Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kuşkusuz olanaklı değildir. Şimdilik sadece adlannı belirterek kısa bilgi vereceğim ki, suçlunun eğitimini ve ıslahını öngören bu sosyal kurumun önemi, anlamı ve genişliği anlaşılsın. Konu ve kuruluşlar şunlardır: Iş, okul, spor, sahne, sinema, konser, televizyon, radyo, konferans, kütüphane, inzibati ceza hücreleri, mabed, revir, hastane ve cezaevini tamamlayan kurumlar olarak da sanatoryum ve patronajdır. Bütün bunların niçin ve ne ölcüde gerekli olduğunu bir makale ile anlatmamızın olanaksızlığına biraz yukarıda değindim. Bu yazı ile maksadım sürüp gitmekte olan huzursuzluklar bakımından bazı önemli konularda sorumlulara, infazcılara, görevlilere eski bir infazcı olarak kısa pasajlar halinde seslenmektir. Hapishaneyi bunaltan, ağlatan, çatlatan baş neden kişilere aynksı muamele ve haksızlıktır. Öyle ki cumhurbaşkanının oğlu ile en sade yurttaşın oğlu, infaz kurallan bakımından denk tutulmazsa ipin ucu kaçmış, disiplin elden gitmiş olur. Aslında ayrı ayrı yerlerde kalmaları gereken hükümlü ve tutuklulara günlük yaşam açısından sağcıdır. solcudur, şu tür hükümlüdür, bu tür tutukludur, Kürttür, Lazdır, şu ya da bu partidendir, dindardır. dinsizdir vb. diye aynksı işlemler uygulamak ve bu arada hemşehrilik gayreti gütmek, taraf tutmak hataların en büyüğüdür. Hiçbir suretle af edilemeyecek olanıdır. Hükümlü ve tutuklular, yöneticilerinin gerçekten tarafsız, haklıyı haksızdan ayırt eden, adil, dürüst, namuslu kimseler olduklarına inanırlarsa dert yarı yanya hallolur. Dört duvar arasındaki insan ilgi ister, sevecenlik ister. Onu hastahğında ziyaret ederek başını okşayıp geçmiş olsun demenin ne büyük yararlar sağlayacağını derinlemesine açıklamayı fazla buluyorum. Sırası gelmişken söyleyeyim ki ben hapishanelerde görev yaptığım yülar içinde hiçbir bayramın ilk günündeki öğle saatine kadar olan zamanı ailemle bir arada gecirmedim. Onlarla oldum, bayramlaştım, şeker ikram ettim, hal hatır sordum. Böylesine tutumların ne derece yararlı olduğunu izaha lüzum görmüyorum. Cezaevinde bir hükümlünün öbürleri üzerinde iş ve ustalık münasebetlerinin dışında olarak kabadayılığa, dam ağalığına, paraya ve kuvvete dayanır şekilde nüfuz kullanmasına kesinlikle göz yumulmamalıdır. Kişileri disiplin noktasından tamamen eşit olarak mütaJaa etmek ve bunda en küçük bir hataya düşmemek, taviz vermemek şarttır. Hapishane suçlannın çoğunun bu konudaki ihmaller yüzünden meydana geldiğini unutmamak gerekir. Cezaevlerinde iaşe işini başıboş bırakmamak, kalori hesaplarına göre hazırlanacak yemekler için gereken erzakın, ambardan çıktığı gibi kazana girmesini sağlamak, tadı tuzu yerinde pişirtmek gerekir. O yemekten yiyeceklerin hepimiz gibi insanlar olduklan unutulrnamalıdır. Cezaevleriyle, tutukevlerinin bina olarak ayrılması lüzumunun yanında halledilmesi gerekli ilk iş, personel konusudur. 21 KASIM 1988 Cezaevi Aslında ayrı ayrı yerlerde kalmaları gereken hükümlü ve tutuklulara günlük yaşam açısından sağadır, solcudur, şu tür hükümlüdür, bu tür tutukludur, Kürttür, Lazdır, şu ya da bu partidendir, dindardır, dinsizdir vb. diye ayrıksı işlemler uygulamak ve bu arada hemşehrilik gayreîi gütmek, taraf tutmak hataların en büyüğüdür. Hiçbir suretle af edilemeyecek olanıdır. Hükümlü ve îutuklular, yöneticilehnin gerçekten tarafsız, haklıyı haksızdan ayırt eden, adil, dürüst, namuslu kimseler olduklarına inanırlarsa dert yarı yanya hallolur. İ B R A H İ M S A F F E T O M A Y Eski tmrah Cezaevi Yetkili Müdürv, Eski Devlet Bakanı Cezaevi konusu uzun süreden beri kamuoyunun gündeminde bulunuyor. İnfaz sistemindeki bozukluktan, cezaevlerindeki uygulamalardan şikâyetler oluyor. Hükümlüler, tutuklular dert yanıyor, çeşitli eylemler sürdürüyorlar. Açlık grevleri yaygınlaşıyor. Aileler ise feryat halinde. Aralarında kendini yakmak isteyenler var. İktidar partisi sözüm ona incelemeler yaptırıyor, bazı muhalefet milletvekilleri heyetler halinde hapishaneleri dolaşıy° r Gazetelerde olaylann zaman zaman manşet haline geldiği gözleniyor. Sürekli yaniıyor, çiziliyor. Adalet Bakanlığı "Tüzük üzerinde çalışıyonız" diyor, fakat sorunlan bir türlü rayina oturtamıyor. Kısacası bugün memleketimizde cezaevleri konusu sosyal bir yara olarak alabildiğine kanıyor. Evet nasıl bir ameliyatla bu kanama durdurulup yara sarılacaktır? Yazacaklarım kulaktan dolma değildir. Yeri geldiği için övünmenin gerisinde söyleyeceğim, eski bir infaz savcısıyım. Bu konuda kitaplar da yazdım (*). Zaman içinde bazı büyük kurumlanmızda yetkili müdürlük ve raümessillik yaptım. Ağır cezalı suçlularla yülar yılı kucak kucağa yaşadım. Hapishane ile içli dışlı olmuş birisiyim. Halen Adalet BakanlığVnda cezaevi tüzüğü üzerinde çalışmalar yapıldığıru gazetelerden öğrendim. Olaylann ağdalaşıığı bu aşamada eski bir infaz savcısı olarak dağarcığımı kanştırdım. Şimdilik sadece yönetimle ilgili birkaç ciddi konuya değinecek ve bu vesile ile infazcılara seslenecejım. Kuşkusuz zindancıiık çok gerilerde kaldı. Çağdaş cezaevi, suçluyu topluma ve ailesine yararlı bir insan olarak geri vermeyi amaçlar. Ne var ki ülkemizde son yıllann uygulamasına bakılırsa, zindancılığa adeta çağrı çıkartldığını düşünmemek mümkün olmuyor. Çok önceki yıllarda saptanmış, giderek mevzuatta yerini almış olan bazı konulara yıllar sonra gerilemeler nedeni ile tekrar dönmeyi doğrusu içim yanarcasına yadırgıyorum, ayıplıyorum. Unutulmamak üzere kafalara iyice yerleştirilmelidir ki, hükümlü ve tutuklu dört duvar arasına konulmakla toplumdan dışlanmış olamaz. Bir toplumda sosyal kurum olarak bir hastane, bir koruma kurumu, bir okul, bir kışla ne ise hapishane de başlıbaşına sosyal bir kurumdur. Yabancı ülkelere gidip gelenler görülüp gezilecek iyi yerlerde dolaşırlar. Oysa kanımca kişi önce hapishaneyi görmelidir. Çünkü toplumun nabzı orada atar ve uygar kimliği orada belirlenir. Derhal ekleyeyim ki, cezaevinin ne çeşit bir sosyal kurum olduğu tüm sorumlularca gereğince ve yeterince kavranmadan, bilinrneden bu derde sertlikle ve şiddet tedbirleriyle çare bulunamaz. Çünkü itaat korkutularak sağlanamaz. CVMmJKtYET'TEN OKURLABA OKAY GÖNENStN Gerileme Sonuç ' Büyük davanın baştaki idarecidtn sondaki gardiyana kadar, ellerine teslim edilen kimseler muhakkak görevlerinin kapsamını, önemini, anlamı, nı kökten kavramış, idare kabiliyetleri yeterli olan bilgili, çalışkan, feragatkâr, namuslu, cesur ve yurtsevcr insanlar olmalıdıflar. Gelişigüzel işlerden ve mesleklerden gelme, ıslah problemini hiddet ve şiddetle, eziyetle kişiyi sindirmek zanneden dar göriişlü sadist kimselerle bu büyük dava çözülemez. Ve hele hükümlü ve tutuklularla senli benli olan, onlardan hediye kabul eden, borç para alan ve bu nedenlerle de mahkuma mahkum olan personelle infaz işi sadece yozlaşır ve toplumda cezaevi yarası da kangren olmakta devam eder. Biz zamanında kurslar açtık, infaz dersleri verdik, lise mezunlanndan idareciler yetiştirmeye gayret ettik. Bugün bu işler ne haldedir bilemiyorum. Çağdaş uygarlığa varmakta hapishanenin de rolü olacağına inanabiliyorsak, hapishane personeli işini her işe tercihan ve vakit geçirmeden kökten halletmek için devletin ne olursa olsun masraftan kaçınmaması gerekir. Yazımı bağlarken bir önerim olacak: Üniversitelerimizin hukuk fakültelerinde ceza hukuku kürsüsünden ayrı olarak bir de infaz hukuku kürsüsü bulunmalıdır. Bu kürsüde cezacılar, kriminalistler, sosyologlar, psikologlar ve öbür ilgıliler ders vermefidirler. İnancım odur ki, bu suretle hapishaneciliğın küçümsenemeyecek kutsal bir meslek olduğunu kabul edecek genç hukukçularımız ona rağbet edeceklerdir. Kanımca bu yararlı konuya ciddiyetle ve ısrarla eğilmenin zamanı çoktan gelmiştir. (*) İ.S. Omay'ın "Cezaevi" ve "infaz Hukuku" ile "Ceza Muhakemeleri Usulu" adlı yapıtlar. T Cezaevleri için gerekenler Uygar bir toplumda cezaevi vazgeçilmesi, ihmal edilmesi caiz olmayan yan kuruluşlarıyla bir butün olarak düşünülmelidir. Bir yazı çerçevesi içinde bu çok önemli konuyu aynntılarıyla ele almak iraj açısından günlük basın genel olarak en kötü yıllanndan birini yaşamaktadır. On büyük gazetenin son 19821987 dönemleri ile 1988 yılının ilk 9 ayının satış rakamları karşılaştırıldığında, 8 gazete en kötü satış düzeyindedir. Yalnızca Milliyet Gazetesi 1985 yılındaki yüksek satışına yaklaşma eğilimindedir. Cumhuriyet ise 1986 ve 1987 yıllarına göre gerileme yaşamasına karşın pazar payını arttırmış durumdadır. Niçin 1988'in 9 aylık verileri ile daha önceki yılları karşılaştınyoruz? Yanıt oldukça basit: Ekim ayından itibaren (Milliyet daha önceden) büyük gazetelerin çoğunluğu başta karton oyuncaklar olmak üzere olağanüstü promosyon kampanyalanna girişmişlerdir. İlk verilere göre şunu söylemek mümkündür: Karton oyuncak verenin satışı büyük oranda artmaktadır. Şu anda en yüksek satışlı 5 gazeteden dördü, haftanın en az bir günü gazeteye ek olarak bir karton oyuncak vermektedir. Bu karton armağanlann getirdiği satış artışı yıl ortalamasına yansıyacaktır. 1988'in ilk 9 ayının ortaiama günlük satışlan 1987 yılı ile kıyaslandığında (yanı karton etkisi dışındaki dönem ele alındığında) gazeteierin toplam günlük satışlarının • 400.000 dolayında gerilediği görülmektedir. Bu gerilemenin bir başka yüzü daha vardır. Cumhuriyet dışındaki gazetelerin bu 9 aylık dönemde yaptıkları televizyon reklamlarının toplamı 6 milyar lira dolayındadtr; TVnin basına yüzde 50 reklam indirimi tanıdığı düşünülürse, bu reklamın değerinin gerçek fiyatlarla 12 milyar olduğu hesaplanmalıdır. Buna karşın Cumhuriyet dışındaki 10 büyük gazetenin 1988'in ilk 9 ayındaki günlük ortaiama net satışlarının toplamı 2.372.000'dir. Cumhuriyefin yıllara göre günlük ortaiama net satışlan şöyle bir gelişme izlemiştir: 1982 91.548 1983 81.053 1984 93.984 1985 100.230 1986 118.028 1987 124.415 1988 (9 ay) 115.700 En yüksek günlük satışa ulaştığı 1987 yılında Cumhuriyefin pazar payı yüzde 4.32'ye yükselmiştir. 1988'in ilk 9 ayında ise bir yıl önceye göre Cumhuriyefin satışında 8.767'lik bir gerileme olmasına karşın Milliyet dışında diğer gazetelerin yüksek kayıpları nedeniyle pazar payı yüzde 4.65'e yükselmiştir. Şu anda günlük basın bir "karton dönemi" yaşamaktadır (Bu arada bir okurumuz şöyle bir öneride bulundu ve gerçekleştirmesek bile tüm okurlarımıza aktarmamızı istedi. Onerisi Cumhuriyefin her gün bir yapıştıncı armağan etmesi, böylece 'her kartona bir yapıştırıcı' yöntemi tutarsa Cumhuriyefin günlük ortalama satışını 500 binin bile üstüne çıkarabileceğini öne sürüyor. Okurumuz çok ısrar ettiği için biz de aktarmış olduk). Bu dönemin ne ölçüde kalıcı okur bırakacağı ileride ortaya çıkacaktır. • Haftalık ve aylık dergi tirajlannı çeşitli nedenlerle düzenli olarak yayımlayamıyoruz. Aylık iletişim dergisi Medya, tüm süreli yayınların satışlan üstüne ciddi araştırmalar yayımlamaktadır. Derginin ekim sayısındaki vehlerden yola çıkarak süreli yayınların satışlarının genel bir görünümünü şöyle özetleyebiliriz (Eylül 1988 satışlan): Haftalık haber dergileri (4 adet) toplam 86 bin, aylık kültürsanat dergileri (6 adet) toplam 16 bin, haftalık magazin dergileri (6 adet) toplam 144 bin, aylık kadın ve moda dergileri (12 adet) toplam 140 bin, aylık erkek dergileri (3 adet) toplam 81 bin • Basına ve basın mensuplarına saldırı için meydanı yine boş bulduklannı sananlar var. Konya Ereğli'sinde Güneş Gazetesi'ni yayımlayan Hasan Can bir süre önce ölümden zor kurtulduğu bir saldırıya uğradı. Hasan Carfın suçu yolsuzluklann üstüne korkmadan gitmek, söylentileri araştırmak ve korkmamaktır. Hasan Can'ı satıria öldürmek istediler. Basın Konseyi iki gazeteci arkadaşımızı olayı incelemek üzere Konya Ereğli'sine gönderdi. Sonuç, kimi bugün Ankara'da da yükselmiş birçok ANAP'lı yöneticiyi güç durumda bırakıyor. Basın Konseyi, olayı derinlemesine araştırmıştır, gereğini yapmak sırası yetkililerindir. GÖREN'tN ALMANYA 'DA YDNETTIS1 EVET/HAYIR OKTAYAKBAL OKURLARDAN Yine çöp sorunu İstanbul son günlerde yine çöp sorunu ile karşı karsıya. Kentin neresini gezerseniz gezin öbek ö'bek olmuş çöp yığınları ile karşüaşmak olası. Bu manzaralar bazen öyle çirkin bir görünüm arzediyor ki, insan basını çevirip bakamıyor. Özellikle Bakırköy çevresinde bir ara yok olan çöpler, yine sokak aralarında boy göstermeye başladı. insan sağlığını tehdit eden bu çöplerin günlerce köşe baştarında ağır koku saçarak bekletilmesi doğru mudur? Belediyeler, zaman zaman ortaya çıkan bu çöp sorununu niye kökünden halledemiyor? İlçe belediyelerde, işçilere para ödeyememe konusununçöplerin ytğılmasıyla ilgili bir yönü var mı? Bu bir pasif direniş midir? BAKIRKÖY'DEN BtR OKUR Kahvehaneleri kim denetler? Saygınlık Sıfıti "işkence, bir kişiden ya da üçüncü kişiden bilgi ya da itiraf elde etmek, onu işlediği ya da işlediğinden kuşkulanılan eylemden dolayı cezalandırmak, onun ya da onların yüreklendirmesiyle o kişinin bilerek ağır bedensel ve ruhsal acı ya da ıstıraba maruz bırakılması eylemidir. Savaş durumu, savaş tehlikesi, içteki siyasal istikrarsızlık ya da olağanüstü durum işkenceyi haklı göstermek için kullanılamaz." Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli genel kurul toplantısında alınan karardan bir bölüm... Türkiye 9 Aralık 1975 tarihinde bu sözleşmeyi imzaladı. Demek, on üç yıldan beri Türkiye devleti işkencenin her türlüsüne karşıdır. Daha doğrusu karşı olmaya söz vermiştir! Uluslararası bir sözleşmeye imza koymuş, 'ben ülkemde işkencenin her türlüsüne karşıyım' demiştir Demiştir, ama işkence uygulaması durmuş mudur? Hayır. Zaman zaman çok şiddetlenerek uygulamada kalmıştır. 1 Ağustos 1988 gunü Adalet Bakanlığı bir genelge yayımladı. Hapishanelerdeki mahkumlara ve tutuklulara uygulanmakta olan bu genelgeye göre radyolar, teypler toplatılacak, mahkumlara böyle şeyler verilmeyecek; daktilo ve müzik aleti, resim malzemesi koğuşlara sokulmayacak; 'milli ahlaka ve manevi değerlere aykırı sayılan kitaplar, dergiler, gazeteler sakıncah, okunmayacak'; 'sessiz direniş' nasıl şeyse! yapmak disiplin cezasıyla karşılanacak; toplu dilekçe vermek de yasaklanacak! Açlık grevleri konusunda da 1 Ağustos Genelgesi şöyle yazıyor: "Grev başlangıcında koğuşlar aranacak, zararlı görülen maddelerle, stok yiyecek maddeleri muhafaza aftına alınacak; açlık grevinin uzaması halinde sıhhi tedbirler cezaevi içinde alınacak, zorunluluk ve hayati tehlike olmadıkça açlık grevine katılanlar hastaneye kaldınlmayacak, açlık grevi süresince grevi uzatıcı bal, şeker ve tuz dahil olmak üzere herhangi bir yiyecek maddesi verilmeyecektir." 1 Ağustos Genelgesi, 9 Aralık 1975'te imzaladığımız sözleşmeye ters düşüyor. İşkence, bedensel ve ruhsal acı vermek olduğuna göre, ceza ve tutukevlerindeki elli bini aşkın pek çoğu genç insan yıllardır ağır bir işkence baskısı altındatutulmaktadır. istediği gibi kitap okuyamaz, istediği gibi radyo dinleyemez, istediği dergiyi, gazeteyi getirtemez, şarkı söyleyemez, açlık grevi yapmaya kalkışsa en ağır önlemlerle karşılaşır!.. Buna 'işkence' uygulaması demezler de ne derler? istanbul, Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Malatya, Ceyhan, Mudanya, Bandırma, Eskişehir, Amasya, Nazilli cezaevlerinde günlerdir açlık grevleri sürmekte... 'Bu, yalnız bizim iç sorunumuz mu? Varsın açlık çeksinler, ölenler ölsün, nasıl olsa kendileri istiyorlar bunu, ne yapalım?' diyenlerimiz de vardır! Bir ANAP milletvekili geçen gün 'Birkaç kişiyi asalım bari' demedi mi? Sayın Evren de birkaç yıl önce hapishanelerdeki insanları boşu boşuna beslemenin anlamsızlığını belırtmemiş miydi? Açlık grevi yapanlar, yetkili kişi ve çevrelerin 'bu gençler açlıktan ölecekler' diye üzüldüklerini hiç sanmasınlar! Belki "bir kaçından da böyle kurtuluruz" diye sevinenler bile vardır! Canavarca bir durum, ama yaşadıklarımız, gördüklerimiz 'canavarca' işler değil mi? Sonra kalkıp, isviçre'de UEFA, Galatasaray aleyhinde karar vermiş 'bu ne düşmanlık' diye bağırıyoruz. Âdamlar İstanbul cehenneminden hayatımızı zor kurtardık diyor. Maçın hakemi, "Maçı durdursaydım insanlar ölürdü" diye tanıklık yapıyor! Haksızlık, ama ortaya çıkan bir gerçek de var. O da dünya aydın kamuoyunda azıcık saygınlığımızın olmaması. Nasıl olsun? On yılda bir askeri darbe yaşanan; anayasası ya orasından burasından, yatoptan değiştirilen; aydınları, gençleri binlerce kişilik yığınlar halinde içeri' atılan; işkenceden geçirilen bir ülkeye kim saygı gösterir? Bu açılardan baktınız mı Türkiye'nin uygar dünya karşısında hiç mi hiç sevgi ve saygı toplayamadığını görürsünüz. Bakmayın özel çıkar hesaplarıyla yüzümüze gülüp, arada bir 'yaşayın siz' diye sırtımızı sıvazlayanlara!.. Hepsi yalandır içtenlikten uzaktır... Bir ülke ki kendi imzaladığı sözleşmeyi bile uygulamaktan kaçınır, hapishanelerinde binlerce insan açlık grevi yapmak zorunda kalır, yaşlı analar babalar coplanır, yerlerde sürüklenir... O ülkeye kim saygı duyabilir? Günler, geceler geçiyor. Açlık grevleri sürüyor. Önceleri şekerli su, bal ve tuzla dayanıklığı sağlamaya çalışıriardı grevciler... Şimdi 1 Ağustos Genelgesi bunu da yasaklamış! İstenen ne? "Açlık grevine kalkışanlar ölürlerse ölsünler, bize ne?" anlamı yok mu bu uygulamada?... Doğrusu ya gerçekleri gören insan gibi açlık grevleriyle, bu grevleri yaygınlaştırmakla taş gibi yüreklerin yumuşatılamayacağını düşünüyorum. inandığımız değerlere, konulara, sorunlara sağlığımızı bozarak değil, tam tersine sağlığımızı koruyarak sahip çıkmalıyız. Bizim aç kalmamız, açlıktan ölmemiz karşımızdakileri etkilemiyor, üzmüyor, kıllar, bile oynamıyor! Öyleyse neden kendi gücümüzü azaltmak; karşımızdakileri sevindirmek, neden? görünüm. Tüm bu yerlerin (kütüphane hariç) günün ölü saatlerinde bile dolu olduğunu gözledik. Onun için sorular Kadıköy yakasının demeti aklımıza taküıverdi: Çayırbast'ndan başlayarak Kahvehaneleri dolduran bu Mühürdar'a kadar uzanan ve insanlar işsiz mi? Okul genişliği takriben 2025 metrelik sahil şeridi boyunca 36 yakmlarında (bazıları iç içe) kahvehane açılması uygun mu? kahvehane. 3 cafe bar, 4 Çoğunluğu sağlıksız, havasız hemşeriler lokali bir de kütüphane ve 6 okul olduğunu bu kahvehaneleri kim denetler? Bu yerlerin açıtmasmda ne tespit ettik. Yarım milyonluk ölçüler aranmaktadır? bir ilçenin belki de 1/10'unu BÜLENT ÖZTÜRKI Kadıköy kapsayan bir bölümündeki • GALERİ #ATÖLYE SANAT GALERİSİ PERA 146 97 3 8 1 3 2 64 26 BlMACKA SANAT GALERİSİ DOĞAN PAKSOY Resim Sergisi 11 30 Kasım 22 A'osnn 31 Aralık Gaterl Pazar Pazartm dışında I Hcfgün 1 1 " 19°= arası açıkhr Trl: 140 »0 23 ÇjJ SeramikHcykel Sergisi CANOEGER FURTLJN YUKSEL TAMTEKİN Resim Sergisi 1630 Kastm Prafk Mufıtel» a'do Resim Çerçeve* 578 04 2S 3avi>er' Lodın loksım fenafvolu Gençtık. Korun. r«*janios Abdi ipekçi Cad 48/1 Ni*wita»ı 141 04 S«147 74 75 Mafka Spor Cad. No. 130/3 Tel: 160*428 GaleriNev sunar BİRİM BOZOK u Resim Sergisl 22 Kasım9 Arahk BERCIS AKER TURKAN SIIAY RADOR TURKIVE EMLAK BANKASI SANAT GALERİSİ Balyoı Sokak,«Mii IWı 4/2 TlkMl • S«ogiu.(st>ı*ui 1W»fon:132 6100 Santral: VM »4 S251 İ B I S U 1 I KAlfRSI AEDPA SALİH ZEKİ Hüsrev Gerede Cad 126 Teşvikiye Meydanlstanbul Te(: 141 27 11 Resim Sergisi 2 Kasım21 Kasun 93PKASINT1988 YIRMLBEŞYIL KUZGUN ACAR (21 KASIM 1988 ' 1S ARALIK 1953) 3^1988 ŞBEDRİ ORAHMİ M Resimierl Sergisi .TünekNarmanlı Yurdu . 390/3 Beyoğlu 145 59 07 P Güngörmedik 1989 için firmanızın prestij hediyeliği TURKİYE'DE İLK i,«*ı VTTRAY TAKVİMLER İSTEĞE GÖRE FÎRMA AMBLEMÎNİZ BASILIR ORItNAL AMBALAHNDA DEFA! (,rtnou.e»«»> • STUDIO ART Tel: 145 59 07 • RESİM SERGİSİ 15 Kuam6 Arahk 19SS Eytım CM 16 Acnhavj apl D 24 NışıntlS Tt 140 n K • 141 09 84 GALERİ LEBRİZ BİHRAT MAVtlAN ATATTJRK KÜLTÜR MERKEZt Royal Academy of Dancıng Eğitimi ve Diploması veren tek kuruluş. REFOSANAT GALERİSİ EBKUKUKSU Vakfımız, EBRU SANATI'na ilgi duyanlar içia Yıldız Sarayı'nda bir fcurs düzenlemistir. Aralık 88 Nisan 89 aylannda gerçekleştirüecek bu kurs için, kayıt yapOrmak isteyenlerin şahsen aşağıdaki adrese başvurmalan... TÜRK KÜLTÜRİJNE HİZMET VAKFI Barbacos Bulvarı Yıldız Sarayı Besıklaj İST 15931011592785 K E M A L SUNAL BABETTJUTTE ^ Bakjrköy KARYA u.aa.it. ıvı*. wıt.o*4l.n oLIZEI F!LM TIMURSELÇUK Cenberlitaş IPEK CEM ÇETİN FOTOĞRAF SERGİSİ "TANIDIK ŞEYLER" 19 Kasım2 Aralık EMHC • BALE • ALETLİ JİMNASTİK (Kondisyon Merkezi) • AerobikYer Jimnastiği • Çocuklar İçin Jimnastik • Fizik Tedavi • YOGA • JAZZ DANS • Sauna • Masaj Refo Binası Levent/İST. Tel: 169 4142 AtT/U CAN AYAN TÜLİN DEMİR.\Y BİRSEL BOSUTGÜRBÜZ FEYHA KISAKÜREK Resim Sergisi 11 KasmJArtdık Kuşdlli C«d. Dereaazlno Sok. No: 4 Kadriıoy/İST. Td: 34S 40 28345 40 30 ORHAN TAYLAN Resim Sergisi 826 Kasım 1988 The University of jordan, in cooperation with the Aga Khan Trust for Culture, announces a vacancy for a Visiting Professor in Advanced Architectural Theory and Design to commence in fall 1989 for a period of three years. Applicants should have a minimum of ten years experience in both teaching and research in a vvellrecognized universrry, and a good command of the English language. The successful candidate vvill have had experience in planning and setting new programs, in initiating new research areas, and in leading research teams so as to take up the challenge of building an international and crosscultural program linkages in Architecture. This visiting professor vvill enjoy the same privileges accorded to academic staff of the University of Jordan. Salary and benefits are provided on international scale for this senior position. University of Jordan Faculty of Engineering & Technology Department of Architecture AmmanJordan Aga Khan Visiting Professor in Advanced Architectural Theory & Design SUNA BALE STÜDYOSU Melih AkalınYavuz Ozdel • Moda Organizasyon • Mankenlik • Casting Kayıflan Bafkımifhr. , Toptokkc*e C«fıef Sok. No: 6 (Etı Totcsi Karşısı) ETİLER 1570154 ÇOPERA) S7TNArGAI.TR i SF Pazar dışında her gün 11°°19° Sağlık Sok. Opera Han 43/16 (Etap Marmara Oteli Yanı) 80090 Taksimİstanbul 149 92 02 Orhan Taylan Atölyesi: 145 82 35 Ölümünün 12. yıldönümünde SEVGİ SOYSAL söyleşisi Selim 1leri, Nezihe Meriç, Hami Çagdaş ve mesajı ile Adalet Ağaoğlu 22 Kasım 1988 Salı günü 18.3020.30 PERA SANATEVİ (lstiklal Cad. Balyoz Sok. No: 25, Gamsız Ap.) KONGRE tLANI ONBİRAY G.S.K. DERNEĞİ Kongremiz 18.12.1988 Pazar günü saat 10.00'da aşağıdaki adreste yapılacaktır. Sayın üyelerimize duyurulur. Adres: Pasmakçı Çayırı Cad. No 18 Otakçılar/EYÜP Ertelenmesi halinde, 25.12.1988 Pazar günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. GÜNDEM: 1) Açılış ve saygı duruşu. 2) Yoklama. 3) Divan Başkanı seçimi. 4) Çalışma raporunun okunması. 5) Yeni yönetim kurulunun seçimi. 6) Kapanış. Toplu Konut Inşaatları yapan A.Ş'nin Mecidiyeköy'deki merkezine Şahika îekand yönetiminde Çocuklar ve Gençler için Oyunculuk ve Tiyatro dersleri kayıtlorı başlamıştır. Yankılı Sok 10'2 ABIok 1. Le»e<ıt 168 45 49 Aga Khan Visiting Professorship in Architecture and Pianning at Davvood College of Engineering & Technology KarachiPakistan The Aga Khan Trust for Culture, in cooperation vvith the Davvood College of Engineering & Technology, announces a vacancy lor a visiting professor in urban design to commence in fall 1989 for a period of three years. Applicants should have a good command of the English language, an earned doctorate, and at least ten years of research and teaching or professional experience in internationally recognized institutions. The successful candidate vvill have had experience in pianning and devoloping new programs, in initiating new research areas and in leading research teams to take up the challenge of building international and crosscultural program linkages in architecture and planing, vvith specific reference to developing countries. Appointment vvill be made on associate or full professor level, vvith commensurate salary and benefits provided on international scale. Applications vvith a detailed curriculum vitae and a record of publications, and two letters of recommendation, should be senl by the 15 January 1989 to: Care of Ms Barbro Ek The Aga Khan Program for Islamic Architecture Room 10390 77 Massachusetts Avenue Cambridge, MA 02139 uSA TJC İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ İSKİ İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DLYURU Kötü hava koşulları nedeni ile abonelerin su sayaçlarının cam elyafı, çuha talaş gibi maddelerle sarılarak don tehlikesine karşı korunması gerekmekiedir. Bütün abonelere duyurulur. MUHASEBECİ ahnacaktır. 173 n 58 174 04 63