23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 KASIM 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 191069 arası Almanya'da düzenlenen 20 sergi Berlin'de bir arada 20. yüzyılda Alman ruhu DCZZJC KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Batı Berlin'de gerçekleştirilen dev sergide, 19101969 arasmda Almanya'da düzenlenmiş olan 20 önemli sergi yeniden oluşturuldu. "Yeniliğin Evreleri" sergisi, Alman ruhunun çağımızda yaşadığı serüvenleri gözler önüne seriyor. Kültür Servisi Yıl 1937. Avrupa politikasında olduğu kadar Avrupa sanalında da bir dönüm noktası. Dünya Savaşı'na giden yolda ilerleyen Naziler de, "Alman duyarlığına ters düşen" sanatsal "sapmalardan" arındırılmış yeni bir kültür Reich'ı ilan etmişler. Temmuz ayında Nazi Propaganda Bakaru GoebbeJs, iki cephede birdan "esteük bir saldm"ya geçiyor. Münih'in kışlayı andıran Arkeoloji Enstitüsü'nde bir "Yoz Sanal" sergisi açıhyor. Sanatçılar, çok geçmeden yasaklanacak bir "Sabıkalılar listesi" gibi sunuluyor: Max Beckmann. Franz Marc, VVassiIy Kandinsky, Paul Klee. Alman Sanatı Müzesi'ndeyse başka bir sergi düzenleniyor. "Destansı" Alman sanatırun düzgün ömekleri var bu sergide: Kıhçlarırn kaldırmış VVagner'si prensler, yeniden doğan anavatanın topraklarını sürmek üzere Kuzey efsanelerinden fırlamış "Valkyrie"ler. Ama Adolf Hitler'in bir iki acemice tablosu da eksik değil. Newsweek'e Batı Berlin'den yazan Michael Meyer, Berlin'de açılan "Yeniliğin Evreleri" adlı dev sergiyle ilgili yazısına yukarıdaki sözlerle başlıyor. Çünkü 50 yıl önceki iki sergiyi kaçıranların, "Yeniliğin Evreleri" sergisınde 50 yıl önceyi yakalama olanağı var. Her iki sergide, Berlin'deki Martin Gropius Bau'daki gösteride yeniden düzenlenmiş. "Yeniliğin Evreleri" sergisi, bir bakıma, modem sanatın tarihinin ayru zamanda gündelik yaşamın tarihi oldu Resh rcrmnlarda Evet fanfcufık. Ön<£ jorra nt köled' <»ar bir İÖ3I6 hnhkk'sa bir ttnra w Mvnaca* akb dfltocc Goebbels'e göre *yoz sanaf Nazi Propaganda Bakanı Goebbels. 1937de Münih'te "Yoz Sanat" başlığı altında bir sergi duzenlemış ve yasaklanması gereken "sabıkah" sanatçıları teşhir etmek istemişti. Ancak, Alman ressam Otto Dix'in yapıtlarıriın da yer aldığı sergi beklenmedik bir ilgi görmüş, sergiyi yalnızca Münih'te 2 milyon kişi gezmişti. Ertesi yıl Dixln bütün yapıtlan Alman müzelerinden atılmışlı. ğunu yansıtıyor. Berlin'deki gösteri, 19101969 arasmda gerçekleştirilmiş 20 ayn sergiyi bir araya eetiriyor. Üstelik bunîar, yüzyılımızın avangard sanatını biçimlendiren sergiler. Yüzyılın en unutulmaz sergilerinden bazılaıı yeniden yaratılmış. Hem de dönemlerinin eleştirmenlerinin tepkileri, politik yorumlan, Almanya'run toplumsal ortamı, zamarun bilimsel ve teknolojik gelişmeleriyle birlikte. Kuşkusuz bütün bunlar, bir dönemin sanat yapıtlarının tarihsel öneminin kavranmasını sağlıyor. Bir yanda, 1910'da Dresden'de düzenlenen ve Alman ekspresyonizmini uluslararası gün ışığına çıkaran "Brücke" (Köprü) sergisi. Bir yanda, 1920'nin "Dada" sergisi; bir hareketi baslatan ve Giorgio de Chirico'dan Fransız gerçeküstücülerine kadar bir ressamlar kuşağına esin kaynağı olan şu ünlü gösteri. Öte yanda, Nazilerin iktidara yürüyüşlerini belirlemek amacıyla düzenledikleri o iki sergi. Martin Gropius Bau'da açılan "Yeniliğin Evreleri'" sergisi, yüzyılla birlikte büyüyup gelişen Alman sanatma kocaman bir pencere açıyor. Gösteri, 1910'un "Köprü" sergisiyle açılıyor. "Köprü" aslında geçmişten geleceğe uzatılan bir köprü, eski başkaldırı, yeniye kucak açış. Erich Heckel'in ya da Ernst Kirchner" in yapıtlan zamanında eleştirmenlerce "nileliksiz" sanatçıların "ilkel" işleri olarak nitelenmiş. Şimdi bütün dünyada 20. yüzyılın başyapıtlan sayılıyorlar. Newsweek yazarı Michael Meyer, "Eleştirmenlerin çoğu zaman yanıldıklan söylenebilir mi?" diye soruyor. Sonra da şöyle yanıtlıyor: "Eğer bu soruyu Berlin sergisine bakarak yamtlayacaksak, yanıt kocaman bir 'Evet' olsa gerek." 1911'de kendisine "Mavi Atlı" diyen Franz Marc, arkadaşlarının yapıtlarından oluşan bir sergi açmış. "Mavi Allı"nın arkadaşlan arasında Robert Delaunay var, Kandinsky var. Ama eleştirmenler bu sergiyi görme zahmetine bile katlanmamışlar. Birkaç yıl sonra Berlin'deki "Sturm" galerisi, sahibinin Avrupa'nın en yeteneklileri diye nitelediği sanatçılann yapıtlanndan oluşan bir sergi gerçekleştirmiş. Kimler yok ki: Fernand LVeger, Lyonel Feininger, Umberto Boccioni, Gino Severini, Marc Chagall, Mihail Laryonov. Bu kez zorla da olsa gelmiş eleştirmenler. Ama biri, "bunlar kaçık" demiş. Bir başka eleştirmen, "aşağüık çıkıntılar" diye yazmış. ttalyan fütürizmi ve Fransız gerçeküstücüleri ilk kez böyle karşılanmış dünyada. PİKNİK PtYALE MADRA 'Sessiz Ev' Le Monde'da Le Monde gazetesinde dün çıkan Nicole Zand imzalı yazıda Orhan Pamuk'un "Sessiz Ev" adlı romanı "garip, aynı zamanda çağdaş ve klasik, temele ilişkin sorulara yanıt arayan" bir yapıt olarak niteleniyor. Zand'ın yazısının başlığı ise "Amerikanvari Bir Genç Türk." SABETAY VAROL PARİS Orhan Pamuk'un "Sessiz Ev" romanı, Le Monde gazetesinin 18 kasım tarihli sayısında yer alan haftalık kitap sayfalarında geniş şekilde tanıtıldı. Gallimard Yayınevi'nce, Münevver Andaç'ın çevirisiyle Fransızca olarak çıkan Pamukun romanı, aynı zamanda Medicis Ödülü'nün ya Michael Meyer, Almanya'daki "yaratıcı patlama"nın 1. Dünya Savaşı'ndan sonra söndüğünü, Weimar Cumhuriyeti döneminde kısa bir süre yeniden boy verdiğini ve sonunda Naziler tarafından ezildığini belirtiyor. "Nazilerin Romanı, "Garip, aynı zamanda çağdaş ve klasik, 'yoz sanata saldına" diyor Meyer, temele ilişkin sorulara yanıt arayan" bir yapıt ola "bir dönemin sanatsal mirasını rak niteleyen Nicole Zand, bu sorular arasmda "Or yok etmeyi amaçlayan topyekun ladoğu'nun Baülılaşınası zonınlu nıuydu?" gibi bir bir harekâttan başka bir şey değildi. 'Yoz' Goebbels'e göre, sorunun da bulunduğunu vurguluyor. 1910'dan bu yana yapılmış bütün resim ve heykeller anlamına geliyordu. Tabii, Nazilerin ısnıarladıklan dışında. Nazi niteliği laşımayan bu yapıtlar, 'insan formunu yok eden ya da çarpıtan' bu sanatsal'iğrençlikler', Almanya'nın galeri ve müzelerinden sistemli bir biçimde çıkartılıp atıldı." Ama ne demişler: Hayat kısa, sanat uzun. Alman sanatı, insanların yanı sıra sanat yapıtlarına da "toplu kıyım" uygulayan Nazilere karşın varlığını sürdürmüş. 1950'den sonraki 7 sergi, Alman sanatının acılı "nekahet devresi" ni yansıtıyor. Ardından yeni Alman ekspresyonizmi geliyor. Soyuta karşı bir başkaldırı. New York Ve Paris'e 1970'lerin sonlarında ulaşan bu başkaldırının Almanya'dan nerdeyse bir 10 yıl önce gerçekleştiği gözlemleniyor. Newsweek yazarı Meyer'e bakılırsa, Berlin'deki gösteri bir zafer bildirisiyle sona eriyor: Geçmiş geçmiştir, artık yeni bir "Zeitgeist" (zamanın ruhu) vardır. Gerçi Berlin'deki serginin düzenleyicisi Ursula Prinz, "Bu sergiler kendi dönemlerinin ruhunu yansıtıyor" diyor, ama Michael Meyer, "Dabası, bu sergiler, 20. yüzyıldaki Alman ruhuna bir bakış sunuyor" diye eklemeden edenıiyor. bancı romaniar bölümünde tinale kadar yükseldi. "Amerikanvari Bir Genç Türk" başlığıyla Nicole Zand'ın kaleme aldığı yazı, diğer romanlarında olduğu gibi, Pamuk'un, son yüz yılın tarihine gönderme yaparak, bugünkü bir aiienin hikâyesi aracılığıyla bir çeşit köken araştırmasına giriştiğini ifade ediyor. Nicole Zand'a göre, Türk yakın tarihine ait birbirini izleyen dehşet dolu olaylar, yazarca sadece tüm kişilerin tanıdığı bir çerçeve şeklinde değerlendiriliyor. Le Monde edebiyat eleştirmenine göre, kitabın başlığmdaki "sessiziik" daha başka yerde aranmalı... OA ÇOK ŞiKMlŞ•• SEVBİIİH Mİ AlPl 7 5£N BUROİ liTRB •• O ŞIMPf SICAK PELKi &ASKA & KARIYLA p//?.. ERKBK MİUETi'.. EVİH0E OiMAK, VİUMAK •STİYoRVM.. I4A&ER 6BIİRİ7 ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES YÛ7 IHİIVflnlUİC I U£ lllll JUIIIUIV Taylan, yapıtiannı Opera Sanat Galerisi'nde sergiliyor. Sanat21 kişisel sergisi 26 kasım günune kadar görülebilecek. Taylan'ın yağlıboya tablolannm yanı sıra, desenlerine de yer verdiği sergisınde, oğlu Ferhat'ı konu aldığı bir tablosu da var. Ancak Orhan Taylan çok sevdiği ve satılmasını istemediği bu yapıtına tam 100 milyon lira fiyat koyarak alıcı çıkmasını engellemiş. Ç|nın Stockholm'de Avrupa'nın geleceği tartışıldı Iyimserler kötümserlere karşı Avrupa'nın geleceği konusu, Stockholm'de yapılan ve büyük ilgiyle izlenen bir toplantıda ele alındı. Toplantıya "Lettre lnternational"ın yazüşleri müdürü Antonin Liehm, Amerikalı yazar Susan Sontag, Ispanyol eleştirmen Juan Linz ve daha önce Türkiye'ye de gelen Alman yazar Enzensberger katıldı. Sontag, geleceğin Avrupa insanının "büyük birlik" içinde sessizliğe mahkum edileceğini, tarihsel özelliklerini yitireceğini söyledi. Antonin Liehm, Avrupa konusunda merkez ve periferi aynmı yapılmasına karşı olduğunu belirterek, "Her merkez daha önce periferiydi ya da tam tersi. Kendine inanan her birey, söyleyecek bir şeyi varsa, eninde sonunda merkez olacaktır" dedi. Avrupa'nın geleceği konusunda Enzensberger'in.iyimserliğini paylaştığını söyleyen Liehm, her merlezileştirme hareketinin Avrupa'da karşıtını doğurageldiğini kaydederek, "Örneğin İngiliz televizyonu Margarel Thatcher tarafından >avas yavaş tahrip edilmekledir. Ancak belki de bu, halkı daha çok kilap okumaya itecektir" dedi. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Kasım 166S 'TE BUGÛN, ÜNLÜ F£ANS(2 RESSAMt NICOLAS POUSSIM(PUSSEN), 72 YAŞINOA /ZOMA'ÛA ÖIMÛÇ. TÛ. YAŞAMIN/N BÛYÛK SÖLÜMÜ İTKLYA'OA GEÇ£A/ POUSSlN, ESKİ YUNAN VE ROMA'yA AİT MİTVLOJİK VE DıfJİ KOAIULA& i?L£MEY£ KOYULMUÇTU 8U ALANDA RAPNAEL (&4FAEL) <SE ESKı &OMA f/EYt£ELLF&A/DEM ÇJCK. ET/CıLEMMİŞTİ. İTALYAN fSÖNESANSlN'N gİÇiM AfiJLAYtŞINt YAHGITAN "KLACllCÇİLİK", 17. YÜZYILOA, POU£S/N'l£ EM ÖNEMU TEMSıLClSİNI BULMUŞTU. PVC/SSıM, ÇASOAÇ', BAeo/C Tt/eDE EESİMLE&İYLE TANINAN ÜNLÜ RUSBNS'LE, SAUATSAL fi/V? rARTIÇMAYA ĞİRİŞMİÇTÎ. O, esS/MPE TEM£L UNSUÜUN' Ç.IZ6İ VE BfÇfM OLDUĞUNU SAi/UNUISK£N, ÖNE 17. YUZYIUN KLAS/KÇIRESGAMI YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM "1992 yılının eşgüdümlü ve hiyerarşik Avrupa modelinin ardındaki düşünce, eskimiş bir düşüncedir. Avrupa bir piramit değil; kültürel birimlerin. şirketlerin, okullann, vb. devlet ve devlet üstü organlann karşısında özerk ya da yan bağımsız küçttk parçalannı oluşturduğu dallı budaklı, dev bir rnekanizmadır. Gerek siyasi, gerek ekonomik olarak imparatorluklann dönemi geride kalmıştır." Yukarıdaki görüşler, Avrupa yeni solunun bir zamanlar en önde gelen sözcüleri arasında yer alan Alman yazar Hans Magnus Enzensberger tarafından öne sürülmekte. Avrupa'nın geleceği konusu, hafta sonunda Stockholm'de yapılan ve büyük ilgiyle izlenen bir toplantıda ele alındı. İsveç Gelecek Araştırrnaları Enstitüsü ile İskandinav Ülkeleri Konseyi tarafından ortaklaşa düzenlenen "AvrupaMerkez mi, Periferi mi?" başlıklı seminere Enzensberger'in yanı sıra, bugün Avrupa'nın en seçkiıı dergileri arasında yer alan "Lettre International"in Yazı İşleri Müdürü, Çek kültür adamı Antonin Liehm, Amerikalı yazareleştirmen Susan Sontag ve Susan Sontag H.M. Enzensberger İspanyol eleştirmen Juan Linz katıldı. Enzensberger'in dile getirdiği görüşler arasında en ilgi çekici bulunanı, İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ile "Avrupa'nın bütünleşmesi" konusunda bazı ortak kanılara sahip olduğunu açıklaması oldu. Birlik yolunda ilerlemeyi kaçınılmaz bir gelişme olarak nitelendiren Enzensberger, yerel/kükürel özelliklerin korunması ile kurulacak birliğin ancak yakın toplumsal çevrenin ve kuruluşların yapılanmasının sürdürülmesi ile sağlanabileceğini söyledi. Enzensberger, sosyal demokrat refah devleti düşüncesinin Avrupa düzeyinde gerçekleşmesine karşı çıktığı için Thatcher'a senıpati duyduğunu belirtti. tsveç'te egemen olan "refah devleti pro jesi"nin gözüne hiç "hoş görünmediğini" belirten Alman yazar, "toplumsal yaşamın devletleştirilmesi"nin aleyinde görüşler savundu. Susan Sontag ise Avrupa'nın geleceği konusunda kötümser duygular dile getirdi. "Kültürel açıdan tutucuyum. Bu itiraf kendi içinde çok önemli değil. Ancak bu benim gibi basının gözdesi haline gelmiş, radikal solcu aydın biri tarafından dile getirilince farklı bir durum orlaya çıkıyor" diyen Sontag, Avrupa'nın bütünleşmesi projesinin kültürü "matlaştıracağını", iletişim ve değiş tokuş düşüncesinin, bölgesel bütün özellikleri "katledeceğini" savundu. Yeni yayıncılık politikalarının Avrupa'yı bir "kitsch kıtası"na dönüştürmekte olduğunu kaydeden 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 19 Kasım 1938 Müessif bir hadise Ankara 18 (aa.) Resmi tebliğdir: Dolmabahçe sarayında Ataturkün kalafalkı önündeki ihtiram geçidi ilk günden beri muntazam bir surette cereyan ederken 17.11.938 saat 20 den sonra yüzbinden fazla vatandaşın tehacümile husule ge/en izdiham nelicesi geçid ınüşkülleşmiş ve gösterilen tehalük yüzünden halk safları arasmda arlan tazyikın, bir kısmı kadm olmak üzere on bir valandaşımızın hayatlannın sönmesine sebeb olduğu büyük bir teessürle lıaber alınmıştır. Zabıta kuvveüeri, vatandaşlarımızın hayat emniyeti için kılavuzluk yapmakta ve halin icap ellirdiği ledbirleri almakta olduğundan, bu gibi müessif hadiselerin tekerrürüne mani olmak için zabıla kuvvetlerimizin vesayasına riayet edilmesi muhterem halkımızdan önemle rıca edilir. İzmir İzmir (Hususi) On binlerce mekıebli ve gencin Atatürk heykeli dibinde and içişi, muhteşem bir lablo halinde idi. İçten boşalan gözyaşları halinde gözüken bu tezahür, biraz sonra cumhuriyet gençliğinin ufukları boyhyan iman ve heyecan avezelerile, göğüsleri kabarlan muazzanı bir şekil aldı. Gençlik, yerinden kopmuş, mecrasını aşıııış bir sel halinde heykel elra/mdan çağhyordu. Büyukler de gelmişlerdi ve gençliğin bu büyük tezahürünü takip ediyorlardı. Evvela, Ankaradaki yüksek tahsil gençliğinin radyo oparlörlerile aksetıirilen tezahüratı dinlendi. Runu, and içme takib etıi. Heykel yarıya kadar çelenklere gömülmüştü. Ylnllık, neşe, hissiyat... Sahibinin Stsj yeni imli ettiği plâklan satışa çıkarmışlır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear