastasına: Yat!.. Erkek kadına: Yat!.. Her birinde davranış biçimi bakımından ortak pavda bulunsa da ayrılık çarpıcıdır. Asker yatarak düşmanın ateşine karşı korunacaktır; anne çocuğun uyku vaktinin geldiğini düşünmektedir; hekim hastasını muayene edecektir; erkek cinsel isteğini dile getirmektedir. Üç harflik bir sözcük yineleniyor; ama, söyleyen ve dinleyen için niteliği değişiyor. * Ne var ki iş her zaman bu kadar basit değildir. Söz gelimi tutukluya işkence yapan bir görevli "nasılsın" sözcüğünü zulmün dışavurumuna dönüştürebilir. Filistin askısıyla duvara çakılmış bir sanığa cezaevıni denetleyen yetkili sorabilir: Nasılsın?.. Sözcüğün sonundaki " N " harfini işkencenin pedalma basarak uzattın mı anlam zenginliği çeşitlenmez mi? Acımasızlık? Alay? Merak? Kin? Nefret? Küçümseme? Aşağılama? Tumü yumaklaşıp dokulaşır. İnsanın ruh hali bir eczane terazisinde tartılamaz, her bir duygunun ağırlığı sayısallığa dönüştürülemez; ama o anda tek sözcüğe nelerin sığabileceğini duşünmek güç değildir. Bir işkenceciyle kurbanı arasındaki tek sözcük bile karmasık bir diyaloğun kapısını açabilir. Çelişkili gibi görünse de insanlar arasındaki konuşmalarda anlaşma, duygularla örülmemiş diyaloglarda daha kolaydır; kesin, açık, seçik, saydamdır. Buna karşılık insanın yakınlarıyla anlaşması kimi durumlarda daha güçtür; diyelim ki erkek, burnundan soluyan kadınla konuşmaya çabalıyor. Cicim... Seni ciciler götürsün... Sana bak biraz.. Sana belediye baksınl. Fesupanallah... )fahu beni dinlersen ne kaybedersin?.. Ne kazanırım? Artık hiç konuşamayacak mıyız? Konusacak bir şey kaldı mı? / Bak, ben seni sevryorum.. Vfe/an söylemek zorunda değilsin. Soluğum tukeniyor.. Ben çofrtan tukendim.. Bu tur konuşmalarda sözcükler birdenbire huysuzlaşırlar, başkaldınrlar, kendilerine yuklenmek istenen anlamlan taşımak istemezler, sırtlarından atarlar ya da bambaşka kişiliklere bürünürler. Ağızdan çıkan sözcük, karşıdakinin kulağına yansıdığında başkalaşmıştır. Oysa kadın ya da erkek, çarşıda esnafla daha rahat diyalog kurar: Peynir kaça? Beş bin... Tart yarım kilo... * Anlaşmazlığın suçlusu dil değil elbet. Dil, insanlann düşuncelerini birbırlerine âktarrnaları için oluşturuldu. Anlaşmazlık da sonuçta bir anlaşmadır. İnsanların anlaşamadıkları konusunda anlaşmalan dil aracılığıyla gerçekleşir. Ancak benim en çok şastığım, insanlık 2000 yılına yaklaşırken Türkiye'de insanlann söyledikleri ya da yazdıkları üç beş tümce yüzünden beş on yıl cezaevine yollanmalarıdır. Böyle ilkelliklere yol açmak için mi tnsanlar dili oluşturdular?.. + AİL Dil Yarası... Önemli patolog açığı var Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yetkililerinin açıkladıkları yasal sayılara göre Türkiye genelinde kayıtlı patolog sayısı 508 olup, bunlann 188'i kamu kuruluşlarında (89'u üniversite, 55'i Sağlık Sosya) Yardım Bakanlığı Hastaneleri'nde, 29*u SSK hastanelerinde ve 15*1 obür kuruluşlarda) görev yapmaktadır. Bu sayılar ulke çapında önemli olçude patolog açığı varlığını gostermektedir. Bu açığın bilincinde olan Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı çozumü öncelikle fakülte dışı uzmanhk veren hastanelerde patolojiye aynlan kadrolann arttırılmasıyla getirmiştir. 1986 yılında tıpta uzmanhk sınavının uygulanması ile patoloji kadrolarında üniversitelerde % 40, öbür kuruluşlarda ise "^o 90 oranında bir artış sağlanmış, ancak kuruluşların eğitim olanakları dikkate ahnmamıştır. Bir patologdan sağlık hizmetlerinde beklenilecek etkinlik duşunulecek olursa, çözüm patolog sayısını arttırmadan önce; uzmanhk eğitimine belli standartların getirilmesini, eğitime gerekli teknik ve ekonomik desteği, gereksinimlere yanıt verebilecek nitelikli uzmanların yetiştirilmesini, bu uzmanlarca oluşturulacak yeni kadrolarla eğitim hizmetlerinin yönlendirilmesini sağlamak gereklidir. Gelişmiş ülke orneklerine baktığımızda böyle sorunlann çözumunu konularında uzman kişilerden Sonuç Koruyucu hekimlikten tedavi edici hekimliğe uzanan geniş bir alanda hizmet veren patolojide, bu hizmeti karşılayabilecek nitelikte ve sayıda patolog yetişmesi zorunludur. Istenilen modele uygun bir patoloğun yetişmesi için ivedilikle yapılması gerekenler şöyle ozetlenebilir: Kadro arttırımına gidilmeden önce kurumlardaki eğitim olanaklarının saptanması. Patoloji uzmanlık eğiümine belli standanlann getirilmesi. Eğitim veren kuruluşlarda tüm ölumlerin en az "o 50'sine otopsi yapabilme olanağırun getirilmesi. Eğitim veren kuruluşlarda ileri ihtisas dallannda uzmanlaşmış patolog sayısının arttınlması. Oğrenciye verilecek adli otopsi egitiminin berraklaştırılması. HESAPLAŞMA BURHAINARPAD OKURLARDAN kalmayacağmı bile bile mevcul kaldırımların daha yükseltilmesi işinin mantığını tstanbul'da htiklal anlamaya olanak yok. Caddesi'ndeki yaya kaldınmlan Çok defa bilinen bir gerçek da yine yüksellilerek bilmem olarak yazdığun gibi, bir kaçmcı defa yeniden yapılıyor. şehirde yollann ve yaya Sıra sıra dükkânlar, mağazalar, kaldtrımlarımn duzeylerinin han kapıları çukurda kalıyor. (seviyelerinin) mevcut eski bina Bu yüzden binalara girip ve eserlere tabi olarak aynı çıkanlar tökezleyecek, ilk düzeyde kalmasma dikkat yağacak sağanak yağmurda edilmesi ve yükseltilmelerine içerisini sular basacak. musaade edilmemesi lazımdır. Durumun biraz düzeltilebilmesi Tersi durumda tstanbul'da son yıllardaki ters uygulamalar için yeni basamaklar sonucunda olduğu gibi şehir, yapılmasına, doşemelerin mevcut binalan ve anıtları ile yüksehilmesine, kapı ve beraber gomulmeye başlar! vitrinlerin altlannm kesilip Şehir yol ve kaldınmlarının yeniden biçim verilmesine vatandaşm birçok milyonlanmn kaplama onarımlannda önce mevcut döşemenin sökülmesi, harcanması gerekecek. yeni yapılacak kaplama Yakın bir gelecekte tstiklal eskisinden kalın olacaksa yol Caddesi'nin bir yaya yolu tabanımn gereği kadar haline getirileceğini, yaya kazılması ve yol kaplama kaldırımlanna gerek Yanhş yx)l işleri "Uyuyan GüzeK" Türkiye Seyahat Acenteleri Birlıği'nin ayiık yayın organı TÜRSAB'ın Kasım 1988 sayısında ilginç yazılar var. "Uyuyan Güzel" yazısı özellikle ilgi çekiyor. Yazıda Gökçeada (adıyla IMROZ) ele alınıyor. İmroz adasında 1954 ye 1961 yıllarında bırkaç hatta konuk oldum. Haluk Durukal'ın İmroz konusunda yazdıklarını okurken, eski bir tanışla yıllar sonra karşılaşmış gibi mutlu oldum! Ne var ki sevinemedım, üzüldüm! Yedi köyden oluşan imroz (Gökçeada) ilçe adası. Türk ekonomısinde turizmin önemi konusunda büyük laflar edildiği günümüzde, bilmezlikten geliniyor ya da bilgisizlikten unutuluyor! İmroz'un Kale köyünde konuk olmuştum. İlk gidişimde kalenin hemen yanıbaşında, ikincisinde kıyıda, kumsalın başladığı yerde. Öteki köylerden Bademli ve Zeytinli köyünü de gezmiştik. Imrozlular, yabancıya bir süre çekingen davranıyor, sonra yaklaşıyorlardı Bozulmamış, çıkarcılığa düşmemış Ege insanlarıydılar. Yaşlıları kara şalvarla dolaşıyor, dibek kahvesi içıyorlardı. İmroz'luların bir özelliği de kahvede otururken bir kaç sandalyeden birden yararlanmalarıydı. Bir sandalyede oturuyor, bir başka sandalyeye koluyla yaslanıyor, bir başka sandalyenin altına ayaklarını yaslıyorlardı. Alışveriş için merkeze gitmek gerekiyordu ve işın kötüsü motorlu. ya da bir başka taşıt aracı yoktu. 4 kilometrelik yolda yürümek zorundaydık. Amma hiçbir gün yakınmadık. Adanın haZekiye Yeğin'in eşi, Hüseyin Yeğin, Şemsa Yeğın ve vası öylesine dinlendirici ve sağlıklıydı! Ferda Sarpkaya'nın babalan, Necrni Özturk, Fulya, Kırk yıl gerilere uzanınca İmrozlu kimi dostlarım gözümün Funda ve Çağdaş Yeğin, Sibel, Özlem ve Meltem önünde canlandı. Kıyıda içki yeri işleten Barba Manol en başta Sarpkaya'nın dedeleri, olmak üzere. Bademliköy'de oturan Barba Manol her sabah boz eşeğinin sırtında gelirdi. Evinde konuk kaldığımız Madam Eipida'nın kahvesi de sessiz ve sevimliydı. İmrozlutar uçer dörder sandalyeyi kullanarak baş dinlendiriyorlardı. İmroz adasının bir özelliği vardı Gençlerin çoğu başka yerYönetmen: Hüseyin Firtına lerde iş tutardı. Ülke dışına gidenler de az değildi. Amma büsU 1>« »t k\\\* MAJÖR PLAKÇILJK Tel 512 58 32lst. 18 aralık günü vefat etmiş, 19 aralık pazartesi günü bütün kopmazlardı. Arada bir gelir, özlem giderirlerdi. 1727 yaşları arasındaki Bakırköy Osmaniye Camisi'nde kılınan öğle namazından Türkiye'yi yöneten bürokratların imroz politikası tutarsızdı, yanbayanlar; tngiltere'de AuSayın Doktorlara sonra Ambarlı Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Toprağı lıstı. Ingilizden İngilizce dersı Paırlik yaparak Ingilizce bol olsun. Imrozlular ürkek ve güvensiz yaşıyorlardı. 67 eylül olaylarınvenlir. öğrenip para kazanabilirsiniz. dan sonra bu ürkeklik daha da arttı. Hızlı göçler başladı. Yedi Tel: 368 97 88 Bu olanağı değerlendirin. köyde yaklaşık 8000 İmrozlu kalmıştı. Bir de yüzüstü bırakılmış, ilacı İ.L.33 Saaı: 10.0012.00 Deniz Turizm Ltd. kapısı penceresi sökülmüş eski evler. İmroz'u daha bir cehenEczanelere verildi. 1.345 46 77 neme çevirmek ister gibı açık cezaevi gerekçesiyle kimi yabancıları ortalığa salıp güvensizliği arttırmak! Haluk Durukal'ın yazısından kimi satırlar: 1924*ten beri, yani Lozan'dan bu yana bizim olan bu adanın yerii nüfusunu Yunanh'ya kızdıkça, Müslümanlaştıralım demiş, nüfus kâğıtlarında T.C. yazan, kusurlan doğumlarından beri Rumca da konuşan insanları kaçırma yöntemleri denemişiz. İlk adımda, sanki İmralı'da yer kalmamış gibi, bu cennete "açık cezaevi "ni getirmişiz. Sonra çeşitli yörelerden "mutaassıp" gruplar seçip seçip onlara 20 yıl vadeli, bahçeli iki katlı evler vererek yerleştirmişız. Bir zamanlar şaraplarıyla da meşhur bu adada ilk hareket, "Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz" mantığı ile şarabın hammaddesi bütün üzüm bağlarının sökülmesi işlemi olmuş. Sökülemeyenlere de keçiler salınmış. Uzmanlar gelmiş, adanın bir çanak görüntusündeki orta kısmında fıstık yetiştirilebileceğini söytemişler, bu kez de Siirt'ten iskân yapmışız. Ama bunca yıldır tek bir fıstık fidanı bile dıken olmamtş. Adaya hareket ve çeşnı veren, turizmde motif dediğimiz ve özellikleriyle dinamizmi, neşeyi, şarkıyı, müzıği yaratan, yaşatan yerli halkın gençleri ve çoğu, bir takım taktikler sonucu çekip gitmiş İstanbul'a, izmir'e ve bir çoğu da başka ülkelere... Şimdi bir kaç köyde iki yüz, üç yüz yaşlısı var. Artık adada ne taverna, ne hayat, ne şarkı, ne mandolin, gitar ve akordeon sesi kalmış... Bırakın onları, hiçbir eğlence de yok ve en önemlisi deniz kenarında bir iki bakımsız, eski motelden başka hiçbir şey de yok turist yatağı adına. Merkez ilçede, belediyenin tozlu bir sokak arasına milyonlar yatırarak yaptırdığı, dış görünümü çekici, ama işletme zaaft içerisınde bir tek oteli var. Bugünkü turizm anlayışına altyapı olanaklarıyla fevkalade hazır bu koskoca adada 8 bin civarındaki insanımız sabah ezanı ile uyanıp, yatsı ile yatıyor. Bakir plajlarda Bursa'dan, İstanbul'dan, Ankara dan gelmiş üçbeş yerli turist aile, aralarında eğleSon yıllarda Türkiye'den ihraç edilen sabunların % 71'i Evyap böylece dünya pazarlarında da kabul edilmiştir. Bu zor başarı, nerek, adeta terkedilmiş adanın imzasını taşımaktadır. (Devlet İstatistik Enstitüsü Dış Ticaret Evyap'ın kaliteli üretim için gösterdiği,60yılı aşan.titizçabasının keyfini çıkartıyorlar. İşte döviz kaybı, kaynak ısrafı denilen şey İstatistikleri, 19831987). Avrupa'nın en modern tesislerinde, sonucudur. Bugün dış ülkelerde de Evyap ürünleri güvenle budur Türkiye için. Tabii bu tek üstün teknoloji ile üretilen Evyap ürünü sabunların kalitesi alınır, güvenle kullanılır. bir örnek de değil. Umanı da ya ustunun eski nivosunda mevcut rögar ve kapaklar hizasında kalmasma dikkat edilmesi şarttır. Bütün dünya sehirlerinde büyuk bir dikkat ve özenle uygulanan bu değismez usul, elli yıl önce bile bizde de uygulamrdı. Asfalt onarımlannda mevcut asfalt kaplama keskilerle kaldırılır, kırılarak kazanlara atılır ve eritilene az ek yapılarak yeniden kullanılır, hem de böylece onemli bir malzeme ekonomisi sağlanırdı. tki yıl evvel Libya 'da modern yol makineleri ile mevcut asfaltm ısıtılarak yumuşatıldıktan sonra fırçalarla kaldırıhp kazanlara aktarılarak yeniden ısıtılıp, yere serildikten sonra silindirlenerek kullanıldığım görmüştüm. Bizim Libya 'dan daha geri olduğumuzu söyleyemeyiz, ayrıca onlar gibi asfalt iiretmediğimiz de bir gerçek olduğuna göre, yıllardan beri üst uste kat kat döktüğümüz asfaltlarla yaptığımız döviz savurganlığı ortadadır. Eskiden yaya kaldınmlan yüksekliklerinin on beş santimi geçmemesini, yol ve yaya kaldınmlan ust nivolarımn hiçbir ödün vermeden litizlikle korunmasını denetlemiş ve sağlamıs olan belediyenin son yıllarda tüm fenni usul, kural ve olçulerle beraber kendini seçen ve ona hizmet vermekle yükümlü olduğu sehirli insanı, temsil ettiği sehrinin uygarlığını, eserlerinin estetik değerlerini adeta hiçe sâyarak, uyarılara karsm hatalı ve Zararlı davranışlarındaki ısrarı üzücü ve düsündürücüdür. Prof. Mimar AS1M MUTLU ASLI SİĞİL VEFAT Bu sese kulak verin... YETERBU KADAR AYRILIK SULEYMAN YEĞİN AİLESİ Ingiltere'de AUPAIR organizasyonu TEK A.Ş. (1) 362 39593624096 TÜRKİYE'DEN İHRAÇ EDİLEN HER 1OO SABUNDAN 71' İ EVYAP'TAN €.VYAJ» v&'er (Arkan /5. Sayfada) T ü r k i y e ' d e e n çok s a t ı l a n e nk a l i t e l i s a b u n l a r , k r e m l e r E v y a p ' t a n .
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear